*‘‘İnsan birine kalbini açtı mı o kişi içine sızmaya başlar hızla. Engel olamazsın. Duygu kökleşir. Kökleşirken de toprağı delen kök uçları insanın içini deler. Tanımadığınız o duygu tanımaya çalıştığınız kişide bedenlendirirken en çok tetiklenen duygu kıskançlıktır. Onunla konuşamadıkça, onunla konuşacaklarını önce kendinle konuşamadıkça kıskançlık kendine özgü algılar yaratır. Olmayanı oldurur, olanı görmezden gelebilir. Kendi yalanını kendine göre yorumlar. Konuşmak ağırlaştıkça yanlış anlamalar genişler büyür. Aşk büyüdükçe hele ki o aşkı konduramıyorsan zihninde kendine sanrılar seni daha fazla zapteder.’’
Yukarıdaki parça Barış’ın duygularını ne kadar güzel anlatıyor değil mi? Barış Teo’yu kıskanadursun Aslı’nın duyduklarının sınırlarını öğrendik bizler de. Meğer sadece Barış’a ilişkin kısmı duymuş bizim Ateşböceği. Heyecan yapmıştık birazcık acaba sır azcık zorlayacak mı Barış’ı diye. Aslı’yı kaybetme ihtimali bizim güzel bakışlı avukatı savunma hattından saldırı hattına çekecek mi diye? Olmadı. Başka bahara artık. Barış ve Aslı’nın dansını bekliyorduk. Hoş Aslı’nın elbisesi daha çok tutkulu bir tangoyu haketse de romantik bir salınışa ve birbirlerini tanımaya yönelik sohbet de gayet memnun ediciydi. Aslı ve Barış son iki haftadır özelde birbirlerini tanımaya çalışıyor. Değil birbirlerine kendilerine bile itiraf edemedikleri duyguları gözlerinde etraflarına Barış’ın örmek zorunda kaldığı kozada Aslı birilerine çarpa çarpa Barış’ın kontrolünde yaşıyorlar şimdilik. Bir taraftan da İlayda’nın tarafında saf tutan zeki Cahide’ye karşılık Aslı’nın tarafını şimdiden seçeceği belli saf Handan’ımız oğlu için ne kadar tehlikeli olduğunu bilmeden hamlelerini yaptı. Kırmızılı kadınların gücü adınaaa! İyilik kötülüğü yenecek. Teo ise tam da beklediğimiz gibi Gül’e söylediklerini hatırlamıyor. Kıyamadığımız Gül ise tabiki Teo’nun itirafının ilaç etkisinde geldiğinden habersiz kalbini ilmek ilmek örüp Teo’nun avucuna bırakıverdi. Biz Teo’nun içindeki duygunun yansımasını biliyoruz da Teo bunu anlayıp bilinç düzeyine çağırıncaya kadar Gül’ün o minik, kırılgan kalbi parçalanmaz inşallah diyorduk ki Teo hatırlamasa bile söylediği sözün arkasında durarak adamlık dersi verdi herkese. Teo ve Gül aralarındaki duyguyu netleştirdi.
Aslı Barış’a dair duygularını keşfediyor bir taraftan. Barış’ın bakışlarında kendisine dair ipuçlarını kovalıyor. Barış’ın kendine yönelen duygularını hissetse de konduramıyor işte. Birlikte Agatha Christiecilik oynarken Barış’ın ilk defa elini tutmasıyla numaradan sevgililik halinde ara ara eriyen haliyle son derece şeker Aslı. Barış ise koruma içgüdüsüyle davranıyor sürekli. İlk defa dizinin yalan düğümünü erkek tarafına bağlayan dizimizde Barış her geçen bölüm daha fazla kıvranıyor. Bu arada Mavi Melek’i arama sahneleri Barış ve Aslı adına yakınlaşma aracı olarak kullanılsa da diyaloglarda, sahnelerdeki esler rahatsız ediciydi. Biraz daha özen gösterilirse konuşmalar ve sahneler dolarsa iyi olur sanıyorum. Seçkin Özdemir Barış olarak Aslı’ya efsane güzel bakıyor bu tamam ancak tüm sahne dramatizasyonunu buna bağlamak hata. Elimizde tatlı, enerjisi yüksek bir çift var. Üzerine çalışılmalı. Senaryo sıkıntısı sürüyor çünkü. Nilay Deniz ekranda ailemizin sevimli kızı imajını rahatlıkla taşıyor. Bu da avantaj. Fakat biz Aslı’nın derinleşmesini beklerken sadece aşkı derinleşiyor fakat karakter sanki eksik kalıyor. Diğer taraftan Belma Canciğer bu bölüm saf Handan imajına eklenen iyiliği hisseden saflıkla daha tatlı biri haline geldi. İlayda sahnelerinin azalması iyi olmuş. O ve asistanı yine Aslı’nın başına bir bela dolasalar da bu kararda kalsınlar. Fazla doz İlayda ve Sıdıka hakikaten seyirci açısından problem oluyor. Cahide’yi kullanma çabaları içinde Cahide gibi birinin kurulmaya çalışılan oyunu anlayamaması da ironik bir dokunuş olmuş. Bazen zeka değil hissetmek esastır dendi sanırım seyirciye.
Kaza olayında adım adım çözüme gidilirken Aslı ve Barış açısından bu durum çapraşık hale de gelmiyor değil. Aslı Barış’a alabildiğine dürüst. Açık bembeyaz bir sayfa gibi. Barış ise tıpkı Aslı gibi olmakla övünen biri ama kazanın devamında yaşananlar Barış’ı Aslı’ya kördüğüm halinde bağlarken ne noktada nereden çıkacak bilinmiyor. Aşk her şeyi affeder mi? Yeterince büyükse affeder. Kaldı ki Barış açısından mantıklı bir açıklama yapmak mümkün. Fakat her şeyi kabul edebilen Aslı’nın Barış’ın kendisine olan duygularının doğruluğuna inanması mümkün olacak mı? Göreceğiz. Aslı’nın hayallerinde Barış’ın olmasının yanında yavaş yavaş üniversite hayaline de vurgu yapılması çok güzel. Zira eğitimsiz ve çabasız ilerleme modellerinden gına geldi. Handan ve Metin karşılaşması da enteresan bir başka hikayeye kapı açacak gibi. Hep diyorum Metin ve Balböceği’nin-ki hikayenin Clarası mı desem, Pollyannası mı bilemiyorum- yaşamına arada odaklanılırsa Aslı’nın hikayesinin içinde yedire yedire giderse güzel olur mu? Olur gibi. Fal kafenin ne kadar zaman sonra patlayacağını da bir parça yüreğim ağzımda bekliyorum. Azru ve Barbo açısından en büyük sorun orada başlayacak çünkü. Bu hafta Barış’ın herhangi bir davası ya da müvekkilinin olmaması sanki bir parça ritmi düşürdü. Yeni yüzler ne olursa olsun hikayeye renk katıyor bence.
Son sahneye geldiğimizde Aslı’nın artık Barış’ı hayatında nereye koyduğunun adeta bayrak salladığı sahneydi. Aslı’nın güven kavramının kafasına vura vura patronu Barış’a hayranlığını sözcüklerinden işittik, aşık olmaya hızla yol aldığı Barış’a güvenini ise gözlerinden okuduk. Aslı’nın her sözüyle ve ailesine rağmen kendisini seçen tutumuyla Barış adeta ezildi ezildi darmadağın oldu. Öyle ki, itirafın eşiğine geldi. Tabiki erken fragman acaba itiraf mı edecek sorusunun cevabını hızla verse de biliyoruz ki ikili sırılsıklam aşık olmadan, yaşanmışlıkları artmadan o sır ortaya çıkmayacak. Hatta büyük ihtimalle öğrense de Barış’tan öğrenmeyecek Aslı bu hikayeyi. Bakalım aralarındaki tutku yükselen ikilimizin ilk tutulması ne zaman?
Emeklere saygıyla...
Şura.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder