‘‘Ellerim sana dokunduğunda yanıyorum, yanmanın ne oldsuğunu bilmiyorum. Bilsem böyle korkar mıyım? Bilsem kaçmaya çalışmakla teslim olmak arasında bu kadar kalır mıyım?’’
Biraz gecikmeli, azcık hayata takılmalı da olsa Ateşböceği’nin yeni bölüm yorumuyla sizinleyiz. Masal tadında ilerleyen hikayemizde Aslı ve Barış aşkın merkezine doğru her hafta hızlanan bir ivmeyle ilerliyor. Barış’ın farkındalığının yükselişi bu haftaya damgasını vurdu. Peki o farkındalığa nasıl vardık? Geçtiğimiz hafta yatta Aslı’nın aşkta ve insan ruhunda Barış’ı nasıl algıladığını öğrenmiştik. Hoş meraklanmıştık da itiraf gelmeyeceğini bilsek de, acaba demiştik Barış’ta Aslı nasıl yankılanıyor. Aşk geliyor Barış’a ama Aslı’ya dair gelmesinin sebebi Barış’ın ağzından nasıl dökülecek? Cevabımızı aldık. İtiraf etme çabasındaki Barış Teo’nun etkisiyle Aslı’nın aklına ektiği şüphe tohumlarına rağmen sustu. Kaza olayını çözüp Aslı’yla öyle konuşmaya karar verdi. Aslı’ya duyguları derinleştikçe Barış, içinde bulunduğu durumdan daha fazla rahatsız olmaya başladı. İş kazayı çözüp mesleki hayatına sürülebilecek bir lekeden kurtulmaktan çıkıp Aslı ile arasında engele dönüşen durumu ortadan kaldırma amacına evrildi. Aslı kafasında garip düşünceler uçuşurken Barış’ın röportajı Aslı’nın olmasa da Barış’ın kafasına taş olup düştü. Barış sorular sırasında her sıkıldığında Aslı tarafından sakinleştirildi. Seçimlerinde yönlendirildi. Barış çoğu zaman Aslı’ya odaklanan dikkatiyle kendini unuttu. Hatta Aslı’ya dair merakları depleşti. Adımlar attı. Ancak kuşkusuz nasıl bir kadına aşık olacağına dair sorusunda Aslı’ya yönelen duygularının sebebini onun ağzından duyduk. Hayatında biri olduğuna dair adeta itirafını da. Aslı sevimli, olgun, çocuk kadar saf, iyi niyetli ama dağ aslanı gibi güçlü haliyle Barış’ın kalbinden içeri süzülmüş gözüküyor. Tarif ettiği kadının Aslı olduğunu fark ettiği anda da artık duygularından kaçamadığını da duyduk bizzat kendi iç sesinden. Barış’ın hayatı kırıklarla dolu. Tıpkı dergi ekibinin kırıp döktüklerini topladığı gibi Aslı Barış’ın kırılmışlıklarını toparlayacak sanki. Tabi bu sahnede Aslı’nın eline dokunur dokunmaz ateşe dokunmuş gibi kendisini çeken Barış aşka düşmenin çok tatlı bir yorumuydu. Sonrasında çaresizlikle Aslı’ya ‘Ne duymayı umuyorsun’ diyip dümeni çok yanlış bir noktaya da kırsa Barış’ın aşkı Aslı’ya nazaran daha hızlı ilerliyor. Aslı Barış’a kızgınlığına rağmen açıklama için peşine düştüğünde karşısında ‘git’ dese de ‘gitme’ tınısında haykıran bir Barış buldu. İkilinin hafif meyli hallerinde ettikleri dans tam anlamıyla tutkuyla doluydu. Aralarındaki duygunun gözlerden dokunuşa dönüşmesiyle çakırkeyf de olsalar Aslı’dan gitmesini istese de aslında gidecek diye ödü kopan Barış sımsıkı tutundu Aslı’ya. Aslı ise tüm açık yürekliliğiyle Barış’a kararlarını kendisinin verceğini söyledi. Bir bakıma Aslı tüm çocuk saflığına rağmen yetişkin, sorumluluk sahibi ve kendine dair adımları kendisi atan bir genç kadın olduğunu ispatladı bir kez daha. Barış’ın kalbindeki yeri her haliyle sağlamlaşan Aslı için Barış neleri göze alacak göreceğiz.
Teo ve Gül’de aşkta Barış ve Aslı’ya göre daha hızlı yol alıyor. Bunda Gül’ün çabasının payını es geçmemiz mümkün değil. Teo’nun duvarlarını yıkma konusunda Gül o kadar başarılı ki. Teo’nun kimsesizliği zaten daha önceki bölümlerde vurgulanmıştı. Bu hafta Teo için Barış’ın önemine vurgu yapıldı ki burdan Teo’nun da bir hikayesi olduğuna da varabiliriz. Gül öyle sarıp sarmalayıcı bir kız ki Teo’nun muhtemelen eksik kalan aile sevgisini tek başına kapatacak.Tabi bir taraftan Teo ve Gül Barış-Aslı ikilisinin denge unsuru olmayı da sürdürüyor. Her ne kadar Barış Teo’nun Ateşböceği’ne ilgisini zaman zaman yanlış anlasa da Teo olmasa Aslı’nın hayatında neler olup bittiğini öğrenmesi zor görünüyor. Barbaros-Arzu restleşmesine de şahit olan Teo Aslı’nın evrenine Barıştan hızlı entegre oldu. Ee ne de olsa Anadolu çocuğu Teo. Artı aslanlar gibi bir ittifakı var:Gül.
İlayda ve avanesi bu hafta karikatür kötülük kavramına ciddi anlamda bir atılımla boyut kattı. Aslı ve Barış’ın arasında olanları basına yansıtmak , üzerine işin büyüyeceğini akıl edememek tam da İlaydalık bir tavırdı. Fakir şöför kız ve zengin oğlan. Cidden ilginç başlık. Aralarındakiler söze dökülmeden karşılaştıkları Aslı açısından en çok aileden yiyeceği bir vurgun olarak hissedilse de işin rengi öyle olmadı. Anne ve abisinin baskınıyla işinden olmayı bekleyen Aslı, Barış’ın kendisi hakkında bildikleriyle yüzleşti. Aslı’ya git dese bile gitmesinden korkan Barış aileye karşı cidden sağlam bir argüman üretti. Peki şimdi ne olacak? Aslı açısından tepki malum ama ben işin başka tarafına bakmak istiyorum. Aile ile yüzleşen Barış’a Aslı’nın annesi ‘kızımı sana emanet ettim’ dedi. Şimdi bu emanet vurgusu ve ailenin kızımız sahipsiz değildir tavrı Barış’a nereden dönüp patlayacak? İlayda’nın yaptıkları Barış ve Aslı’ya zarar vermekten çok aralarındaki ateşin körüklenmesine neden oluyor şimdilik. Barış’ta Aslı’yı koruma refleksi geliştiriyor. Aslı’da ise içten içe Barış’ın o refleksine dayanma hissi. Kuşkusuz Aslı hayatta tek başına durmayı bilmiş bir dağ aslanı. Ailesini sırtlamaktan küçücük yaşında kaçmamış. Kazandığı okulu bırakmış ama dönerim umuduyla harçlarını ödemiş. Ben bu dönerim umudunu çok sevdim mesela. Okulundan vazgeçmiş bir kız değil Aslı. Hayat onu savurmuş olsa da direnmeye devam eden bir kimlik. Sertliği sevimlilikle harman bir kız. Kadınlık kimliğinden uzak değil. Dediği gibi bir parça şöför Nebahat bir parça Agatha. Kazayı çözme yolunda adımlar atılması da dizinin ritmini yükseltiyor. Lakinnn şimdilik İlayda yolundan yürüyen kötülük nereye kadar sürer bilmiyorum. Bir de yine ısrarcıyım. Bölümlere dizi film tadı katan davalar Aslı-Barış-Teo hattında hafif polisiye soslu komedi çıkartabilir. Hatta dozunu ayarlamak koşuşuyla drama da hafiften girilip küçük küçük hikayeler anlatılabilir. Tek boyutlu kalmaması mümkün bir yapı sağlıyor avukatlık ofisi. Arabuluculuk, hafif dedektiflik katılabilir. Böylece bölümler boyu süren entrikalar yerine izleyici farklı bir tad görür. Naçizane...
Emeklere saygıyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder