14 Ocak 2021 Perşembe

EFYAM'IN AŞK ZAAFI

Kafa karışıklıkları, anlama çabaları, ülke sorunları derken bir haftayı daha geride bıraktık sevgili okur. Onca sıkıntılı anın içinde yol ve yön bulma telaşındaki fikir ortaklığımız EfYam için yeniden merhaba. Biz onun hikayesini kovalarken sen de takıl peşimize. Belki kendi yakaladıklarını da bulursun sen de bizimle. Geçen hafta Yamaç ve Çukur tayfa Cengiz Erdenet’in peşindeyken bırakmıştık hikâyeyi. Bu hafta da oradan devam ettik. Cengiz’in sonunun geldiğini ve aslında gelişinden bu yana oldukça kof bir düşman olduğu gerçeğinin herkes farkındaydı zira oralara girmeyeceğim. Beni bu kısımda bağlayan yer kuşkusuz başka birinin dönüşü. Çağatay Erdenet yeniden tüm karizması ve o rahatsız edici kötücül zekâsı ile geri geldi. İşin kötü tarafı çağırılmanın ona getirdiği özgüvenle artık daha güçlüydü ki babasının Yamaç korkusu tahtla onun arasındaki tek engelin artık pek de engel olmadığını ona ispatladı. Sonuç kalite fedası. Neyse… Çağatay artık tahtın sahibi ve yanında Kulkan var. Hedefte ise görünene göre Efsun. Bunun iki nedeni var. Birincisi Efsun Çağatay Erdenet için ciddi bir ego sorunsalına dönüştü. İkincisi ise Yamaç’ın en büyük zaafı. Bu iki faktör Efsun’u iki taraf için de değerli yapıyor. Bir taraf onu korumak diğer taraf ise ele geçirmek için çabalayacak. Aslında yazılarımı okuyanlar hatırlar. Ben bu savaşı daha önce bekliyordum.  Efsun Çağatay Erdenet için bir ganimet.  Güzel olan her şeyi isteyen bir adamın bu yaklaşımı tabi ki şaşırtıcı değil ama Efsun’un onun açısından teslim alınamaz oluşu üstüne tutup düşmanı olan Yamaç’a âşık olması onun obsesyona açık egosuna doğrudan saldırı. Kibir Çağatay Erdenet’in zaafı ama tabi ne noktada onu ölüme götürür göreceğiz. Çağatay gelir gelmez Efsun’u sordu ve aldığı cevaplarla Efsun’un yerini öğrenmek adına Yamaç’a hamle yaptı. Telefon konuşması sırasında Efsun’un yerini sordu Yamaç’a. Tıpkı Selim elindeyken sorduğu gibi. O an Yamaç için korku ete kemiğe büründü.  Evden çıkışı, Efsun’a gidişi, Efsun’un kapısını çalma şekli ve ona sarılışı. Korku. Kaybetme korkusunun Yamaç için Efsun’a yönelik  nereye vardığını anlamak zor değil. “Aşkım, canım, aklım çıktı.” Bunlar Yamaç’ın korkudan nefessiz kalıp Efsun’un boynunda söyledikleri. Sonrasında da derin bir nefesle ayrılışı. Nefes…  Efsun Yamaç’ın nefesi. Onsuz kalmanın ne demek olduğunu anladığı kırılma anından beri o da farkında bunun. Metaforiktir nefes. Çünkü hayat demektir. Efsun ve Yamaç karşılaştığında Yamaç yaşayan bir ölüydü. Uyuyamıyordu. Efsun’u gördü. O andan sonrası Yamaç için epik bir sürüklenişe dönüştü. Önce uyudu Efsun’un sesi ve elleriyle. Efsunlu uykularından sonra hep güneş doğdu Yamaç’ın yüzünde. Çünkü Yamaç’ın karanlık lanetinin tek güneşi Efsun olacaktı. Her karşılaşmasında her bakışında her yaralanışında Efsun Yamaç’ın hem şifası hem ışığı oldu. Zor anında yetişti. En parçalanmış anlarında onun parçalarını topladı. O dağ gibi Çukur’un arkasında durmaya çalışırken yamaçlarındaki her gölgeyi Efsun aydınlattı. Şimdi geldiğimiz noktada Yamaç sadece bunun farkında. Efsun’u Çağatay’ın şerrinden korumak için almaya gittiğinde gördüğümüz Yamaç daha önce gördüğümüz gibi değil. Efsun’a zorla bir şey yaptırmak istemeyen, kapıda bekleyen, dili “gerekirse zorla” dese de utana sıkıla, yutkunarak “benim zaafımın sen olduğunu biliyor.” diyen bir Yamaç. Bana kalırsa Yamaç Efsun’u baştan beri hep istedi. Çok istedi. İstediğini fark ettiği an durmadı ona koştu. Aralarındaki imkansızlığa rağmen durmak istemedi çünkü karşısında kendine denk bir güç vardı. Sadece kendisinin istemesinin yetmediği bir aşk. İstenmesinin en az istemesi kadar önemli olduğu bir aşk. Bundandı isyanı. O hep Efsun’un istemediği bir şeyi yapmayacağına iknaydı. Bunun için saçmaladı bazen belki de. Ona gardını indirmekten başka çaresinin kalmadığını anladığı an Yamaç’ın Efsun teslimiyeti başladı zaten. Yamaç Efsun’a teslim. Kovaladı, kaçtı, saçmaladı, istedi, korktu, sevdi, öfkelendi ama teslim olmamak için uğraştı. Sonunda ise, o kutunun içinde onun saçını gördüğü andan sonra Efsun’a teslim oldu. Çünkü artık biliyor. Onsuz yaşamak, güneşsiz bir dünyada yaşamak, belki yaşayamamak. Bu noktada da Yamaç öncesini siliyor. Efsun’u evine, odasına getirirken de öncesi yok Yamaç’ın. Kalmamış. İdris, Sena vs. Efsun varsa diğer her şey boşa düşüyor onda. Öyle ki o kadar istediği ve eminim istemeye devam ettiği bebek bile Efsun’dan sonra. Hayatına onunla devam etmeye kararlı. “Belki zamanla” ifadesinden, ki ağabeyi kıza henüz silah çekmişken söylemişti, ailesi için “zamanla alışacaklar” noktasına gelen Yamaç Koçovalı. Arada yalpalasa da son iki haftadır aşkta çığır açan delikanlı hız kesmeyiniz lütfen. Efsun da biz de bunu hak ettik.

Gelelim Yamaç’ın canı, aşkı, güzel gözlüsü Efsun Kent’e. Yamaç ikisi için bir gelecek istediğinde ona pek inandığını düşünmediğim Efsun da artık o geleceği istiyor. Burada parantez Efsun geçen hafta Medet ve Metin üzerinden Çukur hakkında bilgi sahibi oluyordu. Bu hafta Efsun’un kadrolu koruması haline gelen Medet ve Efsun sahneleri izledik. Hem Medet’in abisi Vartolu’ya olan sevgisi hem de mektupçu küçük hanımın gidişi hakkında bilgilendi Efsun. Medet’le arasında bağ oluştu Efsun’un, ki Yamaç’ın ona sarılma anında Medet’ten utandı. Medet’e gelince bütün Çukur’a hükmeden Yamaç Koçovalı’nın Efsun karşısındaki hezimetini izlerken şaşırmış olmalı. Sultan Hanım dışında bir kadın hakimiyeti malum yok Çukur’da. Hoş Sultan’ınki de daha çok anne hükümranlığı. Bir Queen Çukur açısından ilginç olacak gibi. Diğer taraftan Medet’le Efsun yakınlığının Vartolu’ya bağlanma olasılığı yüksek görünüyor. Merakla bekliyorum Baykal’ın kızı ile nasıl tanışacaklar. Parantezi kapattık. Efsun zaafı Çukur sandığı Yamaç’ın gerçekte o noktaya kendisini koyduğunu anlayınca ikna oldu. Burada yine parantez. Senaristimiz bize küçük bir alt yazı geçmiş. Çağatay’a asla açık tepki vermeyen Yamaç’ın aslıda zaafını saklamaya çalıştığını bu nedenle Efsun’a yönelik doğrudan tepki vermediğini anlatmaya çalışmış. Belki bu sayede Efsun’u bu itişmenin dışında tutacağına inandı. Mantıklı mı? Sormayacağım ben bunları. Neyse aldık kabul ettik. Ne diyelim? En son kapısına geldiğinde Yamaç Bey tarafından, ki uyarmaya gelmişti, git denilerek kovulan Efsun Kent Çukur’a giriş yaptı. Hem de bizzat o Yamaç Bey’in eşliğinde. Yamaç Efsun'un elini sımsıkı tutarak girdi o evden içeri. Daha önce yapmadığını yaptı. İçeri girmeye cesaretin yok diyen Efsun'a aslında ne kadar cesur olduğunu göstererek yaptı. Çok şey demek bu. Sonrası Efsun için ciddi bir gerilim. Yamaç’ın aksine Efsun farkında. Tam da bu nedenle o eve asla gelmek istemedi. Zorunda kaldı. Yamaç için. Çünkü kendisinin de dediği gibi o Yamaç için kalıyor. Yoksa gidebilecek, saklanabilecek güçte. Sultan’ın şaşkınlığı, Karaca’nın güya tehditvari yaklaşımına rağmen asla gereksiz samimiyete girmeyen ama son derece de kibar davranan Efsun için Yamaç’ın dönüşüyle yeni bir dönem açıldı. Efyam’ı nihayet diyalog kurarken görmek benim adıma çok sevindirici. Yamaç kendisini açıklarken her ne kadar oğlum bu kız bunları biliyor zaten desem de konuşabilmeleri önemli. Zaten bunca zaman konuşamamış olmaları koca bir saçmalıktı. Tabi sen de biliyorsun senarist bey bu ikisi konuştuğu an çözemeyecekleri bir şey yok. Hiç olmadı ki. Birbirlerinin kalbine nişan almışken anladılar nasıl bir dümenin içinde olduklarını. Burada yine parantez. Ne çift ama. Birbirlerinin kalbine nişan aldılar ve gerçekten birbirlerini kalplerinden vurdular. Hoş Efsun’un silaha hiç ihtiyacı olmadı. Gözleri yeterdi. Neyse kapatalım. Odadaki diğer konu malum ben o yatakta yatmam krizi. Şimdi. Efsun açısından şöyle bir durum var. Bu kadın aurasıyla varlığının hükmünü kuran biri. Yamaç’ın odasında Karaca konuşurken baktığı Sena’nın resmi, Karaca’nın klasik gereksiz bilgi dağıtıp mutsuz etme hamlesine verdiği karşılık, sonrasında Yamaç’a kurduğu “Bence sen de beni tanıyorsun. Ben de buyum.” cümlesi ardından kanepeye yatması ve Yamaç’ın onun yanına gelmesiyle tüm o odaya sırtlarını dönüp uyumaları. Efsun ve Yamaç artık başka bir noktada. Geçmiş geçmişte kaldı. O geçmişe dahil olan her şeye sırt dönüldü. Sadece ikisi kaldı. Bunu seçtiler. Düşman olarak tanıştılar, birbirlerine inanmayı seçtiler. Birbirlerine kapıldılar, ayrılmayı seçtiler. Başkalarıyla denemeye çalışıp yine birbirlerine teslim olmayı seçtiler. Kavga, kıyamet bir ilişkiye başlayıp sonunda birlikte bir gelecek seçtiler.  Gelinen noktada kim ne yapar bilemem. Sadece şunu diyebilirim. Efsun’un gözlerinden kopamayan, Efsun’a kızacaksa ilk o gözlerden kaçan Yamaç âşık olduğu kadından kimse için vazgeçmez bu saatten sonra. Hiç vazgeçmedi ki. Ben de senin için aynı şeyi yapardım dönemi başlıyor yani. Diğer taraftan bebeğiyle o eve Yamaç için gelen Efsun Kent “benimki bugün üç beş kişiyi indirmiş mi dicem ne dicem?” derken Yamaç’la bebeğiyle bir gelecek istediğini söyledi ve geldiği noktadan asla dönmeyecek. Âşık olduğu adamın şifası, ışığı, güneşi olduğunu bilirken onu yokluğuna dair korkuyla sınamışken asla bırakmayacak. Ben çukurum çukur ben kısmında merakım, Yamaç’a güneş olan Efsun acaba Çukur’a ne yapacak? Yamaç ve Efsun aynı ruhu taşıyor. Birbirlerine dair olan her şeyin benzerliği bundan. Baba kayıpları, aile ihanetleri, öldürmek zorunda kaldıkları kanları, dönüşmek zorunda kaldıkları kişiler. Hepsi. Birbirlerinden kopamayışları, bir bakışından ne demek istediğini anlamaları, zekâları, öfkeleri, inatları sadece yansıma. Onlar birbirleri için yaratılanlardan. Ötesi yok. Tam da bundan artık Yamaç için başkası yok. Sadece anılara saygı var. Hepsi bu. Efsun’a gelince o intikamından vazgeçti. Hayat kurtardı. Ailesini gömdü. Zaten ötesi yok. Kısaca birbirlerinin zaafı olmayı seçtiler. Bile isteye birlikte girilen bir yoldalar. Seyir zevki çok yüksek bir yol.

Son demde; aşk imkansızı severmiş. Kendince bir dil tutturur onun dışındaki tüm dillerden soyutlarmış kendisini. Efsun ve Yamaç arasındaki şey öyle birbirine dair, öyle zamanın dışında, tüm düşmanlıklardan öyle soyut ki. Çukur için kanatan Yamaç’ı Efsun karşısında ilgi isteyen bir romantiğe çeviriyor. Efsun Kent gibi bir Queen’in Yamaç’ın kanlı gömleklerini yıkamasına, onun için duyduğu kaygıyı kabullenişe çevirmesine neden oluyor. Yamaç için sevgili, sırdaş, eş, şifa, ışık olan kadın Efsun. Arık Böke ruhun şad olsun: Büyük aşk çok büyük aşk. Dönüşüp değişiyorlar beraber ama bir taraftan da hep aynılar. Güçlü, mağrur, sadece istedikleri için birbirlerine teslim. Böyle devam.

Dilek hala aynı Aras Bulut İynemli ve Damla Sönmez konusunda, ama ek EfYam’a dair. Dilerim bir an Yamaç Güzel Gözlü Efsun’a şarkı söyler. Anlatıcı malum Efsun. O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz.

Not: Montaj ekibine buradan bir rica. Lütfen devamlılık unsuruna dikkat edin. Çok özensiz bir tavır var. Bir sahnede Efsun’un sırtı dönük sonra diğer açı yüzü sonra diğer açı yine sırtı. Aynı sahnede tutarsızlık yaratıyor. Bu sadece bir örnek dünya kadar var. Rahatsız edici oluyor.  

                                                                                                       UmayMasal






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder