"Kalbimin üstünde duran başın
Hüznümü bahara çevirendi gözlerin.
Sadece sen yeterdin, sensiz ise hiçtim.
Denedim, bildim.
Ben sadece sende bendim..."
Merhabalar sevgili okur. Biraz yorgunluk, çokça endişe, bir tutam gecikmeye rağmen yeniden EfYam’da buluşmak üzere burdayız. Haydi takıl peşime. Belki aklından, yüreğinden geçenleri bulursun yazılanlarda kim bilir? Geçtiğimiz hafta Efsun’u zindanda bırakmıştık. Yamaç da bir yanı Efsun bir yanı Çukur ortalarda bir yerlerde savruluyordu. Geçtiğimiz hafta Efsun ve Yamaç arasında yaşanan yüzleşmede Efsun Yamaç’ın gelmeme, gelemememe sebebini öğrenmişti. Yamaç da Efsun’un yaşadıklarının onda bıraktığı izlerle yüzleşmek zorundan kalmıştı. Efsun, Yamaç’ı Böcek olarak geldiği zindandan günün sonunda kendisi olarak çıkardı. Biz de bu hafta o zindandan tıpkı Yamaç gibi Efsun’un da kendisi olarak çıkacağını düşündük. Teknik olarak da bu düşündüğümüz doğru çıktı. Bu hafta Yamaç koşar adım Efsun’a giderken arkasında onu takip eden adamı fark etmedi bile. Yamaç Beycim bir de nasıl buldular seni diyorsun. Azcık önünü arkanı kollasan zaten başımıza açılan çoğu derdin yarısından kurtulmuş olacağız. Neyse… Yamaç geldiğinde Efsun küçük çaplı bir yoksunluk krizindeydi. Ancak burada dikkat çeken bir şey vardı ki Efsun artık Yamaç’a yönelik öfkesinden sıyrılmış gibiydi. Yamaç Efsun’u bırakıp çıkarken geride yine savunmasız kalan bir Efsun vardı. Efsun’u emanet etmek için Yamaç Aliço ve Emmi’yi arayadursun Efsun Amca tarafından bulundu. İşte burada Efsun’un zindandan kurtulma süreci başladı. Efsun’a verdikleri haplarla aslında Yamaç’a gözdağı veren Amca’nın demek istediği çok netti. “İstersem en sevdiğinin canını alabilecek kadar güçlüyüm. Almadım çünkü istemedim.” Yamaç yine, yeniden Efsun’la sınanırken bu mesajı aldı belki ama tabi ki durmayacak. Burada Yamaç’ı sadece Çukur’da tutabilmek için EfYam’a yapmadığı kalmayan senariste sormak istediğim şey şu: Tamam Yamaç’ı Çukur’dan çıkarmak istemiyorsun da Yamaç’ın tabiri ile kendisi olmaktan bile isteye vazgeçmiş Çukur tebaası için değer mi Yamaç’ın yaşadıkları? Burada temel o kadar zayıf kalıyor ki kendi yarattığı güya zeki, empati yeteneği gelişkin, alabildiğine bencilleşebilen ama ne hikmetse o bencillikten Çukur söz konusu olunca evirilip hastalıklı bir kendinden vazgeçme haline bürünen Yamaç’ın cidden inandırıcı olduğunu düşünüyor musun? Yamaç ve Efsun’dan bağımsız kurgu bütünü o kadar saçma ki hikâyenin dudağımın kenarında alaycı bir gülümseme ile izliyorum. Mesela bu haftaki bölüm nispeten kendi içinde tutarlıydı. Ama öncelik sonralık ilişkisi içinde bakınca öyle saçma sapan bağlanıyor ki senaristin artık gelişine yazdığına eminim, o derece. Bu arada EfYam’a dönmeden önce parantez; Barış Akarsu’ya selam gönderilen sahnede Aras Bulut’un ne kadar işine değer veren, çalışkan, iş disiplini olan bir oyuncu olduğunu bir kez daha gördük. Yeteneği konusunu söylemeye bile gerek yok ama yeteneğine yaslanmayan emek veren insanlar bana göre salt yetenekliyim diye gezenlerden daha değerli. Senaristin şansı da bu zaten. Boşluk dolu senaryosu oyuncular tarafından öyle bir dolduruluyor ki kurgu akışını özenle takip etmediğinizde anlayamıyorsunuz ne olup bittiğini. Neyse ben alanıma geri döneyim yani Efsun ve Yamaç’a bir de tabi ki onlara eklemlenen en tatlış ayrıntıya yani Masal’a. Yamaç kapının kilidinin açıldığını fark edip Efsun’a bir şey mi oldu korkusu ile koşar adım girdi kafese. Efsun’un nefes alışını duyana kadar o da nefes almadı. Efsun nefes aldığında derin bir “oh” çekip Efsun’u sımsıkı sardı. Burada minik parantez Tilya Damla’ya… Efsun’un uyanma travmalarını asla atlamıyor. Hikâye ve Efsun o kadar bütün ki kafasında, Efsun’un yaşadıklarının onda bıraktığı izleri an be an mimiklerinde görüyoruz. Kapat parantezi. Yamaç korkuyla sarılırken Efsun’a başta onu Nizam sanıp iten Efsun’un Yamaç’a bakması ve ardından onu görmesi sanırım sahnenin en güzel detayıydı. Çünkü Efsun artık Efsun. Bağımlılık konusunda senarist EfYam üzerinden dram sağmaya devam etse de en azından Yamaç’ı iten, onu istemeyen, onu görmeyen Efsun yok artık. Birlikte iyileşme terminolojisi açısından bu önemli bir detay. Devamında Cumali’nin arabasında önce onun evine giderken ikisinin kucak kucağa olması ardından Efsun’un özleminden delirse de Masal’ın onu bitik halde görmesini istememesi üzerine Seher’in evine gidişleri en azından EfYam’a dair alan yaratmak açısından iyi olmuş. Burada bir parantez de rejiye. Hem zindan hem de araba sahnelerini kendileri izlemek için çekiyorlar galiba. Tamam karanlık çekim gereken sahneler bunlar ama o karanlıkta seyirci bir şey göremiyorsa ne anladık biz bu işten? O kadar amatör bir filtreleme, o kadar amatör bir montaj var ki sahne devamlılığındaki hatalar insanın anksiyetesini azdırır o derece. Böyle bir yapım böyle hatalar şaşkınlık verici. Odak noktasını EfYam’da tutarak devam. Seher’in evinde aynı yatakta uyanan EfYam… Efsun korku ile uyandığında ona varlığını hatırlatarak rahatlatmaya çalıştı Yamaç. Ona dokunarak asla Efsun’la olan temasını kesmeyerek, sesinin en nahif tonunda ona konuşarak sevdiği kadına sevgisini, güvenini hissettirmeye çalıştı. Bu sahnede Yamaç’ın hali öylesine içten, sarıp sarmalayıcı ki Efsun’u korumak, onu kalbine saklamak, ondan hiç ayrılmamak isteği bedeninden, gözlerinden taşıyor. Efsun da Yamaç’tan kaçmayan, yeniden Efsun olmaktan korkmayan, bağımlılıktan kurtulmak isteyen haliyle gücüne olan inancını kaybetse de Simay’dan tamamen sıyrıldığını gösterdi bize. Sonrasında Yamaç’ı Masal’la gördük. Görmediğimiz alanlarda aralarında baba-kız bağı sağlam bir şekilde kurulmuş gibi. Masal’ın “Babammm!” diyerek sarıldığı Yamaç’ın bir mucizeymiş gibi baktığı kızını “Kızımmm!” diye sarıp sarmalaması sonra alıp kızını aşkına, kızının annesine götürmesi çok içtenlikli sahnelerdi. Efsun Masal’ı görmek istedi ama Masal onu görmesin istedi; Yamaç da Efsun’un isteğini yerine getirdi. Ben Yamaç ve Efsun’un arasındaki aşkın tutkudan, zihinsel uyumdan, tamamlanma duygusundan beslendiği gibi içlerinde barındırdıkları o sınır bilmez sevgi dolu çocuktan da beslendiğini düşünüyorum. Daha önce de EfYam arasında oyun arkadaşlığının düşmanken de aşıkken de sevgiliyken de hep sezildiğini söyledim. Kızlarına da geçirdikleri bu özellik anne ve baba olarak kızlarıyla sahnelerine de yansıyor. Çok kısıtlı sahnelerde birlikte görsek de hem Efsun hem Yamaç Masal ile olan sahnelerinde oyun oynayan ama bir taraftan kızlarına ellerinden geldiğince açıklama yapmaya çalışan, neden sonuç ilişkisi kuran anne ve babalar. Ben bu ayrıntıyı seviyorum. Geçtikleri cehenneme rağmen, etraflarındaki onca ihanete rağmen sevmek, sevilmek, sarıp sarmalamak, ne olursa olsun saklamamak terminolojisi EfYam’da devam ederken kızlarıyla ilişkilerine de sekmiş. Çok güzel bir şey bu. Ne kadar izletecek bilemiyorum ama EfYaMas çekirdek ailesi Çukur’un en tatlı, en dürüst, en içtenlikli ve yazar izin verirse en sevgisini gösteren ailesi olacak gibi. Hoş kim sevgi için, aşk için bu kadar bedel ödedi ki? Efsun zindanda Masal ve Yamaç için bıraktığı Simay’dan sonra Yamaç ve kızını izlerken yaşadığı katarsisle bağımlılıktan kurtulmaya da karar verdi. Ailesi için… Bundan sonra iyileşme sürecinin hızlanmasını temenni ederekten bölüme ilişkin yorumu bitiriyorum.
Şimdi gelelim EfYam aksında
bölümden bölüme ilerleyen aşk kavramına. Efsun ve Yamaç hikayelerinin en
başından beri çok özel bir çiftti. Epik bir şablonla ilerledi hikayeleri. İkisi
de aynı yara ile birbirlerinin karşısında dikildi. Hatta birbirine silah çekti.
Efsun Yamaç’ı öldürmeyerek, ki fırsatı vardı, Yamaç’ın merakını kamçıladı. Hali
hazırda zaten onun fotoğrafından etkilenen bir adamın gözlerine bağladı böylece
merakın ipini. O iple çekildi hep Yamaç. İp meraktan şaşkınlığa oradan ilgiye oradan
onun ilgisini çekme isteğine oradan onun varlığını istemeye oradan onunla olmak
isteğine oradan onsuz kalmanın acısına oradan imkansızlığa rağmen sadece onunla
olmak için dünyayı yakma isteğine doğru ilerlerken hep aşkla bağlı kaldı
aralarında. Şimdi ikisinin bir kızı var. Bedenleri çektikleri acıların izleri ile
dolu. Ruhları parça parça. Masal ikisi için de sebep hayatta kalmak için ama
Masal’dan daha büyük bir sebepleri var. İkisi arasındaki aşk. Güvenli evden beri
“Büyük Aşk” tanımlı EfYam daha da büyüyor. Yamaç için kaybedişler ve buluşlarla
sınandığı Efsun enlerin eni halinde. Onunla olduğu her an, gözlerinden,
teninden, nefesinden kopamayan bir bağımlı gibi. Efsun’un yanından giderken gitmek
istemeyen ama gitmek zorunda olan tam da bu nedenle yüzü asılan, gerilen Yamaç
için Efsun gelmek üzerine bir şarkı gibi. Efsun “Geldin, geldin, ben seni çok bekledim.”
diye kollarında ağlarken Yamaç’ın aslında defalarca gelmek üzere destan yazmaya
çalıştığını, Efsun’dan gitmek gibi bir seçeneği olmadığını bilmiyor. Masal ile
başlayan hikâyede artık Masal başlı başına bir düğüm daha. EfYam en başından
beri birbirine aşkla düğümlenmişken şimdi anne ve baba olarak da bir düğümleri var.
Senaryo boşluklarına rağmen her hücreleri Efsun ve Yamaç olan oyuncularımıza
selam olsun diyorum.
Hamiş: Çünkü aşk enlerin enidir. Öncesi, sonrası, başkası yoktur. Ruhunun diğer yarısı oradayken dünyada başkasında kalmak, dünyada başkasına varmak yoktur. Çünkü aşkı bilen, enlerin eni varken acı dahi olsa onunla olmamayı seçemez. Aşk bile bile, seçerek tutsaklıktır. Neden daha azına razı olunsun ki?
UmayMasal