seçkin Özdemir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
seçkin Özdemir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Temmuz 2017 Cuma

AteşBöceği 4.Bölüm

*‘‘Şimdilik susuyorum inatla acımasızca, 
Ama yanlış anlama susuşum kendime acımamamdan,
Yalanla seni sarıp sarmalarken,
Yalanla kendimi prangalamamdan...’’
Ateşböceği yavaş yavaş dramatik kurgusunu oturtmaya başladı bu bölüm. İzlerken zaman zaman esler olsa da genel olarak keyifli, başrol olan çift dışında da çift yaratmaya çalışan bir çizgi oluşturma çabasını net bir şekilde ortaya koydu.  Yapımcı Banu Akdeniz’in diğer işlerini bilen bilir, aile yaratan bir tarzı vardır. Evet merkeze koyduğu bir aşk vardır ama etrafındaki aşkları, ilişkileri de ilgi çekici ve sıcak kurma konusunda dikkatli bir yapımcıdır. Bu haftaki bölümde de bu kurgunun oturtulmaya çalışıldığını söylesek yanılmayız sanıyorum. Aslı ve Barış dışında geçen hafta bizi bir parça korkutsa da bu hafta yüreğimizi ferahlatan Teo’nun Gül için ‘Kalbim ilikli’ demesi sanıyorum gecenin repliği olmaya adaydı. Gül o kadar candan bir arkadaş ki, içtenliğiyle öyle saf bir insan ki kırılmasını sanıyorum kimse istemiyor. Geçen hafta Barış’ın teknesinde yaşadığını öğrendiğimiz Teo’nun kimsesizliğini alacak kişinin Gül olduğu da o kadar belli ki. Tabi burada Gül’ün muhtemelen annesini kaybettikten sonra benimsediği ya da benimsemek zorunda kaldığı  anaç tavuk rolünden ne ara sıyrılıp aşık genç kadın olacağını da merakla bekliyoruz. Teo’ya gelince iyilik kontenjanında Gül’den eksik kalmayan hero gibi. Hem Hakan’ın saçmalıklarıyla uğraşıp kaza olayını çözme gayretinde hem de Aslı-Barış hattındaki gerilimleri azaltma ve toparlama. Ne diyelim herkese lazım bir Teo ve Gül. Birbirlerine de lazım oldukları o saçılan armutları toplama ve düğme dikme sahnesinden belliydi ya hadi hayırlısı diyelim. 
Geçen hafta Hakan-Handan-Cahide olayının kazayı çözmek adına hamle olarak tasarlanmışsa demiştik ki öyleymiş. Her ne kadar Hakan’a dokunan yanan diyen Cahide’yi haklı çıkarırcasına bu hafta Teo’da kafayı bulsa da sonunda bir ipucu yakalamış olmaları iyi oldu. Artı Teo’nun uçarken bile yüreğini ilikleyen kızı hatırlayarak davranmasına bizden on puan. Kızı aramasına verilecek puanı size bırakıyorum sevgili Ateşböceği severler. Hoş büyük ihtimalle hatırlamayacak Gül’e söylediklerini ama olsun biz biliyoruz Teo’nun duygularını daha ne olsun.
Arzu ve Barbaros aşkına gelince ben orda en çok Metin’in aşka dair sahip çıkışına bayıldım. Metin’in hikayesi çok acıklı bunu hissediyoruz. Bize anlatılacaktır da eminim. Hoş geçtiğimiz hafta Aslı’dan dinledik o hikayeyi bir parça lakin Metin’in geçmişi sanırım anlatılandan fazlası. Neşe’ye gelince babasız çocuk büyüten her anne gibi endişeli, kızları için korkulu ve bir o kadar da zeki bir kadın. Gerçekçi bakıyor hayata. Bu güzel. Çünkü masalsı bir aşk çemberinde de gelişse hikaye ayakları yere sağlam basan karakterler önemli. Kafenin fal kafe olarak müşteri toparlamaya başlaması da güzel oldu. Zira ara ara düğüm gereği sıkıntılar olması gerekse de böyle nefeslenmeler lazım bence.
Şimdi gelelim Aslı ve Barış’a. Aslı’nın tepkisini şımarıklık olarak yorumlasa da Barış’ın Aslı’nın etkisinden kurtulamadığını gördük bölüm boyu. Diğer taraftan kendisine güvenilmediği için kırgın olan Aslı ise vicdanında Barış’ı aklamaya çalışıp durdu. İkisi de birbirlerini düşünmedikleri tek dakika olmaksızın ayrı kaldı bir süre. Aslı’nın nezarete atılmasından sonraki kısım ise tam bir Teo prodüksiyonuydu. Barış’ın Aslı’yı kurtarması sonrasında Nisan Hanım faktörüyle Aslı’nın hayat tecrübesiyle Barış’ı yine rahatlatan çözümleri ikiliyi yine biraraya getirdi. İlayda’nın kendisine söylediklerini Barış’a söyleyemese de bir parça Nisan Hanım’ın yardımıyla gerçek ortaya çıktı. Çıktı çıkmasına da Aslı’nın gerçekleri ve Barış’ın gerçekleri çarpışmasında kim sağ kalır kim sürünür tartışma götürür. Buraya döneceğiz. Barış’ın Aslı’ya ‘İyiki geldin’ demesi kuşkusuz hayatına kasıttı. Barış’ın annesinin çok erken öldüğünü, teyzeleri tarafından büyütüldüğünü tahmin etsek de net Barış’ın ağzından duyduk. Burada babası hakkında bir bilgi verilmemiş olması ilginç. Bakalım senaristimiz bunu nereye bağlayacak. Aslı Barış’ın duvarlarından içeri sızdı bile. Öyle bir sızma ki bu Barış için kazayı çözmek yavaş yavaş dava sorunsalından çıkıp Aslı’yı kaybetme sorunsalı olmaya ilerliyor. Barış değişiyor. Aşk onu değiştiriyor. Bunun farkında olarak akışa kaptırmamaya çalışsa da Barış’ın bu duyguya teslim olmaya gönüllü olduğunu da düşünmüyor değilim. Aslı’ya gelince iç sesinde o delişmen halinin yansıması duygular öyle berrak ki. Barış’tan çok hoşlandığı, ondan vazgeçmek istemediği hatta bir an bile olsa sırf Barış için İlayda’dan özür dilemeyi düşünmesi tüm o duyguların dışa vurumu. Tesadüfi bir şekilde İlayda ve Aslı arasında geçenleri öğrenen Barış’ın Aslı hakkında yanılmadığını anladığı andaki rahatlama ise Barış’ın duygu yoğunluğu adına Aslı’dan ne kadar önde olduğunun ispatı. Burada her mimiği her bakışıyla Aslı’nın duygularına saldıran bir Barış olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Barış Aslı’ya öyle bakıyor ki, severken içine çeker gibi; kıskanırken her şeyi yakacak gibi; kaybederken dünya ayaklarının altından çekilir gibi. Bakarak sevmek konusunda sanırım Seçkin Özdemir rahat rahat oyuncular arasında ilk beşe girer. Müthiş. Nilay Deniz ise Aslı’yı her hafta daha da sindiriyor. Son sahneye kadar o haşarı ruhlu ateşböceği kızken son sahnede böceği gitmiş ateş gibi girişiyle çekici bir genç kadına nasıl dönüşebileceğini de gösterdi. Bu arada Aslı’nın üniversiteyi kazandığı ve gidemediği bilgisini cebimize ekledik. Ortak hayalleri olan bir çiftimiz olduğu bilgisini de yanına koyduk. Haftaya Barış açısından zor olacak bu belli. Zira Aslı’nın duyduğu konuşmaları rahatlıkla tamamlayacak bir zekası var. Agatha Christie okuyan kızımız parçaları toparlayacaktır. Soru Barış ne yapacak? Bir tarafta Aslı’nın muhtemel şüpheleri bir tarafta Teo’ya yönelik kıskançlıkları. Barış’ın işi zor. Bu arada değinmeden geçemeyeceğim her bölüm farklı davalara odaklanılması dizinin ritmini arttırıyor bana göre. Dizi film havasına sokulabilir bu çizgi iyi ayarlanırsa. Zaman zaman komedi dozu zaman zaman dram dozunu ayarlamak için konuk oyuncuların katılımıyla hareket sağlanır sanki.
Son olarak, klasik bir romantik komedi olan Ateşböceği’ni hikaye çizgisini derinleştirerek farklılaştırmak mümkün. Çünkü gerçekten farklı enerjileri olan birkaç çifte sahip. Aynı zamanda aile hikayelerine de sahip. Kurgunun merkezinde asıl çifti tutmak koşuluyla çok farklı bir işe dönüşebilir sanki.
Emeklere saygıyla...
     


14 Temmuz 2017 Cuma

Ateşböceği 3.Bölüm

Merhabalar, AteşBöceği 3.Bölüm yorumu benden keyifle okumanızı dilerim.
'Kıskanırım seni ben,
 Kıskanırım sevgimden,
 Bu nasıl aşk Allah'ım,
 Öleceğim derdimden...'
Bu bölüm Ateşböceği'ne bir başlık arasam kıskançlık derdim. Çünkü tüm bölüm Barış'ın tanımlayamadığı ama içten içe hissettiği kıskançlıklara bağlı yanlış anlamalarla geçti. Aslı, Barış'a hissettiği hayranlık dozu yüksek hoşlanma hissiyle başa çıkmaya çalışadursun esas oğlanımız Barış aşkın kalbine doğru son sürat ilerliyor.
Teo'nun Aslı'ya ilgisi Barış kadar izleyicinin
de kafasını karıştırdı. Öyle ya Aslı'yı yakınlarında tutma sebepleri mağlum olan ikilimiz oldukça yakın iki dost. Barış içindeki şefkat açlığının doğurduğu soğuk duvarları eriten Aslı'ya büyük ölçüde aşık oldu. Teo'nun ise Gül'ün ona yönelik tüm çabasının soğuk geri dönüşlerine karşın Aslı'ya yaklaşımındaki sıcak ilgi en azından ortada bir hoşlanma durumu olduğunu da gösteriyor sanki. Aslı aşkı iki dostu karşı karşıya getirir mi? Umarım getirmez. Çünkü Barış yalnız bir adam. Teo onun güvenebildiği dost bir liman. Elinden alınırsa yazık olur bence.
Diğer taraftan yarı suçluluk yarı Aslı'yı mutlu etme hissiyle Barış, Çiçek'e ve dolayısıyla Aslı'nın ailesine yardım ediyor. Bu tavır Barış'ın aileye açılan bir kapısı olacaktır. Çünkü aile Barış'ı bir şövalye olarak görmeye başladı bile. 
Aile demişken dizinin düğümünü ve komedi yükünü kaldırmaya çalışan Cahide-Handan-Hakan üçlüsünün yaşadıkları dolandırma vakası yaşanan mağlum kazaya bağlanırsa bir şey ifade edecektir. Ama öylece bırakılırsa sanıyorum seyirci açısından boş bir kısım olarak görülebilir.
Gelelim kötü cadımız İlayda'ya. İlayda evet pozisyon ve hırs olarak Aslı için tehlikeli bir rakip ancak İlayda'da eksik olan şey çok karikatür kalması. Bilhassa yardımcısıyla(Sıdıka'yla) olan diyologları nasıl desem; itici. Kötü karakter derinleştikçe hikaye derinleşir. İlayda şuan bundan çok uzak. Yaşayan bir tip değil. Seyirciye bu nedenle geçmiyor. Burada ilk iki bölüm sırıtan bu bölüm biraz çözümlenmiş gibi duran senaryo problemi devreye giriyor galiba. Umarım kısa zamanda çözülür. Çünkü rakip çok 😔
Bir başka cephe, Metin-Neşe-Barbaros-Arzu.
Ben kendi adıma bu cepheyi ve hikayesini sevdim. Ama Metin'in hikayesi öne çıkıyor sanki. Durul Bazan abi Metin olarak sakin fakat içten bir portre çiziyor. Yaşadıklarına biraz daha olumluluk eklenirse tadından yenmez.
Son olarak Seçkin Özdemir. Sen ne güzel bakıyorsun öyle. Nilay Deniz'in haşarı oyunculuğuna karşın o soğuk tavrın altına sakladığın tutkulu bakışlara hayran olmamak elde mi? Nilay-Seçkin. Olmuş mu? Olmuş. Senaryoyla beslenirse ve hikayenin altı gerçekten dolarsa uzun süre izlenir bu çift. 
Tüm emeklere saygılyla..