Aşk: Yazgı
*‘‘Sevgiyi çabuk
kaybediyorsun
Pişmanlığın uzun yıllar
sürüyor.’’
3.fragmana kadar bölümle ilgili beklentimi sıfırda tutmaktan yanaydım.
Ancak 3.fragmanla özellikle de Şevval Sam’ın o güzel sesini duyduğum anda hah
dedim, sonunda. Dizinin ilk bölümünden bu yana Faryalı için kılı kıpırdamayan
Yıldız’ın yıllardır içinde sakladıkları dudaklarından sızmaya başlamış mıydı?
Bu sızma haline Faryalı’nın da şahit olması ne güzel olurdu. Yine Kelebek için
Su’yun geçmişten vazgeçmesi güzel bir adımdı. Ateş’in ise Aslı’ya benim aklım
fikrim zaten seninle repliği ise umut vaddediyordu.
Sonrasında Ateş tagını görünce içimden bir ses hafiften bir selam
çakıldığını söyledi izleyene doğru. Oturduk başına vesselam bölümün. İzledikçe
de bölüme ateş denme nedeninin ismiyle müsemma karakterimizden ziyade dizinin
genlerine işlemiş aşk temasından geldiğini de fark ettim. İç içe geçmiş
aşkların hüzünlü yazgılarıyla yüzleştik bölüm boyu. Haydar Amca’nın da dediği
gibi aşk engel olunamaz bir şeydi. Hapşuruk gibi. Tutamazdın, kalbinin ona
akmasına engel olamazdın. Üzüm Yenge’nin hastalığıyla belki de dizimizin tüm eski
aşıklarının kalplerindeki düğümler sıkıldı. Çözüldü demiyorum. Çözülmesine daha
vakit var belli ki. Yıllanmışlar, üzümden şaraba geçmişler, aşk şarabını içip
edeple onun sarhoşluğunu gizlemişler olarak Haydar ve Üzüm kavuştu belki ;ama
müzmin hastalarımız Faryalı ve nihayet hala sevdiğini bize de hissettiren
Yıldız’ın yolu var. Ne acı kendinden kaçmak diyor insan? Ne acı aşktan kaçmak? Ne
acı pişmalıkla kavrulmak. Faryalı kovalamadan sessizliğinde sevmeye devam
ederken kaçamak bakışlarıyla, ona akan Yıldız öyle tatlıydı ki bu bölümde.
Türkü söylerken yakalanıp ardından Faryalı gidince onun gittiğinden emin olmak
için çocuksu bakışlarıyla gülümseyen Şevval Sam’a bayıldım. Sanki Yıldız’ın
yıllar önce geride bıraktığı çocuk içinde uyanıyor gibiydi di mi? Timuçin Esen ise
bildiğimiz gibi hep. Çınar’dan bu yana her yarattığı karakterde farklılaşsa da
bakışlarında yaşattığı gerçeklik duygusu değişmiyor işte. İçinize işliyor. Sevmesi,
acısı yarattığı karakterin yaşayan olmasını sağlıyor.
Bu haftanın bana göre oyunculuğuyla ve acısıyla öne çıkan ismi kesinlikle
Toprak Sağlam’ın can verdiği Gözde’ydi. O şarkı söylerken gözlerinden akan
pişmalığı, aşkı, eksilmişliği, acıyı ve hepsinden öte kırgınlığı öyle bir
yaşattı ki Aslı ve Kelebek gibi biz de dağıldık. Geçen hafta Evren ve Gözde’nin
çatışmalarda eksik kaldığını söylemiştim. Sanırım senaristlerimiz de bunu fark
edip bu hafta Faryalı, Yıldız, Evren ve Gözde dörtgenini aktifleştirmişler.
Bana en ilginç gelen ayrıntı ise Gözde ağlarken yanına giden Yıldız’a Gözde’nin
bakışıydı. Hep rakip olarak bakan ve bunu bize geçiren Gözde Yıldız’a gerçek
bir dosta bakar gibi baktı o sahnede. Belki bana öyle geldi bilmiyorum.
Velhasıl ben bu bölüm ağır aksak giden bu dörtlünün ritminin artmasını sevdim.
Gelelim henüz aşkla yeni tanışan gençlerimize. Kelebek aynı Faryalı.
Kendini sevdikleri için yok sayan. Sevdikleri için kanatlanan, rengarek. Cenk’le
nihayet yolları ayrılan Su ergenlik triplerinde dolaşırken elindeki
imkansızlıklara rağmen onu mutlu etmeye çalışan Kelebek gerçekten izlenmeye
değerdi. Hilmi Cem İntepe her geçen hafta kendisini geliştiriyor. Çok doğal
kendine has bir Kelebek yaratıyor ve bunu izlemek keyifli. Bilhassa bu hafta
Alperen Duymaz’la çok eğlendirdiler beni. Ateş ve Kelebek enerjileri tutan
karakterler. Aynılıktan gelen bir bütünlükleri var. İkisinde de aynı saf temiz
sevme biçimi, aynı fütürsuzluk, korkusuzluk ve kendi adaletini kendi sağlama
refleksi. Su konusunda hala kararsızım. Kelebek’le ilgili duyguları olduğu net
ama bir şey var. Yani bu belki Kelebek’in aşkının derinliğinden bilmiyorum, sığ
geliyor Su’nun sevme biçimi. Her an kafası karışacak gibi hissediliyor. O eksik
neyse zamanla dolacak eminim. Bekleyip göreceğiz.
Aşkın Ateş haline gelince. Çarşı biraz karıştı bu hafta. Geçtiğimiz hafta
Alara’nın mesajıyla Aslı’nın yanından giden Ateş affedilmemiş görünüyordu.
Aslı’ya gelen hediyelerin yeni farkına varan Ateş’in buna karşı koruma refleksi
geliştirmesi güzeldi. Yiğit ve Mert’in de fark ettiği gerçeği sanırım Ateş’in
de kabullenmesi yakındır. Hatta tam manasıyla Ateş açısından bir kasırganın
yaklaştığı da ortada. Uzay faktörü başta Ateş’le Aslı’yı yaklaştırma mottosuyla
yola çıksa da sanıyorum Aslı’yı tanıdıkça fikir değiştirecek. Uzay’ın bölümler
önce sevgisizlikten nasıl ağladığını hatırlıyoruz. Bu noktada Pasifik gibi
kalbi olan Aslı’dan etkilenmesi şaşırtıcı olmaz. Olmaz ;ama işte o ama. Uzay Yiğit değil. Uzay Ateş’in
arkadaşı değil. Uzay nahif biri değil. Sınırları olan biri de değil. Ateş için,
rakip olursa şayet, baya zorlayıcı olacaktır. Alara’ya gelince kendisini seven
ikinci adamı da Aslı’ya aşık bulunca ne tepki verir bilemiyorumJ
Aslı’ya gelince. Portakal ağacından düşmeye devam eden şiir yürekli kız,
öyle güzel anlattı ki Yiğit’e hem aşkını hem korkusunu. Kimseyi göremediğini
;ama kurtulmak istediğini. Aslı sevdasının karşılığı olmadığından o kadar emin
ki, Ateş ‘Benim aklım fikrim zaten seninle’ dese de inanmıyor. Öyle ya hep
Alara’ya giden bir Ateş var ortada. Ona hesap verse de, içi gider gibi baksa da
yanmışlıktan görecek halde değil Aslı. Avucuna konan küçücük motor oysa ne
güzel anlatıyordu Ateş’in duygularını. Ciddi olarak ben geçen haftaki motorun anahtarlarını
verdiğini düşünmüştüm. Yanıldım. Ateş gücüm bu kadara yeter ama diyerek o
oyuncak motoru koydu ya Aslı’nın avucuna, içtenlikte bana göre zirve yaptı.
Yansın dediğimiz Ateş oğlanın az yolu kaldı sanki. Doğrudan yapılacak bir
itirafta da Aslı kızımız şüpheci yaklaşır mı? Sanmam.
Kısaca benim için reytigi ne olursa olsun keyfi yerinde bir bölümdü. Sınırlar
belirginleşti. Her aşk için düğümler atılırken biraz da çözümler verildi.
Son olarak Ian Craib’in bir sözüyle bitirmek istiyorum: ‘‘Eğer elimi ateşe uzatmışsam ve yanmışsam bunu
hemen tekrarlamam, psikoterapi ise bir anlamda, elini ateşe uzat ve orada tut,
der.’’
UmayMasal
*Ataol Behramoğlu
Anlatım da kullanılan kelimeler, ifade o kadar güçlü ve güzel ki ... Emeğinize sağlık 🌹
YanıtlaSilburaya yorum bırakan nezaketinize çok teşekkür ederim
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silburaya yorum bırakan nezaketinize çok teşekkür ederim
Sil