23 Kasım 2017 Perşembe

Meryem-17

AŞK,BİZ
*“Seni seviyorum
Bunu sana esen yelle söyledim
...
Bunu sana suyla söyledim.
...
Bunu sana korkuyla söyledim,
Bunu sana sevinçle söyledim,
Tiksinerek söyledim, korkunç sözlerle.
Ancak yetmiyordu bunlar bana:
Yaşamdan da öte,
Ölümle söylemek istiyorum bunu sana;
Sevdadan da öte,
Unutuşla söylemek istiyorum sana.”
Aşk acısı...  Sözün  bittiği , kelimelerin anlamını yitirdiği ya da tam tersi sözcüklerin kendi anlamlarının dışında anlamlara evrilip yepyeni cümleler kurmaya adandığı acı. Nedeni nasılı o kadar kişiye özgü ki ,yüklenen anlamla o kadar bağıntılı ki. Aşk acısı bir kayıplık duygusu. Tamken yarım kalmışlık hali en çok. Aşk iz. Birinin sende bıraktığı senin birinde bıraktığın iz. Bu bölüm acılardan aşk acısının ağır bastığı bir evren izledik Meryem’de. Bölüm başındaki 6 ay sonrasını en sona saklayarak devam edelim yola. Meryem Savaş’a Savaş Meryem’e itirafın eşiğindeki kapıda tutulmuşken eskilerin hayaletleri zihinlerini istila edip yine yeniden uzaklaşmalarına neden oldu birbirlerinden. Savaş aralarındaki sırlar yüzünden Meryem’i tutamadığını söylediğinde aslında onu nasıl sarıp sarmalamak istediğinin gözlerinden akamayan yaşlarda gördük. Meryem ise baştan kabullendiği aşkı yaşamaktansa aşkının yaşaması haliyle ağlaya ağlaya gitti en başta zorla çıkarıldığı kapıdan , baba ocağından içeri girmeye. Savaş ve Güçlü konuşurken bilse de dillendiremediği gerçek korkaklık suçlamasıyla çarpıldı yüzüne Savaş’ın. Güçlü Savaş’ın çocuk tarafı, vicdanı. Adı gibi sevdi mi var gücüyle seven, uğurda canı hiç eden biri Güçlü. Meryem’i kardeşliğe seçti bir kere. Artık Savaş’a karşı Meryem Meryem’e karşı Savaş kim haklıysa onun tarafı Güçlü. Diğer yandan Savaş’ın vicdan yükü de Meryem gibi ağırlaşıyor. Vicdan Tanrı’nın tatlı fısıltısıdır, demiş yazar. Fısıltı yük üstüne yük ekleye ekleye Meryem ve Savaş’tan yumak yaratadursun, o yumağın iplerini her hamlesiyle sımsıkı hale getiren Oktay’a Derin’i de ekledik bu bölüm.  Derin’in Savaş’a hissettiği takıntılı aşk  Meryem’e de Sevinç’in kaderini yaşatmak için eyleme dönüştü. Yok etme obsesif bir içgücü Oktay ve Derin’de. Beliz’in dediği gibi Oktay’la Derin aynı. Tıpkı Meryem ve Savaş aynılığı gibi. Aynasal düzlemde Derin’in kendisinde olmayanı ve Savaş’ın yansımasına dönüşeni, Oktay’ın da Meryem’in yansımasına dönüşeni karanlıklarıyla boğmak istemeleri bundan belki. Hem Oktay hem Derin o kadar rahatsız tipler ki kendilerinden memnuniyetsizliklerinin hayattaki karşılığı haline getirdikleri ve hiçbir zaman seçenekleri olamayacakları insanların yaşamlarını mahvediyorlar. Oktay hadi bir noktada Meryem için bir zamanlar seçim olmanın hırçınlığıyla saldırıyor, Derin’in argümanı ne tartışılır. Yalnız iki karakterde dikkat çeken en önemli unsur anne figürü. Yani hem Oktay’ın hem Derin’in anneleriyle ilişkilerindeki karmaşık kopukluk bu nedensiz takıntıyı açıklayabilir. Yaşayan ama olmayan anneler.  Diğer taraftan Savaş ve Meryem’in erken kaybettiği annelere karşın sağlam bir sevme becerisi geliştirmiş olması da yine karakter yapılarının  ne kadar paralel ve diğerleriyle bir o kadar tezat içerdiğini gösteriyor bence. Kurgu anlamında bu iyi, tabi aralarındaki kazanma dengesi doğru kurulursa. Derin Meryem’i öldürmekten son anda vazgeçti. Pencerede gördüğü Ali onu vazgeçirdi. Aynı zamanda Ali de onu gördü. Bu ayrıntı boşa değildi umuyorum. Derin’in çabası Meryem’in yine korkarak kaçmasına içerleyen ve uzak durma kararına saygı duymaya karar veren Savaş’ın bu kararını tuzla buz ediverdi. Meryem’den haber veren Güçlü’ye çıkışayım derken tüm savunma mekanizması endişe ile kırılıp döküldü. ‘Ona bir şey olacak diye aklım çıktı Güçlü.’ Bence bu cümle gecenin aşka dair en güzel ifadesiydi. Öyle ya bir gece önceki tüm argümanlar orada öylede durmaya devam ederken, Meryem hala bir katil saklarken, üstüne görüşmemek isterken, Savaş’ın derinden derine bildiği sevgi uğruna saklama hali hala içini kemirirken, tüm kayıplar, tüm acılar sıcacık yüreklerini dağlarken yine de sevebilmek... Savaş’ın Meryem’e duyduğu şeyin Sevinç’ten farklı olduğunu sanırım senaristimiz bu bölüm özellikle anlatmak istemiş. Meryem’in başkalığı aslında Savaş’ın hissettiklerinin başkalığı. Meryem’in saflığı aslında Savaş’ın aşkının saflığı. Yaşanmamışlığı, yaşanamama ihtimalinin keskinliği her an ikisinin duygularını biliyor. Oktay ve Derin araya girdikçe de o imkansızlık hali  yüzlerine vuruyor. Bu durum uzaklaştırmak şöyle dursun birbirlerine koşmalarına neden oluyor.Kısaca yumak dolandıkça Savaş Meryem birbirine dolanıyor.
Berk-Beliz-Derin üçgeninde ise olay dönüp dolaşıp tam da düşündüğümüz gibi Oktay’ın kucağına düştü. Güç saplantılı Oktay yine yeniden Savaş’a ait bir şeyi şirketin yüzde onunu isteyerek bu konuda malum olan tezimizi güçlendirdi. Tabi bu tez gereği Meryem ve Savaş yan yana üstüne üstük  bir de el ele durursa Oktay’ın kendisi dışında bir şeyi düşünmeyen ve hızla narsizme dönüşen egosu nereye varır? Yurdal’a gelirsek çocuklarına bırakabildiği tek genetik miras olarak doğru insanı hayat arkadaşı seçebilme yetisi dışında şimdilik dipte görünüyor. İlerleyen bölümlerde kalp krizi yaşaması muhtemel Yurdal’ı Savaş ve Meryem’den uzak tutan Berk-Naz ilişkisi de dozunda.
İlk sahneyi sona bırakmıştık malum. Altı ay sonra Savaş ve Meryem’i evli görmemiz en azından oraya nasıl geleceğiz sorusunu sormak adına orijinallik olmuş. Kaldı ki Furkan Andiç ve Ayça Ayşin Turan’ın verdikleri olağanüstü resimlerle izleyene güzel bir göz kırpış. Dizi süreç içinde nereye gider izlediğimiz sezon finali mi final mi olur bilemiyorum. Umudum sezon finali olup o silahın ilk defa iyi taraftan birine değil de başkasına patlaması. Ne Savaş’ın ne bizim bir bebek kaybına tahammülü var eminim. En az Savaş ve Meryem kadar tatlı, enerjisi yüksek çift Burcu ve Güçlü’yü de o nikahta gördük ya şahit olarak ne gam. Saralım filmi başa izleyelim yolculuklarını . Unutmadan Meryem’in herkesten kaçarken kendisine yakalanıp Savaş’ı sevdiğini itiraf etmesiyle geçen hafta özette Savaş’ın verdiği değişim sinyalinin  artık kanlı canlı hale geçişi de sağlandı. Savaş’ın da dediği gibi artık ‘Burdan sonra işler değişti.’ Kendi adıma artık Savaş’ın zekasını Meryem’in sahip çıkışını çatışma yaşanacaksa da satranç oynar gibi olmasını bekliyorum. Meryem değişeceğini gösterdi bize. Hadi evren değişsin.
Son demde; Aşk susma ki içimdeki en olmaz olsun. Aşk dediğin yeter mi, biter mi, susar mı? Aşk ne kadar ense o kadar büyük, ne kadar olağan değilse o kadar şiddetli. Aşk kimse değil  ‘O’ ,aşk ikilik değil teklik.  Korkulara kapıldığım o iç mezarımda kapatırken tabutumu kendi ellerimle sen değilsin çekip çıkaran beni, senin içindeki benim. Gözlerimden akan sana doğru ben değil içimdeki sensin. Soluk aldıransa kendi dudaklarım değil seninkiler. Her öpücük ölüm ve yaşamın bir araya gelişi.  Aşk sende varolan bende yok. Ben sende yok olan sen de var. Sen kim ben ne? Biz bir bütün senle ben sadece parça.
Emeklere saygıyla...
*Luis Cernuda

                                            UmayMasal

                               

2 yorum: