Hayalimin Cenneti-Ailem
*“Sevgilim ve dostum, babam
oğlum, arkadaşım aşkım, her şeyimdin sen...”
Dünyada bir insanın en değerli mirası ailesidir. Aile kalıtımdır. Aile değerdir.
Aile varlıktır. Aile bizi biz yapandır. Köklerimizdir. Güç aldığımız ancak
aldığımız güç oranında zayıflıklarımızı da bilen. Bu hafta izlediğim “Meryem”
bölümünü kafamda evirip çevirirken başından sonuna hissettiğim ayrıntı aileydi.
Öyle baskındı ki bu “aile bağları” teması işin açıkçası görmezden gelemedim. Hatta
başlık başlık ele almak istedim naçizane. Dilim döndüğünce, algım yettiğince
Meryem Hanım’ın aile bağlarına bakışını yine “Meryem” evreninde değerlendirmeye
çalışalım.
Derin-Şahika
Şahika Hanım adeta dizi evrenimize bomba olup düştü. Gelişiyle saflarda
ciddi değişiklikler oluştu. Bu bölüme kadar önce duyum sonra kadraja sığdırdığı
hamleleriyle tanımaya çalıştığımız Şahika Hanım’a daha yakından bakma fırsatımız
oldu. Şahika’nın gerçek bir aşık olduğunu öğrendik. Kocasına ya da diğer bir
deyişle Derin’in babasına hissettiklerinin onda bıraktığı acının yansımasını o
tahtaya saplanan bıçakla gördük. Savaş’la konuşmalarında anne olarak aslında
Savaş’a ne kadar da kızgınlıktan uzak olduğunu hatta Yurdal’la arasındaki
savaşta onu taraf olarak görnek istemediği ifade etti. Şahika eğer hikayesinde
bilmediğimiz başka bir ayrıntı yoksa Yurdal’a kızmakta haklı görünüyor. Fakat intikamına
Meryem’i dahil ederse tahminim bu haklılık ciddi yara alır. Hoş Şahika’ya ne
hacet, Oktay ve manipülasyon becerisi sağolsun. İşin ucu dönüp dolaşıp Savaş
Meryem aşkına ilk darbesini vurdu bile. Buraya kadar görünenlerden bahsettik,
şimdi gelelim bizce kısmına: Derin ve Şahika arasındaki anne-kız bağına.
Derin’in anne eksikliğinden kimliğinde ciddi deformasyon olduğunu zaten
biliyorduk. Fakat bu hafta Şahika’ya meydan okuyan Oktay’a verdiği tepkiden
anlıyoruz ki Derin’in annesiyle rekabeti gerçekten ciddi. Hatta bu sahneden
sonra Oktay’a tavrı bana şunu düşündürdü. Şahika’nın Yurdal’a nefreti herkesin
malumuyken Derin’in ısrarla Savaş’ı istemesi, bir Sargun olma telaşı garip
değil mi? Acaba Derin’inki sadece takıntı düzeyinde bir aşk değil de anneye
yapılmış bir meydan okuma mıydı? Üstelik her ne kadar Derin’i Oktay’a
yönlendiriyor gibi algılansa da Şahika’nın Oktay gibi birinin kızıyla olmasını
isteyeceğini düşünmüyorum. Kızındaki çiviyi sökerken başına gerçek bir bela
sarmak sanırım Şahika’nın sınavı olacak. Jasmin’in ise Yurdal’ın kızı olduğu
gerçeği netleşirken tartışma konusu annesinin Şahika’yla muhtemel aile bağı ne?
Yeğen? Göreceğiz.
Savaş- Yudal
“Babamın oğluydum önce, oğlumun babası oldum sonra, babamın babası oldum bu
arada...” Savaş ve Yurdal arasındaki durumu daha iyi özetleyen bir söz var mı? Sanırım
yok. Savaş hiçbir zaman parçası olmayı tercih etmediği yapının baş mimarı,
kızgınlıklarının , öfkelerinin merkezinde duran kişi babası. Kayıplarının sorumlusu
bu adama kızmak, terk etmek son zamanlara kadar seçtiği şeyken karşısına çıkan
yeni durum onu bir anda o adam olma gerçeğiyle karşı karşıya bıraktı. Yurdal’ın
çaresizliği, köşeye sıkışmışlığı Savaş’la arasındaki dengeyi oğul yönüne
ağırlaştırırken aslında Savaş’a verilen saatle simgelenen durum açıkça ortaya
da kondu. Savaş artık Sargunların babası, Yurdal ve diğerlerinin koruyucusu. Mecbur.
Gelen fırtınanın niteliğini bilmese de niceliğini bilen babasının gerçeklerini
bilse de daha yüzleşecekleri olan Savaş olmaktan ölümüne kaçtığı şey olmak
zorunda artık. Zaten bu noktada Meryem devreye giriyor. Savaş için aşkın adı
olan Meryem içindeki huzurun kokusu, sağduyusunun da sesi. Savaş içindeki
potansiyel öfkenin emniyeti olarak Meryem’i görüyor. Çünkü şu bir gerçek ki
Savaş sevdikleri söz konusuysa acımasızlaşabiliyor. Bunu biz izleyiciler ilk üç
bölümde zaten izledik. Ancak şu nokta Yurdal’la arasındaki en temel fark: Savaş
vicdanı olan bir adam. Tıpkı Tülin’in dediği gibi Gülümser tarafından
yetiştirilmiş hatasıyla yüzleştirilmiş bir karakter. Sevmeyi bilen sevilmenin
değerine kendisini sarıp sarmalayıp korkularından kendini sağalatan bir adam. Savaş’ın hep istediği Yurdal’ın onlara
yaşattığının aksine huzurlu bir aile, korkusuz bir ömür. Belki bundan Meryem’i “Sen
de ailedensin” diye değil “Sen de benim bir ailemsin” diye niteliyor. Aradaki fark
o kadar net ki. Yurdal’ın reisi olduğu ailenin gerçeğiyle Savaş’ın reisi olduğu
aile hayali arasındaki fark kadar net. Savaş’ın Tülin ,Yurdal ve Naz’ı hatta
Meryem’le Güçlü’yü koruma refleksi şimdilik bu farklar arasına sıkışacak. En azından
hayallerine dair tek renk olan Meryem’e tutunması bundan belki.
Savaş-Meryem-Güçlü-Burcu
Aileni seçemezsin ama bazen hayat sana ailene akleyeceklerini seçma şansı
verir. Güçlü Savaş’ın kardeşi. Bu “Meryem evren”nin ilk bölümünden beri varolan
köklerini, gücünü bildiğimiz bir seçim. Birbiri uğruna ölebilecek iki insandan
bahsediyoruz. Fakat bu üçlü arasındaki aile bağına Meryem ekleneli çok olmadı. Meryem’in
Güçlü için kardeş olduğu bölüm Gülümser’i kaybettiğimiz bölümdü. Sonrasında yaşananlar
bu iki arasındaki ipleri gerse de kopartmayı başaramadı. Güçlü Meryem’e dair
duygularında net, kabulünde ise dürüst. O kadar aileden ki, o kadar kardeş ki
Savaş’la dahi uğruna karşı karşıya gelinebilir. Meryem’i o kadar iyi tanıyor ki
korkularının kökünü gözlerine bakar bakmaz görüyor Güçlü. Bu nedenle Meryem’in
Savaş’ın karanlıkta kaybolacağına dair endişesinde destek alacağı tek adres
Güçlü. Savaş’ınsa Burcu’ya yaklaşımındaki özen ona yalan söylemekten duyduğu
utanç aile bağlarına yakın zamanda Burcu’nun da dahil olacağının net göstergesi.
Zira Meryem’de akıl almaya gelen Burcu’nun kimseyi hatta kendisini kalbini
dinlemekten kaçarken Meryem’i dinlemesi de bir başka bağın oluştuğu ifade
ediyor. Kuşkusuz karşılaşacakları Kaan ,Oktay, Derin fırtınalarından korunma
yolları da birlikte olmaları. Aralarındaki bağ güçlendikçe de kuşkusuz
kayıpları azalacaktır.
Son demde; azabındayım seçmediğim haketmediğim cehennemlere sürgün
edilmekten. Hatta daha da beteri o sürgünün vicdanımın kararı olmasından. Cennetle
tek bağım sensin, senin gözlerin. Sakın
gözlerini benden alma. Gözlerini benden çevirme. Çünkü senin aydınlığın olmazsa
ben kaybolurum ömrümü kaçmaya adadığım karanlığın içinde. Sevgili sakın
vazgeçme benden. Sakın gitme ya da gitme. Ben sensiz artık yokum. Ben sensiz
ben olmaktan çıkarım. Anla beni. Söylemesem de duy. Hisset çığlığımı. Hayallerimin
cenneti, sakın beni cehenneme terk etme.
*Şebnem Ferah-Babam Oğlum
Emeklere saygıyla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder