Kafa karışıklıkları, anlama çabaları, ülke sorunları derken bir haftayı daha geride bıraktık sevgili okur. Onca sıkıntılı anın içinde yol ve yön bulma telaşındaki fikir ortaklığımız EfYam için yeniden merhaba. Biz onun hikayesini kovalarken sen de takıl peşimize. Belki kendi yakaladıklarını da bulursun sen de bizimle. Geçen hafta Yamaç ve Çukur tayfa Cengiz Erdenet’in peşindeyken bırakmıştık hikâyeyi. Bu hafta da oradan devam ettik. Cengiz’in sonunun geldiğini ve aslında gelişinden bu yana oldukça kof bir düşman olduğu gerçeğinin herkes farkındaydı zira oralara girmeyeceğim. Beni bu kısımda bağlayan yer kuşkusuz başka birinin dönüşü. Çağatay Erdenet yeniden tüm karizması ve o rahatsız edici kötücül zekâsı ile geri geldi. İşin kötü tarafı çağırılmanın ona getirdiği özgüvenle artık daha güçlüydü ki babasının Yamaç korkusu tahtla onun arasındaki tek engelin artık pek de engel olmadığını ona ispatladı. Sonuç kalite fedası. Neyse… Çağatay artık tahtın sahibi ve yanında Kulkan var. Hedefte ise görünene göre Efsun. Bunun iki nedeni var. Birincisi Efsun Çağatay Erdenet için ciddi bir ego sorunsalına dönüştü. İkincisi ise Yamaç’ın en büyük zaafı. Bu iki faktör Efsun’u iki taraf için de değerli yapıyor. Bir taraf onu korumak diğer taraf ise ele geçirmek için çabalayacak. Aslında yazılarımı okuyanlar hatırlar. Ben bu savaşı daha önce bekliyordum. Efsun Çağatay Erdenet için bir ganimet. Güzel olan her şeyi isteyen bir adamın bu yaklaşımı tabi ki şaşırtıcı değil ama Efsun’un onun açısından teslim alınamaz oluşu üstüne tutup düşmanı olan Yamaç’a âşık olması onun obsesyona açık egosuna doğrudan saldırı. Kibir Çağatay Erdenet’in zaafı ama tabi ne noktada onu ölüme götürür göreceğiz. Çağatay gelir gelmez Efsun’u sordu ve aldığı cevaplarla Efsun’un yerini öğrenmek adına Yamaç’a hamle yaptı. Telefon konuşması sırasında Efsun’un yerini sordu Yamaç’a. Tıpkı Selim elindeyken sorduğu gibi. O an Yamaç için korku ete kemiğe büründü. Evden çıkışı, Efsun’a gidişi, Efsun’un kapısını çalma şekli ve ona sarılışı. Korku. Kaybetme korkusunun Yamaç için Efsun’a yönelik nereye vardığını anlamak zor değil. “Aşkım, canım, aklım çıktı.” Bunlar Yamaç’ın korkudan nefessiz kalıp Efsun’un boynunda söyledikleri. Sonrasında da derin bir nefesle ayrılışı. Nefes… Efsun Yamaç’ın nefesi. Onsuz kalmanın ne demek olduğunu anladığı kırılma anından beri o da farkında bunun. Metaforiktir nefes. Çünkü hayat demektir. Efsun ve Yamaç karşılaştığında Yamaç yaşayan bir ölüydü. Uyuyamıyordu. Efsun’u gördü. O andan sonrası Yamaç için epik bir sürüklenişe dönüştü. Önce uyudu Efsun’un sesi ve elleriyle. Efsunlu uykularından sonra hep güneş doğdu Yamaç’ın yüzünde. Çünkü Yamaç’ın karanlık lanetinin tek güneşi Efsun olacaktı. Her karşılaşmasında her bakışında her yaralanışında Efsun Yamaç’ın hem şifası hem ışığı oldu. Zor anında yetişti. En parçalanmış anlarında onun parçalarını topladı. O dağ gibi Çukur’un arkasında durmaya çalışırken yamaçlarındaki her gölgeyi Efsun aydınlattı. Şimdi geldiğimiz noktada Yamaç sadece bunun farkında. Efsun’u Çağatay’ın şerrinden korumak için almaya gittiğinde gördüğümüz Yamaç daha önce gördüğümüz gibi değil. Efsun’a zorla bir şey yaptırmak istemeyen, kapıda bekleyen, dili “gerekirse zorla” dese de utana sıkıla, yutkunarak “benim zaafımın sen olduğunu biliyor.” diyen bir Yamaç. Bana kalırsa Yamaç Efsun’u baştan beri hep istedi. Çok istedi. İstediğini fark ettiği an durmadı ona koştu. Aralarındaki imkansızlığa rağmen durmak istemedi çünkü karşısında kendine denk bir güç vardı. Sadece kendisinin istemesinin yetmediği bir aşk. İstenmesinin en az istemesi kadar önemli olduğu bir aşk. Bundandı isyanı. O hep Efsun’un istemediği bir şeyi yapmayacağına iknaydı. Bunun için saçmaladı bazen belki de. Ona gardını indirmekten başka çaresinin kalmadığını anladığı an Yamaç’ın Efsun teslimiyeti başladı zaten. Yamaç Efsun’a teslim. Kovaladı, kaçtı, saçmaladı, istedi, korktu, sevdi, öfkelendi ama teslim olmamak için uğraştı. Sonunda ise, o kutunun içinde onun saçını gördüğü andan sonra Efsun’a teslim oldu. Çünkü artık biliyor. Onsuz yaşamak, güneşsiz bir dünyada yaşamak, belki yaşayamamak. Bu noktada da Yamaç öncesini siliyor. Efsun’u evine, odasına getirirken de öncesi yok Yamaç’ın. Kalmamış. İdris, Sena vs. Efsun varsa diğer her şey boşa düşüyor onda. Öyle ki o kadar istediği ve eminim istemeye devam ettiği bebek bile Efsun’dan sonra. Hayatına onunla devam etmeye kararlı. “Belki zamanla” ifadesinden, ki ağabeyi kıza henüz silah çekmişken söylemişti, ailesi için “zamanla alışacaklar” noktasına gelen Yamaç Koçovalı. Arada yalpalasa da son iki haftadır aşkta çığır açan delikanlı hız kesmeyiniz lütfen. Efsun da biz de bunu hak ettik.
Gelelim Yamaç’ın canı, aşkı,
güzel gözlüsü Efsun Kent’e. Yamaç ikisi için bir gelecek istediğinde ona pek
inandığını düşünmediğim Efsun da artık o geleceği istiyor. Burada parantez
Efsun geçen hafta Medet ve Metin üzerinden Çukur hakkında bilgi sahibi
oluyordu. Bu hafta Efsun’un kadrolu koruması haline gelen Medet ve Efsun
sahneleri izledik. Hem Medet’in abisi Vartolu’ya olan sevgisi hem de mektupçu
küçük hanımın gidişi hakkında bilgilendi Efsun. Medet’le arasında bağ oluştu
Efsun’un, ki Yamaç’ın ona sarılma anında Medet’ten utandı. Medet’e gelince
bütün Çukur’a hükmeden Yamaç Koçovalı’nın Efsun karşısındaki hezimetini
izlerken şaşırmış olmalı. Sultan Hanım dışında bir kadın hakimiyeti malum yok
Çukur’da. Hoş Sultan’ınki de daha çok anne hükümranlığı. Bir Queen Çukur
açısından ilginç olacak gibi. Diğer taraftan Medet’le Efsun yakınlığının Vartolu’ya
bağlanma olasılığı yüksek görünüyor. Merakla bekliyorum Baykal’ın kızı ile nasıl
tanışacaklar. Parantezi kapattık. Efsun zaafı Çukur sandığı Yamaç’ın gerçekte o
noktaya kendisini koyduğunu anlayınca ikna oldu. Burada yine parantez. Senaristimiz
bize küçük bir alt yazı geçmiş. Çağatay’a asla açık tepki vermeyen Yamaç’ın
aslıda zaafını saklamaya çalıştığını bu nedenle Efsun’a yönelik doğrudan tepki
vermediğini anlatmaya çalışmış. Belki bu sayede Efsun’u bu itişmenin dışında
tutacağına inandı. Mantıklı mı? Sormayacağım ben bunları. Neyse aldık kabul
ettik. Ne diyelim? En son kapısına geldiğinde Yamaç Bey tarafından, ki uyarmaya
gelmişti, git denilerek kovulan Efsun Kent Çukur’a giriş yaptı. Hem de bizzat o
Yamaç Bey’in eşliğinde. Yamaç Efsun'un elini sımsıkı tutarak girdi o evden içeri. Daha önce yapmadığını yaptı. İçeri girmeye cesaretin yok diyen Efsun'a aslında ne kadar cesur olduğunu göstererek yaptı. Çok şey demek bu. Sonrası Efsun için ciddi bir gerilim. Yamaç’ın aksine
Efsun farkında. Tam da bu nedenle o eve asla gelmek istemedi. Zorunda kaldı. Yamaç
için. Çünkü kendisinin de dediği gibi o Yamaç için kalıyor. Yoksa gidebilecek,
saklanabilecek güçte. Sultan’ın şaşkınlığı, Karaca’nın güya tehditvari yaklaşımına
rağmen asla gereksiz samimiyete girmeyen ama son derece de kibar davranan Efsun
için Yamaç’ın dönüşüyle yeni bir dönem açıldı. Efyam’ı nihayet diyalog kurarken
görmek benim adıma çok sevindirici. Yamaç kendisini açıklarken her ne kadar
oğlum bu kız bunları biliyor zaten desem de konuşabilmeleri önemli. Zaten bunca
zaman konuşamamış olmaları koca bir saçmalıktı. Tabi sen de biliyorsun senarist
bey bu ikisi konuştuğu an çözemeyecekleri bir şey yok. Hiç olmadı ki. Birbirlerinin
kalbine nişan almışken anladılar nasıl bir dümenin içinde olduklarını. Burada yine
parantez. Ne çift ama. Birbirlerinin kalbine nişan aldılar ve gerçekten
birbirlerini kalplerinden vurdular. Hoş Efsun’un silaha hiç ihtiyacı olmadı. Gözleri
yeterdi. Neyse kapatalım. Odadaki diğer konu malum ben o yatakta yatmam krizi. Şimdi.
Efsun açısından şöyle bir durum var. Bu kadın aurasıyla varlığının hükmünü
kuran biri. Yamaç’ın odasında Karaca konuşurken baktığı Sena’nın resmi, Karaca’nın
klasik gereksiz bilgi dağıtıp mutsuz etme hamlesine verdiği karşılık,
sonrasında Yamaç’a kurduğu “Bence sen de beni tanıyorsun. Ben de buyum.” cümlesi
ardından kanepeye yatması ve Yamaç’ın onun yanına gelmesiyle tüm o odaya sırtlarını
dönüp uyumaları. Efsun ve Yamaç artık başka bir noktada. Geçmiş geçmişte kaldı.
O geçmişe dahil olan her şeye sırt dönüldü. Sadece ikisi kaldı. Bunu seçtiler. Düşman
olarak tanıştılar, birbirlerine inanmayı seçtiler. Birbirlerine kapıldılar, ayrılmayı
seçtiler. Başkalarıyla denemeye çalışıp yine birbirlerine teslim olmayı
seçtiler. Kavga, kıyamet bir ilişkiye başlayıp sonunda birlikte bir gelecek
seçtiler. Gelinen noktada kim ne yapar
bilemem. Sadece şunu diyebilirim. Efsun’un gözlerinden kopamayan, Efsun’a
kızacaksa ilk o gözlerden kaçan Yamaç âşık olduğu kadından kimse için vazgeçmez
bu saatten sonra. Hiç vazgeçmedi ki. Ben de senin için aynı şeyi yapardım
dönemi başlıyor yani. Diğer taraftan bebeğiyle o eve Yamaç için gelen Efsun
Kent “benimki bugün üç beş kişiyi indirmiş mi dicem ne dicem?” derken Yamaç’la
bebeğiyle bir gelecek istediğini söyledi ve geldiği noktadan asla dönmeyecek. Âşık
olduğu adamın şifası, ışığı, güneşi olduğunu bilirken onu yokluğuna dair
korkuyla sınamışken asla bırakmayacak. Ben çukurum çukur ben kısmında merakım,
Yamaç’a güneş olan Efsun acaba Çukur’a ne yapacak? Yamaç ve Efsun aynı ruhu
taşıyor. Birbirlerine dair olan her şeyin benzerliği bundan. Baba kayıpları,
aile ihanetleri, öldürmek zorunda kaldıkları kanları, dönüşmek zorunda kaldıkları
kişiler. Hepsi. Birbirlerinden kopamayışları, bir bakışından ne demek
istediğini anlamaları, zekâları, öfkeleri, inatları sadece yansıma. Onlar birbirleri
için yaratılanlardan. Ötesi yok. Tam da bundan artık Yamaç için başkası yok. Sadece
anılara saygı var. Hepsi bu. Efsun’a gelince o intikamından vazgeçti. Hayat kurtardı.
Ailesini gömdü. Zaten ötesi yok. Kısaca birbirlerinin zaafı olmayı seçtiler. Bile isteye birlikte girilen bir yoldalar. Seyir zevki çok yüksek bir yol.
Son demde; aşk imkansızı
severmiş. Kendince bir dil tutturur onun dışındaki tüm dillerden soyutlarmış
kendisini. Efsun ve Yamaç arasındaki şey öyle birbirine dair, öyle zamanın
dışında, tüm düşmanlıklardan öyle soyut ki. Çukur için kanatan Yamaç’ı Efsun
karşısında ilgi isteyen bir romantiğe çeviriyor. Efsun Kent gibi bir Queen’in
Yamaç’ın kanlı gömleklerini yıkamasına, onun için duyduğu kaygıyı kabullenişe
çevirmesine neden oluyor. Yamaç için sevgili, sırdaş, eş, şifa, ışık olan kadın
Efsun. Arık Böke ruhun şad olsun: Büyük aşk çok büyük aşk. Dönüşüp değişiyorlar
beraber ama bir taraftan da hep aynılar. Güçlü, mağrur, sadece istedikleri için
birbirlerine teslim. Böyle devam.
Dilek hala aynı Aras Bulut İynemli ve Damla Sönmez konusunda, ama ek EfYam’a
dair. Dilerim bir an Yamaç Güzel Gözlü Efsun’a şarkı söyler. Anlatıcı malum
Efsun. O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz.
Not: Montaj ekibine buradan bir
rica. Lütfen devamlılık unsuruna dikkat edin. Çok özensiz bir tavır var. Bir sahnede
Efsun’un sırtı dönük sonra diğer açı yüzü sonra diğer açı yine sırtı. Aynı sahnede
tutarsızlık yaratıyor. Bu sadece bir örnek dünya kadar var. Rahatsız edici
oluyor.
UmayMasal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder