26 Şubat 2021 Cuma

Zaman Düştü Parçalandı

 

“Zaman düşer ellerimden yere
Oradan tahta boşa
Saatler çalışır, izinsiz
Hep bir sonraya
Resimler sarı güneşsizlikten
Duygular değişir
Dostlar dağılır dört bir yana
Kendi yollarına
Ve sen, ben değirmenlere karşı
Bile bile birer yitik savaşçı
Akarız dereler gibi, denizlere
Belki de en güzeli böyle
Sen, ben değirmenlere karşı
Uçurtma uçar sözlüğümden
Geri gelmeyecek bir kuştur
Yaşanmamış kırıntılar, sadece bir düş

Tekrar selamlar sevgili okur. Zamanlar düşüyor ellerimizden biz ise onu yakalama çabasında akışı durduramadan acımızla, tatlımızla, alışkanlıklarımızla sürükleniyoruz. Aşka dair umudumuz kurguda saklı yola devam. O yolda da şu ara ortak paydamız: Yine yeniden Efsun ve Yamaç’tayız. Bir yerlerde kaybolmuş iki aşığı yine uzun süreli ayrılığın pençesinde bırakmıştık. Yamaç mahallesinde kendisini ararken tüm bu kayboluştan sorumlu ailesinin yaptıklarını unutmuş hesap sormak şöyle dursun parça parça ruhunun tamamlayıcısını bulma çabasında bile olmayan bir halde dolaşıyordu. Ağabeyi, annesi, Koçovalı evi derken Yamaç bıraktığından ya da hatırladığından farklı bir Çukur bulduğunu anladı. Neyse dönüp dolaşıp Çukur’un kaderiyle Efyam kaderi kesişmese zerre umrumda değil oralarda ne olduğu ama ne yapacaksın Yamaç Çukur’dan çıkamıyor. Efsun Yamaç’tan çıkamıyor. Yamaç, Efsun ve Çukur’un kaderi birbirine dolaşıyor. Ne yapalım? Başa gelen çekilir. Salih’in “Mecnun’a dönmüşsün.” dediği Yamaç’a sebep olarak “Efsun’u mu?” demesini bir kenara koyarak bölüm ayak izlerini takip edelim. Sonra geleceğim ama o Leyla ve Mecnun hikayesine yönelik son birkaç haftanın metaforik göstergelerine. Salih kardeşinin iyileşmesi konusunda tek dert sahibi olarak Yamaç’ı kendine getirmeye çalıştı. Oğlunun kendini kaybetmiş halini bile anlamaktan, algılamaktan aciz Sultan Hanım’ı bu adam onca zaman işkence görmüş üstüne bilmediği düzenin ortasına düşmüş diye durup bir an düşünmeyen Cumali’yi sorgulamıyorum bile. Koçovalı bencilliği. Closer’da bir söz vardı: Bu sevgi nerede? Göremiyorum, dokunamıyorum, hissedemiyorum. Duyabiliyorum. Bazı kelimeleri duyabiliyorum ama bu basit kelimeler işime yaramıyor. Zavallı Yamaç Koçovalı, sevgisini kelimelerle değil onu sarıp sarmalayarak, onun için riske girerek Yamaç olduğu için severek gösteren Selimlerden Efsunlardan oldun sen bu aile müsveddeleri için. Onların boş sözleri için. Keşke fark etsen aile dedikleri şeyin boş bir iktidar söyleminden başka bir şey olmadığını. Aile denen şeyin senin için gerçek sevenlerden ibaret olduğunu fark etsen. Konuşmayan ama sadece seni sevenler olduğunu. Seni koruyanlar olduğunu anlasan. Bu arada not: Salih’i hiçbir zaman Koçovalı görmedim. Görmeyeceğim. Hatta Sultan’a bakınca iyi ki onun elinde büyümemiş diyorum. Sevginin ne olduğunu bilmiş. Neyse… Amca’nın Yamaç’a el öptürme takıntısının faydacı sonucuyla Kulkan Yamaç’a teslim edildi. Sonunda Salih’e “Efsun’u bulsam yeter.” diyen Yamaç’a Efsun’a dair bir ipucu verildi. Hikayenin genel kurgu akışından, boşluklarından hatta özellikle Efsun’un getirildiği noktadan nefret ediyorum ama ben Yamaç’ın Efsun için vazgeçişlerini seviyorum. Bazen yetmez diyorum çünkü Efsun öyle çok şey yaşadı ki bu aşk için yine de sadece Efsun için durabilmesinden, kendinden vazgeçebilmesinden bir yanım hala etkileniyor. Ailesinin yaptıklarını görebilse, orda metnin altı dolsa, hatta finalde gerçekten âşık olduğu tek kadını, Efsun’u ve kızını alsa gidebilse diyorum. Sonra… Devam.

Kulkan ve Yamaç’ın Efsun’un izini sürerken Yamaç’ın gazinoya girip “Eee ne işi var Efsun’un burda?” demesi ardından mikrofon gelince “al işte” diyen Kulkan’a “Niye, neden?” diyen Yamaç. Valla çoğu konuda farklı düşünebiliriz seninle ama son bir aydır biz de senin sorduğun bu soruları soruyoruz Yamaç’cım: “Niye, neden, mümkün mü, nasıl yani?” Hatta baya baya acaba senin delirmeye müsait zihninin kara deliğinde bir kâbus mu görüyoruz hep beraber diye de kafa patlattık. Sonra ayıldık. Senin zihnin değil başkasının karanlık dehlizleri, bu içinde çokça cinsiyetçilik barındıran bir zihin. Yine neyse ve yola devam. Yamaç Efsun’u arayadursun Efsun kızı Minik’e Yamaç ve Efsun’un masalını anlattı. Sanırım bu öykü artık sadece Yamaç’ın acı hikayesi değil. Efsun ve Yamaç’ın acı hikayesi. Masalda Efsun’un Yamaç’ı sevmekten vazgeçmediğini ama Yamaç’ın onu terk ettiğine inandığını da anladık. O terk ediş ölüm mü, unutuş mu bilemiyoruz artık. Devamında Nizam’ın evinin kapısında Kulkan’la hırlaşan Yamaç’ın anlama çabasına şahit olduk. Ama Kulkan da tıpkı senaristin bizim sorularımıza cevap vermemesi gibi Yamaç’a, sanırım korkudan, Efsun’un başına ne geldi tam olarak anlatmadı. Bir de en itici tarafı anlatmadığı eksik gerçeklikte bile öyle pişkindi ki, tek kelime ile nefretlikti. Ardından Yamaç  eve göz atmaya gitti ve sanırım bölümün en duygusal sahnesi ile karşılaştık. Efsun, Yamaç ve Minik. Her ne kadar Yamaç kızını görüyor diye paylaşılsa da sahne Yamaç en başından beri istediği şeyi gördü orda. Efsun’la kurmak için yanıp tutuştuğu aileyi. Efsun’un yaşadığını, kızının doğduğunu, ikisinin gülümsediğini gördü Yamaç. Döndüğü andan beri duygularında durağan olan Yamaç aşkı olan kadın ve bebeği sağ diye sevinçten ağlamaya başladı. Olanı ona anlatmayan Kulkan yüzünden pek anlayamasa da sezdi ve Efsun’un peşine düştü. Sonunda da Efsun’la karşı karşıya kaldı. İkisini de titreten, Yamaç’ın gözlerini dolduran, Efsun’un nefesini kesen bir karşı karşıya olma hali. Yamaç’ın nefesinin hep Efsun olduğunu düşündüm ben. Bu bölüm gördüm ki gerçekten öyle. Onu gördüğü an yaşamaya başladı. Kızı da onun için Efsun’la beraber hayatta kalma sebebi. O “Abi ya” nidası da tam olarak bu. Devamı “Dünya varmış, yaşamak buymuş…” sadece Efsun’u isteyen Yamaç’ın yeniden aslan kesilme nedeni de Efsun ve Minik olacak gibi. Ama bir taraftan düşen ve parçalanan zamanın ondan aldıklarını nasıl unutacak EfYam? Ellerinden alınan birlikte zamanların, mutlu anların onların yerine konan işkencelerin hesabı ne olacak? Bedeli kim ödeyecek? Zaman, asla dönüşü olmayan zaman hep değirmenlerle savaşan EfYam için tersine akacak mı? Efsun ve Yamaç aşkı ikisi açısından başından beri sadece iki kişilik. Orada kimse olmadı. Güya var gibi olan üçüncüler bile aslında yoktu. Hatta Yamaç herkesi o kadar dışında tuttu ki Salih’le dahi konuşmadı Efsun’a aşkını. Hoş Salih biliyormuş. Yamaç’ın kaçamamacasına Baykal’ın kızına tutulduğunun farkındaymış. Bu aşkta kaçabilme yok. Gidebilme yok. Ayrılık olsa da o ayrılık bile sevdaya dahil. Çünkü onlar ayrılsalar da sevgili. Şimdi herkesin bildiği ve çektirdikleri acıya bedel olarak kabullendikleri aşkta Yamaç ve Efsun yalnız değil. O sığındıkları kendi ıssız adalarında kızları da var artık. Bedeller kabul edilir değil ikisi için. Çünkü o bedeli sadece ikisi değil kızları da ödedi. Kendi paylarına affetme özgürlükleri olabilir ama ne birbirlerinin payına ne de özellikle kızları payına affetme olasılıkları olmamalı. Kaybolan zamanların, parçalanan ruhların, o kızın babasını ve annesini görmeden geçirdiği anların bedeli yok. Diğer taraftan Çukur’un merkezine oturan EfYam ve kızlarının, ruhlarındaki dalgalanma neleri değiştirecek göreceğiz. Yaşadıklarından yola çıkarak ne Yamaç eski Yamaç olabilir ne de Efsun eski Efsun. Belki kendi minik ailelerinde güvene, sevgiye teslim olabilirler ama genişleyen halkada Koçovalı iki yüzlülüğüne teslim olmamalılar.  

Şimdi gelelim yukardaki paranteze. Efsun ve Yamaç’tan Leyla ve Mecnun’a…

Leyla ile Kays birbirine âşık olur. Aileleri onların birlikte olmasına izin vermez. Ama o kadar severler ki birbirlerini bir süre sonra herkes duyar bu aşkı. Araya aracılar girer. Gizlice görüştürülürler. Ama ikisi de birbirini görünce heyecandan önce titremeye başlar sonra bayılır. Kays’ın ailesi razı olur oğullarının Leylasız yaşayamayacağını anladıklarından ama Leyla’nın babası ikna olmaz. Hatta tutar Leyla’yı başkasıyla evlendirir. Leyla’ya âşık olan kocası onun kendisini öldüreceğinden korkar ve Leyla’ya dokunmaz evliliği süresince ama Leyla’nın zorla evlendiğini bilmeyen Kays çöllere düşer. İçinde aşktan başka bir şey kalmayana kadar dolaşır, dolaşır. Çöl hayvanlarıyla arkadaş olur. Kendisini unutur. Zaman akar. Kays artık Mecnun diye anılmaya başlanır. Artık Kays’ta sadece Leyla’ya aşkı kalmıştır. Öncesi, sonrası kalmaz. Zaman akmaya devam eder. Leyla altın kafesinde, Mecnun çöllerde aşkla yaşarlar. İki yıl geçer. Leyla’nın kocası ölür. Leyla altın kafesinden çıkar ve çöllere düştüğünü bildiği Mecnun’u aramaya başlar. Sonunda bulur. Ama Kays aklını yitirmiştir aşkta. Leyla’yı tanımaz. Leyla’nın nefesi kesilir. Ama kendisini sevdiği adama hatırlatamaz. Geri döner çaresiz. Sonra da hastalanır, ölür. Mecnun da onun ölümünü duyar. Mezarına gider ağlaya ağlaya orda can verir. Kötülük çiçeklerindeki, kötülük sarmalına ek son birkaç haftadır Leyla ve Mecnun’a göndermelere doyamayan hikâyeye selam. Efsun’u kurtarmak için tek başına giden Yamaç’ın çöllerde aklını yitirmiş halinden, altın olmasa da kafese kapatılan Efsun’a, sahnede “Su ver Leyla” diyen Efsun’dan Salih’in “Mecnun’a dönmüşsün” dediği Yamaç’a, karşı karşıya kaldıkları anda ruhlarını orada teslim edecek hale gelen EfYam’a. Aşk büyük bir şey. Metinde eksik gedik gitse de o kadar güçlü ki Efsun ve Yamaç aşkı o garip metnin içinde kendine ait bir alanda, ondan bağımsız ilerliyor gibi. Ben üzülürdüm bu hikâyeyi bağımsız bir halde kullanamadım diye. Çünkü tutkusu, şefkati, acısı, gülümseyişi, ağlaması ile kusursuz bir aşk hikayesi olabilecek bir dinamik EfYam. Burada Damla Sönmez ve Aras Bulut İynemli’nin oyunculuğu, Efyam’a inancı,kusursuz ekran kimyası da etkili. Hep diyorum, bu ikiliyi bir gün aşkı anlatırken ama uzun zamanlar onlara verilirken görmek dileğim. En çok da müzikalde görmek isterdim sanıyorum.     

Son demde; masallar hep bilir der yazar. Masallar en derini bilir. En gerçek olan her zaman masallardır. Aşkta masaldır. Yaşamak da ölüm de masal. Masal dünyadır. Geçmiş masaldır. Gelecek masal. Açıl susam açıl der, zaman açılır. Zamanın içinden geçen de masaldır. Öyle ki bu hikâyenin en güçlü masalı Efyam’dır.  Efsun ve Yamaç aşkı her şeyden büyüktür. Öyle olmasaydı masallardaki gibi, Efsun ve Yamaç en imkansızı sevmeyi seçmezlerdi. Öyle olmasaydı ikisi için de aşk, onun düşmanı olduğunu bile bile gözlerden kalplerine akmazdı. Öyle olmasa daha ilk anda ruhunun eşini tanımazdı ikisi de.  

                                                                                                   UmayMasal 





1 yorum:

  1. 🥰❤🤍💯
    Ne demiş ozanın biri :

    "...
    Anladım onlar ölmediler
    Ölüm adına
    Ölüm maskesini takınarak
    Dönüştüler bir ışığa."

    Çok güzeldi,yazan elleriniz dert görmesin

    YanıtlaSil