14 Nisan 2021 Çarşamba

Çokça Yeşil Biraz Turuncu

 “-Rengin ne senin?

-Bilmiyorum ki, rengi olanı katalogluyorlar zaten. Renginden rahatsız olanlar oluyor. Renksiz olmak daha iyi belki.

-Ama renksizlik, varlıksız olmak değil midir?

-Hayır! Renksizler yığını içine girip kendini güvene almaktır.

-Var olmadan ne manası var?

-Eee senin rengin ne?”

Selam sevgili okur. Renklerimizi gri, siyah ruh hallerine teslim ettiğimiz günlerden birinde ümidimizi kaybetmeme telaşındaki şahsi hikayelerimizden kopup geldiğimiz seyir defteri EfYam’a yeniden hoş geldiniz. Haftalık 140 dakikalık toplam süreli aksak hikâyenin yine haftalık beş dakikasına sığışmaya çalışan ama sığmayıp taşan, tepesine vurulsa da her seferinde Efsun’dan sopa yiyen Yamaç misali ayağa kalkan, sersemlese bile bir yerinden tutunmaya devam eden, her hafta hakkında sadece bölüm akşamı yüz bin twit atılan aşk hikayemize bakış atma yolculuğunda takıl yine peşime gidelim. Belki kendinden bir şey bulursun kim bilir?

Bu hafta Efsun ve Yamaç sahneleri toplamda yedi dakikayı bir parça aştı sanıyorum. Ama bölüm başlarındaki trajikomik kavga sonrasında yumrukların, tokatların gerçekten konuştuğu sahnenin sebebi malum Efsun olduğu için oradan başlayalım incelememize. Yamaç Efsun’u zindanda aldığı ilaçların etkisi ile kendinden geçmiş bulduğunda Efsun’u kaybetme korkusu tetiklenmişti geçtiğimiz bölümlerde. Bu hafta işin peşini bırakmadığı, olayın müsebbibini bilmekle beraber elinde kanıt olmadığı için harekete geçmediğini ama Efsun konusundaki endişesi nedeniyle de önlem aldığını gördük. Feyyaz’ın muhbirliği ile Efsun’a ilaçları getiren adamı kıskıvrak yakaladı ve azmettiricilerinin önüne tekme tokat döverek iki konuda gözdağı verdi. Bir sizi yakalarım kaçışınız yok iki ve daha önemlisi bir daha asla sevdiğim kadına dokunmaya kalkmayın. Efsun, Yamaç’ın hem yarası hem şifası. Çukur’la ilişkisinde bir emanet zinciri var. Kurtulamıyor. Kurtulmayı düşünmüyor. Düşünemiyor. Ama Efsun Yamaç için derin çok derin, damıtılmış bir sevda. Hatalar yapsa da Yamaç Efsun’u kendi ruhundan damıta damıta sevdiği için Efsun’suzluk nefessizlik. Yamaç’ın Efsun sevdası rengarenk ama en çok yeşil. Çünkü Efsun hayat, Efsun toprak, Efsun su, Efsun gülümseyiş onun için. Efsun Yamaç için Ahmet Arif şiiri gibi. “Açardın, yalnızlığımda/ Mavi ve yeşil/ Açardın/ Tavşan kanı, kınalı berrak/Yenerdim acıları, kahpelikleri…  Evet Yamaç her türlü kahpeliğe, sırtına yediği onca bıçağa rağmen ayakta. Çünkü onun bitimsiz yalnızlığında açan mavi-yeşil gözler var. Ustura gibi keskin ama sadece Yamaç’a aşkla bakan gözler.

Yamaç amcasına verdiği gözdağının ardından eve geldi. Kapıdan girdi ve Efsun’a seslendi. Cevap alamadığı anda da travmatik korkusu devreye girdi. Tıpkı Çağatay aradığında koştuğu gibi, tıpkı zincirli kapının kırık olduğunu fark ettiği gibi koşarak Efsun’la kendisine ait yatak odasına daldı. Efsun’u gördü ve onu kucaklayarak yine burnunu onun boynuna gömerek nefeslendi. Efsun onun kalbine elini koyduğunda, ki bunu yapabilen tek kişi Efsun, Yamaç sakinleşti. Ona bir şey olmasından korkusunu, korumak için elinden geleni yaptığını anlattı bir çırpıda ama sesindeki tını, yüzündeki ifade gösteriyordu ki Yamaç Efsun’u koruyamamaktan korkuyor. Bu onun en büyük korkusu. Zavallı çocuk. Sevdiği kimseyi koruyamadığının farkına vardığında veya aslında sevdiği herkesi koruması gereken düşmanın aslında Çukur’un kendisi olduğunu anladığında ne yapacaksın acaba? Neyse. Yamaç korkusundan Efsun sayesinde sıyrıldığı an Efsun’un iyileşme sürecinde belirgin bir ilerleme olduğunu fark etti. Buradan sonrası tamamen Queen Kent topuk seslerinin uzaktan çınlayışı. Bize tamamen döneceğine inancım çok önce bitse de uzaktan da olsa o sesi duymak inanılmaz güzeldi. Yamaç’a kendisini iyi hissetme nedeninin Sultan Hanım’ı evden atması olduğunu döndürmeden, dolaştırmadan söyledi. Ben sahnede zerre pişmanlık görmedim. Sadece Yamaç’ı üzmekten imtina eden bir tavır vardı Efsun’da. Kaldı ki “Kızdın mı?” diye sorarken kızgınlığına da hazır olduğunu söyledi bence. Yamaç ise annesi ve Efsun arasında olanlara üzülse de Efsun’a hak verdiği için hatta tam da olması gerektiği gibi Efsun ve Masal’ın yaşadıklarının müsebbiplerinden olan annesine öfkesi geçmediği için belki iyi yaptın demedi ama sana kızamam dedi. Efsun ve Yamaç’ın en sevdiğim taraflarından biri baştan beri en konuşulamaz konuları konuşabilme becerileri. O kadar zeki, birbirini tanıyan, tamamlayan bir çift ki EfYam diyalogsuzluktan saçma sapan hallere sokulmaları hala üzüyor beni. Çünkü saçmaydı. Saçma ötesiydi. Efsun intikam duygusunun onu rahatlattığını söylerken Yamaç’ın “Olur öyle!” diyebilmesi, Efsun ilk intikam hikayesinin hezimete uğrayan sonunu hatırlatırken Yamaç’ın kafa sallaması… Gerçekten ikonikler. İşin garibi hala onca saçmalığa rağmen ikonikler. Sonraki EfYam sahnesinde ise küllerinden doğmaya çalışan ama yazarı tarafından hala baltalanmaya devam eden EfYam tutkusuna şahit olduk. Efsun hala kurtulmaya çalıştığı bağımlılığıyla savaşırken her şeyi başlatan, ikisinin de hayatını daha çok acıya sürükleyen Kulkan’ın fotoğrafını Yamaç’ın cebinde gördü. Efsun’un intikamcı haline hak verse de onu bu şekilde görmekten hoşlanmayan Yamaç’ı Kulkan’ı bulmak konusunda ikna etti Efsun. Zaten haftalar önceden bildiğimiz olay sanırım haftaya gerçekleşecek. Kulkan’dan intikam alınacak ve yeni bir süreç başlayacak. Bu sahnede Queen Kent manipülasyon becerisini yeniden görmek de güzeldi. Hoş Efsun ister Yamaç yapar. Manipülasyona gerek yoktur. Gelelim son ve bana göre bölümün en ilginç sahnesine. Ağlayarak affedilmeyi bekleme, diyerek babaannesini harekete geçiren Akın belki yoktu ama kalan Koçovalıların neredeyse tamamının ellerinde bohçalarla Efsun’un kapısına dayandığı sahneyi eğlenerek izledim. Cumali ve Damla ile paylaşılsa da Yamaç’ın hanesi olan evin kapısından giriş izin merciinin Efsun oluşu, Sultan’ın İdris’e ait emanetleri Yamaç’a, kendisine ait emanetleri Efsun’a getirişine kadar her şey çok sembolik. Sultan baştan beri hayatlar harcayan bir kadın. Asla da hatalarıyla yüzleşmemiş, yüzleştirilmemiş. İlk kez geri adım atıyor. Selim'in misyonunu devralan Akın'a selam ve sevgiyle. Ama bir taraftan bunun sebebi bence ilk kez kendisinden güçlü bir ruhla karşı karşıya oluşu. Efsun yıkık da olsa bir Queen hatta tanrıça. Ne demiş eskiler; bükemediğin eli öpeceksin. Dilerim sağlam bir özür sahnesi yazılmıştır onca insanın önünde. Gerçi Sultan'ın bu ruh hali bir parça acaba ölecek mi hissi de yaratmıyor değil hikayede ama neyse.

Son demde; Yamaç ve Efsun hikayesinde Yamaç’ın yaşamak için bir sebebe ihtiyacım var cümlesinin cevabı olarak başlayan paragraf kocaman bir destana doğru gidiyor. Sonuna altı hafta kala ne izleyeceğimiz kadar ne kadar izleyeceğiz kaygısı cebimde Tilya Damla Sönmez ve Aras Bulut İynemli için dileğimi bırakıyorum yazı sonuna. Dilerim sizlerin şahane paslaşmanızı, uyumunuzu, EfYam’ı EfYam yapan enerjinizi değerlendiren birileri en kısa zamanda sizi bizle buluşturur. Zira eksik gedik biteceğiz bu hikâyede biliyorum. En azından sizle bambaşka ama ikiniz üzerine kurulu bir hikâyede buluşalım. Aşkla…

Hamiş: Çokça yeşildik, bir parça da turuncu. Ama renginden rahatsız olanlardan olmadık hiç. Gülmekten de korkmadık biz ağlamaktan da. Kimse bizi bir kataloğa sığdıramadı. Kaçtık. Rengini silenlere, sadece hoş görünmek için flulaşanlara inat keskin kaldık. Ben olduk ama çokça biz olduk. Çünkü biz her renkten bir parça ama çokça yeşil biraz turuncuyduk.      

                                                                                                                    UmayMasal






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder