11 Haziran 2022 Cumartesi

"Seni Görmek Kendimi Görmekti"- Türkan ve Somer

 "Şafak vakti kanatlanmış bir yürekle uyanmak ve minnet duymak yine aşkla dolu yeni güne; öğleyin dinlenmek ve aşkın vecdini düşünmek derin derin; akşamleyin eve şükranla dolup taşarak dönmek, sonra da uyumak yüreğinizde sevgiliye bir dua ve dudaklarınızda bir övgü şarkısı- Cibran”

Aşkta ve savaşta diye başlar hikâye. Aşk temizler yapılan her kötülüğü, aşk sağaltır çekilen her acıyı, aşktandır çünkü her şey. Başka izahata ihtiyaç yoktur. Selam sevgili okur. Bu hafta biraz geciktik. Malum hayat zor, hele bu ülkede koşar adım ilerleyen onca şeye ayak uydurma telaşındayken, durup düşünmelere vakit kalmazken. Gecikmeli de olsa yeniden merhaba diyerek başlayalım her hafta kendinden yeni bir aşk yaratan TürMer aşkına.  Geçtiğimiz hafta Türkan’ı kendi hayatından vazgeçecek kadar umutsuz bırakmıştık sahilde. Onun umutsuzluğunun elinden kendi umuduyla tutmuştu Somer. Sorularına, Türkan’dan çok önceye dayanan güvensizlikleriyle hırpalanan ruhuna, annesine, Mine’ye hatta bizzat Türkan’ın kendisine rağmen Somer Türkan’ın elini tutmuştu geçen hafta. Ama Türkan aldığı ilaçların da etkisiyle kendinden geçivermişti Somer’in kollarında. Tıpkı uyuyan güzel gibiydi. Bu hafta hastanede devam ettik kaldığımız yerden hikâyeye. Somer’in telaşını gördük önce. Onca korkuya, telaşa rağmen hala karısına dair ima içeren konulardaki öfkesinin çabucak alevlenebileceğini de gördük. Türkan’ın Somer’in kırmızı çizgisi haline geldiğine yönelik bir çıkarım yapabilir miyiz buradan? Bence yapılabilir. Somer’in Türkan’a duyguları yavaş yavaş gelişip yerini buldu belki ama en başından beri Türkan’a dair sahiplenmesi derindi. İkinci bölüm başladı bu sahipleniş. Özellikle Mine ile ilişkisini devam ettirirken zaman zaman rahatsız edici olsa da bu sahipleniş, Somer kalbinin bir  yerinden Türkan’ı koruyup kollamak istedi hep. Annesinden, Mine’den, tehlikeden. Süreç ilerledikçe bilhassa konuşabildiği, kendisini anlatabildiği kişi haline gelen Türkan’a kayıtsız kalamadı. Sahipleniş nedeni başta koruma kollama haliyken zamanla bambaşka bir boyut kazandı. İçindeki umutla ki burada Somer’in ısrarla hayatında biri olmadığını vurgulamasının da payı vardı, çabaladı Türkan. Somer’in duvarlarından içeri sızmaya çalıştı. Sonunda da bu hafta o duvarları yıkmaya karar veren Somer’in içine sızmayı başardı. Hem de ne sızma. Türkan’ın gitmesi için her şeyi yapan Somer, kibrinden bazen vicdanını unutan Somer, geçen hafta sen değmezsin diye bar bar bağıran Somer, ağlaya ağlaya “Ya sana bir şey olsaydı, ne yapardım ben?” Noktasına geldi. Burada küçük bir parantez. Tv izleyicisi için çok hızlı bir sevdalanma hali Somer’inki ama sanıyorum alt metne bakınca ki bu hafta Somer’in Türkan’a anlattıkları da düşüncemi doğruluyor, Somer zaten Türkan’ı tanımaya başladığında bu sevdalanma hali onu sarıp sarmalamaya başlamıştı bile. Mine ile yaşadığı ilişki nereye kadar aşktı bilemem ama aşk vazgeçilir bir şey olmadığı için durduğumuz noktada aşk olmadığı net gibi. Peki Mine neden vardı? Bunun iki sebebi olabilir. Birincisi Somer annesinin sevme biçimini sevmek böyle bir şey diye algıladığı için annesine çok benzeyen, hırslı, zeki, otoriter Mine’yi hayatına aldı. İkincisi ise Mine Somer’e göre Rüçhan Korman otoritesine karşı durabilecek güçteydi. Ama süreç öyle işledi ki, Somer sevmek denen şeyin sandığını şey olmadığını da Mine’nin Rüçhan’a karşı duracak güçte olmadığını da gördü. Üstüne güvensizlikleri de eklenince Mine bir anda kaybolup gitti Somer için. Başta nefret edilen birine dönüştü sonra bu hafta da gördüğümüz gibi hiçleşmeye başladı. Öyle ki ortak bir çocuklarının olma ihtimali bile Somer’i durdurmuyor. Yok sayıyor bu durumu ve hızla Türkan’a koşuyor. Delicesine bir hızla hem de. Peki Türkan cephesi nasıl tanımlandı Somer için? Önce güzel ama sıradan, ailesinin isteği ile zengin koca derdinde bir kız sandı Türkan’ı. Kendi kibrinden Türkan’ı görecek halde değildi belki. Ama küçük küçük nüanslarda yine de gördü Türkan’ı. Nezaketini, sakinliğini, dayanma gücünü, sessiz direnişini gördü. Kendi umutsuz çocukluğuna inat Türkan’ın umudunu gördü. Zamanla Türkan’ın zenginlik denen şeyi sevgide aradığını anladı. Çocukça oyunlarını, onunla hizipleşirken bile koruduğu kibarlığını gördü. Şarkı söylediğini duydu Türkan’ın, Canım’la can olmasını. Kafeste kalsa da kafesten umut çıkarabilmesini gördü. Ayrılsam nefes alamam dediği Mine’den ayrılıp nefes alabildiğini gördü. Aslında sessiz gidişi ile onu nefessiz bırakanın Türkan olduğunu gördü. Rüçhan Korman’a kafa tutabilenin o sessiz, kırılgan Türkan olduğunu gördü. Somer Türkan’ı gördükçe kendini, olmak istediği beni gördü. Yarımlığını fark etti, Türkan’la tamamlanacağını gördü. Türkan’ın deniz kendisinin de o denize delice koşan nehir olduğunu gördü. Somer Türkan’la aynı ruhtan olduğunu gördü. Bu görüşle de Somer’de algıladığı her şey tepetaklak oldu. Sevginin cinsi ne olursa olsun kısıtlayıcı bir otorite olduğunu sanan Somer’e alabildiğine saf sevginin aslında insanı özgürleştirdiği tokat gibi çarptı. Sonunda Somer teslim oldu. Korkusundan direndiği Türkan’a teslim olmanın huzurunda Somer de kayboldu. Diğer taraftan Somer’in kendisini sevmediğine inanan Türkan için bu teslim oluş başta hiç de inandırıcı değildi zira Somer asla sevmeyeceğim demişti Türkan için annesine. Ama ailesinin bile ona sırtını döndüğü anda Somer’in ellerini tutmasıyla, gözlerindeki yaşla onu kaybetmekten korkmasını görünce Türkan da bu aşka inandı. Bölüm boyunca da Türkan ve Somer’in ilişki dinamiği ilmek ilmek gösterildi. Önce Somer’in Türkan’ın ailesine olan saygısı ve sevgisinin altı çizildi. Kalender hanesinin her ferdi Somer için değerliydi. Çünkü onlar sevdiği kadının ailesi ve Somer o ailenin sevgisini de istiyordu. Kibir denen Korman duygusunun yanından geçmedi Dönüş’ün tadı korkunç fasulyesini yerken. Ev vurgusunu yaptı yine. Kendisine ait aileyi koruyup kollayacağını ilan etti. Sonra Korman hanesine gidildi. İstedi ki annesi ve babası kararını görsün ona saygı duysun. Annesine rağmen TürMer kafesi odaya dönüldü. Ama Türkan’ın kayınpeder sevgisinin de altı çizildi. Sonra bölümün en iyi sahnesi geldi. Somer ve Türkan uzun uzun konuştu. Bu çiftin birbirine karışma şekli diyalogları. En uzak oldukları zaman bile böyleydi. Somer göğsünde sımsıkı tuttuğu ara ara öpücüklere boğduğu Türkan’a çocukluğunu anlattı. Annesinden alamadığı sevgiyi, babasından göremediği ilgiyi, her çocuğun hakkı olan çocukluğun elinden alınışını anlattı. Onu sevip okşayan Türkan’ın ilgisinde kaybolarak aslında istediği basit mutluluklara ne kadar uzak kaldığını anlattı. Sonunda da geçmişte bir yorganı bile paylaşamayıp itiştikleri yatakta iki kaşık gibi iç içe geçerek uyudular. Somer karısını pamuklara sardı bölüm boyu. Ailesine yazdığı mektupta eksik kaldığını gördüğü kutlamayı tamamladı. Her şeyi tamamlayacağız dediği Türkan’a sevgisini göstermek için çabaladı. “Sevgilim” dediği karısının yüzünü aydınlattı. Dilek olarak Türkan’a dair hayallerini tuttu ama bırakmadı. Türkan ise çocukluğundan yaralı kocasının yarasını sarmaya çalıştı. Ona bisiklete binmeyi öğretti. Bu sadece bisiklete binmek değildi. Türkan’ın Somer’i çocukluğundaki yaralardan, şefkat yoksunluğunun yarattığı öfkelerden sağaltmak için çabasıydı. Somer şımardı, düştü, kalktı ama başardı. Türkan onu hiç bırakmadı. “Yaparsın.” dedi. “Yaparsın aşkım.” Sonunda da yaptı Somer. Aşkla öğrendi. Aşkla da Türkan’la çocuklaştı. Türkan ve Somer’in arasındaki sevgi çok saf bir yerden ilerliyor. Baştan beri yazdığım gibi bu çift su gibi. Sakin, derin, hırçınlaşabilir, kasıp kavurabilir ama sükûnetinde de bilgeleşebilir bir aşk Türkan ve Somer’in aşkı. Tanıtımlardan da görüldüğü üzere Mine, Rüçhan ve belki Nesrin kâbus olup bu aşkın üzerine çökse de sanıyorum ayakta kalmayı başaracaklar. Somer’in de Türkan’ın da dönüşüp değişmesine neden olan, olmaya da devam edecek olan aşk sanıyorum herkesi dönüştürecek. Diğer taraftan Rüçhan konusuna küçük bir parantez açmadan geçemeyeceğim. Başından beri defolu bir kimlik Rüçhan. Sevilmediği bir evlilik içinde sıkışıp kalmış, tüm sevgisini kontrol manyaklığı içinde Somer’e vermiş, kendisini tanımlarken asla Korman soyadından bağımsız düşünemeyen, kibirli biri Rüçhan. Türkan’la baştan beri kendisini kader ortağı görüyordu. Evet bu kader ortaklığı Rüçhan’ı acımasızlığından bir adım bile geriye götürmedi ama zaman zaman şefkatini de sezdik. Türkan’ın evi terk etmesinin ardından Rüçhan saçma sapan bir ruh haline geçti. Elbette Türkan’ın başkaldırısından kaynaklanıyor bu hal. Yani Rüçhan’ın kayınvalidesi ve eşi Özer Bey’e asla karşı çıkamaması sanıyorum kayınvalidesi ölene kadar devam eden işkence sürecini asla bitirememesine karşın Türkan’ın Somer’e aşkına rağmen, üstelik Somer’in ilgisine rağmen çekip gidebilmesi veya tüm bunlara ek olarak da Türkan’ın ailesine olan sevgisi Rüçhan’ı çileden çıkarıyor. Yalnız tüm bu saydıkların katıksız kötülüğüne yönelik geçerli sebepler mi? Hayır. Bu hafta Türkan’ın başına gelenlerin düzmece olduğunu ve Mine’nin başının altından çıktığını öğrendi. Ki Mine’yi başından beri istemediği üstelik yalanlarını, yarattığı felaketi gördüğü halde tanıtımda görüyoruz ki iş birliğine devam ediyor. Kalenderlerden almaya çalıştığı intikam neden? Oğlunun aileye sevgisini mi kıskanıyor? Saçmalık. Kısaca Rüçhan’ı bu halde tutmaya, içinden anlık da olsa o anneyi çıkarmamaya devam ederlerse sanıyorum karikatür bir masal üvey annesine dönecek Rüçhan. Oysa gelgitli haliyle ilginçti. Yine Fatih’in çok zorlama bir çatışma alanı olduğunu düşünüyorum. Bu da sorun. Dönüş ve Derya kartlarının altı dolmalı. Oradan çift yaratılacaksa çocukça halden çıkarılmalı tabanı dolu, ilgi çekici lise aşklarına dönüşmeli. Ki Dönüş ve Serdar ilginç bir çift olabilir bence üzerinde çalışılırsa.

Son demde aşka dair en derin yerinden gelir imkânsızlık. Aşk imkansıza düştükçe derinleşir, derinleştikçe acısı, sevinci büyür. Türkan ve Somer imkanlı imkansızlıklarının içinde bir aşk örüyorlar. Yaralarını birbirlerine aça aça, çocukluklarının düşüp kalkmalarından bugünkü hayallerine seke seke, denizin içinde sevmekten uykusuz kalarak, her hafta suya dair metaforlarında daha da birbirlerine karışarak tamamlanıyorlar. Kapıları çalacak ayrılıkta oysa ayrılanlar hala sevgili noktasında kalacaklar. Zaten öyle değil midir? Denizin içinde kalbe dönüşen, aslında birbirinin kutup yıldızı, kalbi olan Türkan ve Somer’in hayali de gerçeği de birbirleriyken ayrılık nedir ki?

                                                                                                        UmayMasal  




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder