Gökhanhorzum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gökhanhorzum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ekim 2020 Perşembe

EFSUN'UN YAMAÇ'I

“Ben gönlümün ayak bağını 
Senin kapına astımda geldim 
Ben gönlümün gözyaşlarını 
Senin yollarına döktüm de geldim 
Ben gönlümün ateşini 
Senin gözlerinden aldım da geldim 
Ben seni geceyle gündüzün arasında sevdim yar 
Kaybolan yılların, doğanın o acımasız kanununda sevdim ben seni
Kahretsin işte öyle sevdim öyle yandım ben sana yar 
Bilsen ki sana olan sevgiyi anlatacak bir başka kelime bulsam 
Bıkmadan usanmadan yılmadan 
Namerdim ki onu söyler onu yazardım yar 
Kahretsin ben seni gece ile gündüzün arasında sevdim yar 
Bedenimi almaya gelen Azrail'in pençesinde sevdim ben seni
Kahretsin işte öyle sevdim öyle…” 

Bebe… Küçük, ufaklık, minik… Yamaç ve Çukur arasındaki ilişki. Yamaç Çukur’un Bebesi. Aslında sebeb-i taktim Efsun’un Yamaç’ı ama yine de Efsunsuz Yamaç’a bakmadan nasıl anlayalım Efsun’lu Yamaç’ı? Çukur tam da adının karşılığını veren bir mekân. Sadece kendisini var eden, kendinden başkasını düşünmeyen çoğu zaman da başlı başına düşünme eyleminden uzağa düşen. Hangi noktada, hangi sebeple en başta Yamaç’ın bu mekân ve onun çekirdeğinde duran Koçovalılar ile arasına mesafe koyduğunu bilmiyorum. Ama başlı başına kendi acımasızlığını epik bir intikam öyküsüne dönüştüren ailesi nereden bakarsan bak özgür ruh Yamaç açısından kaçılacak en güçlü sebep gibi görünüyor. Çukur içindeyken okuması zorlaşan bir yapı. Yamaç belki de bundan onun içinde kaybolmaktansa ona sırtını dönmüştü en başta. Daha özgür olmak, düşünebilmek, sevebilmek adına ve belki en çok da gerçekten sevilebilmek adına. Bilmiyorum. Şimdi durduğu noktadan baktığımda korumak için ölümü göze aldığı Çukur’un Yamaç’ın benzersiz ruhunu nasıl öğüttüğünü net olarak görüyorum. Sevmek ve sevilmek aksında insanlara değer veren Yamaç’ın bizzat Çukur ve ailesi tarafından sorgusuz sualsiz kapı önüne konmasından, yine işlerine geldiği anda affetmeye kalkmalarından hatta yine Yamaç’ın bunu sorgusuz sualsiz kabul edecek olmasından belli Yamaç’ın ruhunu kaybettiği. Yamaç sevgisiz. Ailesi Yamaç’ı sevmiyor. Çukur’u Yamaç’ı sevmiyor. Çünkü Çukur da Koçovalılar da sadece kendilerini seviyor. Öyle benciller ki birbirlerini, sevgileri kolayca hiçe sayıyorlar. İçlerindeki aile kavramını sevgi diye yutturdukları iktidar hırsı soslu şiddet güzellemelerinden besliyorlar. Mesela bir babaanne kendi hırsı için torununu katil yapabiliyor. Mesela bir ağabey kardeşini takır takır vurabiliyor. Mesela bir adamın soyu tamamen katledilebiliyor. Bunların hepsi de aile için yapılıyor. “Sana reddedemeyeceğin bir teklif yapıyorum.” En tuhafı da kendileri babamın intikamı, amcamın mirası diye diye adam harcayan canım Koçovalı ailesinin kendi narsistliklerinin farkında olmaksızın, başkaları kendilerinden intikam alacak olduğunda takındıkları tavır. Komik bile olmayan ironi. Neyse. Koçovalılarla yaşaya yaşaya onların narsistliklerinden nasiplenen ve kendisini Çukur’a ait gören Yamaç’a dönelim. Bu sezon kovulduktan sonra tek derdi Çukur’u korumak adına kendisini ispatlama olan Yamaç Koçovalı giydiği takım elbise ile Rocker Yamaç’a dair her şeyi en çok da onun ruhunun ayrılmaz parçası özgüveni yitirmiş görünüyor. Ağabeyi tarafından vurulan, annesi tarafından kovulan, Efsun tarafından ihanete uğradığını sanan, umudu olduğunu düşünerek kendisini o sevgisizlikte avutmaya çalıştığı öldürdüğü babasıyla tek bağı saydığı bebeği kaybettiğini düşünen Yamaç, bu hafta anladık ki sadece nefes alıyor. Aslında yaşamaktan vazgeçti. Peki Yamaç’a göre Çukur’dan atılmasıyla başlayan bu sadece nefes aldıran ruh istilası ne zaman başladı? Farkında olmasa da çok önceden. O mahalleye adım attığından beri Yamaç ruhunu yitiriyor. Delilikle buna direnmeye çalışıyor bazen ama olmuyor. Kayıpları arttıkça parçalar bırakıyor geçtiği yerde. Peki Efsun… Efsun’un Yamaç’ı.. Yamaç, onun gibisini görmediği için tanımlanması güç biri Efsun. Yamaç’ın kafasındaki kadın imajlarıyla asla örtüşmüyor çünkü. Annesi gibi buyurgan değil Efsun. Oysa en az annesi kadar güçlü hatta daha güçlü. Sena gibi değil Efsun. Giderim dediğinde git diyebiliyor. Peşinden koşmuyor Efsun, açıklama yapmıyor, Yamaç dur dediğinde durmuyor, konuşma dediğinde susmuyor, konuş dediğinde konuşmuyor. Efsun Yamaç’ a direniyor. Oysa Yamaç direnç gösteren kadınlara alışık değil. Peşinden gelmeyen, tenezzül etmeyen kadınlara da alışık değil. Külçe külçe altını olan, kadın olmaktan korkmayan kadınlara da alışık değil. En çok da her düştüğünde onu kaldıran kadınlara alışık değil. Aslında Yamaç başlı başına Efsun’un taşıdığı ruha alışık değil. Çünkü Efsun mağrur. Efsun’un Yamaç’ı da işte tam bu yüzden çekingen, güvensiz. Sorduğu hesaplar nedeniyle mahcup, ailesinin değersizleştirdiği varlığıyla Efsun karşısında ezik. Efsun’un hayatına her dokunduğunda ona bahşettiği yaşam öpücüğünden habersiz, bir o kadar da Efsun’un hamlelerinde kendi etkisine inanmaktan aciz. Nasıl aciz olmasın ki? Annesi ve ailesi tarafından istenmeyen birini Efsun gibi biri neden sevsin. Koçovalılar ve Çukur tarafından otoritesi sarsılan, ki üçüncü sezon Çukur’un babası Yamaç vardı, hiçe sayılan Yamaç’ı Erdenetler gibi gücü dillere destan bir aileye Efsun neden tercih etsin ki? Yamaç da bilmiyor mu babasının gücü için annesinin babasından gelen her şeyi kabul ettiğini? Yamaç da bilmiyor mu Çukur’da sevginin güçle el değiştirdiğini? Efsun Kent, değeri altınla ölçülen kadın, Erdenetlerin en zekisi, Yamaç’ın tek çekindiği düşmanı Çağatay Erdenet’in hayranlığından kapısında yattığı kadın neden gücü, kimliği olmayan Yamaç’ı sevsin ki? Neden onu korusun, neden onun için birini öldürsün? Yamaç kim ki? Efsun’daki değerinden bihaber Yamaç karşılıksız sevginin ne olduğunu bilmiyor. Hiç bilmedi. Çukur da ailesi de ondan hep bekledi. Daha çok istedi. Yamaç kendinden verdi karşılığında saygı aldı. Yamaç kendinden verdi karşılığında babalık aldı. Yamaç hata yapmak zorunda kaldı Çukur verdiği her şeyi geri aldı. Şimdi hangi noktadayız? Bu hafta Yamaç Efsun’un tam olarak onu korumak için babaannesini ve iki kişiyi daha öldürdüğünü öğrendi. Senaristimiz Efsun’u Yamaç’tan saklayacak bilmiyorum ama artık yavaş yavaş bazı gerçeklerin su yüzüne çıkması gerektiğini düşünüyorum. Yamaç’ın Efsun konusunda yaşaması gereken bir aydınlanma olduğu aşikâr. Defalarca Yamaç’ı ipten alan Efsun’un hakkı teslim edilmeli. Hatta Yamaç Efsun’un beklediği bebekten önce bunları öğrenmeli ki hayatında bu kadını konumlandırdığı yeri somutlasın. Koçovalıların sıradaki hedefi haline geleceği ön izleme ile seyirciye aktarılan Efsun’un Koçovalılar, Erdenetler ve Yamaç üçgeninin tam ortasında duracağı da belli. Soru Yamaç’ın bebeğini taşıyan, Kent ailesinin tek mirasçısı, değeri külçe altınla ölçülen, Çağatay Erdenet’in zaafı, Yamaç Koçovalı’nın biricik aşkı Efsun kim? Masal perisinden hallice, şifası ellerinde saklı, bakışlarıyla adamı lal eden, karizması dillere destan, anlatıcıların şahı Şehrazad’ın mirasçısı Efsun kim? Bence seyirci de Çukur tayfa da Efsun kim biliyor. Soru Yamaç’a. Sahi Yamaç senin için Efsun kim?
                                                                                                                    UmayMasal 

                                                                                                       


26 Eylül 2020 Cumartesi

YANGIN MAVİSİ AŞK- EFYAM

-Kalmak istiyorum, gitmek zorundayım. -Git o zaman! -Gerçekten mi? Gerçekten umurunda değil öyle mi? -Cevap ver! (Bağırır) -Bağırma bana! (O da bağırır) -Bağırmıyorum! (Bağırmaya devam eder.) Aşkta asaleti önemseyen bloğumuzun yeni misafiri EfYam kod adlı Efsun ve Yamaç. Adamlar kaçıncı sezona girdi yeni mi aklınıza geldi Çukur yazmak diyecek sevgili okura notumuzdur: Çukur’u değil EfYam’ı yazma çabasıdır okuduğunuz. Yoksa Çukur meraklısı için kendine özgü evreninde yol almaya devam etsin biz iki haftada bir, 10 dakikalık süreye sığıştırılan hikâye içre hikâyeye dönüşmüş aşk masalının peşindeyiz. Bizim bakış açımızda bir aşk hikayesinin en önemli dinamiğidir kadın. Durduğu yerle, bakış açısıyla, aşkına sahip çıkışıyla mağrur, âşık olduğu adama boyun eğmeyen tavrıyla güçlü kadın severiz. Büyülü kadın severiz. Biz Efsun’lu , masal dünyasından fırlamış kadın karakterleri ise daha da çok severiz. Öyle ki oynayanı da Damla Sönmez gibi bir bakışına onlarca mana sığdıran biri olunca o kadının hikayesini kovalamaya bile başlarız. Efsun, hoş geldin bloğumuza.
Mevzu aşksa kuşkusuz sadece kadın değildir bir hikâyeyi aşk yapan. Ne demişler kadın sevdayı yüreğe koyan, erkek bu sevdayı sırtlayan. Aşkı sırtlamak halden hale geçmeyi göze almak. Haddeden geçmeye razı olmak. İncelmek, incelirken kopmamak için dayanmak. Acıyla yoğrulmak. Şimdi geriye dönerek bakalım hikâyenin başkahramanı Yamaç’a. Çukur’u babasından miras alan, sonra o Çukur’dan aforoz edilen Yamaç. Her şeyi olmasından korktuğu Çukur’un şimdi hiçbir şeyi olmasından çekinen Yamaç. Herkesi korumaya çalışan, savaşan, zeki ve kendinden emin Yamaç. Giderek büyüyen ve genişleyen düşman profilinde kendisi de büyüyen ama baştan beri saf sevgiye toslayan Yamaç. Hatalarında vazgeçilen tarafta olmaya alışkın artık bu konudaki yaralarını dağlamaya da kendince gönüllü Yamaç. Neyse Çukur’la ilişkisi ona kalsın biz aşkın karşısındaki Yamaç’a bakalım. Sena vardı önce. Sena’ya âşık oldu mu ki Yamaç? Sevilmenin ve karşılığınca sevmenin huzurunda mıydı yoksa? Mesela Yamaç Sena’nın kendisinden vazgeçmesinden korktu mu ki? Sena’nın karşısında ona hiç yetemediğini hissetti mi acaba? Sena onun için hiç merak unsuru oldu mu? Bu soruların cevabı bence yok. Ama sevdi mi Sena’yı? Sevdi. En saf yerinden görerek sevdi Sena’yı. Kimsesizliğinden tanıyarak sevdi. Yaralarından sevdi. Bu tartışmaya açık bile değil. Belki yaşasa Sena’yı hep severdi. Ama Sena öldü. Deniz kızıydı. Suyun içinde sonsuz oldu. Yamaç için yaşadığı kayıplardan sonra kendi anılarından, zihninden, bilhassa kendinden kaçmaktı delilik. Delilik içinde salınırken karşısına çıktı Nehir. Kimlik ve kişilik anlamında benim için bir şey ifade etmiyor Nehir. Zira ona bakınca, delilik denen kaçma halinde kendisine güvenli alan yaratmaya çalışan ama bunu yaparken etrafına karşı kullanan , manipüle etme çabasının en sakil halini görüyorum. Zaten Yamaç kendi Yamaç’lığını kaybettiği bir zaman dilimi olmasa onun manipülasyonuna takılmayacaktı asla. Sonrasında kendi özüne dönse de genç adam, o manipülasyonun yarattığı sonuçlardan dönülebilecek noktayı çoktan geçmiş, almak istemediği sorumluluklarla yine geçmişinden kaynaklı sorunsallarla düğümlenmiş buldu kendini. Peki ya Efsun?
Yamaç Efsun’u ilk bir fotoğrafta gördü. Düşmanı olan Efsun’u gördü ve sordu: -Kadın kim? Parantez. Horzum Bey sever bu toprakların hikayelerini. Özellikle halk hikayelerini. Mesela karakterini yakar cayır cayır. Kerem gibi yanan esas oğlan imkansızlığın içinde debelendikçe batar o aşkın içine. Ne tesadüf orda da vardır histerik ve kendi boğazına bıçak dayayan bir kara çalı. Neyse. Metaforik bir andır Yamaç’ın Efsun’un resmine derin derin bakan merakı. Aşk merakla başlar çünkü. Çoğu halk hikayesinde ise esas oğlanlar kızların resmine âşık olur öncelikle. Sonra yolları aşıp onları bulmaya çalışırlar. Hatta çoğu zaman o kız ya bir Kayzer kızıdır ya da bir Yahudi zenginin. Kızda aşka karşılık bulur ama illaki aralarında imkânsızlık vardır. Kara çalılar ikisine izin vermez. Bu kimi zaman kıza aşık biridir kimi zaman oğlana sevdalı biri. Aşk ise ikisi arasında yaşanamadıkça büyür. Yanlış anlamalar kaçıp kovalamacaya dönüşür. Acılar çekilir. Esas oğlan en zor sınavlardan geçer. Yolları aşar. Kızı kaçırırlar, o kovalar bulur. Kızı başkası ile evlendirmeye çalışırlar oğlan kızı yeniden bulur. Kız vazgeçer. Bu döngü sonunda kavuşarak, ama mezarda ama hayatta, son bulur. Halk hikayesi terminolojisi kısa özetten sonra dönelim Efsun Yamaç’a. Yamaç, Efsun’la ilk karşılaşmasında yaralandı. Elinde tabanca peşinden koşan Efsun’un ayaklarının dibine yığıldı kaldı. Bunun ilk ve son yığılması olmayacağını kimse tahmin edemezdi. Oysa Yamaç o ayaklara bir defa bir defa daha kendi isteğiyle yığılacaktı. Bir parça şefkat almak umuduyla, huzura ihtiyacıyla hatta aşkla. Bilemezdi. Düşmanı olarak en büyük imkansızlıkla fotoğraftan fırlamış genç kadına baktığında ilk söylediği şey “muhteşem” oldu.
Bizzat kendi babaannesinin açtığı bıçak yarasına şifa olan Efsun Yamaç’ın daha büyük bir sorununa ,uykusuzluğuna da, çare oluverdi. Neden? Uyumak huzurdur. Zihin sadece uyuyarak sağaltılabilir. Efsun bıçakla açılan yaraya şifa olan o büyülü elleriyle Yamaç’ın huzursuzluğunu da sakinleştirdi. Ona bir liman verdi. Yamaç ise o andan sonra dirençli bir yaklaşımla düşmanına yaklaşmaya başladı. Yamaç ısrarla Efsun’u düşman safında görmeye çalışsa da içten içe o safta durmasından duyduğu rahatsızlığı da gördük biz. Efsun ise anlamaya çalışan, aşka direnmeye gayret etse de içindeki duygunun da peşinden gitme cesareti olan tavrıyla yavaş yavaş alanını açtı. Efsun şifacıydı tıpkı bir şaman gibi. Aynı zamanda bir hikayeci. Şehrazad gibi. Acımasız Şehriyar’ı masal anlata anlata kendisine aşık eden Şehrazad gibi. Kuşkusuz Yamaç acımasız değil? Kendisine ve sevdiklerine zarar verilmediği sürece. O noktada Yamaç da acımasız hale gelebilirdi. Geldi. Peki Şehriyar kimdi? Şehriyar şehrin hakimidir. Şehriyar yerin ve göğün bilgeliğine sahiptir. O uzamdır. Yer onundur. Dünya onundur. Gerçek onundur. Şehrazad ise bir varmış bir yokmuş boyutunun bilge kadınıdır. Her dili, her zamanı bilir, yaşar. Onun için zaman , mekân yoktur. Zaman değişir. O bir dil cambazıdır. O şehrin özgür kadınıdır. O zamanın dilini değiştirir. Tıpkı Yamaç için anın dilini değiştirebilen Efsun gibi. Kendi gerçekliğinden kaçma çabasındaki Yamaç için zamanın dilini bir varmış bir yokmuşa çeviren, masallarıyla geleceğe giden ama bunu yaparken geçmişten gelen bir anlatıcı Efsun Kent. Zaten boşuna değil Efsun’un kent oluşu. G. Horzum’un anlatıcısı tam da bu nedenle zamanı büken Efsun zaten. Tam da bu yüzden imkânsız sarmalı etraflarını sararken ikilinin arasında zamana, mekâna sığmayan karşı konulamaz bir duygu gelişmeye başlaması. Yamaç’ın Efsun’un elini tutmasıyla başlayan ama çok önce bir resimden bıçak yarasına ardından karşılıklı çekilmiş tabancalara yol alan ama yine tam o noktada Efsun’un anlatıcı bilgeliğine teslim olan bir aşk. Muhteşemden , olağanüstüye evrilen Efsun- Yamaç aşkı. Birbirlerine karşı duydukları merakla silahların konuştuğu bir dünyada en saf yerinden ama en tutkulu halleri bir arada yaşayan aşk. Ölüm yaşamı merak eder, der Şehrazad. Şehriyar ölümdür, Şehrazad yaşam. Her masalla Şehrazad’a merakı artan Şehriyar. Her masalla Efsun’a savrulan Yamaç. Her yaralandığında Efsun’un şifasında sığınan Yamaç. Önce bıçak, sonra silah, sonra Çukur. Onu kimin iyileştireceğini biliyor Yamaç. Yara nerede olursa olsun. Diğer taraftan Yamaç’tan yansıyan Efsun’a seken bir başka şey var ki o da kıskançlık. Efsun’da doğal kabul halinde olan, hissedilse bile karşı taraf kaşımadığı taktirde asla su yüzüne çıkmayan bir duygu kıskançlık. Efsun aşkına rağmen âşık olduğu adamın huzuru için gidebilme cesaretinde bir kadın. Çünkü o şehrin en özgür kadını. O, zamanlar ötesinde. Efsun bilge. Biliyor. Kendini biliyor, etki alanını biliyor, aşkını biliyor. Anlatmasına, ispatlamasına ihtiyacı yok. O Yamaç’a aşkıyla Yamaç’sız yaşar. Söylendiği gibi ölmez yani. Çünkü o var. Efsun olarak var. Yamaç onun kendine kattığı. Yamaç onun kendinden saydığı. Bu kendini bir adamla var etme çabasıyla, kendi yokluğunu o adamın varlığıyla var etme çabasıyla yan yana dahi konamaz. Kendi varlığını ortaya koyamayandır yok olmaya mahkum olan yoksa özgül ağırlığı bana göre Çukur’un toplamından fazla olan Efsun zamandan zamana atlayarak yaşamaya devam eder. Ha aynı Efsun olmaz ama Efsun’luğundan da bir şey kaybetmez.
Yamaç’a gelince zamanın ötesine geçme deliliğini kontrol edemeyen , Çukur’un zamanına ve algılarına hapis kalmış ruhunda Efsun kocaman bir sonsuzluk. Önceden yaşadığı hiçbir şeyle eş değil Efsun’a hissettiği. Onu merak etmek, onu kıskanmak, onun kendisini seçmeyeceğinden emin olmak Yamaç’ın sorunsallar yumağı. Onun tarafından sevilme isteği, ondan gelecek minicik bir şefkate dair beklentisi ile Yamaç, Efsun’un istediği an istediğini alabilme gücü karşısında şaşkın aslında. Kendisinin etrafında her an onun hayatını kurtarmak için hazır bekleyen Efsun , Yamaç’ın karşısında dururken öyle mağrur ki, Yamaç sevdiği gibi sevilebileceğinden asla emin değil. Girişte yazdığımız diyalog tam da bu. “Kalmak istiyorum, gitmek zorundayım.” Yamaç’ın beklediği cevap belki gitme, belki seni anlıyorum, belki haklısın, belki sadece bu gece kal o zaman… Uzar gider. Ama asla “Git , o zaman” değil. Efsun git diyebilen bir kadın. Defalarca “Git Yamaç” dedi. Yamaç o eve gizli saklı girerken gece yarıları, kendisine git denirken Erdenetlerin ellerini kollarını sallayarak içeri girmesine içerlemesi bundan belki. O şehrin sahibi olma çabasındayken, şehrin efendisi olanların o şehrin en özgür kadınına talip olmasının yarasını unutmayışı bundan. Şimdi ne olacak? G. Horzum aşk hikayelerini güzel kurup sonra canına okumakta başarılı biri. Dilerim kurduğu masalsı anlatıyı Çukur’un karanlığına yollamaz. Çünkü Yamaç’ın dönüşüm yolculuğunda şehrin sahibi olmak gibi bir misyon varsa , yanında duracak kadının da o şehrin en özgür kadını olması gerekir. Yamaç’a zamanın ötesine geçmenin huzurunu veren Efsun’un , yaptığı her şeyle bilinerek, Yamaç’ın tam da yanında durması gerekir. Hatta Yamaç’ın sıkı sıkı tuttuğu elin şifacısı , aşkı Efsun olması gerekir. Çünkü Yamaç ilk kez kendisiyle eş güçte ve kendisinden asla korkmayan bir kadınla karşı karşıya. Denge. Ölüm yaşama, yaşam ölüme aşıktır. Çünkü biri olmadan diğeri anlamsızlaşır. Yamaç şehri istiyor. Şehir zaten Efsun Kent’in ta kendisi. Efsun Kent o şehrin en özgür kadını. Hamiş: Damla Sönmez ve Aras Bulut İynemli’yi iki saat izlerim. Hiç itirazsız. İki haftada bir on dakika yetmiyor. Umarım ikisi sadece ikisine odaklanan bir filmde oynarlar. İnanılmaz bir paslaşmaları var. Yetkililere duyrulur. /UmayMasal