Depremler, salgınlar, hayata dair
dertler arasında savrulurken kendini hikâyeye emanet etmek bazı durumlarda
ruhunu sağaltabilir. Kendi hikayeni yazmak için odaklanmakta zorlanıyorsan var
olan başka bir hikâyenin kahramanıyla el ele yola devam etmek de iyi gelebilir.
Tam olarak o noktadan sana yazıyorum canım okur. Bütünü yine uzmanına kalsın
ben Efsun ve Yamaç’lı on dakikanın peşine takılayım, dilersen sen de gel.
Yaralanmış olan yarasından tanır
insanı. Yamaç gibi. Yamaç’ın Efsun’u yarasından tanıması gibi. Toplamda on
dakikadan daha az olan bir sahnede yine kocaman bir hikâye yazmayı başardı
EfYam. Geçen hafta Akın’dan aldığı bilgiye rağmen Efsun’un kendisi için
babaannesini öldürmüş olduğuna tam ikna olamayan Yamaç bu hafta nihayet Efsun’un
evine geldi ve iki aşık yüzleşti. Yamaç’ın inanmak isteyen ama sanki inanamayan
hali başta beni şüphelendirdiyse de sonraki adımlarda gördük ki Yamaç Efsun’un
babaannesinden sadece kendisi için vazgeçebileceğine gerçekten inanamamış.
Belki de ailesi bile onun için bir şeylerden vazgeçemediği için. Efsun’un
parçalanmış haline şahit olduğu andan itibaren kendi zorunda kalışının
yansımasını gördü Efsun’da. Kendi acısının onu delirme noktasına nasıl
getirdiğini bildiği için de Efsun’un o deliliğe yaklaşmasına izin vermedi. O
noktadan sonra da net olarak inandı Yamaç Efsun’un tam olarak kendisini korumak
için babaannesini öldürdüğüne. Efsun’u
kendisiyle yüzleştirmeye çabalarken bir taraftan da Efsun’la aralarında akan
duyguyu da isimlendirdi Yamaç. Çokça zamandır yanlış anlamalara, üçüncü
şahısların yarattığı gerilimlere kapılan çiftimiz acıda da eşitlenirken
duvarlarını yıktı ve Yamaç’ın ağzından “beni seviyorsun” “seni seviyorum, çok
seviyorum” cümleleri döküldü. Efsun’un bir sezon önce “diyelim ki ben seni
ölmeni istemeyecek kadar çok sevdim” şeklindeki farazi ama diğer taraftan güçlü
cümlesinden sonra satır arası ifadelere gizlenen EfYam bu hafta bizzat Yamaç’ın
ağzından netleştirildi. Güya iki kadın arasında savrulan Yamaç’ın pek de
savrulmadığı, kalbinde sadece ve sadece Efsun’un olduğu anlatıldı. Bu sahnede
Yamaç’ın Efsun’u sarıp sarmalarken gözlerinden dökülen yaşlar, Efsun’u, ki
bizzat Efsun ona hiç yanımda olmadın demişti, yalnız değilsin dercesine göğsüne
bastırışı, onunla kurduğu dokunma bağını asla kopartmayışı “seni çok seviyorum”
cümlesinin yansımasıydı. Yamaç açısından inanılmaz bir şey olmalı, kendisi için
Efsun’un hayattaki tek akrabasından vazgeçmesi. Burada parantez. Senaristimiz
elindeki tam anlamıyla alfa olan bu çifti çatışmadan çatışmaya sürükleyecektir.
Sebep aşikâr. Öncelikle Yamaç ve Efsun
epik bir çift. Yunan tragedyalarından fırlamış gibiler. Artı masalsı bir
tarafları var. Baş başa kaldıkları her an başından sonuna birbirine denk iki
gücün çarpışmasını izliyoruz. Farklılıkları, aralarında duran imkansızlıklar,
yaratılan güvensizlikler derken bir taraftan ölümüne birbirini yaralamaya
muktedir bir yandan birbirini sağaltma becerisine sahip ruh eşlerini izliyoruz
aslında. Geçmişte defalarca Yamaç’ı iyileştiren Efsun’a karşılık Efsun’u iyileştiren
Yamaç’ı görmemiz tam olarak bundan.
Yüzleşmeye geri dönelim. En
başında kolları bağlı Efsun’un karşısında duran Yamaç’ın her ne kadar resmi
gibi de dursa bu kez Efsun’un bizzat kendisinden gerçekleri duymaya kararlı
olduğunu da söyleyebiliriz aslında. Diğer taraftan Efsun’un da biz izleyenler
gibi günlerdir Yamaç’ı beklediğini de gördük. Efsun haklı olarak “Ben senin
yanındaydım, sen benim yanımda olmadın.” diye bağırırken Yamaç’ın ona hak
verişi, onu yakalamaya çalışması, Efsun’un Yamaç’ı itmesi ve Yamaç’ın elinin
kanaması. Buraya kadar ciddi bir hesaplaşma aslında. Peki bundan sonrasında
Yamaç’ın başta Efsun’un yüzünü ve elini bile kana bulayacak kadar kanayan o
yarayı umursamadan sadece Efsun’a sarılması, Efsun’u yaşadıklarını kabullenmesi
için zorlaması ve sonunda gözyaşlarıyla karşılıklı kabul. Yamaç’ın sevdiği tek
kadının Efsun olduğunu kabullenmesi, Efsun’un babaannesini Yamaç ve bebeği için
öldürmek zorunda olduğunu kabullenmesi. Burada Efsun’un aşkının ispata ihtiyacı
kalmadığı fikrindeyim. Zaten genç kadın defalarca ispatladı kendisini. Sıra
Yamaç’ta. Sanırım senaristimiz de bunun farkında ki Yamaç’a “ben de olsam aynı
şeyi senin için yapardım, seni sevdiğim için, çok sevdiğim için.” dedirtti. Bu
konudaki aksiyonu yakın zamanda alacağımızı umuyorum. Sahnenin devamında geçen
sezonda bıraktığımız hesaplaşmanın yeniden gündeme geldiğini gördük ki Yamaç’ın
Çağatay, Efsun’un Nehir kıskançlığı yeniden deşilecek dedirtti bu hatırlatma.
Yalnız bu noktada gözden kaçmaması gereken bir durum var. Yamaç Efsun’a “Seni
seviyorum.” dedi. Bunu söylerken bebeğin varlığından haberi bile yoktu. Bu
Efsun açısından ciddi bir done. Zira Efsun gibi zeki bir kadın Yamaç’ın bu
cümleyi önüne gelene kurmayacağını bilir. Nereden baksan imkânsız bir ilişkide
Yamaç bunu söylemişse gerçekten hissettiğindendir. Yani senarist ne noktada
güvensizlik yaratacak bilemiyorum. Sonuçta Efsun Nehir’in bebeği aldırmaya
gittiğini biliyor ama Yamaç yetişti mi yetişmedi mi bilmiyor. Kaldı ki Efsun
zaten en başından beri Yamaç’ın duygularına tutunmuştu. Biliyordu Nehir’i
sevmediğini. Unutulmasın Yamaç bu kadına kalmak isterken gitmek zorunda
oluşunun canını yaktığını söyledi daha önce. Gelelim Yamaç cephesine. Yamaç
Efsun’un kendisini seçebileceğine asla ihtimal vermedi. Erdenetler başta
Çağatay olmak üzere Efsun’a yaklaştıkça da bu uğruna şehir alınacak kadına
verecek mahallesi bile olmadığını düşünüp Efsun’u suçladı. Ama bu hafta anladı
ki Efsun tüm o listelere, önceliklere, ihtimallere inat ne şehir ne de mahalle
için sadece Yamaç yaşasın diye kendisini hayat boyu sürecek bir acıya hapsetti.
Yamaç karşılıksız fedakarlıklarını ailesi uğruna sırtına yük edinirken Efsun’un
sadece kendisi için yüklendikleriyle karşılaştı. Bu noktadan sonra Yamaç
Efsun’a, Efsun’un sevgisine güvenmeyip ne yapacak? Son turda öğrendiği bebek
gerçeği ise tüm bu sarmala eklenen önemli bir ayrıntı. Bazı seçenekler
okuyorum. Yamaç kimi seçecek diye? Bence geldiğimiz noktada Yamaç için
sadece Efsun ve Çukur arasında bir tercih
söz konusu olur. Yoksa x’ler y’ler geçer gider. Manasızdır. Eğer manalı hale
getirilmeye çalışılırsa zaten o noktada baya sulu sepken hale gelmiş olan durum
daha beter bir hal alır. Ki az buçuk kurguyu bilen biri olarak bir yazarın
kendi hikayesine ve karakterine bu kadar ihanet etmemesi gerektiğini
düşünüyorum. Tekrar ediyorum bundan sonra Yamaç sadece Efsun ve Çukur arasında
kalabilir ki ben Efsun ve Yamaç zekâsı birleşirse bu arada kalmışlığı çözebilir
diyorum. Burada bir parantez daha. Efsun Çağatay’a gidecek mi? Efsun Erdenetleri sevmiyor. Çünkü onlar için
sınır olmadığını bilecek kadar tanıyor hepsini. Sevgiler, zaaflar, ait oluşlar
onların kitabında yok. Bu nedenle Efsun tek koşulda Çağatay’a gider bence.
İçerde olmak için. Yamaç ikna olursa sadece Yamaç için. Hep söylüyorum kimyası
ve aurası ile gerçekten inanılmaz bir çift Efsun ve Yamaç. Ekranda
ışıldıyorlar. Çevremde genel olarak hikâyeyi izlemese bir bu çifti izleyen çok
kişi var. Senarist bey kusura bakmasın.
Bir de hikâyeyi seven onun içinde Yamaç’ın kalemi olan kadının Efsun
olduğunu düşünen de var. Bunda kuşkusuz Efyam
büyüsünün etkisi çok. Ama burada unutulmaması gereken bir başka şey daha var.
Damla Sönmez ve Aras Bulut İynemli uyumu. Bu hafta yaklaşık on dakikalık bir
sahnede öyle devleştiler, öyle paslaştılar ki… Duygudan duyguya sürükledikleri
izleyici eminim gözlerini ekrandan ayıramadı. Işıldadılar. En güzel tarafları
da hem dibine kadar dramatik hem de alabildiğine komik olabilme becerileri.
Artı hem bu kadar cool hem de sevimli olabilmeleri de sanırım eşsizliklerine eşsizlik
katıyor. Ne denir? Bir gün bir yerde
sadece ikisi üzerine kurulu bir hikâyeye… Gönderdik dileği belki biri tutar.
Bir de planı bu değil biliyorum ama unutulmaz sonlar illa kötü olacak diye bir
kaide yoktur. Bence mutlu ama unutulmaz son yazabilmektedir iş. Efsun ve
Yamaç’a oradan bir mutlu son, beraber lütfen. Kızlarıyla. Olamaz mı olabilir.
Son demde Yamaç’ın Efsun’un
hamile olduğunu öğrendiği sahne pek çok açıdan önemliydi. Birincisi Yamaç
sevdiği kadından olan çocuğu onca imkansızlığa rağmen çok istedi. İki Efsun “eğer
istemez…” diye başladığı cümle ağzına tıkılsa da eminim “eğer istemezsen sorumluluk
almak zorunda değilsin” diyecekti ki daha biraz önce onu sevdiğini itiraf etmiş
bir adama bile seçenek sunabilen gücü ortadaydı. Üç Yamaç baştan beri Efsun’u
sakladı. Ailesinden, herkesten. Sanırım Efyamcılardan birinin benzetmesiydi. İstiridyenin
içindeki inci gibi sakladı. Şimdi iki incisi var. Ama bu inciler herkesten daha
fazla tehlikede. Cuma Ali duracak ama
Çağatay, Cengiz, Sultan diye uzar gider liste. Bir de umarım töre dizisine
dönüp saçma sapan düşmanın kızı ve çocuğunu istemeyiz, biz ötekini isteriz diye
bir saçmalık izlemeyiz ve Yamaç da o topa girmez. Çünkü Yamaç’ın ruhuna aykırı
bu durum.
Pazartesi ola hayrola…
UmayMasal