güneş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güneş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ocak 2018 Cuma

Meryem- 24-25.bölüm

Panik Dehlizi
Öncelikle geçtiğimiz hafta yorum yazamamış olmaktan dolayı bizleri takip edenlere minik bir özür. Bazen elinizde olmayan sebepler sizi yapmaktan keyif aldığınız noktalardan uzağa savurabiliyor. Geçen haftaki durum ne bölümle ilgiliydi ne de eleştirdiğimiz sıkıntılarla. Zira bazen kızsak da eleştirsek de biz hikaye ile bağımızı kaybetmedikçe devam ederiz. İzlemeye de naçizane yorumlamaya da. Şimdi bizce Meryem evrenine bakalım. Umarım keyifle okursunuz.
“Padora’nın kutusunu açtığımda bilmiyordum olacakları. Kaosun etrafımızı saracağını. Her felaket birbirini tetikledi sonra canım yandı. Biri bitmeden diğeri başladı. Devam ettim. İçime gömdüm tüm acımı, dilimi susturdum. Şikayet etmedim edemezdim. Ben açmıştım o kutuyu. Sonra sen geldin o kutunun içinden o kutuya rağmen. Dokundun önce öfkeyle sonra şefkatle. Sonra sonrası yine kaos yine çelişki.”
Korkarım Meryem’in Savaş’la ilişkisinin bir türlü rayına oturamaması gibi bizlerin de dizideki kırılmaların raylarında savruluşumuz. Her hafta tam bir şeyleri koyuyorken bir yerlere yeni bir koşturmacanın içinde savruluyoruz. Hikayelerin düğümlere ihtiyaçları vardır bu muhakkak ancak son iki bölümdür izlerken koca bir boşluk hissiyle bakıyorum ekrana. Gülümser Anne gitti gideli duygu anlamında bir türlü yoluna sokulamadı sanki hisler. Evet Meryem ve Savaş birbirine sevgisini kabullendi Burcu Güçlü’süz olamayacağını biliyor artık da... İşte bu da düğümlüyor her şeyi. Haftalardır Meryem ve Savaş’ta hatta Burcu ve Güçlü’de bir şeyler kayıp. Meryem Savaş cephesinde konuşulamayan onca şeye ek Oktay manipülasyonları; Burcu ve Güçlü’nün travmadan travmaya koşan ilişkileri. Meryem baştan beri duyguyu aksiyona harmanlama çabasındaki bir dizi bunu biliyorum. Her bölümünü izledim yorumlamasam da. Ama Meryem’i Meryem yapan bu dengede hep insani duyguların önplanda olmasıydı sanki. Önce pişmanlıklar, ihanetler karşısındaki kırılmalar hatta öfkeler. Savaş’ı Yurdallaştığı ilk bölümlerde dahi sevebilme nedenimiz onun insani acısıydı. Güçlü’nün kıymetli oluşu Savaş uğruna kendi doğrularını yakabilecek kadar büyük bir yüreği olmasıydı. Burcu’nun adalet duygusunu sevdik mesela. Meryem ise uğradığı tüm haksızlığa rağmen iyi olmayı seçebilme gücüyle tutup içimize soktuğumuz bir kadındı. Tıpkı Suzan Şahika’nın dediği gibi her şeye rağmen dik durmuştu. Kırılmak uğruna eğilmemişti. Aşk olsun dedik. Aşk oldu. Savaş’ın Meryem’i kendi doğrularına inat kaçırdığı bölüm, ordaki itiraf, Sevinç’in anısına rağmen Savaş’ın inandığı her şeyi Meryem için çiğneyişiydi etkileyici olan. Sadece bunlar mı? Berk benim için ilgi çekiciydi çünkü Naz’a intikamına rağmen aşık bir delikanlıydı. Naz babasına rağmen , aldatılmışlığına rağmen sevdiğinin acısına sahip çıkacak kadar Savaş’ın kardeşiydi. Çözümlenecek duyguların, düşüncelerin satır arasıydı çoğu seçim. Şimdi... Bilmiyorum. Akıcı ve zaman zaman heyecanı yüksek bir bölüm izledik geçtiğimiz Çarşamba. Fakat eksik bir tarafı vardı. Mavi ve Kuzey’e rağmen. Tavandan sarkan mektuplara rağmen. Savaş’ın travması var diyerek Meryem’i koruma çabasına rağmen. Hatta Tülin’in bebeğinin, baba olmayı her şeyden çok isteyen ama zaafları nedeniyle baba olmayı beceremeyen Yurdal yüzünden, Savaş’ın çocuğu olarak yetişeceğinin yarattığı o sorumluluk duygusundaki inceliğe rağmen eksikti. Savaş onca cephede Güçlü, Yurdal, şirket, Şahika , Oktay’ın hayaleti koştururken aslında kendine dair tek düğümü Meryem’le en ufak sorunda kriz haline gelen düğümü çözmekten aciz dolaşıyor. Acziyeti güçsüzlüğünden değil zamanı yok. Ölenler, suçlayanlar, intikam narası atanlar. Berk bile adalet duygusunu bıraktı intikam doldu. Beliz’in aksak karakterinin aksine Berk adil değil miydi? Yasmin annesinin ölümüne sebep olan babasıyla tanışmaya can atarken Naz konusunda neden bu kadar gergin? Oktay ve Derin nereye koşuyor? Şahika’nın ölmeden önce almak istediği intikam sebebi etkilediği hayatlar düşünüldüğünde zayıf kalmıyor mu? Hastalıklı Meryem takıntısı Oktay’ı fazla fütürsuz hale mi getirdi? Kaan hikayeye güçlü bir oyuncunun bedenlendirmesiyle dahil oldu. Peki burdan açılan cephe yeterince güçlü bir temeli oluşup oluşmadığı belli olmayan Burcu ve Güçlü’yü ne hale getirecek? Güçlü fabrika ayarlarına dönecek mi? Kayıp üstüne kayıp yaşamış en son annelerini kaybetmiş karakterlerimiz için sağım solum suçlu saklanamam zira her an başıma yeni bir bomba düşebilir hali fazla değil mi?  Soru üzerine soru ancak farkındaysak sorularda Meryem ve Savaş ne olacak yok. Soramıyoruz bile. Çünkü en baştan beri ana ekseni oluşturan Savaş-Meryem-Oktay geriliminin temel aldığı duygu bir tarafın güçlenerek devam eden aşkıyken diğer tarafın hastalıklı bir takıntıya dönüşen kıskançlığıydı. Biz bu eksenden kaydık galiba. Yeniden o eksene dönüldüğünde ve yan hikayelerle beslendiğinde hikaye yeniden kendisini kurtaracaktır. Galiba sözcüğüm bu, son iki bölümdür yoruldum. Düğümlere tamamım ama soluklanacak alanlara ihtiyacım var izleyici olarak. İnsana , sevgiye dair alanlara ihtiyacım var. Hayat zaten tüm zorluğu ve gerçekliğiyle boğazımıza çökerken bir parça aşk, bir parça sevgi en azından kurguda bizle olsa fena olmaz sanırım. Hep söyledim hikayedir aslolan. Oyuncuların uyumu gücü ancak güçlü bir hikayede parlar. İzleyeni içinde tutar.

Şimdi gelelim bölüm yorumumuza; Meryem’in 25.bölümü Savaş’ın “Acaba babam mı öldürüldü?” kaygısıyla açıldı. Burada Meryem’le yine paralellik yaşayan Savaş ölenin babası olmadığını anladığı anda Meryem’in acısının tekrarlanan etkisine odaklandı hep yaptığı gibi. Meryem’i korumak için o kocaman kanatlarını açtı ve onu içine aldı. Hoş Savaş kimi almıyor ki o kanatların altına? Sonrası sorgu sual. Kafalarda , resmi yazılarda. Cinayeti kim işledi? Gerçekten Yurdal mı? Sonra Tülin’in hamileliğine hem Naz’ın hem Savaş’ın tavrı. Burada parantez. Tülin harika bir üvey anne modeli. Hatalarına rağmen Yurdal’ın çocuklarını kendi evladı benimsemiş, korumaya kollamaya çalışan onların onayını, sevgisini önemseyen bir kadın. Bunun cevabı gibi zaten Naz ve Savaş’ın onu benimseme şekli de. Meryem’in bu sahnedeki kabul görme biçimi de kuşkusuz gayrı resmi olarak bir Sargun kabul edildiğinin belgelerinden biri. Derin Oktay ilişkisi tutkulu bir çete olmaya dönüşürken Oktay’ın en temel güdüleyicisi hala Meryem. Bir diğer taraf Yurdal ise, yarattığı enkazların ailesinin başına çökmesinden rahatsız ama öylesine çaresiz dolaşıyor etrafta. Ah Yurdal Sargun sen bu hallere düşecek adam mıydın? Oktay’ın annesinin annelik içgüdüsüyle oğlunun sağ olabileceğini düşünmeyip hissedebilmesi de Oktay ve annesi arasındaki ilişkinin hayata yeniden dönme duygusuyla değiştiğinin işaretlerini taşıyor. Derin Şahika ilişkisi ise tüm sorunlu halleriyle devam ederken Şahika Hanım’ın kızını Oktay’a itekleme hali  sonraki bölümlerde neye neden olacak göreceğiz.
Son demde; kalbim hala orada mısın? Ruhuma eşlik eden o panik halindeki sekansın içinde misin? Soramıyorum delilik halinin yansıması aşk ne zaman tutkusunda boğacak seni ve sen kalbim ne zaman teslim olacaksın kızıl sarı denizlerine onun? Karabasan gibi dolaşırken sisli caddelerinde ruhumun o nereden ne gelecek duygusu, söyle kalbimi ellerine koyduğum adam beni tutup çıkaracak mı?
Emeklere saygıyla...
                                                  UmayMasal  


                                                                                                                          

23 Kasım 2017 Perşembe

Meryem-17

AŞK,BİZ
*“Seni seviyorum
Bunu sana esen yelle söyledim
...
Bunu sana suyla söyledim.
...
Bunu sana korkuyla söyledim,
Bunu sana sevinçle söyledim,
Tiksinerek söyledim, korkunç sözlerle.
Ancak yetmiyordu bunlar bana:
Yaşamdan da öte,
Ölümle söylemek istiyorum bunu sana;
Sevdadan da öte,
Unutuşla söylemek istiyorum sana.”
Aşk acısı...  Sözün  bittiği , kelimelerin anlamını yitirdiği ya da tam tersi sözcüklerin kendi anlamlarının dışında anlamlara evrilip yepyeni cümleler kurmaya adandığı acı. Nedeni nasılı o kadar kişiye özgü ki ,yüklenen anlamla o kadar bağıntılı ki. Aşk acısı bir kayıplık duygusu. Tamken yarım kalmışlık hali en çok. Aşk iz. Birinin sende bıraktığı senin birinde bıraktığın iz. Bu bölüm acılardan aşk acısının ağır bastığı bir evren izledik Meryem’de. Bölüm başındaki 6 ay sonrasını en sona saklayarak devam edelim yola. Meryem Savaş’a Savaş Meryem’e itirafın eşiğindeki kapıda tutulmuşken eskilerin hayaletleri zihinlerini istila edip yine yeniden uzaklaşmalarına neden oldu birbirlerinden. Savaş aralarındaki sırlar yüzünden Meryem’i tutamadığını söylediğinde aslında onu nasıl sarıp sarmalamak istediğinin gözlerinden akamayan yaşlarda gördük. Meryem ise baştan kabullendiği aşkı yaşamaktansa aşkının yaşaması haliyle ağlaya ağlaya gitti en başta zorla çıkarıldığı kapıdan , baba ocağından içeri girmeye. Savaş ve Güçlü konuşurken bilse de dillendiremediği gerçek korkaklık suçlamasıyla çarpıldı yüzüne Savaş’ın. Güçlü Savaş’ın çocuk tarafı, vicdanı. Adı gibi sevdi mi var gücüyle seven, uğurda canı hiç eden biri Güçlü. Meryem’i kardeşliğe seçti bir kere. Artık Savaş’a karşı Meryem Meryem’e karşı Savaş kim haklıysa onun tarafı Güçlü. Diğer yandan Savaş’ın vicdan yükü de Meryem gibi ağırlaşıyor. Vicdan Tanrı’nın tatlı fısıltısıdır, demiş yazar. Fısıltı yük üstüne yük ekleye ekleye Meryem ve Savaş’tan yumak yaratadursun, o yumağın iplerini her hamlesiyle sımsıkı hale getiren Oktay’a Derin’i de ekledik bu bölüm.  Derin’in Savaş’a hissettiği takıntılı aşk  Meryem’e de Sevinç’in kaderini yaşatmak için eyleme dönüştü. Yok etme obsesif bir içgücü Oktay ve Derin’de. Beliz’in dediği gibi Oktay’la Derin aynı. Tıpkı Meryem ve Savaş aynılığı gibi. Aynasal düzlemde Derin’in kendisinde olmayanı ve Savaş’ın yansımasına dönüşeni, Oktay’ın da Meryem’in yansımasına dönüşeni karanlıklarıyla boğmak istemeleri bundan belki. Hem Oktay hem Derin o kadar rahatsız tipler ki kendilerinden memnuniyetsizliklerinin hayattaki karşılığı haline getirdikleri ve hiçbir zaman seçenekleri olamayacakları insanların yaşamlarını mahvediyorlar. Oktay hadi bir noktada Meryem için bir zamanlar seçim olmanın hırçınlığıyla saldırıyor, Derin’in argümanı ne tartışılır. Yalnız iki karakterde dikkat çeken en önemli unsur anne figürü. Yani hem Oktay’ın hem Derin’in anneleriyle ilişkilerindeki karmaşık kopukluk bu nedensiz takıntıyı açıklayabilir. Yaşayan ama olmayan anneler.  Diğer taraftan Savaş ve Meryem’in erken kaybettiği annelere karşın sağlam bir sevme becerisi geliştirmiş olması da yine karakter yapılarının  ne kadar paralel ve diğerleriyle bir o kadar tezat içerdiğini gösteriyor bence. Kurgu anlamında bu iyi, tabi aralarındaki kazanma dengesi doğru kurulursa. Derin Meryem’i öldürmekten son anda vazgeçti. Pencerede gördüğü Ali onu vazgeçirdi. Aynı zamanda Ali de onu gördü. Bu ayrıntı boşa değildi umuyorum. Derin’in çabası Meryem’in yine korkarak kaçmasına içerleyen ve uzak durma kararına saygı duymaya karar veren Savaş’ın bu kararını tuzla buz ediverdi. Meryem’den haber veren Güçlü’ye çıkışayım derken tüm savunma mekanizması endişe ile kırılıp döküldü. ‘Ona bir şey olacak diye aklım çıktı Güçlü.’ Bence bu cümle gecenin aşka dair en güzel ifadesiydi. Öyle ya bir gece önceki tüm argümanlar orada öylede durmaya devam ederken, Meryem hala bir katil saklarken, üstüne görüşmemek isterken, Savaş’ın derinden derine bildiği sevgi uğruna saklama hali hala içini kemirirken, tüm kayıplar, tüm acılar sıcacık yüreklerini dağlarken yine de sevebilmek... Savaş’ın Meryem’e duyduğu şeyin Sevinç’ten farklı olduğunu sanırım senaristimiz bu bölüm özellikle anlatmak istemiş. Meryem’in başkalığı aslında Savaş’ın hissettiklerinin başkalığı. Meryem’in saflığı aslında Savaş’ın aşkının saflığı. Yaşanmamışlığı, yaşanamama ihtimalinin keskinliği her an ikisinin duygularını biliyor. Oktay ve Derin araya girdikçe de o imkansızlık hali  yüzlerine vuruyor. Bu durum uzaklaştırmak şöyle dursun birbirlerine koşmalarına neden oluyor.Kısaca yumak dolandıkça Savaş Meryem birbirine dolanıyor.
Berk-Beliz-Derin üçgeninde ise olay dönüp dolaşıp tam da düşündüğümüz gibi Oktay’ın kucağına düştü. Güç saplantılı Oktay yine yeniden Savaş’a ait bir şeyi şirketin yüzde onunu isteyerek bu konuda malum olan tezimizi güçlendirdi. Tabi bu tez gereği Meryem ve Savaş yan yana üstüne üstük  bir de el ele durursa Oktay’ın kendisi dışında bir şeyi düşünmeyen ve hızla narsizme dönüşen egosu nereye varır? Yurdal’a gelirsek çocuklarına bırakabildiği tek genetik miras olarak doğru insanı hayat arkadaşı seçebilme yetisi dışında şimdilik dipte görünüyor. İlerleyen bölümlerde kalp krizi yaşaması muhtemel Yurdal’ı Savaş ve Meryem’den uzak tutan Berk-Naz ilişkisi de dozunda.
İlk sahneyi sona bırakmıştık malum. Altı ay sonra Savaş ve Meryem’i evli görmemiz en azından oraya nasıl geleceğiz sorusunu sormak adına orijinallik olmuş. Kaldı ki Furkan Andiç ve Ayça Ayşin Turan’ın verdikleri olağanüstü resimlerle izleyene güzel bir göz kırpış. Dizi süreç içinde nereye gider izlediğimiz sezon finali mi final mi olur bilemiyorum. Umudum sezon finali olup o silahın ilk defa iyi taraftan birine değil de başkasına patlaması. Ne Savaş’ın ne bizim bir bebek kaybına tahammülü var eminim. En az Savaş ve Meryem kadar tatlı, enerjisi yüksek çift Burcu ve Güçlü’yü de o nikahta gördük ya şahit olarak ne gam. Saralım filmi başa izleyelim yolculuklarını . Unutmadan Meryem’in herkesten kaçarken kendisine yakalanıp Savaş’ı sevdiğini itiraf etmesiyle geçen hafta özette Savaş’ın verdiği değişim sinyalinin  artık kanlı canlı hale geçişi de sağlandı. Savaş’ın da dediği gibi artık ‘Burdan sonra işler değişti.’ Kendi adıma artık Savaş’ın zekasını Meryem’in sahip çıkışını çatışma yaşanacaksa da satranç oynar gibi olmasını bekliyorum. Meryem değişeceğini gösterdi bize. Hadi evren değişsin.
Son demde; Aşk susma ki içimdeki en olmaz olsun. Aşk dediğin yeter mi, biter mi, susar mı? Aşk ne kadar ense o kadar büyük, ne kadar olağan değilse o kadar şiddetli. Aşk kimse değil  ‘O’ ,aşk ikilik değil teklik.  Korkulara kapıldığım o iç mezarımda kapatırken tabutumu kendi ellerimle sen değilsin çekip çıkaran beni, senin içindeki benim. Gözlerimden akan sana doğru ben değil içimdeki sensin. Soluk aldıransa kendi dudaklarım değil seninkiler. Her öpücük ölüm ve yaşamın bir araya gelişi.  Aşk sende varolan bende yok. Ben sende yok olan sen de var. Sen kim ben ne? Biz bir bütün senle ben sadece parça.
Emeklere saygıyla...
*Luis Cernuda

                                            UmayMasal