Siyah Beyaz Çokça Sevda Biraz Ayaz
“Özgürlüğün kölesiyiz, suçluluk
duygumuz da bize suçsuzluğumuzu armağan eder, masumiyetin yolu budur. Yani
içindeki suçun , suçluluk hissinin kölesi olan özgürlüğün kölesi olur. Suçluluk
duygunuz varsa özgürlük duygunuz vardır.”
Siyah Beyaz Aşk siyahın
köleliğinde beyazın özgürce kök salma telaşını anlatan bir hikaye. Bir tarafta
sistemin özgür bıraktığı suça köle efendi Ferhat diğer tarafta o efendinin kölesi gibi görünen ama aydınlığın, ışığın
rengi beyazın olanca eriticiliğiyle efendiyi köleye çevirmeye muktedir Aslı.
İlk bölümden itibaren Ferhat’ın içindeki siyahı ağır ağır eritiyor Aslı.
İsmiyle müsemma Ferhat önüne geleni yenerken, her girdiği mücadelede üstün olan
tarafken, Namık dahil etrafındaki tüm otoritelere karşın tüm bünyelerin tek ele
geçireniyken hatta bu özelliklerinin tamamını ama Namık’a başkaldırı ama
Aslı’ya daha ilk anda kayıtsız kalamamasıyla adeta manifestoya çevirmişken;
asıl olandan gelen, en berrak, en katıksızdan süzülüp hakikatin anlamı olan
Aslı’nın o hakimiyeti başta zorunlu kabulden yavaş yavaş sıyrılıp Ferhat’ın
evrenini hakikate boyaması süreci sanırım ilgi çekici.
Ferhat da Aslı da kendi
hikayelerinin bedel ödeyenleri, sevdiklerine kavuşma telaşındayken bu uğurda
can verenleri. Hoş süreç o metafordan Güzel ve Çirkin’e dümen kırmışsa da
kendilerince kayıplarıyla, yaralarının ortak paydalarıyla daha çok bir bedel
ortaklığını fark etmeleri birbirlerine kapı aralamalarını sağladı sanırım. Hoş
Ferhat o çiftlikte saçlarını hikayesinin
ateşine inat suyla savuran, orman gözlü kadına en baştan ilgi duydu belki. Kıyamaması, koruma
çabası tüm kabalığına rağmen bundandı belki. Aslı’nın Ferhat’ın ilk olarak
durdurmak için sonra kurtarmak için akıttığı kanı belki aralarındaki aktin
kanla mühürlenişiydi belki. Belki , belki… İçinde ihtimal barındıran ama
ihtimalsizliği de çağrıştıran belki.
Taraflar arası vicdan-
vicdansızlık, iyilik-kötülük tanımlamaları siyahın ve beyazın mücadelesi gibi
devam ededursun her ikisinin de keskinliği birbirini anladıkça, gördükçe
azalıyor. Kuşkusuz karakterleri gereği bilenmeye müsait renkleri birbirini
kesmekten vazgeçtiği an başkalarını kesmeye başlayacaktır. Bu kesiş önce Namık’a
sonra da artık arada kimliksiz , kişiliksiz kim kaldıysa silip süpürecek geriye
kalanlar da kuşkusuz siyahla beyaz arasındaki uyumlu sarmalın içinde
kalacaklardır. Aslı son bölümde dedi ya “Ben insanları yaralarından tanırım.”.
Kuşkusuz Ferhat da insanları bakışlarındaki bulutların ardına sakladıklarından
tanıyor. O kadar uzun zamandır sırlarıyla yaşayanların içinde sırları göre bile
giden adam olarak kendi kötücüllüğünü kabullenişiyle bir nevi sırlara dahil
olmayan kendi ekseninde dürüst bir kimlik yaratan Ferhat sırları olmayan varsa
da başkasına zarar vermekten uzak kendi acılarına düğümlenen Aslı’nın gözlerindeki
tertemizlikten bildi belki Aslı’yı. Tanımak ve bilmek. Bilmek tanımaktan ötedir
derler. Ruhun bilir, duygun bilir, kalbin bilir. Tanımaksa akla, gözleme,
deneyime dayalıdır. Biri bilir öteki tanırken hikayede aşk da şiddetini artıracaktır. Ferhat’tan yana zaten
kopup gitme haline dönüşen korku denilen en
uzağında tuttuğu duyguyu çağırmasıyla ruhunda çatırdama yaratan aşk,
Aslı da daha çok bir koruma kollama refleksiyle gelişiyor. Ardından gitme,
bırakmama, sürükleniş gibi. Son duyduklarıyla Aslı’nın Ferhat’a karşı koruma
duvarı da yıkılınca üstüne Namık tehlikesi en saldırganından Aslı’yı vurmaya
kalkışınca Ferhat o buzdan ateş duygularını nasıl kontrol eder diye sormak
gerek.
Aslı-Ferhat aynılık içinde
başkalık barındıran , gürültünün içinde tek ses olabilen, tek mimik tek jestle
aslında denmek isteneni hisseden , durmak istedikçe istemeden koşan bir aşk. Kendi
kendilerine itiraf edemeseler de Namık’tan Cem’e tüm hikaye kahramanları
tarafından aralarındaki elektrik fark edilen bir çift AsFer. Duyguları
kabullenmeden kolay, peki kabullendikten sonra ne olacak? Ferhat Aslı’nın
benliğindeki Beyaz’a teslim olmak istese de evrenindeki konumu buna izin verecek
mi? Aslı’ya teslim olmamak adına kaçmaya
ya da kovalamaya bile kalksa içindeki düğümün merkezi onu çekerken
olmayı kabullendiği şeyden ne kadar uzaklaşabilecek? Diğer taraftan Aslı
inandığı değerlerin tamamına karşı bir düzenin temsilcisi olan Ferhat’a nasıl
teslim olup onu ve olduğu, olmak zorunda kaldığı şeyi kabullenecek? Aşk her şeyi silip temizler belki kalpte ama
ya değerler, kurallar, inanılanlar ne olacak? Asıl çatışma bundan sonra
başlayacak sanki.
Son olarak; sana her baktığımda
gördüğüm benim. Kendimi görme umudum olmadığı halde göreyi umduğum ama bir
taraftan da görmekten korktuğum. Sana her baktığımda hissettiğim benim. Hissetmeyi
beklemediğim, hissetmeyi istemediğim ama hissettikçe kapıldığım. Ben kimseyle
biz olmadım. Olmayı umduklarım oldu belki ama olmadım. Seninle değil biz, sen
ve ben olmayı aynı bağlaçla buluşmayı bile ummadım. Ummak ne sen ve ben ne
virgülle ne bağlaçla bağlanabilirdik. Oysa şimdi tüm bağlayıcılardan öte bir
bizliğe giderken korkuyorum. Kendim için değil senin için.
Emeklere saygıyla…
UmayMasal
Not: @muge_muge ye ithafımdır.