27 Ekim 2017 Cuma

Meryem-13

Sır Düğümü
*‘‘Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında’’
Savaş- Nihayetinde belleğimde bizi huzursuz edecek bir hakikat varsa tüm hakikat arayışlarıma rağmen sende durmuş saatin akrebi gibi o hakikati durdurur ve seni o hakikatin şerrinden korumak adına susarım. Derdim bazen gerçekliği saklamak değil sadece gerçekliği eksik anlatmak. Kaldırabileceğinden fazla yük yüklenmene mani olmak ve belki sırtımıza binen yüklerden benliğimize sızan , yüzleşmeye korktuğumuz duygudan korunmak.
Meryem-Beni anlarsan diye korkuyorum. Çevrelendiğim onca sırra inat sır kalmaya devam etmeye çabama inat ya beni anlarsan diyorum. İçimdeki benim bile tanımlayamadığım o özneyi tanımlarsan ve sırrımı ifşa ettiğinde değersizleşirsem gözünde. Çünkü sır değil mi bizi başkasında temellendirdiği gibi başkasının bizi anlamasını da temelden önleyen. Aramızdaki imkansız mesafe sen sırrımı öğrendiğinde aşılır mı? Bütün ötekiliğim aslında bir senlik olur mu? Ben ki bu sırrı sana söyleyen olursam artık o mesafeyi adımlamaya talip olduğumu anlar mı hakikatin tüm acısına rağmen ruhun?
Oktay- Ben obsesif değilim. Duvarlar yamuk aslında. Sırrım var. Sende gizli. Tüm dışarda bırakılmışlığım, istenmemişliğim, kapı önünde beklemişliğim, kovulmuşluğum, mahrum bırakılmışlığım gibi. Bu sır beni sana ince bir pamuk ipliğiyle bağlıyorken ruhumun uçurma gibi senin elinde salınmasına neden oluyor. Sırrım zamanla bir güce, bir içeri alınma, kabul edilme  çağrısına dönüşürken o şeyle yani koşulsuz güçle temas çağrısına dönüşüyor. Sen, o ipliği elinde tutan sen , hem tüm o gücün asıl sahibi hem o gücün farkındalıksız istemeyeni. İp de o ipi tutan elin de  benim.
Meryem’in bu haftaki bölümünde karakterlerine bir bakıştı bizce. Sizin hayal evrenize uyar mı uymaz mı bilemiyorum. Ancak Savaş’tan Meryem’e oradan Oktay’a tekrar Savaş’a Meryem’e derken seken hikayede ciddi  kırılmalar var. Meryem’in Gülümser’in kimliğini öğrendikten sonra yaşadığı hayal kırıklığının Savaş ve Gülümser’de bıraktığı acılı iz kuşkusuz Güçlü’nün desteğine rağmen derin oldu. Savaş’ın kayıplara dair pişmalıkları Sevinç’e kadar uzandı. Savaş Sargun olmasının tüm bu kaderleri birbirine bağlarken aslında felaketlerin pimini çektirdiğini de düşündüğünü biz seyirciyle paylaştı. Öfke ve nahifliğin kılıç dövüşü olan SavMer’in aslında felsefe olarak ne kadar benzer olduğunu da gördük böylece. Meryem  kırılmışlığını Oktay’ın yaklaşma çabalarının gölgesinde yaşayadursun kuşkusuz Savaş’ta Meryem’in ne noktaya geldiğini görmek adına ilginçti sahneler. Meryem de ne işin var o arabada nidalarına cevaben Oktay’ın geçmişi hortlatma hallerine prim vermedi ve o arabaya bir daha binmeyeceğini de sağolsun söyledi. Oktay elinde bozaları kalakaldı.
Savaş ve Meryem’in  yaşadıkları güvensizlik sorunu daha sıcakken, derine işlememişken Selma’yı bulma peşine düşmeleri güzel bir kırılma olmuş. Burcu’nun Güçlü’deki Savaş’ın ne olduğunu anlaması, Güçlü’nün ruhundaki inceliği görmesi de bir bakıma kovalamacanın diğer güzelliği oldu. Kovalamaca demişken süresinin uzunluğu gerçekten gereksizdi. Her neyse Meryem’in kafasına dayanan silaha onu bırak beni al diye yaklaşan Savaş , Meryem’in güven sorununun yarasına bir bant daha yapıştırdı. Hoş Savaş’ın vurulmasına müsade etmeyen Meryem’le Savaş’ın o sahnedeki hali de kendileri hariç herkese aşikar durumun ilanı gibiydi. Savaş’ta Meryem , Meryem’de Savaş artık Hayat. Ailesiz kalan Meryem için Savaş, ailesi hiç olmamış Savaş için Meryem eve dönüşmek üzere sanki. Bu durumun ayak seslerini duyan Oktay’a gelince Savaş’ı öldürtmeye kadar varan takıntılı ruh halindeki sarsıntının kaynağı ne kadar Meryem düşünmeden edemiyor insan. Gözünü kırpmadan sekiz yıla mahkum ettirdiği Meryem ne noktada bu kadar değerli oldu? Geçmişle bağım dese de o geçmişin parçalarından annesini bile hiçe sayan Oktay aslında hep kıskandığı hayatın parçası olmayı reddeden Savaş’la mı mücadele ediyor? Derin’in dediği gibi Savaş olmak derdinde olduğundan mı birden Savaş’ın sahip olduklarından o da vazgeçip Savaş’ın istediklerine odaklanmayı tercih etti? Kavgası aşk için mi tüm takıntısıyla harmanlı yoksa asıl derdi rekabet mi? Beliz ve Berk hikayesi, kaza hikayesine oradan Yurdal Sargun, Derin Berker ve aile sırlarına da eklenince üzerine tüm sırlar Oktay’a düğüm olunca bakalım bu takıntılı, kimlik kaç kimlik daha doğuracak Oktay’da. Oyuncu da müsait olunca kuşkusuz Oktay’ın geliştireceği kimlikler korkutucu.
Diğer taraftan Meryem ve Savaş’a oranla daha makul bir ilişki içindeki Burcu ve Güçlü de başroldeki çift kadar alımlı ekranda. Birbirine benzeyen yapılarıyla, sahiplenme duygularıyla hem aşkta hem savaşta güçlüler. İkisinin atışmaları sıkıntılara mola, aşklarını yaşama biçimleri ise başrol aşka o kadar zıt. Meryem Savaş ne kadar sırsa , Güçlü Burcu o kadar net. Meryem Savaş ne kadar sözcüklerden uzaksa Güçlü Burcu o kadar söyleyişli. İtiraf olmasa da her sürtüşmeleri itiraf, her kavgaları sevda.
Meryem Gülümser’i ve dolayısıyla Savaş’ı muhakkak affedecek. Süreç ne olursa olsun sahte olanı hisseden kalbi gerçeği de ayıracaktır.  Oktay’ın her hamlesi gibi azmettirme hamlesi de Meryem’i Savaş’a ; Savaş’ı Meryem’e sürükleyecektir. Bu kez ciddi bir sonuç umalım.
Son demde; zamanı öldürmenin en yaygın yöntemi şikeyettir derler. Şikeyetim yok çünkü senli zamanlarda , devam etsin  istemiyorum akreple yelkovanın kovalamacası. Dursun , ölmesin zaman. Sen yanımda bana bakarken gözlerim gözlerine değmesin diye uğraşırken ben zaman canlansın.
*Cemal Süreya
Emeklere Saygıyla...
                                                                                  UmayMasal

        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder