“Gösterişli bir dekorun
arkasında üşüyen bir çocuğum ben,
Kibirli bir dünyanın içime
sakladığı korkularla,
Sen gelene kadar bilmedim
kimdim ,neydim,
Sarmasaydın yüreğimi o
minicik ellerinle ,
Buz tutmuş vicdanım konuşmazdı.
Şimdi sen gidiyorsun ya,
gitme.
Gözlerini alma benden ve o
minik ellerini yüreğimden,
Seni sevmek, sevmek değil
sadece seni.
Seni sevmek, nefes almayı
sevmek, hayatı sevmek.
Gitme.”
Eğer kibirli yani kendisini üstün gören , diğerlerini anlamayan ve çaba
göstermeyen birini görürseniz onun bebekliğinden başlayarak yok
olma, silinme, bastırılma, dağılma korkuları çekmiş, güven hissi zedelenmiş ,
yalnız bir çocuk olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kibirli olmanın efsanelerdeki
karşılığı sevilmemek, nihayetinde kaybetmek olarak tanımlanırken aslolan kibrin
lanetinin altını çizmekti belki. Sebeb-i girizgah yine Gülperi’nin Süper Babam
bölümü. Bana göre geçtiğimiz haftadan itibaren altı çizile çizile gelen kibir
lanetinin getirdiği sonuçların kalem kalem işlendiği bir bölümü geride
bıraktık. Ağır aksak belki geçti bölüm Kadir’in hayati tehlikesi iki saat on
dakikalık bölümlere özgü ağdalı yaklaşımla yansıtılamadı belki, bunun karşılığı
olarak reytinglerde istenen alınamadı ama ne olursa olsun hikayenin tabanında
başından beri var olan geleneksellikle soslanmış hiyerarşiye başkaldırma
aksında Kadir’in başlı başına temsil ettiği değerlerle Dede Taşkın ve Eyüp’ün
temsil ettikleri arasında sıkışan Hasan’ın patlayan silahla damarlarında akan
kibrin lanetini an be an yaşayışı çok güzel anlatıldı bana göre. Kuşkusuz hep
söylediğim gibi ,genele anlatmak açısından alt mesajlardan çok açık net görüntüler ve diyaloglar olmalı. Hatta
korkarım beni yorsa da bazı noktalarda duyguları kanırtmak gerekiyor. Çünkü acıyı
anlamaktan çok hissetmeye kodlanmışız. Bu noktada anlamlandırmak ya da
altında ne var diye bakmaktan ziyade onu
duyumsamak istiyoruz. Neyse burda virgül. Bölüme gidelim, bizce bize göre
bakalım.
Geçen hafta Hasan ve Gülperi’nin ortak çabası, şaka şaka ortak hatası
sonucu vurulan Kadir Aydın’ın yere yığılmasında kalmıştık. Kadir’i vurmanın
şokundaki Hasan’ın şaşkınlığı, Gülperi’nin korkusuyla hastaneye kadar geldik. Sonrasında
Gülperi’nin bu hikaye açısından asla tartışmaya açık olmayan anneliğiyle Hasan’ı
koruma telaşının yol açacağı sıkıntıların ilk düğümünü attık. Artemis’in
babasının durumunu öğrenmesinin yaşadığı acıyla gözümüz dolarken, Hasan’dan
umduğu ama alamadığı desteği Bedriye ve Can’dan almasıyla aile olmanın acıları paylaştıkça
mümkün olduğuna virgül atıldı. Burada parantez Ezgi Gör inanılmaz bir
performans gösteriyor. Bölüme dair bulunduğu her sahnede devleşen Güneş Kız
Artemis’e öyle inanarak ruh veriyor ki gözleriniz onunla beraber nemleniyor,
onunla gülümsüyorsunuz. İlerleyen yıllarda sanat ve oyuculuk adına çok güzel
şeyler yapacağına inancım tam genç kızımızın. Takipçisi de olacağım. Gerek
Timuçin Esen’le sahnelerinde baba kız aksında gerek Burak Dakak’la Artemis
Hasan olarak öyle inandırıyor ki genç kızın duygularına keyifle izliyoruz
kendisini. Parantezi kapatalım. Hasan’ı korumakla Kadir’i kaybetmek arasında
kalan Gülperi dedesine emanet ederken Yakup Taşkın’la ciddi bir şekilde
hesaplaştı. Ağalık sistemine de yönelik bu hesaplaşmada Hasan’a o silahı
vermekle , yıllarca genç adamı manipüle ede ede kibrin, nefretin kucağına atan Yakup
Taşkın’ın aslında tüm olanlardan sorumlu olduğunu da haykırdı. Hasan’a gelince
abi dediği, abiliğe seçtiği, kızsa kırılsa asla zarar vermek istemeyeceği bir
adama zarar vermenin vicdani yüküne o adamın sevdiği kızın babası olmasını
ekleye ekleye yandı tutuştu. Artemis’in yanında olmak istemek, ama yaşadığı
travmayla darmadağın olmak üstüne birini neredeyse öldürecek olma gerçeğiyle
yüzleşmek ve tüm bunların düğüm olup Artemis’e duyduğu aşka bağlanması Hasan
açısından korkuç bir yük oldu bölüm boyunca. Kendisini arayan Artemis’in
resmini gördüğünde tıpkı ona Artemis’le arasında bir şey olup olmadığı
sorulduğunda yüzüne yerleşen acı gülümsemeyle bakıp o telefonu açamamanın ağırlığını
omuzlarında fotoğraftaki Artemis’in hep okşadığı yanağını okşaması genç kıza
duygularının nasıl yüksek bir perdeden çaldığını anlamak açısından da ipucuydu.
Hasan Artemis’i çok seviyor. Yaşadıkları tüm kargaşalara rağmen , bazen çatışan
düşünce biçimlerine rağmen hatta etraflarında dolaşan Şeyma ve Eyüp gibi ben
merkezci deliliklere rağmen öyle seviyorlar ki birbirlerini, Hasan’ın kanayan
vicdanına rağmen ayakta duran kimliği, dayanma becerisi Artemis söz konusu
olunca çöküp tuz buz oluveriyor. Kaldı ki Kadir’i vurmanın vicdani yükünü
taşırken kaçmayı onursuzluk sayarak teslim olmadan önce Artemis’le konuşmaya
karar vermesi işte tam olarak bu aşkın büyüklüğünden.
Artemis ve Hasan’ın yüzleşme sahnesine ayrı başlık açmak gerekiyor
sanıyorum. Artemis’in gece dışarı
çıkmasından şüphelenen ve Kadir’e yönelik hırslarını kızına aktaran Şeyma’nın
gölgesinde olsa dahi çok sağlam bir yüzleşme izledik. Ezgi Gör ve Burak Dakak’ın
karşılıklı her sahnelerinden tamamlayıcılıkları, birbirlerinin oyunculuklarını
yükseltmeleri , aralarındaki kimya ile sahne bölümün en güçlü sahnelerinden
oldu. Artemis’e babasını vurduğunu söylerken darmadağın olan Hasan genç kızın
tepkisiyle parçalandı. Artemis tam da düşündüğümüz gibi Hasan’a kızdı, kırıldı
babasının hayatını tehlikeye attı diye ama onu “yüzünü görmek istemiyorum”
noktasına getiren Hasan’ın onca uyarıya rağmen , Artemis’in kalbiyle ona
uzattığı ele rağmen, Artemis’in elini tutmak yerine silah tutması. Artemis tıpkı aylar önce
babasına katil diyen Hasan’ın karşısında uzak duralım dediğinin çok ötesine
geçti bu kez kırgınlığının çok üstüne çıkan öfkesiyle. Hasan’ı yine aylar
öncesindeki sahne gibi arkasında bırakıp giderken onu sekiz şiddetinde yıkmayı
başardığını bile görmeden , fark etmeden gitti Artemis . Hasan ise Artemis
giderken önce “Ne” diyerek durumu algıladı sonra “Çilli” diye sayıklamaya
başlayarak yere çöktü. Bu sahnede anladık ki Hasan tanıştıkları ilk andan beri
yanında duran Artemis’e o kadar inanmış, o kadar teslim etmiş ki kendisinİ “Her
şeyim”dediği kızın babasını dahi vurmuş olmasının o bağı zedelemeyeceğine
inancı tammış. Hasan ne yapmış olursa olsun yanı başında
duran Artemis’i sadece bir kez kaybetme ihtimaliyle karşılaşan Hasan orda dahi
Artemis’in sevgisini kaybetme ihtimaliyle karşılaşmadı. Oysa babası kırmızı
çizgisi olan Artemis çekip gittiğinde tam da bu kayıplık duygusuyla kalakaldı Hasan.
Çöktü, yıkıldı. Sonrasında sorumluluk duygusunun, vican azabının ve Artemis’i
kaybetmenin yarattığı hisle teslim olmaya giden Hasan’ı durduran yine Artemis’in
ona kıyamaması ve Kadir’in babalığıydı. Hasan bir kez daha Kadir’in
affediciliğine sığınma fırsatı buldu. Hayatının en kötü olayının hayatının
kırılması olacağına dair izlerle , aile olmakla sarıp sarmalandı. Ara ara
Artemis’e kayan kaçamak bakışlarının karşılık bulmamasına rağmen, ki bu konu
biraz daha belirgin gösterilmeliydi, Hasan huzurla kucağına saklandı annesinin.
Şeyma ve Eyüp’ün artık bir parça zorlamaya dönüşen entrikaları nereye vardırır
bilemesem de umuyorum haftalardır mevzusu konuşulan okula dönüş Hasan açısından
gerçek olur. Hali hazırda Artemis’le kırılgan hale gelen ilişkisi de cepte
olarak Hasan’ın okula dönmesi çatışma açısından da besleyici olabilir. Hasan Artemis’ten
vazgeçmeyeceğini net bir şekilde ifade etti ki asla vazgeçmemeli. Son haftaya
kadar her şekilde aşkları için mücadele eden Artemis’ken artık mücadele edip
aşkla büyümesi gereken Hasan diye düşünüyorum. Buraya parantez; iki haftadır
Hasan’da varolan el titremesi ve Artemis onu bıraktıktan sonra başının sağ
tarafını tutması umuyorum refleksif düşünülmüştür. Hasan’ın onca yükten sonra
hastalanması asla şaşırtıcı olmayacaksa da ne yazık ki finale yürüdüğünü
hissettiğim hikayede Hasan’ın yaşının dertlerini çözdüğü, Artemis’le yol
bulmaya çalıştığı, aşkına sahip çıktığı, bu aşkla büyüdüğü süreçleri görmek
istiyorum. Kısıtlı zamanlarda ArHas’ın gencecik heyecanlarını da dramların
arasında izleyebilmeyi diliyorum. Çekingen tepkiler yerine aşkı için net
tepkiler veren Hasan , Selen’in tacizlerine karşı aşkını net bir şekilde
savunan halini görmeyi diliyoruz. Keza Doruk konusunda da benzer bir tavrı
Artemis’ten umuyorum. Farkındalığı yüksek bir Arhas hikayelerinin tamamlanması
adına beklediğimiz bir şey. ArHas’ın derin ilişkisinin korunması da cabası tabi.
Diğer taraftan hala Kadir’den habersiz işler yapmaya devam eden Gülperi’nin de
oğlunu koruma motivasyonuyla hangi noktada nereye sürükleneceğini de öngörmek
zor. Kendi adıma derinleşemeyen Kadir Gülperi evliliğinin de eksiğinin
diyalogsuzluk olduğu düşünülebilir.
Kibirden affetmeye bağlanan hikayenin sonunda Arhas ve Bedriye’yi okul
yolunda, Gülperi’yi karakol önünde bıraktık. Hasan “Senden vazgeçemem” dediği
Çillisinin ardından bakarken Gülperi de Eyüp’le karşı karşıya kaldı. Artemis açısından
kavram kargaşaları ve affedemem arasına sıkışan aşkı gözlerinden okunsa da bir
süre bastırılacak gibi. Hasan açısından da geçen haftaki mesafeli tutuma inat
yapar gibi yakın daha yakın mottosunu benimseyerek Artemis’i sarıp sarmayacak
bir anlayış benimsenecek gibi. Göreceğiz. Baba olma sorgusunda sınıfta kalan
Eyüp’e inat her hafta sadece kendi kızına değil Hasan’a , Can’a , Bedriye’ye de
baba olmayı başaran Kadir’in babalık sınavları da bitmeyecek gibi. Korkarım Selen’in
de üstün çabasıyla tehlikeli hale gelecek Bedriye ve Mehmet sorunsalı da aile
açısından sıkıntılı durumların habercisi gibi. Süper baba olmak zor.
Hamiş: Affetmek özgürlüktür. Affetmek hayatla kavganda güçtür, o gücü
avucuna alıp onunla savrulmaktır. Sevgili affet ki, gülümseyebileyim yeniden. Affet
ki modern zaman masalının ortasında sana yeniden sarılabileyim. Çünkü sarılmak
sana devrimdir.
UmayMasal
Düşük reytinglerden sonra bunu okumak çok iyi geldi teşekkürler
YanıtlaSil