“-Rengin ne senin?
-Bilmiyorum ki, rengi olanı katalogluyorlar
zaten. Renginden rahatsız olanlar oluyor. Renksiz olmak daha iyi belki.
-Ama renksizlik, varlıksız olmak
değil midir?
-Hayır! Renksizler yığını içine
girip kendini güvene almaktır.
-Var olmadan ne manası var?
-Eee senin rengin ne?”
Selam sevgili okur. Renklerimizi gri,
siyah ruh hallerine teslim ettiğimiz günlerden birinde ümidimizi kaybetmeme
telaşındaki şahsi hikayelerimizden kopup geldiğimiz seyir defteri EfYam’a
yeniden hoş geldiniz. Haftalık 140 dakikalık toplam süreli aksak hikâyenin yine
haftalık beş dakikasına sığışmaya çalışan ama sığmayıp taşan, tepesine vurulsa
da her seferinde Efsun’dan sopa yiyen Yamaç misali ayağa kalkan, sersemlese
bile bir yerinden tutunmaya devam eden, her hafta hakkında sadece bölüm akşamı
yüz bin twit atılan aşk hikayemize bakış atma yolculuğunda takıl yine peşime
gidelim. Belki kendinden bir şey bulursun kim bilir?
Bu hafta Efsun ve Yamaç sahneleri
toplamda yedi dakikayı bir parça aştı sanıyorum. Ama bölüm başlarındaki trajikomik
kavga sonrasında yumrukların, tokatların gerçekten konuştuğu sahnenin sebebi
malum Efsun olduğu için oradan başlayalım incelememize. Yamaç Efsun’u zindanda aldığı
ilaçların etkisi ile kendinden geçmiş bulduğunda Efsun’u kaybetme korkusu
tetiklenmişti geçtiğimiz bölümlerde. Bu hafta işin peşini bırakmadığı, olayın
müsebbibini bilmekle beraber elinde kanıt olmadığı için harekete geçmediğini
ama Efsun konusundaki endişesi nedeniyle de önlem aldığını gördük. Feyyaz’ın
muhbirliği ile Efsun’a ilaçları getiren adamı kıskıvrak yakaladı ve azmettiricilerinin
önüne tekme tokat döverek iki konuda gözdağı verdi. Bir sizi yakalarım kaçışınız
yok iki ve daha önemlisi bir daha asla sevdiğim kadına dokunmaya kalkmayın. Efsun,
Yamaç’ın hem yarası hem şifası. Çukur’la ilişkisinde bir emanet zinciri var. Kurtulamıyor.
Kurtulmayı düşünmüyor. Düşünemiyor. Ama Efsun Yamaç için derin çok derin,
damıtılmış bir sevda. Hatalar yapsa da Yamaç Efsun’u kendi ruhundan damıta
damıta sevdiği için Efsun’suzluk nefessizlik. Yamaç’ın Efsun sevdası rengarenk
ama en çok yeşil. Çünkü Efsun hayat, Efsun toprak, Efsun su, Efsun gülümseyiş
onun için. Efsun Yamaç için Ahmet Arif şiiri gibi. “Açardın, yalnızlığımda/
Mavi ve yeşil/ Açardın/ Tavşan kanı, kınalı berrak/Yenerdim acıları, kahpelikleri…
Evet Yamaç her türlü kahpeliğe, sırtına
yediği onca bıçağa rağmen ayakta. Çünkü onun bitimsiz yalnızlığında açan mavi-yeşil
gözler var. Ustura gibi keskin ama sadece Yamaç’a aşkla bakan gözler.
Yamaç amcasına verdiği gözdağının
ardından eve geldi. Kapıdan girdi ve Efsun’a seslendi. Cevap alamadığı anda da travmatik
korkusu devreye girdi. Tıpkı Çağatay aradığında koştuğu gibi, tıpkı zincirli
kapının kırık olduğunu fark ettiği gibi koşarak Efsun’la kendisine ait yatak
odasına daldı. Efsun’u gördü ve onu kucaklayarak yine burnunu onun boynuna
gömerek nefeslendi. Efsun onun kalbine elini koyduğunda, ki bunu yapabilen tek
kişi Efsun, Yamaç sakinleşti. Ona bir şey olmasından korkusunu, korumak için
elinden geleni yaptığını anlattı bir çırpıda ama sesindeki tını, yüzündeki
ifade gösteriyordu ki Yamaç Efsun’u koruyamamaktan korkuyor. Bu onun en büyük
korkusu. Zavallı çocuk. Sevdiği kimseyi koruyamadığının farkına vardığında veya
aslında sevdiği herkesi koruması gereken düşmanın aslında Çukur’un kendisi
olduğunu anladığında ne yapacaksın acaba? Neyse. Yamaç korkusundan Efsun
sayesinde sıyrıldığı an Efsun’un iyileşme sürecinde belirgin bir ilerleme
olduğunu fark etti. Buradan sonrası tamamen Queen Kent topuk seslerinin uzaktan
çınlayışı. Bize tamamen döneceğine inancım çok önce bitse de uzaktan da olsa o
sesi duymak inanılmaz güzeldi. Yamaç’a kendisini iyi hissetme nedeninin Sultan
Hanım’ı evden atması olduğunu döndürmeden, dolaştırmadan söyledi. Ben sahnede zerre
pişmanlık görmedim. Sadece Yamaç’ı üzmekten imtina eden bir tavır vardı Efsun’da.
Kaldı ki “Kızdın mı?” diye sorarken kızgınlığına da hazır olduğunu söyledi bence.
Yamaç ise annesi ve Efsun arasında olanlara üzülse de Efsun’a hak verdiği için
hatta tam da olması gerektiği gibi Efsun ve Masal’ın yaşadıklarının müsebbiplerinden
olan annesine öfkesi geçmediği için belki iyi yaptın demedi ama sana kızamam
dedi. Efsun ve Yamaç’ın en sevdiğim taraflarından biri baştan beri en
konuşulamaz konuları konuşabilme becerileri. O kadar zeki, birbirini tanıyan,
tamamlayan bir çift ki EfYam diyalogsuzluktan saçma sapan hallere sokulmaları
hala üzüyor beni. Çünkü saçmaydı. Saçma ötesiydi. Efsun intikam duygusunun onu
rahatlattığını söylerken Yamaç’ın “Olur öyle!” diyebilmesi, Efsun ilk intikam
hikayesinin hezimete uğrayan sonunu hatırlatırken Yamaç’ın kafa sallaması… Gerçekten
ikonikler. İşin garibi hala onca saçmalığa rağmen ikonikler. Sonraki EfYam sahnesinde
ise küllerinden doğmaya çalışan ama yazarı tarafından hala baltalanmaya devam
eden EfYam tutkusuna şahit olduk. Efsun hala kurtulmaya çalıştığı
bağımlılığıyla savaşırken her şeyi başlatan, ikisinin de hayatını daha çok
acıya sürükleyen Kulkan’ın fotoğrafını Yamaç’ın cebinde gördü. Efsun’un
intikamcı haline hak verse de onu bu şekilde görmekten hoşlanmayan Yamaç’ı
Kulkan’ı bulmak konusunda ikna etti Efsun. Zaten haftalar önceden bildiğimiz
olay sanırım haftaya gerçekleşecek. Kulkan’dan intikam alınacak ve yeni bir
süreç başlayacak. Bu sahnede Queen Kent manipülasyon becerisini yeniden görmek de güzeldi. Hoş Efsun ister Yamaç yapar. Manipülasyona gerek yoktur. Gelelim son ve bana göre bölümün en ilginç sahnesine. Ağlayarak
affedilmeyi bekleme, diyerek babaannesini harekete geçiren Akın belki yoktu ama
kalan Koçovalıların neredeyse tamamının ellerinde bohçalarla Efsun’un kapısına
dayandığı sahneyi eğlenerek izledim. Cumali ve Damla ile paylaşılsa da Yamaç’ın hanesi olan evin
kapısından giriş izin merciinin Efsun oluşu, Sultan’ın İdris’e ait emanetleri
Yamaç’a, kendisine ait emanetleri Efsun’a getirişine kadar her şey çok
sembolik. Sultan baştan beri hayatlar harcayan bir kadın. Asla da hatalarıyla
yüzleşmemiş, yüzleştirilmemiş. İlk kez geri adım atıyor. Selim'in misyonunu devralan Akın'a selam ve sevgiyle. Ama bir taraftan bunun sebebi bence ilk kez kendisinden
güçlü bir ruhla karşı karşıya oluşu. Efsun yıkık da olsa bir Queen hatta tanrıça. Ne demiş eskiler; bükemediğin eli
öpeceksin. Dilerim sağlam bir özür sahnesi yazılmıştır onca insanın önünde. Gerçi Sultan'ın bu ruh hali bir parça acaba ölecek mi hissi de yaratmıyor değil hikayede ama neyse.
Son demde; Yamaç ve Efsun
hikayesinde Yamaç’ın yaşamak için bir sebebe ihtiyacım var cümlesinin cevabı
olarak başlayan paragraf kocaman bir destana doğru gidiyor. Sonuna altı hafta
kala ne izleyeceğimiz kadar ne kadar izleyeceğiz kaygısı cebimde Tilya Damla
Sönmez ve Aras Bulut İynemli için dileğimi bırakıyorum yazı sonuna. Dilerim sizlerin
şahane paslaşmanızı, uyumunuzu, EfYam’ı EfYam yapan enerjinizi değerlendiren
birileri en kısa zamanda sizi bizle buluşturur. Zira eksik gedik biteceğiz bu hikâyede
biliyorum. En azından sizle bambaşka ama ikiniz üzerine kurulu bir hikâyede
buluşalım. Aşkla…
Hamiş: Çokça yeşildik, bir parça
da turuncu. Ama renginden rahatsız olanlardan olmadık hiç. Gülmekten de
korkmadık biz ağlamaktan da. Kimse bizi bir kataloğa sığdıramadı. Kaçtık. Rengini
silenlere, sadece hoş görünmek için flulaşanlara inat keskin kaldık. Ben olduk
ama çokça biz olduk. Çünkü biz her renkten bir parça ama çokça yeşil biraz
turuncuyduk.
UmayMasal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder