Affetmek “AŞK”
*“Ormanda yolunu yitirmiş
çocuklar gibi terk edilmişlik içindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen
benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun, ne de ben seninkileri. Ve senin önünde
kendimi yere atsam , ağlasam ve anlatsam bile , biri sana cehennemi sıcak ve
korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda
da ancak o kadarını bilebilirsin.”
Aşk enleri eni aşk. Dünyaya kafa tutanı, olmazı olduranı aşk. Eskiyi
kazıyanı, suçları yok sayanı, kendini affedemeyeni, ruhunu dağlayanı aşk.
Gitmek isterken gidemeyeni, kalmayı isterken kalamayanı aşk. Aşk Hüsn’e aşık
olmuş. Ona varmak, onunla olmak istemiş lakin; engeller engeller. Başta da Hüsn’ün
babası. Neyse gel zaman git zaman sonunda razı olmuş evlenmelerine ama Aşk’a
demiş ki bir yolculuğa çıkacaksın. Tamamlarsan Hüsn senindir. Yok tamamlayamazsan
olmaz bu iş. Aşk aşkı için çıkmış yola. Neler aşmamış ki. Sonunda ateşten bir
nehri mumdan gemilerle geçmiş ve Hüsn’e kavuşmuş. Şeyh Galip’in hikayesinden
kısacık bir alıntıyla açtım bu hafta. Sebep diye bir şey yok aslında sadece
aşk. Bu hafta Meryem’i izlerken sırlar birer birer açıldı düğümlerinden ama
benim içimde hissettiğim aşktı. Meryem’in Savaş’a Savaş’ın Meryem’e aşkı. Büyüyen
ilk defa bu kadar büyük hissedilen aşkı.
Geçtiğimiz hafta namlunun ucunda dururken Savaş Meryem o namluya bakarken
kapatmıştık bölümü. Yola oradan çıktık yine. Meryem Savaş’ın canını yakarsa
diye geçen hafta atladığı silahın şarjörünü tamamen boşaltmış meğer. Kuşkusuz bu
sahnede en etkileyici şey Meryem’in Savaş’a sahip çıkışını gören Savaş’ın
Meryem’in aslında neyle tehdit edildiğini anlamasıydı. Savaş’ı Oktay’ı öldürme
noktasına getiren işte tam da bu farkındalıktı. Meryem’i acıtan ,susturan
durumun doğrudan Savaş’ın kendisine yönelik tehdit olması. Hepimiz Oktay’ın
Savaş tarafından hırpalanmasını oh olsun kafasında izlesek de yine o hırsla
kendinden geçme haline son veren aşk haliydi sahneyi güzel kılan. Savaş’ı
durduran gizliden, kapalı kutulara saklanmış sevgisinin Meryem’e ses buluşuydu.
Meryem’e doğrudan hiç “seni seviyorum” demeyen Savaş’ın aslında her zerresiyle
bunu haykırdığını Meryem duymuştu işte. Tam da bu yüzden Savaş Meryem’e “benim
ne istediğimi senden daha iyi kimse bilemez, kimi istediğimi...” dedi. Savaş ve
Meryem arasındaki motto tam anlamıyla gözlerle konuşmak çünkü. Söylemeden bilmek,
dokunmadan hissetmek. Oktay’ın yaptıklarının bir kısmı birer birer ortaya
çıkarken Meryem de uzun zamandır kendisini hazırladığı itirafa doğru yürüdü. Burada
daha önce de yazdığımız gibi Meryem ve Savaş’ın aşkı henüz bir ilişki değil,
aralarında her geçen hafta tırmanan bir aşkın olması ve devamında yaşanacak
ilişki için o sır zaten ortaya çıkmalıydı. Şükür çıktı. Şükür her ne kadar yine
daha önce dediğimiz gibi Savaş tarafından çoktan anlaşılıp bilmezden gelinen
nasıl yüzleşileceği bilinmediği için ısrarla kaçınılan durum Meryem’in ağzından
netleştirildi. Savaş ve Meryem’in arasında gerilime neden olsa da ayrılığa
dönüşmeyecek bu sır bence. Çünkü Sevinç’in ve Savaş’ın çocuğunun katili olan
Oktay’ın aynı zamanda Meryem’in babasının da katili olduğunu öğrenmeleri
aralarındaki dengeyi yeniden kurdu kanımca. Meryem’in kendi vicdanına nasıl
yüklendiğini zaten hisseden Savaş birebir o yükün ağırlığını Meryem’den duydu. Şimdi
Oktay’ı vurmaya giden Meryem’i tüm kırgınlığına tüm öfkesine rağmen
bırakmayacaktır. Çünkü Oktay bir şekilde kurtaracak paçayı. Hatta bu noktada
küçük bir tahmin Sevinç’in ölümüne sebep olan kazayı gerçekten Oktay ve Meryem
mi yaptı yoksa Sevinç başka biri muhtemelen Yurdal tarafından mı o hale
getirildi. Kuşkusuz Sevinç’i o halde orada bırakan ve tam bir seri katile
dönüşen Oktay suçlu. Ancak bence olayın bir tarafı bilerek açık bırakıldı. Neyse
devam... Savaş Meryem’in itirafı sırasında ona onu sevdiğini söylemek istedi. Tahmin
ettiği hatta belki emin olduğu gerçek yüzüne vurulmadan o cümle çıksın ağzından
istedi. Belki derinden derine Savaş’ın affediciliğine kalbine sığınma umudu
taşıyan Meryem gibi o da o cümleyle Meryem’e bağlanıp kurtulamamak istedi. Meryem
konuşturmazken duyacaklarının acısı çökmüştü gözlerine tam da bu nedenle Savaş’ın.
İtiraf sahnesi gecenin iki önemli
anından biriydi aslında. Savaş’ın yıkımı bilemesine rağmen içinde kaldığı
durumu hazmedememesiyle. Burada küçük bir parantez. Ben Savaş’ın Meryem’e
kızgınlığı ya da kırgınlığının temelinde Oktay’ı saklaması olduğuna
inanmıyorum. Savaş zaten Meryem’in o katili sakladığını bile bile bu sevdaya
düştü. Hatta o katile bir zamanlar tüm kalbiyle bağlı olduğunu da biliyordu
Savaş. Meryem’in sevgisi uğruna hayatından vazgeçebilecek bir kadın olduğunu
hem katili saklama sürecinde hem kendisine beslenen sevdalanma sürecinde gördü,
bildi. Savaş’ın hazmedemediği Meryem’in Oktay’ı sevmiş olması aslında. Onca acıya
sebep olan , karakteri beş para etmez bir adama, hatta birebir Savaş’ın şahit
olduğu taciz olayı dahil acımasızlığı ayan beyan ortada olan adama beslenmiş
sevgi Savaş’ı dağlayan. Bir taraftan da kuşkusuz koskocaman bir kıyasın
içindeyiz. Gülümser Anne’nin “sev Meryem’i eski sevdana halel gelmez” demesi
bir yana Savaş Sevinç’le yaşadığının aksine Meryem’le koca bir ateş denizinde
mumla yüzmeye başladı. Tüm imkansızlıklara rağmen, tüm kaçınmalara rağmen tıpkı
kendi dediği gibi vazgeçilmezi Meryem. Kaçsa da kurtulması mümkün değil. Bundan
belki hücrede kızgınlıkla onu görnek istemediğini söylediği Meryem’i çıkar
çıkmaz sorması Güçlü’ye ve gidememesi Meryem’den, Meryem’in duyması muhtemel
gerçekle yüzleşmesinde yalnız bırakmamak için. Tüm bunlar Savaş’ın Meryem’de
büyüyen aşkının daha da keskinleşmesine neden oluyor işte. Kökleri sırlarla,
olmazlarla beslendikçe daha derine salıyor kendilerini. Meryem’deki aşka
gelince o zaten hiçe sayılma halinden geldiği için Savaş tarafından sevilmeye
çoktan teslim. Savaş olmadan da Savaş’ı sevebilecek kadar derin. Savaş’ı
korumak uğruna kendinden geçecek kadar meftun.
Yurdal’ın sırlarına, Berk’in Naz’ı kaçırmasına, Derin’in Savaş’ın Meryem
sevdasıyla yüzleşmesine,Beliz’in yediği tokada dokunup geçiyor dizi evreninde
bile olsa hakeden hakettiğini bulsun diyorum. Burcu ve Güçlü’ye bakınca da
iyiki varlar diyorum. Aşklarının tatlı huzuru bir yana Meryem ve Savaş’ı birada
tutmalarına iki iyi dedektif gibi tüm parçaları biraraya getirmelerine herkes
duygularında hırslarında kaybolmuşken oldukları yerde durma becerilerine selam
olsun.
Son demde; affetmek de affedilmek de aşkın doğasında var derler. Aşk varsa
kin kendine yer bulamaz, aşk varsa tercih kendisini kavuşmadan uzak tutamaz. Sevdalı
bulut uçma üzerimden sana dair ne varsa yağdırdığın çiğlerden. Üzerimde bıraktıkların
hazinem gitme. Seni sevmeyi unutmak diye bir şey yok, senden geçmek diye bir
şey yok. Susturma beni. Bırak ben de yağayım üzerine pul pul. Işıltımı bırakayım
ellerinde. Tut, bırakma. Parmak uçlarımdan tuttuğun ellerim ellerinde kalsın. Affet.
Ruhum huzurla sana aksın.
Emeklere saygıyla...
*Kafka
UmayMasal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder