derdimolsun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
derdimolsun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi-Derdim Olsun

“Her şey seninle güzel yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel bu toprak  bu taş bile
İçimdeki bu korku gözümdeki yaş bile
Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana
Her şey seninle güzel duyduğum ses bile
Yalnız içtiğim su değil aldığım nefes bile
Her şey seninle güzel bu yağmur bu kar bile
Yüzümdeki gözyaşının izleri onlar bile...”
“Gülperi” yeni bölümü yorumlamak için ekrana uzun uzun bakıyorum. Yazmayı sevenler bu hissi bilir. Durursun ve bakarsın sözcüklerini bulmak için. Zihnindedir o sözcükler ama ne diyeceğini bilememenin acziyeti kilitler hepsini. Anlatmak istediklerini yakalamak istedikçe kaçar sözcükler. Bakarsın, bakarsın. Sonra bir şey olur. Tılsım belki ya da o sözcüklere yetişmeni sağlayacak bir uçurtma ipi buluverirsin. İşte benim kaçma kovalama serüvenimde Eda Baba’nın yorumuyla dinlediğim Çiğdem Talu ve Melih Kibar şarkısı o ip oluverdi sözcüklerime. Ben de bıraktım uçursun o sözcükler beni gideceği yere. Artemis’in kendi gibi olan kırgınlığını yansıtmasındaki kendi olmama halinden geçtim. İçimde on yedi yaşındaki bir kızın baba aşkına tutundum, parçalanan ruhuma sağır annemin elini tutmaya çalıştım onunla. Sonra o elin beni kullanma becerisinde kayboldum. Kırılmışlığım parçalanmışlığa dönerken onların beni anlamaktan acziyetinde büyümekten korktum. Büyümek yalandı, öyleyse yalan büyüklüğe, doğru çocukluğu tercih ederdim. Ordan Hasan’ın kalbindeki fırtınaya savruldum. Yalanlarla örülü hayatımın tek dayanağı, utançların en beterini yaşattığımın annemin ruhuna tutunma telaşındayken nasıl yanıltıldığımı hissettim. Bulmayı umut ettiğim mutlulukta yön tayin ettiğim pusulam olarak seçtiğim adamın gizlice arkamdan iş çevirdiğini hissetmenin acısını duydum. Oysa en sevdiğimin sevdiği, babası olan adam , abi dediğim adam benim de tutunacak dalım olabilirdi bu hayat denilen kargaşada. Serbest bıraktım içimdeki fırtınayı kendi kendime çünkü eski Hasan değildim artık. Yakıp yıkmak nedir bile bile içime aktım. Susmadım belki ama gitmekten başka da yol bulamadım. Acıyan her zerremde sığınacak yer bulamamanın küçülmüşlüğüne hapsoldum. Durdum nefeslendim.
Hikayenin başa sarma sorunsalında içimden gelmeye gelmeye sorular bırakıyorum  buraya. Gülperi ve Kadir’in evliliğini eş zamanlı öğrenen Hasan ve Artemis’in biri kendine özgü biri ise tamamen karaktere ters dışa vurumlarındaki amaç neydi?  Hasan ısrarla işin yalan kısmındayken özellikle Artemis’e takside “Olay sandığımızdan büyük” derken empati yapmaya mı başladı? Peki neden sadece öfke patlaması gibi yansıtılan bu tepkilerin asıl duygusal tabanları anlatılamadı? Artemis babası hapisteyken babasının gözlerindeki aşkı gören bir kızken neden anne ve babasına evlenin dedi? Birkaç gün iyi anlaşan anne ve babasının durumu bu kadar mı kolay gözlerini boyadı? Yoksa korkuları, hastalığı, daha çok da babasına kırgınlığından temellenen babasını acıtma motivasyonu mu onu bu yola soktu? Mantığını kullanma becerisi ile ışıldayan Artemis mi mantık sınırlarını bu denli zorladı? Karakter tip değilse tabiki grilikleri olacak. Hasan ve Artemis bunun en net örnekleri. Tıpkı geçmişte aşklarını beceriksizce harcayan , öncelik sonralık bağıntısına daima başka şeyleri koyup savrulan, Şeyma ve Eyüp’ü eş olarak seçip yollarına devam eden şimdi onların takıntılı kimliklerinin yarattığı entrikaların ortasında kendileriyle beraber çocuklarını da sürükleyen Kadir ve Gülperi gibi. Onların aşksız , sevgisiz, sorunlu evliliklerinin içinde büyüttükleri çocuklarının güvensizliklerine kızıyoruz şimdi. Oysa o güvensiz çocukların hayattaki karşılıklarıyla karşılaşsanız verilen tepkilerin doğallığı karşısında şaşkına dönersiniz. Ama sorun duygudaşlığı oluşturamamak belki. Yüksek perdeden tepkilere alışık topluma o perdeyi daha da yükseğe alarak anlatmaya çalışmakla başlıyor sıkıntı belki. Oysa kırgınlığını o güzel sözcükleriyle anlatsaydı Artemis çatışma yaratayım derken harcanmazdı. Hem de gerçek bir çatışmanın ortasında bırakırdı onun sözcüklerinin ilk muhatabı babayı. Hasan Artemis kadar güzel olmayan sözcüklerine rağmen o yalın anlatımıyla annesine yaşadığı güven bunalımına katkısını anlatsaydı kuşkusuz Gülperi için daha vurucu olacaktı o karşı çıkış. Kadir Abi’siyle konuşurken Kadir’in onun için dönüştüğü şeyi anlatan Hasan tüm öfkesine rağmen Artemis için öfkesini içine hapsediyorsa değişmiş demektir. O halde neden ve neden o değişimi anlatmasına izin vermiyoruz ki? Artemis’in hastalığını evliliğinin bitişine bağlayacak kadar kızından bi haber olan Şeyma’nın söylediklerine karşılık Artemis’in Hasan’a sözcüklerinde saklı terk edilme korkusu oysa genç kızın sorunu hakında ne kadar temel bir noktaya işaret ediyordu. Ağlamaktan, korkmaktan yorulmuş Artemis’in Hasan’a sımsıkı sarılmasında, onun göğsüne saklanmasında gizli yaşadığı korkular. Ama neden gizli? Neden kendisini anlatmasına izin verilmiyor? Dizide kendisini anlatmaya en yatkın karakter olan Kadir dışında kimse anlatmıyor derdi ne. Anlık patlamalar dışında. Konuşabilen sadece Kadir ve Artemis’i gördüğü an Hasan. Kısaca metinlerin altına gizli değişimler, açıklanmayan kırgınlık sebepleri sebep bunca anlaşılamamaya. Üstelik seyirciye geçemeyen tepkilere.
Nefeslendiğim yerden, uçurtmanın ipine yapıştım devam ettim. Huzurda da huzursuzlukta da birbirinin elini tutan, aynı acıda yanarken o acıyı diğerine hissettirmekten korka korka birbirine tutunan ArHas’a uzun uzun baktım. İlk aşkın korumacı utangaçlığına sığınan sevdayı gördüm orda. Ona bir şey olacak diye, bas bas bağırmak istediklerini, öfkeni yutabilmeyi gördüm. Kıyamamaktan inanmaya, korkudan sığınmaya, imkansızlıktan gerçeğe seke seke derinleşen daha derine en derine işleyen masalsı aşkın ilmeklerini hissettim. Hasan’ın sözcüklerinde gizli olan , Kadir’in de gönderme yaptığı gibi, en başından beri aşkla beklenen ama tutamamaktan korkulan aşkın yine yeniden itirafını duydum. İyi olsun, kötü olsun, ne olursa olsun ama onunla olsun hissinin kokusunu duydum. Gözlerde çığlık çığlık bağıran sevdanın sessiz yankısının duvarları parçalamasını duydum. Tek sahneye sığan , sıradanlıktan uzak, 17 yaşın ilk heyecanından hızla tek aşk olma yolunda yürüyen Artemis ve Hasan aşkındaki derinlik sarhoşluğunda asılı kaldım.  Çünkü “Her şey seninle güzel aldığım nefes bile”...
Hamiş: ArHas’a baştan itibaren bir nerden nereye mi yazmalı? Hikayeyi devralacak yazarımıza da sevgiyle. Diliyoruz ki köken aşkla beraber yürüyen bu çağdaş masalsı aşkı da keyifle , umutla yazsın. Çünkü saflık umuttur.

                                                                                                UmayMasal