mehmetyıldız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mehmetyıldız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Haziran 2018 Pazar

Varsayımsaldı Aşkımız, Olduramadık-YağHaz

“Kadın
yakaladı genç adamı
elinden.
Genç adam
Yakaladı kadını belinden.
Bir yumrukta kırdı camı.
Oturdular pencerenin içine.
Sarktı ayakları gecenin içine.
Işıklı bi deniz dibi gibi
başlarında,sağda solda gece yanıyor.
Ayakları karanlık boşluklara sallanıyor.
Sallanıyor ayakları, sallanıyor ayakları.
Dudakları...
Sevmek mükenmmel iş delikanlım.
Sev bakalım.
Mademki kafanda ışıklı bir gece var,
benden izin sana,
seevvv
sevebildiğin kadar.-N.H.R”
Nefret intikamcıdır.  Artı nefret ne kadar hareketsizse intikam o kadar hareketlidir. Ancak nefret öyle bir duygudur ki hayata hevesle sarılmış kişiyi ele geçirmesi zordur. Öte yandan , yaşamına anlam verecek üretkenliği olmayan, nefreti yatıştırmanın yolunu bulamaz, varlığının tamamını intikam amacıyla tehlikeye sokmaya yatkındır. Bu nedenledir ki ağır ruh hastalarında, kendisine kötülük yapanın cezalandırılması kolayca yaşamın amacı haline gelebilir. Çünkü intikam alınmadığı müddetçe sadece kendisine saygısı değil, benlik ve kimlik duygusu da çökme tehlikesi altındadır. Bunları neden anlatıyorum. Sinan’ın insanlığa sığmayan intikam sürecini tanımlamak için mi? Hayır. Yazan ekibinin bana göre seyirciye nefretinin tabanını çözmek için. Sinan karakteri kötü olma adına o kadar boş, argümansız, gereksiz ki yukarıdaki intikam unsurunun altını dolduracak ne kimliğe ne de kişiliğe sahip. Bu da tamamen yazanların yarattığı bir boşluk. Yağız ve Hazan arasındaki yaşanmamış duygunun her hafta lanetlenmesine ek o kadar sakil duruyor ki bu intikam telaşı Türk dizi tarihinin en kolpa kötüsü olarak yazılacak, tabi yazılacak bir yer bulursa şu an dışında. Zira Kara Sevda’nın Emir’i , bu konuda sanırım en güçlü yazılmış kötülerdendir. Argümanları hastalıklı da olsa inandırıcı, empatiye acık. Oyunculuk anlamında canlandırılma biçimine ise laf eden, taş olur. Kaan Bey açısından tam bir başyapıt. Fazilet Hanım evrenindeki Sinan ise o oranda altı boş. Yarattığı çatışma da bu doğrultuda inandırıcılıktan uzak. Üzgünüm. Farklı olabilir miydi? Olabilirdi. Tercih edilmedi. Hatta bazen bu karakterin sırf seyirciye ayar vermek için yazıldığı kanaatine bile kapılıyorum. Çünkü neden kapılmayayım? Sinan’ın ağzından çıkan her replik buna hizmet etmedi mi finale bir kala bölümünde? Yağız’la konuşmasında her kullandığı kelime sosyal medyayı güya umursamayan yazanlarımızın sosyal medya alıntılarıyla bezeliydi. Komik mi evet çünkü karton karakterde karton repliklerdi. Trajik mi evet zavallığın ve artık tükenmenin inatlaşmanın nişanesiydi. Unutulacak mı? Ben kendi adıma hikayeye ihanet edeni unutmam dedim. Bundan sonra da unutmayacağım. Umarım farkında olan kimse de unutmaz.
Şimdi gelelim YağHaz’a...
Yağız kardeşinin kendisine oynadığı oyunu anladığında ilk aklına gelen Ağva oldu. Hazan’ın orada uğradığı tacizi, taciz diyorum daha başka bir sözcük yok tanımlayan, anımsadı. Hoş keşke minik bir flash back görsedik orda. Mesela kapıdan çıktıklarında Hazan’ı yüz ifadesi gibi. Mesela öfkesi kabarsaydı Yağız’ın bunu düşündükçe arabada. Olmadı mı? Bu da mı olmadı? Yağız Sinan’la olanca sukunetiyle yüzleşmeye çalışırken Sinan’ın sosyla medya argümanlarının arasına sıkıştırılmış aşk itirafına bakalım. Ben “Biz”den kaçtım dedi Yağız. Ağva’da sizi o eve kilitlerken ve sizi barıştırırken “Biz”den kaçtım, dedi. Demek ki Yağız’cım sen sizin “Siz”olduğunuzu Hazan daha bunu bilmezken biliyordun. Aynı Hazan’ın sana bakan şaşkın hali gibi baktım bu itirafa. Yetmedi, senin içindi, dedi Yağız. Her şey kardeşi içindi. Vazgeçişleri, gitmeye kalkması. O zaman Hazan’dan emin olmama durumu çok da “şey” ettiğin bir kavram değil miydi yoksa? Sonra ne dedin, “O yüzüğü onun duygularına, gururuna rağmen ben taktım.” İşte bu en sağlam itiraf ve farkındalık. Ah yavrum niye o zaman bunca farkındalığa kıza geçen hafta o yüzük için vurdun. Yanımda olmadın, olmayacaksın dedin. Konuşalım dediğinde yine yeniden git dedin. Bu yüzük yalan çıkacak dediğinde kardeşimin gerçeği dedin. Sen taktın madem o yüzüğü o kızcağızın parmağına neden duygularını söylemesine bile fırsat vermedin? Unuttum Fazilet Evreninde bir bölüm bir asır. Devamlılık mı? O ne? Sonrasında Hazan’ın oyunun parçası olduğunu öğrenip sebeplerini anlayamayınca kıza geç kaldın dedin. Peşinden gelince de kimseye olamadığın kadar duygusal dinlemeye kalktın, sakladıklarını. Yağız’ın Hazan’a tutunma çabası her ne kadar yazılan hikayede inceliklilikten uzaklaşsa da oyuncular o kadar sindirmiş durumda ki Yağız’la Hazan’ı, o duyguyu gözleriyle mimikleriyle verip açığı kapatıyorlar. Adım adım duygu değişimlerini gözlerinde görebiliyoruz, repliklerdeki boşluğa rağmen. Yağız’ın Hazan’ın ağzından çıkacakları umutla bekleyişi, onu bilinmezden kurtarmasını istemesi, sadece Hazan’ın dürüstlüğüne ihtiyacı olması. Ama yine ikisinin konuşamaması. Defalarca ve defalarca konuşamaması. Bunlar Hazan’ı zorlayacak düğümler. Finale bir kala duygusal açılımı zor düğümler. Keşke... Neyse. Hazan’a gelince son zamanda kendisine biçilen rolün tam ortasında Sinan ve Yağız arasında savrularak bitirdi bölümü. Ne Sinan’ı durdurabildi ne de kendini Yağız’a anlatabildi. Bu kadar güçlü, ailesini bile sırtlayan, hakarete bıçakla cevap verebilecek kadar gözü kara kızı ne ara bu hale getirdiniz? Hazan öyle biriydi ki, gözünü budaktan sakınmazdı. Sinan’a asla güvenmedi ki şu durumda güvensin. Kaybetme pahasına Sinan’a o kozu vermezdi. Ertelemezdi. Ertelemenin mutluluğu ertelemek olduğunu bilirdi. Ertelemenin hikayeyi zamanı ertelemek olduğunu bedeli erteleyemeyeceğini bilirdi. Benim tanıdığım Hazan bunu bilirdi. Bildirmediler. Çünkü intikam en sertinden , en insanlık dışı olanından alınmalıydı. Ne dedi Sinan’ın ağzından Yağız Egemen olmanın bedeli ödenmeliydi. Ödetilmeliydi. Yağız Egemen’i sevmenin bedeli ödetilmeliydi. Hatta öyle ödenmeliydi ki Yağız Egemen bile kalmamalıydı. Bırakılmamalıydı geride. Eski Yunan tragedyalarında olduğu gibi kandırılmalı, bunu anlamalı ama sonra yine kandırılmalı kendi katline o kandırılmayla yürümeliydi. Şaka.. Değil. İnsanların , basının ortasında gerçek kimliğini öğrenen Yağız yazgısıyla karşılaşırken o yazgının taraflarıyla çevrili ama o kadar yabancı ve yalnızdı. Hazım durdurmadı oğlunu, Yasemin dışında kimsenin yüzünde acı görmedik. Hazan’ı tenzi ediyorum. Yağız ailem dediği ve vurduğu her darbeye rağmen kabul görme refleksiyle sineye çektiği acıları gözlerine dola dola kendisiyle yüzleşti. Önce kendisiyle sonra katil olduğunu bildiği, onu ve sevdiği kadını yerin altına gömen annesiyle. Egemenlerin elinde oyuncağa dönen yazgısıyla. Geriye dönüp baktığımızda önce Hazım sonra Sinan’ın elindeki kalemle baştan ve baştan işine geldiği gibi yazdığı yazgıya ek hem Kerime hem Hazan. Tıpkı Yasin için Hazım’a dedikleri gibi. Ailesini, kim olduğunu bilmesine izin verilmemiş, soyadı dışında Egemen olmasının altı doldurulmamış, abi olmasına karar verilmiş, ilk kez aşık olduğu kıza bile yaklaşması abilikle kesilmiş Mehmet Yıldız. Aşk. Ne kadar sağaltırsın ki kendin olma eyleminin elinden alındığını öğrendiğinde. Ne kadar gerçek kalırsın ki Truman Show yaşadığını anladığında. Kaç bölüm sürer acını hazmetmen, kaç zaman? Anlar mısın seni seven kadının bu yük uğruna nelerden vazgeçtiğini mesela? Tanır mısın sana babalık yaptığını söyleyen adamı? Kardeşim diyip uğruna vazgeçtiklerin aklından geçer mi bu kadar aşağılıkça sana vurmuşken o? İntikam, Mehmet Yıldız’ın intikamı Yağız Egemen’i kurtarır mı gerildiği çarmıhtan? Yoksa gider misin? Final olmasa yüksek ihtimalle giderdin. Yine git. Fakat sevdiğini de al git. Hatalarına rağmen onu da al git. Bırak Egemenler kendi pisliklerinde boğulsun. Her biri ayrı hastalıklı takıntılarıyla yollarına devam etsinler. Kuşkusuz 3.sezon olsaydı karanlık bir Yağız izlemek büyük keyif olacaktı. Adım adım oyun kuran olan, her hamlesiyle çok sevdiği ama onu kandıran babasından ilmek ilmek on iki yaşındaki Yağız’ın intikamını alan adam olarak harikalar yaratacaktı ki  bir de aşk ayağı var ki bunun tadından yenmeyecekti.
Yağız’la Hazan aşkının bu kadar varsayılıp bu kadar oldurulmamasının temelinde ne olduğunu merak ediyorum aslında. Yağız ve Hazan “Biz” kelimesini kullanmak dışında “Biz”e dair bir şey yapmamışken adeta taşlandılar bunca zaman. Fazilet’in dediği gibi birbirlerine kor gibi bakmaları dışında, sevgi sözcüğü bile kullanmadılar. Bildiler sadece, gömülürken diğerinin hayatı için kendilerini hiçe sayarken bildiler, aralarındaki çekimden bildiler, acısını kendi acısını unutacak kadar çok hissetmekten bildiler, başkasının dokunuşuna dayanamamaktan bildiler ama söylemediler. Söyleyemediler. Aşk ihaneti aklamazmış. Hikaye. Nazım’ın da dediği gibi, “Sevmek mükenmmel iş delikanlım/ Sev bakalım/Mademki kafanda ışıklı bir gece var/ benden izin sana/seevvv/sevebildiğin kadar. Oldurulmasa da varsayım gibi kalsa da gelmiş geçmiş en güzel çiftler arasına yazıldı adınız Yağız ve Hazan. Varsın yazanınız size ihanet etmiş olsun aldırmayın biz size yepyeni sonlar yazarız. Fazilet evreninden sektirir yeni evrenlerde tutarız. İçi boşaltılan ruhlarınızı alıp kendinizle doldurup yine hikayelere yol aldırırız. Unutmak ne kelime unutturmaya çalışana yine hatırlatırız. Gerçek mi? Gerçeğin hangi gerçek olduğunu, sanalın nerede başladığını kim bilebilir? Hem Anna Karanina’nın yaşamadığını kim söyleyebilir?
Hamiş: Ellerin zamandı. İlk onları tuttum. Bırakmadım. Bırakamazdım ki. Ellerim sana koştu ki benim. Engelleyemedim, engellemedim. Zamanı tuttum ben ellerinde. Biz’li zamanları. Hapsettim. Gidişini görsem de, sarkaç gibi sallandı içimde tik takları avucumun içine hapis serçe parmağın gibi. Nabzım eşlik etti onlara. Sensiz kimsesiz, hissiz, acılı. Gidişini izledim ben gitme demek isterken. Gittin. Avucumda kokun kaldı, geride anılar. Biz seninle tek ruhun iki parçası. Yol ayrımlarına inat birarada kalmalıydık. Bırakmadılar. Sustuk. Ağladık. İlk ben gittim, sonra sen. Ne fark eder? Ben izledim gidişini. Gitme demek isterken hem de. Tutsan elimi yine, bırakmasan. Çıkarsan beni bu hızla dönen zembereğin koşusundan. Varsaymasak artık, varolsak.
                                                                              UmayMasal