13 Ocak 2017 Cuma

Poyraz Karayel 75. Bölüm yorumu


'Seni görüyorum sensin duruşundan da belli bulut içindesin hafif bir aleve bürünmüşsün.'
                                                                                                                              Sevim Burak

İnatla ben mutlu olacağım dedi, direndi. Pembe gözlüklerle baktı etrafına ama gel gör ki mutluluğu pek uzun sürmedi. Yine ortalık darmaduman oldu…
Günden güne artan öfkesi ve nefretinden beslenen Çınar, yaşadıkları her anı Ayşegül ve sevdiklerine zindan etmeye adeta yemin etmiş gibi. Aslında en çok Ayşegül’ün kendine acıdığını düşündüğü için oluyor bunlar. Ayşegül belki ona verdiği değerden dolayı ondan ayrılamamıştı ama O, ona acıdığı için bırakamadığını düşünüyor ve bu da ister istemez onun daha da bilenmesine neden oluyor. Kendine duyduğu bir öfke de var biraz bence… Ayşegül’ün onu hiç sevmediğini bilmesi onun kendine içten içe bir öfke duymasına sebep oluyor. Ona da söyledi ya hani; “Eğer Poyraz ortaya çıktığında gelip bana söyleseydin bu kadar canım yanmazdı” diye. Doğru söylüyor aslında… Çok üzülür, kahrolurdu ama içten içe kabullendiği şeyi bilerek kendini avuturdu. “Ayşegül hep Poyraz’ı sevdi” derdi… Poyraz ve Ayşegül yanlış bir şey yapmadı belki ama nefretinden gözü kör olan Çınar bunu göremiyor.
Nevra tüm zehrini etrafına saçarken Çınar’da ondan besleniyor. Yaşama nefretleriyle tutunuyorlar adeta… Çınar’ın nefreti ve öfkesi ile daha da güçleniyor sanki Nevra ve etrafı için daha da tehlikeli bir hâl alıyor.
Hayat çok garip vesselam… Haftalardır kim bu Orhan Solmaz diye düşünürken dibimizde bulduk. Meğer Taşkafa’nın asıl adı Orhan Solmaz’mış. Tamam, Orhan Solmaz’ı çözdük ama bu kadın neyin peşindeki sürekli birilerini öldürüp sonunda Zülfikar’a dadandı?
Tabii Zülfikar’ın sıpa gözü de Çınar’ın nefretinden nasiplenenler arasında. Başörtülü bacı Zülfikar’ı da öldürecek mi, Meltem’in akıbeti ne olacak?
Songül belki biz inanamasak da gerçekten yeni bir hataya düşmemek için çabalıyor ama ben nedense başarabileceğine inanmıyorum. Kendisi de söyledi ateş ve barut…
Geçen hafta Eda’nın yıkılışını görmüştük… Bu bölümde de bir annenin ayakta kalmaya çalışıp kızına ulaşabilme çabasına, umuduna şahit olduk. Eda’ya kızamıyorum aslında… Sonuçta o kadar çok şey yaşamış ki yıllarca kimse bilmezken içten içe evlat acısını yaşamış yüreğinde. Nevra belki de yalan söylüyor, onun en zayıf noktasını öğrendi ve bundan nemalanmaya çalışıyor ama Eda artık bunu düşünebilecek güce sahip değil. Aklı ile değil ana yüreğiyle hareket ediyor artık… Ve Poyraz’ın kapısına dayandığında içten içe “Acaba Nevra’nın dediğini yapacak mı?” Diye şüphe ettik. Bence bu olmayacak. Ne Eda bunu yapabilir ne de Poyraz bu tuzağa düşecek kadar zayıf ve aciz bir adam. Olaylar daha çok karışacak ona şüphe yok… Nefretten beslenenler daha çok nefret ederken gücünü sevgiden alanlar daha da kenetlenecekler birbirlerine…
Evetstoklarımızdaki umut tükenmek üzere ve günden güne kan kaybediyoruz belki ama unutmayın ki gecenin en karanlık anı güneşin doğmasına en yakın andır!
Sevgiyle, sağlıcakla…


Frezya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder