'Seni görüyorum sensin duruşundan da belli bulut içindesin hafif bir aleve bürünmüşsün.'
Sevim Burak
İnatla ben mutlu olacağım dedi, direndi. Pembe gözlüklerle
baktı etrafına ama gel gör ki mutluluğu pek uzun sürmedi. Yine ortalık
darmaduman oldu…
Günden güne artan öfkesi ve nefretinden beslenen Çınar,
yaşadıkları her anı Ayşegül ve sevdiklerine zindan etmeye adeta yemin etmiş
gibi. Aslında en çok Ayşegül’ün kendine acıdığını düşündüğü için oluyor bunlar.
Ayşegül belki ona verdiği değerden dolayı ondan ayrılamamıştı ama O, ona
acıdığı için bırakamadığını düşünüyor ve bu da ister istemez onun daha da
bilenmesine neden oluyor. Kendine duyduğu bir öfke de var biraz bence…
Ayşegül’ün onu hiç sevmediğini bilmesi onun kendine içten içe bir öfke
duymasına sebep oluyor. Ona da söyledi ya hani; “Eğer Poyraz ortaya çıktığında
gelip bana söyleseydin bu kadar canım yanmazdı” diye. Doğru söylüyor aslında…
Çok üzülür, kahrolurdu ama içten içe kabullendiği şeyi bilerek kendini
avuturdu. “Ayşegül hep Poyraz’ı sevdi” derdi… Poyraz ve Ayşegül yanlış bir şey
yapmadı belki ama nefretinden gözü kör olan Çınar bunu göremiyor.
Nevra tüm zehrini etrafına saçarken Çınar’da ondan
besleniyor. Yaşama nefretleriyle tutunuyorlar adeta… Çınar’ın nefreti ve öfkesi
ile daha da güçleniyor sanki Nevra ve etrafı için daha da tehlikeli bir hâl
alıyor.
Hayat çok garip vesselam… Haftalardır kim bu Orhan Solmaz
diye düşünürken dibimizde bulduk. Meğer Taşkafa’nın asıl adı Orhan Solmaz’mış. Tamam,
Orhan Solmaz’ı çözdük ama bu kadın neyin peşindeki sürekli birilerini öldürüp
sonunda Zülfikar’a dadandı?
Tabii Zülfikar’ın sıpa gözü de Çınar’ın nefretinden
nasiplenenler arasında. Başörtülü bacı Zülfikar’ı da öldürecek mi, Meltem’in
akıbeti ne olacak?
Songül belki biz inanamasak da gerçekten yeni bir hataya
düşmemek için çabalıyor ama ben nedense başarabileceğine inanmıyorum. Kendisi
de söyledi ateş ve barut…
Geçen hafta Eda’nın yıkılışını görmüştük… Bu bölümde de bir
annenin ayakta kalmaya çalışıp kızına ulaşabilme çabasına, umuduna şahit olduk.
Eda’ya kızamıyorum aslında… Sonuçta o kadar çok şey yaşamış ki yıllarca kimse
bilmezken içten içe evlat acısını yaşamış yüreğinde. Nevra belki de yalan
söylüyor, onun en zayıf noktasını öğrendi ve bundan nemalanmaya çalışıyor ama
Eda artık bunu düşünebilecek güce sahip değil. Aklı ile değil ana yüreğiyle
hareket ediyor artık… Ve Poyraz’ın kapısına dayandığında içten içe “Acaba
Nevra’nın dediğini yapacak mı?” Diye şüphe ettik. Bence bu olmayacak. Ne Eda
bunu yapabilir ne de Poyraz bu tuzağa düşecek kadar zayıf ve aciz bir adam.
Olaylar daha çok karışacak ona şüphe yok… Nefretten beslenenler daha çok nefret
ederken gücünü sevgiden alanlar daha da kenetlenecekler birbirlerine…
Evetstoklarımızdaki umut tükenmek üzere ve günden güne kan
kaybediyoruz belki ama unutmayın ki gecenin
en karanlık anı güneşin doğmasına en yakın andır!
Sevgiyle, sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder