‘‘Kendimde değilim,
Ortasındayım hiçliğimin,
‘Sen varsın, var mısın?’, sorgudayım.
Senden değil ey aşk kendimden kaçışım.
Anla beni, bu ıssızlıkta bırakma
Git desem de sen dur, ellerimi ısıt ve sorma.’’
Demir soğukluğundaki soyut kapıdan içeri el ele girdiler. Kapının cevaplara
açılacağını ikisi de biliyordu. Korkuyordu Aslı ;ama Ateş elini bırakmadığı
için korkusuna rağmen girdi kapısından yasak bahçenin. Yıllardır kendisine
yasaklanan bahçenin. Cevaplar umdu ve aldı. Aldığı cevaplar umdukları olmadı. Eksik
sandığı hayatını tamamlama derdindeyken elindeki eksik parçalardan da oldu. Annesi
zaten yoktu babasını da şüphe ilmiğe takıp evine geri döndü. Hesaplaşmaya döndü,
içindeki yağmalayan fırtınayla, peşindeki acıyla döndü Aslı. İşte yeni bölüm
burada başladı. Babasının fırtınada balığa çıktığını öğrendiği an tüm duyguları
parçalandı ve hasıraltı oldu endişenin karşısında. Sahip olunan tek baba Asım
Kaptan yoktu, gelecek miydi? Aslı’ya dair bir hikaye açıldı Bodrum Masalı’nda. Ateş’e
aşık şiir yürekli kızdan Ateş’in dışında ama Ateş’e dair bir hikayeye doğru yol
alıyor Aslı. Ateş’in Aslı’yı çok sevdiğini her halinde görsek de sırtındaki
yüklerin fazlalığından belki Ateş eksik kalıyor Aslı’nın yaralarını sarmakta. Bir
yanı kor Aslı’nın yanıyor diğer yanı buz üşüyor. Yanan tarafı Ateş, buz tutan
tarafı ise ailesi. Belki bu hal onu hala ayakta tutuyor. Kaybedilenlerin, hiç
olmamışların gölgesinde kaldı Aslı. Her sorunu yüklenebilen Aslı’nın gücü
kalmadı. Sorularının cevaplarının onu dağılmışlığa götüreceğinden emin bir
tarafı, Ateş’e yaslanıyor. Ateş ise annesi, Su, babası, Gözde, borçlar derken
Aslı’ya tüm kalanını vermeye razı koşturuyor. Sorumluluklardan geride kalan Su
Kelebek’le aşkını öyle veya böyle yaşarken Aslı ve Ateş taşınanlarla sadece
yaslanabiliyor birbirine yaşanmışlıklarına acıları ekleye ekleye. Hep böyle
olmaz mı zaten. Aşk katmanlanacağı bedeni yorar önce sonra ruhu yorar. Kanatır,
acıtır, savurur ama sonunda öyle bir hale getirir ki sadece geriye aşk kalır.
Asım Kaptan’ın dönüşüyle sizi bilmem
ama ben bir oh dedim. En azından ölümle sınanmayacaktı Aslı ve Ateş’in sevdası.
Asım Kaptan döndüğü anda, Aslı endişe halısının altına süpürdüğü her şüphesini daha Asım Kaptan iskeleye
adımını atar atmaz açığa çıkarttı. Asım Kaptan kızıyla yüzleşmesinde öyle
korktu ki ne Ateş’in varlığından yayılan aşkı fark etse de bir şey diyebildi ne
de Aslı’ya onu sakinleştirecek bir yanıt verebildi. Ateş farkındalığı yüksek
bir karakter. Asım Kaptan’ın kızının hayatındaki Ateş varlığını anladığını öyle
güzel gördü ki Asım Kaptan’a yönelik tüm korkuları, geride durmaları biranda
tuzla buz oldu. Aslı’nın yanında durma çabasında kimsenin onu alıkoyamayacağını
da öyle koca koca laflarla değil ince tutumuyla gösterdi. Eksikti Ateş belki
fakat asla istediğinden değil, evinin yerini bilen ;ama dağılmışları da
geride bırakmayan bir duygudaydı. Bundan eksikti biraz. Kendini dinlemeye hali
olmayan Ateş kurtarma, kurtulma telaşıyla sadece Faryalı’ya dayanarak tutundu. Aslı
için de ailesi için de. Düşünün tepeden dibe indiğinizde sizi tutanlara karşı
hissiniz ne olur? Peki size bir de tekme vuranlara. Ateş kendi çemberine Aslı’yı,
Kelebek’i ve Faryalı’yı dahil ederken eski hesapların acısını da unutmuyor. Babasına
öfkesi nefrete evrilirken Uzay’ın iyiye dair seçimlerini inandırıcı bulmaması
bundan. Uzay belki bize yaralarını gösterdiğinden bildiğimiz samimiyet Ateş
için hala muamma. Evet Kelebek’e göre daha sakin bir tavır göstererek temkinli
belki Ateş Uzay’a karşı lakin Uzay’ın ona daha önce yaptıkları düşünüldüğünde
Aslı’yı koruma çabası şaşırtıcı değil. . Ki Uzay karanlık tarafa yeniden göz kırparak Ateş’in çok da haksız
olmadığını gösterdi. Unutmayalım günahları unutturmak için gösterilen sabırdır
asıl iyilik.
Su ve Kelebek sır aşklarını yaşamaya devam ederken sırrın aslında sır
olmadığı çeltiği kaldı hem SuKel’in kafasında hem bizim. Ateş, Su ve Kelebek
arasında olanların farkında mı? Sanırım öyle ve ikiliyle dalgasını geçmekle
meşgul. Onca sıkıntılı durumun arasında Su ve Kelebek tatlı bir meltem ki
gülümseyerek ara verdiriyorlar izleyene. Kıskançlıları, kavgaları, tripleri,
barışmalarıyla enerjisi en yüksek çift şu aralar. Öyle ya AsAt da FarYıl da
hesaplaşmaların ortasında hem sevmeye hem tutunmaya çalışıyor. FarYıl demişken
Yıldız’ın olgun tutumları, eksiklenme hali Faryalı’nın inadını çözecek gibi. Evren’in
saldırgan ve saygısız hallerine rağmen ikilinin birbirine yönelik duyguları
ayakta. Hatta birbirine koşmak için doğru zamanı bekliyor. Faryalı yaptığı
kapıyla aslında içindeki sahiplenme duygusunu o kadar güzel anlattı ki, Süha
Reis’in tercümesi olmasa da anlayabildiğimiz bir tavırla. Hayran kalmamak elde
değil Faryalı’nın sevme biçimine. Timuçin Esen’in her mimiğiyle acısını, aşkını
ve sefkatini zaman zaman da öfkesini harmanlaya harmanlaya çıkarttığı karakter
tam bir baba, tam bir sevda.
Baba...
Kızı için baba,sığındığıdır. Korkularını sakladığı kucaktır. İlk aşktır. Sevdasında
aradığıdır. Bazen çekindiği bazen çekiştirdiğidir.
Oğlu için baba, güvendiğidir. Korkusuzluğun öğrenildiğidir. Yaslanılandır. İlk
mücadele edilen ama daima galip olduğu bilinerek örnek alınandır.
Aile için baba ağaçtır. Kökünü en derine salarak rüzgara, kara, güneşe
karşı koruyandır.
Kelebek için baba; sislerin arkasında kalmış bir anının abisinin kollarında
hayat buluşudur.
Su için baba; ilk aşkın aldatmayla biten hikayesinde hala tutunmaya
çalışılan daldır.
Ateş için baba; her tutmaya çalıştığında elinden kayan ve sonunda geride
bırakıp üstlenmeye çalıştığı roldür.
Aslı için baba; geride bırakılmalarını yüklenen, kan bağsız seven, kendi
eksik hissedişinin acısını çektirenlerden acıyla kızını korumaya alandır.
Faryalı için baba; yitirilmiş iki
koca çınar biri çocukluğundan biri sevdasından miras köklerdir.
Yıldız için baba; utançla kaçılıp yüzleşilemeyen ama çok sevilen, emaneti
can bilinendir.
Geçtiğimiz hafta anneliği damıtmıştı Başar Başaran bu hafta babalığı
anlatmış bölümde akan fotoğrafların arasında. Faryalı’nın Ateş’le ilişkisinde
gizli baba olma isteğinde, Asım’ın Aslı’yla ilgili korkusunda, Evren’in sakat
babalık anlayışında, Yıldız’ın pişmalığında... Her yer babaydı. Baba olmaktı,
babaya sahip olmaktı.
Son demde; Bir adam yaşlandığında anlar, çünkü babasına benzemeye başlar
demiş Marquez. Hep zamanında anlamak dileğiyle...
Emeklere saygıyla...
Not: Nejat İşler’in katılımına çok sevindik. Hangi tipte, hangi ruhta
birini anlatırsa anlatsın biz o kimliği tanımaktan büyük haz alıcaz eminiz.
UmayMasal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder