12 Kasım 2017 Pazar

Meryem-15

Ruhumun Fısıltısı
‘‘Benzerlik mi, karşıtlık mı?
Kayıp mı, bir olmak mı?
Bütün mü, parça mı?
Sen ruhumun fısıltısını duyan
Gitme.
Ben annesizlikle sınanmak istemiyorum.’’
Hayatta sahip olunan en değerli şeydir anne. Kalbimizdir. Ruhumuzdur. Sesi aklımızın, vicdanımızın seslenişidir. Dinlemedik sandığımız ama duyduğumuz. Bizi biz yapandır anne. Her sırrımızı bilen, duygularımızı, hayallerimizi biz daha yüzleşemeden anlayan bizi yumak çözer gibi çözendir anne. İşte tam da bu yüzden anneyi kaybetmek kendini kaybetmektir. Vicdanın kendi sesini bulana kadar sağır kalmaktır anne kaybı. Yönünü kaybetmek pusulanı yitirmektir. Meryem’in yeni bölümünde Gülümser giderken bıraktıkları ağır. Güçlü ve Savaş için acı, Meryem için yine yeniden suçluluk, Naz için öfkesine harman hüzün, Burcu için sevdiği adamın kalbinde kalacak ağıt. Gülümser gitmeli miydi? Gerçekten bitmiş miydi hikayesi? Bilmiyorum. Savaş’ı Meryem’e, Güçlü’yü Burcu’ya en vazgeçilmezinden bağlamak için atılmış bir adım mıydı bu gidiş? Kuşkusuz öyleydi. Savaş ve Meryem’in arasında her acıda güçlenen ve vazgeçilmesi imkansız hale gelen o duygunun son birkaç bölümdür sesi çıkmasa da bu bölüm özellikle karaciğer nakli konusuyla aralarındaki duyguyu yeniden somut bir şekilde görme şansımız oldu. Savaş’ın minnete dolanmış aşkı gözlerinden akarken asıl aşık olanın Meryem olduğunun Savaş’a sarılırken ve ona dokunurken gösterdiği reflekslerden hissedilmesi çok güzeldi. Acılarla dolu ve iyi karakterlerimizin tamamının hüzne boğulduğu bölümde nefeslendirdi bu kısacık an. Meryem ve Savaş’a dair diğer güzel ayrıntı kuşkusuz Derin’den rahatsız olan Meryem’di. Derin kadınca hisleriyle uzun zamandır Savaş’ın Meryem’e akmak üzere olduğunu hatta aktığını biliyor. Bir parça gözdağı bir parça kıskançlık Derin’in Savaş’a hamle yapmasına neden oldu. Orada Meryem bu durumdan rahatsızlığını gözleriyle gösterirken Savaş’ın Meryem’e bakışındaki rahatsızlıkla aslında Derin’den ne kadar uzak olduğunu, yönünün her an Meryem’e döndüğünü de göstermesi açısından muazzamdı.       
Erkekler dayanıklılık, kayıtsızlık ve güçten oluşan bir imaj sergileme adına, yüzlerine geçirdikleri maskenin ardında eziliyorlar. Bu toplumun genel bakış tarzının vücud bulmuş modelleri sokaklarda olduğu gibi sokağın yansıması kurguda da kol geziyor. Savaş ve Güçlü’nün onca acının ortasında dayanmak pahasına ,ki zaman zaman kontrolü kaybetseler de, o maskeye tutunma çabalarını da gördük. Yurdal, Oktay ve diğerlerini söylemiyorum bile. Çünkü o cephe zaten maskelerle yaşamaktan kendi yüzünü unutmuş durumda. Bana göre durağan bir bölüm olsa da bölümün en etkileyici sahnesi Gülümser’in öldüğünü haber aldıkları an Savaş’ın varlığını reddetse de ailesi tarafından sarmalanırken kaybın asıl sahibi Güçlü’nün o an tutunacak kimseyi bulamamasıydı. Baştan beri annesini vuran adamın peşine düşeceğini bilsek de bana göre o adamı öldürmeye o an karar verdi. Duygularıyla yaşayan bir karakter Güçlü. Kuşkusuz bölümün de en ön plandaki karakteriydi. Savaş Gülümser’i anne yerine koymuş olsa da Güçlü’nün acısı sanırım bir tık üstteydi. Kenan Acar’ın oyuncuğu ile o farkı incelikle ama bir taraftan da kafalara vura vura anlattığı bir bölümdü baştan sona. Sonuçta kimsesize kimsesiz bir hikayeye dönüştü Meryem. Burcu’nun kimsesizliğine karşın, şu ana kadar tersi bir done görmedik çünkü, Güçlü’nün kimsesizliği; Meryem’in kimsesizliğine karşın Savaş’ın aslında olan kimsesizliği. Ama sanırım bu hikayede Burcu’yu bilemesek de en beter durumda olan Savaş. Meryem babasının kaybına rağmen sevildiğini ve ailesinden kendisine kalan değerlerin mirasını üstlendiğini biliyor. Keza Güçlü de. Savaş ise babasıyla öyle bir noktada ayrılıyor ki, sanırım bu ölümden beter. Değer yargılarında, hayata bakışında hayattayken bir babayı gömmek ondan kalan mirası istememek yok saymak acıdır sanırım. Öyle ya babasına ciğerin beş para etmez deme noktasına geldi Savaş. Ki savcı, Sevinç, Derin üçgeninde dördüncü köşenin babası olduğu gerçeği önüne koyulduğunda Savaş’ı Meryem bağı dışında ne durdurur bilemiyorum.
Önümüzdeki bölümlerde ne noktalara gideceğimizi beklerken artık hikayede mekan olarak bile karakol, hastane, Beliz’in evinden çıkıp mesela Meryem’in mahallesine gitmeyi teklif ediyorum. Biliyorum Oktay Meryem geçmişini Savaş’a yakalatmamak adına kaçınılıyor o mekandan. Lakin karanlıklardan, grilerden yılmış bir izleyen olarak artık sıcak görüntüler de görmek istiyorum.
Başından beri aşk sarmalının ortasındaki bir varolma mücadelesi gibiydi Meryem’in öyküsü. Hani yıllardır kadının meselesidir ya sesini duyurmak, ölümü pahasına da olsa varlığını onaylatmak ve mümkünse erkek dünyasında ayakta kalmak. Meryem dönüşürken bu mücadelenin su yüzüne çıkmasını umdum. Şu ana kadar sözde de kalsa. İstedim ki Meryem dönüşürken Savaş’a yönelik gelişen duyguları Oktay’a olandan bu nedenle farklı olsun. Oktay’da sessizleşen ve kabulle şekillenen aşkı Savaş’ta çığlık çığlık olsun. Büyüsün, kendisini Savaş’la eşitlesin, kabul etmesin geleni uğruna savaşsın. Bekliyoruz bakalım. Meryem’in katmanlı olduğunu düşündüğümüz ruhundan kabul dışında neyin soyunup gün ışığına çıkacağını, Savaş’a hissedilenin Meryem’de neyi hangi noktada nereye savuracağını bekliyoruz. Birbirlerinde sınadıkları güven her şeye rağmen orada duruyorken gelecek dalgalar onların parmak uçlarından birbirlerine tutunma halini sağlam bir kavrayışa ne zaman dönüştürecek bekliyoruz.
Son demde; gözünü yumup kendini teslim edebiliğin birini affetmek mesele yoksa sevmediğinin ihaneti sana koyar mı? Hayat top, tüfek saldırırken sırlarla sarmalanmış kalbime tutunduğum senin gözlerinken ve sen bana sarılıp burnunu saçlarıma saklarken yüreğimde sana ihanet ettiğimi söyleyen düğümle ne yapacağım? Sana dair içimdeki her duygu kontrolüm dışında büyüyor. Dur desem bile umrunda değil kalbimin. Koşuyor sana, seni paylaşmak istemiyor, paylaşmaktan korkuyor. Ama bir taraftan da beynimdeki o kıymık zonkluyor. Ya gerçek onu benden kopratırsa...
Emeklere saygıyla...

                                                                                                             UmayMasal     



  

1 yorum:

  1. Biraz daha uzun olsaydı keşke okumalara doyamadım ya😍😍😍 Çok güzel yazmişsiniz yüreğinize sağlik 😍😍

    YanıtlaSil