Merhabalar sevgili okur. Hayat vuruyor ya bir taraftan hikayelere sığınıp soluklanmak isterken sanırım unutuyoruz hayat ne kadar ağırsa hikayeler de o kadar ağır hale geliyor. Acıtıyor. Referansı ne kadar gerçekse de o kadar üzüyor. Ağızda acı bir tat, midede kramp, gözde ise yaş bırakıyor. Hikâye karakteri bunu yapar mı? Yapıyor işte. Sanırım öyle bir yerden yazıyorum bu kez. Duyguda ortak olduğumdan bir parça emin, şiddeti farklı farklı da olsa hüzünlerimiz benzer. Hadi takıl peşime gidelim EfYam izine. Bu zamana kadar üçgenler, kareler derken imkansızı zorlayan aşkın tarafları Efsun ve Yamaç’ın trajedisine gerçekten çarptığımız bölümden bahsedelim. Geçen hafta Sultan Hanım tarafından kapının önüne atılan Efsun’un önce Çağatay yüzleşmesini izlemiştik. O yüzleşmeden sonra Çağatay Yamaç’ın elinde can vermiş Efsun’un akıbeti ise Kulkan’a kalmıştı. Bu hafta pavyonda karşılıklı bulduk Efsun ve Kulkan’ı. Aynı anlarda Yamaç da eve dönmüş Efsun’u arıyordu. Annesi Yamaç’a Efsun’un kendi tercihi olarak gittiğini söylerken Yamaç’ın yüzünde yaprak kıpırdamadı çünkü inanmadı. Annesine, ablasına, abisine ona, acısına sağır olan hiç kimseye inanmadı Yamaç. Neden inansındı ki… Onun Efsun’u en imkânsız anda bile gitmemişti ondan. Onu öldürmeye gittiği halde onun yarasını dikip dizlerinde uyutmuştu Yamaç’ı. Ruhu, bedeni her yara aldığında onun kapısında gitmiş düşmanım demeden onu içeri almıştı onun Efsun’u. Kıskançlığı ile kalbini kırsa da yine de onu bırakıp gitmemişti Efsun. Tam tersine tek ailesini yok etmek pahasında korumuştu Yamaç’ı Efsun. Küçük şeylerle sınanmamıştı ki onların aşkı. İmkansızla sınanmış yine de Efsun sadece Yamaç istedi diye Koçovalı evinin kapısından girip aşevinde yemek bile dağıtmıştı. Efsun neden gitsindi? Tam aile olacaklarken engellerin hiçbir önemi kalmamışken tam da “Seni seviyorum” demişken Yamaç’ı en büyük korkusu ile “Efsun’un yokluğu ile” neden sınasındı Efsun? İnanmadı ama hep yazdığım gibi bağımlısı olduğu ailenin ona yalan söyleyeceğini tahmin edemedi, belki etmek istemedi. Hatta onların manipülasyonuna gelerek zaman zaman da acaba diyerek şüphelendi, kalbi o şüpheyi kabullenmese de. Gerçekten Efsun onca bedele rağmen sımsıkı tuttuğu bu aşkı bırakıp gitmiş miydi? Kalbi inanmadı. Efsun’un hayali eli kalbinde, yokluğu da kalbinin ortasında sızlaya sızlaya yüzünde kırık gülümseme bölüm boyunca dolaştı. Aşk… Efsun’a gelince daha karanlık bir yere doğru Kulkan’ı tehdit ederek gitti. Akıbeti bilinmiyor. Gökhan Horzum’un ana karakter üzerindeki tepinme refleksinin Yamaç’a eş değer Efsun’a da sirayet ettiği düşünülürse en kötüsüne hazırlamak lazım kendimizi. Zira Yamaç’ın Efsun’un odasından aldığı Kötülük veya çeviriye göre Elem Çiçekleri kitabının göze sokulma şekli hiç de iç acıcı bir noktada durmadığımızı gösteriyor. Sembolik ifadeleriyle döneme ve sonrasında da dünya şiirine damga vuran eserin en temel özelliği ciddi anlamda salt kötülüğü metaforik anlatması. Doğrudan Efyam ilişkisi için olduğunu düşünmesem de Efsun’un başına gelen ve gelecek olanların Yamaç’ta yaratacağı kırılmanın derinliğinin ne kadar keskin olacağına işaret gibi geldi bana kitap. Çünkü bölüm her ne kadar ailesinin ihaneti üzerine dinamik kazansa da Yamaç için Efsun’un yokluğuna ağıt gibiydi bölüm boyunca. Uzun zamandır Efsun’da Yamaç nedir merakımıza cevaplar veren yazar son birkaç bölümdür altını kalın kalın çizdiği Yamaç’ın epik aşkı Efsun’u bu bölüm sonu zirveye çıkardı. Destansı bir şeye dönüştürdü. Yamaç’ın Efsun’suz yaşamak istemediğini olabilecek en acılı şekilde gösterdi. Sonunda Yamaç da kendisini Afganistan’da buldu. İki aşık aşktan savruldu. Karanlığa, kötülüğün her dinamikle onları çevrelediği karanlığa savruldular. Bölüm bu kadar… Peki bölümde öne çıkanlar neler? Yamaç ve ailesi Koçovalılar. Yamaç deli divane Efsun’u ararken ona yalan söylemeye devam eden anne, abi, abla yenge, yeğen görünümündeki kan bağları. Hamile bir kadın sokağa atılmışken susan, susmakla kalmayıp yalan söyleyen, düğün hazırlıklarında coşan, güya sevdikleri Yamaç acı çekerken bunu görmezden gelen kadınlar evet evet Koçovalı kadınları. Şu saatten sonra Yamaç’ın ailem demeyi bırakması gereken ama bırakacak mı hala emin olamadığım bencil, nefretlik, ruh yamyamı Koçovalı familya. Dilerim Yamaç’ın sizin tepenizde tepineceği zamanlara geliyoruzdur. İkinci kısım…
Bu bölüm kıyamadığım Yamaç
Koçovalı. “Gitmez, bırakmaz, korkmaz…” diye diye acı çeken, çekirdek ailesi
için endişeden nefessiz kalan Yamaç Koçovalı. Kulak çınlamasını iyileştiren
kadının yokluğunda kalp ağrısına tutulan Yamaç Koçovalı. Ailesinin istekleri,
Çukur diye diye onu kendi sellerine kapıp sürüklerken sokak sokak Efsun arayan
Yamaç Koçovalı. İmkansıza düşen büyük aşkında, o imkansızı geçip sevmeyi
seçecek kadar gücü olan ama canını emanet ettiklerinin kötülüğüne gücü
yetemeyen Yamaç Koçovalı. Annesiyle yüzleşirken Efsun’un İdris ölümündeki
payını kabul etmeyen ama katil benim diyen Yamaç Koçovalı. Hayatını Çukur ve
ailesi için kayıplarla harcarken kendisi için Efsun ve bebeği ile minik bir
aileden başka bir şey istemeyen Yamaç Koçovalı. Efsun’un sevgisine bir şiir
kitabıyla tutunan Efsun onunla aile olmak istemedi diye kahrolan Yamaç
Koçovalı. Sevdiğiyle geçtiği her yolun izini bilip Efsun’un onu sevmekten
vazgeçeceğine inanamayan Yamaç Koçovalı. Kulkan’ın çağrısına gözü kapalı giden,
Efsun’a varmak için dağları delen Ferhat gibi adım adım engelleri geçen,
Efsun’a vardığında ya birlikte gitmek ya da birlikte ölmeye gönüllü, Efsun’un
kokusuna hasret Yamaç Koçovalı. Onca adamı Efsun’a varmak için tek başına geçip
ulaştığının Efsun olmadığını anlayınca bütün direnci biten Yamaç Koçovalı… Ben
sana ne diyeyim ki… Çok severim bir laf vardır. “Sen nefes verirdin ben
buğusunda ısınırdım.” Isınamadı Yamaç. İlk kez o buğuda, o kokuda ısınamadı. Buz
gibi kaldı. Soğuk sulardan geçti o nefese ulaşmak için, fırtınayı aştı ama onun
nefesinin nefesine varamadı. Gözyaşlarını deliliğe saklayamadı Yamaç. Çünkü
artık eti almadı o acıyı. Acılara alışık ruhu daha fazlasını kabul edemedi.
Efsun’suzluğu kabul edemedi. İçine boğuldu Yamaç. Efsun’suz nefesi içine
boğuldu. Onun başına ne geldiğinin bilinmezliği ile Yamaç akan kanıyla,
gözyaşıyla kristalleşti derinde kayboldu. Taşıyamadı kendisini. Efsun’sun
bomboş kalan evi gibi o da bomboş kaldı. Efsun Yamaç’ın eviydi. Gerçek evi. Orda
olduğunu bildiği, daima döndüğü, kalbini kalbinde tuttuğu evi. O şimdi
kayboldu. Tükenmiş, koyu bir karanlıkla, Efsun’un ışıltılı aydınlığından uzak,
Yamaç kimsesiz kaldı. Öyle ki Efsun’nun tek kimsesi nasıl Yamaç ise; Yamaç’ın
kimsesinin Efsun olduğu anlaşıldı. Yamaç kimsesiz kaldı. O an izin verdi zaten.
Bıraktı karanlık onu alsın. Aldı.
Bunca zaman Efsun’un Yamaç için
yaptıklarını gördük, sevdik, bağrımıza bastık. Efsun’un Yamaç için kendinden
bile vazgeçebileceğini gördük. Yamaç’ın sevgisinden hiç şüphe etmedik belki ama
bu bölümde şunu gördük ki Yamaç Çukur’dan vazgeçerse sadece Efsun için
yaparmış. Yamaç Efsun olmadan nefes almayı unutuyormuş. Aşk… Büyük aşk….
Son demde; acıya yürümeye devam
ediyor Efsun ve Yamaç. Aşk için yürüdükleri bir acı bu. Birbirlerine olan
aşklarıyla tutundukları acı. Kalplerinin
acısı etlerinin acısıyla bir oldu. Akışta acının her türünü görecekler ikisi
de. Geriye ne kalacak ikisinden bilmiyorum ama paralel acıları devam edecek
gibi. Epik bir anlatı ile başlayan hikâye de sanırım destana yürüyecek. Yürüdü
bile gerçi. Acıdıkça sevecek, sevdikçe acıyacak. Sonunda acıdan ve aşktan başka
bir şey kalmayacak. İki oyuncunun potansiyeli de düşünülünce hikâye ile yaşayacaklarımız
korkutucu. Çünkü acıdan beslenen bir yazarımız var ve o acı daima iki kişi
üzerinden yaşanıyor. Efsun ve Yamaç. Birbirine ilmekli hikayelerinde artık biz
olarak acı çekiyorlar. İmkânsızlık mı? O artık sıradan bir ayrıntı. Sırada daha
kötü günler var.
Dilek: Aras Bulut ve Damla Sönmez
bizimle başka bir hikâyede yine yeniden buluşun. Aşkı anlatın. Ki kısıtlı
zamanlarda öyle anlatıyorsunuz ki sadece aşkı anlatsanız ne olur diye
düşünüyorum. Duyun yapımcılar bizi.
UmayMasal
Eyvallah..
YanıtlaSil