ogm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ogm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ocak 2024 Pazartesi

İmkansızdan Seken Sevda- Metila

 

                                             "-metila"

İnsanı insan yapan en önemli şeylerin başında gelir duygu. Duymak ya da diğer değişle hissetmek kadar o hissi nasıl yaşadığın da önemlidir. Öfke, nefret, kibir gibi kötücül dediğimiz ama insana dair olan duygular kadar sevgi, acıma, empati gibi duyguları da ne noktaya kadar yaşadığımız da önemlidir. Bu hafta Sakla Beni evrenine işte tam olarak buradan bakmaya karar verdik. Hadi sevgili okur, takıl peşimize bakalım hangi karakterde hangi duyguya savrulmuşuz.

                                             "-İncila kuzenim mi benim? Anne sen nasıl bir çaresizlik içerisindesin?"

Sakla Beni iki temel sorunsalla başladı bu haftaki bölümüne. İlk sorun İncila’nın kaçırılması, ikicisi ise Naz’ın İncila’nın kuzeni olduğunu öğrenmesi. Önce Naz’la başlayalım. Naz annesi Filiz’in ağzından çıkan “İncila senin kuzeninmiş.” cümlesine inanamadı önce. Nasıl inansın? Onun bir tanecik kölesi, oyuncağı, kıskançlıklarının merkezi, stres topu nasıl olur da onunla aynı kandan çıkardı? Filiz’in her şeyine ortak olacak dediği İncila nasıl olur da özgür olabilirdi? Anne kızın asla yanaşamayacağı şeylerin başında geliyordu paylaşmak. İncila onun sahip olduğu neye ortak olabilirdi ki? 


                                            " -Dede şuna bir şey söyler misin? Senden dolayı iyice tepeme çıktı bu.

                                         -Sen de zamanında onun tepesine çıktın. İncila sana ne yapmak isterse özgür.                                              Benden ona tam destek."

Naz’ın olabileceklerle ilgili öngörüsünde Naz’ın bilinçaltını görmek karaktere daha yakından bakmaya da vesile oldu sanıyorum seyirci için. Naz İncila’yı dedesinin yanında hayal ederken de sonrasında kuzen olduklarını söylediği taktirde İncila’nın tepkisini tahmin ederken de Nazca düşündü. Böylece anladık ki Naz çocukluğundan beri İncila’ya yaptığı her şeyi bilinçli bir kötülükle yapmış. İncila’ya verdiği kendi tabiriyle “artıklar”ı da onu aşağılamak için vermiş. Onca işkenceyi yaparken İncila’nın dur dediğini duymuş ama duymazdan gelmiş. Kısaca Naz İncila’ya her yaptığını farkındalıkla yapmış. Bu, Naz’ın içindeki kıskançlığın ve kötülüğün boyutunu anlamak açısından bence oldukça iyi bir veri. Naz’ın yapabileceklerinin bir sınırı yok. Kendi istediklerinin olması, kendi beklentilerinin karşılanması dışında da umurunda olan bir şey de yok. Aynı annesi gibi. Hatta beklediği bebek bile onun beklentilerinin ve dayatmalarının bir kuklası. Bu noktada İncila’yı kaybetmek de istemiyor tabi. Hatta öyle istemiyor ki bebeği bile umurunda değil o an. Anne-kızın kendi isteklerini diğer tüm insanların beklentilerinden hatta hayatlarından öncelikli görmeleri asıl mutsuzluk nedenleri ama görebilecek farkındalıklarının olduğunu söylemek zor. Mete’nin dediği gibi ne Naz ne de Filiz asla doyacak insanlar değil. Bu nedenle de mutlu olma veya birilerini mutlu etme olasılıkları dahi yok. Naz’ın tırmanışı sürecektir. İncila onun için öyle bir savaş alanı ki sınır tanımazlığı İncila konusunda gidebileceği en yüksek yere gidecektir.


                                                                          "-Ne istiyorsunuz benden?
                                                                          -Para. 20 milyona ihtiyacım var."

Bölüm başı diğer sorunsala gelirsek… İncila’nın kaçırılması hepimizin acaba Mete tarafından kurtarılacak mı sorusuyla beklediğimiz bir olaydı aslında. Ancak ters köşe oldu ve Mete’nin babası tarafından kaçırılan İncila’dan Mete’nin babasının 20 milyon lira talep etmesiyle de şaşkınlığa uğradık. Üstüne Mete’nin babasının İncila’yı Mete ile ilişkisini ifşalamakla tehdit etmesiyle de şaşkınlığımız beşe filan katlandı. Şimdi burada bazı sorularımız var ve cevap bekliyoruz. Soru bir Mete’den pek de istekli ayrılmış gibi durmayan bu baba namzedi neden oğlunun hayatını darmadağın edecek böylesine bir darbeyi indirme peşinde?  Hadi bu arkadaş bu kadar insanlıktan çıktı neden 20 milyon gibi bir miktarı asla bulamayacağı ortada olan evin hizmetlisi İncila’dan istiyor? Gitsin Mete’den istesin. Nereden bakarsak bakalım saçmalık. Ha babanın başka bir hesabı var gibi de durmuyor ama velev varsa da yine durumun saçmalığını aklamaz bende.


                                                       "-Korkuyorum, çıkar mısın? Biri gelecek şimdi.

                                                       -Bembeyaz olmuş zaten yüzün. Neden korkuyorsun?"

Sakla Beni bölüm boyunca bahsettiğimiz bu iki düğüm ekseninde yani Naz’ın İncila acaba biliyor mu korkusuyla, İncila’nın para bulma çabası içindeki çaresizlikle karışık korkuyla dönerken başka başka duygularla da karşılaştık.  Bölümde açık ara hissedilen duygu korkuydu bu net. Naz ve İncila sırlarla korkadursun Mete de bölümün başından sonuna kadar tek bir korkuyla yaşadı. İncila’yı kaybetme korkusu. İncila gider korkusu. Mete’nin, bölümlerce kendisinden kaçan İncila’nın ona “sen varsan ben varım.” dediği noktada şaşkınlıkla karışık yaşadığı sevincin nedenini sanırım izleyenler bu bölüm anladı. Mete öyle korkuyor ki İncila’yı kaybetmekten. Yapması gerekenlerle İncila için endişelenme arasındaki sıkışmış korkusu  öyle yüksek ki. Ben Mete’nin aşkının evrildiği yerin çok derin olduğunu bu bölüm hissettim. Aslında Mete çok zor durumda. Babasına benzememek için hayatı boyunca gösterdiği çabada babasının kaderini yaşıyor olduğunu hissetmesi onu çok yıpratıyor. Naz’la evli ama İncila’ya aşık. En başta İncila’yı dinlemediği, anlama çabasına girmediği için o yüzüğü taktı parmağına öfkeyle. Kendisinin de o meşhur kavgada dediği gibi “Köpek gibi pişman.” ama artık ortada sadece aileler yok. Bir çocuk var. Senaristimizin satır arasında bize selam yolladığı İngiltere’de yaşananlardan miras bir çocuk ki umarım ilk bölümde Naz’ın odasından çıkan arkadaşındır. Hamilelik olayının başından beri Mete’nin İncila’dan sonra Naz’a dokunamadığını söylediğini yazdık durduk. Demek duyulmuş serzenişimiz. Hala bu çocuk mevzusunun, her ne kadar Mete’nin kader döngüsünü kırmak derdiyle yazıldığını bilsek de, Mete karakterini sıkıntıya soktuğunu düşünüyorum. Zarar veriyor ona. Sürekli yardıma hazır bir rakip varken özellikle. Naz’a söyletilse de bizzat Mete’nin İncila’ya ona âşık olduğu andan beri Naz’a dokunmadığını söylemesi gerektiğini düşünüyorum mesela. Bir de yavaş yavaş Naz’ın Mete tarafından sevilmediğine ikna olması gerekiyor ki buna dair sinyaller Kadir üzerinden verilmeye başlanmış olsa da yeterli değil. Mete’nin her an gözünün sevdiği kadının üzerinde olması, Naz’a katlanma çabası ve sonunda babası ile yüzleşecek olması karakteri açısından dönüştürücü. Aslında ilk bölümden bu yana Mete’nin aşkla büyümesine şahit oluyoruz bu da bir gerçek. Çapkın ve hovarda Mete’nin sorumluluk alma çabasına hem çocuğuna hem sevdiğine sahip çıkmaya çalışmasına, bunları yaparken çektiği acıya şahit oluyoruz. Yaptığı her hatanın bedelini çok sert ödüyor Mete. Bir süre daha ödeyecek gibi. Ne yapalım acı büyütüyor insanı.


                                                       "-Korumuyorum Mete, korumuyorum. Ben sabahtan akşama                                                               kadar onunla muhabbet etsem ne olur? Gözümde, gönlümde sen                                                                 olduğun sürece."

Diğer taraftan İncila-Mete aşkında da yeni bir dönemin başladığını söylemek sanırım yanlış olmaz. Tutkudan kavgaya oradan arkadaşlığa sonra sevgili olmaya geçen Mete ve İncila ağır ağır sevdaya evriliyor. Zaten birini sevmek çok boyutlu bir sevme hali değil midir?  Peki Sevda

Hamiş; Sevda, sevmek kökünden gelmez. Sevda köken olarak Arapça bir sözcüktür. Tek başına köktür yani. Bu kökün anlamı da güçlü sevgi, güçlü aşktır. Köklendikçe köklenen aşk. Gözden kalbe oradan ruha işleyen aşk. Doğu’nun anlatı geleneğinde sevdalandığında artık başkasına yer kalmaz kalbinde. Öncesi ve sonrası kalmaz. Sevda çekmek, kavuşmayı beklerken çekilen acıdır. Sessizdir bu acı dünyaya ama bir o kadar çığlık çığlığa bağırır insan kendi yüreğine. Yürek sadece bir kez sevdalanır. O da kendi tamamlayıcısına denk gelirse. Ona denk geldikten sonra daha azına razı olamaz. Çünkü kendi iç mezarından çıkmıştır artık ruh. Başkasına koşamaz, başkası ile olamaz. Başkası çürütür o ruhu. Çünkü bilir ki o şey, o tamamlanma hali sadece O’nunla olabilir. Ölümde de yaşamda da birlikteliktir. Sevda olağandışıdır. Erişilmez olandır. Herhangi biri olamaz. Yalnızca O’dur. 

                                                            

                                                               "-Ben üçüncü bir yol bulacağım.

                                                                 -Biliyorum."

İncila bu duygunun ustası hikâyede, Mete ise çırağı. Öğreniyor Mete. İmkansıza düşe düşe öğreniyor. İncila'nın hayalden seken gerçeğe bakışındaki nahifliğe baka baka öğreniyor Mete sevdaya düşmeyi. Birbirleri için “enlerin eni” onlar. Bu nedenle Mete ve İncila için başka bir ihtimal yok. İncila, Mete olmadan da Mete’yi sevmeyi bilmiş. Onun başına gelenleri kabullenmesi bundan. Bekliyor İncila, o bulmak istediği üçüncü yolu bulmasını. Ne zaman demeden, neden demeden, suçlamadan bekliyor İncila. Çocukluğundan beri boğuluşuna şahit olduğu Mete’nin ruhuna yük getirmemek için onu dinliyor. Sadece dinliyor İncila ve seviyor. Bakışıyla, kalbiyle seviyor. Mete de öğreniyor. Kendisinde olanın karşılığını duyduğu andan beri daha da derine dalıyor sevdasında. Kadir’e sarıldı diye vazgeçmiyor İncila’dan mesela artık. Kıskanıyor ama kendisini artık o duyguya teslim etmiyor Mete. Biliyor kalbinin aynasını. Tıpkı İncila’nın aynasında yansıyan kendi görüntüsü gibi. İncila Mete, Mete İncila. Birbirlerinin yansıması onlar. Yaraları aynı, şifaları da aynı. Naz’ın kıskançlıkla bastığı ele Mete’nin önce merhem sürmesi ardından öperek şifalaması bundan.


                                         "-Baba"

Oğullar babalarıyla savaşmadan büyümez. Oğullar babalarını öldürmeden iktidar olamaz. Bu ölüm semboliktir ama büyümek için bir erkeğin bunu yapması gerekir. O baba hiç olmamışsa hele savaş daha derin olacaktır. Kaybolmuş bir çocukluğun hesabı illa ki sorulacaktır. Mete’in önünde yaşayacağı iki iktidar savaşı var kendi “beni” için. İlki bölüm sonu tam karşısında kaldı. Sevdiği kadını tehdit eden babasına savaş bıçağını çekecektir. Sonra… Sonra Ziya Dede. Mete bu iki savaştan galip çıktığında artık önünde kimsenin durabileceğini sanmıyorum. Pekiii, İncila savaşı? Asıl meydan savaşının olacağı alan İncila. Mete onun kalbini aldı bile. İncila’yı kaybetmenin kıyısına dahi gelse Mete karşısında kimse duramayacaktır. Naz bile. Hatta iki aile bile.

 


                                                                   "-Mete ne yapıyorsun sen?

                                                                   -Asıl sen ne yapıyorsun? Kaçıp gitmeyi mi planlıyorsun?"

Son demde; hala bıçak sırtı ilerliyoruz. Metila  aşkımızda netiz ama karşı cepheye dair hala bir hamlemiz yok. Bebekten şüphelendik gibi oldu ama sonra dağıldık. Naz’ın şiddet eğilimini çabuk atlattık ki bence orası kaşınmalı. Kadir İncila’ya bu mesafede kalmalı ve asla yaklaşmamalı. Naz ve Kadir arasındaki aks bence gelişebilir zira sevgisiz birliktelikler kişilerin ihtiyacı olan ilgiyi asla sağmaz. Naz Kadir’le Mete’nin sevgisizliğini görüp ona yönelebilir. Kaldı ki Naz’ın meydan savaşı ya İncila’yla ya da İncila için. O halde İncila’ya âşık olan Kadir neden Naz’ın hedefi olmasın ki? Mete’nin artık bazı noktalarda öne çıkıp kendisini göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Hayat sorumluluğu alabileceğini görelim. İncila’nın okul mevzusunu o gündeme getirmeli ve kız o tımarhaneden çıkmalı. Kendi hayatına yönelik bir şeyler yapmalı ki bu Naz’la gerilimi de artırır. Mete ve İncila’nın aşkla harmanlanmış dostluğunu da seviyorum. Ama aşka dair bazı dokunuşlara ihtiyaç var. Yapılmak isteneni anlamakla beraber o dokunulamayan ama en derinde yaşanan sevdayı görmemiz gerek. Elimizde harika iki oyuncu var. Sınırlar zorlanabilir. O duygu en yüksekten verilebilir. Aşk ne de olsa yüksek bir duygu.

                                                                                                           UmayMasal