‘‘Aramak boşlukta seni, habersizce aramak; bulmayı ummaya korkmaya başlayıp
aramaya devam etmek. Hayatın yükünü sırtlamaya alışmışken bulmak, sorgularda
kalmak.’’
Gecikme için özürle açalım naçizane bölüm yorumumuzu sevgili okur. Elde olamayan
bazı sebepler bekletse de yorumu, dilerim her olumsuzluğun içinde varolan
olumluluk hali gibi demlemiştir hikayenin yeni bölümünü zihnimizde.
Bölüm başından sonuna geçen hafta seyirci için çözülmeye başlayan Aslı
yumağının bir nevi kahramanlarımız açısından da yumak olmaktan çıkmasını
kapsıyordu. Faryalı geçtiğimiz hafta büyük oranda emin olduğu Aslı’nın babası
ben miyim sorusunu bu hafta yüzde yüz ispatlı kanıtlı cevapladı. Bizim için
sürpriz yoktu evet ;ama bu kanıtlanma sürecinde Faryalı-Maya ilişkisinin
ayrıntılarını öğrenirken Maya’nın karakterinin girizgahının da yapılışına şahit
olduk. Maya’nın vericilikte ve aşktaki kararlılıkta Faryalı’dan pek de farkı
olmadığını öğrenirken Aslı’nın Ateş sevdasındaki tekamül bilincinin ana baba
ortak hücrelerden geçtiği de ortaya çıktı. Aslı’yla ilgili gerçeği öğrenen
Faryalı, önce bu gerçeği sindirmeye çalıştı. En sevdiğim tarafı Faryalı’nın,
netliği. Haberi aldığından beri ruh gibi sağa sola dolaşan, anlamak, emin olmak
için çaba sarf eden Faryalı emin olur olmaz deniz fenerinin orada alıp soluğu
yönünü tayin etmeye çalıştı. Deniz feneri ona önce Kelebek’le paylaşılmasını
işaret etmiş olacak ki gündüz ışığının altında Kelebek’i aradı. Kelebek Faryalı
için kardeş,arkadaş, sırdaş ve oğul. Kimse yokken olan, hayata bağlayan,
elinden tutup çocuk haliyle ona kızını getiren Kelebek. Bu nedenle sırları ilk
olarak bilmek onun hakkı. Burada bir es. Ben Kelebek’i çok seviyorum. Temelinde
iyiliği bu kadar iyi yansıtan bir karakter olması ve hayatta çok da karşılığı
kalmayan bir samimiyete sahip olması var sanıyorum. Yargılamayan, seven
koşulsuz seven biri Hüsnü yani Kelebek. Bu sadece Su’ya, Faryalı’ya değil
herkese karşı böyle. Aslı’yı severken de Ateş’i severken de hatta abisinin
yanışına şahit ola ola geçen çocukluğuna inat Yıldız’ı severken de böyle. Esten
devam; Kelebek öğrendiği sırla şoklandı. Sonra incelikli kalbiyle Aslı’yı
anasız babasız bırakanlara, Aslı’nın yıllanmış acısının müsebbiplerine kızdı,
söyledi. Öyle ya Aslı Kelebek’le büyüdü. Kim daha yakından bilir ki o acının
Aslı’daki tahribatını Kelebek’ten başka. Sonra gece oldu. Fener aydınlattı
yolunu bulma peşindeki gerçek korkusuzlar için denizi. Ta karşı kıyıdan bu
kıyıya. Faryalı kalktı, yanında en güvendiği gitti kızına, ‘’sen benim kızımsın’’
demeye. Korkmadan, kaçmadan, daha ne olur demeden gitti kendi gerçeğinin
parçası olan kızına, Aslı’sına.
Aslı... Bu bölüm sorularının cevaplarına yakın olduğunu hissederek eli
kalbinde bekledi. Faryalı’yı bekledi. Sorunun cevabının o olduğunu bilmeden ;ama
onda olduğunu umarak bekledi. Aslı beklerken elleri ondan önce sırra vakıf olan
Ateş’e teslimdi. Ateş bu bölüm Aslı’yla uzak düştüklerinin farkında davrandı
hep. Önce sevgilisine özleminden dem vurdu sonra onun endişelerini duyup dinledi.
Hatta doğrudan olaya müdahil oldu. İlk olarak Aslı yanında Uzay’a gitti. Haftalardır
Uzay’ın duygularına yönelik karmaşayı sağolsun benim umduğum ve beklediğim
şekilde çözdü. Burada Ateş’in tavrı oldukça netti. Uzay’a ‘Seviyor musun sen bu
kızı?’ derken Aslı’nın duygularına dair en ufak kuşkusunun olmamasının
rahatlığı içindeydi. Aslı’yı soruya dahil etmedi, sahneye sokmadı. Uzay da Ateş’le
aynı netlikte duygularının sevgi tanımını yaptı. Evet Uzay Aslı’yı seviyor ;ama
aynı acıda buluşan iki çocuk ruhun kaynaşması gibi, arkadaş gibi. Burada Uzay Aslı durumu netleşirken, Ateş’e dair
kaygılarımızın muhattabı Lal konusu da netleşti sanki. Lal’in Bora’ya aşık
olduğu gerçeği de yavaştan kendini ele verdi. Bora’da bu duygunun herhengi bir
karşılığı var mıdır? Zamanla göreceğiz. Burada minik bir eleştiri naçizane,
benim için hala Bora’nın Faryalı takıntısının altı boş geliyor. Yani bu kadar
zeki bir adamın Evren tarafından manipüle edilebilir olması mantığıma yazık ki
yatmıyor. Bir şeyler hala eksik. Bora hikayenin ortasına düştü ;ama argümanları
hala bana zayıf geliyor. Altı dolmayanlarda bir başka başlık gibi. Yıldız’ın
gidiş argümanı gibi, Faryalı’nın geçmiş hataları gibi soru işareti. Açık kapılar
kapatılmadı mı hikayeler inandırıcılığından kaybediyor bence. Tabi katılmayan
olabilir bu, dediğim gibi naçizane benim fikrim.
Su’da hafiften bir kıpırdanma mı seziyoruz? Yani sanki kan verme mevzusuyla
başlayan sorunlara dahil olma hali yavaştan yavaştan artıyor gibi. Aaa bir
başka boşluk. Bu kızın keman dersleri noldu? Yani Su hani mücadele edecekti bir
taraftan konservatuvar için? Ateş,Aslı, Kelebek koca pizzacıyı yaptı sırf bu
dersler için bir sonucu yok mu? Tabiki garsonluğunu yapsın ama yani... Çok
sordum ben bu hafta kusura bakmayın. Dedim ya takılıyorum. Su kumaşı iyi bir
kız. Mücadeleci bir tarafı var. Bu biraz daha karaktere yedirilse daha iyi
olmaz mı? Aynı durum Yıldız için de geçerli. Şimdi durup düşünelim. Bizim için
FarYıl Bodrum Masalı evreninin kök aşkı. Ayrılmasınlar, ayrı düşmesinler. Yıllarını
sevdaya harcamışlara selam veren bir
çift olsunlar ama... Bir tarafa Yıldız’ı koydum. Anladığımız kadarıyla Maya’nın
Faryalı aşkını sezen, bir şekilde olmayan ilişkiyi var sanıp aldatıldığı
düşüncesiyle karnında bebeği Faryalı’yı bırakan Yıldız. Sonra hızla Evren’le
evlenen, Faryalı’dan olan çocuğu aldıran, Evren’den iki çocuğu olan Yıldız. Kabul
Yıldız aşıkmış aşık kalmış Faryalı’ya, Evren’i de sevmemiş hiç. Peki şimdiden
sonra napacak? İşte Yıldız’da turnusol bu olacak benim için. Aşkı hakediyor mu
buradan anlayacağız. Çünkü Maya geliyor. Maya... Başkasını seven adamı
sevmekten vazgeçmeyen, Süha yaralanınca kendi torununu kabul etmeyecek kadar
gaddar babaya direnen, Süha’ya ve Faryalı’ya bakan, sonunu bilerek belki
Faryalı’ya kendini, ruhunu veren, Faryalı’nın baba olmaya dair umutları yok
olmuşken Yıldız’ın elleriyle, onu baba yapan Maya. Çeken, çektiğini içine susan
Maya. Muhtemelen de Faryalı gibi sevdasında başkasına yer açmayan Maya. Yıldız’ın
işi zor ve çetrefilli. Evren kötüydü. Aldatandı. Faryalı onun karşısında
parlamaktaydı. Peki böyle çizilmiş bir Maya ve ana özlemindeki Aslı ve
çocuğunun acısından muhtemelen uyanacak olan anne Maya. Ortak bir çocukla
birbirine bağlanan Maya ve Faryalı. Yıldız bir şey yapmalı, Yıldız bu kez
kaçmamalı. Sevmekten vazgeçmeyen adama, vazgeçmeyecek adama sırtını dönmemeli. Hücre
hücre birbirine karışmışken FarYıl, Su’dan Kelebek’e, Ateş’ten Aslı’ya akmışken
aşk Su ve Ateş’i bile kaçmaktan, korkmaktan ötelere savurmuşken Yıldız
savunmada durmalı. Faryalı’nın yanında durmalı.
Son demde demeden önce, ben bu haftada Faryalı’nın Yana ve Süha ile
konuştuktan sonra yaşadığı ruh halini yansıtan Timuçin Esen’e , o sahnedeki
ayrıntılara, atlıkarıncaya bayıldım. Çekene, yazana, oynayana sağlık. Bir de
Bodrum Masalı evrenindeki hümanizme ayrıca hayranım. Faryalı ve Kelebek’in
annesinin Rum babasının Türk olması, Aslı’nın annesinin Rum babasının tam melez
olmasına, Ateş’le Aslı’nın Su ve Kelebek’in bu melezlikten yansımasına,
hepsinden öte hikayenin Ege Denizi kokmasına...
Son demde; söylemedim kimseye içime sustum. Sevmenin susmakla büyüdüğünü,
kelimelerin sevmeyi anlatmadığını gördüm. Ben seni susarak bildim. Ama sen bana
susma ki senin sevgini senden bileyim.
Emeklere saygıyla...
Not: Tarafsızlığımıza inanan, okuyan, seven Bodrum Masalı’na dair tüm
fandomlara sevgiyle...
UmayMasal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder