“Kaderimse seni sevmek bil ki seçimimdir.
Sevda yola düşmekse bil ki yol senindir,
Şehir, ülke dünya yine senindir.”
Hayatın insanı büyütürken seçtiği yollardan geçmek insan için seçim mi
yoksa kader mi bilmiyorum. Belki seçimlerimizdir kaderimizi belirleyen ya da
kaderimizdir seçimlerimizi etkileyen. Hayattaki karşılıklarla kurgudaki
karşılıklar kimi zaman bizim için tutarlı gibi durmasa da kimi zaman bir
masanın etrafında duyduğunuz hayattan bir hikaye aslında kurgunun kadere
bağladığı bazı noktaların ne kadar hayatla paralel yürüdüğünü anlamamızı
sağlar. Tüm bunları neden yazıyorum. Bilmem. Belki Gülperi ve Kadir’den seken
hikayenin tam olarak Artemis Hasan’da devam etme şeklindendir. Ya da benzer bir
hikayeyi hayattan gerçeklik olarak duymamdandır. Her neyse. Kaderi seçimlere,
seçimleri kadere bağlayıp devam eden kurgu evrenimiz Gülperi’ye bakalım.
Bu hafta “Sevince” diye başladı bölüm. Aşkın aile hikayeleriyle kol kola gittiği
öyküde kuşkusuz geçen haftanın açık bırakılan soruları cevap bulmalıydı. Soruların
kaynağı da çoğunlukla aşka dairdi. Gülperi Kadir’e evet demişti. Gülperi Kadir’i
kurtarmak için savaşmaya başlamıştı. Sonunda da Eyüp’e yakalanmıştı. Tam da
dilediğimiz şey oldu Gülperi bu hafta bölüm başında Eyüp’ten bir adım öne geçti
ve görüntüleri kaptırmadan Kadir’i kurtarmayı başardı. Klişeyi bazen sevsek de
tutarsızlık insanı yoruyor. İşte tam da bu nedenle Gülperi’nin önce davranıp
Barkın’a görüntüleri yollaması güzel hamle olmuş. Diğer taraftan Eyüp’ü üzerine
çekip oyalama taktiği de iyi fakat Eyüp’ün Gülperi aşkının tabanındaki
takıntılılık düzeyini göstermek adına yapılan hamleler dozunda kalmalı. Çünkü tam
da bu noktada Eyüp’ün çatışma için yetersiz kalmaya başladığını söylemek
zorundayım. Hikaye yeni cepheler açmak zorunda.
Şeyma Kadir boşanmasının ardından iyice oyundan düşen Şeyma’yı Seyit’le
yakınlaştırmak oyuna yeni yön verme hamlesiyle nereye varacak merak ediyorum. Yok
Şeyma’ya, geçmişine dair yaralarına ışık tutup neden böyle bir anne olduğunu
sorgulamaksa Şeyma adına artık nasıl bir çatışma hamlesi yapılabilir bilemiyorum.
Kendi adıma Artemis- Hasan hikayesinin gerilimini yüklenmesini beklediğim
fazlasıyla snob bir karakter olan Şeyma’nın
Seyit gibi statü sahibi olmayan birine ilgisi tuhaf. Bekleyip görelim
ancak ben hala güçlü bir çatışma unsuru olması gerektiğinden yanayım. Diğer taraftan
Kadir’in her bölüm kahramanlığa dönüşen kimliğinde aşkın çok güzel durduğunu da
söylemeden geçemeyeceğim. Kadir adalet, hak kavramlarına bağlı bir karakter. Ancak
hikayenin kısır döngüye girmemesi adına sadece Taşkınlarla yaşadıkları
dışındaki durumlara da odaklanmak gerekir gibi. Ne dersiniz? Çünkü Eyüp ve suç çeşitlilikleri
hikayedeki varlığını tüketiyor. Kurgunun en temel dayanağı hayal ürünü olduğunu
bilsek de içindeki gerçeklik unsurunu kaybetmemektir. Duygusu okuyanda,
izleyende gerçeklik yaratmayınca savrulur hikaye. Nacizane...
Gülperi Kadir aşkı Kadir hapisten çıktıktan sonra geride kalan yirmi yıla
inat yapar gibi hızla ilerliyor. Geçen hafta verilen söze rağmen bu evliliğin
hemen gerçekleşmesinin zor olduğunu yazmıştım. Eyüp’ün müdahalesiyle korkarım
yazdığımız şey doğru çıkacak. Nikah işlemleri için yola düşen Kadir, Gülperi
ve gizli tanık Can’ın kaza yapması çoğu
durumu tepetaklak hale getirecek gibi. Kendi adıma Hasan ve Bedriye’nin hatta
tüm anlama çabasına rağmen Artemis’in bu evlilik için ciddi direnç göstereceği
fikrindeyim. Bu nedenle bu kazaya gerek var mıydı? Bilmiyorum. Senaristlerimiz nereye
bağlamışlar göreceğiz.
Eyüp’ün şimdilik kozu Bedriye üzerindeki etkisi gibi duruyor. Bedriye babasını
bırakmama annesini ısrarla suçlama tavrında devam ediyor. Bir taraftan da
yalanlar söyleyerek etrafına yeni bir bela sarmalı örüyor gibi. Gökhan Hasan’la
dostluğunu kardeşliğe evirirken, korkarım Bedriye ağa torunu olma kimliğinin
baskınlığıyla Hasan’dan bile sağır duygularına. Kaldı ki iki kardeşe de
duygularının tanımını nasıl yapmaları gerektiğini öğreten ve öğretecek olanın
Gökhan olması güzel. Öyle ya sevgiler konusunda kırık bir çocuk Gökhan ve
sevginin ne olduğunu , gerçekliğini ondan iyi bilen az kişi var. Kısaca Artemis
ve Gökhan Taşkınların torunu olarak büyüyen Hasan ve Bedriye için şans. Büyümeleri
için şans. Karşılaştıkları ve karşılaşmaya devam edecekleri aile gerçekleri
için şans. Bu arada dip not Dede Taşkın’ı hikayede daha etkin görsek diyorum. Başka
çatışma alanlarıyla tabi.
“Sende henüz karşılığını
alamadığım bir mektubum var
Sende yüreğim var,
Canım var,
Aklım fikrim var,
Sende her şeyim var.- Nazım
Hikmet Ran”
Artemis Hasan... ArHas...
Son üç bölümdür boy verip yeşeren ilk bölümlerde tohumu atılıp yavaş yavaş
su verilerek kökü derine indirilen aşk hikayesi. Aynı hücrelerin birbirini
tanıması gibi sürüklenen , kaderden seçime geçen bir ilk aşk hikayesi Artemis
ve Hasan. Hasan’ın alevlere dalarak hayatını kurtardığı Artemis’e bu bölüm söyledikleri
ve söylemedikleriyle kuşkusuz roman yazılır. Kendi kaybetme korkusuyla aşkı
anlamaya başlayan Hasan’ın babasına hak vermeye çalışması bile o kadar
kendisiyle ilintili ki. Öyle ya o kaybetme korkusu ki aşıksa adamı alevden bir
topa dönmüş eve sokar. İçindeki duvarları yıkar. O halde babasının yaptığı
yanlış , hata adı her neyse o, aşktan. Hasan aşkı öğrenirken anlayacak ki
aşıksan onun canı yansın istemezsin. Zarar vermezsin. Veremezsin. Ama zamanı
var Hasan’ın. Artemis öğretecek ona.
Hasan öyle korktu ki Artemis’i kaybetmekten bölüm boyunca o korkunun
yansımalarıyla deli divane dolaştı. Özellikle hastane sahnesi bence en iyi
ArHas sahnelerinden biriydi alt mesajlarıyla. Artemis’in gözlerini açtığını
gördüğü halde yüreği ağzında bekleyen Artemis ona gülümseyince aralarındaki son
konuşmada söylenenlere karşılık affedildiğini anlayan , rahatlayan ve derin bir
nefes alabilen bir Hasan vardı orda. Artemis’in ona uzak duralım demeden önce
söylediği: “ Herhangi bir insansın benim için” cümlesine nazire yapar gibi
ağzından dökülen “Her şeyim” ifadesi
anlattı ki Hasan korku üstüne korku yaşamış Artemis’e dair. Onun için dost,
arkadaş, sırdaş, akıl verici, ihtiyaç ve nihayet aşk olan kız neredeyse avuçlarından
kayıp gidiyormuş, bunun yansımasıydı Hasan’daki o hal. Sonrasında Artemis’i
görmeye gittiğinde onu uyurken izlemesi, ona onu sevdiğini söylemesi,
sevgisinin şiddeti ve yarattığı sarsıntı karşısındaki şaşkınlığını bile Artemis’le
paylaşması ikisi arasındaki çok boyutlu sevginin anlatımıydı aslında. Hasan boşa
Artemis’e “Her şeyim” demedi. Daha önce de Artemis’in sadece yanında durarak
onu anladığını söyleyen Hasan’ın zaten derdi anlaşılmak. O on yedi yaşında
olmasına izin verilmeyen bir çocuk. Gerçeklerle büyütülmüş, silahla, bilek
gücüyle hayatta kalmanın mümkün olduğu coğrafyaların prensiyken bir anda hayatı
tepe taklak olmuş bir çocuk. Kahraman olma sevdasının altında kendi kimlik
arayışı olan bir genç adam. Tüm bunları anlayabilen, onu güldüren, babasına
katil demesine rağmen yüzüne gülümserek bakan ona teşekkür eden Artemis’ten
daha çok her şey olabilecek biri yok
Hasan için. Ben bu bölüme kadar Hasan’ın kendi duygularındaki aşk unsuruna
sağır davranmasının sebebi Kadir sanıyordum. Ama bu bölüm anladık ki Hasan’ı
tutan sadece Kadir değilmiş. Artemis’i sevmek onun için ekmek gibi , su gibi
hayattan bir şey haline gelmişken, sözcükleri olan , kimliği olan Artemis
aklıyla, özgünlüğüyle Hasan’ı ürkütmüş aslında. Hasan Artemis’in ona aşık
olacağına ihtimal verememiş. Kuşkusuz Kadir ve annesi arasında bildiği ama
bilmezden gelmeye çalıştığı duygunun da etkisi var bu sağırlıkta ama Artemis’in
itirafı karşısında şaşıran üstüne sevinen , bir taraftan içinde oldukları
gerçekler yüzünden ama demek zorunda kalan Hasan’ın Artemis’in onu en başından
, 17 yaşında bir ağa torunu görgüsüzü gibi davranırken de, şiveli konuşup
ötelenirken de, hamburgercide çalışırken de, Selen’le gidip Artemis’i kırıp
dökerken de, kapıcı çocuğu olduğu ortaya çıkarken de, Hasan’ın babası onun
babasını haksız yere suçlarken de sevdiğini öğrenince artık kaçacak yeri
kalmadı. Hasan Gökhan’ın dediği gibi en başından beri kaçtı Artemis’ten. Kardeşliğe,
arkadaşlığa, dostluğa kodlamaya çalıştı onu. Hatta derinlerde bir yerde şimdi
kendisine kızsa bile Artemis’i uzak tutmak için bile isteye başkasının elini
tutmaya kalktı. Fakat aşk yolunu buldu ve büyüdü. Bundan sonra ne olacak? Sanılanın
aksine bu aşkın fırtınası bence yeni başlıyor. Kopmayacak olan Taşkın bağı ve
Artemis arasında kalacak olan Hasan’ın büyümek ve aşkını korumak için neler
yapacağını göreceğiz. Diğer taraftan babaları, Selen’le henüz nokta konmamış
durum, belki Doruk hatta Şeyma. Arhas gelecek, geliyor derken geldi. El ele
direnmeleri gereken çok şeyle. Burada parantez, büyüklere zaten lafımız olamaz,
lakin Burak Dakak ve Ezgi Gör’ün adeta gözleriyle oynadıkları Hasan ve Artemis’e
çok şey kattıklarını eklemeden geçmemek gerek. Ekran kimyaları gerçekten çok
güzel olan ikili karşılıklı sahnelerinde de auralarıyla patlıyorlar. Bir de
Artemis’in sözcükleriyle fark yaratması halini çok sevdiğimi eklemeliyim. Her kurduğu
cümleden okuyan, akıllı bir kız olduğunu belli eden, Hasan’a aşk kadar
düşünmeyi de öğreteceğine inandığım Artemis şu ana kadar yazılmış en özel genç
kızlardan biri gözümde. Özgün, akılcı ama bir o kadar romantik. Ezgi Gör’ün
standartlaşan güzellik kavramlarının dışında ışıldayan özgün güzelliği de
Artemis’e çok şey katıyor. Tam bir tanrıça.
Son sahneye ayrı paragraf; Artemis’in aşkını ilk söyleyen olmasına başta
bozulsam da iyi ki o cümleleri sen kurdun Artemis. Öylesine duru ve net anlattı
ki duygularını Artemis sonra Hasan’ın gözlerini ,tıpkı Hasan’ın dediği gibi,
orda saklı hüznü okuyarak yine yeniden şaşırttı kızımız oğlumuzu. Artemis’in
onu kitap gibi okumasının şaşkınlığından hemen sıyrılan Hasan sonunda kendi
duygularıyla yüzleşirken Artemis’in tüm yaşananlardan cesaret alarak çıktığı itiraf
yolculuğunda mutlu sona ulaşıldı. Bundan sonrası tufan. Aşk yanmak, yanmak aşk.
UmayMasal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder