Bedriye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bedriye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Nisan 2019 Pazar

Gülperi-Sonsuza Kadar

“ Benim yüreğim buz tutarken onun yüreğine düşüyor ateş bu kez.  Bendeki döngü onda tekrarlanıyor. Görüyorum. Görmek yetmiyor. Dursun diyorum. İçindeki acıyı yenmesi gerek, can kırıklarını onarması gerek. Ama olmuyor. Tutmuyor  tutkallar tıpkı benimkileri de tutmadığı gibi. Canını veriyor bazen insan, bazen can alıyor da can kırığı tutmuyor. İnsan kesildiği yerden kanamaya devam ediyor.”
Affetmenin unutmak olduğunu sananlar coğrafyasındayız. Oysa af unutmak barındırmaz. Unutuluyorsa o zaten af olmaz. Gerçekten zamanaşımı mıdır af, yoksa zarar verilenlerin vicdanında yaptıklarınızın bedelini ödediğinize inanç mı? Peki affedilen açısından süren bu belirsiz tutumların ötesinde affetmek büyüklüktür mottosuna sığdırıp sıkıştırdığımız iyi insan olma kanunnamesinin neresinde bedel kavramı? Yoksa affedilen ya da affeden arasındaki iyilik kötülük sorunsalı mı tarafları mahkum eden? Sebeb-i Girizgah: Gülperi-Sonsuza Kadar. Bölümle ne ilgisi var diyenlere cevap: Kafamdaki soruları tetiklemeyen metinle bağım olmaz ki zaten. Sorular burda cevaplar da içimizde bir yerde diyip bölüme devam.
Geçen hafta Eyüp’ün tehditlerinde bırakmıştık Gülperi’yi. Yine ve yeniden o tehditlere boyun eğdi Gülperi. Burada çatışma yaratmak adına yapılan hamleleri anlamakla beraber Kadir gibi biriyle evli olduğu halde üstüne oğlunun tutumunu da bilmesine rağmen hiç çözüm aramadan hiç konuşmadan sürekli Kadir’i bırakıp giden Gülperi’yi anlayamıyorum. Kaldı ki kaza ile Kadir’i vuran Hasan için kurtuluş argümanı üretmek uluslararası çalışan ve zekası ilk bölümden beri altı çizile çizile verilen Kadir Aydın için zor olmasa gerek. Şu ana kadar Artemis ve Hasan muhalefeti üzerinden yürütülen evliliği bir türlü oturtamama hali son haftalarda iki gencin de kabuluyle sanki bir parça çözülebilmeliydi. Mantıklı olarak önce Artemis’in sonra yaşadıklarının payıyla Hasan’ın anladığı Gülperi Kadir aşkında sıkıntının hala diyalog boyutunda olduğu fikrindeyim. İkili Kadir’in tüm açık iletişim biçimine rağmen konuşamıyor. Çözemiyor. Kadir’in muhteşem bir baba profili olması hem kendi kızı Artemis açısından hem de abi dese de Hasan açısından çok belirgin bir şekilde diyalogla ortaya konuyor. Baştan beri kızı ile arasında sımsıkı bir bağ olan Kadir onun kızı olduğunu her fırsatta hata bile yapsa kanıtlayan Artemis’le öyle güzel konuşabiliyor ki baba kız hallerine hayran oluyoruz. Diğer taraftan baba figürü konusunda ilk andan beri sorun yaşayan Hasan’ın da Kadir’e sığınmaya başlaması güzel bir detay. Aralarında gelişen diyalog çok gerçekçi. Kadir Hasan için bir süredir zaten rol model olma yolunda ilerliyor. Bunda kuşkusuz karakterin kahraman kimliği, adalate inancı, sevdiklerini koruyup kollama tavrı da etkili ama Hasan için tüm bunların yanında Artemis’in babası olması da önemli duruyor. Eyüp ve Kadir arasındaki babalık farkı o kadar net ki, ayrıca Eyüp’ün travmatik kişiliğinin bu bölüm sorumlusu olarak gösterilen Yakup Dede de o farkın bir başka kolu olarak da önümüze konuyor. Eyüp ve Yakup arasındaki nefret , iktidar kavgasının mecburen bir kolu haline getirilen Hasan’ın işte tam bu noktada kurtarıcısı Kadir. Hasan hızla o hiyerarşik yapının dışına atıyor kendisini. Her ne kadar önceden yaptığı hataların bedelleriyle yüzleşmek durumuda kalacak olsa da. Diğer taraftan işin anne kıyası kısmını üstlenen Gülperi ve Şeyma’da belirgin bir iletişim sorunu baş gösteriyor. Gülperi kendisini feda eden , çocuklarını çok seven bir anne. Her şeyden önce çocukları geliyor. Burda sorun yok. Ancak ben Gülperi’nin kızıyla, Artemis’le ya da feda süreçlerinin müsebbibi olup onunla konuşmaya çalışan oğluyla gereken şekilde konuşabildiğini düşünmüyorum. Okuyan, şiir bilen, yazan bir kadın kimliği olduğu ilk bölümlerden beri verilen Gülperi’nin eski gücü yok. Buraya biraz daha dikkat edilmeli sanki diyip kapatıyorum. Şeyma’ya gelince kızı Artemis için yaptığı hatalarla artık dönecek köşesi kalmayan karakterin Hasan’ı mahkum etmek için kendisini kaçırmaya çalışan adamla iş birliği yapıyor olması nasıl sonuçlar doğuracak gerçekten görmek istiyorum. Artemis Eyüp’ün kendisine söylediklerini neden babasına ya da Hasan’a söylemedi diyenler olmuştur. Eyüp’ün annesini kaçırdığına, Gülperi’yi esir aldığına şahit olan kıza aynı Eyüp annesiyle işbirliği yaptığını söylüyor. Artemis için annesi ne yaparsa yapsın ilk anda hazmedilecek bir şey değil bu. Hatta inanılacak. Fakat Hasan’ın tutuklanmasıyla başlayan süreç Artemis ve Şeyma’yı karşı karşıya getirirken anne kız bağlarında da onarılmaz kopmalar yaşatacak yine. Hasan babasının baba olma kimliğini tüm benliğiyle reddeder hale gelmişti. Şimdi aynı süreç Artemis için de sonlanmak üzere gibi.
Gelelim ArHas’a. Artemis ve Hasan açısından etraflarında olan her şey bir bedel. Anne ve babalarının evliliği, diğer taraftan Eyüp ve Şeyma’nın yaptıkları, geçmişleri, hayatı algılayış farkları. Tüm bunlar ilk aşkın tüm saflığıyla parlayan ArHas’ı sarsıyor. Fakat sarsıldıkça aralarındaki ilişki daha güçlü hale geliyor. İlk aşkın kırılganlığından güçlü bir sevdaya çoktan evrilen ikili karşılarına çıkan ne olursa olsun bir yolunu bulup kendilerini anlatıyor.  Bu hafta “Senden vazgeçemem” diyen Hasan’ın gerçekten Artemis’ten vazgeçmeyeceğini anlatmaya çalışırken izledik. Onca sorununa rağmen Artemis için değişmeye çalışan onun söylediklerini anlayan, yaptığı hatanın farkında bir Hasan’la karşılaştık. Kuşkusuz genç kız açısından Hasan’ın babasını yaralaması ciddi bir güven sorunu yarattı. Bunu da Hasan’a çok net ifade etti Artemis. Ona inanmak istese de sevdiği adamın defolarını çok net bilen Artemis için Hasan’a yeniden güvenmek biraz zaman. Hoş Hasan’ın üzülmesinde asla dayanamadığı da ortada. Hasan ise, gözü Artemis’te başka dünyalara açılmak istediğini anlatırken  aslında kızın her söylediğini nasıl sindirdiğini onunla hayal kurmaktan yana olduğunu da anlatmaya çalıştı. Ben Hasan Artemis’e şiir okusun çok istemiştim. Bu hafta başta Bedriye’yi koruma refleksiyle ayağa kalkan Hasan’ın içinde bulunduğu durumu en net anlatacak şiiri, Can Yücel’in Dargın mıyız?, Artemis’in gözlerinin içine baka baka okuması harika bir ayrıntı olmuş. Kalabalığı içinde bir anda ikisinin kalması , Hasan’ın sadece sen diyebilen tavrıyla sahne tadından yenmez hale gelmiş. Aynı sahnede yer alan Selen ve Doruk sanırım Hasan ve Artemis aşkının ne kadar güçlü olduğunun anlatılması  adına güçlü bir mesaj. Bu arada Doruk şu ana kadar sadece Artemis’e aşık olması yönüyle çizilen bir karakterken korkarım, tabi Hasan ıslahevinden kurtarırsa kendisini, karanlık taraflarını da zaman içinde ortaya çıkaracak. Bu noktada Artemis’in Doruk’un çakı planını duymasını istiyorum. Hatta mümkünse Bedriye’nin kankası olma misyonu üstlenen Selen’e de Hasan’ın çok net bir şekilde çizgisini çizmesini diliyorum. Hoş genç adam o kadar umursamaz ki Artemis ve ailesi dışındaki unsurlara karşı bazen Selen’e cevap vermeye tenezzül etmiyor mu diyorum.  Gelelim diğer ArHas şiirleşmesi ikinci aşamaya. Hasan’ın okuduğu şiire karşılık ona aynı şiirin devamını okuyan Artemis... Artemis öyle özel bir genç kız ki Hasan’ın algısındaki her ayrıntıyı darmadağın edebilme becerisi var. Affedilmeye çalışırken kırgınlığını anlatan Hasan Taşkın’a acaba dediği noktada öyle güzel cevap verdi ki Artemis, Hasan’a seni sevmekten vazgeçmedim, sensiz benim de baharım gelmedi, belki affedemedim ama sevdam olan her şeye rağmen aynı, demeyi seçti. Tıpkı geçen hafta vazgeçemem diyen Hasan gibi. Burada parantez, şiirin ilk kısmının okunduğu ambiyans ne kadar ilan-ı aşk formunda bir romantizm içeriyorsa, ikinci kısmı da o kadar yüksek tutku içeriyordu. İlk kısmı herkesle paylaşılan o anda hem gözdağı hem de kalabalıktaki “biz”lik hissini nasıl güçlü taşıyorsa ikinci kısım da o kadar yüksek bir enerji içeriyordu. Tam da bu hafta aynı evde nasıl birbirlerine yaklaşmazlar diye düşünmeye başladığım ArHas’ın bu atağı bana nihayet dedirtti. Çünkü karşımızda kırgın da olsalar birbirlerine aşık iki genç var. Bu ikisinin tüm olanlara rağmen bir şekilde birbirlerine çekilmeleri gerekiyor. Atışsalar da , konuşup bazen birbirlerini kırsalar da dokunmak, birbirlerine yaklaşmayı istemek onların inisiyatifinde olmamalı. Bu duygu önlenemez olmalı. Öpemese de öpmeye ramak kalmalı mesela hatta mümkünse öpmeli de. Uyurken ona bakmalı.   Ona dair olmalı her şey. Tıpkı bu hafta olduğu gibi. Şarkı söyleyerek tanışan bir çift onca kargaşaya rağmen genç kalıp belki anlık yine şarkı söyleyebilmeli. Buna ihtiyaç varmış gerçekten. Başlangıç aşamasından bu yana derin bir aşk ArHas ve kuşkusuz bu haftaki sahneler de o derinliğe selam verdi. Bu yapı devam etmeli son bölüme kadar da. Ama merdiven sahnesinde gördük ki bu çift nahif olduğu kadar tutku da barındırabilir.Zira ekran kimyaları inanılmaz güçlü olan Ezgi Gör ve Burak Dakak bana göre dizinin jokerlerinden. Tüm genç aşk enerjisini yüklenebilme potansiyelleri inanılmaz. Bu da tutku demek. İkisinin tıpkı şiir sahnesinin ikincisinde  olduğu gibi burun buruna olmaları bile yeterli o kimyayı ekranda patlatmaya. Kesinlikle değerlendirilmeli. Hatta gönül ister ki bu ikiliyi bundan sonra bir filmde partner görelim. Kızıl ile kara uyumu dünyanın yeni yeni keşfettiği bir tensel uyum. Artı Ezgi Gör ve Burak Dakak’ta inandırıcı bir senkron var. Tamamlayıcılık. Birlikte ışıldıyorlar. Bu durumu diliyorum yapımcılar fark etsin. Saflık ve tutku arasındaki zikzakları tam da olması gerektiği gibi yansıtan, hissettiren Ezgi Gör ve Burak Dakak’ın oyunculuk gelecekleri parlak olsun.     
Gülperi ve Kadir’in aile olma mücadelesinin içindeki halkada Artemis açısından can kırığına dönüşen annesi , Hasan açısından can kırığına dönüşen ailesinin baba tarafı kanatmaya devam edecekse de sonunda birbirlerinde ve yeni kurdukları büyük ailede kanayan yaralarını sağaltacak olan ArHas büyüme mücadelesindeyken GülKad umarım ayakta kalır. Hasan’daki baba kontenjanı Kadir tarafından doldurulsa da Artemis’in yakında ihtiyacı olacağı gün gibi aşikar anne boşluğuna Gülperi’nin yerleşmesi sanırım an meselesi.
Hamiş: Aşk “En” dir demiş Şehrazat. En varken daha azına kim razı olabilir ki. Hele o “En” tam karşındayken, sana bakarken. O “En” tüm ruhuyla seni tamamlarken. Aşkla sevmek varken... Sonsuza kadar.

                                                                                                      UmayMasal 

6 Nisan 2019 Cumartesi

Gülperi-Süper Babam

“Gösterişli bir dekorun arkasında üşüyen bir çocuğum ben,
Kibirli bir dünyanın içime sakladığı korkularla,
Sen gelene kadar bilmedim kimdim ,neydim,
Sarmasaydın yüreğimi o minicik ellerinle ,
Buz tutmuş vicdanım konuşmazdı.
Şimdi sen gidiyorsun ya, gitme.
Gözlerini alma benden ve o minik ellerini yüreğimden,
Seni sevmek, sevmek değil sadece seni.
Seni sevmek, nefes almayı sevmek, hayatı sevmek.
Gitme.”
Eğer kibirli yani kendisini üstün gören , diğerlerini anlamayan ve çaba göstermeyen  birini  görürseniz onun bebekliğinden başlayarak yok olma, silinme, bastırılma, dağılma korkuları çekmiş, güven hissi zedelenmiş , yalnız bir çocuk olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kibirli olmanın efsanelerdeki karşılığı sevilmemek, nihayetinde kaybetmek olarak tanımlanırken aslolan kibrin lanetinin altını çizmekti belki. Sebeb-i girizgah yine Gülperi’nin Süper Babam bölümü. Bana göre geçtiğimiz haftadan itibaren altı çizile çizile gelen kibir lanetinin getirdiği sonuçların kalem kalem işlendiği bir bölümü geride bıraktık. Ağır aksak belki geçti bölüm Kadir’in hayati tehlikesi iki saat on dakikalık bölümlere özgü ağdalı yaklaşımla yansıtılamadı belki, bunun karşılığı olarak reytinglerde istenen alınamadı ama ne olursa olsun hikayenin tabanında başından beri var olan geleneksellikle soslanmış hiyerarşiye başkaldırma aksında Kadir’in başlı başına temsil ettiği değerlerle Dede Taşkın ve Eyüp’ün temsil ettikleri arasında sıkışan Hasan’ın patlayan silahla damarlarında akan kibrin lanetini an be an yaşayışı çok güzel anlatıldı bana göre. Kuşkusuz hep söylediğim gibi ,genele anlatmak açısından alt mesajlardan çok  açık net görüntüler ve diyaloglar olmalı. Hatta korkarım beni yorsa da bazı noktalarda duyguları kanırtmak gerekiyor. Çünkü acıyı anlamaktan çok hissetmeye kodlanmışız. Bu noktada anlamlandırmak ya da altında  ne var diye bakmaktan ziyade onu duyumsamak istiyoruz. Neyse burda virgül. Bölüme gidelim, bizce bize göre bakalım.
Geçen hafta Hasan ve Gülperi’nin ortak çabası, şaka şaka ortak hatası sonucu vurulan Kadir Aydın’ın yere yığılmasında kalmıştık. Kadir’i vurmanın şokundaki Hasan’ın şaşkınlığı, Gülperi’nin korkusuyla hastaneye kadar geldik. Sonrasında Gülperi’nin bu hikaye açısından asla tartışmaya açık olmayan anneliğiyle Hasan’ı koruma telaşının yol açacağı sıkıntıların ilk düğümünü attık. Artemis’in babasının durumunu öğrenmesinin yaşadığı acıyla gözümüz dolarken, Hasan’dan umduğu ama alamadığı desteği Bedriye ve Can’dan almasıyla aile olmanın acıları paylaştıkça mümkün olduğuna virgül atıldı. Burada parantez Ezgi Gör inanılmaz bir performans gösteriyor. Bölüme dair bulunduğu her sahnede devleşen Güneş Kız Artemis’e öyle inanarak ruh veriyor ki gözleriniz onunla beraber nemleniyor, onunla gülümsüyorsunuz. İlerleyen yıllarda sanat ve oyuculuk adına çok güzel şeyler yapacağına inancım tam genç kızımızın. Takipçisi de olacağım. Gerek Timuçin Esen’le sahnelerinde baba kız aksında gerek Burak Dakak’la Artemis Hasan olarak öyle inandırıyor ki genç kızın duygularına keyifle izliyoruz kendisini. Parantezi kapatalım. Hasan’ı korumakla Kadir’i kaybetmek arasında kalan Gülperi dedesine emanet ederken Yakup Taşkın’la ciddi bir şekilde hesaplaştı. Ağalık sistemine de yönelik bu hesaplaşmada Hasan’a o silahı vermekle , yıllarca genç adamı manipüle ede ede kibrin, nefretin kucağına atan Yakup Taşkın’ın aslında tüm olanlardan sorumlu olduğunu da haykırdı. Hasan’a gelince abi dediği, abiliğe seçtiği, kızsa kırılsa asla zarar vermek istemeyeceği bir adama zarar vermenin vicdani yüküne o adamın sevdiği kızın babası olmasını ekleye ekleye yandı tutuştu. Artemis’in yanında olmak istemek, ama yaşadığı travmayla darmadağın olmak üstüne birini neredeyse öldürecek olma gerçeğiyle yüzleşmek ve tüm bunların düğüm olup Artemis’e duyduğu aşka bağlanması Hasan açısından korkuç bir yük oldu bölüm boyunca. Kendisini arayan Artemis’in resmini gördüğünde tıpkı ona Artemis’le arasında bir şey olup olmadığı sorulduğunda yüzüne yerleşen acı gülümsemeyle bakıp o telefonu açamamanın ağırlığını omuzlarında fotoğraftaki Artemis’in hep okşadığı yanağını okşaması genç kıza duygularının nasıl yüksek bir perdeden çaldığını anlamak açısından da ipucuydu. Hasan Artemis’i çok seviyor. Yaşadıkları tüm kargaşalara rağmen , bazen çatışan düşünce biçimlerine rağmen hatta etraflarında dolaşan Şeyma ve Eyüp gibi ben merkezci deliliklere rağmen öyle seviyorlar ki birbirlerini, Hasan’ın kanayan vicdanına rağmen ayakta duran kimliği, dayanma becerisi Artemis söz konusu olunca çöküp tuz buz oluveriyor. Kaldı ki Kadir’i vurmanın vicdani yükünü taşırken kaçmayı onursuzluk sayarak teslim olmadan önce Artemis’le konuşmaya karar vermesi işte tam olarak bu aşkın büyüklüğünden.
Artemis ve Hasan’ın yüzleşme sahnesine ayrı başlık açmak gerekiyor sanıyorum.  Artemis’in gece dışarı çıkmasından şüphelenen ve Kadir’e yönelik hırslarını kızına aktaran Şeyma’nın gölgesinde olsa dahi çok sağlam bir yüzleşme izledik. Ezgi Gör ve Burak Dakak’ın karşılıklı her sahnelerinden tamamlayıcılıkları, birbirlerinin oyunculuklarını yükseltmeleri , aralarındaki kimya ile sahne bölümün en güçlü sahnelerinden oldu. Artemis’e babasını vurduğunu söylerken darmadağın olan Hasan genç kızın tepkisiyle parçalandı. Artemis tam da düşündüğümüz gibi Hasan’a kızdı, kırıldı babasının hayatını tehlikeye attı diye ama onu “yüzünü görmek istemiyorum” noktasına getiren Hasan’ın onca uyarıya rağmen , Artemis’in kalbiyle ona uzattığı ele rağmen, Artemis’in elini tutmak yerine  silah tutması. Artemis tıpkı aylar önce babasına katil diyen Hasan’ın karşısında uzak duralım dediğinin çok ötesine geçti bu kez kırgınlığının çok üstüne çıkan öfkesiyle. Hasan’ı yine aylar öncesindeki sahne gibi arkasında bırakıp giderken onu sekiz şiddetinde yıkmayı başardığını bile görmeden , fark etmeden gitti Artemis . Hasan ise Artemis giderken önce “Ne” diyerek durumu algıladı sonra “Çilli” diye sayıklamaya başlayarak yere çöktü. Bu sahnede anladık ki Hasan tanıştıkları ilk andan beri yanında duran Artemis’e o kadar inanmış, o kadar teslim etmiş ki kendisinİ “Her şeyim”dediği kızın babasını dahi vurmuş olmasının o bağı zedelemeyeceğine inancı tammış.   Hasan ne yapmış olursa olsun yanı başında duran Artemis’i sadece bir kez kaybetme ihtimaliyle karşılaşan Hasan orda dahi Artemis’in sevgisini kaybetme ihtimaliyle karşılaşmadı. Oysa babası kırmızı çizgisi olan Artemis çekip gittiğinde tam da bu kayıplık duygusuyla kalakaldı Hasan. Çöktü, yıkıldı. Sonrasında sorumluluk duygusunun, vican azabının ve Artemis’i kaybetmenin yarattığı hisle teslim olmaya giden Hasan’ı durduran yine Artemis’in ona kıyamaması ve Kadir’in babalığıydı. Hasan bir kez daha Kadir’in affediciliğine sığınma fırsatı buldu. Hayatının en kötü olayının hayatının kırılması olacağına dair izlerle , aile olmakla sarıp sarmalandı. Ara ara Artemis’e kayan kaçamak bakışlarının karşılık bulmamasına rağmen, ki bu konu biraz daha belirgin gösterilmeliydi, Hasan huzurla kucağına saklandı annesinin. Şeyma ve Eyüp’ün artık bir parça zorlamaya dönüşen entrikaları nereye vardırır bilemesem de umuyorum haftalardır mevzusu konuşulan okula dönüş Hasan açısından gerçek olur. Hali hazırda Artemis’le kırılgan hale gelen ilişkisi de cepte olarak Hasan’ın okula dönmesi çatışma açısından da besleyici olabilir. Hasan Artemis’ten vazgeçmeyeceğini net bir şekilde ifade etti ki asla vazgeçmemeli. Son haftaya kadar her şekilde aşkları için mücadele eden Artemis’ken artık mücadele edip aşkla büyümesi gereken Hasan diye düşünüyorum. Buraya parantez; iki haftadır Hasan’da varolan el titremesi ve Artemis onu bıraktıktan sonra başının sağ tarafını tutması umuyorum refleksif düşünülmüştür. Hasan’ın onca yükten sonra hastalanması asla şaşırtıcı olmayacaksa da ne yazık ki finale yürüdüğünü hissettiğim hikayede Hasan’ın yaşının dertlerini çözdüğü, Artemis’le yol bulmaya çalıştığı, aşkına sahip çıktığı, bu aşkla büyüdüğü süreçleri görmek istiyorum. Kısıtlı zamanlarda ArHas’ın gencecik heyecanlarını da dramların arasında izleyebilmeyi diliyorum. Çekingen tepkiler yerine aşkı için net tepkiler veren Hasan , Selen’in tacizlerine karşı aşkını net bir şekilde savunan halini görmeyi diliyoruz. Keza Doruk konusunda da benzer bir tavrı Artemis’ten umuyorum. Farkındalığı yüksek bir Arhas hikayelerinin tamamlanması adına beklediğimiz bir şey. ArHas’ın derin ilişkisinin korunması da cabası tabi. Diğer taraftan hala Kadir’den habersiz işler yapmaya devam eden Gülperi’nin de oğlunu koruma motivasyonuyla hangi noktada nereye sürükleneceğini de öngörmek zor. Kendi adıma derinleşemeyen Kadir Gülperi evliliğinin de eksiğinin diyalogsuzluk olduğu düşünülebilir.
Kibirden affetmeye bağlanan hikayenin sonunda Arhas ve Bedriye’yi okul yolunda, Gülperi’yi karakol önünde bıraktık. Hasan “Senden vazgeçemem” dediği Çillisinin ardından bakarken Gülperi de Eyüp’le karşı karşıya kaldı. Artemis açısından kavram kargaşaları ve affedemem arasına sıkışan aşkı gözlerinden okunsa da bir süre bastırılacak gibi. Hasan açısından da geçen haftaki mesafeli tutuma inat yapar gibi yakın daha yakın mottosunu benimseyerek Artemis’i sarıp sarmayacak bir anlayış benimsenecek gibi. Göreceğiz. Baba olma sorgusunda sınıfta kalan Eyüp’e inat her hafta sadece kendi kızına değil Hasan’a , Can’a , Bedriye’ye de baba olmayı başaran Kadir’in babalık sınavları da bitmeyecek gibi. Korkarım Selen’in de üstün çabasıyla tehlikeli hale gelecek Bedriye ve Mehmet sorunsalı da aile açısından sıkıntılı durumların habercisi gibi. Süper baba olmak zor.
Hamiş: Affetmek özgürlüktür. Affetmek hayatla kavganda güçtür, o gücü avucuna alıp onunla savrulmaktır. Sevgili affet ki, gülümseyebileyim yeniden. Affet ki modern zaman masalının ortasında sana yeniden sarılabileyim. Çünkü sarılmak sana  devrimdir.
                                                                                           UmayMasal



    

30 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi-Sen Olmayınca

 “Derindeyim çok derindeyim.
Çok karanlık bu ben miyim?
Tutun beni son nefesteyim.
Söyle ruhum söyle
Hiç yenildin mi böyle
Düşmemek için
Hiç atladın mı söyle?
Söyle sen de söyle
Hiç yenildik mi böyle?
Acılar biter diye
Sen bittin mi söyle?
Kaybettim bile kendimi
Yaşayamadım zaten beni
Ben istedim olan her şeyi
Söyle ruhum söyle
Hiç yenildin mi böyle?
Düşmemek için
Hiç atladın mı söyle?
Söyle sen de söyle
Hiç yenildik mi böyle?” –TNK
“Ne kadar hızla uzaklaşıyorsun benden çocukluğum , bu ne telaş , bu ne acele” demiş Neuman Dior. Yetişkinlerin hesaplarının, savaşlarının ortasında kalmanın törpüleyiciliğinin , zamanlama açısından çocukluğu yaşayamayan birey üzerindeki etkisi düşünüldüğünde kimlik nasıl yaralar alır diye sormak lazım belki de. Çocukluk hepimiz açısından özlenen zamanlardır oysa. Anneli , babalı zamanlar. Şefkat zamanları anne elinden. Korunma kollanma baba elinden. Ellerdir çocukluk. Siz uzattıkça elinizi size zarar verecek şeylere, o ellerin doldurulmasıdır belki anne ve babanın sevgisiyle. Hata yapmaya başladığınızda hatanın bedellerinin azaltılmasıdır. Çocukluk travmalardır bazen. Ergenlikte su yüzüne çıkıp anne ve babaların suratında patlayacak olan. Sebeb-i Girizgah yine yeniden Gülperi ve “Sen Olmayınca” adlı bölümü. Tematik mi? Elbette, her zaman. Adım adım bakalım bölüme. Geçen hafta itibarıyla hikaye evrenini ele alan yazarlarımızı anlamaya çalışarak.
Geçen hafta Gülperi’yi rehin alan Eyüp ve diğerlerini karşı karşıya bırakmıştık. Bu hafta aynı sahneden devam ettik. Gülperi’yi alıp giderken Eyüp özellikle Hasan’ın ciddi tepkisiyle karşılaştı. Genç adam uzun zamandır bilendiği babasının nasıl bir tehlike oluşturduğunu ve babası için herhangi bir şey ifade etmedikleri gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti. Can ve Bedriye’nin de karşı karşıya kaldığı bu durum en çok Hasan’ı dağıttı çünkü Can açısından Eyüp zaten bir şey ifade etmiyor. Bedriye konusuna gelince dizinin başından beri kafamda bir yere koymak için ne kadar uğraşsam da koyamadığım bir kimlik olarak olamayan yerini korudu yine. Hasan’ın sırtlamak zorunda kaldığı aile yadigarı kötülük genç adamı felakete göz göre göre sürükledi. Hasan öylesine kimsesizdi ki. Öylesine kırgın. Öylesine bıkmış ve kendinden vazgeçmiş. Annesini ararken anlık da olsa tutundu Kadir Abisine belki ama inandırıldıkları, kafasına kazınanlar, kurtulmaya çalıştıkça onu sarıp sarmalayan Taşkın soyadı onu hep kopardı o anlık tutunuşlardan.
Eyüp’ün tehditleri ve tacizlerine maruz kalan Gülperi Kadir ve Hasan’ın birlikte hareket etmesi sonucu kurtuldu belki ama Gülperi’nin zihnine ekilen korku tohumları kısa sure sonra boy verdi. Burada parantez, Hasan ve Kadir arasında uzun zamandır işlenen bir bağ var. Hasan kuşkusuz annesine kırgın  Kadir’le evlendi diye ama orada annesi kadar kırgın olduğu diğer kişi Kadir. Kendi baba eksiğini Seyit ve devamında Kadir’le tamamlama duygusundaki Hasan’ın Kadir’i örnek alacakken yaşadığı güven bunalımı parçaladı umutlarını genç adamı. Yani burada olay sadece annesinin evlenmesi değil sevme konusunda kendisine engel olamadığı, bir şekilde derinlerde güvendiğini hissettikçe suçluluk duyduğu Kadir. Kapattık parantezi. Hasan ve Eyüp arasındaki hesaplaşma baba-oğul çekişmesini eski Yunan Tragedyalarındaki iktidar mücadelesine dönüştürülürken aklıma gelen oğul açısından baba unsurunun ne kadar belirleyici olduğuna yönelik şu pasajdı: “Kendi erkekliğim, kendi otorite ilişkilerim,kendi sevgilerim üzerine düşünmenin en iyi yolunun, Freud’un dediği gibi, babamın kaybı yoluyla onun ve kendim hakkında düşünmek olduğu kanısına vardım.”  Hasan durup düşünmeye vakit bulamıyor, ki bu benim için en temel eksik karakter için, belki düşünürse paramparça olacak dağılacak diye karakterin temel kurgusudur bu seçim, bilmiyorum. Diğer taraftan derinden derine son sahnede “Neden ya? Neden? Neden benim böyle bir babam var? Böyle bir adam nasıl benim babam olur?” diyen Hasan’ın kendi kişiliğindeki babasından, babasına benzemekten ne kadar korktuğundan nefretini sezmek zor değildi. Hasan babasından değil ona benzemekten korkuyor ve babasını yok ederek belki ailesini en çok da onun gibi olma korkusunu yok etmek istiyor. Diğer taraftan hikayenin diğer babası Kadir’in hastalıklı eski eşle uğraşırken verdiği mücadelenin tarafı olmasın diye korumaya çalıştığı kızı var. Artemis ve Kadir arasında ilk bölümden beri varolan bağ sarsıntılarını atlatıp yoluna devam etmeye başladı bu bölüm. Artemis tam da düşündüğümüz gibi adalet kılıcını çıkardı ve haksızlığı gördüğü an adaletini sağladı. Gülperi’ye sıcak su döken annesiyle yüzleşmesinde sorgulayıcı aklının tüm gücü ve vicdanıyla annesinin hayatı için kendisini hiçe sayabilen kadını korudu. Sonra gidip o kadının evinden içeri girdi. Artemis ve Gülperi arasında olmadığını söylediğim bağın geçen haftadan beri kurulmaya başlaması sevindirici. Çünkü gerek hastanede gerek kapı önünde Hasan’a annesini ne kadar sevdiğini hatırlatmaya çalışırken motivasyonu işte o bağ. Artemis artık annesinin manipülasyonlarının çok uzağında. Can’dan sonra da Gülperi Kadir evliliğini kabullenmiş görünen ikinci evlat da Artemis’miş gibi görünüyor şimdilik.
Gülperi Kadir evliliği özellikle Kadir’in çabaları sonucu ayakta duruyor ama Gülperi’nin sessiz direnişlerinin kısa sürmesi, herhangi bir tehditte oldukça zeki olan kocasını devre dışı bırakarak hareket etmesi sıkıntılı. Ilişkinin tabanı açısından bundan sonraki süreç nasıl işleyecek göreceğiz ama vurulan Kadir’in kendine geldikten sonra konuya müdahale etmesini umuyorum. Hoş korkunç bir kargaşaya uyanacak diye düşünmüyor değilim. Son iki haftada Artemis’in de aralarına dönmesiyle ılımlı ve akılcı düşünenler takımı üç kişi: Kadir, Artemis, Can. Kadir muhtemelen komadayken, hayattaki ilk aşkı, her şeyi babası o hale aşık olduğu Hasan tarafından getirilmiş Artemis kim bilir hangi ruh halindeyken , Can minicik elleriyle kaç yüreği iyi edebilir ki? Geri kalan kimsenin akılcı davranacağını umamadığım için Kadir gözünü açtığında umarım Dante’nin cehennemini bulmaz karşısında.
Artemis demişken Hasan ve ArHas demeden olmaz. Ayrılık sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili demiş şair. Bu bölüm ayrılmış ama sevgili olmaya devam eden Arhas vardı. Artemis’in koşulsuz onunla olmasını, onu sorgulamamasını isteyen Hasan’ın istediğini alamamasından kaynaklı ayrılık en azından Artemis cephesinde kabullenilmiş değil. Her ne kadar hastane sahnesinde Hasan’ın adeta blöf yaparak ayrıldıklarını söylemesi hatta çekip gitmeye kalkmasına aynı sertlikte “dost tavsiyesi” vererek cevap veren Artemis’in Hasan’ı henüz 8 olmasa da bir 5 şiddetinde salladığını görmemiz ArHas arasındaki sevdanın gücü hakkında sanıyorum fikir vermiştir. Babasını kazara da olsa vuran Hasan’a Artemis’in tepkisi tam anlamıyla 8 şiddetinde olacaktır. Bu tepkinin yansıması zaten suçluluk duygusunu dibine kadar yaşayan Hasan açısından travmatik sonuçlar doğurabilir. Çünkü bu hafta Hasan’a rağmen Hasan’ın hala yanında duran, onu kıskanan, o üşümesin diye kahve yapıp yanına giden, olay çıkarmasın diye elinden geleni yapan, ona yapılan hakareti tokatla bastıran, susturan bir Artemis vardı. Bundan sonraki Artemis Hasan’a aşkı kalbinin ortasında cayır cayır yanmaya devam etse de onu kolay affedecek biri olmayacaktır. Çünkü iki haftadır altı kalın kalın çizildi genç kızın uyarılarının. Diğer taraftan Artemis’e ayrıldık dese de ona hesap vermeye devam eden, onunla olan anlarda sakinleşen, ona asla hayır diyemeyen, koruması gerektiği halde korumasa bile gözünü Artemis’ten alamayan Hasan’ın aşkı da tüm kargaşalarına rağmen büyüyor. Genç kızın gücünü, ayakta kalma becerisini, kendine özgülüğünü ve kuşkusuz ona merhem olan varlığını nasıl sevdiği Hasan’ın gözlerinden akıyor. Parantez , burada Burak Dakak ve Ezgi Gör şahane bir paslaşma ile şahane bir çift yaratıyorlar. Sözcükler yoksa bile Artemis ve Hasan arasındaki duygunun netliğini, vazgeçmeme halini, onu kırmaktan korkma duygusunu, onu kırdığında pişmanlıkla karışık kırgınlığı öyle güzel hissettiriyorlar ki, iyi ki ArHas ikisi diyor insan. Kapat parantezi. Haftaya duygu yoğunluğu yüksek bir bölüm bizimle olacak diye düşünerek, aşkların derinliğinin kaybolmadığı , hikayenin dengesinin hep sağlam durduğu bir bölüm diliyorum.
Hamiş:- Sevdanın rengi hep siyah.
             -Siyah sevda rengiyse neden kötü olsun ki?
             -Kim kötü dedi ki zaten?
             -Bilmem. O zaman?
              -Siyah yas belki. Belki bir parça korku. Biraz o renk biraz bu. Sevda siyah çünkü başka şeye yer bırakmaz kendisinden başka.
           -Siyah gibi kaplar yani her şeyi.
           -Kaplamaz örter, kendine mal eder. Gece gibidir sevda. Her şey ordadır ama her şey ona dairdir.
           -O halde?
           -Sevda mucizdedir. Tek ve eşsizdir.
                                                                                                           UmayMasal          


23 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi- İlk Aşkım

“Durdurun dünyayı, ilk sevdadan ruha düşecek var.”
Aşk canlıdır. Doğar, büyür, değişir, gelişir. Aşk gerçekse hissedeni değiştirir. Aşk karşılıklı yaşanıyorsa hele acıtan ne varsa içine alır, el ele tutuşan iki kalbin arasına sıkıştırır ve yavaş yavaş eriterek yok eder. Aşkın halleri vardır. İlk hali,  orta hali, son hali. Orta hali biraz ortalama olduğundan belki pek de hatırlanmaz ama ilk ve son hali insanda iz bırakır. Gülperi bu hafta “İlk Aşkım” diyerek yola çıktı.  Aşkın ilk halinden son haline selam çaktı. Sonra ortalamaları alınan ve adına da aşk denilen aslında aşkın yolundan gitmeyen başka başka hallere de bakışını fırlatıp geride bıraktı. Aşk neydi, bir parça da bunu sorgulattı. Tüm bunları yaparken bir parça eksik bir parça gedik kalsa da hem aşkın ilk halini yaşayan Artemis ve Hasan’ın gözlerinde hem ilk halden sekip son halde yakalanan Kadir ve Gülperi’nin birleşen ellerinde Selen’e ve Eyüp’e duyulanları öğüttü, yok etti. Kısaca aşkın tamamlanma hissini yaşatanla olduğunu bunun kişinin kendi ruhunu, kalbini birinin eline ister parçalasın ister baştacı etsin diye teslim edebilmesinde saklı olduğunu ayrı ayrı iki çiftle anlatmaya çabaladı durdu. Kaçımız anladı, kaçımız sanal gerçekliklere hapsolmuş dünyalarımızdan aşkı sadece görsellikle bağdaştırdı bilemem ama aşk bir kurguda daha yolunu buldu. Uzun girizgahtan sonra hadi bölüme bakalım.
Gülperi ve Kadir bu bölüm yaşadıkları kazanın da etkisiyle hızlandırılmış kararları arasında bir süre savrulsa da sonunda nikah masasına oturmayı başardı. Eyüp’ün ikisinin hayatına nasıl müdahil olduğunu öğrenen Gülperi eski kocasını çocuklarının babası sıfatından bile kovarken kuşkusuz Eyüp’le en başta neden evlendiğine dair meraklarımızı da kamçıladı.  Eyüp öyle bir karakter ki ağa oğlu olmanın tüm ukalalığını, had bilmezliğini ruhunda taşıyor. Nezaketten ve sevgiden fazlasıyla yoksun. İşin açıkçası en iyi arkadaşını aldatan , sevdim dediği kadını yalanlarla bir evliliğe razı eden adamı Kadir gibi bir adamdan sonra nasıl sevip geleceğini teslim edebilmiş Gülperi şaşırtıcı. Diğer taraftan Kadir konusunda yaptığı eleştirilerde de haklı Gülperi. Neden bir yolunu bulmak yerine teslim oldu ki Kadir? Her neyse ikili kendi arasındaki hesaplaşmanın ardından nikah masasına yürüdü yürümesine ama orada Eyüp’ten sonra Şeyma devreye girdi sanki. Şeyma’nın kendisini dövdürmeye kadar vardırdığı planda hedef nikahı durdurmak değil kuşkusuz. Eğer amaç bu olsaydı daha keskin bir hamle gerekirdi. Şeyma bu evliliğe yönelik daha kollektif bir plan yapmış gibi duruyor. Kızı Artemis Şeyma için bir cepheye dönüşecekse bu hamle oldukça etkili olabilir. Şeyma’nın anneliğine bakışımı daha önce yazmıştım. Kuşkusuz kızını seviyor ama kendisini daha doğrusu egosunu daha çok seviyor Şeyma. Bu nedenle Artemis, Kadir arasındaki bağı zayıflatmaya çalışması beni şaşırtmaz. Babasının onunla konuşmadan evlenmesine zaten çok kırılacak olan Artemis’in kalbi kırık, saldırıya uğramış annesinin yanında olması beklenebilir. Artemis çok zeki bir kız olsa da iş entrikaya gelince annesine inanmayı seçecektir. Kadir ve Gülperi’yi ise ciddi sıkıntılar bekliyor. Evlendiler ve çok güzel oldular. Ancak Gülperi ve Kadir için huzur uzak. Bir tarafta bu evliliğe hiç de olumlu bakmayacakları gün gibi ortada olan Hasan,Artemis, Bedriye üçlüsü diğer tarafta Eyüp ve Şeyma’nın hastalıklı takıntıları. Hem ilk aşktan filizlenip son aşka dönüşen duygularına sahip çıkmaya çalışırken hem de artık ortak sahip oldukları aileyi korumaya çalışacaklar. Burada küçük bir parantez. Son iki haftadır Gülperi ve Kadir cephesinin çatışma unsuru olan Eyüp bana göre seyirci açısından inandırıcılığını yitirdi. Ortalama bakış açısıyla bile her şeyi yapan ama sürekli yırtan bir tip hem inandırıcı değil hem de izleyen açısından yorucu. Bu cephenin tek çatışmasını Eyüp ya da Şeyma’nın takıntılarına yüklemek bence hikayeye kan kaybettiriyor. Artemis ve Hasan’ın arasındaki duygular da çatışma olarak hikayeye eklenecek bu kesin ama konu açma hususunda biraz daha mantık aslında bir mücadele öyküsü olan Gülperi’yi inandırıcı kılacaktır. Sürekli kadına şiddetin varyasyonlarını görsek de bunların kişiler üzerindeki travmatik etkilerini çok çabuk atlatıyoruz. Bedriye’nin durumu daha orada kapanmadan dururken neredeyse yakılmak üzere olan Artemis’in, ki bulumia hastası, kaçırılma olayından sapasağlam bir ruh haliyle çıkması da garip. Artemis güçlü yazılan bir karakter ama derinlik verilmedikçe hiçbir karakter vermek istediği mesajı tam veremiyor. Unutmamak lazım her hikaye aslında bir karakter yolculuğu. Biz o karakterlerin nasıl değiştiğini anlayamazsak o hikayeye inanmayız. Hepimiz gibi nedenlere bağlı değişkenlerdir bizi o hikayedeki karakterle empati yapmaya iten. Her bölüm birilerinin kaçırılması, öldürülmesi ya da kaza yapması gerekmeden duyguları, düşünceleri de duyabileceğimiz, ilişkilerin diyaloglarla açıklandığı anlara ihtiyaç var bence. Yine naçizane...
Gülperi ve Kadir’i nikah masasında bırakıp başka bir ilk aşka bakalım. Gökhan ve Bedriye aşkında da sanırım bir şeyler yerine oturmuyor. İki hafta önce birbirlerini sevdiklerini itiraf eden ikisi arasında oturmayan bir şeyler var. Bedriye’nin iki sosyal sınıf arasında kaldığını zaten hep söyledik. Ancak babasının gerçekte nasıl biri olduğuyla yüzleştiğinde bile Gökhan’a söylediklerinde tutarsızlık olması yine o başta söyediğim empatiyi eksik bırakıyor. Bedriye ile bağ kurulmuyor. Karşısındaki Gökhan’la eksik gedik de olsa kurulan bağ Bedriye ile kurulmuyor. Çünkü anlattıkları onunla ilgili olan her şeyde o kadar satır arası ki, izleyene geçmiyor. Tek tek toplanması gereken ip uçları için izleyen uğraşmıyor. Yine de bu ikiliden umutluyum. Bir şekilde öğrenecekler ve ikisi de acılarını diğerinden hafifletmenin yolunu bulacak. Bilhassa baba kaybıyla karşılaşacak gibi duran Gökhan için önemli. Yazardan not; keşke Seyit ölmese. Burada yine parantez. Seyit’in ölmesinin tek bir faydası olabilir. Hasan için örnek olmaktan çok uzak babasının yerine koyulan kişi kuşkusuz Seyit. Bu hafta söylemiyle de bunu çok net anlattı Hasan. Seyit varken Hasan ve Kadir arasında benzer bir bağ kurulması olası görünmüyor. Bu noktada belki Hasan ve Kadir arasında akıl hocası , öğrenci bağı oluşturmak adına bu ölüm planlanmıştır. Yine de ben Hasan için Kadir’in bir zorunluluk değil seçim olmasını dilerdim. Babasız büyüyen bir çocuğa bir ağabeyle beraber bir de baba verilebilirdi bence. Kapattık parantezi.
ArHas...
Bu hikayenin en nahif ilk aşkı. Çocukluğun , temizliğin ve sığınmanın sürgün verdiği bir aşk Artemis ve Hasan aşkı. Baştan beri hikaye açısından planlanan ve olması gereken aşk. Artemis’in an be an büyümesine şahit olduğumuz aşkının yanında Hasan bize biraz hızlandırılmış gelse de ilk andan beri ipuçları Hasan’ın mimiklerine yerleştirilmiş aşk ArHas. Hasan’ın kaçtığını hep söyledim. İçin için sevdiğinin hep Artemis olduğu o kadar netti ki. Kaçışını yüklediği, Artemis’e aramızda elektirik var dediği Selen’le oldurmaya çalıştığı ilişkide sadece cevap veren olma misyonunu yavaş yavaş üstlenirken yöneldiği, konuştuğu, aradığı hep ama hep Artemis’ti. Artemis’le bağı kendisi bunu reddetse de herkes tarafından fark edildi. Artemis duvar örmediği tek kişiydi Hasan’ın. Konuştuğu, yardım için yanına koştuğu, bulamadığında huzursuz olduğu limanı. Artemis Hasan’ın en kırılgan yeri. Artemis Hasan’ın çocukluğu. Artemis’in biraz Amelie biraz tanrıça çokça Çilli karması ruhunda gizli o çocukluk, Hasan’ın sığınağı. Bu hafta yine yağmur gibi yağan dertlerinin arasında Artemis’i görmek istemesi aslında hiç de yeni değil. Hasan zaten baştan beri bunu yapıyor. Artemis’in cesaretine hayran kalması da yeni değil Hasan’a göre zaten baştan beri çok güçlü ve cesur Artemis. Şeyma’ya söylediklerini hatırlayın. Hasan’a göre Artemis’in onu en iyi anlayan kişi olması da yeni değil. Selen’e bunu bölümler önce söyledi. Yani kısaca Hasan’ın aşkı da yeni değil. Selen’e söylediği gibi ateşin içinden alırken yansaydı ilk kez kalbi ,apartmanın önünde Artemis onu sıfatlarından soyarken ağlamaklı olmazdı. Hasan için baştan beri Çillisi, artık sevgilisi olan kızla ilgili tek şey yeni. Artık sevdiği kız kadar onun da cesareti var bu sevdaya. Çünkü neredeyse kaybetmek üzere olduğu kızın hayatında her şey olduğunu biliyor artık. Bir an çocuklaştığı, gülümsediği sonra birden dertleştiği, gözleriyle onu seven kızın, onun geldiği zenginlikten vazgeçtiğini bildiğini biliyor. Artemis’in sevgilisine ilk hediyesinin pahallı bir saat değil de kendi yaptığı kek olmasının manasında gizli aslında Hasan’la Artemis arasındaki duygunun büyüklüğü. Anne ve babalarına rağmen direneceklerine inancım da bundan. Belki Gülperi ve Kadir direnme gücünü yetişkinliklerinden buldular ama Artemis ve Hasan onların hücreleriyle geçen deneyimle, savrulsalar bile direnecekler. Diliyorum bu direnci gösterirken de konuşmaya, dertleşmeye, aşkla birlikte dostluklarını da sürdürmeye devam ederler. Çünkü ArHas çok katmanlı bir ilişki. Yazılma düsturu bu. Korunmalı. Yine parantez. Hasan’ın dertleri çok. Baştan beri böyle. Biz de Artemis gibi aldık kabul ettik ama arada küçük esler verilse de karakter azcık nefes alsa. Bu koşturma hali fazla sanki biraz.Kapattık parantezi. Hasan’ın gerçeklere teker teker vakıf olmasında, düşünmesinde , sorgulamasında yaşadıkları kadar Artemis’in de etkili olduğunu düşünüyorum. İlişkilerinin tabanında diyalog olan ArHas ilerleyen bölümlerde aileye ilişkin çıkmazlarda birbirlerine tutunarak ayakta kalmalı.Aşkın doğası direnmekse direnmeli.

Hamiş: Düş kurarken düştüm dünyaya. Sen ve ben ,ikimiz. Karşıma çıktığında önce sesini duydum, sonra kokunu. Sonra ne sesini unuttum ne de kokunu. Elimi tut dedin. Tuttum. Bırakma dedin, bırakamadım ki. Ben kendimi gözlerinde unuttum. Sen ne zaman başını başka tarafa çevirsen ben gözlerimi yüzünde buldum.

                                                                                          UmayMasal         

16 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi- Sevince

“Kaderimse seni sevmek bil ki seçimimdir.
Sevda yola düşmekse bil ki yol senindir,
Şehir, ülke dünya yine senindir.”
Hayatın insanı büyütürken seçtiği yollardan geçmek insan için seçim mi yoksa kader mi bilmiyorum. Belki seçimlerimizdir kaderimizi belirleyen ya da kaderimizdir seçimlerimizi etkileyen. Hayattaki karşılıklarla kurgudaki karşılıklar kimi zaman bizim için tutarlı gibi durmasa da kimi zaman bir masanın etrafında duyduğunuz hayattan bir hikaye aslında kurgunun kadere bağladığı bazı noktaların ne kadar hayatla paralel yürüdüğünü anlamamızı sağlar. Tüm bunları neden yazıyorum. Bilmem. Belki Gülperi ve Kadir’den seken hikayenin tam olarak Artemis Hasan’da devam etme şeklindendir. Ya da benzer bir hikayeyi hayattan gerçeklik olarak duymamdandır. Her neyse. Kaderi seçimlere, seçimleri kadere bağlayıp devam eden kurgu evrenimiz Gülperi’ye bakalım.
Bu hafta “Sevince” diye başladı bölüm.  Aşkın aile hikayeleriyle kol kola gittiği öyküde kuşkusuz geçen haftanın açık bırakılan soruları cevap bulmalıydı. Soruların kaynağı da çoğunlukla aşka dairdi. Gülperi Kadir’e evet demişti. Gülperi Kadir’i kurtarmak için savaşmaya başlamıştı. Sonunda da Eyüp’e yakalanmıştı. Tam da dilediğimiz şey oldu Gülperi bu hafta bölüm başında Eyüp’ten bir adım öne geçti ve görüntüleri kaptırmadan Kadir’i kurtarmayı başardı. Klişeyi bazen sevsek de tutarsızlık insanı yoruyor. İşte tam da bu nedenle Gülperi’nin önce davranıp Barkın’a görüntüleri yollaması güzel hamle olmuş. Diğer taraftan Eyüp’ü üzerine çekip oyalama taktiği de iyi fakat Eyüp’ün Gülperi aşkının tabanındaki takıntılılık düzeyini göstermek adına yapılan hamleler dozunda kalmalı. Çünkü tam da bu noktada Eyüp’ün çatışma için yetersiz kalmaya başladığını söylemek zorundayım. Hikaye yeni cepheler açmak zorunda.  Şeyma Kadir boşanmasının ardından iyice oyundan düşen Şeyma’yı Seyit’le yakınlaştırmak oyuna yeni yön verme hamlesiyle nereye varacak merak ediyorum. Yok Şeyma’ya, geçmişine dair yaralarına ışık tutup neden böyle bir anne olduğunu sorgulamaksa Şeyma adına artık nasıl bir çatışma hamlesi yapılabilir bilemiyorum. Kendi adıma Artemis- Hasan hikayesinin gerilimini yüklenmesini beklediğim fazlasıyla snob bir karakter olan Şeyma’nın  Seyit gibi statü sahibi olmayan birine ilgisi tuhaf. Bekleyip görelim ancak ben hala güçlü bir çatışma unsuru olması gerektiğinden yanayım. Diğer taraftan Kadir’in her bölüm kahramanlığa dönüşen kimliğinde aşkın çok güzel durduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Kadir adalet, hak kavramlarına bağlı bir karakter. Ancak hikayenin kısır döngüye girmemesi adına sadece Taşkınlarla yaşadıkları dışındaki durumlara da odaklanmak gerekir gibi. Ne dersiniz? Çünkü Eyüp ve suç çeşitlilikleri hikayedeki varlığını tüketiyor. Kurgunun en temel dayanağı hayal ürünü olduğunu bilsek de içindeki gerçeklik unsurunu kaybetmemektir. Duygusu okuyanda, izleyende gerçeklik yaratmayınca savrulur hikaye. Nacizane...
Gülperi Kadir aşkı Kadir hapisten çıktıktan sonra geride kalan yirmi yıla inat yapar gibi hızla ilerliyor. Geçen hafta verilen söze rağmen bu evliliğin hemen gerçekleşmesinin zor olduğunu yazmıştım. Eyüp’ün müdahalesiyle korkarım yazdığımız şey doğru çıkacak. Nikah işlemleri için yola düşen Kadir, Gülperi ve  gizli tanık Can’ın kaza yapması çoğu durumu tepetaklak hale getirecek gibi. Kendi adıma Hasan ve Bedriye’nin hatta tüm anlama çabasına rağmen Artemis’in bu evlilik için ciddi direnç göstereceği fikrindeyim. Bu nedenle bu kazaya gerek var mıydı? Bilmiyorum. Senaristlerimiz nereye bağlamışlar göreceğiz.
Eyüp’ün şimdilik kozu Bedriye üzerindeki etkisi gibi duruyor. Bedriye babasını bırakmama annesini ısrarla suçlama tavrında devam ediyor. Bir taraftan da yalanlar söyleyerek etrafına yeni bir bela sarmalı örüyor gibi. Gökhan Hasan’la dostluğunu kardeşliğe evirirken, korkarım Bedriye ağa torunu olma kimliğinin baskınlığıyla Hasan’dan bile sağır duygularına. Kaldı ki iki kardeşe de duygularının tanımını nasıl yapmaları gerektiğini öğreten ve öğretecek olanın Gökhan olması güzel. Öyle ya sevgiler konusunda kırık bir çocuk Gökhan ve sevginin ne olduğunu , gerçekliğini ondan iyi bilen az kişi var. Kısaca Artemis ve Gökhan Taşkınların torunu olarak büyüyen Hasan ve Bedriye için şans. Büyümeleri için şans. Karşılaştıkları ve karşılaşmaya devam edecekleri aile gerçekleri için şans. Bu arada dip not Dede Taşkın’ı hikayede daha etkin görsek diyorum. Başka çatışma alanlarıyla tabi.  
“Sende henüz karşılığını alamadığım bir mektubum var
Sende yüreğim var,
Canım var,
Aklım fikrim var,
Sende her şeyim var.- Nazım Hikmet Ran”
Artemis Hasan... ArHas...
Son üç bölümdür boy verip yeşeren ilk bölümlerde tohumu atılıp yavaş yavaş su verilerek kökü derine indirilen aşk hikayesi. Aynı hücrelerin birbirini tanıması gibi sürüklenen , kaderden seçime geçen bir ilk aşk hikayesi Artemis ve Hasan. Hasan’ın alevlere dalarak hayatını kurtardığı Artemis’e bu bölüm söyledikleri ve söylemedikleriyle kuşkusuz roman yazılır. Kendi kaybetme korkusuyla aşkı anlamaya başlayan Hasan’ın babasına hak vermeye çalışması bile o kadar kendisiyle ilintili ki. Öyle ya o kaybetme korkusu ki aşıksa adamı alevden bir topa dönmüş eve sokar. İçindeki duvarları yıkar. O halde babasının yaptığı yanlış , hata adı her neyse o, aşktan. Hasan aşkı öğrenirken anlayacak ki aşıksan onun canı yansın istemezsin. Zarar vermezsin. Veremezsin. Ama zamanı var Hasan’ın. Artemis öğretecek ona.
Hasan öyle korktu ki Artemis’i kaybetmekten bölüm boyunca o korkunun yansımalarıyla deli divane dolaştı. Özellikle hastane sahnesi bence en iyi ArHas sahnelerinden biriydi alt mesajlarıyla. Artemis’in gözlerini açtığını gördüğü halde yüreği ağzında bekleyen Artemis ona gülümseyince aralarındaki son konuşmada söylenenlere karşılık affedildiğini anlayan , rahatlayan ve derin bir nefes alabilen bir Hasan vardı orda.  Artemis’in ona uzak duralım demeden önce söylediği: “ Herhangi bir insansın benim için” cümlesine nazire yapar gibi ağzından dökülen “Her şeyim”  ifadesi anlattı ki Hasan korku üstüne korku yaşamış Artemis’e dair. Onun için dost, arkadaş, sırdaş, akıl verici, ihtiyaç ve nihayet aşk olan kız neredeyse avuçlarından kayıp gidiyormuş, bunun yansımasıydı Hasan’daki o hal. Sonrasında Artemis’i görmeye gittiğinde onu uyurken izlemesi, ona onu sevdiğini söylemesi, sevgisinin şiddeti ve yarattığı sarsıntı karşısındaki şaşkınlığını bile Artemis’le paylaşması ikisi arasındaki çok boyutlu sevginin anlatımıydı aslında. Hasan boşa Artemis’e “Her şeyim” demedi. Daha önce de Artemis’in sadece yanında durarak onu anladığını söyleyen Hasan’ın zaten derdi anlaşılmak. O on yedi yaşında olmasına izin verilmeyen bir çocuk. Gerçeklerle büyütülmüş, silahla, bilek gücüyle hayatta kalmanın mümkün olduğu coğrafyaların prensiyken bir anda hayatı tepe taklak olmuş bir çocuk. Kahraman olma sevdasının altında kendi kimlik arayışı olan bir genç adam. Tüm bunları anlayabilen, onu güldüren, babasına katil demesine rağmen yüzüne gülümserek bakan ona teşekkür eden Artemis’ten daha çok her şey olabilecek  biri yok Hasan için. Ben bu bölüme kadar Hasan’ın kendi duygularındaki aşk unsuruna sağır davranmasının sebebi Kadir sanıyordum. Ama bu bölüm anladık ki Hasan’ı tutan sadece Kadir değilmiş. Artemis’i sevmek onun için ekmek gibi , su gibi hayattan bir şey haline gelmişken, sözcükleri olan , kimliği olan Artemis aklıyla, özgünlüğüyle Hasan’ı ürkütmüş aslında. Hasan Artemis’in ona aşık olacağına ihtimal verememiş. Kuşkusuz Kadir ve annesi arasında bildiği ama bilmezden gelmeye çalıştığı duygunun da etkisi var bu sağırlıkta ama Artemis’in itirafı karşısında şaşıran üstüne sevinen , bir taraftan içinde oldukları gerçekler yüzünden ama demek zorunda kalan Hasan’ın Artemis’in onu en başından , 17 yaşında bir ağa torunu görgüsüzü gibi davranırken de, şiveli konuşup ötelenirken de, hamburgercide çalışırken de, Selen’le gidip Artemis’i kırıp dökerken de, kapıcı çocuğu olduğu ortaya çıkarken de, Hasan’ın babası onun babasını haksız yere suçlarken de sevdiğini öğrenince artık kaçacak yeri kalmadı. Hasan Gökhan’ın dediği gibi en başından beri kaçtı Artemis’ten. Kardeşliğe, arkadaşlığa, dostluğa kodlamaya çalıştı onu. Hatta derinlerde bir yerde şimdi kendisine kızsa bile Artemis’i uzak tutmak için bile isteye başkasının elini tutmaya kalktı. Fakat aşk yolunu buldu ve büyüdü. Bundan sonra ne olacak? Sanılanın aksine bu aşkın fırtınası bence yeni başlıyor. Kopmayacak olan Taşkın bağı ve Artemis arasında kalacak olan Hasan’ın büyümek ve aşkını korumak için neler yapacağını göreceğiz. Diğer taraftan babaları, Selen’le henüz nokta konmamış durum, belki Doruk hatta Şeyma. Arhas gelecek, geliyor derken geldi. El ele direnmeleri gereken çok şeyle. Burada parantez, büyüklere zaten lafımız olamaz, lakin Burak Dakak ve Ezgi Gör’ün adeta gözleriyle oynadıkları Hasan ve Artemis’e çok şey kattıklarını eklemeden geçmemek gerek. Ekran kimyaları gerçekten çok güzel olan ikili karşılıklı sahnelerinde de auralarıyla patlıyorlar. Bir de Artemis’in sözcükleriyle fark yaratması halini çok sevdiğimi eklemeliyim. Her kurduğu cümleden okuyan, akıllı bir kız olduğunu belli eden, Hasan’a aşk kadar düşünmeyi de öğreteceğine inandığım Artemis şu ana kadar yazılmış en özel genç kızlardan biri gözümde. Özgün, akılcı ama bir o kadar romantik. Ezgi Gör’ün standartlaşan güzellik kavramlarının dışında ışıldayan özgün güzelliği de Artemis’e çok şey katıyor. Tam bir tanrıça.
Son sahneye ayrı paragraf; Artemis’in aşkını ilk söyleyen olmasına başta bozulsam da iyi ki o cümleleri sen kurdun Artemis. Öylesine duru ve net anlattı ki duygularını Artemis sonra Hasan’ın gözlerini ,tıpkı Hasan’ın dediği gibi, orda saklı hüznü okuyarak yine yeniden şaşırttı kızımız oğlumuzu. Artemis’in onu kitap gibi okumasının şaşkınlığından hemen sıyrılan Hasan sonunda kendi duygularıyla yüzleşirken Artemis’in tüm yaşananlardan cesaret alarak çıktığı itiraf yolculuğunda mutlu sona ulaşıldı. Bundan sonrası tufan. Aşk yanmak, yanmak aşk.

                                                                    UmayMasal    

 

9 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi-En kıymetlim

“Zor olsa da galiba dönüyorum sana
Gel desen hemen çağırmassan geçerken...”
Aşk en büyük duadır, kalbinizde fısıldanan. Bulursunuz, fark edemezsiniz, kaybedersiniz. Bulursunuz , o sizi sevmez kaybedersiniz. Bulamazsınız, kaybedersiniz . Bulduğunuzda şanslısınızdır ama en azından kalbinizi hissetme şansınız olmuştur. Ya hiç bulamayanlar. Aşkın ne olduğunu bilmeyenler. Onlar sol yanları atmadan yaşayıp ömür denen şeyi tüketmeye mahkumdurlar. Bir de tabiki bulan, fark eden, karşılık alan azınlık var ki onlar dünyanın en şanslıları galiba. Hayatın bir şekilde iyi davrandıkları. O aşkla acıtsa bile.
Gülperi “En Kıymetlim” diyerek yola çıktı bu bölüm. Kare as, Kadir, Gülperi, Hasan, Artemis en kıymetlileri uğruna çabaladı durdu. Savruldu, acı çekti, tehlikeye atıldı. Bu kez kişi kişi bakalım bölüme.
Kadir, hapse giderken haksız bir suçla aslında ne kadar güçlü olduğunu deneyimleme şansı buldu. Sırtını yasladığı sevgilerin gerçekliği, insanlara insan olarak değer vermesi onu hapishanenin soğuk koğuşunda bile parlattı. Önce Gülperi’nin evet demesi onun onca acı içinde gülümsemesini sağladı sonra yaşadığı kaygılara rağmen babasının ruhuyla tesbihlerde karşılaşmasıydı o gücün kaynağı. Kızının kaçırılma haberiyle sarsılsa da zekası, düşünebilen analitik kavrayışı, en çok da insanlığı sayesinde dışarda koşturan Hasan’ın kılavuzu oldu. Sadece Kadir adına üzüldüğüm tek nokta var. Şeyma gibi biriyle nasıl yıllarını geçirebilmiş? Barkın geçen hafta hissizleşerek, hatta kendini unutarak bunu başardığını ifade etti gerçi. Fakat kızının canını yakacağını zerre düşünmeden intikam baltalarını bileyen Şeyma’nın Kadir’le konuşmaya geldiğinde bile kızından çok kendi intikamı odaklı olması rahatsız edici. Bu da Artemis döndüğünde baba kızın Şeyma ile mücadele etmek zorunda kalacağının göstergesi. Gülperi’yi vurabileceği alan kalmayan Şeyma Kadir’i Artemis ile vuracak. Velayet konusunu gündeme getirip baba kızı kopartmak için çabalayacak. Şeyma’nın üzüntüsü gerçek olsa bile Artemis’in kaçırılma olayına yaklaşımı hastalıklı, egosantrik yapısını ortaya koyuyor. Annelik bile Şeyma için kendi egosundan sonra geliyor. Kadir bir savaşçı. Aşkı için savaştığı kadar belki daha fazla Artemis için savaşacaktır. Kaldı ki kızının da kendisinden kalır yanı olmadığı için Şeyma acı verse de ikisini kopartmayı başaramayacaktır diye düşünüyorum.
Gülperi... Aşk için, haklı olan için savaşmaya yönelik kararlılığının arkasındaydı Gülperi. Kadir’i çıkarmak için çabaladı. Sonunda gereken delile de ulaştı. Burada tek sorun o video kaydını Eyüp’e kaptırması olur. Umuyorum ki Gülperi’i nikah masasından kaldıran senaristlerimiz Eyüp’ü hikayeden çıkarmamanın başka yolunu bularak artık şu haksız suçlamaya son verirler. Kimsenin polislerin bulunduğu bir kadrajda Gülperi’nin telefonunu Eyüp’e kaptırmasından hoşlanacağını düşünmüyorum. Artı her hafta iticileşen Eyüp’ün karşısında aydınlığa ihtiyaç olduğu açık. O aydınlık da Kadir. İki adam haklı, haksız ve kuşkusuz Gülperi için mücadele edebilir. Çatışma açısından bu önemlidir de. Ama hep tek taraf egemenliğinde yürüdüğünde hikaye yorucu hale geliyor. Aşka evet diyen Gülperi’nin kararının arkasında durma mücadelesi, Hasan ve Bedriye ile yaşayacağı çatışmalar yavaş yavaş ayak seslerini de duyurdu bu bölüm. Bedriye’nin korunma içgüdüsüyle görmezden geldiği, babasına ait sorunlar korkarım genç kızı ilerki bölümlerde vuracak. Artı bir anda kendisini Bedriye’nin sevgilisi ilan eden zengin züppemiz sadece Bedriye için değil onu kırılgan bir aşkla seven Gökhan için de sorun olacak gibi. Tüm bunların toplamında ise Gülperi anne olarak kendi aşkı ve çocukları arasında kalacaktır. Can’ın parlak zihni Hasan ve Bedriye’nin sorgulamayı bilmeyen zihnine inat Gülperi’nin yanında olsa da , uzun vadede Kadir’i ağabeye eviren Hasan annesini daha kolay anlayacak olsa da yol uzun ve zor.
Artemis... Oku ve yayı olmasa da  savaşan Artemis. Cesur Ay Tanrıçası kız. Onca olaya, korkuya rağmen mertçe savaşmaya devam edebilen, yaralı bir adamın hayat hakkını korkması gereken adamlara karşı savunmaya çalışan güneş saçlı kız Artemis. Bir an teslim olmayan, kendi kendisine yol bulmaya çalışan, babasını kurtarma motivasyonuyla yaptığı tek hatanın bedelini ateşlerde yanmak üzere olmakla ödeyen Artemis. Annesinin kendi çarpık ruhundan gücünü göremediği herkesten çok, babasının kızı Artemis. Ateşin ortasında bile bayılana kadar mücadele eden, ayaklarını çözmeyi başaran ama sonunda bir başka savaşçı ruhlu kahramanın dokunuşuna muhtaç kalan Artemis. Hasan’ın çabasıyla yangından çıkacak Artemis bu kesin. Daha fragmanı gördüğümde demiştim neden yangın? Hatta düşünmüştüm. Neden Artemis’i yakmaya çalışıyor bu caniler? Bir taraftan genç kızların, kadınların hayat içinde canilerce nasıl öğütüldüğünü, hayatlarının ellerinden kolaylıkla alındığını da düşünerek üstelik. Hiç yabancısı değildik ki biz bu hikayelerin. Yine de neden yangın? Senaristerimizin önceki bazı işlerini de bilen biri olarak , birkaç hafta önce Hasan sınanmadan kendi hislerini asla kabul etmez diyen biri olarak hem de. Sonra aklıma şu metafor geldi. Yanmak aşktı, aşk yanmak. Kerem Aslı için yanmıştı, yanan Kerem’le Aslı tutuşmuştu. Ateş Artemis için Hasan’ı da tutuşturacak aşkın anahtarı. Sukünetle akmayı öğrenmiş, yıllana yıllana değerlenmiş Kadir Gülperi aşkının , gençlikte tutuşmuş, engellerle yangına dönüşecek yansıması. Tam da bu yüzden ateşten gömleği giyen Artemis’ken o gömlekten tutşacak olan Hasan olacak.
Hasan demişken... Gökhan’ı peşine takıp Artemis’i araya araya bu uğurda dayak yiyerek, kafasına vurula vurula yüzleşmeye başladı kendisiyle. Hep diyorum . Artemis’in de geçen hafta eleştirdiği gibi Hasan sebep sonuç ilişkileri konusunda zayıf. O kadar kendisinden geçmiş durumda ki, ailesi söz konusuysa zehir gibi çalışan aklı kendi duygularına sağır. Çocuk olan kalbinden o kadar korkuyor ki, yetişkin olmaya zorladığı ruhundaki fırtınaları susturuyor. Artemis’le geçen haftaki konuşmasından sonra parçalanan kalbi bu hafta başka bir fırtınaya tutuldu. Kaybetme korkusu. O korkunun kaynağını bile aramaktan aciz Hasan. Gökhan sorana kadar, mimiklerine yerleşen, gözlerine çöken acının sebebini kendisine sormamış bile. Kendisinin sebep olduğunu içten içe hissettiği Artemis’in kaybı onu sandığından fazla yaraladı. Arkadaşlıktan , dostluktan ya da Hasan nasıl tanımlıyorsa tüm o tanımlardan kendisini silen Artemis’in hayatını kaybetme ihtimali son demde Hasan’ın yanan o kulübeye soktu. Artemis’i kurtaracak Hasan. Sonra Hasan’ın aşka dair mücadelesi perde açacak gibi. Gökhan’ın sessizliğine rağmen gözlerine sakladığı “Oğlum sen Artemis’i seviyorsun” cümlesi Seyit Ağabey’inin mi ağzından dökülür yoksa suskunluğu bir yaşam biçimi olan Gökhan mı sonunda haykırır bilemem. Ama Kadir’in gördüğü, Gülperi’nin Seyit’ten duyup yadırgamadığı sevgiyi bizzat kalbinde büyüten Hasan’ın uyanışı başlayacak. Bu uyanışın onu Artemis’in okuluna sürüklemesini ve yeniden öğrenci olmasını diliyorum. Böylece onun aşkına kolay inanacağını düşünmediğim Artemis için mücadelesini izlemek, Şeyma’nın tüm ayırma çabasına karşın direnmelerini görmek güzel olacak zannımca. Çünkü Gülperi ve Kadir’in etrafı ne kadar yangın yeriyse Artemis ve Hasan’ın etrafı o kadar yangın yeri. Hasan Taşkın , bizi aşkına inandır. Artemis’i inandırmazsan biz inanmayız çünkü.

                                                          UmayMasal  

     

2 Şubat 2019 Cumartesi

GÜLPERİ- ÇÜNKÜ AŞK

SEVDA ÇIKMAZI
“Dünya dönüyor ve seninle ben o döndükçe yaklaşıyoruz. Çünkü aşk kaçamamaktır.”
Gülperi “Çünkü Aşk” diyerek başladı yeni bölümüne. Kadir’le Eyüp arasındaki aydınlık ve karanlık mücadelesi daha da belirginleşirken taraflar da ayrıldı, netleşti. Aşka dair çırpınışların merkezine annelik, babalık, evlatlık tanımları yerleşti. Bölümün yıldızı ise Aydın ailesiydi. Kadir aşkı için göze aldıklarıyla, Barkın’ın hem ağabeyini hapisten çıkarmak için çabası hem de Gülperi’ye verdiği ayarın içinde ağabeyinin aşkına verdiği gizli destekle ve kuşkusuz babası için savaşan tanrıça kız Artemisle Aydın ailesi parladı bölüm boyunca. Bu üçlü arasındaki güven ve aile olma bağı korkarım dizideki hiçkimse arasında yok. Artemis’in nezaketle ama kafalara vura vura anlattığı gibi ezilen herkesin yanında duran babası zorda kalınca kimse babasının yanında durmadı. Bu, genç kız için hayatta alabileceği en değerli dersti. Bir an bile babasından şüphe duymayan Artemis sorgulayan zihniyle hem Gülperi’ye hem de Hasan’a içinden geçenleri anlatırken ağladı ama geriye bir adım bile atmadı. Taşkınların güvensiz aile bağlarına atılmış en sağlam tokattı Artemis’in tepkisi. Eyüp’ün sinsice planlarının bozulacağı ve Kadir’in kurtulacağı kesin. Ama kimse, özellikle Artemis artık aynı olmayacak. Annesinden çoktan vazgeçmiş Artemis’in hayattaki tek dayanağı babası. Ona zarar verilmesi Artemis’in empatik, akıllı zihninin tek kırmızı çizgisi. Her şeyle başa çıkabilir, her şeyi affedebilir, anlayış gösterebilir, kırılsa da her şeyi anlayabilir ama babasına bile isteye verilen zararı anlaması mümkün değil. Çünkü onun babası adaletin sembolü. Onun babası bir savaşçı. Doğru olanın yanında durabilmek için gözünü kırpmadan ölüme gidebilecek bir ruh. Artemis’in babası böyle biri. Sonuna kadar da bunu bilerek, hissederek büyümüş Artemis. Şimdi kendi tabiriyle en sevdiği insan, sevdiği ya da sevmeye çalıştığı insanlar tarafından mahkum edilirken Artemis için tek güveneceği kişi kendisi. Bunun için babasının kitaplarını dahi okuduğunu bu bölüm belli eden Artemis’in mantığını zaman zaman yitirip sosyal medyadan yardım almaya çalışırken belanın tam ortasına düşmesi. Belki aşk mottosuyla açıldı ve devam etti bölüm. Ama bölüm boyunca kıyaslarla anne ve baba olmak da sorgulandı. Bir tarafta Can’ın duymadığını bile unutup ona zarar veren Eyüp bir tarafta başına gelen belaya rağmen kızını korumaya çalışan Kadir. Bir tarafta Eyüp gibi bir babaya rağmen çocuklarını ona karşı doldurmayıp ispatlar peşindeki Gülperi bir tarafta kızının babasının zor durumundan faydalanıp onu rezil etme peşindeki Şeyma. Bir tarafta her şeye rağmen babasının güvenine sığınmaya çalışan ama o güveni hissedemeyen Bedriye ve Hasan , bir tarafta babasına karşı her delil ortadayken bir an bile babasına güvenini yitirmeyen Artemis. Bir tarafta anneliğiyle aşkı arasında sıkışan Gülperi bir tarafta kızının ruhunu anlamaktan uzak egoist Şeyma.  Bir tarafta duyduğu her şeye inanan, hayatın derslerinde geciken Hasan ve Bedriye bir tarafta her an hayatı sorgulayan Artemis. Ben bu noktada Gülperi’nin aileler ve ilişkiler üzerine alt sorgularını da sevdiğimi belirtmek isterim. Gücü akla, vicdana ve sevgiye yükleyen tavrıyla gerçekten önemli şeyler anlatıyor. Ama Taşkın ailesinin dedesi, babannesi ve halası da dönmeli. Orda ailenin güvenle sarmalanmadıkça nasıl çöktüğünü, ağalık, hiyerarşi denilen kavramların boşluğunu da anlatmaya devam etmeli hikaye. Çünkü Kadir’in hikayesi aynı zamanda bir başkaldırı. Bunu da izlemeliyiz bir taraftan. Veliaht Hasan’ın o düzeni değil doğru olanı, iyi olanı seçmesinin altı dolmalı. Hasan’ın bizzat o düzenin tahtını yok edişini babası ve dedesi üzerinden görmeliyiz. Hasan’ın karanlık tarafın değil ışığın savaşçısı oluşunu adım  adım görüyoruz zaten. Ama düzeni de yıkmalı ki sonunda o zafer Kadir gibi olmayı seçmesiyle taçlansın.
Gelelim bölümün aşklara bakışına. Önce Gülperi-Kadir. Kadir kendisine ilk anda inanmayan Gülperi’ye kırılsa da onun gözlerinde gördüğü pişmanlıkla hemen yelkenleri suya indirecek kadar seviyor Gülperi’yi. Kadir epik bir karakter. Yirmi yıla sığdırdığı aşkında yarım kalmışlıklar, hatalar, kendisini hiçe saymışlıklar var. Ara ara geçmişe dönüldüğünde görüyoruz ki Eyüp tarafından sinsice kurban edilmiş Gülperi-Kadir aşkı. Her istediğini almaya alışık ağa oğlu yalanı, riyayı göze alıp Kadir’in büyük aşkını, kendi tabiriyle kaderini avucundan çekip almış. Kadir de Barkın’ın ifadesiyle mutsuzluğunun farkında olmadığı bir hayata savrulmuş. Kendisi için yaşamayı bırakıp etrafındakileri mutlu etmeye adamış kendisini. Gülperi hayatına girdiği andan beri nefes almaya başlayan Kadir’in artık çok güçlü olan eli cebren ve hile ile elinden alınmış Gülperi’yi sımsıkı tuttu parmaklıklara rağmen. Hem Barkın’ın hem Artemis’in sözleriyle sarsılan Gülperi de o eli tutmamazlık edemedi. İnsanın en güçlü hafızası kokuymuş. Sevdiklerini kokularla özdeşleştiren Kadir menekşe kokulu sevdiğini bırakmamaktaki kararlılığını ona evlenme teklif ederek gösterdi. Onca kargaşa içinde Gülperi’ye kalbini sonuna kadar açan Kadir’e cevap kuşkusuz evet olacak. O evet kolay kolay pratiğe dökülemeyecek belki ama en azından artık bir söz var Gülperi- Kadir arasında. Bir akit, bir netlik. Seni seviyorum demenin bir başka şekli. Eyüp’ün hastalıklı sevgisi, artık buna sahip olma isteği mi dersiniz, Kadir’in incelikli sevdası. Bu söz karşısında bu iki adam arasındaki durum nerelere savrulacak göreceğiz.
Bedriye ve Gökhan arasında söze dökülenlerden sonra benim beklentim ikisinin yakınlaşmasıydı. Baba sorunsallarıyla güven problemleri yaşamalarını bekliyordum. Ancak öyle görünüyor ki Bedriye’nin Taşkınhan’ın prensesi kimliği Gökhan ve Bedriye arasına güvensizlik tohumları ekmeyi başardı. Belli bir sınıfa ait olma , arkadaş edinme isteğine direnemeyen Bedriye çok da gönüllü olmayarak bindiği arabayla aslında bir seçim yaptığının farkına bile varmadı. Gökhan zaten kendisini sevilmeye layık görmezken, Bedriye’nin yaptığı bu hamleye ne cevap verir göreceğiz. Her söylenene inanan , sorgulama becerisi zayıf Bedriye’nin hayattan alacağı dersler bitmedi gibi duruyor. Ali’nin öldürülmesiyle babasına duyduğu sığınma isteği artarken gelişecek durumlarda babasının yanıda durup annesine cephe alması şaşırtmaz beni. Bu noktada Hasan’la da farklı yerlere savrulacak gibi duruyorlar.
Artemis ve Hasan... ArHas. Geçen haftaki yorumu okuyanlar hatırlayacaktır. Aynen şunu yazmıştım: “   Hasan her fırsatta sarıldığı, elini uzattığı, düşündüğü ama arayamadığı Artemis’e duygular biriktirdiğini bakalım ne zaman kabullenecek? Adını her duyduğunda boğazına yumru olan Doruk sayesinde mi yoksa öz babasının Kadir’e zarar vermesinin ardından iyice imkansıza düşecek hikayesinin acısından mı? Belki ikisi de kim bilir?” Hatta sanıyorum dört hafta önceydi. Hasan’ın kendi duygularını kabullenmek için Artemis’i her anlamda kaybetmekle yüzyüze gelmesi gerektiği ifade etmeye çalışmıştım. Çünkü Hasan için başka kabul yolu yoktu. Onun derdi Artemis bir şekilde hayatında olsundu ama nasıl olursa olsundu. Kadir’in kızı Artemis madem sevdası olamazdı o halde dostu, sırdaşı, yoldaşı, kardeşi en çok da çillisi olsun yeterdi. Hasan sınanmaya bu bölüm başladı. Artemis’e “Baban katil”dediğinde kaybetti. Artemis’in tıpkı kendisi gibi olacağını sandı. Güvensizlikle kolayca inanacağını sandı. Hatta o kadar emindi ki bundan aslında iyi niyetle Artemis’in yüzleşmesini sağlamaya yanında olmaya gitti Hasan. Kırılıp dökülecek, ağlayacak, babasını kaybedecek Artemis’e omuz olmaya gitti. Yıkılacağını düşündüğü Artemis’i aklınca yerden kaldırmaya ona sarılmaya gitti. Beklediği olmadı. Yıkılan Artemis’in babasına güveni değil Hasan’a güveni oldu ve Hasan o yıkıntının altında kaldı. Bir an bile babasının birine bile isteye kötülük yapacağına inanmayan Artemis Hasan’a attığı tokatla tam bir savaşçı olduğunu da ortaya koydu. Aşık olduğu insana bile doğrularıyla çeliştiği an tepki verebileceğini kendi doğruları için, adalet için vazgeçebileceğini bir kez daha gösterdi. Daha önce de annesine karşı göstermişti bu tavrı. Affallayan sadece Hasan mıydı? Sanmam. Selen ve Hasan ilişkisi için tehlike çanları çalmaya başladı. Oysa tehlike görülen Artemis çoktan aşkta sessizliği seçip Hasan’a “Selen çıktı” diyebilmişti. Üstüne “Ben Selen için değil senin için geldim” diyen Hasan’a kırık bir gülümseme fırlatıp asla yanlış anlamadan yanında ne söyleyeceğini dinlemeye gitmişti. Geçen haftadan beri belirgin hale gelen Hasan’a kırgınlığı bu hafta parçalanmışlığa dönüşen Artemis’in apartmanın kapısı önünde Hasan’a verdiği ders kuşkusuz genç adamı yediği tokattan daha çok dağıttı. Hasan’la tanıştığı güne lanet okuyan Artemis Hasan’a artık onu hiçbir anlamda hayatında istemediğini söylerken yardıma her ihtiyacı olduğunda yanında durduğu Hasan’a söylenecek en ağır cümleyi kurdu. Ne senden nefret ediyorum dedi, ne sesini yükseltti. Ağlaya ağlaya, kalbi acıya acıya sen “benim için herhangi birisin” artık dedi. Babasından şüphelenene kadar Hasan’a verdiği değeri de ortaya koyan bu ifade Artemis’in artık Hasan’la bağ kurmak istemediğini de eklemesiyle zirve yaptı ve Artemis Hasan’ı boşluğa bıraktı. Hasan’ın sorgulama becerisinin zayıflığını, Artemis’in duygusal zekasının yüksekliğini, ifade becerisinin pırıltısını ortaya koyan bu konuşmada Hasan karmakarışık kalakaldı. Ertesi gün balık halindeki buğulu gözlerinin müsebbibi bir parça babasının gerçeğiyse büyük bir parça da kendi babasını temize çıkarmak uğruna mahkum ettiği Artemis’in babasının gerçeğiydi. Kendi babası uğruna Kadir’le beraber Artemis’i harcadığını artı Artemis’e aidiyet hissederken o bağı nasıl kopardığını anlamanın hüznüydü Hasan’ın omuzlarını düşüren, vicdanına yük olan.  Son sahneden Artemis kaçırılırken tüm kaybedişlere ek Artemis’in hayatının tehlikeye girmesi Hasan’ı ne hale getirecek hep beraber göreceğiz. Artemis kurtulacaktır. Ama Hasan’ın çilesinin biteceğini sanmıyorum zira öyle sanıyorum ki Kadir ve Artemis kurtulduğunda Hasan’ın Doruk çilesi başlayacak.
Hamiş: Bekledim. Aşk için bekledim. Gelmeyeceğini bilerek bekledim. Bir sabah baktım ki sen de herkes gibisin. Güneşe uyandım, o odadan çıktım.

                                                               
                               UmayMasal 
             


28 Ocak 2019 Pazartesi

Gülperi- Kalbimin Sahibi

                       İlk Aşk, İlk Acı ,İlk Öğreniş

               İnsanoğlunun yüzyıllara yaydığı serüveninde hiç kuşkusuz en önemli ve değişmeyen şey aşk. Aşk ömrünün hangi döneminde karşısına çıkarsa çıksın insan için değişme, gelişme sebebi. Aşk gerçekse dönüştürüyor, iyileştiriyor kendisinden önceki yaraları ve kendi yaralarını açıyor. Gülperi bu hafta açılışını “Kalbimin Sahibi” tagıyla işte tam da bu sebepten yaptı. Bölüm boyunca aşk için göze alınanlara şahit olduk. Bazıları kalbinin sahibi için söylenemeyenleri söyledi, bazıları söylemek istediklerini susup kalbinin sahibinin huzuru için kendisini tehlikeye attı. Sonuçta aşk uğruna savaşlarda cepheler açıldı, bedeller ödenmeye başladı.
              Gülperi başından beri bir kadın hikayesi. Bir taraftan da anne-çocuk , baba-kız hikayesi. Anlamak, fark etmek ve büyümek üzerine. Aşk ise bu hikayenin hem çatışması hem de bağlayıcısı. Bu nedenle bu iki başlığa göre ayrı ayrı değerlendirmek lazım bölümü. Önce Gülperi, Can, Hasan, Bedriye üzerinden bakalım hikayeye. İlk bölümden beri annelerini acımasızca yargılayan Bedriye ve Hasan’ın birbirlerinden bağımsız kimlikler haline geldiğini söylemek sanırım hatalı bir yorum olmaz. Yaşananlar ikisine de çok şey öğretmiş olsa da Hasan babasını reddededen annesinin nedenleri konusunda Bedriye’ye göre çok daha sorgulayıcı bir profil çizmeye başladı. Annesine yaptığı haksızlıklar, babasının ailesinin yaptıkları, Kadir’le yaşadıkları, Can’ın kaybolup bulunuşu, babasının çıkıp gelişi Hasan üzerinde olgunlaştırıcı etki yaratmış gibi duruyor. Eyüp’ün tüm manipülasyonlarına rağmen olanlara kuşkulu yaklaşıp etrafındakileri iyi analiz etmeye çalışması bunu gösteriyor. Avukattan abiye doğru evirmeye başladığı Kadir’in annesine zaafının en başından beri farkında Hasan. Bazen bu konuya kendi yöntemince  müdahale de ediyor. Ancak babasının söylediklerini “Avukat gururlu, aşkından ölse gelip babama böyle bir şey demez” diyecek kadar iyi analiz edebiliyor durumu. Diğer taraftan annesinin de sırf aileyi birarada tutmak için, içindeki duyguları hiçe sayabileceğinin de farkında. Kadir’e dediği gibi Hasan artık görünenin aslında bir hiç olduğunu biliyor. Görünenin arkasını merak ediyor. Tıpkı ne Eyüp’ün açıklamasını ne de Kadir’i beklemek yerine kendi şüphelerinin peşine düşen ve nikah masasında her tür tehdite rağmen hayır diyebilen Gülperi gibi. Ancak Bedriye için bunu söylemek güç. Kadın olarak yaşanabilecek en ciddi travmalardan birini yaşayan bir kız çocuğu için belki güvenli kucak baba kucağı. Bu nedenle güvende kalmak, belki sıkıntı çekmemek veya korunmak için babasına sımsıkı sarılıp annesine haksızlık yapabiliyor Bedriye. Can ise ne Hasan ne Bedriye gibi. Tanımadığı babasının defolarını duymasa bile görmesi , ağabey ve ablasına oranla daha reel değerlendirmesi bundan. Can için zaten baştan beri  seçilen kişi  annesi. Bundan sonra da baba figürü olarak seçilecek olan Kadir gibi duruyor. Gülperi adım adım aslında çocuklarının hayat algılarını dönüştürüyor. Aralarındaki bağ, anlam üzerine anlam kazanıyor tam da bu yüzden. Hasan ruhunu taşıdığı annesini babasına kurban vermeyecek. Babasını kaybetmek istemese bile tıpkı Artemis gibi Hasan da adaleti kendisi sağlayacak. Eminim. Diğer taraftan Artemis ve Kadir’in ilişkisi baba-kız, arkadaş ekseninde zikzaklar çiziyor. Artemis çok akıllı. Bunu hep söyledim. Ergenlik, anne baba ayrılığı, bulumia gibi sıkıntılarına rağmen Artemis’in akılcı, duygulu ve anlamaya çalışan tavrı Kadir’in kızı ifadesini sonuna kadar hakettiğini ortaya koyuyor. Babasının aşkını biliyor. İçinde bir yerler kırılıp dökülüyor belki ama aşkı bilen kalbi babasını anlamaya da zorluyor onu. Bazen babasına tepki gösterirken bazen de gözleri dolarak onu hissettikleriyle kabullenmeye çalışıyor. Çünkü Artemis anne ve babasının evliliğinde aşk olmadığını bilecek kadar bunu kabullenecek kadar zeki. Herkesin iyi olmasını isteyecek kadar da merhametli. Profil olarak okuyan, araştıran, dinleyen biri. Konuşmalarından tüm bunlar izleyene sezdiriliyor. Babasının arkasından iş çevirirken bile motivasyonu empati. Hasan’a yardım etti çünkü Hasan’ın yerinde olsa babasının gerçeğini kendisi de öğrenmek isteyecek biliyor. Babasıyla arasında güven sorunu yaratmak istemese de göze aldığı bedel biraz da anlamak üzerine. Ben yakında baba kız arasında ciddi bir konuşma bekliyorum geçmişe dair. Kadir’in kızı Artemis ama Hasan’ın Can’dan sonra hızla Kadir’e doğru sürüklendiğini de görmek çok zor değil. Kadir’le yaptığı konuşmada kendisini en iyi anlayacak kişinin Kadir olduğu gerçeğiyle yüzleşti. Yaşadıklarını daha önce yaşayan birinin olması, ona akıl vermesi derinden derine saygı duyduğu Kadir’e karşı sevgi de beslemesini sağlayacak  gibi duruyor. Yani hikayenin bir yerinde gelecekte olmak istediği adam babası değil Kadir olacak. Kuşkusuz Hasan için baba Eyüp kalacaktır ama rol modeller bazen kendi seçtiklerimizdir.
Gelelim bölümün aşka dair anlattıklarına. Gülperi o nikah masasından iki sebepten kalktı. Görünen sebep Eyüp’le ilgili kuşkularıydı ki haklıydı. Ancak bir de görünenin altında olan sebep vardı ki Kadir’in dediği gibi içinde yeniden filizlenen aşka ihanet edemedi. Kadir’in gözünün içine baka baka evet diyemedi. Kadir aşkına tüm imkansızlıklarına rağmen sahip çıkmaya çalışıyor. Kalpte olanı kabullenip aralarındaki bağı ilişkiye taşımak için yol arıyor. Çünkü bu bölüm anladık ki Gülperi ondan çalınmış. En iyi arkadaşı tarafından kandırılmış, aldatılmış Kadir. Eyüp başlı başına bir suç figürü olarak karşımıza çıktı. Anladık ki geçmişte de çok sağlam bir karakteri yokmuş.  Ancak bu kez Gülperi kolay aldanacak gibi değil. Hasan’ın tepkisinden çekinse de Gülperi de ufak adımlarla Kadir’e doğru yürümekten imtina edecek gibi durmuyor. Hoş kendisine koşar adım gelen ilk aşkına nasıl tepkisiz kalabilir? Tüm yarım kalmışlıkları, acıları orada öylece dururken onu sağaltmaya çalışan adama nasıl karşı koyabilir?  Diğer taraftan bir başka ilk aşk Gökhan ve Bedriye de kargaşaların ortasında , oradan oraya savrulurken hissettiklerini itiraf ettiler birbirlerine. Bedriye’nin ağa torunu kimliği ile kapıcı kızı kimliği çatışırken yaşadığı güvensizliklere rağmen Gökhan’a hissettiklerini ifade edebilmesi güzeldi. Gökhan da Bedriye de yaralı kimlikler. Biri sevilmemiş olmanın acısını taşıyor içinde biri ise sevdiklerinin kendisinde bıraktığı yaraları sağaltmaya çalışıyor. İki sevgili baba gerçekleriyle karşılaştığında tüm güvensizlikleri su yüzüne çıkacaktır. Aralarındaki duygu , Hasan ve bu güvensizliklere nasıl refleks gösterecek göreceğiz. Peki Artemis ve Hasan? ArHas kod adlı çift şimdilik arkadaşlık çizgisinde yürüyor zikzaklar çizse de. Artemis ne hissettiğini biliyor ama kazandığını söyleyen Selen sebebiyle bu hafta gösterdi ki Hasan’a herhangi bir şey söylemeyecek. Hatta Hasan’a “işi düştüğünde arayan kişi” yaftasını yapıştırırken ki Artemis açısından doğru bir tespit bu, hiç de Hasan’dan beklenti sahibi biri gibi davranmadı. Kaldı ki Hasan için her seferinde “İhtiyaç” haline geldiği bizzat Hasan tarafından söylenmesine rağmen. Kırgınlığına rağmen Hasan’ı dinledi ve yukarıda da söylediğimiz gibi babasının güvenini kaybetmek uğruna Hasan’a yardım etti. Elini tutan Hasan’ın elini bırakırken, Doruk’un erkek arkadaşı olduğunu söylerken aslında karşısındaki adamdan duygularını saklama derdi dışında da amacı yoktu. Hasan’ın Doruk’u kıskandığını sezince gülümsedi belki ama düzeltme gereği bile duymadı yanlış anlaşılmayı. Çünkü Artemis’e göre Hasan tercihini yaptı. Biraz Nazım’ın dediği gibi “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?” düsturuyla devam ediyor Artemis. Çünkü onun için her şey net. Hasan’ı çok seviyor. Hasan iyi olsun istiyor. Hasan’ın canı yandığında onun yarasını sarmak için orda olmak istiyor. Hasan’ın göğsüne sığan küçücük bedeniyle aslında tüm sıkıntılarını kucaklayacak güçte olduğundan ona destek olmak istiyor. Artemis ilk aşkın tüm gücüyle , sessizce savaşıyor. Kırılıp dökülüyor ama büyüyor o ilk aşkla. Beklentisizliği öğreniyor. Bazen Hasan’da ipuçları görse de kırık bir gülümsemeye sığdırıyor kendisini yürüyüp devam ediyor. Hasan ise acısını, hüznünü, korkularını paylaştığı kızın adım adım vazgeçilmezi olma yolunda ilerlediğinden habersiz hayatında aşka yer olmadığı masalını anlatmaya devam ediyor. Hem kendisine hem de Selen’e. Kadir ise Hasan’dan bir adım önde. Kızının duygularını bilen baba Hasan’ın tavırlarından kızına doğru akmaya başladığını hissediyor. Artemis’in doğumgünü tarihini onca adrenaline rağmen hemen ezbere alan Hasan başka nasıl açıklanır ki? İşlerine kimseyi karıştırmayan Hasan’ın  Artemis’e hiçbir zaman itiraz edememesi başka nasıl açıklanır ki? Tüm karmakarışık durumlara rağmen Artemis’i sürekli düşündüğünü söyleyen Hasan nasıl açıklanır ki? Birini sürekli düşünüyor ama onu arayamıyorsanız o sizin sadece arkadaşınız değildir. Hasan her fırsatta sarıldığı, elini uzattığı, düşündüğü ama arayamadığı Artemis’e duygular biriktirdiğini bakalım ne zaman kabullenecek? Adını her duyduğunda boğazına yumru olan Doruk sayesinde mi yoksa öz babasının Kadir’e zarar vermesinin ardından iyice imkansıza düşecek hikayesinin acısından mı? Belki ikisi de kim bilir?    

Hamiş: Sevgilim sen bilirsin. Atlarsan tutarım seni. Gel dersen gelirim. Varsın ayaklarım yerden kesilsin, varsın arkamı sağlama almayayım. Senin için, sana dair. Sen yeter ki inan. Uzatırsan... İnanırsan... Tutarım, bırakmam.

                                                                         UmayMasal

22 Aralık 2018 Cumartesi

Gülperi'ye İlk Bakış

AŞK İZİ

“Bana bir masal anlat baba
Içinde deniz ve balıklar
Yağmurla kar olsun
Güneşle ay..."
Gülperi başladığında benim için göz atma sebebi kuşkusuz başrolü paylaşan Timuçin Esen ve Nurgül Yeşilçay’ın her işine mutlaka bakmam oldu. Bilen bilir Bodrum Masalı yazıları da bu sebeple başlamıştı. Burda da iki oyuncunun benimsediği karakterlere hayat verme biçimleri bilhassa Kadir’in hayat karşısında her kulvardaki tutumu benim için bağlayıcı unsur oldu bir süre sonra. Gülperi bir anne-çocuk, baba-kız hikayesi aslında baştan beri. Aşk ise derinden derine bir hakediş olarak işleniyor aslında Gülperi'de. Bu hafta Ayda Aksel'in dediği gibi: “Herkesin annelerin de aşık olmaya hakkı var". Bu cümle öyle derin öyle güzel ki. Evet anne olmak aşık olmaya engel degil. Hele Kadir gibi bir adam tarafından seviliyorsan. Diğer taraftan Eyüp faktörü öyle fena geldi ki tam Şeyma aradan cıktı derken yepyeni bir engel ,Şeyma'nın aksine madur olmuş bir baba,eş olarak Kadir ve Gülperi aşkının ortasına bomba misali düştü. Hadi sığınaklara. Yazarlarımız Şeyma'nın yaptıklarıyla prangaya dönüşmüş bir evliliği Artemis'in adalet kılıcıyla bitirdiler. Fakat Eyüp Gülperi evliliği nasıl biter, o soru işareti. Ben Hasan'dan umutluyum. Eyüp mutlaka ama mutlaka bir defo taşımalı. Aksi GülKad aşkı için son demek.
Diğer taraftan Bedriye Gökhan, Artemis Hasan aşkları adım adım yaklaşıyor. Kimse tarafından sevilmediğini hissede hissede büyümüş Gökhan'ın ciddi travmaları bulunan Bedriye'ye iyi geleceği aşikar ama diğer taraftan Gökhan’ın babasının kimliğini öğrendikten sonraki tavrı, yapacakları, ek olarak mutlaka ve mutlaka gündeme gelmesi gereken Bedriye'nin travması ne noktada çatışacak göreceğiz. Şimdilik annesinden güç alan, babasının kucağına sığınmış Bedriye sakin görünüyor.
Peki yazıyı yazmaya sebep Artemis Hasan... Aşk sessiz ve kırılgan, aşk içten ve derinden oldu mu sebeptir sözcüklerin akışına. Artemis Hasan’ın kaybettiği çocukluk,  Hasan Artemis'in içinde tuta tuta onu hasta eden, dışa vurulamayan duyguların tamamı. Şimdi elimizdeki bu iki genç insana baktığımızda biri rol model alacağı babadan, biri anneden yoksun büyümüş ruhlar görüyoruz. Hasan annesinin ruhunu almış, Artemis ise babasının. Ama Artemis yaşayan anneye inat annesiz Hasan yasayan ama ölü bilinen babayla babasız. Belki bundan her eksikte her acıda tanıştıkları andan beri birbirlerine koşmaları. Aşka doğru yol almaları. Artemis kendini anlama başkasına empatiyle yaklaşma konusunda çok başarılı. Tıpkı Hasan'ın dediği gibi “Tanıdığı en akıllı” kız. Artemis bu nedenle Hasan'dan bir adım önde. Hem ne hissettiği konusunda hem de olayları hızlı okumak ve çözüm için fikir üretmek konusunda. Durup beklemiyor. Anlamaya çözümlemeye ve elinden geleni yapmaya odaklanıyor. Tıpkı Şeyma'nın yaptıklarını öğrendiği anda geliştirdiği adalet refleksiyle o ana kadar belki çocukluğundan beri bağ kurmakta zorlandığı annesiyle ilk kez bağ kurabilme duygusuna sığınmışken annesinin gerçeğini anladığı an o sanal yakınlığı kenara bırakıp doğru bildiğini yapmaktan çekinmediği gibi. Burada sanılanın aksine Artemis’in derdi sadece Hasan değil . Artemis annesine duyuramadığı sesin de derdinde. “Benim annem neden böyle” derken bir tarafta çocuğunu almak için hiç uyumadan çalışan bir anneyi görüp bir taraftan uygun koşullarına rağmen bir türlü mutlu olmayı beceremeyen, kızıyla duygu bağı kuramayan annesinin farkını ölçebilecek kadar akıllı. Ama annesini yargılamayacak, üstüne anlama çabası sarf edecek kadar da olgun. Artemis gerçekten Hasan'ın tanıdığı en akıllı kız. Hasan'a aşkını ,en azından artık Selen’den Hasan Selen ilişkisini dinlememek adına haykırdığında Selen’in aslında ne yapmak istediğinin baştan beri farkında olduğunu da belli etti. Müdahaleci değil Artemis. Kendi hissettiklerini susmaya alışık. Susup susup yedikleriyle o sustuklarını da kusuyor aslında. Kırılgan yalansız. Aşkı da yalansız ve suskun. Hasan’a gelirsek. Hasan Kadir’e kurduğu “Anam beni Kadir gecesi doğurmamış anlaşılan” cümlesinde gizli aşkından kaçıyor şimdilik. Artemis’i hayatında tutma pahasına derinden derine hissettiği duyguyu yok sayıyor ve başkasına yönelmeye çalışıyor. Merhametle karışık hoşlanma duygusunun, içinde filizlenen aitlik duygusunu söküp atmasını umuyor. Annesi gibi ona koşmak isteyen kalbini susturup aklıyla seçtiğine odaklanmaya çalışıyor. Nereye kadar bu kaçış? Artemis ondan uzaklaşana kadar sanırım. Artemis daha “Selenler varken kim ne yapsın Çilliyi" dediğinde geriye çekildi zaten. Umutları azaldı. Bu hafta kardeş gibi görüldüğünü duyduktan sonra Hasan için Çilli’den Artemis'e dönüşmeye başladığını fark edemeyecektir. Belki Hasan’ın ona başka baktığını ancak ve ancak Hasan'dan uzaklaşmaya başladığında anlayacaktır. Babasının ateş saçlı, portakal çiçeği kokan kızı herkesi hatta Hasan’ı bile anlayan Artemis Hasan'ın aşkla ona yaklaştığını göremeyecektir. Ta ki Hasan bağıra çağıra bunu Artemis'e haykırana kadar. Bu haykırışı ne tetikler göreceğiz. Bir gidiş mi bir kıskançlık mi bir kayıp korkusu mu? Şahsen ben Hasan'ın Artemis'i hayatında her anlamda kaybedebileceği bir korkuyla sınanmasını isterdim. Öyle korksun ki duygularının önüne çektiği set paramparça olsun. Ne Kadir'in annesine duyduğu aşkı hissettiğinden geliştirdiği çekince kalsın ne de Seyma'nın yaptıklarının önemi. Ne başka kızlar üzerinde denemeye alışık olduğu etkileme becerisi kalsın ne de başkalarına dair iz. Hasan aşkın en güzel hali yani zorluğuyla sınamasın ki kalbe girmenin kalbe almanın bir kerelik olduğunu anlayıp annesinin aşkına günü gelince saygı duysun.
Hamiş: Babalar kızlarının kahramanıdır. Babalar çocuklarının çınarıdır. Bilirler masallardaki ejderhalarla onların sayesinde başa çıkacaklarını. Bilirler babalarının en olmazı evlatları için oldurduklarını. Artemis için Kadir, Hasan ve Bedriye için Eyüp güven demek. Çocukluklara kapı demek. Artemis’in kahramanı Kadir her an orda her an anlayışla, sevgiyle yanıbaşında; Eyüp ise hangi noktada nerede göreceğiz.
Son demde; aşk sağaltır. Aşk acıtır. Aşk sarar sarmalar. Aşk kırgınlıkları alır. Aşk her şeye karşı durmak için güç verir. Aşk yeniden adlandırandır.  

                                                                             UmayMasal