Can etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Can etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mayıs 2019 Pazar

Gülperi-Peri Masalı

“Yolculuk ilginçtir. Yaşamın içinde kesitler oluşturur. Keser bazen seni. Çünkü karşına çıkan bir çift gözdeki kirpik bıçak gibi olma yetisine erişir senin için. Aşk denilen şeydir bu gücü veren o kirpiklere. Ve sen tüm ortaya döktüklerine inat saklarsın aşkı en derine. Kimse görmesin , bilmesin dersin ama ordadır gözlerinde , ellerinde. Bulanmışsındır. Sadece aşkı bilenin görebileceği peri tozuyla.”      
Gerçeklikten kaçışımız çoğu zaman beklenmedik acılarla karşılaşmamızdan temelini alır. Bu doğrultuda sığınırız kurgulara. O kurgular bizi serüvenden serüvene sürükler. İçinde bizden parçalar bulunan ama tam da biz olmayan o evrenin gerçekliğine sığınırız kendi gerçekliklerimizin soğuk yüzlerine inat yapar gibi.  Belki bundandır zamanla tarih olan gerçeklikten daha çok kurgu olan ama içinde insan gerçeğini barındıran öykülerin ölümsüzlüğü. Ya da tarih denilen olgunun yüzyıllar boyunca kazanan tarafından yazılmasına inat öykünün kaybedenin tarafındaki o sonsuz bağlayıcılığı insanı öyküde tutan. Bilmiyorum. Mitlerden destanlara, halk hikayesinden mesnevilere, modern öyküden romana, tiyatrodan sinemaya, heykelden resime hatta müziğe uzanan kökleşmedeki temelde kurgu hakim ama sanatın bütün coğrafyasına. Kurgu ve o kurguda vaadedilen serüven. Sebeb-i Girizgah yine ve son defa Gülperi. “Peri Masalı” diyerek yola çıkılan bölüm, otuz haftalık serüvenin sonu. Hikayenin sonu..: ) 
Öncelikle belitmek zorundayım ki son bölüm hiçbir tarafıyla tatmin edici değildi. İlk bölümden beri seyirciye vaddedilen konusunda zaman zaman sıkıntı yaşayan hikaye son bölümde tam anlamıyla “Bu mu yani” duygusu yaratarak veda etti. Kuşkusuz bu alışık olduğumuz bir durum. Final yazmak , hikayenin ana unsurlarını koruyarak çatışma yaratmak zor işler. Bunu başarabilen senaristler muhakkak var ama süreci iyi yönetemeyen , hikayesini yarı yolda bırakan, sonrasında bu tarz finallerle seyirciyi muhatab eden senaristler de var. Yapacak bir şey yok. Seyirci açısından tatmin edici olmaması sanırım çok da önemsenmiyor ki, defalarca ve defalarca aynı tip aceleye gelmiş hissi bırakan eksik gedik sonlarla kalıyoruz. Üzücü olan taraf şu hikaye bir dönüşüm ve değişimdir. Kahramanların dönüşümlerini okur, izler ve dinlersiniz. Finalde ise vurgu hem düğümlerin çözümüne yöneliktir hem de karakterlerin dönüşümüne. Bizdeki gibi uzun dizi sürelelerinde bana kalırsa son anda karar verilen finaller tam da bu dediklerimi eksik bıraktıklarından ağızda buruk tat bırakıyor işte. Neyse son defa bölüme bakalım.
Geçen hafta bıçaklanan Hasan ve kaybolan Can sorunsallarıyla bölüme girdik. Hasan canıyla cebelleşirken Can çocuk dilendiren bir adamın eline düştü. Bölümümüzün ki finaldi bu bölüm yüzde sekseni bu olaylarla da geçti gitti. Hasan’ın bıçaklanması tüm aileyi biraraya getirmek, dede pişmanlığı, hatalardan ders çıkarmak, Eyüp’ün çocukları için ilk gerçek endişesi, Şeyma’nın samimi pişmanlığı açısından kuşkusuz faydalıydı ama Can neden kayboldu? Neden biz bununla zamanlar harcamak yerinde hastanede birbirinin acısını sağaltmaya çalışan bir aile görmedik. Birbirleriyle konuşabilirlerdi. Gülperi Kadir’le , Bedriye Artemis’le konuşabilirdi. Hasan’ın kalbinin durduğu sahnede tüm aile orda olabilirdi. Burada parantez, Hasan’ın kalbinin durduğu an önce annesinin sesini duyup çıkış yolunu bulmaya çalışması ama bulamaması sonra Artemis’i görüp onun elini tuttuğunda hayata tutunması çok güzel bir sahne olmuş. Hem anne çocuk bağı hem de aşkın gücü adına. Çünkü o sahneden gizli anlam çok kıymetli. Hasan ve Artemis ilk tanıştığı andan beri anne ve babalarının seslerinin , genlerinin etkisini hissettiler üzerlerinde. İkisi de anne ve babadan miras bir aşkın ilk kıvılcımıyla yola çıktılar ama sonra çok daha sahip çıkan bir aşkın kahramanı olmayı başardılar ki bu bölüm bile buna ispat. Gülperi Kadir aşkında tek taraf vardı aşka sahip çıkan: Kadir Aydın. Ama Artemis Hasan aşkında iki taraf da sonuna kadar direndi. Aralarına giren sorunların ciddiyetine rağmen sevdalarına sahip çıkmayı başardılar. Rüya metaforunda olduğu gibi ilk tanıştıkları an Hasan’a elini uzatan Artemis Hasan’ın dönüştürücüsü oldu. Artemis Hasan’ı hep hayata bağladı. Hep sorunlarla başa çıkmasını sağladı. Bundandır Hasan sadece yoldaşı gördüğü zaman bile Artemis’ten başkasına konuşmadı. Son demde Hasan’ı ölüme yürümekten alıkoyan kişinin aşık olduğu, bakarken içini titreten, onun olduğu yerde başka hiçbir şeye odaklanamadığı kız olması boşa değil.  Parantez kapatalım devam.
Hasan’ın iyileşmesi, Can’ın bulunmasından sonra süre olarak bizlere kalan kısıtlı zamanda her zamanki gibi Gülperi’nin aldığı kararların ceremesini çektik. Nedeni bilinmez , Gülperi Foça’ya gitmeye karar verdi. Oysa ailesi zamanında onu reddettiği için Foça yerine İstanbul’a gelmemiş miydi? Bu soruyu geçelim, “Bu Kadir Aydın sana ne yaptı Gülperi?” demekten kendimi alamıyorum. Finalde bile adamı terk etti. Kendi aşkını hiçe saydığı gibi Artemis ve Hasan aşkını da hiçe sayarak aldı bu kararı. Sevgili okur bu final bölümü onu da tekrar hatırlatmak isterim hani bunca saçmalığı gerçi hep yaptı ama olsun dizinin gelişme bölümünde yapmıyor yani. Neyse dizinin gerçek hissindeki tek aşkı Arhas tabi bu duruma itiraz etti. Hem ikisinde bulunan aile özlemi hem de hissettiklerini koruma refleksiye anne ve babalarını biraraya getirmeye çalıştılar küçük adam Can’ın da yardımıyla. Gülperi’nin güçlü (!) direnci sebebiyle de Hasan’ın dediği gibi patladılar. Merdivende oturup konuşurlarken karşımızda artık kendilerine dair sorunlarını aşmış bir Arhas vardı. Hasan çilli bebekler derken aslında Artemis’e hissettiklerinden ne kadar emin olduğunu vurguladı. Hoş benim hayalim el ele yurt dışına eğitim için giderlerken arkalarından onlara el sallayan Kadir, Gülperi, Can ve Bedriye’ye dönüp el sallamaları sonra Hasan’ın Artemis’e dönüp şunu demesiydi: “Biz evlenicez biliyorsun di mi?” Ona şaşkın bakan Artemis’in yanağını okşayıp devam edecekti Hasan: “ Biz evlenicez ve en az onlar kadar mutlu olcaz. Sımsıkı tuttuğum elini hayat boyu bırakmayacağım çünkü bırakırsam düşerim.” Artemis gülecekti Hasan’a ve “Sensiz olmaz zaten, hayat sensiz hayat olmaz ”diyecekti.  Sonra Arhas tarzı sımsıkı el ele tutuşup kendi hayatlarına yürüyeceklerdi iki sevgili. Olmadı. Buna da şükür. Planları var ve biz bunu bildik diyip devam edelim.    
Her neyse Foça macerasında Bedriye hariç kimsenin mutlu olmadığını görerek devam ettik final yolculuğuna. Bedriye’nin her yerde eğlence bulabilme becerisine taktir bırakarak ArHas’ın özlemli konuşması ve kavuşmasına gidiyorum. Artemis ve Hasan siz ne güzel bir çiftsiniz öyle diye diye izlediğim ve sizden ayrılmaya hazır olmadığımla yüzleştiğim bir andı. Artemis ve Hasan spinn off yapsak olmaz mı? Olmaz mı? Peki.: (  Hasan ve Artemis hayatlarındaki her anın sadece diğeri yanındaysa anlamlı olduğunu anlattı o kısacık kavuşma anında birbirlerine. Yemek yemenin, nefes almanın, öğrenmenin, uyumanın, gülümsemenin kısaca yaşamanın anlamlı olmasının sebebini anlamış iki ruhtu onlar o sahnede. Ayrı kalmaktan canlarının nasıl yandığını birbirlerine anlatırken gözyaşları akan Artemis’e sesi boğularak “bir daha asla seni bırakmayacağım” diyen Hasan’ın o gözyaşlarını silmesi o bırakıştaki mecburiyete rağmen nasıl üzüldüğünün, eksik kaldığının ispatıydı. Aşk tamamlanmak ne de olsa. Bir kez tamamlanırsan bir daha asla başkasıyla bütünlenemezsin. Hasan’ı aşk büyüttü. Hasan’ı Artemis büyüttü. Artemis’i Hasan’ın büyütmesi gibi. Devam. Arhas’ın kaçacağını sanarak biraraya gelen Gülperi ve Kadir’i bir eve kapatıp kendi duygularıyla yüzleşmelerini sağlayan çocuklar sonunda istediklerini aldılar ve yeniden aile oldular. Burada annemin Kadir’e “İsteme artık bu Gülperi”yi serzenişini de ekliyorum. Bana kalsa annemle aynı fikirdeyim lakin serde Arhas aşkını korumak var. Ah canım Kadir Aydın aşıksın da sonsuza hem aşkınla hem de ArHas aşkını koruma kollama göreviyle uğurluyoruz seni. Zira Hasan’ın da dediği gibi baba olacak, babalığa seçilecek bir adamsın sen.
Son demde;  benim için Timuçin Esen izlemek için başlanan, Kadir Aydın’ı severek devam eden sonrasında  ArHas için yorumlanmaya başlanan bir serüvendi Gülperi evreni. Önce yönetmen kaybı ardından hikaye sorunsalı ve senarist kaybı ile devam eden tüm sıkıntılara rağmen keyifli bir macera yaşadık. Bütün oyuncularının karakterlere inandırdığı bir evrendi ama yazık ki kurgu doğru olmayınca , açılamayınca daha uzun izlemenin keyif olacağı hikaye tıkandı. Hatalar bizce de var ama yazmanın manası yok şu an. Hem GülKad hem çocuklar çok mutlu olsun kendi dünyaları içinde. Şeyma ve Artemis’in gerçekçi hesaplaşmasını çok sevdim. Anne kız ilişkisini yeniden bulmuşlardır umarım ki umut vaddediyorlardı. Arhas , sizi sevdim. Çok sevdim. Ayrıca veda edicem size. Ama size olan Hamiş bölümünde şimdilik.
Sevgili okur sana da teşekkür. Bunca zaman okudunuz. Belki başka evrende kesişir yolumuz. Sevgiyle kal “Gülperi”
Hamiş:  Sevda ne tek gün ne hafta ne ay. Sevda kıyamete kadar. Sevda sana dair senin ellerine senin gözlerine. Kızıllığında ateşin saklı sevda. Bazen bir festival bazen bir karabasan. Ama hep sen sana dair. Sevda nefes, sevda su, sevda ekmek, sevda sen hep sen. Sonsuzluk mutlu bir sonsuzluk. Aşkla kal Arhas. Kızıl her zaman karaya yakışır unutmadan...

                                                                                                          UmayMasal 
      

14 Nisan 2019 Pazar

Gülperi-Sonsuza Kadar

“ Benim yüreğim buz tutarken onun yüreğine düşüyor ateş bu kez.  Bendeki döngü onda tekrarlanıyor. Görüyorum. Görmek yetmiyor. Dursun diyorum. İçindeki acıyı yenmesi gerek, can kırıklarını onarması gerek. Ama olmuyor. Tutmuyor  tutkallar tıpkı benimkileri de tutmadığı gibi. Canını veriyor bazen insan, bazen can alıyor da can kırığı tutmuyor. İnsan kesildiği yerden kanamaya devam ediyor.”
Affetmenin unutmak olduğunu sananlar coğrafyasındayız. Oysa af unutmak barındırmaz. Unutuluyorsa o zaten af olmaz. Gerçekten zamanaşımı mıdır af, yoksa zarar verilenlerin vicdanında yaptıklarınızın bedelini ödediğinize inanç mı? Peki affedilen açısından süren bu belirsiz tutumların ötesinde affetmek büyüklüktür mottosuna sığdırıp sıkıştırdığımız iyi insan olma kanunnamesinin neresinde bedel kavramı? Yoksa affedilen ya da affeden arasındaki iyilik kötülük sorunsalı mı tarafları mahkum eden? Sebeb-i Girizgah: Gülperi-Sonsuza Kadar. Bölümle ne ilgisi var diyenlere cevap: Kafamdaki soruları tetiklemeyen metinle bağım olmaz ki zaten. Sorular burda cevaplar da içimizde bir yerde diyip bölüme devam.
Geçen hafta Eyüp’ün tehditlerinde bırakmıştık Gülperi’yi. Yine ve yeniden o tehditlere boyun eğdi Gülperi. Burada çatışma yaratmak adına yapılan hamleleri anlamakla beraber Kadir gibi biriyle evli olduğu halde üstüne oğlunun tutumunu da bilmesine rağmen hiç çözüm aramadan hiç konuşmadan sürekli Kadir’i bırakıp giden Gülperi’yi anlayamıyorum. Kaldı ki kaza ile Kadir’i vuran Hasan için kurtuluş argümanı üretmek uluslararası çalışan ve zekası ilk bölümden beri altı çizile çizile verilen Kadir Aydın için zor olmasa gerek. Şu ana kadar Artemis ve Hasan muhalefeti üzerinden yürütülen evliliği bir türlü oturtamama hali son haftalarda iki gencin de kabuluyle sanki bir parça çözülebilmeliydi. Mantıklı olarak önce Artemis’in sonra yaşadıklarının payıyla Hasan’ın anladığı Gülperi Kadir aşkında sıkıntının hala diyalog boyutunda olduğu fikrindeyim. İkili Kadir’in tüm açık iletişim biçimine rağmen konuşamıyor. Çözemiyor. Kadir’in muhteşem bir baba profili olması hem kendi kızı Artemis açısından hem de abi dese de Hasan açısından çok belirgin bir şekilde diyalogla ortaya konuyor. Baştan beri kızı ile arasında sımsıkı bir bağ olan Kadir onun kızı olduğunu her fırsatta hata bile yapsa kanıtlayan Artemis’le öyle güzel konuşabiliyor ki baba kız hallerine hayran oluyoruz. Diğer taraftan baba figürü konusunda ilk andan beri sorun yaşayan Hasan’ın da Kadir’e sığınmaya başlaması güzel bir detay. Aralarında gelişen diyalog çok gerçekçi. Kadir Hasan için bir süredir zaten rol model olma yolunda ilerliyor. Bunda kuşkusuz karakterin kahraman kimliği, adalate inancı, sevdiklerini koruyup kollama tavrı da etkili ama Hasan için tüm bunların yanında Artemis’in babası olması da önemli duruyor. Eyüp ve Kadir arasındaki babalık farkı o kadar net ki, ayrıca Eyüp’ün travmatik kişiliğinin bu bölüm sorumlusu olarak gösterilen Yakup Dede de o farkın bir başka kolu olarak da önümüze konuyor. Eyüp ve Yakup arasındaki nefret , iktidar kavgasının mecburen bir kolu haline getirilen Hasan’ın işte tam bu noktada kurtarıcısı Kadir. Hasan hızla o hiyerarşik yapının dışına atıyor kendisini. Her ne kadar önceden yaptığı hataların bedelleriyle yüzleşmek durumuda kalacak olsa da. Diğer taraftan işin anne kıyası kısmını üstlenen Gülperi ve Şeyma’da belirgin bir iletişim sorunu baş gösteriyor. Gülperi kendisini feda eden , çocuklarını çok seven bir anne. Her şeyden önce çocukları geliyor. Burda sorun yok. Ancak ben Gülperi’nin kızıyla, Artemis’le ya da feda süreçlerinin müsebbibi olup onunla konuşmaya çalışan oğluyla gereken şekilde konuşabildiğini düşünmüyorum. Okuyan, şiir bilen, yazan bir kadın kimliği olduğu ilk bölümlerden beri verilen Gülperi’nin eski gücü yok. Buraya biraz daha dikkat edilmeli sanki diyip kapatıyorum. Şeyma’ya gelince kızı Artemis için yaptığı hatalarla artık dönecek köşesi kalmayan karakterin Hasan’ı mahkum etmek için kendisini kaçırmaya çalışan adamla iş birliği yapıyor olması nasıl sonuçlar doğuracak gerçekten görmek istiyorum. Artemis Eyüp’ün kendisine söylediklerini neden babasına ya da Hasan’a söylemedi diyenler olmuştur. Eyüp’ün annesini kaçırdığına, Gülperi’yi esir aldığına şahit olan kıza aynı Eyüp annesiyle işbirliği yaptığını söylüyor. Artemis için annesi ne yaparsa yapsın ilk anda hazmedilecek bir şey değil bu. Hatta inanılacak. Fakat Hasan’ın tutuklanmasıyla başlayan süreç Artemis ve Şeyma’yı karşı karşıya getirirken anne kız bağlarında da onarılmaz kopmalar yaşatacak yine. Hasan babasının baba olma kimliğini tüm benliğiyle reddeder hale gelmişti. Şimdi aynı süreç Artemis için de sonlanmak üzere gibi.
Gelelim ArHas’a. Artemis ve Hasan açısından etraflarında olan her şey bir bedel. Anne ve babalarının evliliği, diğer taraftan Eyüp ve Şeyma’nın yaptıkları, geçmişleri, hayatı algılayış farkları. Tüm bunlar ilk aşkın tüm saflığıyla parlayan ArHas’ı sarsıyor. Fakat sarsıldıkça aralarındaki ilişki daha güçlü hale geliyor. İlk aşkın kırılganlığından güçlü bir sevdaya çoktan evrilen ikili karşılarına çıkan ne olursa olsun bir yolunu bulup kendilerini anlatıyor.  Bu hafta “Senden vazgeçemem” diyen Hasan’ın gerçekten Artemis’ten vazgeçmeyeceğini anlatmaya çalışırken izledik. Onca sorununa rağmen Artemis için değişmeye çalışan onun söylediklerini anlayan, yaptığı hatanın farkında bir Hasan’la karşılaştık. Kuşkusuz genç kız açısından Hasan’ın babasını yaralaması ciddi bir güven sorunu yarattı. Bunu da Hasan’a çok net ifade etti Artemis. Ona inanmak istese de sevdiği adamın defolarını çok net bilen Artemis için Hasan’a yeniden güvenmek biraz zaman. Hoş Hasan’ın üzülmesinde asla dayanamadığı da ortada. Hasan ise, gözü Artemis’te başka dünyalara açılmak istediğini anlatırken  aslında kızın her söylediğini nasıl sindirdiğini onunla hayal kurmaktan yana olduğunu da anlatmaya çalıştı. Ben Hasan Artemis’e şiir okusun çok istemiştim. Bu hafta başta Bedriye’yi koruma refleksiyle ayağa kalkan Hasan’ın içinde bulunduğu durumu en net anlatacak şiiri, Can Yücel’in Dargın mıyız?, Artemis’in gözlerinin içine baka baka okuması harika bir ayrıntı olmuş. Kalabalığı içinde bir anda ikisinin kalması , Hasan’ın sadece sen diyebilen tavrıyla sahne tadından yenmez hale gelmiş. Aynı sahnede yer alan Selen ve Doruk sanırım Hasan ve Artemis aşkının ne kadar güçlü olduğunun anlatılması  adına güçlü bir mesaj. Bu arada Doruk şu ana kadar sadece Artemis’e aşık olması yönüyle çizilen bir karakterken korkarım, tabi Hasan ıslahevinden kurtarırsa kendisini, karanlık taraflarını da zaman içinde ortaya çıkaracak. Bu noktada Artemis’in Doruk’un çakı planını duymasını istiyorum. Hatta mümkünse Bedriye’nin kankası olma misyonu üstlenen Selen’e de Hasan’ın çok net bir şekilde çizgisini çizmesini diliyorum. Hoş genç adam o kadar umursamaz ki Artemis ve ailesi dışındaki unsurlara karşı bazen Selen’e cevap vermeye tenezzül etmiyor mu diyorum.  Gelelim diğer ArHas şiirleşmesi ikinci aşamaya. Hasan’ın okuduğu şiire karşılık ona aynı şiirin devamını okuyan Artemis... Artemis öyle özel bir genç kız ki Hasan’ın algısındaki her ayrıntıyı darmadağın edebilme becerisi var. Affedilmeye çalışırken kırgınlığını anlatan Hasan Taşkın’a acaba dediği noktada öyle güzel cevap verdi ki Artemis, Hasan’a seni sevmekten vazgeçmedim, sensiz benim de baharım gelmedi, belki affedemedim ama sevdam olan her şeye rağmen aynı, demeyi seçti. Tıpkı geçen hafta vazgeçemem diyen Hasan gibi. Burada parantez, şiirin ilk kısmının okunduğu ambiyans ne kadar ilan-ı aşk formunda bir romantizm içeriyorsa, ikinci kısmı da o kadar yüksek tutku içeriyordu. İlk kısmı herkesle paylaşılan o anda hem gözdağı hem de kalabalıktaki “biz”lik hissini nasıl güçlü taşıyorsa ikinci kısım da o kadar yüksek bir enerji içeriyordu. Tam da bu hafta aynı evde nasıl birbirlerine yaklaşmazlar diye düşünmeye başladığım ArHas’ın bu atağı bana nihayet dedirtti. Çünkü karşımızda kırgın da olsalar birbirlerine aşık iki genç var. Bu ikisinin tüm olanlara rağmen bir şekilde birbirlerine çekilmeleri gerekiyor. Atışsalar da , konuşup bazen birbirlerini kırsalar da dokunmak, birbirlerine yaklaşmayı istemek onların inisiyatifinde olmamalı. Bu duygu önlenemez olmalı. Öpemese de öpmeye ramak kalmalı mesela hatta mümkünse öpmeli de. Uyurken ona bakmalı.   Ona dair olmalı her şey. Tıpkı bu hafta olduğu gibi. Şarkı söyleyerek tanışan bir çift onca kargaşaya rağmen genç kalıp belki anlık yine şarkı söyleyebilmeli. Buna ihtiyaç varmış gerçekten. Başlangıç aşamasından bu yana derin bir aşk ArHas ve kuşkusuz bu haftaki sahneler de o derinliğe selam verdi. Bu yapı devam etmeli son bölüme kadar da. Ama merdiven sahnesinde gördük ki bu çift nahif olduğu kadar tutku da barındırabilir.Zira ekran kimyaları inanılmaz güçlü olan Ezgi Gör ve Burak Dakak bana göre dizinin jokerlerinden. Tüm genç aşk enerjisini yüklenebilme potansiyelleri inanılmaz. Bu da tutku demek. İkisinin tıpkı şiir sahnesinin ikincisinde  olduğu gibi burun buruna olmaları bile yeterli o kimyayı ekranda patlatmaya. Kesinlikle değerlendirilmeli. Hatta gönül ister ki bu ikiliyi bundan sonra bir filmde partner görelim. Kızıl ile kara uyumu dünyanın yeni yeni keşfettiği bir tensel uyum. Artı Ezgi Gör ve Burak Dakak’ta inandırıcı bir senkron var. Tamamlayıcılık. Birlikte ışıldıyorlar. Bu durumu diliyorum yapımcılar fark etsin. Saflık ve tutku arasındaki zikzakları tam da olması gerektiği gibi yansıtan, hissettiren Ezgi Gör ve Burak Dakak’ın oyunculuk gelecekleri parlak olsun.     
Gülperi ve Kadir’in aile olma mücadelesinin içindeki halkada Artemis açısından can kırığına dönüşen annesi , Hasan açısından can kırığına dönüşen ailesinin baba tarafı kanatmaya devam edecekse de sonunda birbirlerinde ve yeni kurdukları büyük ailede kanayan yaralarını sağaltacak olan ArHas büyüme mücadelesindeyken GülKad umarım ayakta kalır. Hasan’daki baba kontenjanı Kadir tarafından doldurulsa da Artemis’in yakında ihtiyacı olacağı gün gibi aşikar anne boşluğuna Gülperi’nin yerleşmesi sanırım an meselesi.
Hamiş: Aşk “En” dir demiş Şehrazat. En varken daha azına kim razı olabilir ki. Hele o “En” tam karşındayken, sana bakarken. O “En” tüm ruhuyla seni tamamlarken. Aşkla sevmek varken... Sonsuza kadar.

                                                                                                      UmayMasal 

30 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi-Sen Olmayınca

 “Derindeyim çok derindeyim.
Çok karanlık bu ben miyim?
Tutun beni son nefesteyim.
Söyle ruhum söyle
Hiç yenildin mi böyle
Düşmemek için
Hiç atladın mı söyle?
Söyle sen de söyle
Hiç yenildik mi böyle?
Acılar biter diye
Sen bittin mi söyle?
Kaybettim bile kendimi
Yaşayamadım zaten beni
Ben istedim olan her şeyi
Söyle ruhum söyle
Hiç yenildin mi böyle?
Düşmemek için
Hiç atladın mı söyle?
Söyle sen de söyle
Hiç yenildik mi böyle?” –TNK
“Ne kadar hızla uzaklaşıyorsun benden çocukluğum , bu ne telaş , bu ne acele” demiş Neuman Dior. Yetişkinlerin hesaplarının, savaşlarının ortasında kalmanın törpüleyiciliğinin , zamanlama açısından çocukluğu yaşayamayan birey üzerindeki etkisi düşünüldüğünde kimlik nasıl yaralar alır diye sormak lazım belki de. Çocukluk hepimiz açısından özlenen zamanlardır oysa. Anneli , babalı zamanlar. Şefkat zamanları anne elinden. Korunma kollanma baba elinden. Ellerdir çocukluk. Siz uzattıkça elinizi size zarar verecek şeylere, o ellerin doldurulmasıdır belki anne ve babanın sevgisiyle. Hata yapmaya başladığınızda hatanın bedellerinin azaltılmasıdır. Çocukluk travmalardır bazen. Ergenlikte su yüzüne çıkıp anne ve babaların suratında patlayacak olan. Sebeb-i Girizgah yine yeniden Gülperi ve “Sen Olmayınca” adlı bölümü. Tematik mi? Elbette, her zaman. Adım adım bakalım bölüme. Geçen hafta itibarıyla hikaye evrenini ele alan yazarlarımızı anlamaya çalışarak.
Geçen hafta Gülperi’yi rehin alan Eyüp ve diğerlerini karşı karşıya bırakmıştık. Bu hafta aynı sahneden devam ettik. Gülperi’yi alıp giderken Eyüp özellikle Hasan’ın ciddi tepkisiyle karşılaştı. Genç adam uzun zamandır bilendiği babasının nasıl bir tehlike oluşturduğunu ve babası için herhangi bir şey ifade etmedikleri gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti. Can ve Bedriye’nin de karşı karşıya kaldığı bu durum en çok Hasan’ı dağıttı çünkü Can açısından Eyüp zaten bir şey ifade etmiyor. Bedriye konusuna gelince dizinin başından beri kafamda bir yere koymak için ne kadar uğraşsam da koyamadığım bir kimlik olarak olamayan yerini korudu yine. Hasan’ın sırtlamak zorunda kaldığı aile yadigarı kötülük genç adamı felakete göz göre göre sürükledi. Hasan öylesine kimsesizdi ki. Öylesine kırgın. Öylesine bıkmış ve kendinden vazgeçmiş. Annesini ararken anlık da olsa tutundu Kadir Abisine belki ama inandırıldıkları, kafasına kazınanlar, kurtulmaya çalıştıkça onu sarıp sarmalayan Taşkın soyadı onu hep kopardı o anlık tutunuşlardan.
Eyüp’ün tehditleri ve tacizlerine maruz kalan Gülperi Kadir ve Hasan’ın birlikte hareket etmesi sonucu kurtuldu belki ama Gülperi’nin zihnine ekilen korku tohumları kısa sure sonra boy verdi. Burada parantez, Hasan ve Kadir arasında uzun zamandır işlenen bir bağ var. Hasan kuşkusuz annesine kırgın  Kadir’le evlendi diye ama orada annesi kadar kırgın olduğu diğer kişi Kadir. Kendi baba eksiğini Seyit ve devamında Kadir’le tamamlama duygusundaki Hasan’ın Kadir’i örnek alacakken yaşadığı güven bunalımı parçaladı umutlarını genç adamı. Yani burada olay sadece annesinin evlenmesi değil sevme konusunda kendisine engel olamadığı, bir şekilde derinlerde güvendiğini hissettikçe suçluluk duyduğu Kadir. Kapattık parantezi. Hasan ve Eyüp arasındaki hesaplaşma baba-oğul çekişmesini eski Yunan Tragedyalarındaki iktidar mücadelesine dönüştürülürken aklıma gelen oğul açısından baba unsurunun ne kadar belirleyici olduğuna yönelik şu pasajdı: “Kendi erkekliğim, kendi otorite ilişkilerim,kendi sevgilerim üzerine düşünmenin en iyi yolunun, Freud’un dediği gibi, babamın kaybı yoluyla onun ve kendim hakkında düşünmek olduğu kanısına vardım.”  Hasan durup düşünmeye vakit bulamıyor, ki bu benim için en temel eksik karakter için, belki düşünürse paramparça olacak dağılacak diye karakterin temel kurgusudur bu seçim, bilmiyorum. Diğer taraftan derinden derine son sahnede “Neden ya? Neden? Neden benim böyle bir babam var? Böyle bir adam nasıl benim babam olur?” diyen Hasan’ın kendi kişiliğindeki babasından, babasına benzemekten ne kadar korktuğundan nefretini sezmek zor değildi. Hasan babasından değil ona benzemekten korkuyor ve babasını yok ederek belki ailesini en çok da onun gibi olma korkusunu yok etmek istiyor. Diğer taraftan hikayenin diğer babası Kadir’in hastalıklı eski eşle uğraşırken verdiği mücadelenin tarafı olmasın diye korumaya çalıştığı kızı var. Artemis ve Kadir arasında ilk bölümden beri varolan bağ sarsıntılarını atlatıp yoluna devam etmeye başladı bu bölüm. Artemis tam da düşündüğümüz gibi adalet kılıcını çıkardı ve haksızlığı gördüğü an adaletini sağladı. Gülperi’ye sıcak su döken annesiyle yüzleşmesinde sorgulayıcı aklının tüm gücü ve vicdanıyla annesinin hayatı için kendisini hiçe sayabilen kadını korudu. Sonra gidip o kadının evinden içeri girdi. Artemis ve Gülperi arasında olmadığını söylediğim bağın geçen haftadan beri kurulmaya başlaması sevindirici. Çünkü gerek hastanede gerek kapı önünde Hasan’a annesini ne kadar sevdiğini hatırlatmaya çalışırken motivasyonu işte o bağ. Artemis artık annesinin manipülasyonlarının çok uzağında. Can’dan sonra da Gülperi Kadir evliliğini kabullenmiş görünen ikinci evlat da Artemis’miş gibi görünüyor şimdilik.
Gülperi Kadir evliliği özellikle Kadir’in çabaları sonucu ayakta duruyor ama Gülperi’nin sessiz direnişlerinin kısa sürmesi, herhangi bir tehditte oldukça zeki olan kocasını devre dışı bırakarak hareket etmesi sıkıntılı. Ilişkinin tabanı açısından bundan sonraki süreç nasıl işleyecek göreceğiz ama vurulan Kadir’in kendine geldikten sonra konuya müdahale etmesini umuyorum. Hoş korkunç bir kargaşaya uyanacak diye düşünmüyor değilim. Son iki haftada Artemis’in de aralarına dönmesiyle ılımlı ve akılcı düşünenler takımı üç kişi: Kadir, Artemis, Can. Kadir muhtemelen komadayken, hayattaki ilk aşkı, her şeyi babası o hale aşık olduğu Hasan tarafından getirilmiş Artemis kim bilir hangi ruh halindeyken , Can minicik elleriyle kaç yüreği iyi edebilir ki? Geri kalan kimsenin akılcı davranacağını umamadığım için Kadir gözünü açtığında umarım Dante’nin cehennemini bulmaz karşısında.
Artemis demişken Hasan ve ArHas demeden olmaz. Ayrılık sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili demiş şair. Bu bölüm ayrılmış ama sevgili olmaya devam eden Arhas vardı. Artemis’in koşulsuz onunla olmasını, onu sorgulamamasını isteyen Hasan’ın istediğini alamamasından kaynaklı ayrılık en azından Artemis cephesinde kabullenilmiş değil. Her ne kadar hastane sahnesinde Hasan’ın adeta blöf yaparak ayrıldıklarını söylemesi hatta çekip gitmeye kalkmasına aynı sertlikte “dost tavsiyesi” vererek cevap veren Artemis’in Hasan’ı henüz 8 olmasa da bir 5 şiddetinde salladığını görmemiz ArHas arasındaki sevdanın gücü hakkında sanıyorum fikir vermiştir. Babasını kazara da olsa vuran Hasan’a Artemis’in tepkisi tam anlamıyla 8 şiddetinde olacaktır. Bu tepkinin yansıması zaten suçluluk duygusunu dibine kadar yaşayan Hasan açısından travmatik sonuçlar doğurabilir. Çünkü bu hafta Hasan’a rağmen Hasan’ın hala yanında duran, onu kıskanan, o üşümesin diye kahve yapıp yanına giden, olay çıkarmasın diye elinden geleni yapan, ona yapılan hakareti tokatla bastıran, susturan bir Artemis vardı. Bundan sonraki Artemis Hasan’a aşkı kalbinin ortasında cayır cayır yanmaya devam etse de onu kolay affedecek biri olmayacaktır. Çünkü iki haftadır altı kalın kalın çizildi genç kızın uyarılarının. Diğer taraftan Artemis’e ayrıldık dese de ona hesap vermeye devam eden, onunla olan anlarda sakinleşen, ona asla hayır diyemeyen, koruması gerektiği halde korumasa bile gözünü Artemis’ten alamayan Hasan’ın aşkı da tüm kargaşalarına rağmen büyüyor. Genç kızın gücünü, ayakta kalma becerisini, kendine özgülüğünü ve kuşkusuz ona merhem olan varlığını nasıl sevdiği Hasan’ın gözlerinden akıyor. Parantez , burada Burak Dakak ve Ezgi Gör şahane bir paslaşma ile şahane bir çift yaratıyorlar. Sözcükler yoksa bile Artemis ve Hasan arasındaki duygunun netliğini, vazgeçmeme halini, onu kırmaktan korkma duygusunu, onu kırdığında pişmanlıkla karışık kırgınlığı öyle güzel hissettiriyorlar ki, iyi ki ArHas ikisi diyor insan. Kapat parantezi. Haftaya duygu yoğunluğu yüksek bir bölüm bizimle olacak diye düşünerek, aşkların derinliğinin kaybolmadığı , hikayenin dengesinin hep sağlam durduğu bir bölüm diliyorum.
Hamiş:- Sevdanın rengi hep siyah.
             -Siyah sevda rengiyse neden kötü olsun ki?
             -Kim kötü dedi ki zaten?
             -Bilmem. O zaman?
              -Siyah yas belki. Belki bir parça korku. Biraz o renk biraz bu. Sevda siyah çünkü başka şeye yer bırakmaz kendisinden başka.
           -Siyah gibi kaplar yani her şeyi.
           -Kaplamaz örter, kendine mal eder. Gece gibidir sevda. Her şey ordadır ama her şey ona dairdir.
           -O halde?
           -Sevda mucizdedir. Tek ve eşsizdir.
                                                                                                           UmayMasal          


10 Mart 2019 Pazar

Gülperi-Vazgeçme Bizden

“Yüreğim gibi duruyorsun orda,
Kalp atışlarımız da adımlarımız gibi senkronize.
Aşka dair ne varsa gözlerimizde ve
Ruhumuzdan bir iple bağlıyız”
Ne  zaman ipin üstünde yürüyen bir akrobat görsem kendimi onun yerinde hissediyorum ,demiş Theodor Lipps. Empati duygusunun yazan , çizen, oynayan, yontan sanatçılar açısından ne kadar üst perdede yaşandığını anlatmak istemiş belki. Empati gelişimsel ve sosyal psikolojide yapılmış tanımlarında  da kişinin başkalarının duygu, perspektif durumlarını deneyimleme yeteneklerini kapsar. Buna ister karşısındakini anlama ister duygusal anlamda karşısındakinin hissettiğini hissetme becerisi diyin. Karşısındakini anlayan ya da hissettiğinin hissedebilen birey bunu karşısındakiyle paylaşmalı ve gösterebilmelidir de. Ancak Adler kitabında empatiyi yetenek olarak yorumlarken empatik bireylerin ruhlarında sürekli ayarlama yapma ihtiyacından da bahseder. Özdeşleşme insana özgü ama bir o kadar zorlayıcı tahribatı gelişim düzeyiyle eş güçte bir oldu olarak da gösterilir. Katılın ya da katılmayın, ki ben tamamiyle katılıyorum, empati her insanda kodlanmış ama her insanın üst düzey beceri haline getiremediği bir yetenektir. Girizgahların sebebi eğer bizi takip ediyorsanız malum. Her bölümü bir durumla özdeş gördüğümüz noktalar neden oluyor bu kısımlara. Yazmamızın sebebini oluşturan Gülperi’nin Vazgeçme Bizden bölümü bana göre işte tam da bu durum yani “Empati” üzerine kurulmuş bir bölümdü. Bazı anlarda üstün yeteneklerini kullanan karakterler bazı anlarda bu yeteneklerini gözardı edebildi bazı karakterlerse bu duygudan yoksunluğuyla anlamsızlıklarına anlamsızlık ekledi. Bölümü en başından ele aldığımızda geçen hafta aynı masada bıraktığımız Gülperi, Kadir, Artemis, Hasan  kare asının ArHas ilişkisinde duracakları nokta bu duygunun Gülperi ve Kadir için anlamını ölçtü. Gülperi ve Kadir açısından hem özel durumları hem de anne baba olarak durdukları noktadan zor bir sürecin başlangıcıydı ArHas aşkı. İkilinin aşkına bozulsalar da kendi geçirdikleri süreçler ve tabiki evlatlarına olan tartışmasız sevgileri Artemis ve Hasan’ı anlamaya itti onları. Temelde ilk andan beri kızının duygularını bilen Hasan’dan da şüphelendiğini bildiğimiz Kadir’in ArHas aşkını geçici olabilir diye tanımlamasını yadırgadım sadece. O noktada kadın empatikliğinin daha gelişkin olduğunu yaşadığı şoka rağmen Gülperi ortaya koydu. “Ya değilse, bizim gibi mi olsunlar?” Ana karakter olarak ve kuşkusuz ana aşk olarak dizinin merkezinde olan Gülperi ve Kadir’in şimdilik geri çekilmesine kızanlar bana da kızacak belki ama bence ilk bölümden beri çocukları için hayatından bile vazgeçmeye hazır Gülperi’nin hamlesi tam da ona göreydi. Burada parantez henüz sürgün veren bir aşkı budamak belki onu öldürür ama köklenmiş bir ağacın budandığı yer daha fazla yeşerir. Gülperi ve Kadir aşkı yıllara meydan okumuş bir aşk. Budanmak ne kesildiği yerden yeşermeyi başaracak kadar köklü. Ne kadar engel girerse girsin bundan sonra sadece şiddeti artar. Diğer taraftan bölüm boyunca Gülperi ve Kadir’in imkansıza düşer gibi olan ama daima da birbirinde son bulan halini çok sevdim ben. Hafif kavga halini ama sonra yine yeniden birbirlerini anlamalarını samimi buldum. Son sahneye rağmen sarsılsalar da ayakta kalacaklarına inancım büyük. Zira şu ana kadar Kadir’in Can için babaya dönüşmesini, Hasan için de baba figürü haline gelmesini izledik. Kadir’in sadece Bedriye ile bağı oluşmadı. O da yakın görünüyor. Malum spor arabalı züppemiz pek tekin değil. Ancak Artemis ve Gülperi arasında kurulamayan bağ bakalım nereden sağlanacak. Şeyma’nın ilgili anne, anlayışlı eski eş, yaşadıklarından ders çıkarmış ve olgunlaşmış birey tavırlarından etkilenmiş görünen Artemis’in Gülperi’nin gerçek anneliğine tam da ihtiyacı olan an kuşkusuz Şeyma’nın kendisini amaçları için nasıl hiçe saydığını öğrendiği an olacaktır. Bulumia olduğu bu bölüm ortaya çıkan Artemis’in hastalığı yeni değil. Buna sebep olan etkenlerin gücü hakkında bilgimiz kısıtlı. Aşksız ve anlayışsız bir evliliğin ortasında büyüdüğünü biliyoruz. Babası tarafından koşusuz kabul edilirken annesi tarafından ötelendiğini de biliyoruz. Bu ötelenmenin şiddetini Artemis’in yaşadıklarına rağmen kendisini onun önünde dövdüren Şeyma’dan ölçmek de zor değil. Ama kızın annesine yönelik duygu boşluğu o kadar derin ki, arka arkaya yaşadığı travmalardan sonra ciddi bir hastalığının olması çok yüksek olan empati duygusunu bir anlığına geriye çekmesine neden oldu. Şaşırtıcı mı? Değil. Artemis korkuyor. Parça parça olmuş ailesinin yitip kaybolmasından korkuyor. Babasını paylaşmaktan korkuyor. Neydi? “Sen tanıdığım en muhteşem insansın tabi babamdan sonra.” Babası Artemis için sadece babası değil. Tüm ailesi. Onu başka bir kadınla, çocuklarla paylaşmak, ona asla yalan söylemeyen babasının ona bir şey söylememesi gerçeğiyle yüzleşmek kolay olmasa gerek. Aynı gün içinde üst üste duyduklarıyla, yaşadıklarıyla dağılması belki dizi evreninde sizlere bencillik gibi gelmiştir ama aslında o kadar doğal ki. Bir de bu kız anne ve babasının boşanmasına karşıyken Hasan’dan duyduklarıyla annesinin yaptıklarına şahit olunca “Artemis Kılıcını” alıp adaletini içi kanaya kanaya sağlamış biri. Şimdi tam da inanmak isterken annesine saklanan gerçekler yeniden o kılıcı eline aldıracaktır. Geçen sefer babasını annesinin elinden alan Artemis’in bu kez Şeyma’ya bedeli sadece Kadir olarak kalmayacaktır. Artemis annesinden kendisini de alacaktır.
Bölümün Hasan cephesine bakınca empatinin ilk kez ona doğru aktığı söylenebilir sanıyorum. Gökhan’la aralarında olanlara rağmen Hasan ilk defa kendisi için bir şeyler yapmaya karar verdi. Bu noktada  ikisinin zayıflayan bağı, kopacağına inanmıyorum mutlaka yeniden o kardeşlik kurulacak, Hasan’ın kendisiyle yüzleşmesinde etkili oldu. Artemis’le aşkına sığınan Hasan’ı ilk defa on yedi yaşında gördük. Bedriye’nin anlattıklarına dayanarak çok da okul meraklısı olmadığını bildiğimiz Hasan’ın Taşkınların prensliğindeki kimliğinden ne kadar uzak düştüğünü de görmüş olduk. Bu benim için çok değerli zira avukat olmayı düşünmeye başlayan Hasan’ın feodal kimlikten sıyrılmaya başladığını hissetmek güzel. Burada parantez, Artemis’in çevresiyle ilk çarpışmasında öngörülerimizin doğruluğu da tek tek ortaya çıktı. Hasan’ın Artemis’e duygularını keşfetmekteki gecikmişlliği sadece Kadir değil demiştik ki bölümdeki senin dünyan çok güzel, ifadesi gösterdi ki kendi karmaşık dünyasının belki cahillikle çevrelenmiş bakış açılarının oluşturduğu sancılı kimliğinin hakettiği kişiyi Artemis olarak görmemiş Hasan. Hasan’da Artemis hep bambaşka olmuş. Teknik olarak o dünyanın başka bir parçası olan Selen’i o kadar derin görmemiş demek ki. Artemis’in derinliğinde boğulmaktan korkmuş. O derinlikle başa çıkamamaktan korkmuş. Korkmuş ki uzak durmuş. Bu bölüm “senin baban katil” dediği kıza “ben bir katilin oğluyum beni istemezsen anlarım” derken aslında Artemis’i kırmaktan, onu zor durumda bırakmaktan nasıl korktuğunu, kendisini ona layık görmekten ne kadar uzak olduğunu anlatmaya çalıştı Hasan.  Artemis ise Hasan’a sorulmamışları sorarken genç adamın hayatının akışını hızla değiştireceğinin sinyalini verdi. Artemis Hasan’ı , ailesini, feodal kimiliğini ve defolarını biliyor. Kırıla kırıla öğrendi bunları. Ama Hasan’ın babası gibi kocaman bir kalbi olduğunu , sevdikleri için hayatından vazgeçecek ruhunu da biliyor. Kendi ifadesiyle dürüstlüğünü, muhteşem cesaretini de biliyor. Artemis Hasan’ı içinde yaşadığı topluluğun sığ duygu dünyasının yalancı nezaketinin dışında bir adam olduğu için seviyor. Diğer konular tıpkı dediği gibi sadece sorup öğrenmeye bakar. Hasan sorarsa Artemis onunla o cevapları aramaktan asla kaçmayacaktır. Hasan da o soruları Artemis’le aramak isteğinde zaten. Bölüm boyunca elini bırakmayan Artemis’ten bir an gözlerini ayıramaması, verilen tepkilerin sakinliği karşısında hiç yaşamadığı huzuru hisseden Artemis’in şaşkınlığına inat, gözlerinde sakladığı bu kız gerçekten benim mi bakışıyla en güzel gerçeğim dediği aşka sığınışı bundan. Daha önce sadece yokuş başına geldiği okulun kapısına kadar Artemis’le gelip o okula gidecek olmaya çok da büyük tepki göstermemesi bundan. Hasan için Artemis cidden her şey. Sırdaş, arkadaş, dökülebildiği kişi ve kuşkusuz aşk. Sarıldığında göğsüne sığan “Çillim”  dediği kız hayattaki en büyük değişkenlerinden biri olma yolunda yürüyor. Yine parantez Hasan’ın okul fikrine ikna olma nedeni sonuna kadar Artemis’tir ve bu konu tartışmaya kapalıdır. Şeyma’nın Gülperi ve Kadir’i bitirmeyi öncelikli amaç belirlediği yolda ikinci hedef ArHas aşkıdır bu da net. Peki hastalığı ortaya çıkan Artemis’in hamlesinden sonra ne olacak? Bu kısım tamamen hikayenin bugüne kadar bana anlattıklarıyla ilgili. Keşke değişmeseydi dediğim hikaye anlatıcılarının verdiği mesajlarla ilgili. Bundan sonraki bakış açısına ilişkin yeni bölümü görmemiz gerek. Bundan sonraki kısımda Gülperi ve Kadir’in ilişkisi sarsılsa bile ayakta kalacaktır. Hasan’ın evliliği öğrenmesini beklemiyorum. Hatalı nüfüs kaydı denilerek Hasan atlatılacaktır. Artemis kısmı ise bir süre idare edilip daha sonra Şeyma’nın planlarının ifşasıyla son bulacaktır. Tam da bu sırada Hasan’ın evliliği öğrenmesiyle de iş bambaşka noktalara taşınabilir. Artemis ve Hasan konuşurken , Gülperi ve Kadir neden konuşamadı kısmına gelince. ArHas aşkının güçlenmesi için zamana ihtiyaç var. Bu bölüm bol bol konuşan , paylaşan, birbirini bakışlarından anlayacak halde olsalar da her sıkıntıda birbirlerine sahip çıkmaktan geri durmayan halleri bu güçlenmenin yansımaları. İkisinin aşkının sınanacağı zamana hazırlık. Artemis’in Hasan’a söylemeyeceğini düşündüğüm evlilik sınanmayı başlatacaktır. Fakat aralarındaki bağ onları aynı okulda ve korkarım aynı evde acıttıkça acıtacaktır. Aşk acısı büyüttükçe de hem anne ve babaları için hem de birbirleri için zaten varolan empati duyguları daha da gelişecektir.
Hamiş: Başka bir yolu bulunamaz mıydı bilmiyorum sayın yazarlar. Keşke bırakmasaydınız hikayenizi. Zira sizin anlatınız ne olursa olsun değerliydi benim için. Birbiri içine geçmiş iki aileyi, kader denilen iple iki koldan bağlarken bana göre duygusu, empatisi yüksek bir bölümle veda ettiniz. Baştan beri izlediğim bir kadın hikayesiydi Gülperi. Sonra sonra buraya birkaç sözcük bırakmamı sağlayan Artemis ve Hasan’ın ilk aşkıyla irdeler oldum anlatınızı. Öyle derin, öyle kimlikli bir ilk aşk ve derinlikli bir kız çocuğu yazdınız ki onun ağzından çıkan her sözcükte haklı olsun olmasın onu anlama duygusu yarattınız. Öyle bir oğlan çocuğu yazdınız ki iki arada sıkışmanın, cehaletin onu nasıl parçaladığını hissettirdiniz. ArHas kod adlı bu ilk aşkta aşkın en saf halini anlattınız. Artemis’in ses tonuyla “Teşekkür ederiz”

                                                                                          UmayMasal     

              

2 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi- Yanındayım

“Ben, Sen, Siz Aslında Daha Çok Biz,
Korku beklesin varsak biz.
Acı sussun ellerimizde yaşıyorsa biz.”
Zaman konusunda yazan çoğu kişi farklı argümalar üretir. Kimi zamanı alır eğer , büker kimi alır düz bir çizgiye sabitler. Fakat neresinden tutarsanız tutun, ister çekin ister itin, çevresinden dolanmayı deneyin , anlatılarınızda başa sarın bir daha bir daha yaşatın zaman akar. Zaman geçer ve onu yakaladığınızı sandığınız her an avucunuzdan kaçıp savrulur, tozlara küllere karışır bizi önüne katıp sorguların ortasında bırakır. Malumunuz bizim girizgahlarımızı uzun. Neden zamanı aldık Gülperi’nin “Yanındayım” denilen bölümünün en başına koyduk? Metnin altında metin aramayı sevme telaşımızın sirayeti belki. Ya da zamanı kaçırmışların onu yakalama telaşının aşk hali Gülperi-Kadir ikilisinin, zamanı tutup bırakmamacasına onun önüne geçmeye koşan Artemis-Hasan’ın hikayelerinedir bunca sözcüğün akışı.
Gülperi’nin bu haftaki bölümünde acıdan acıya koşarken Hasan’ın peşinde hem yorulduk, hem üzüldük hem acıdık. Paralellik seven hikaye anlatıcılarımız izleyen olarak bizi zorlasa da yine pararlel üzerine paralel kura kura devam ettiler anlatılarına. Önce Hasan’ın babasıyla hesaplaşmasını izledik. Babasını anlamak adına çaba sarf ede ede geldiği noktanın onu paramparça edişine şahit olduk. Taşkın soyadının Hasan’ı defalarca ve defalarca vurmasının kasırgaya dönen öfkesini gözlerinden gördük Hasan’ın. Baba sözcüğünün Hasan için anlamını kaybetmesi anlarına paralel hiç baba dememiş olan Gökhan için bu sözcüğün anlam kazanışını da izledik. Seyit’in oğlu olmanın  anlamını kavrayamadan kimsesizliğine yanan Gökhan’ın anlamlanmaya başladığı ilk sahneleri izledik. Hasan yaşayan babasını kendi benliğinde öldürürken Gökhan’ın bedenen ölen babasının ruhunu ceket gibi üzerine giymesini gördük. Sonra Hasan’a geri döndük. Oradan yeni bir çizgi çektik Artemis’e vardık. Artemis’in annesinin manipülasyonuyla Hasan’ın daha önce geçtiği yollardaki ayak izlerini takip etmesine şahit olduk. Kısaca Hasan’ın da Artemis’in de eksik gedik taraflarını yaratan Eyüp ve Şeyma’nın iki genç ruhta bıraktığı ve muhtemelen bırakmaya devam edecekleri yaraların sızısında yanmaya başlayan Hasan ile henüz yanmanın eşiğindeki Artemis’in hayat çizgilerinin daha da düğümleneceğinin işaretiyle bıraktık Gülperi ve Kadir’in en mutlu gününün kaos denilen girdaba mola veremeden sürüklenişiyle güne devam ettik. Burada parantez. Yazınca masal gibi de izlerken insan düşünmeden edemiyor. Önceden Bedriye’nin atlattığı travmandaki kolaycılığı dile getirmiş daha sonra burdan bir şey çıkacağını umut ettiğimi yazmıştım. Şimdi travma üstüne travma yaşayan Hasan ve Artemis’e bakıyorum, şaşırıyorum. Kaçırılan , yakılmanın eşiğinden dönen , annesini dayak yerken gören Artemis nasıl dayanıyor? Bulumia olduğunu bildiğimiz bu kız onca gücüne rağmen böylesine kırılgan olduğunu bildiğimiz Artemis nasıl bu denli sağlam? Kızının  yaşadığı onca olaya rağmen sadece kendi istekleri için kızının ruhunda bırakacağı izleri umursamayan Şeyma nasıl bir anne? Annesini suçlarken onun günahsız olduğunu öğrenmekle yola çıkan ve değişen Hasan’ın önce amcası, sonra dedesi, halası derken babası ile kopan bağlarının yükü az mıydı da Seyit’in ölümü de o omuzlara yüklendi? Eğer ki Seyit’in ölümü çok hızlı alınmış bir kararsa ki Şeyma ile yakınlaştırılma çabasından öyle anlaşılıyor, neden Hasan’a o da yük edildi? Şimdi Gökhan’la da karşı karşıya geleceği aşikar olan bu on yedi yaşındaki çocuk, hoş çocuk olmasını bırakalım genç olmasına bile asla izin verilmiyor nereye kadar dayanır? Geçen hafta da yazdım. Hikaye çok ağır. Darbe üstüne darbe yiyoruz hem biz hem karakterler. Bu durum da hem bizi hem karakterleri yoruyor. İşin dram yükünü tek cepheye değil de genele yaysak üstüne olayın etkilerini , tepkilerini ölçecek zaman tanısak mesela. Naçizane... Eyüp kısmının artık sonuçlanmasından mutluyum. Fakat hala söylüyorum ilgi çekecek çatışmalar eklenmeli. Büyük bir çatışmaya eklemlenecek küçük çatışmalar tepemize tepemize vuran üç büyük olaydan daha çok sürükler sanki. Karakterlerin konuşamaması da bir başka sorun. En basiti. Hasan annesine Kadir’in nerde olduğunu soruyor karakolda. Orda geçiştirmek yerine Hasan’a kısaca bilgi verse Gülperi çok mu zor? Bilmiyorum. Sanki denemek lazım. Baba darbesi yiyen Gülperi ve çocuklarının kenetlenmesi paralelinde Artemis ve Şeyma’nın yakınlaşması da ilginç bir sahneydi. Şeyma’nın kızının sevgisine oynayacağı belliydi. Fakat öldürücü darbe nereden gelecek göreceğiz. Kadir ve Gülperi aşkı zaman sarmalına takılmış görünüyor şimdilik. Kaçırdıkları zamanı telafi edebilmek uğruna gizlice evlenen çift bu gizliliğin faturasıyla bir süre uğraşacak gibi. Şeyma’nın hamlesi, Hasan’ın yaşadığı olaylar, Eyüp saldırısı ve Can’ın Kadir’i babalığa seçmesi derken son sahnede Artemis ve Hasan’ın aşk itirafıyla sarsılan çift biraz daha dişini sıkacak belli. Burada parantez yine. Gülperi ve Kadir’i durduran şey korkuları. Tabiki şaşırdılar Artemis ve Hasan’ın durumuna. Nasıl refleks gösterecekler göreceğiz. Ben kendi adıma kendi ilk aşklarını kurtarmak için çaba sarf eden Gülperi ve Kadir’in ArHas’ı kurban edeceğine inanmam. Hele o yanlış anlamaya dayalı girizgahtan sonra. Kadir’cim ah ah gollük pası kaçırdın. Hasan’a diyecektin, aşk büyük oğlum ben sana kızamam ama sen de beni anla o zaman ben de senin anneni seviyorum. Sanırım senaristlerimizin Gülperi ve Kadir için daha gürültülü bir ilan planı var. Yine minik bir parantez. Kim ne derse desin ben o dörtlü masa sahnesini çok sevdim. Yanlış anlamanın yarattığı saçma hal, çocukların yaşadığı o mutlu şok, Kadir’in umutlanıp öğrendiği aşkla dumura uğraması, yanlış anlamanın vehametini ilk anlayan Gülperi’nin şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen bir insanın haline dönüşen ifadesi, üstüne gençlerin ilk aşkın ilk heyecanını paylaşmadaki korkudan önce mutluluğa sonra endişeye geçen hali. Oyunculuklar adına çok güzel bir sahneydi. Bence daha sık otursunlar aynı masaya. Umut vardı o masada hikayenin ana eksenindeki umut eksikliğine rağmen. Bir de Arhas’ın üstüne basa basa söylediği “Biz” vardı o masada. Biz olmaya çalışmanın en zor olduğu zamanlarda kolaycacık bunu yapabilme becerisi vardı.  Ben bize dönüştüğünde yaratılabilen güç vardı.
Buraya kadar bölümdü burdan sonrası ArHas...
Yazma sebebimin bu çift olduğunu daha önce de dile getirdim. Bölümde çok sahneleri yoktu. Bu nedenle kısaca bölümdeki o son yirmi dakikaya sığan sahnelerindeki ArHas’ı kendimce çözüp devam edeceğim. Artemis Hasan’a beklentisizce destek vermeye devam ediyor. Hasan da ne zaman nefes almak istese Artemis’i arıyor. Eskiden yanına giderdi ama ikisi de yetişkinlerin arkasını toplamakla o kadar meşgul ki sanırım görüşmeleri imkansıza düşüyor. Mezarlıktaki sahnede tüm yüklerine rağmen elini tutan Artemis’e gülümsemeye çalışan Hasan’ın Bedriye’nin tepkisinden sonra aralarındaki ilişkiyi resmileştirme çabası da aslında ilginç bir hamle olmuş. Hasan elini tuttuğu kızdan çok emin, Artemis ise babasına yangından sonra anladık dese de baştan beri duygularının gücünü iyi biliyor. Kısaca anne babalarıyla paylaşma durumunun Gülperi ve Kadir’i sarsması çok normal .Kendilerinden bağımsız olarak bile baksalar bu duruma seviyorumdan öte aşığım diye gelen iki genç, ki birinin oğlu birinin kızı, bence sarsıcı. Sonrası ne olacak , bu denli ciddi adımları koşa koşa atan ArHas kendi ilişki düzleminde zamanı nasıl tutacak göreceğiz.
Bu kısım bölümden bağımsızdır. Artemis ve Hasan’ı neden sevdik sorusuna cevaptır. Aşk insanoğlunun yazıyı bulduğu ilk andan beri hakkında en çok yazdığı duygu. Aşkın bir sürü hali var. Yaşa göre, anlayışa göre, kültüre göre. Bazı hikayede aşk tutkuyla kolkola gider bazı hikayede imkansızlıkla, bazısında gidişler kayboluşlar vardır, bazısında bulunuşlar. Ama Leyla ve Mecnun’dan , Romeo ve Juliet’e kadar iz bırakan aşklarda hep aynı şey vardır. İmkansızlıkla sarmalanmış saflık. Artemis ve Hasan bahar mevsimi gibi. Öyle temiz ve zarifler ki. Çocuksular evet çünkü çocuklar. El ele yürümenin enerjisindeler çünkü o yaşta bu değerlidir. İnsanlara ilk aşklarını hatırlatıyorlar, kıyamamaktan beslenen eski zaman aşkları gibiler. Korkuyorlar. Kırmaktan, karşısındaki aşkı örselemekten korkuyorlar. Çünkü aşk aslında böyle bir şeydir. Hasan üstüne basa basa sevgilim dediği Artemis’te tutmasına izin verilmeyen mutluluğu görüyor. Babasına da dediği gibi onca olaya rağmen mutlu olmak istiyor ve bunu ona Artemis hissettiriyor. Seyirci için de gençliklerinin , ilk sevdalarının yansıması ArHas. Seviliyorlar, gerçekler çünkü. Kaçıp kovalama, hissedip utanma zamanlarından süzülüp geliyorlar. Kısaca iyi hissettiriyorlar. İzlerken de yazarken de. Hikaye bunu gereğince işler mi? Göreceğiz. Umalım ki trajedilere kurban gitmesinler. Umalım ki hikayeyi beslemelerine izin verilsin.
Hamiş: Sana da selam olsun Edip Cansever "Masa da masaymış ha"

                                                                                                        UmayMasal   

    

23 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi- İlk Aşkım

“Durdurun dünyayı, ilk sevdadan ruha düşecek var.”
Aşk canlıdır. Doğar, büyür, değişir, gelişir. Aşk gerçekse hissedeni değiştirir. Aşk karşılıklı yaşanıyorsa hele acıtan ne varsa içine alır, el ele tutuşan iki kalbin arasına sıkıştırır ve yavaş yavaş eriterek yok eder. Aşkın halleri vardır. İlk hali,  orta hali, son hali. Orta hali biraz ortalama olduğundan belki pek de hatırlanmaz ama ilk ve son hali insanda iz bırakır. Gülperi bu hafta “İlk Aşkım” diyerek yola çıktı.  Aşkın ilk halinden son haline selam çaktı. Sonra ortalamaları alınan ve adına da aşk denilen aslında aşkın yolundan gitmeyen başka başka hallere de bakışını fırlatıp geride bıraktı. Aşk neydi, bir parça da bunu sorgulattı. Tüm bunları yaparken bir parça eksik bir parça gedik kalsa da hem aşkın ilk halini yaşayan Artemis ve Hasan’ın gözlerinde hem ilk halden sekip son halde yakalanan Kadir ve Gülperi’nin birleşen ellerinde Selen’e ve Eyüp’e duyulanları öğüttü, yok etti. Kısaca aşkın tamamlanma hissini yaşatanla olduğunu bunun kişinin kendi ruhunu, kalbini birinin eline ister parçalasın ister baştacı etsin diye teslim edebilmesinde saklı olduğunu ayrı ayrı iki çiftle anlatmaya çabaladı durdu. Kaçımız anladı, kaçımız sanal gerçekliklere hapsolmuş dünyalarımızdan aşkı sadece görsellikle bağdaştırdı bilemem ama aşk bir kurguda daha yolunu buldu. Uzun girizgahtan sonra hadi bölüme bakalım.
Gülperi ve Kadir bu bölüm yaşadıkları kazanın da etkisiyle hızlandırılmış kararları arasında bir süre savrulsa da sonunda nikah masasına oturmayı başardı. Eyüp’ün ikisinin hayatına nasıl müdahil olduğunu öğrenen Gülperi eski kocasını çocuklarının babası sıfatından bile kovarken kuşkusuz Eyüp’le en başta neden evlendiğine dair meraklarımızı da kamçıladı.  Eyüp öyle bir karakter ki ağa oğlu olmanın tüm ukalalığını, had bilmezliğini ruhunda taşıyor. Nezaketten ve sevgiden fazlasıyla yoksun. İşin açıkçası en iyi arkadaşını aldatan , sevdim dediği kadını yalanlarla bir evliliğe razı eden adamı Kadir gibi bir adamdan sonra nasıl sevip geleceğini teslim edebilmiş Gülperi şaşırtıcı. Diğer taraftan Kadir konusunda yaptığı eleştirilerde de haklı Gülperi. Neden bir yolunu bulmak yerine teslim oldu ki Kadir? Her neyse ikili kendi arasındaki hesaplaşmanın ardından nikah masasına yürüdü yürümesine ama orada Eyüp’ten sonra Şeyma devreye girdi sanki. Şeyma’nın kendisini dövdürmeye kadar vardırdığı planda hedef nikahı durdurmak değil kuşkusuz. Eğer amaç bu olsaydı daha keskin bir hamle gerekirdi. Şeyma bu evliliğe yönelik daha kollektif bir plan yapmış gibi duruyor. Kızı Artemis Şeyma için bir cepheye dönüşecekse bu hamle oldukça etkili olabilir. Şeyma’nın anneliğine bakışımı daha önce yazmıştım. Kuşkusuz kızını seviyor ama kendisini daha doğrusu egosunu daha çok seviyor Şeyma. Bu nedenle Artemis, Kadir arasındaki bağı zayıflatmaya çalışması beni şaşırtmaz. Babasının onunla konuşmadan evlenmesine zaten çok kırılacak olan Artemis’in kalbi kırık, saldırıya uğramış annesinin yanında olması beklenebilir. Artemis çok zeki bir kız olsa da iş entrikaya gelince annesine inanmayı seçecektir. Kadir ve Gülperi’yi ise ciddi sıkıntılar bekliyor. Evlendiler ve çok güzel oldular. Ancak Gülperi ve Kadir için huzur uzak. Bir tarafta bu evliliğe hiç de olumlu bakmayacakları gün gibi ortada olan Hasan,Artemis, Bedriye üçlüsü diğer tarafta Eyüp ve Şeyma’nın hastalıklı takıntıları. Hem ilk aşktan filizlenip son aşka dönüşen duygularına sahip çıkmaya çalışırken hem de artık ortak sahip oldukları aileyi korumaya çalışacaklar. Burada küçük bir parantez. Son iki haftadır Gülperi ve Kadir cephesinin çatışma unsuru olan Eyüp bana göre seyirci açısından inandırıcılığını yitirdi. Ortalama bakış açısıyla bile her şeyi yapan ama sürekli yırtan bir tip hem inandırıcı değil hem de izleyen açısından yorucu. Bu cephenin tek çatışmasını Eyüp ya da Şeyma’nın takıntılarına yüklemek bence hikayeye kan kaybettiriyor. Artemis ve Hasan’ın arasındaki duygular da çatışma olarak hikayeye eklenecek bu kesin ama konu açma hususunda biraz daha mantık aslında bir mücadele öyküsü olan Gülperi’yi inandırıcı kılacaktır. Sürekli kadına şiddetin varyasyonlarını görsek de bunların kişiler üzerindeki travmatik etkilerini çok çabuk atlatıyoruz. Bedriye’nin durumu daha orada kapanmadan dururken neredeyse yakılmak üzere olan Artemis’in, ki bulumia hastası, kaçırılma olayından sapasağlam bir ruh haliyle çıkması da garip. Artemis güçlü yazılan bir karakter ama derinlik verilmedikçe hiçbir karakter vermek istediği mesajı tam veremiyor. Unutmamak lazım her hikaye aslında bir karakter yolculuğu. Biz o karakterlerin nasıl değiştiğini anlayamazsak o hikayeye inanmayız. Hepimiz gibi nedenlere bağlı değişkenlerdir bizi o hikayedeki karakterle empati yapmaya iten. Her bölüm birilerinin kaçırılması, öldürülmesi ya da kaza yapması gerekmeden duyguları, düşünceleri de duyabileceğimiz, ilişkilerin diyaloglarla açıklandığı anlara ihtiyaç var bence. Yine naçizane...
Gülperi ve Kadir’i nikah masasında bırakıp başka bir ilk aşka bakalım. Gökhan ve Bedriye aşkında da sanırım bir şeyler yerine oturmuyor. İki hafta önce birbirlerini sevdiklerini itiraf eden ikisi arasında oturmayan bir şeyler var. Bedriye’nin iki sosyal sınıf arasında kaldığını zaten hep söyledik. Ancak babasının gerçekte nasıl biri olduğuyla yüzleştiğinde bile Gökhan’a söylediklerinde tutarsızlık olması yine o başta söyediğim empatiyi eksik bırakıyor. Bedriye ile bağ kurulmuyor. Karşısındaki Gökhan’la eksik gedik de olsa kurulan bağ Bedriye ile kurulmuyor. Çünkü anlattıkları onunla ilgili olan her şeyde o kadar satır arası ki, izleyene geçmiyor. Tek tek toplanması gereken ip uçları için izleyen uğraşmıyor. Yine de bu ikiliden umutluyum. Bir şekilde öğrenecekler ve ikisi de acılarını diğerinden hafifletmenin yolunu bulacak. Bilhassa baba kaybıyla karşılaşacak gibi duran Gökhan için önemli. Yazardan not; keşke Seyit ölmese. Burada yine parantez. Seyit’in ölmesinin tek bir faydası olabilir. Hasan için örnek olmaktan çok uzak babasının yerine koyulan kişi kuşkusuz Seyit. Bu hafta söylemiyle de bunu çok net anlattı Hasan. Seyit varken Hasan ve Kadir arasında benzer bir bağ kurulması olası görünmüyor. Bu noktada belki Hasan ve Kadir arasında akıl hocası , öğrenci bağı oluşturmak adına bu ölüm planlanmıştır. Yine de ben Hasan için Kadir’in bir zorunluluk değil seçim olmasını dilerdim. Babasız büyüyen bir çocuğa bir ağabeyle beraber bir de baba verilebilirdi bence. Kapattık parantezi.
ArHas...
Bu hikayenin en nahif ilk aşkı. Çocukluğun , temizliğin ve sığınmanın sürgün verdiği bir aşk Artemis ve Hasan aşkı. Baştan beri hikaye açısından planlanan ve olması gereken aşk. Artemis’in an be an büyümesine şahit olduğumuz aşkının yanında Hasan bize biraz hızlandırılmış gelse de ilk andan beri ipuçları Hasan’ın mimiklerine yerleştirilmiş aşk ArHas. Hasan’ın kaçtığını hep söyledim. İçin için sevdiğinin hep Artemis olduğu o kadar netti ki. Kaçışını yüklediği, Artemis’e aramızda elektirik var dediği Selen’le oldurmaya çalıştığı ilişkide sadece cevap veren olma misyonunu yavaş yavaş üstlenirken yöneldiği, konuştuğu, aradığı hep ama hep Artemis’ti. Artemis’le bağı kendisi bunu reddetse de herkes tarafından fark edildi. Artemis duvar örmediği tek kişiydi Hasan’ın. Konuştuğu, yardım için yanına koştuğu, bulamadığında huzursuz olduğu limanı. Artemis Hasan’ın en kırılgan yeri. Artemis Hasan’ın çocukluğu. Artemis’in biraz Amelie biraz tanrıça çokça Çilli karması ruhunda gizli o çocukluk, Hasan’ın sığınağı. Bu hafta yine yağmur gibi yağan dertlerinin arasında Artemis’i görmek istemesi aslında hiç de yeni değil. Hasan zaten baştan beri bunu yapıyor. Artemis’in cesaretine hayran kalması da yeni değil Hasan’a göre zaten baştan beri çok güçlü ve cesur Artemis. Şeyma’ya söylediklerini hatırlayın. Hasan’a göre Artemis’in onu en iyi anlayan kişi olması da yeni değil. Selen’e bunu bölümler önce söyledi. Yani kısaca Hasan’ın aşkı da yeni değil. Selen’e söylediği gibi ateşin içinden alırken yansaydı ilk kez kalbi ,apartmanın önünde Artemis onu sıfatlarından soyarken ağlamaklı olmazdı. Hasan için baştan beri Çillisi, artık sevgilisi olan kızla ilgili tek şey yeni. Artık sevdiği kız kadar onun da cesareti var bu sevdaya. Çünkü neredeyse kaybetmek üzere olduğu kızın hayatında her şey olduğunu biliyor artık. Bir an çocuklaştığı, gülümsediği sonra birden dertleştiği, gözleriyle onu seven kızın, onun geldiği zenginlikten vazgeçtiğini bildiğini biliyor. Artemis’in sevgilisine ilk hediyesinin pahallı bir saat değil de kendi yaptığı kek olmasının manasında gizli aslında Hasan’la Artemis arasındaki duygunun büyüklüğü. Anne ve babalarına rağmen direneceklerine inancım da bundan. Belki Gülperi ve Kadir direnme gücünü yetişkinliklerinden buldular ama Artemis ve Hasan onların hücreleriyle geçen deneyimle, savrulsalar bile direnecekler. Diliyorum bu direnci gösterirken de konuşmaya, dertleşmeye, aşkla birlikte dostluklarını da sürdürmeye devam ederler. Çünkü ArHas çok katmanlı bir ilişki. Yazılma düsturu bu. Korunmalı. Yine parantez. Hasan’ın dertleri çok. Baştan beri böyle. Biz de Artemis gibi aldık kabul ettik ama arada küçük esler verilse de karakter azcık nefes alsa. Bu koşturma hali fazla sanki biraz.Kapattık parantezi. Hasan’ın gerçeklere teker teker vakıf olmasında, düşünmesinde , sorgulamasında yaşadıkları kadar Artemis’in de etkili olduğunu düşünüyorum. İlişkilerinin tabanında diyalog olan ArHas ilerleyen bölümlerde aileye ilişkin çıkmazlarda birbirlerine tutunarak ayakta kalmalı.Aşkın doğası direnmekse direnmeli.

Hamiş: Düş kurarken düştüm dünyaya. Sen ve ben ,ikimiz. Karşıma çıktığında önce sesini duydum, sonra kokunu. Sonra ne sesini unuttum ne de kokunu. Elimi tut dedin. Tuttum. Bırakma dedin, bırakamadım ki. Ben kendimi gözlerinde unuttum. Sen ne zaman başını başka tarafa çevirsen ben gözlerimi yüzünde buldum.

                                                                                          UmayMasal         

16 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi- Sevince

“Kaderimse seni sevmek bil ki seçimimdir.
Sevda yola düşmekse bil ki yol senindir,
Şehir, ülke dünya yine senindir.”
Hayatın insanı büyütürken seçtiği yollardan geçmek insan için seçim mi yoksa kader mi bilmiyorum. Belki seçimlerimizdir kaderimizi belirleyen ya da kaderimizdir seçimlerimizi etkileyen. Hayattaki karşılıklarla kurgudaki karşılıklar kimi zaman bizim için tutarlı gibi durmasa da kimi zaman bir masanın etrafında duyduğunuz hayattan bir hikaye aslında kurgunun kadere bağladığı bazı noktaların ne kadar hayatla paralel yürüdüğünü anlamamızı sağlar. Tüm bunları neden yazıyorum. Bilmem. Belki Gülperi ve Kadir’den seken hikayenin tam olarak Artemis Hasan’da devam etme şeklindendir. Ya da benzer bir hikayeyi hayattan gerçeklik olarak duymamdandır. Her neyse. Kaderi seçimlere, seçimleri kadere bağlayıp devam eden kurgu evrenimiz Gülperi’ye bakalım.
Bu hafta “Sevince” diye başladı bölüm.  Aşkın aile hikayeleriyle kol kola gittiği öyküde kuşkusuz geçen haftanın açık bırakılan soruları cevap bulmalıydı. Soruların kaynağı da çoğunlukla aşka dairdi. Gülperi Kadir’e evet demişti. Gülperi Kadir’i kurtarmak için savaşmaya başlamıştı. Sonunda da Eyüp’e yakalanmıştı. Tam da dilediğimiz şey oldu Gülperi bu hafta bölüm başında Eyüp’ten bir adım öne geçti ve görüntüleri kaptırmadan Kadir’i kurtarmayı başardı. Klişeyi bazen sevsek de tutarsızlık insanı yoruyor. İşte tam da bu nedenle Gülperi’nin önce davranıp Barkın’a görüntüleri yollaması güzel hamle olmuş. Diğer taraftan Eyüp’ü üzerine çekip oyalama taktiği de iyi fakat Eyüp’ün Gülperi aşkının tabanındaki takıntılılık düzeyini göstermek adına yapılan hamleler dozunda kalmalı. Çünkü tam da bu noktada Eyüp’ün çatışma için yetersiz kalmaya başladığını söylemek zorundayım. Hikaye yeni cepheler açmak zorunda.  Şeyma Kadir boşanmasının ardından iyice oyundan düşen Şeyma’yı Seyit’le yakınlaştırmak oyuna yeni yön verme hamlesiyle nereye varacak merak ediyorum. Yok Şeyma’ya, geçmişine dair yaralarına ışık tutup neden böyle bir anne olduğunu sorgulamaksa Şeyma adına artık nasıl bir çatışma hamlesi yapılabilir bilemiyorum. Kendi adıma Artemis- Hasan hikayesinin gerilimini yüklenmesini beklediğim fazlasıyla snob bir karakter olan Şeyma’nın  Seyit gibi statü sahibi olmayan birine ilgisi tuhaf. Bekleyip görelim ancak ben hala güçlü bir çatışma unsuru olması gerektiğinden yanayım. Diğer taraftan Kadir’in her bölüm kahramanlığa dönüşen kimliğinde aşkın çok güzel durduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Kadir adalet, hak kavramlarına bağlı bir karakter. Ancak hikayenin kısır döngüye girmemesi adına sadece Taşkınlarla yaşadıkları dışındaki durumlara da odaklanmak gerekir gibi. Ne dersiniz? Çünkü Eyüp ve suç çeşitlilikleri hikayedeki varlığını tüketiyor. Kurgunun en temel dayanağı hayal ürünü olduğunu bilsek de içindeki gerçeklik unsurunu kaybetmemektir. Duygusu okuyanda, izleyende gerçeklik yaratmayınca savrulur hikaye. Nacizane...
Gülperi Kadir aşkı Kadir hapisten çıktıktan sonra geride kalan yirmi yıla inat yapar gibi hızla ilerliyor. Geçen hafta verilen söze rağmen bu evliliğin hemen gerçekleşmesinin zor olduğunu yazmıştım. Eyüp’ün müdahalesiyle korkarım yazdığımız şey doğru çıkacak. Nikah işlemleri için yola düşen Kadir, Gülperi ve  gizli tanık Can’ın kaza yapması çoğu durumu tepetaklak hale getirecek gibi. Kendi adıma Hasan ve Bedriye’nin hatta tüm anlama çabasına rağmen Artemis’in bu evlilik için ciddi direnç göstereceği fikrindeyim. Bu nedenle bu kazaya gerek var mıydı? Bilmiyorum. Senaristlerimiz nereye bağlamışlar göreceğiz.
Eyüp’ün şimdilik kozu Bedriye üzerindeki etkisi gibi duruyor. Bedriye babasını bırakmama annesini ısrarla suçlama tavrında devam ediyor. Bir taraftan da yalanlar söyleyerek etrafına yeni bir bela sarmalı örüyor gibi. Gökhan Hasan’la dostluğunu kardeşliğe evirirken, korkarım Bedriye ağa torunu olma kimliğinin baskınlığıyla Hasan’dan bile sağır duygularına. Kaldı ki iki kardeşe de duygularının tanımını nasıl yapmaları gerektiğini öğreten ve öğretecek olanın Gökhan olması güzel. Öyle ya sevgiler konusunda kırık bir çocuk Gökhan ve sevginin ne olduğunu , gerçekliğini ondan iyi bilen az kişi var. Kısaca Artemis ve Gökhan Taşkınların torunu olarak büyüyen Hasan ve Bedriye için şans. Büyümeleri için şans. Karşılaştıkları ve karşılaşmaya devam edecekleri aile gerçekleri için şans. Bu arada dip not Dede Taşkın’ı hikayede daha etkin görsek diyorum. Başka çatışma alanlarıyla tabi.  
“Sende henüz karşılığını alamadığım bir mektubum var
Sende yüreğim var,
Canım var,
Aklım fikrim var,
Sende her şeyim var.- Nazım Hikmet Ran”
Artemis Hasan... ArHas...
Son üç bölümdür boy verip yeşeren ilk bölümlerde tohumu atılıp yavaş yavaş su verilerek kökü derine indirilen aşk hikayesi. Aynı hücrelerin birbirini tanıması gibi sürüklenen , kaderden seçime geçen bir ilk aşk hikayesi Artemis ve Hasan. Hasan’ın alevlere dalarak hayatını kurtardığı Artemis’e bu bölüm söyledikleri ve söylemedikleriyle kuşkusuz roman yazılır. Kendi kaybetme korkusuyla aşkı anlamaya başlayan Hasan’ın babasına hak vermeye çalışması bile o kadar kendisiyle ilintili ki. Öyle ya o kaybetme korkusu ki aşıksa adamı alevden bir topa dönmüş eve sokar. İçindeki duvarları yıkar. O halde babasının yaptığı yanlış , hata adı her neyse o, aşktan. Hasan aşkı öğrenirken anlayacak ki aşıksan onun canı yansın istemezsin. Zarar vermezsin. Veremezsin. Ama zamanı var Hasan’ın. Artemis öğretecek ona.
Hasan öyle korktu ki Artemis’i kaybetmekten bölüm boyunca o korkunun yansımalarıyla deli divane dolaştı. Özellikle hastane sahnesi bence en iyi ArHas sahnelerinden biriydi alt mesajlarıyla. Artemis’in gözlerini açtığını gördüğü halde yüreği ağzında bekleyen Artemis ona gülümseyince aralarındaki son konuşmada söylenenlere karşılık affedildiğini anlayan , rahatlayan ve derin bir nefes alabilen bir Hasan vardı orda.  Artemis’in ona uzak duralım demeden önce söylediği: “ Herhangi bir insansın benim için” cümlesine nazire yapar gibi ağzından dökülen “Her şeyim”  ifadesi anlattı ki Hasan korku üstüne korku yaşamış Artemis’e dair. Onun için dost, arkadaş, sırdaş, akıl verici, ihtiyaç ve nihayet aşk olan kız neredeyse avuçlarından kayıp gidiyormuş, bunun yansımasıydı Hasan’daki o hal. Sonrasında Artemis’i görmeye gittiğinde onu uyurken izlemesi, ona onu sevdiğini söylemesi, sevgisinin şiddeti ve yarattığı sarsıntı karşısındaki şaşkınlığını bile Artemis’le paylaşması ikisi arasındaki çok boyutlu sevginin anlatımıydı aslında. Hasan boşa Artemis’e “Her şeyim” demedi. Daha önce de Artemis’in sadece yanında durarak onu anladığını söyleyen Hasan’ın zaten derdi anlaşılmak. O on yedi yaşında olmasına izin verilmeyen bir çocuk. Gerçeklerle büyütülmüş, silahla, bilek gücüyle hayatta kalmanın mümkün olduğu coğrafyaların prensiyken bir anda hayatı tepe taklak olmuş bir çocuk. Kahraman olma sevdasının altında kendi kimlik arayışı olan bir genç adam. Tüm bunları anlayabilen, onu güldüren, babasına katil demesine rağmen yüzüne gülümserek bakan ona teşekkür eden Artemis’ten daha çok her şey olabilecek  biri yok Hasan için. Ben bu bölüme kadar Hasan’ın kendi duygularındaki aşk unsuruna sağır davranmasının sebebi Kadir sanıyordum. Ama bu bölüm anladık ki Hasan’ı tutan sadece Kadir değilmiş. Artemis’i sevmek onun için ekmek gibi , su gibi hayattan bir şey haline gelmişken, sözcükleri olan , kimliği olan Artemis aklıyla, özgünlüğüyle Hasan’ı ürkütmüş aslında. Hasan Artemis’in ona aşık olacağına ihtimal verememiş. Kuşkusuz Kadir ve annesi arasında bildiği ama bilmezden gelmeye çalıştığı duygunun da etkisi var bu sağırlıkta ama Artemis’in itirafı karşısında şaşıran üstüne sevinen , bir taraftan içinde oldukları gerçekler yüzünden ama demek zorunda kalan Hasan’ın Artemis’in onu en başından , 17 yaşında bir ağa torunu görgüsüzü gibi davranırken de, şiveli konuşup ötelenirken de, hamburgercide çalışırken de, Selen’le gidip Artemis’i kırıp dökerken de, kapıcı çocuğu olduğu ortaya çıkarken de, Hasan’ın babası onun babasını haksız yere suçlarken de sevdiğini öğrenince artık kaçacak yeri kalmadı. Hasan Gökhan’ın dediği gibi en başından beri kaçtı Artemis’ten. Kardeşliğe, arkadaşlığa, dostluğa kodlamaya çalıştı onu. Hatta derinlerde bir yerde şimdi kendisine kızsa bile Artemis’i uzak tutmak için bile isteye başkasının elini tutmaya kalktı. Fakat aşk yolunu buldu ve büyüdü. Bundan sonra ne olacak? Sanılanın aksine bu aşkın fırtınası bence yeni başlıyor. Kopmayacak olan Taşkın bağı ve Artemis arasında kalacak olan Hasan’ın büyümek ve aşkını korumak için neler yapacağını göreceğiz. Diğer taraftan babaları, Selen’le henüz nokta konmamış durum, belki Doruk hatta Şeyma. Arhas gelecek, geliyor derken geldi. El ele direnmeleri gereken çok şeyle. Burada parantez, büyüklere zaten lafımız olamaz, lakin Burak Dakak ve Ezgi Gör’ün adeta gözleriyle oynadıkları Hasan ve Artemis’e çok şey kattıklarını eklemeden geçmemek gerek. Ekran kimyaları gerçekten çok güzel olan ikili karşılıklı sahnelerinde de auralarıyla patlıyorlar. Bir de Artemis’in sözcükleriyle fark yaratması halini çok sevdiğimi eklemeliyim. Her kurduğu cümleden okuyan, akıllı bir kız olduğunu belli eden, Hasan’a aşk kadar düşünmeyi de öğreteceğine inandığım Artemis şu ana kadar yazılmış en özel genç kızlardan biri gözümde. Özgün, akılcı ama bir o kadar romantik. Ezgi Gör’ün standartlaşan güzellik kavramlarının dışında ışıldayan özgün güzelliği de Artemis’e çok şey katıyor. Tam bir tanrıça.
Son sahneye ayrı paragraf; Artemis’in aşkını ilk söyleyen olmasına başta bozulsam da iyi ki o cümleleri sen kurdun Artemis. Öylesine duru ve net anlattı ki duygularını Artemis sonra Hasan’ın gözlerini ,tıpkı Hasan’ın dediği gibi, orda saklı hüznü okuyarak yine yeniden şaşırttı kızımız oğlumuzu. Artemis’in onu kitap gibi okumasının şaşkınlığından hemen sıyrılan Hasan sonunda kendi duygularıyla yüzleşirken Artemis’in tüm yaşananlardan cesaret alarak çıktığı itiraf yolculuğunda mutlu sona ulaşıldı. Bundan sonrası tufan. Aşk yanmak, yanmak aşk.

                                                                    UmayMasal    

 

9 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi-En kıymetlim

“Zor olsa da galiba dönüyorum sana
Gel desen hemen çağırmassan geçerken...”
Aşk en büyük duadır, kalbinizde fısıldanan. Bulursunuz, fark edemezsiniz, kaybedersiniz. Bulursunuz , o sizi sevmez kaybedersiniz. Bulamazsınız, kaybedersiniz . Bulduğunuzda şanslısınızdır ama en azından kalbinizi hissetme şansınız olmuştur. Ya hiç bulamayanlar. Aşkın ne olduğunu bilmeyenler. Onlar sol yanları atmadan yaşayıp ömür denen şeyi tüketmeye mahkumdurlar. Bir de tabiki bulan, fark eden, karşılık alan azınlık var ki onlar dünyanın en şanslıları galiba. Hayatın bir şekilde iyi davrandıkları. O aşkla acıtsa bile.
Gülperi “En Kıymetlim” diyerek yola çıktı bu bölüm. Kare as, Kadir, Gülperi, Hasan, Artemis en kıymetlileri uğruna çabaladı durdu. Savruldu, acı çekti, tehlikeye atıldı. Bu kez kişi kişi bakalım bölüme.
Kadir, hapse giderken haksız bir suçla aslında ne kadar güçlü olduğunu deneyimleme şansı buldu. Sırtını yasladığı sevgilerin gerçekliği, insanlara insan olarak değer vermesi onu hapishanenin soğuk koğuşunda bile parlattı. Önce Gülperi’nin evet demesi onun onca acı içinde gülümsemesini sağladı sonra yaşadığı kaygılara rağmen babasının ruhuyla tesbihlerde karşılaşmasıydı o gücün kaynağı. Kızının kaçırılma haberiyle sarsılsa da zekası, düşünebilen analitik kavrayışı, en çok da insanlığı sayesinde dışarda koşturan Hasan’ın kılavuzu oldu. Sadece Kadir adına üzüldüğüm tek nokta var. Şeyma gibi biriyle nasıl yıllarını geçirebilmiş? Barkın geçen hafta hissizleşerek, hatta kendini unutarak bunu başardığını ifade etti gerçi. Fakat kızının canını yakacağını zerre düşünmeden intikam baltalarını bileyen Şeyma’nın Kadir’le konuşmaya geldiğinde bile kızından çok kendi intikamı odaklı olması rahatsız edici. Bu da Artemis döndüğünde baba kızın Şeyma ile mücadele etmek zorunda kalacağının göstergesi. Gülperi’yi vurabileceği alan kalmayan Şeyma Kadir’i Artemis ile vuracak. Velayet konusunu gündeme getirip baba kızı kopartmak için çabalayacak. Şeyma’nın üzüntüsü gerçek olsa bile Artemis’in kaçırılma olayına yaklaşımı hastalıklı, egosantrik yapısını ortaya koyuyor. Annelik bile Şeyma için kendi egosundan sonra geliyor. Kadir bir savaşçı. Aşkı için savaştığı kadar belki daha fazla Artemis için savaşacaktır. Kaldı ki kızının da kendisinden kalır yanı olmadığı için Şeyma acı verse de ikisini kopartmayı başaramayacaktır diye düşünüyorum.
Gülperi... Aşk için, haklı olan için savaşmaya yönelik kararlılığının arkasındaydı Gülperi. Kadir’i çıkarmak için çabaladı. Sonunda gereken delile de ulaştı. Burada tek sorun o video kaydını Eyüp’e kaptırması olur. Umuyorum ki Gülperi’i nikah masasından kaldıran senaristlerimiz Eyüp’ü hikayeden çıkarmamanın başka yolunu bularak artık şu haksız suçlamaya son verirler. Kimsenin polislerin bulunduğu bir kadrajda Gülperi’nin telefonunu Eyüp’e kaptırmasından hoşlanacağını düşünmüyorum. Artı her hafta iticileşen Eyüp’ün karşısında aydınlığa ihtiyaç olduğu açık. O aydınlık da Kadir. İki adam haklı, haksız ve kuşkusuz Gülperi için mücadele edebilir. Çatışma açısından bu önemlidir de. Ama hep tek taraf egemenliğinde yürüdüğünde hikaye yorucu hale geliyor. Aşka evet diyen Gülperi’nin kararının arkasında durma mücadelesi, Hasan ve Bedriye ile yaşayacağı çatışmalar yavaş yavaş ayak seslerini de duyurdu bu bölüm. Bedriye’nin korunma içgüdüsüyle görmezden geldiği, babasına ait sorunlar korkarım genç kızı ilerki bölümlerde vuracak. Artı bir anda kendisini Bedriye’nin sevgilisi ilan eden zengin züppemiz sadece Bedriye için değil onu kırılgan bir aşkla seven Gökhan için de sorun olacak gibi. Tüm bunların toplamında ise Gülperi anne olarak kendi aşkı ve çocukları arasında kalacaktır. Can’ın parlak zihni Hasan ve Bedriye’nin sorgulamayı bilmeyen zihnine inat Gülperi’nin yanında olsa da , uzun vadede Kadir’i ağabeye eviren Hasan annesini daha kolay anlayacak olsa da yol uzun ve zor.
Artemis... Oku ve yayı olmasa da  savaşan Artemis. Cesur Ay Tanrıçası kız. Onca olaya, korkuya rağmen mertçe savaşmaya devam edebilen, yaralı bir adamın hayat hakkını korkması gereken adamlara karşı savunmaya çalışan güneş saçlı kız Artemis. Bir an teslim olmayan, kendi kendisine yol bulmaya çalışan, babasını kurtarma motivasyonuyla yaptığı tek hatanın bedelini ateşlerde yanmak üzere olmakla ödeyen Artemis. Annesinin kendi çarpık ruhundan gücünü göremediği herkesten çok, babasının kızı Artemis. Ateşin ortasında bile bayılana kadar mücadele eden, ayaklarını çözmeyi başaran ama sonunda bir başka savaşçı ruhlu kahramanın dokunuşuna muhtaç kalan Artemis. Hasan’ın çabasıyla yangından çıkacak Artemis bu kesin. Daha fragmanı gördüğümde demiştim neden yangın? Hatta düşünmüştüm. Neden Artemis’i yakmaya çalışıyor bu caniler? Bir taraftan genç kızların, kadınların hayat içinde canilerce nasıl öğütüldüğünü, hayatlarının ellerinden kolaylıkla alındığını da düşünerek üstelik. Hiç yabancısı değildik ki biz bu hikayelerin. Yine de neden yangın? Senaristerimizin önceki bazı işlerini de bilen biri olarak , birkaç hafta önce Hasan sınanmadan kendi hislerini asla kabul etmez diyen biri olarak hem de. Sonra aklıma şu metafor geldi. Yanmak aşktı, aşk yanmak. Kerem Aslı için yanmıştı, yanan Kerem’le Aslı tutuşmuştu. Ateş Artemis için Hasan’ı da tutuşturacak aşkın anahtarı. Sukünetle akmayı öğrenmiş, yıllana yıllana değerlenmiş Kadir Gülperi aşkının , gençlikte tutuşmuş, engellerle yangına dönüşecek yansıması. Tam da bu yüzden ateşten gömleği giyen Artemis’ken o gömlekten tutşacak olan Hasan olacak.
Hasan demişken... Gökhan’ı peşine takıp Artemis’i araya araya bu uğurda dayak yiyerek, kafasına vurula vurula yüzleşmeye başladı kendisiyle. Hep diyorum . Artemis’in de geçen hafta eleştirdiği gibi Hasan sebep sonuç ilişkileri konusunda zayıf. O kadar kendisinden geçmiş durumda ki, ailesi söz konusuysa zehir gibi çalışan aklı kendi duygularına sağır. Çocuk olan kalbinden o kadar korkuyor ki, yetişkin olmaya zorladığı ruhundaki fırtınaları susturuyor. Artemis’le geçen haftaki konuşmasından sonra parçalanan kalbi bu hafta başka bir fırtınaya tutuldu. Kaybetme korkusu. O korkunun kaynağını bile aramaktan aciz Hasan. Gökhan sorana kadar, mimiklerine yerleşen, gözlerine çöken acının sebebini kendisine sormamış bile. Kendisinin sebep olduğunu içten içe hissettiği Artemis’in kaybı onu sandığından fazla yaraladı. Arkadaşlıktan , dostluktan ya da Hasan nasıl tanımlıyorsa tüm o tanımlardan kendisini silen Artemis’in hayatını kaybetme ihtimali son demde Hasan’ın yanan o kulübeye soktu. Artemis’i kurtaracak Hasan. Sonra Hasan’ın aşka dair mücadelesi perde açacak gibi. Gökhan’ın sessizliğine rağmen gözlerine sakladığı “Oğlum sen Artemis’i seviyorsun” cümlesi Seyit Ağabey’inin mi ağzından dökülür yoksa suskunluğu bir yaşam biçimi olan Gökhan mı sonunda haykırır bilemem. Ama Kadir’in gördüğü, Gülperi’nin Seyit’ten duyup yadırgamadığı sevgiyi bizzat kalbinde büyüten Hasan’ın uyanışı başlayacak. Bu uyanışın onu Artemis’in okuluna sürüklemesini ve yeniden öğrenci olmasını diliyorum. Böylece onun aşkına kolay inanacağını düşünmediğim Artemis için mücadelesini izlemek, Şeyma’nın tüm ayırma çabasına karşın direnmelerini görmek güzel olacak zannımca. Çünkü Gülperi ve Kadir’in etrafı ne kadar yangın yeriyse Artemis ve Hasan’ın etrafı o kadar yangın yeri. Hasan Taşkın , bizi aşkına inandır. Artemis’i inandırmazsan biz inanmayız çünkü.

                                                          UmayMasal  

     

28 Ocak 2019 Pazartesi

Gülperi- Kalbimin Sahibi

                       İlk Aşk, İlk Acı ,İlk Öğreniş

               İnsanoğlunun yüzyıllara yaydığı serüveninde hiç kuşkusuz en önemli ve değişmeyen şey aşk. Aşk ömrünün hangi döneminde karşısına çıkarsa çıksın insan için değişme, gelişme sebebi. Aşk gerçekse dönüştürüyor, iyileştiriyor kendisinden önceki yaraları ve kendi yaralarını açıyor. Gülperi bu hafta açılışını “Kalbimin Sahibi” tagıyla işte tam da bu sebepten yaptı. Bölüm boyunca aşk için göze alınanlara şahit olduk. Bazıları kalbinin sahibi için söylenemeyenleri söyledi, bazıları söylemek istediklerini susup kalbinin sahibinin huzuru için kendisini tehlikeye attı. Sonuçta aşk uğruna savaşlarda cepheler açıldı, bedeller ödenmeye başladı.
              Gülperi başından beri bir kadın hikayesi. Bir taraftan da anne-çocuk , baba-kız hikayesi. Anlamak, fark etmek ve büyümek üzerine. Aşk ise bu hikayenin hem çatışması hem de bağlayıcısı. Bu nedenle bu iki başlığa göre ayrı ayrı değerlendirmek lazım bölümü. Önce Gülperi, Can, Hasan, Bedriye üzerinden bakalım hikayeye. İlk bölümden beri annelerini acımasızca yargılayan Bedriye ve Hasan’ın birbirlerinden bağımsız kimlikler haline geldiğini söylemek sanırım hatalı bir yorum olmaz. Yaşananlar ikisine de çok şey öğretmiş olsa da Hasan babasını reddededen annesinin nedenleri konusunda Bedriye’ye göre çok daha sorgulayıcı bir profil çizmeye başladı. Annesine yaptığı haksızlıklar, babasının ailesinin yaptıkları, Kadir’le yaşadıkları, Can’ın kaybolup bulunuşu, babasının çıkıp gelişi Hasan üzerinde olgunlaştırıcı etki yaratmış gibi duruyor. Eyüp’ün tüm manipülasyonlarına rağmen olanlara kuşkulu yaklaşıp etrafındakileri iyi analiz etmeye çalışması bunu gösteriyor. Avukattan abiye doğru evirmeye başladığı Kadir’in annesine zaafının en başından beri farkında Hasan. Bazen bu konuya kendi yöntemince  müdahale de ediyor. Ancak babasının söylediklerini “Avukat gururlu, aşkından ölse gelip babama böyle bir şey demez” diyecek kadar iyi analiz edebiliyor durumu. Diğer taraftan annesinin de sırf aileyi birarada tutmak için, içindeki duyguları hiçe sayabileceğinin de farkında. Kadir’e dediği gibi Hasan artık görünenin aslında bir hiç olduğunu biliyor. Görünenin arkasını merak ediyor. Tıpkı ne Eyüp’ün açıklamasını ne de Kadir’i beklemek yerine kendi şüphelerinin peşine düşen ve nikah masasında her tür tehdite rağmen hayır diyebilen Gülperi gibi. Ancak Bedriye için bunu söylemek güç. Kadın olarak yaşanabilecek en ciddi travmalardan birini yaşayan bir kız çocuğu için belki güvenli kucak baba kucağı. Bu nedenle güvende kalmak, belki sıkıntı çekmemek veya korunmak için babasına sımsıkı sarılıp annesine haksızlık yapabiliyor Bedriye. Can ise ne Hasan ne Bedriye gibi. Tanımadığı babasının defolarını duymasa bile görmesi , ağabey ve ablasına oranla daha reel değerlendirmesi bundan. Can için zaten baştan beri  seçilen kişi  annesi. Bundan sonra da baba figürü olarak seçilecek olan Kadir gibi duruyor. Gülperi adım adım aslında çocuklarının hayat algılarını dönüştürüyor. Aralarındaki bağ, anlam üzerine anlam kazanıyor tam da bu yüzden. Hasan ruhunu taşıdığı annesini babasına kurban vermeyecek. Babasını kaybetmek istemese bile tıpkı Artemis gibi Hasan da adaleti kendisi sağlayacak. Eminim. Diğer taraftan Artemis ve Kadir’in ilişkisi baba-kız, arkadaş ekseninde zikzaklar çiziyor. Artemis çok akıllı. Bunu hep söyledim. Ergenlik, anne baba ayrılığı, bulumia gibi sıkıntılarına rağmen Artemis’in akılcı, duygulu ve anlamaya çalışan tavrı Kadir’in kızı ifadesini sonuna kadar hakettiğini ortaya koyuyor. Babasının aşkını biliyor. İçinde bir yerler kırılıp dökülüyor belki ama aşkı bilen kalbi babasını anlamaya da zorluyor onu. Bazen babasına tepki gösterirken bazen de gözleri dolarak onu hissettikleriyle kabullenmeye çalışıyor. Çünkü Artemis anne ve babasının evliliğinde aşk olmadığını bilecek kadar bunu kabullenecek kadar zeki. Herkesin iyi olmasını isteyecek kadar da merhametli. Profil olarak okuyan, araştıran, dinleyen biri. Konuşmalarından tüm bunlar izleyene sezdiriliyor. Babasının arkasından iş çevirirken bile motivasyonu empati. Hasan’a yardım etti çünkü Hasan’ın yerinde olsa babasının gerçeğini kendisi de öğrenmek isteyecek biliyor. Babasıyla arasında güven sorunu yaratmak istemese de göze aldığı bedel biraz da anlamak üzerine. Ben yakında baba kız arasında ciddi bir konuşma bekliyorum geçmişe dair. Kadir’in kızı Artemis ama Hasan’ın Can’dan sonra hızla Kadir’e doğru sürüklendiğini de görmek çok zor değil. Kadir’le yaptığı konuşmada kendisini en iyi anlayacak kişinin Kadir olduğu gerçeğiyle yüzleşti. Yaşadıklarını daha önce yaşayan birinin olması, ona akıl vermesi derinden derine saygı duyduğu Kadir’e karşı sevgi de beslemesini sağlayacak  gibi duruyor. Yani hikayenin bir yerinde gelecekte olmak istediği adam babası değil Kadir olacak. Kuşkusuz Hasan için baba Eyüp kalacaktır ama rol modeller bazen kendi seçtiklerimizdir.
Gelelim bölümün aşka dair anlattıklarına. Gülperi o nikah masasından iki sebepten kalktı. Görünen sebep Eyüp’le ilgili kuşkularıydı ki haklıydı. Ancak bir de görünenin altında olan sebep vardı ki Kadir’in dediği gibi içinde yeniden filizlenen aşka ihanet edemedi. Kadir’in gözünün içine baka baka evet diyemedi. Kadir aşkına tüm imkansızlıklarına rağmen sahip çıkmaya çalışıyor. Kalpte olanı kabullenip aralarındaki bağı ilişkiye taşımak için yol arıyor. Çünkü bu bölüm anladık ki Gülperi ondan çalınmış. En iyi arkadaşı tarafından kandırılmış, aldatılmış Kadir. Eyüp başlı başına bir suç figürü olarak karşımıza çıktı. Anladık ki geçmişte de çok sağlam bir karakteri yokmuş.  Ancak bu kez Gülperi kolay aldanacak gibi değil. Hasan’ın tepkisinden çekinse de Gülperi de ufak adımlarla Kadir’e doğru yürümekten imtina edecek gibi durmuyor. Hoş kendisine koşar adım gelen ilk aşkına nasıl tepkisiz kalabilir? Tüm yarım kalmışlıkları, acıları orada öylece dururken onu sağaltmaya çalışan adama nasıl karşı koyabilir?  Diğer taraftan bir başka ilk aşk Gökhan ve Bedriye de kargaşaların ortasında , oradan oraya savrulurken hissettiklerini itiraf ettiler birbirlerine. Bedriye’nin ağa torunu kimliği ile kapıcı kızı kimliği çatışırken yaşadığı güvensizliklere rağmen Gökhan’a hissettiklerini ifade edebilmesi güzeldi. Gökhan da Bedriye de yaralı kimlikler. Biri sevilmemiş olmanın acısını taşıyor içinde biri ise sevdiklerinin kendisinde bıraktığı yaraları sağaltmaya çalışıyor. İki sevgili baba gerçekleriyle karşılaştığında tüm güvensizlikleri su yüzüne çıkacaktır. Aralarındaki duygu , Hasan ve bu güvensizliklere nasıl refleks gösterecek göreceğiz. Peki Artemis ve Hasan? ArHas kod adlı çift şimdilik arkadaşlık çizgisinde yürüyor zikzaklar çizse de. Artemis ne hissettiğini biliyor ama kazandığını söyleyen Selen sebebiyle bu hafta gösterdi ki Hasan’a herhangi bir şey söylemeyecek. Hatta Hasan’a “işi düştüğünde arayan kişi” yaftasını yapıştırırken ki Artemis açısından doğru bir tespit bu, hiç de Hasan’dan beklenti sahibi biri gibi davranmadı. Kaldı ki Hasan için her seferinde “İhtiyaç” haline geldiği bizzat Hasan tarafından söylenmesine rağmen. Kırgınlığına rağmen Hasan’ı dinledi ve yukarıda da söylediğimiz gibi babasının güvenini kaybetmek uğruna Hasan’a yardım etti. Elini tutan Hasan’ın elini bırakırken, Doruk’un erkek arkadaşı olduğunu söylerken aslında karşısındaki adamdan duygularını saklama derdi dışında da amacı yoktu. Hasan’ın Doruk’u kıskandığını sezince gülümsedi belki ama düzeltme gereği bile duymadı yanlış anlaşılmayı. Çünkü Artemis’e göre Hasan tercihini yaptı. Biraz Nazım’ın dediği gibi “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?” düsturuyla devam ediyor Artemis. Çünkü onun için her şey net. Hasan’ı çok seviyor. Hasan iyi olsun istiyor. Hasan’ın canı yandığında onun yarasını sarmak için orda olmak istiyor. Hasan’ın göğsüne sığan küçücük bedeniyle aslında tüm sıkıntılarını kucaklayacak güçte olduğundan ona destek olmak istiyor. Artemis ilk aşkın tüm gücüyle , sessizce savaşıyor. Kırılıp dökülüyor ama büyüyor o ilk aşkla. Beklentisizliği öğreniyor. Bazen Hasan’da ipuçları görse de kırık bir gülümsemeye sığdırıyor kendisini yürüyüp devam ediyor. Hasan ise acısını, hüznünü, korkularını paylaştığı kızın adım adım vazgeçilmezi olma yolunda ilerlediğinden habersiz hayatında aşka yer olmadığı masalını anlatmaya devam ediyor. Hem kendisine hem de Selen’e. Kadir ise Hasan’dan bir adım önde. Kızının duygularını bilen baba Hasan’ın tavırlarından kızına doğru akmaya başladığını hissediyor. Artemis’in doğumgünü tarihini onca adrenaline rağmen hemen ezbere alan Hasan başka nasıl açıklanır ki? İşlerine kimseyi karıştırmayan Hasan’ın  Artemis’e hiçbir zaman itiraz edememesi başka nasıl açıklanır ki? Tüm karmakarışık durumlara rağmen Artemis’i sürekli düşündüğünü söyleyen Hasan nasıl açıklanır ki? Birini sürekli düşünüyor ama onu arayamıyorsanız o sizin sadece arkadaşınız değildir. Hasan her fırsatta sarıldığı, elini uzattığı, düşündüğü ama arayamadığı Artemis’e duygular biriktirdiğini bakalım ne zaman kabullenecek? Adını her duyduğunda boğazına yumru olan Doruk sayesinde mi yoksa öz babasının Kadir’e zarar vermesinin ardından iyice imkansıza düşecek hikayesinin acısından mı? Belki ikisi de kim bilir?    

Hamiş: Sevgilim sen bilirsin. Atlarsan tutarım seni. Gel dersen gelirim. Varsın ayaklarım yerden kesilsin, varsın arkamı sağlama almayayım. Senin için, sana dair. Sen yeter ki inan. Uzatırsan... İnanırsan... Tutarım, bırakmam.

                                                                         UmayMasal