“Gitme, gidersen ben benden giderim.
Sevmekten vazgeçme beni,
İçindeki şarkının ben olmasına izin
ver her deliliğime rağmen.
Bırakma beni bu dünya denen kargaşanın ortasında.
Işığım, dibe vurduğumda beni
sektirip aldığın
Her anın , her bakışın aşığıyım.”
Görüntülerle anlatılan hikayelerini biz de bize göre sözcüklerle anlatalım
dedik. Bakalım ne gördük, ne duyduk, ne hissettik.
Bazı coğrafyalar
bazılarından daha zordur. Kayıplık ve yas eğer yüklendiyse omuzlarına senin
fikrin bile sorulmadan büyümek zorunda hissedersin kendini. Sana sunulanlar,
yapman gerekenler, olması istenenler, başa çıkman ya da çözmen gerekenlerin
senin adına başkalarınca üstlenilmesi... Prens olmasan da sana sunulan bir
efendilik pozisyonu. Bu pozisyon için yetiştirilmen ama bir taraftan eksik
gedik , babasız, anneli ama onun hükmünün tanınmadığı şiddet bombardımanlarının
ortasında kalma hali. Hasan nereye kadar duyuyordu kadınların sesini bizle yola
çıktığı Taşkınhan’da. Sorgulamadan itaat metodunun ona öğretildiği evreninde
rahatlıkla karışık kavram kargaşalarıyla büyüyen Hasan başkalarının gördüğü
zararlarla ne kadar ilgiliydi ki tek bir iftirada annesini silivermesi
şaşkınlık vericiydi bizim için. Dedesi , atası ne zaman yalan söylemişti ki,
erklik denilen gücü elinde sımsıkı tutarken? Sorgulamak denilen sözcük var
mıydı onun için lügatte? Dedesi, soyadı sorgulanabilir miydi? Hasan’ın
annesiyle yaşadığı travmatik gelgitler onu önce istemeyerek sürükledi İstanbul’a
sonra isteyerek annesinin yanında bıraktı. Adım adım yalan denen unsurla
yüzleşirken annesine yaptıklarının acısıyla düştü o mağrur omuzları. İnandıklarının
teker teker elinden alınmasıydı öncelikle onu sarsan. Bu sarsıntılardan hemen önce
tanıştı Artemis’le. Tüm benliğine ters bir şekilde hem de. Kadının sessizliğinde
saklı acılara alışa alışa büyüyen Hasan’ın hayatına sokak ortasında bağır çağır
daldı Artemis. Herkes ne der zihniyetine bağımlı Hasan’ın evrenine kimseyi
umursamadan istediği gibi şarkı söyleyerek hatta korkusuzca ona kafa tutarak ,
bir parça utangaç ama çoğunlukla cesur bir kız olarak kazındı.
Artemis
Hasan için yalnızlığında uzanan el oldu önce. Dışı zengin içi fakir Artemis hiç
hor görmedi Hasan’ı. Ne konuşmasına takıldı, ne de törpülenmemiş görgüsüzlüğünü
umursadı. Bir şekilde genç adamın içinde sakladığı ve kimseye göstermediği kendi ruhuna eş o hüznü gördü Artemis. Hasan henüz
o beceriye erişemese de Artemis’e çekildi hep. Oysa mükemmel görüntülü
hayatında mükemmel olması beklenen kız çocuğu Artemis’in ruhuna yüklenen anne
ihtiyacı en az Hasan’daki baba ihtiyacı kadar derindi. Hasan bunu görebilecek
düzeye gelecek mi bilmiyorum ama Artemis’in baştan beri Hasan’da kendi ruhunun
diğer yarısını gördüğü net. Diğer taraftan anne ve babalarının geçmişlerini bilmeden
hatta kim kimin nesi anlamlandırmadan aralarında oluşan bağ belki de bir parça
aynı hücrelerin yine yeniden birbirlerini tanımlaması ve birbirine koşmasıydı. Artemis
babasından aldığı her zerre ile kendi annesinin ruhundaki Hasan’a çekilirken
tıpkı babası gibi farkındalığı yüksek davrandı hep. Tanımlama becerisi gelişkin
Güneş Saçlı Kız Artemis ilk aşkına hızla uçtuğunu bildiği kanatlarının yanması
pahasına asla geri adım atmadı. Aşk acısını babasına anlattığında Hasan’la
arasında oluşan bağın ne olduğunu bilecek kadar da olgundu. Hasan ise Artemis’in
yavaş yavaş hayatının vazgeçilmezi olmaya doğru adımladığı yolu göremeyecek
kadar cahildi genç kızın bilgeliği karşısında. Bu cehaletle hayatının anlamını
yüklediğini sandığı Taşkınhan Prensliğinden olmanın yarattığı boşlukla kendine
aradığı yolu kahramanlık olarak buldu. Hasan için kendisini ispatlama, ailesini
sırtlayabilme becerisinin olduğunu gösterme , baba yokluğunu kapatma refleksi
olarak gelişen kahramanlık duygusu başta doyurucu gibiydi. Tam da bu nedenle
kahramanlık egosu bir süre örttü her şeyin üstünü. Tam da bu anda öğrendiği
Artemis’in Kadir’in kızı olduğu gerçeği ile Artemis’i dostluk, kardeşlik
kavramına kodlaması gerçekleşti. Neydi? İmkansızsa daha imkansıza yürüsün bırak.
Yoluna kalbini değil belki ama elini tuttuğu büyük ölçüde ona karşı sorumluluk
hissettiği Selen’le devam ederken refleksi hala o kahraman egosuydu Hasan’ın. Koruma,
kollama, ben güçlüyüm yaparım duygusunda davrandı hep Selen’e. Bu yakınlaşmaya
bire bir şahit olan Artemis kendi dilinde sessiz gözyaşlarıyla acı çekti belki
ama bir yanı hep o mutluysa tamam demekten de geri durmadı. Hasan’ın Selen’in
elini tuttuğundan emin olana kadar kendice hamleler yapsa da emin olduğu an
geri çekildi. Ama çektiği acıya rağmen , ailesinin dağılma arifesinde olmasına
rağmen her ihtiyacı olduğunda Hasan’ın yanında olmaktan da geri durmadı. Hasan
hastaneye gelip acıya dayanamayan bedeni hastane yatağındayken “Biz birbirimizi
çok yanlış anladık Hasan” derken kırgınlığı, kızgınlığı daha çok aşkının
acısıyla görmezden geldi Hasan’ın her şeye rağmen sadece onun için korkularına
bile ara verdiğini. Hasan ise, kendisini bakışından tanıyan kıza
hissettiklerini kodladığı dostluktan çıkarmaya cesareti olmasa da Çilli dediği
Artemis’in hayatında biri olma ihtimalinin onu rahatsız edişiyle ilk kez
karşılaştı.
Sonra tüm
kırgınlığına inat Can hastanedeyken sımsıkı sarılıp Hasan’a “Dökül” dedi
Artemis. Duvarları geçebilme becerisinin bu genç adam için aslında sadece
kendine özgü olduğunun farkında olmadan. Yine kendisini öteledi, anlaşılmazlığın onu
acıtışını sustu ve Hasan’ın acısına odaklandı. Hasan’ın ise ilk sığınışı olmadı
bu Artemis’e. O her acıda sadece Artemis’e sığındı ya da sığınmak istedi. Babasının
yaşadığını öğrendiği anda hissettiği acıyı anlatmaya yine Artemis’e geldi
Hasan. Oysa hali hazırda bir kıza arkadaş olmasına rağmen “Artemis’e ihtiyacım
var” diyebildi. Çünkü Artemis artık Hasan’ın kalbine adımladığı yolda merkeze
yaklaşırken kaleleri ala ala ilerliyordu. Kendisi bile bunun farkında değilken,
Hasan bile bunun farkında değilken. Babasının gerçeğini ararken yine yanında
olmasına izin verdiğiydi Artemis Hasan’ın, ki kimseye eyvallahı olmaması
karakterinin vazgeçilmeziyken.
Kırgınlık
kalbinde öylece dururken Artemis hep yanında olduğu, asla dertleriyle başbaşa
bırakmadığı Hasan’ın tam karşısında durduğunda ,fark etti Hasan karşısındaki
kızın savaşçı ruhu kendisinden vazgeçerse ne hissedeceğini. Babalarının savaşında
kendi babasını koruma telaşındaki Hasan’ın Artemis’e verdiği zararla yüzleşmesi
ve hiç yapmadığını, sorgulamayı, denemesinde saklıydı aslında Artemis’in her
anlamda onu hayatında istemediğini söylemesinin acısı. Artemis “ Senle ben dost
, arkadaş , senin olmak istediğin ama benim bir türlü anlayamadığım o şey asla
olamaz. Uzak duralım” ,dediğinde ve gittiğinde paramparça olan Hasan’ın
parçalarının savrulması için gelen ikinci darbeydi Artemis’in kaçırılması. Babasına
katil dediği kızın hayatının tehlikeye girmesiyle kalbindeki gerçekle yüzleşmek
zorunda kalan Hasan deli divane arayışının sonunda alevlere dalarak kurtardığı
Artemis’in “Her şeyi” olduğunu biliyordu artık.
Ona sarılmanın
, onun elini tutmanın , onun gözlerinde kaybolmanın tamamlanma olduğunu koyduğu
her sete, her engele rağmen ona aşık olduğunu biliyordu Hasan. Artemis’in yine
tüm cesaretiyle karşısına dikilip “Sana çok aşığım” demesi üzerine dili tutulan
,Artemis dönüp gitmeye kalkana kadar konuşmakta zorlanan ama o gidecek diye
korkup artık duygularını içinde tutamayan Hasan’dı aslında teslim olan. Kalelerini
adım adım verdiği Artemis’in ellerine yüreğini koyan.
Şimdi geldiğimiz
noktada anne babalarının aşkının sarsıntılarıyla sarsılan Artemis ve Hasan’ın
dostluk, sırdaşlık, aşk barındıran ilişkisinin düğüm düğüm ilerlediği
sarsıntıların o düğümleri sıkacağı aşikar. Hasan için “Çillim” dediği kız her
teslim oluşunda tanrıça Artemis’e dönüşüyor. Doğruları için asla savaştan
kaçmayan Artemis , Hasan’ın düşünmesinde, sorgulamasında , hissetmesinde, değişmesinde
o kadar etkili ki. Şu ana kadar hissediş olarak daha tepede gördüğümüz Artemis’e
yetişmek için koştuğu ve arayı kapattığı söylenebilir. Artemis’te kendine dair
en ufak tereddüte dayanamaması bundan. Artemis’e sadece bakışlarını değdirdi diye
kıskanması bundan.
Çünkü Hasan için Artemis “Enlerin eni”. Çünkü aşkın ortalaması yoktur, azı,
idare edeni , yeterlisi yoktur. Aşk olağan değildir. Olağandışıdır. Aşk tam da
bu yüzden birçok değildir. Tektir. Aşk herhangi biri değildir, yalnız odur. Hasan
için ateşin içinden çıkardığı Artemis, O. Artemis için uğruna ateşe giren
Hasan, O. Acısalar da, kırılsalar da , kanatsalar da birbirlerini aşkın yüzü
tek. Ne Hasan için ne de Artemis için başka yüzü yok, başka anlamı yok. Tam da
bu yüzden sınanacakları her acıya hazır oluşları. Çünkü onlar olağan değil,
olağanüstü.
Hamiş: Hasan için
Artemis neden her şey? Cevabı basit aslında Hasan’da ne yarımsa o tam Artemis’te.
Artemis Hasan için umut demek, huzur, mutluluk ama bir taraftan da hayat demek.
Hedefler, bağımsızlık, cesaret demek. Hasan için Artemis affedemediği hayata
tutunma sebebi demek. Elinden alınmış çocukluğuna inat çocuklaşma demek. Yeniden
tamamlamayı düşleyebileceği eksikler demek. Akıl demek. Hasan için Artemis “en” demek. Artemis için
Hasan neden aşk? Çünkü Hasan kalp, sevgi, koşulsuzluk, cesaret, ölümü göze
alacak kadar tutkulu sahipleniş demek. Artemis için Hasan “en” demek. Kısaca ArHas
, kalple aklın biraraya gelip birbirine teslim olurken olağanüstüleşmesi demek.
UmayMasal
Ne desem boş yerini dolduracak kelime bulamıyorum çok güzel dile getirmişsin teşekkürler güzel ve anlamlı yazın için
YanıtlaSilteşekkürler
Sil