“Yolculuk ilginçtir. Yaşamın
içinde kesitler oluşturur. Keser bazen seni. Çünkü karşına çıkan bir çift
gözdeki kirpik bıçak gibi olma yetisine erişir senin için. Aşk denilen şeydir
bu gücü veren o kirpiklere. Ve sen tüm ortaya döktüklerine inat saklarsın aşkı
en derine. Kimse görmesin , bilmesin dersin ama ordadır gözlerinde , ellerinde.
Bulanmışsındır. Sadece aşkı bilenin görebileceği peri tozuyla.”
Gerçeklikten kaçışımız çoğu zaman beklenmedik acılarla karşılaşmamızdan
temelini alır. Bu doğrultuda sığınırız kurgulara. O kurgular bizi serüvenden
serüvene sürükler. İçinde bizden parçalar bulunan ama tam da biz olmayan o
evrenin gerçekliğine sığınırız kendi gerçekliklerimizin soğuk yüzlerine inat
yapar gibi. Belki bundandır zamanla
tarih olan gerçeklikten daha çok kurgu olan ama içinde insan gerçeğini
barındıran öykülerin ölümsüzlüğü. Ya da tarih denilen olgunun yüzyıllar boyunca
kazanan tarafından yazılmasına inat öykünün kaybedenin tarafındaki o sonsuz
bağlayıcılığı insanı öyküde tutan. Bilmiyorum. Mitlerden destanlara, halk
hikayesinden mesnevilere, modern öyküden romana, tiyatrodan sinemaya, heykelden
resime hatta müziğe uzanan kökleşmedeki temelde kurgu hakim ama sanatın bütün
coğrafyasına. Kurgu ve o kurguda vaadedilen serüven. Sebeb-i Girizgah yine ve
son defa Gülperi. “Peri Masalı” diyerek yola çıkılan bölüm, otuz haftalık
serüvenin sonu. Hikayenin sonu..: )
Öncelikle belitmek zorundayım ki son bölüm hiçbir tarafıyla tatmin edici
değildi. İlk bölümden beri seyirciye vaddedilen konusunda zaman zaman sıkıntı
yaşayan hikaye son bölümde tam anlamıyla “Bu mu yani” duygusu yaratarak veda
etti. Kuşkusuz bu alışık olduğumuz bir durum. Final yazmak , hikayenin ana
unsurlarını koruyarak çatışma yaratmak zor işler. Bunu başarabilen senaristler
muhakkak var ama süreci iyi yönetemeyen , hikayesini yarı yolda bırakan,
sonrasında bu tarz finallerle seyirciyi muhatab eden senaristler de var.
Yapacak bir şey yok. Seyirci açısından tatmin edici olmaması sanırım çok da
önemsenmiyor ki, defalarca ve defalarca aynı tip aceleye gelmiş hissi bırakan
eksik gedik sonlarla kalıyoruz. Üzücü olan taraf şu hikaye bir dönüşüm ve
değişimdir. Kahramanların dönüşümlerini okur, izler ve dinlersiniz. Finalde ise
vurgu hem düğümlerin çözümüne yöneliktir hem de karakterlerin dönüşümüne.
Bizdeki gibi uzun dizi sürelelerinde bana kalırsa son anda karar verilen
finaller tam da bu dediklerimi eksik bıraktıklarından ağızda buruk tat
bırakıyor işte. Neyse son defa bölüme bakalım.
Geçen hafta bıçaklanan Hasan ve kaybolan Can sorunsallarıyla bölüme girdik.
Hasan canıyla cebelleşirken Can çocuk dilendiren bir adamın eline düştü.
Bölümümüzün ki finaldi bu bölüm yüzde sekseni bu olaylarla da geçti gitti.
Hasan’ın bıçaklanması tüm aileyi biraraya getirmek, dede pişmanlığı, hatalardan
ders çıkarmak, Eyüp’ün çocukları için ilk gerçek endişesi, Şeyma’nın samimi
pişmanlığı açısından kuşkusuz faydalıydı ama Can neden kayboldu? Neden biz
bununla zamanlar harcamak yerinde hastanede birbirinin acısını sağaltmaya
çalışan bir aile görmedik. Birbirleriyle konuşabilirlerdi. Gülperi Kadir’le ,
Bedriye Artemis’le konuşabilirdi. Hasan’ın kalbinin durduğu sahnede tüm aile
orda olabilirdi. Burada parantez, Hasan’ın kalbinin durduğu an önce annesinin
sesini duyup çıkış yolunu bulmaya çalışması ama bulamaması sonra Artemis’i
görüp onun elini tuttuğunda hayata tutunması çok güzel bir sahne olmuş. Hem
anne çocuk bağı hem de aşkın gücü adına. Çünkü o sahneden gizli anlam çok kıymetli.
Hasan ve Artemis ilk tanıştığı andan beri anne ve babalarının seslerinin ,
genlerinin etkisini hissettiler üzerlerinde. İkisi de anne ve babadan miras bir
aşkın ilk kıvılcımıyla yola çıktılar ama sonra çok daha sahip çıkan bir aşkın
kahramanı olmayı başardılar ki bu bölüm bile buna ispat. Gülperi Kadir aşkında
tek taraf vardı aşka sahip çıkan: Kadir Aydın. Ama Artemis Hasan aşkında iki
taraf da sonuna kadar direndi. Aralarına giren sorunların ciddiyetine rağmen
sevdalarına sahip çıkmayı başardılar. Rüya metaforunda olduğu gibi ilk
tanıştıkları an Hasan’a elini uzatan Artemis Hasan’ın dönüştürücüsü oldu.
Artemis Hasan’ı hep hayata bağladı. Hep sorunlarla başa çıkmasını sağladı.
Bundandır Hasan sadece yoldaşı gördüğü zaman bile Artemis’ten başkasına konuşmadı.
Son demde Hasan’ı ölüme yürümekten alıkoyan kişinin aşık olduğu, bakarken içini
titreten, onun olduğu yerde başka hiçbir şeye odaklanamadığı kız olması boşa
değil. Parantez kapatalım devam.
Hasan’ın iyileşmesi, Can’ın bulunmasından sonra süre olarak bizlere kalan
kısıtlı zamanda her zamanki gibi Gülperi’nin aldığı kararların ceremesini
çektik. Nedeni bilinmez , Gülperi Foça’ya gitmeye karar verdi. Oysa ailesi
zamanında onu reddettiği için Foça yerine İstanbul’a gelmemiş miydi? Bu soruyu
geçelim, “Bu Kadir Aydın sana ne yaptı Gülperi?” demekten kendimi alamıyorum.
Finalde bile adamı terk etti. Kendi aşkını hiçe saydığı gibi Artemis ve Hasan
aşkını da hiçe sayarak aldı bu kararı. Sevgili okur bu final bölümü onu da
tekrar hatırlatmak isterim hani bunca saçmalığı gerçi hep yaptı ama olsun
dizinin gelişme bölümünde yapmıyor yani. Neyse dizinin gerçek hissindeki tek
aşkı Arhas tabi bu duruma itiraz etti. Hem ikisinde bulunan aile özlemi hem de
hissettiklerini koruma refleksiye anne ve babalarını biraraya getirmeye
çalıştılar küçük adam Can’ın da yardımıyla. Gülperi’nin güçlü (!) direnci
sebebiyle de Hasan’ın dediği gibi patladılar. Merdivende oturup konuşurlarken
karşımızda artık kendilerine dair sorunlarını aşmış bir Arhas vardı. Hasan
çilli bebekler derken aslında Artemis’e hissettiklerinden ne kadar emin
olduğunu vurguladı. Hoş benim hayalim el ele yurt dışına eğitim için
giderlerken arkalarından onlara el sallayan Kadir, Gülperi, Can ve Bedriye’ye
dönüp el sallamaları sonra Hasan’ın Artemis’e dönüp şunu demesiydi: “Biz
evlenicez biliyorsun di mi?” Ona şaşkın bakan Artemis’in yanağını okşayıp devam
edecekti Hasan: “ Biz evlenicez ve en az onlar kadar mutlu olcaz. Sımsıkı
tuttuğum elini hayat boyu bırakmayacağım çünkü bırakırsam düşerim.” Artemis
gülecekti Hasan’a ve “Sensiz olmaz zaten, hayat sensiz hayat olmaz ”diyecekti. Sonra Arhas tarzı sımsıkı el ele tutuşup kendi
hayatlarına yürüyeceklerdi iki sevgili. Olmadı. Buna da şükür. Planları var ve
biz bunu bildik diyip devam edelim.
Her neyse Foça macerasında Bedriye hariç kimsenin mutlu olmadığını görerek
devam ettik final yolculuğuna. Bedriye’nin her yerde eğlence bulabilme
becerisine taktir bırakarak ArHas’ın özlemli konuşması ve kavuşmasına
gidiyorum. Artemis ve Hasan siz ne güzel bir çiftsiniz öyle diye diye izlediğim
ve sizden ayrılmaya hazır olmadığımla yüzleştiğim bir andı. Artemis ve Hasan
spinn off yapsak olmaz mı? Olmaz mı? Peki.: ( Hasan ve Artemis hayatlarındaki her anın sadece diğeri yanındaysa
anlamlı olduğunu anlattı o kısacık kavuşma anında birbirlerine. Yemek yemenin,
nefes almanın, öğrenmenin, uyumanın, gülümsemenin kısaca yaşamanın anlamlı
olmasının sebebini anlamış iki ruhtu onlar o sahnede. Ayrı kalmaktan canlarının
nasıl yandığını birbirlerine anlatırken gözyaşları akan Artemis’e sesi
boğularak “bir daha asla seni bırakmayacağım” diyen Hasan’ın o gözyaşlarını
silmesi o bırakıştaki mecburiyete rağmen nasıl üzüldüğünün, eksik kaldığının
ispatıydı. Aşk tamamlanmak ne de olsa. Bir kez tamamlanırsan bir daha asla
başkasıyla bütünlenemezsin. Hasan’ı aşk büyüttü. Hasan’ı Artemis büyüttü.
Artemis’i Hasan’ın büyütmesi gibi. Devam. Arhas’ın kaçacağını sanarak biraraya
gelen Gülperi ve Kadir’i bir eve kapatıp kendi duygularıyla yüzleşmelerini
sağlayan çocuklar sonunda istediklerini aldılar ve yeniden aile oldular. Burada
annemin Kadir’e “İsteme artık bu Gülperi”yi serzenişini de ekliyorum. Bana
kalsa annemle aynı fikirdeyim lakin serde Arhas aşkını korumak var. Ah canım
Kadir Aydın aşıksın da sonsuza hem aşkınla hem de ArHas aşkını koruma kollama
göreviyle uğurluyoruz seni. Zira Hasan’ın da dediği gibi baba olacak, babalığa
seçilecek bir adamsın sen.
Son demde; benim için Timuçin Esen
izlemek için başlanan, Kadir Aydın’ı severek devam eden sonrasında ArHas için yorumlanmaya başlanan bir serüvendi
Gülperi evreni. Önce yönetmen kaybı ardından hikaye sorunsalı ve senarist
kaybı ile devam eden tüm sıkıntılara rağmen keyifli bir macera yaşadık. Bütün
oyuncularının karakterlere inandırdığı bir evrendi ama yazık ki kurgu doğru
olmayınca , açılamayınca daha uzun izlemenin keyif olacağı hikaye tıkandı.
Hatalar bizce de var ama yazmanın manası yok şu an. Hem GülKad hem çocuklar çok
mutlu olsun kendi dünyaları içinde. Şeyma ve Artemis’in gerçekçi hesaplaşmasını
çok sevdim. Anne kız ilişkisini yeniden bulmuşlardır umarım ki umut
vaddediyorlardı. Arhas , sizi sevdim. Çok sevdim. Ayrıca veda edicem size. Ama
size olan Hamiş bölümünde şimdilik.
Sevgili okur sana da teşekkür. Bunca zaman okudunuz. Belki başka evrende
kesişir yolumuz. Sevgiyle kal “Gülperi”
Hamiş: Sevda ne tek gün ne hafta ne
ay. Sevda kıyamete kadar. Sevda sana dair senin ellerine senin gözlerine.
Kızıllığında ateşin saklı sevda. Bazen bir festival bazen bir karabasan. Ama
hep sen sana dair. Sevda nefes, sevda su, sevda ekmek, sevda sen hep sen.
Sonsuzluk mutlu bir sonsuzluk. Aşkla kal Arhas. Kızıl her zaman karaya yakışır
unutmadan...
UmayMasal
Yine harika bir yazı teşekkürler arhas özel yazın ne zaman gelecek
YanıtlaSil