Tercihin Sırrı
*“Bak işte yine güldün
Öyle
Gülme
Bakma öyle
Yoksa böyle
Aşık oluyorlar
Düşman biliyorlar
Küçük hareketleri
Biliyorsun
Sanıyorlar...”
Adımlamaktır tercih. Tek tek seçmek, ayırmak, bazen zorlanmadan, bazen
zorlanarak,bazen farkında olarak bazen farkında olmayarak adım adım yürümek. Ama
bazı tercihler vardır ki , zihinde fırtınalar yaratır, insanı hayatını allak
bullak eder. Enerjisini soğurur,karartır yaşamın mutluluğunu.
Çoklu seçenekler yormaz çoğunlukla insanı,ama ikili seçenekler , ikilemler
havayı karartır, iklimi değiştirir, kasırgalar estirir. O ikili tercih ıstıraba
dönüşür, kıvrandırır,şiddetli yalpalamalarla içimizdeki sarkacı kalbimize vura
vura savurur. Görüş bulanıklaşır. Sarkaç salındıkça ikilemler arasındaki dengede
değişkenler oluşur. Mantık konuşur başta. Oyununu oynar. Bedelleri hesaplar. Hesap
kitaplar tutar, tutmaz. Sarkaç sallanır. Artılar eksilere, eksiler artılara
dönüşür. Sorular ağırlaşır. Bedeller ağırlaşır. Bedel bindikçe vicdanın omzuna
insan medet umar hala mantıktan. Halbuki mantığın yapacağı bir şeyi
kalmamıştır. Mantık tükendikçe tercihini yapan durur mu? Duramaz ki. Yolunu
yürür. Mantık susunca duygular konuşmaya başlar. Duygu konuşmaya başladığında
her şey susar. Duygunun terminojisi ‘ben ne istiyorum’dur çünkü. Duyguda
karşılığını bulan tek şey o duyguya ait olandır. Bu haftaki bölümde o duyguya
ait olan Savaş’tı işte.
Meryem tercihlerini duygudan mantığa mantıktan tekrar duyguya doğru dümen
kırarken ilk defa bu kadar kararlı ve kalbine teslimdi. Meryem’in içindeki
sarkaç haftalarca savruldu, salındı, salındı sonunda Savaş’ta durdu. Oktay
silahını Savaş’a doğrultmuşken araya giren Meryem tercihini aşkından yana
kullandı. Bedel neyse öderim derken ne mantık vardı, ne de düşünce, sadece kalp
. O namlu kalbe doğru tam da bu nedenle indi ,dayandı. Savaş çırpınadursun
Meryem duygusunun gücüne teslim Oktay’ın ben merkez narsizmini bile durdurdu. Oktay
Meryem’in tercihinin Savaş’tan yana olduğu gerçeğiyle yüzleşmenin ağırlığıyla
yenildi. Her yenilenin bir daha deneme arzusuna sahip olmasına rağmen o an
durdu. Oktay Savaş kapışmasındaki nefret, kıskançlık sarmalı Savaş’ın
şüphelerinde su yüzüne çıktı. Birbirlerinin boğazına yapışan genç adamların
farklı temellerden kökünü almış duyguları elle tutulur hale geldi. Meryem ise
Savaş’a dair korkularının duygusuyla önce Oktay’ı sonra hesap soracak kadar onu
kendinden gören Savaş’ı da kavga etme pahasına da olsa kapı dışarı etti. Sonrası yokuş aşağı devam
etti. Savaş’ın tüm öfkesine rağmen, şüphelerinde rağmen Meryem’i düşünürken onu
affeden tavrı, Meryem’in tüm yeminlerini Savaş uğruna çiğnemesi, Oktay’ın
çaresizlik içinde kıvranırken Berk’in Savaş-Meryem ikilisinin hikayesine tanık
oluşu, Selma’nın Oktay’ı çözmesi derken Meryem ve Oktay arasındaki sırrın her
hamlede bir parça daha dağılması, ortaya çıkması. Aslında bir süredir bu sırrın
Savaş tarafından öğrenilerek ortaya dökülmesini bekliyoruz. Son birkaç haftadır
bunun sinyali de verildi. Teknik olarak Meryem ve Savaş arasında itirafı yapılsa
da başlamayan ilişkininin başlama koşulu zaten bu sırrın ortaya çıkması. Bu hafta
Oktay’a yapılan itiraf ve Oktay’ın yaptığı itirafla aşk üçgeninin üç cephesi de
netleştiğine göre sanıyorum artık sırra ihtiyaç kalmadı. Oktay’la mazisi Savaş
ve Meryem arasında gerilime yol açacaktır lakin Beliz’e katılıyorum. Bence de
Savaş zaten puzzleı çözdü sadece Meryem’in Oktay’ı sevme ve bu denli büyük bir
fedakarlığa onun uğruna katlanma ihtimaline tahammül edemediğinden bütünü
görmekten kaçınıyor. Yoksa Savaş gibi zeki bir adam çoktan tamamladı zihnindeki
parçaları. Meryem’e gelince kendi itiraf etmekten kaçınsa da Savaş’la arasında
tek engel gördüğü bu sırdan artık kurtulmak istiyor. Başta bahsettiğimiz tercih
bu noktada yeniden devreye giriyor. Onun gözünde yalancı olmaktansa onun
gözünde suçlu olmak. Belki derinlerde Savaş’ın affediciliğine sığınma
beklentisini korka korka saklıyor Meryem. Tıpkı Savaş’ın şüphelerinin
cevaplarını sakladığı gibi. Tarafların sevme becerileri birbirlerince malum. Bu
nedenle kim, nerede durursa dursun silahların önüne uğurda atlama cesareti olan
aşıkların yolu uzun ayrılmaz. Hele ki Oktay tehlikesi dururken. Diğer aşık çift
Burcu ve Güçlü’ye gelirsek... Burcu’nun kimsesizliğini daha önce de yazmıştık. O
kimsesizliğe bir kapı açıldı bu bölüm. Güçlü ise kendi duygu çokluğunda Burcu’nun
tekliğini boğmaya kararlı adımlarla yürüdü aşkına dair yolunu. Zor olanın
tercihleri değiştirmek olduğunu bilen Güçlü her durumda adıyla müsemma
davranmayı bildiği gibi yine güçlü durdu ve değişimi sağladı. Burcu ise dirense
de teslim olmaktan başka umutlu yol bulamadı.
Son sahnede ne olur, nasıl kurtulur Savaş? Tahmin elbet var ama tahminden
öte bizim tercihimiz de duygu durumları. Bu nedenle son demde diyelim ve ekleyelim;
neyi seçerseniz seçin,hangi koşullarda, ne yöne koşarsanız koşun, belki de
yegane önemli olan şey sizi siz yapan şey o seçim oluyor. Seçtiğiniz şeyden
hoşnut olun ya da olmayın geleceğinizi o seçim şekillendiriyor. Meryem Oktay’ı
seçmese o arabada olmazdı, Sevinç Savaş’ı seçmese o yolun ortasına bırakılmazdı.
Meryem susmayı seçmese Savaş ona bu denli takmazdı, Savaş intikamı seçmese
Meryem’i tanımazdı. Her ikisi de iyiliği seçmese birbirlerindeki yansımayı
görmezdi. Sonunda sevmeyi seçmeseler birbirlerinin son aşkı olmazlardı. Soru neyi
tercih ediyorsun? Cevap sana dair ne varsa seçimim bedeli neyse kalbimle
öderim.
Emeklere Saygıyla...
*Oedipus
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder