14 Aralık 2017 Perşembe

Meryem-20.bölüm

RUHUN UYUMUNDAKİ SEVDA
*“Aşk, teki kaybolmuş bir papuçla doğmaktır, böyle der Şehrazad. Sindirella masalındaki tek papucun sırrı budur. Ayakkabının uyması koşulu,aşkın uyum olduğunu tarif eder. Ayakkabı bir kişiye uyar; eğer o ayakkabı sayısız kişiye uyuyorsa , aşkın ayakkabısı değildir.”
Sevdaya dair en güzel sözcüktür uyum. Uyumsuzların içinde yakalanan rengarenk bir uyum. Kişi tanıdıkça gözlerine baktığını , gözlerindeki kuyuya düştüğünü; ruhunun kayıp parçasını bulduğunu anlar. Sözlerin muhatabı malum:Savaş ve Meryem. Dizinin başından bu yana en imkansız , en karmaşık, en karşı taraf, en yalanlarla örülü kozanın içinde hapis kalarak büyüyen aşk. Geçtiğimiz hafta aralarındaki yalan duvarının yıkılmasıyla aralarındaki adı konmuş lakin resmen kabul edilmemiş ; kalbin içinde tutulup gözlerden ellere evrilememiş Savaş-Meryem sevdası bu hafta başladı. Okuyanlar bilir Savaş’ın Meryem’e uzun süre kırgın kalamayacağını söylemiştik. Çünkü bize göre Savaş’ın derdi Meryem’in sevdiği adamdı. O adamın cinayetini saklaması değil. Bu hafta Savaş yaptığı her hamleyle attığı her adımla bunu ispatladı.
İlk sahneyle başlayalım: Oktay Meryem karşı karşıya. Silah Meryem’in elinde. Meryem Oktay’ı vurmak ve intikam almak derdinde mi? Hayır. Meryem kendi vicdanında kendisini affedemediği için Oktay’dan hesap sormak için orada. Sonra ne oluyor? Savaş geliyor. Meryem’in düğümlerini çözen, Meryem’den başka Meryem doğmasına sebep Savaş. Oktay Meryem’in dikkatinin dağılmasının verdiği fırsatla kendi silahına uzanıp o silahı Savaş’a doğrultunca olan oluyor. Meryem’in elindeki silah patlıyor. Derdimiz izlediğinizi size yeniden anlatmak değil. Bu sahne bana göre ciddi bir kırılma Meryem için. Haftalardır değişsin dediğimiz Meryem’in karakterindeki ilk ciddi dönüşüm. Karıncayı incitmekten korkan Meryem’in Savaş’ı korumak için ilk aktif hamlesi. Evet daha önce o silahın önüne de dikildi Meryem. Ancak onun Gandhi ruhunun parçasıydı bu pasif direniş, ölümü sevdalı olduğu adam için kabulleniş. Asla şiddete yönelik olmayan Meryem söz konusu Savaş olunca gözünü kırpmadan bastı tetiğe. Tabiki Meryem’in haftalardır üzerine çözen onca vicdan yükünün de etkisi vardı belki ama Oktay’ın kendisini vurmasına bile ses etmeyeceğini söyleyen genç kadının o tetiğe basarken tek güdüleyicisi Savaş’ı koruma refleksiydi. Buradan Savaş ve Meryem karakterlerinin paralelliklerine yenisini ekleyebiliriz sanıyorum. Sevme biçimleri ortakken şimdi koruma biçimlerindeki uyum  da bir bakıma ortaya çıkmış oldu. Susmayan Savaş’a artık susmayacak olan Meryem eklendi. Daha sonraki bir başka çözümlenmeye değer sahne de kuşkusuz Meryem’in kazası. Meryem’i kaybettiğini sanan Savaş’ın çığlık çığlık Meryem’i sevdasının ipiyle çekme telaşı. Savaş Meryem’e “seni seviyorum” demedi. Yani dedi de sözcüklerle değil, gözleriyle, yaptıklarıyla dedi. Meryem de bunu bildi. Savaş o arabanın içinde baygın Meryem’i bulduğunda kelimenin tam anlamıyla delirdi. Bilen bilir “Sevda” zaten bir delilik halidir. Meryem’in ölme ihtimali, Savaş’taki bütün kırgınlıkları, kızgınlıkları, hataları, imkansızlıkları süpürdü geçti. Genç kadının bir anlık gözlerini açması ile dünyası aydınlanan Savaş, o gözler kapanınca umutsuzluk ve kaybetme karanlığına yeniden savruldu. Bu kısım da Savaş için kırılmaydı. Hayat kısa ölümse her an orda. Savaş’ın tabiriyle sevdiği tüm kadınları kollarına alıp dans ederken Savaş’tan uzaklara savuran kader. O kader ki Meryem’i Sevinç’in kaderini izlemek için , Sevinç’in yokluğunu sağaltıp Savaş’ta var olan sevgiyi sevdaya çevirmek için getiren. Savaş Meryem’i kaybetme duygusuyla yüzleşirken geçmişe dair her şey yok oldu gitti. Burada parantez Furkan Andiç bu sahnede gerçekten duyguyu inanılmaz geçirdi izleyene alkışlar ona. Sonrasında Oktay ve Meryem’in hikayesinin kopmayacağına dair alt mesajlarla yüklü hastane sahneleri geldi. Doğrucu Davut Savaş’ımızın nasıl Meryem uğruna yalanı göze aldığını sonra Meryem’le başa çıkamayacağını anlayıp göz göre göre adaletten Meryem’i kaçırışını izledik. Ee Savaş Beycim sevda dediğin yapmam dediğini yaptırır, olmaz dediğini oldurur. Hoş sen bunu kabul ettin bile.
Aşkın Savaş Meryem haline virgül atıp Burcu Güçlü haline bakalım. Burcu’yu zaman zaman çözmeye çalışırken onun da kimsesizliğinden ama bu kimsesizlikteki vurgunun aileye dair olmadığına dair hissimizden bahsetmiştik. Yanılmadık. Burcu’nun hikayesi başından beri genç kadının savunma reflekslerine, erkeklere mesafesine, Meryem’i koruma şekline adeta cevap oldu. Ciddi bir acıyla ,geçmişle sarsılan Güçlü her şeye rağmen zaten Burcu’nun yanında duracaktı ve durdu. Tabi Burcu’nun direnişi devam etti. Ne Burcu’ya kızılabilir ne Güçlü’ye. Onlar için aşk bir direnme hali. Öyle direniyorlar ki ikisi de inandıkları uğruna Savaş ve Meryem bile zaman zaman onların direnişinde güç alıyor bana göre. Bu arada düşünmeden edemedim hem Güçlü’nün hem de Savaş’ın başka sevgilerden geçmiş , güvenleri yerle bir olmuş kadınlara sevdalanması da ayrı ironik. Güçlü’nün hem Burcu’ya duyduğu aşkta hem de sevgilerinde direnme biçimi hikayenin en güzel taraflarından biri.
Bir başka aşk hali de Berk ve Naz... Evet henüz yeni yeşeren bir aşk bu ancak şu da bir gerçek ki temeli ve hikayesi bana göre sağlam gelen bir aşk. Kuşkusuz bu hikayede merhale merhale aşklar. Berk ve Naz da kendi imkansızlık evrenlerinde güzel bir öyküye başladı. Naz’ın gerçeklerle yüzleşmesi babasının da gerçeğiyle karşılaşması eminim esas hikayeyi besleyen lezzetli yan hikayelerden olacak. Berk’in inatla reddettiği fakat başına buyruk “Meryem” erkeklerinden olmaya aday sevgisi de yine Naz’la öykülerinde bağlayıcı olacak. Netice ; ben sevdim bu aşkı da.
Aşkın Meryem-Savaş haline devam. Savaş Meryem’i kaçırdı. Yine bir kulübeye hapsetti. Bu kez Meryem’i korumak, Meryem’siz kalmamak adına. Kendi adıma en sevdiğim sahneydi 20.bölümden. Buradaki hesaplaşma ve devamı sanıyorum Meryem-Savaş ilişkisinin temelinin sağlam atılması adına gerekliydi. Meryem’in Oktaylaşmak istememesi, Savaş’ın onun doğrularına mağlup direnişi, Meryem’in gözlerine aşkla bakan adama aşktan bırakmayan adama “sevdiğin kadının katilini koruyan kadın için mi hapis yatacaksın?” sorusuna dağılan ama yine de Meryem’i kaybetme ihtimaliyle sınanmış ruhuyla yine de Meryem’e sığınan Savaş. Tüm şiddeti ve tüm özlemiyle ; sevgisinin karşısına çıkardığı sevdasının gücüyle geçmişi temize çeken Savaş. Savaş’ı Oktay’la vurup doğrularına Savaş’ı kurban etmemeye çalışan Meryem. Meryem’in gözlerine bakıp kendi sevdasından yansıyan aynada Meryem’in kendi uğruna tetik çekecek kadar güçlü aşkını görüp “sen benden önce kimseyi sevmedin”diyen Savaş. Savaş’ın Meryem’in Oktay’ı sevme haline tahammülü yok bu zaten malumumuzdu. Kalın kalın çizdi altını. Bu arada Savaş Sargun Bey aldık selamını Derin’le konuşmandan. Mesele söylemek değil o sevda uğruna yaptıkların dedin bir nevi. Gördük, duyduk, anladık. Senin öfkende, neşende, korkularında saklı sevdanın söze dökülmesi mühim değil, orda olması yaşanması mühim.
Son sahnede Savaş teslim olmaya giden Meryem’i durdurdu. Burcu ve Güçlü Oktay’ı kaçıran Derin’in peşine düştü. Biliyoruz ki Oktay yaşayacak, Derin ve Oktay ortaklığı çok can yakacak daha. Ama şu bir gerçek ki hikayemiz bambaşka yerlere savrulacak. Tahmin elbet var. Ama hep dediğimiz biz de aslolan ruh halleri.
Son demde;  bazen bir sevdayı tanımak için başka duygulardan geçmek gerekir. Önce sevmeyi öğrenmek, sonra haksızlığa direnmek. Bazen susmak gerekir canın yana yana, bazen eğilmek gerekir kırılmamak için. O sevdayı geçerken yakalamak , tanımak için önce kendinden geçmen gerekir. Kendin olmayı bırakmak. Sonra o sevda karşına çıktığında tüm o acıların ortasında , simsiyah karanlığının içinde ince bir sızı ışık olduğunda kendin olmaktan geçtiğin için biz olmaya , sevdada tek olmaya hazırsındır. O vakit sadece sevdanın elleri yeter. Tutarsın.
*Şehrazad'ın Sırları
Emeklere saygıyla...

                                                                                                               UmayMasal   

     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder