Tilya Damla Sönmez’e…
Sonra Anna ile tanıştım. Kırılgan
ama güçlü. Bir Çağ Fatih’ine kafa tutabilecek cesarette ve zeki. Kısacık anlara
sığdırdın onun hikayesini. Ben tanışırken teker teker yarattığın kadınlarla
Efsun’da eviriliyordu kendi hikayesinde. Efsun’un evirilişi dursun bir kenarda
bu kez Ophelia oldun bir anda. Hamlet’in kendi delirişinde parçaladığı Ophelia
ve o parçalanmada sevdiği adamla birlikte pay sahibi baba ve erkek kardeş. Her
seferinde erkeklerce sadece kendi çıkarları için parçalanan kadın ruhu,
yağmalanan kadın hayatı. Bu kez Ophelia’ydın hem de aynı anda Efsun’un içinden
başka başka Efsun’lar çıkarırken. Etkileyiciydi. Kabul ediyorum can yakıcı ama
etkileyici bir performans süreciydi. Çok zaman geçmeden seni Arya olarak
gördük. Bu kez adalet arayan bir savcıydın. Özgür seçimleri olan Arya’yı çok
kısa zamanda Efsun’dan öyle bağımsız yaratmıştın ki yine oyunculuğun adına
taktire şayan bir hamleydi. Arya özgürdü özgür olmasına ama yine de bir erkeğin
hikayesinde heba olup gidivermişti günün sonunda. Sonra Dilruba’yı getirdin
bize. Öyle bir hikâyede ve öyle bir anlatımla ki üzgünüm sadece senin
sahnelerin ekseninde izleyebildim. Başta çok kızdım bu hikâyede ne işi var
diye? Sonra sonra oynadığın karakter üzerinden anlatıyı ve beraberinde
yarattığı yansımayı izledim. Hoş benzer bir deneyimi Efsun’la da yaşamıştım
zaten ama burada en üzücü taraf bizzat kadın diliyle eril bir şekilde ezilen,
ezildikçe şakşaklanan zihniyetti. Ne tuhaf.
Şimdi seninle karşılıklı duruyoruz. Senin de eğer okursan düşüneceğin gibi daha tanışmadığım karakterlerin var. Tanışacaklarım da var. Sevdiklerim var sevmediklerim var. Sevdiklerim olacak, sevmediklerim de olacak. Bazen sana kızacağım, ki kızdığım da oldu; ama en çok seninle olan sevgiye dayalı arkadaşlığımızın devam edeceğini biliyorum sanırım bu serüvende. Tezer Özlü der ki; “Yolculuk ilginçtir. Dağlardan, deniz kıyılarından, kentlerden, gecelerden geçilir. İnsanlardan geçilir. Irmaklar görülür… Sonra yol ilerler. Dünyalara açılan, yeni yaşamlardır yolculuklar.” Hepimiz hayat içinde kendi hikayemizin peşinde bir serüven yaşıyoruz. Seçimlerimiz, seçmediklerimiz bize eşlik ediyor. Serüven dediğimiz çoğu zaman kendimiz oluyoruz ve çocukluğumuzun gizli bahçelerine dönmeye gayret ediyoruz. Burada kişisel yaşamımızın sanatçısı olmaya kendi kişisel mitolojimizi kurgulamaya çalışıyoruz aslında. Sen de ben de biz de rutinin öldürücülüğünden uzak, süresiz başkalaşmalara açık yaşamak için mücadele ederken yoldayız ve yoldaşız işte. Oruç Aruoba’nın dediği gibi “Yola çıkacak kişinin aşması gereken ilk ve en önemli engel, kendi yerleşikliğidir; kendi yeri – kendisidir.” Canım Arkadaşım Tilya Damla Sönmez, doğum günün kutlu olsun. Yeni yaşın sana istediğin ne varsa versin. Bu serüvende hep aş kendini bir şekilde biz de seninle yeniyi arama gücümüze güç katarak ilerleyelim. Sen bizdeki kıymetini bil. Seninle heyecanlanan, senden ilham alan bunca ruhun elini omzunda hisset. Seni en kısa zamanda başta tiyatro sahnesi olmak üzere hayal perdesine hizmet eden her yerde görmek dileğini bırakıyorum buraya. Ek olarak umarım müzikal yaparsın. Kurt kadınları anlatmaya devam olur mu?
Seviliyorsun hem de baya seviliyorsun Tilya Damla Sönmez, Hayal Perdesinin Aykırı Cadısı.
Umay Masal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder