CesurVeGüzel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
CesurVeGüzel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Nisan 2017 Salı

Cesur ve Güzel -22.Bölüm

Nasıl oluyor, ne şekilde beceriyor tam çözemiyorum ama bu diziyi izlemekten öyle ya da böyle gerçekten büyük keyif alıyorum. Şöyle ki: Bütün etkenlerin dışında, her şeyden önce, görsel olarak Kıvanç’ı ayrı bir yere Tuba’yı da daha farklı bir yere koyuyorum tabii ki. İkisi birleştiği zaman ise çok bambaşka bir şeye dönüşüyorlar benim gözümde. Evet senaryo tam anlamıyla tatmin edici değil, kopukluklar bulunmakta, mantıksal hatalar da mevcut; diziyi bir hafta beğenirsek diğer hafta en şiddetli biçimde yerebiliyoruz. İstikrar maaesef yok. Durum bundan ibaret olsa da bana verilenden bir şekilde keyif almaya çalışıyorum en basitinde. En azından şimdilik gidişat bu. Sonrasına ise bakacağız zamanı gelince.  
Bölümümüze geçersek de Sühan’ın sözleriyle yıkılan Cesur ile bitirmiştik geçen haftayı. Şu net ki: Bu kadar acı ona fazla. Sühan ise tamam belki bazı konularda kendince haklı olabilir ancak en gerekli olduğu zamanda onun elini bırakmamalıydı. Sonuçta her şeyini kaybetmiş bir adamdan bahsediyoruz. Tahsin Korludağ’a benziyorsa gittikçe; sen engel ol bu duruma yanında olarak, onu yalnız bırakmayarak. İkisine dair belki de en güzel umut olan bebeklerini saklamak, artık olmadığını söylemek; Cesur’un geleceğini de yok etti bir nevi bana göre. Yani Cesur’u seviyor, evet. Arada kalmış, ona da evet. Lakin en baştaki kararlılığı şimdi daha fazlasıyla göstermesi gerek. Bu derece değişkenlik normal değil ve bir öyle bir böyle derken bizi de yoruyor açıkçası. (Senaristlere sesleniş.)  
Diğer bir olaya gelirsek de Korhan kendini bulan, kendine güvenen bir duruş sergiledi en sonunda. Cahide’ye de çektirmeye başladı ki bence az bile yapıyor, şüphesiz daha fazlasını hak ediyor. Ve ne güzel sakince ilerliyorlar derken hapisten çıkan Turan’ın sizin başınıza daha çok şey öreceğim edasıyla soluğu Cahide’nin yanında alması, durgun cephemize yeniden hareketi getirecek gibi gözükmekte. Bakalım.  
Yönümüzü başka tarafa çevirdiğimizde ise karşımıza çıkan ilk kişi Rıza oluyor. Ah Rıza diyerek Tahsin’i beter bilirdik, bu ondan da beter çıktı maşallah serzenişinde bulunuyorum. Olaylar başlıyor, gelişiyor, sonunda istediği şekilde bir sonuca bağlanıyor resmen. İlk önce Salih’i yanına çekti, o yetmedi ona şantaj yaptı, o da yetmedi Tahsin’in Salih’i vurmasına sebep oldu. Bir de eline aldı mı bu kozu, Tahsin ile anlaşarak, olayın Cesur’un başına kalmasına ön ayak oldu. Şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Cesur bu işin içinden nasıl çıkacak ki umarım çok uzamaz merakla beklemekteyim. (Vuruluyor)  
Yazının son paragrafını Sühan ile Cesur nezdinde Kıvanç ile Tuba’ya ayırmak istiyorum naçizane. Bu bölüm daha bir farklı geldiler gözüme nedense. Bunda ikisi için umduğumuz, beklediğimiz sahnelerin de yazılmasının etkili olduğu kanısındayım ki verilen duygu açısından bu zamana kadar olanlar arasında ilk sıralara koyarsak pek de yanlış olmaz sanırım.  Neden derseniz konuşmaları çok içtendi ki uzun zamandır böylesi olmamıştı, atışmaları ise çok tatlıydı gereksiz nedenlere yer verilmemiş; birbirlerine uzakken bile yakın olma isteği, o özlem aşırı doğaldı meydan okurcasına gerçeğe. Bakışlar ise favorim, tek geçerim. Şimdi çok abartıyorsun diyebilirsiniz, anlayabilirim bir yere kadar ancak diziyi keyifli izlemek adına bir yerden yakalayabilmek gerek sanki. Tek bir oyuncu için ekran karşısına oturmak, diğer etkenleri göz ardı ederek diziyi izlemek hiçbir şekilde anlamlı gelmemekte bana çünkü. Tabii ki olumlu ya da olumsuz eleştirilemiz olacak lakin bu zamanda böyle bir şeyi yakalamışken bir daha ne zaman gelir bilinmezken ki oyuncuların dönüşü da buna dahil; peşini bırakmamak gerek, çok yıkıcı, keskin yorumlarda bulunmamak gerek; kıssadan hisse bir şekilde zevk almanın yolunu bulmak gerek kanısındayım.  
Ve yine gelelim bölümün en güzel ve özel sahnelerine: 
  • Sühan’a bağırırken birden ondan kocam kelimesini duyan Cesur’un şaşkınlığı… Çok tatlış bir şaşkınlıktı. Koca kelimesi gözünde resmen farklı bir anlam kazandı.  
  • Cesur’un zille olan imtihanı… Bir an hiç durmayacak sandım.  
  • Cesur ile Sühan’ın yüzleşmesi… İki kırık kalbin birbirleriyle konuşması. Çok sakin ama bir o kadar derindi.  
  • Sühan’ın bebek rüyası… O kadar içtendi ki o sahneye gerçeklik yakışırdı.  
  • ‘Seni ben sevdim.’  Ve tabii ki dans sahnesi… Uzak ve yakın olmanın anlamını kaybettiği anlar. Gözlerle seviştiler. Sonuç olarak  duygusal olarak en etkileyicisiydi. 

Yeni bölümde görüşmek üzere… 
 Müge

11 Şubat 2017 Cumartesi

Cesur ve Güzel- 13.bölüm

‘Beni gerçekten sevseydin….’

Sühan Alemdaroğlu… O arada kalmışlığı, o çaresizliği, o kafa karışıklığını o kadar yoğun yaşıyor ki kalbi sanki ikiye bölünmüş durumda. Bir tarafı Cesur’a güvenmek istiyor, bir tarafı da ne olursa olsun babasına da inanmak. Bunu öyle derin yaşıyor ki Sühan ya da yaşatıyor ki Tuba; hissin ağırlığı, hüznü ekrandan çıkıp kalbime dokunuyor bir sızı ile.

Tahsin dayanıyor Alemdaroğlu kapısına cezaevinden gelen mektubu berteraf etmek adına, nitekim de başarıyor. Ama o tabloları duvarda görmek, bir anlamda kendisi için yıkım oluyor, daha da hırslanıyor. Yalanlarını, suçlarını örtmek adına daha ne kadar ileri gidebilir diye soruyorum? Cevabı ise daha korkutucu oluyor izlediklerimizin etkisiyle. Ama şu var, Tahsin’in can yakıcı planlarına karşı Cesur da boş durmuyor tabii ki. Bir lider havasıyla iniyor meydanlara; cana kıyanlara karşı dik durmasını söylüyor Korludağ halkının cesurca. O’nun güven verici sözlerinden sonra Tahsin tehditiyle Sühan’ı yüzüstü bırakanlar atölyeye dönüyor tek tek ve burada karşımıza Sühan’ın yardımına koşan, onun derdine derman olan, hep olacak Cesur çıkıyor bir kahraman edasıyla.

Cesur… Önceki bölümlerimizde şüphe duyuyorduk ne hissettiğinden.. Gerçek miydi yoksa yalan mı? Bir intikam oyunu içinde ona aşık rolü düşmüştü belki de… Ama yavaş yavaş siliyordu bu belirsizliği kafamızdan. İlk önce kendince sevgililer günü hediyesini alıyor Sühan’dan; sonrasında da güzel bir yemek eşliğinde, bir ay boyunca uygun zamanı bir türlü denk getirip veremediği yüzüğü Sühan’ın parmağına takıveriyor hepimizin bir oh çekmesiyle. 

Tabii ki bu huzurlu anlarımız çok uzun sürmüyor ne yazık ki. Sahneye yine büyük bir kurnazlıkla Tahsin Korludağ çıkıyor. Kimseye şüphe ettirmeyecek şekilde, içinde kendisine ait yerler de dahil olmak üzere Korludağ’da olay çıkartılmasına ön ayak oluyor. Bunu da Cesur’un üstüne yıkmak gibi bir amaç ile hem de. Ama bu işin sonunda yine en çok üzülen, yangın endişesi ile Korludağ çiftliğine giden ve babası tarafından evden kovulan Sühan oluyor. Bunun yıkılmışlığıyla Alemdaroğlu çiftliğine dönüyor Sühan. Cesur’a soruyor, bence cevabının canını acıtacağını bile bile: ‘Beni gerçekten sevseydin…’ Cesur’dan aldığı yanıt, hem tahmininden daha çok yaralıyor Sühan’ı hem de Cesur, verdiği cevapla bunun üzüntüsünü iliklerinde hissediyor çok hüzünlü bir şekilde.

‘İyi ki seni gerçekten sevmiyorum.’

Zaten bir sürü duygunun ağırlığı altında kalan Sühan; arada kalmışlığın, kime ne kadar güveneceğinin karışıklığı ile kendiyle baş başa kalmak, biraz nefes almak adına uzaklaşma kararı alıyor. Kendisini sevsin, güvensin, evliliklerinin oyun ya da bir amaç doğrultusunda değil de gerçek olmasını isteyen Cesur ise bu kararın burukluğunu yaşıyor bir anlamda. Ben burada ikisine de üzülsem de Sühan’a daha çok hak veriyorum galiba. Her defasında yaşadığı hayal kırıklığı, o sıkışmışlığı; hissettiği duygulara tamamen sarılmasına engel oluyor bence. Cesur da sarılsın istiyor kendisine, onunla bulsun huzuru istiyor ama güvenmek… İşte bunu gerçekleştirmek, kendisine inanmasını sağlamak adına kimsenin tahmin edemeyeceği güzellikte, naiflikte bir doğumgünü sürprizi girişiyor bölümün sonunda.

Hediye kısmına gelmeden önce Korhan, Cahide ve Hülya üçlümüzün yaşadığı olaylara bakarsak da, Cahide inatla sıçramaya devam ediyor. Ancak sıçramaya devam ederken de ipler daha bir karışıyor sanki. Yalnız şu var ki diğer olaylarda gerçekler nasıl hemen ortaya çıkmışsa bunun da öyle olmasını, Korhan’ın gözünün açılmasını istiyorum daha da çok üzülmeden. Bu olayı da açığa çıkaracak kişinin Cesur olacağını da düşünmüyor değilim açıkçası ki Cahide, Hülya olayını Cesur’un üstüne yıkma çabasıyla da bunu hak ediyor kesinlikle.



Cezaevinden gelen mektubu yakıp kül etmişti Tahsin Korludağ. Mektubu gönderen kişi ise Adalet’in ağabeyi, olayların kilit ismi Rıza… Cesur kendisine gelen mektubun akıbetini, kimden geldiğini tabii ki öğreniyor; mektubu yakmakla bu olayın gizli kalacağını sanan Tahsin’in aksine. Yalnız burada yine boş durmayan Tahsin, Rıza’yı başka bir cezaevine nakledilmesini istiyor sanki. Yolda cezaevi aracı kaza yapıyor ve Rıza büyük ihtimal kaçmayı başarıyor. Bakalım sonrasında, Rıza’nın etkisiyle, ateş mi galip çıkacak bu savaştan yoksa ateşin karşısında mücadele edecek derya mı?

Ve gelelim sürprizimize… Sakıp Sabancı Müzesi… Feyhaman Duran sergisinde Cesur tarafından organize edilen bir yemek. Serginin adı da çiftimize çok uyuyor sanki: ‘iki Dünya Arasında’ Bence son zamanlarda izlediğim en güzel, en tutkulu, en samimi, en romantik sürpriz olmaya adaydır kendisi, abartısız. Sühan’ın ilk baştaki şaşkınlığı sonrasında gelen o güzel mutluluğu Cesur’un hediyesini de vermesiyle, iyice yükseliyor duygular. Tabii aynı şekilde biz izleyenlerde de. J Hediyemiz ise bir takvim. ‘Sühan ile bir yıl’ Cesur öyle içten öyle doğallıkla hazırlıyor ki hediyesini Sühan’ın kafasındaki şüpheleri yok edercesine. Bütün yaşadıklarını, ikisine ait özel ne varsa işliyor takvimin sayfalarına. Tam da burada şunu eklemek istiyorum kendimce. İkiliyi izlemek benim için çok ayrı bir zevk. Yalnız Kıvanç ile Tuba da hiçbir şeyden sakınmayıp rollerinin hakkını en doğru şekilde, eksiksiz biçimde vermeleri de biz izleyenlerin diziye bu derece bağlanmasında en etkili unsur bana göre. Son olarak da şunu diyebiliriz ki Cesur’dan beklediği, umduğu, içindeki sızıyı yok edecek cümleleri de büyük bir mutlulukla dinleyen Sühan; artık emin oluyor sevdiği adama karşı sonsuz bir güven içinde olması gerektiğine. Bozulmaması dileğiyle…

‘Seni seviyorum. Gerçekten.’

Müge

4 Şubat 2017 Cumartesi

Cesur ve Güzel -12.Bölüm


‘ Sorarım aşk durulur mu? Acıyı sevmek olur mu?’


Sühan için bölümü, bu şarkı sözü ile özetleyebilirim sanırım. Neden derseniz bu bölüm en çok ona üzüldüm ya da şöyle söyleyebilirim: Tek ona üzüldüm. O kadar arada kalmış, kaybolmuş bir durumda hissediyor ki kendini; artık kime ne kadar güveneceğini bilemiyor, bir türlü kestiremiyor.
Bölümümüze gelirsek de çok özel bir gece ve Cesur’dan güven verici sözler… Sonrasında ise ortaya çıkan vasiyet mevzusu ile yeniden şüpheler içine düşen Sühan… ilk istikamet Korludağ çifti oluyor ve annesi tarafından yazılan vasiyetnameyi, babasının herhangi bir hamlesine karşı güvence altına alıyor. Çiftlikte bulunduğu sırada ise maruz kaldığı Cahide’nin anlamlı sorularına karşı rol yaparak mutlu bir evliliği olduğuna inandırmaya çalışan Sühan önceki yazımda belirttiğim gibi muhtemel Tahsin ile Sühan karşılaşmalarına bir yenisini daha ekliyor. Babasının kendisini haklı çıkarmak adına sarf ettiği iğneleyici sözlerine karşın ise altta kalmıyor tabii ve gereken cevabı veriyor. Bu kısımda tam da şunu söyleyebilirim ki olayların getirdiği kafa karışıklıkları hariç Sühan’ın bu net tavrı çok hoşuma gidiyor. Söz konusu, yıllarca bir yanlışını görmemiş ya da görmek istememiş (Çünkü kızı dışında herkes ile sorunlu bir Tahsin Korludağ) çok sevdiği babası dahi olsa, nerde ne şekilde durması gerektiğini çok iyi bilmekle kalmayıp, düşüncelerinden de asla taviz vermiyor. Durum böyle olunca da beklediği sözler yerine Sühan’ın kendisine daha da diklenmesi Tahsin Korludağ’ın elinin havaya kalkmasına sebep oluyor ve o elin inerek daha derin yaralar açmasını ise Korhan engelliyor. Bu sahne, sanırım, Sühan için babası ile yaşadığı anların ilk sırasına yerleşiyor ki dilinden büyük bir hüzün ile ‘Tanıştığımıza memnun oldum Tahsin Korludağ!’ cümlesi dökülüyor. Ve sonrası… İşte çok üzüldüğüm ilk sahne.. Babası ile karşı karşıya gelen bir kızın göz yaşları... Müzik ile sahne o kadar güzel uyuşmuş ki Sühan’ın yıkılışı insanın içine resmen bir sızı bırakıyor, kendisini bir yere ait olamama hissi ise ekrandan bizlere çok net bir şekilde geçiyor. Ve tam burada Tuba Büyüküstün’e ilk alkışımızı bırakıyoruz.
Korludağ çiftliğinde hayal kırıklıkları rüzgarları eserken Alemdaroğlu çiftliği ise kesilen elektrik ve su derdiyle uğraşıyor. Uzun süre gelmeyen elektrik ve suyun normal olmadığını düşünen Cesur bunun bir komplo olduğunu anlıyor ve yollara düşüyor. Hesabını soruş şekli beni eskilere götürüp, gözümde birden Kuzey Tekinoğlu belirmesine neden oluyor özlemle. (Kuzey Tekinoğlu’na bir selam)
Bütün bunlar yaşanırken bölümümüzün son sahnesini içeren mektup, hapishaneden Rıza tarafından yazılıp Cesur’a yollanıyor. Yalnız mektubun akıbeti, önümüzdeki bölümde pek de umduğumuz gibi olmayacak sanki ama her şeyde olduğu gibi bir mesaj yola çıkmışsa elbet gideceği yere ulaşır tezine inanmak istiyorum burada.
Ve gelelim Cesur’un dediği gibi Bülent’in farkında olmadan düğmeye basmasıyla tabloların ortaya çıkmasına. Bir ara vererek hemen belirtmek isterim ki dizinin en sevdiğim noktası olayların sakız gibi uzamaması ve temposunun çok akıcı bir şekilde ilerlemesi. Son zamanlarda böyle dizilere hasret kalmıştık resmen. Ve burada da senaristimize bir alkış bırakıyor, kalemine sağlık diliyorum. Yeniden tablolarımıza dönersek de ortaya çıkmaları Cesur’un kendi kimliğini bulmasında ilk adımı atmasını sağlıyor. Savcılığa verilen ifadeler sonrası da tablo davasının genişletilmesi kararı.. Ve Korhan’ın deyimiyle Cesur’un, Tahsin Korludağ ile savaşında 1-0 öne geçmesi... Alemdaroğlu çiftiliğinde kış zamanı baharın gelmesini müjdeliyor. Yalnız mahkeme seyrini ayrıca merak etmekle beraber, burada en önemli nokta olarak Tahsin Korludağ’ın ilk defa korkmasını gösterebilirim bence. O kadar yalan içinden kendine bir hayat yaratan Tahsin, bunun yıkılacağından ciddi derecede endişe duyuyor. Ve bu korkunun varacağı noktayı, getireceklerini de kafamda canlandırdığımda hiç hoş şeyler belirmiyor ne yazık ki.
Korhan,Cahide ve Hülya… Zavallı Korhan hem babasının yaptıklarıyla uğraşıyor hem de bir yandan düşmanın bile ona yapmayacağı kötülüğü anlamlandırmaya çalışıyor. Şans eseri de Hülya ile karşılaşınca kafasındaki soruları bulmak adına peşine düşüyor. Gittiği yolun sonunda ise karşısında biricik eşi Cahide… Bence çiftlikteki en tehlikeli kişi… Hırslarının da etkisiyle Hülya konusunu bile Cesur’a yıkan Cahide’de, oyun ya da kötülük konusunda Tahsin Korludağ ile başabaş yarışabilme potansiyeli var kesinlikle. Yalnız her adımını itina ile planlayan Cahide’nin bu yakalanmadan sıyrılma çabalarını büyük merakla bekliyorum.

Güven… Kazanması çok zor ama kaybetmesi de bir o kadar kolay. Ve bana hiçbir zaman güvenmeyeceksin bunu anladım, diyen Cesur. O kadar duygu karışıklığı içindeki Sühan, aklı da kalbi de aynı ölçüde belirsiz. Cesur’un yanında durmasının sonucu olarak Tahsin’in bir talimatıyla işçilerinden oluyor ve beklenen öfke patlaması gerçekleşiyor. Şunu söyleyebilirim ki son zamanlarda izlediğim en güzel kavgaya şahit olduk bence. İki oyuncu da o kadar gerçekçi oynuyorlar ki kavga hiç bitmesin istiyorum resmen. Sühan’a çok üzüldüm ama böyle güzel kavgaları çokça izleriz diye umuyorum ileriki bölümlerimizde. Bu arada Sühan konusuna ayrıca değinmek istiyorum aslında. Çok gelgitli olduğuna dair yorumlar okuyorum. Şu açıdan bakabilirsek böyle olmasını da anlayabiliriz sanki. Yerli yerinde giden bir hayat… Ve birden ortaya çıkan bir adam… Onun hikayesiyle önceki inandığı bütün gerçeklerin yıkılması… Bu gerçekler hem de babanızın yalan olduğunu söylüyorsa. Bir de babanızın düşmanına aşık oluyorsanız; o zaman kime, neye güveneceğini şaşırırsınız işte. Dolayısıyla bu kararsız hallerinde olmasına hak veriyorum galiba ve Cesur’a olan güveni oturtmak için daha zamanımız var diye düşünüyorum. Ama ben onları ikilemde kalma hallerini de izlemeyi seviyorum. Uzun zaman sonra böyle bir çifti ekranda görmeyi gerçekten özlemişim ve İyi ki bir araya gelmişler, getirilmişler diyorum büyük bir zevkle... Cesur ve Güzel’le…


Müge…

30 Ocak 2017 Pazartesi

Cesur ve Güzel- 11.bölüm

‘Sen  benim sigortamsın.’  

'Benimle evlenir misin?' Geçen bölüm sonunu Sühan'dan hepimizi çok mutlu edecek bir teklif ile bitirmiştik. Evet, teklif çok güzel ama içinde güzellikten daha çok hayal kırıklığı,öfke, üzüntü gibi bir sürü anlam barındırıyordu. Sırf kendisini Cesur'dan uzaklaştırmak adına babası tarafından acımasız bir plan ile  kaçırıldığını öğrenen Sühan bütün bu duygularla ve en önemlisi intikam isteğiyle Cesur'a evlenme teklifinde bulundu. Kendini garantiye almak adına Sühan ile evlenmek amacında  
 olan Cesur ise gizliden başladığı nikah işlemlerine gelen teklif ile resmen dört ayak üstüne düştü. Yalnız nedeni ne olursa olsun içindeki şüphelere rağmen bu gelişme izleyicileri heyecanlandırmaya yetti de arttı. 
 Tahsin Korludağ ise kızının güvenini geri kazanmak adına düzenlediği planın Cesur'un akıllıca davranması sonucu Sühan'ın gözünden iyice düştü ve büyük bir hayal kırıklığı ile çok sevdiği kızının 'Ben bugün babamı kaybettim.' diyecek kadar güvenini yok etti. Neyse ki biz burada bütün bu olumusuzluklara rağmen Sühan'ın yanında iyi ki bir Korhan Korludağ var diyebiliyoruz. 
Korhan Korludağ...Bir kardeşin sahip olmak isteyebileceği tüm özelliklere sahip bir ağabey. İki kardeş arasındaki ilişkiyi çok güzel yansıtıyor iki oyuncu ve onları birlikte izlemek çok hoşuma gidiyor. Korhan,  çocukken babasının geçmişte yapmış olduğu bütün kötülükleri bir rastlantı sonucu öğrenen ve bunun ağırlığıyla yaşayan biri olarak karşımıza çıkıyor. Olayların gerçek yüzünü bildiği için de Tahsin Korludağ ile yıldızı bir türlü barışmıyor ve babası tarafından daima Sühan'ın gölgesinde  
bırakılıyor. Bütün bunlara rağmen Korhan kendince güzel bir evliliğe sahip. Karısı Cahide ile tek eksikleri ise bir çocuk. Miras konusunda çocuğun çok önemli olduğuna inanan Cahide , çocuk sahibi olmak adına şeytana bile ters pabuç giydirecek bir plana girişti geçtiğimiz haftalarda. Plan şu an yolunda gidiyor gibi görünüyor ;ama her zaman olduğu gibi yalancının mumu ne yazık ki yatsıya kadar yanacak görüşündeyim. Bu oyunun gelişeceği süreci de getireceği kargaşayı da ayrıca merakla bekliyorum aslında.  
 Yeniden çiftimizin nikahına dönecek olursak Cesur'un intikamında yol arkadaşı olan Banu'nun ve Cahide'nin miras konusunda en büyük engel olarak gördüğü Sühan'ın bir de evlilik ile çiftliğe sahip olacağını öğrenmesiyle engelleme çabalarının olmazsa olmaz kısmına şahit olduk ve burada yine devreye giren Cesur'un aklı sayesinde Korhan şahitliğiyle çiftimiz nihayet nikah masasına oturdu. Nikahta önüne gelen kimlik fotokopisiyle bu evliliğin önceden planlandığını öğrenen Sühan her şeyin  
oyun olduğunu bilmesine ve  kendisinin de bunu belirtmesine rağmen içten içe bir kez daha hayal kırıklığı yaşayarak Cesur'a evet dedi. Çünkü Sühan, Cesur'u oyunlar içinde, planlar dahilinde, intikam amacında da olsa gerçekten seviyor, ona karşı koyamıyor. Sühan'a bu konuda üzülsem de çiftin arasındaki bu gelgitli durum beni daha çok diziye çekiyor. Yalnız burada Cesur'un gerçek hislerini izleyiciler olarak tam anlayamadık diye düşünüyorum. Oyun ve intikam kısmı o kadar yolunda ilerliyor ki Cesur'un Sühan'ı da bir nevi yaşam sigortası olarak adlandırdığında  gerçek duyguları konusunda izleyicilerin ciddi derecede şüpheye düşürüldüğünü hissediyor ve görüyorum. Umuyorum ki bu şüpheler de en kısa zamanda  
netleşir de çiftimizi bu belirsizlik gölgesi olmadan güzelce izleyebiliriz diye ümit ediyorum.   
Nikah sonrasına gelirsek Tahsin Korludağ,  Sühan ve Cesur  yüzleşmesi bölümün en güzel sahnelerinden birisiydi dersek sanıyorum abartmış olmayız. Özellikle burada beni etkileyen duygu  ise Sühan'ın ne olursa olsun babasının hayatı için kaygı duyup koşarak yanına gelmesiydi.  İnsan kötülükler de olsa sevdiklerinden kolayca vazgeçemiyor, kendini  daima onların yanında buluyor. Ve baba - kız arasında gerçekleşecek bu tür sahnelere ileri ki bölümlerde çokça şahit olacağız gibi görünüyor ne dersiniz?   
Bir yerde evlilik varsa elbette kutlama da olması da gerekiyordu.  Alemdaroğlu çiftliği de Fügen hanım önderliğinde hazırlıklarını yaptı ve çiftimizde,  belirli amaçlarla gerçekleşmiş de  olsa evliliğin mütevazi kutlamasını gerçekleştirildi. Görüyorum ki bu evliliğe en çok izleyiciler ve Fügen hanım sevindi. Fügen Hanımın sevinci öyle güzeldi ki insan,sadece o mutlu olsun diye evlilik hiç bozulmasın hep sürsün duygusuna kapılıyor.   
Bölüm sonuna gelirsek Cahide'nin dolduruşlarına gelen Korhan, Sühan'a çiftliğin evlilik ile Sühan'ın üstüne geçeceğini Cesur'un bildiğini söyledi.Sühan ise bunun doğruluğunu araştırarak geçmişte Cesur'un bu durumdam haberdar olduğunu öğreniyor ve bir kez daha kendini aldatılmış hissediyor, kendini yollara vurdu. :) Ayrıca bu sahnede bir flashback ile kutlama sonrası Banu'dan gelen aramanın etkisiyle Cesur'un odasına giden Sühan'ın Cesur'un sözleriyle ona karşı koyamayışını ve 
 teslim oluşunu izledik.  

Bu iki sahne birleşimi bana göre bölümün en göze çarpan kısmıydı  ve Sühan ne olursa olsun hep bu ikilemi, hayal kırıklığını yaşayacağını hissederken hissettirdi. Yalnız şu var ki tam da o sırada Cesur elinde bir yüzük kutusuyla konuk evinde onu bekliyordu.  
İlk deneyimim olarak söyleyebilirim ki bir şeyler anlatmak, yazmak gerçekten çok zormuş ve uzun zaman sonra bir diziyi kaçırmadan izliyorum. Bunun en büyük sebebi tabii ki Kıvanç Tatlıtuğ ve Tuba Büyüküstün etkisi. İkisini birlikte izlemek gerçekten çok büyük bir keyif ve senaryo da şu an çok güzel ilerliyor. Umuyorum ki arada inişler çıkışlar da olsa çoğunlukla dengede ilerleriz ve bu çifti uzun bir süre ekranlarda görürüz. Çünkü bana göre gözümüze, gönlümüze hitap eden güzellikleri erken kaybetmemeliyiz. 


muge_muge1