2 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi- Yanındayım

“Ben, Sen, Siz Aslında Daha Çok Biz,
Korku beklesin varsak biz.
Acı sussun ellerimizde yaşıyorsa biz.”
Zaman konusunda yazan çoğu kişi farklı argümalar üretir. Kimi zamanı alır eğer , büker kimi alır düz bir çizgiye sabitler. Fakat neresinden tutarsanız tutun, ister çekin ister itin, çevresinden dolanmayı deneyin , anlatılarınızda başa sarın bir daha bir daha yaşatın zaman akar. Zaman geçer ve onu yakaladığınızı sandığınız her an avucunuzdan kaçıp savrulur, tozlara küllere karışır bizi önüne katıp sorguların ortasında bırakır. Malumunuz bizim girizgahlarımızı uzun. Neden zamanı aldık Gülperi’nin “Yanındayım” denilen bölümünün en başına koyduk? Metnin altında metin aramayı sevme telaşımızın sirayeti belki. Ya da zamanı kaçırmışların onu yakalama telaşının aşk hali Gülperi-Kadir ikilisinin, zamanı tutup bırakmamacasına onun önüne geçmeye koşan Artemis-Hasan’ın hikayelerinedir bunca sözcüğün akışı.
Gülperi’nin bu haftaki bölümünde acıdan acıya koşarken Hasan’ın peşinde hem yorulduk, hem üzüldük hem acıdık. Paralellik seven hikaye anlatıcılarımız izleyen olarak bizi zorlasa da yine pararlel üzerine paralel kura kura devam ettiler anlatılarına. Önce Hasan’ın babasıyla hesaplaşmasını izledik. Babasını anlamak adına çaba sarf ede ede geldiği noktanın onu paramparça edişine şahit olduk. Taşkın soyadının Hasan’ı defalarca ve defalarca vurmasının kasırgaya dönen öfkesini gözlerinden gördük Hasan’ın. Baba sözcüğünün Hasan için anlamını kaybetmesi anlarına paralel hiç baba dememiş olan Gökhan için bu sözcüğün anlam kazanışını da izledik. Seyit’in oğlu olmanın  anlamını kavrayamadan kimsesizliğine yanan Gökhan’ın anlamlanmaya başladığı ilk sahneleri izledik. Hasan yaşayan babasını kendi benliğinde öldürürken Gökhan’ın bedenen ölen babasının ruhunu ceket gibi üzerine giymesini gördük. Sonra Hasan’a geri döndük. Oradan yeni bir çizgi çektik Artemis’e vardık. Artemis’in annesinin manipülasyonuyla Hasan’ın daha önce geçtiği yollardaki ayak izlerini takip etmesine şahit olduk. Kısaca Hasan’ın da Artemis’in de eksik gedik taraflarını yaratan Eyüp ve Şeyma’nın iki genç ruhta bıraktığı ve muhtemelen bırakmaya devam edecekleri yaraların sızısında yanmaya başlayan Hasan ile henüz yanmanın eşiğindeki Artemis’in hayat çizgilerinin daha da düğümleneceğinin işaretiyle bıraktık Gülperi ve Kadir’in en mutlu gününün kaos denilen girdaba mola veremeden sürüklenişiyle güne devam ettik. Burada parantez. Yazınca masal gibi de izlerken insan düşünmeden edemiyor. Önceden Bedriye’nin atlattığı travmandaki kolaycılığı dile getirmiş daha sonra burdan bir şey çıkacağını umut ettiğimi yazmıştım. Şimdi travma üstüne travma yaşayan Hasan ve Artemis’e bakıyorum, şaşırıyorum. Kaçırılan , yakılmanın eşiğinden dönen , annesini dayak yerken gören Artemis nasıl dayanıyor? Bulumia olduğunu bildiğimiz bu kız onca gücüne rağmen böylesine kırılgan olduğunu bildiğimiz Artemis nasıl bu denli sağlam? Kızının  yaşadığı onca olaya rağmen sadece kendi istekleri için kızının ruhunda bırakacağı izleri umursamayan Şeyma nasıl bir anne? Annesini suçlarken onun günahsız olduğunu öğrenmekle yola çıkan ve değişen Hasan’ın önce amcası, sonra dedesi, halası derken babası ile kopan bağlarının yükü az mıydı da Seyit’in ölümü de o omuzlara yüklendi? Eğer ki Seyit’in ölümü çok hızlı alınmış bir kararsa ki Şeyma ile yakınlaştırılma çabasından öyle anlaşılıyor, neden Hasan’a o da yük edildi? Şimdi Gökhan’la da karşı karşıya geleceği aşikar olan bu on yedi yaşındaki çocuk, hoş çocuk olmasını bırakalım genç olmasına bile asla izin verilmiyor nereye kadar dayanır? Geçen hafta da yazdım. Hikaye çok ağır. Darbe üstüne darbe yiyoruz hem biz hem karakterler. Bu durum da hem bizi hem karakterleri yoruyor. İşin dram yükünü tek cepheye değil de genele yaysak üstüne olayın etkilerini , tepkilerini ölçecek zaman tanısak mesela. Naçizane... Eyüp kısmının artık sonuçlanmasından mutluyum. Fakat hala söylüyorum ilgi çekecek çatışmalar eklenmeli. Büyük bir çatışmaya eklemlenecek küçük çatışmalar tepemize tepemize vuran üç büyük olaydan daha çok sürükler sanki. Karakterlerin konuşamaması da bir başka sorun. En basiti. Hasan annesine Kadir’in nerde olduğunu soruyor karakolda. Orda geçiştirmek yerine Hasan’a kısaca bilgi verse Gülperi çok mu zor? Bilmiyorum. Sanki denemek lazım. Baba darbesi yiyen Gülperi ve çocuklarının kenetlenmesi paralelinde Artemis ve Şeyma’nın yakınlaşması da ilginç bir sahneydi. Şeyma’nın kızının sevgisine oynayacağı belliydi. Fakat öldürücü darbe nereden gelecek göreceğiz. Kadir ve Gülperi aşkı zaman sarmalına takılmış görünüyor şimdilik. Kaçırdıkları zamanı telafi edebilmek uğruna gizlice evlenen çift bu gizliliğin faturasıyla bir süre uğraşacak gibi. Şeyma’nın hamlesi, Hasan’ın yaşadığı olaylar, Eyüp saldırısı ve Can’ın Kadir’i babalığa seçmesi derken son sahnede Artemis ve Hasan’ın aşk itirafıyla sarsılan çift biraz daha dişini sıkacak belli. Burada parantez yine. Gülperi ve Kadir’i durduran şey korkuları. Tabiki şaşırdılar Artemis ve Hasan’ın durumuna. Nasıl refleks gösterecekler göreceğiz. Ben kendi adıma kendi ilk aşklarını kurtarmak için çaba sarf eden Gülperi ve Kadir’in ArHas’ı kurban edeceğine inanmam. Hele o yanlış anlamaya dayalı girizgahtan sonra. Kadir’cim ah ah gollük pası kaçırdın. Hasan’a diyecektin, aşk büyük oğlum ben sana kızamam ama sen de beni anla o zaman ben de senin anneni seviyorum. Sanırım senaristlerimizin Gülperi ve Kadir için daha gürültülü bir ilan planı var. Yine minik bir parantez. Kim ne derse desin ben o dörtlü masa sahnesini çok sevdim. Yanlış anlamanın yarattığı saçma hal, çocukların yaşadığı o mutlu şok, Kadir’in umutlanıp öğrendiği aşkla dumura uğraması, yanlış anlamanın vehametini ilk anlayan Gülperi’nin şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen bir insanın haline dönüşen ifadesi, üstüne gençlerin ilk aşkın ilk heyecanını paylaşmadaki korkudan önce mutluluğa sonra endişeye geçen hali. Oyunculuklar adına çok güzel bir sahneydi. Bence daha sık otursunlar aynı masaya. Umut vardı o masada hikayenin ana eksenindeki umut eksikliğine rağmen. Bir de Arhas’ın üstüne basa basa söylediği “Biz” vardı o masada. Biz olmaya çalışmanın en zor olduğu zamanlarda kolaycacık bunu yapabilme becerisi vardı.  Ben bize dönüştüğünde yaratılabilen güç vardı.
Buraya kadar bölümdü burdan sonrası ArHas...
Yazma sebebimin bu çift olduğunu daha önce de dile getirdim. Bölümde çok sahneleri yoktu. Bu nedenle kısaca bölümdeki o son yirmi dakikaya sığan sahnelerindeki ArHas’ı kendimce çözüp devam edeceğim. Artemis Hasan’a beklentisizce destek vermeye devam ediyor. Hasan da ne zaman nefes almak istese Artemis’i arıyor. Eskiden yanına giderdi ama ikisi de yetişkinlerin arkasını toplamakla o kadar meşgul ki sanırım görüşmeleri imkansıza düşüyor. Mezarlıktaki sahnede tüm yüklerine rağmen elini tutan Artemis’e gülümsemeye çalışan Hasan’ın Bedriye’nin tepkisinden sonra aralarındaki ilişkiyi resmileştirme çabası da aslında ilginç bir hamle olmuş. Hasan elini tuttuğu kızdan çok emin, Artemis ise babasına yangından sonra anladık dese de baştan beri duygularının gücünü iyi biliyor. Kısaca anne babalarıyla paylaşma durumunun Gülperi ve Kadir’i sarsması çok normal .Kendilerinden bağımsız olarak bile baksalar bu duruma seviyorumdan öte aşığım diye gelen iki genç, ki birinin oğlu birinin kızı, bence sarsıcı. Sonrası ne olacak , bu denli ciddi adımları koşa koşa atan ArHas kendi ilişki düzleminde zamanı nasıl tutacak göreceğiz.
Bu kısım bölümden bağımsızdır. Artemis ve Hasan’ı neden sevdik sorusuna cevaptır. Aşk insanoğlunun yazıyı bulduğu ilk andan beri hakkında en çok yazdığı duygu. Aşkın bir sürü hali var. Yaşa göre, anlayışa göre, kültüre göre. Bazı hikayede aşk tutkuyla kolkola gider bazı hikayede imkansızlıkla, bazısında gidişler kayboluşlar vardır, bazısında bulunuşlar. Ama Leyla ve Mecnun’dan , Romeo ve Juliet’e kadar iz bırakan aşklarda hep aynı şey vardır. İmkansızlıkla sarmalanmış saflık. Artemis ve Hasan bahar mevsimi gibi. Öyle temiz ve zarifler ki. Çocuksular evet çünkü çocuklar. El ele yürümenin enerjisindeler çünkü o yaşta bu değerlidir. İnsanlara ilk aşklarını hatırlatıyorlar, kıyamamaktan beslenen eski zaman aşkları gibiler. Korkuyorlar. Kırmaktan, karşısındaki aşkı örselemekten korkuyorlar. Çünkü aşk aslında böyle bir şeydir. Hasan üstüne basa basa sevgilim dediği Artemis’te tutmasına izin verilmeyen mutluluğu görüyor. Babasına da dediği gibi onca olaya rağmen mutlu olmak istiyor ve bunu ona Artemis hissettiriyor. Seyirci için de gençliklerinin , ilk sevdalarının yansıması ArHas. Seviliyorlar, gerçekler çünkü. Kaçıp kovalama, hissedip utanma zamanlarından süzülüp geliyorlar. Kısaca iyi hissettiriyorlar. İzlerken de yazarken de. Hikaye bunu gereğince işler mi? Göreceğiz. Umalım ki trajedilere kurban gitmesinler. Umalım ki hikayeyi beslemelerine izin verilsin.
Hamiş: Sana da selam olsun Edip Cansever "Masa da masaymış ha"

                                                                                                        UmayMasal   

    

23 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi- İlk Aşkım

“Durdurun dünyayı, ilk sevdadan ruha düşecek var.”
Aşk canlıdır. Doğar, büyür, değişir, gelişir. Aşk gerçekse hissedeni değiştirir. Aşk karşılıklı yaşanıyorsa hele acıtan ne varsa içine alır, el ele tutuşan iki kalbin arasına sıkıştırır ve yavaş yavaş eriterek yok eder. Aşkın halleri vardır. İlk hali,  orta hali, son hali. Orta hali biraz ortalama olduğundan belki pek de hatırlanmaz ama ilk ve son hali insanda iz bırakır. Gülperi bu hafta “İlk Aşkım” diyerek yola çıktı.  Aşkın ilk halinden son haline selam çaktı. Sonra ortalamaları alınan ve adına da aşk denilen aslında aşkın yolundan gitmeyen başka başka hallere de bakışını fırlatıp geride bıraktı. Aşk neydi, bir parça da bunu sorgulattı. Tüm bunları yaparken bir parça eksik bir parça gedik kalsa da hem aşkın ilk halini yaşayan Artemis ve Hasan’ın gözlerinde hem ilk halden sekip son halde yakalanan Kadir ve Gülperi’nin birleşen ellerinde Selen’e ve Eyüp’e duyulanları öğüttü, yok etti. Kısaca aşkın tamamlanma hissini yaşatanla olduğunu bunun kişinin kendi ruhunu, kalbini birinin eline ister parçalasın ister baştacı etsin diye teslim edebilmesinde saklı olduğunu ayrı ayrı iki çiftle anlatmaya çabaladı durdu. Kaçımız anladı, kaçımız sanal gerçekliklere hapsolmuş dünyalarımızdan aşkı sadece görsellikle bağdaştırdı bilemem ama aşk bir kurguda daha yolunu buldu. Uzun girizgahtan sonra hadi bölüme bakalım.
Gülperi ve Kadir bu bölüm yaşadıkları kazanın da etkisiyle hızlandırılmış kararları arasında bir süre savrulsa da sonunda nikah masasına oturmayı başardı. Eyüp’ün ikisinin hayatına nasıl müdahil olduğunu öğrenen Gülperi eski kocasını çocuklarının babası sıfatından bile kovarken kuşkusuz Eyüp’le en başta neden evlendiğine dair meraklarımızı da kamçıladı.  Eyüp öyle bir karakter ki ağa oğlu olmanın tüm ukalalığını, had bilmezliğini ruhunda taşıyor. Nezaketten ve sevgiden fazlasıyla yoksun. İşin açıkçası en iyi arkadaşını aldatan , sevdim dediği kadını yalanlarla bir evliliğe razı eden adamı Kadir gibi bir adamdan sonra nasıl sevip geleceğini teslim edebilmiş Gülperi şaşırtıcı. Diğer taraftan Kadir konusunda yaptığı eleştirilerde de haklı Gülperi. Neden bir yolunu bulmak yerine teslim oldu ki Kadir? Her neyse ikili kendi arasındaki hesaplaşmanın ardından nikah masasına yürüdü yürümesine ama orada Eyüp’ten sonra Şeyma devreye girdi sanki. Şeyma’nın kendisini dövdürmeye kadar vardırdığı planda hedef nikahı durdurmak değil kuşkusuz. Eğer amaç bu olsaydı daha keskin bir hamle gerekirdi. Şeyma bu evliliğe yönelik daha kollektif bir plan yapmış gibi duruyor. Kızı Artemis Şeyma için bir cepheye dönüşecekse bu hamle oldukça etkili olabilir. Şeyma’nın anneliğine bakışımı daha önce yazmıştım. Kuşkusuz kızını seviyor ama kendisini daha doğrusu egosunu daha çok seviyor Şeyma. Bu nedenle Artemis, Kadir arasındaki bağı zayıflatmaya çalışması beni şaşırtmaz. Babasının onunla konuşmadan evlenmesine zaten çok kırılacak olan Artemis’in kalbi kırık, saldırıya uğramış annesinin yanında olması beklenebilir. Artemis çok zeki bir kız olsa da iş entrikaya gelince annesine inanmayı seçecektir. Kadir ve Gülperi’yi ise ciddi sıkıntılar bekliyor. Evlendiler ve çok güzel oldular. Ancak Gülperi ve Kadir için huzur uzak. Bir tarafta bu evliliğe hiç de olumlu bakmayacakları gün gibi ortada olan Hasan,Artemis, Bedriye üçlüsü diğer tarafta Eyüp ve Şeyma’nın hastalıklı takıntıları. Hem ilk aşktan filizlenip son aşka dönüşen duygularına sahip çıkmaya çalışırken hem de artık ortak sahip oldukları aileyi korumaya çalışacaklar. Burada küçük bir parantez. Son iki haftadır Gülperi ve Kadir cephesinin çatışma unsuru olan Eyüp bana göre seyirci açısından inandırıcılığını yitirdi. Ortalama bakış açısıyla bile her şeyi yapan ama sürekli yırtan bir tip hem inandırıcı değil hem de izleyen açısından yorucu. Bu cephenin tek çatışmasını Eyüp ya da Şeyma’nın takıntılarına yüklemek bence hikayeye kan kaybettiriyor. Artemis ve Hasan’ın arasındaki duygular da çatışma olarak hikayeye eklenecek bu kesin ama konu açma hususunda biraz daha mantık aslında bir mücadele öyküsü olan Gülperi’yi inandırıcı kılacaktır. Sürekli kadına şiddetin varyasyonlarını görsek de bunların kişiler üzerindeki travmatik etkilerini çok çabuk atlatıyoruz. Bedriye’nin durumu daha orada kapanmadan dururken neredeyse yakılmak üzere olan Artemis’in, ki bulumia hastası, kaçırılma olayından sapasağlam bir ruh haliyle çıkması da garip. Artemis güçlü yazılan bir karakter ama derinlik verilmedikçe hiçbir karakter vermek istediği mesajı tam veremiyor. Unutmamak lazım her hikaye aslında bir karakter yolculuğu. Biz o karakterlerin nasıl değiştiğini anlayamazsak o hikayeye inanmayız. Hepimiz gibi nedenlere bağlı değişkenlerdir bizi o hikayedeki karakterle empati yapmaya iten. Her bölüm birilerinin kaçırılması, öldürülmesi ya da kaza yapması gerekmeden duyguları, düşünceleri de duyabileceğimiz, ilişkilerin diyaloglarla açıklandığı anlara ihtiyaç var bence. Yine naçizane...
Gülperi ve Kadir’i nikah masasında bırakıp başka bir ilk aşka bakalım. Gökhan ve Bedriye aşkında da sanırım bir şeyler yerine oturmuyor. İki hafta önce birbirlerini sevdiklerini itiraf eden ikisi arasında oturmayan bir şeyler var. Bedriye’nin iki sosyal sınıf arasında kaldığını zaten hep söyledik. Ancak babasının gerçekte nasıl biri olduğuyla yüzleştiğinde bile Gökhan’a söylediklerinde tutarsızlık olması yine o başta söyediğim empatiyi eksik bırakıyor. Bedriye ile bağ kurulmuyor. Karşısındaki Gökhan’la eksik gedik de olsa kurulan bağ Bedriye ile kurulmuyor. Çünkü anlattıkları onunla ilgili olan her şeyde o kadar satır arası ki, izleyene geçmiyor. Tek tek toplanması gereken ip uçları için izleyen uğraşmıyor. Yine de bu ikiliden umutluyum. Bir şekilde öğrenecekler ve ikisi de acılarını diğerinden hafifletmenin yolunu bulacak. Bilhassa baba kaybıyla karşılaşacak gibi duran Gökhan için önemli. Yazardan not; keşke Seyit ölmese. Burada yine parantez. Seyit’in ölmesinin tek bir faydası olabilir. Hasan için örnek olmaktan çok uzak babasının yerine koyulan kişi kuşkusuz Seyit. Bu hafta söylemiyle de bunu çok net anlattı Hasan. Seyit varken Hasan ve Kadir arasında benzer bir bağ kurulması olası görünmüyor. Bu noktada belki Hasan ve Kadir arasında akıl hocası , öğrenci bağı oluşturmak adına bu ölüm planlanmıştır. Yine de ben Hasan için Kadir’in bir zorunluluk değil seçim olmasını dilerdim. Babasız büyüyen bir çocuğa bir ağabeyle beraber bir de baba verilebilirdi bence. Kapattık parantezi.
ArHas...
Bu hikayenin en nahif ilk aşkı. Çocukluğun , temizliğin ve sığınmanın sürgün verdiği bir aşk Artemis ve Hasan aşkı. Baştan beri hikaye açısından planlanan ve olması gereken aşk. Artemis’in an be an büyümesine şahit olduğumuz aşkının yanında Hasan bize biraz hızlandırılmış gelse de ilk andan beri ipuçları Hasan’ın mimiklerine yerleştirilmiş aşk ArHas. Hasan’ın kaçtığını hep söyledim. İçin için sevdiğinin hep Artemis olduğu o kadar netti ki. Kaçışını yüklediği, Artemis’e aramızda elektirik var dediği Selen’le oldurmaya çalıştığı ilişkide sadece cevap veren olma misyonunu yavaş yavaş üstlenirken yöneldiği, konuştuğu, aradığı hep ama hep Artemis’ti. Artemis’le bağı kendisi bunu reddetse de herkes tarafından fark edildi. Artemis duvar örmediği tek kişiydi Hasan’ın. Konuştuğu, yardım için yanına koştuğu, bulamadığında huzursuz olduğu limanı. Artemis Hasan’ın en kırılgan yeri. Artemis Hasan’ın çocukluğu. Artemis’in biraz Amelie biraz tanrıça çokça Çilli karması ruhunda gizli o çocukluk, Hasan’ın sığınağı. Bu hafta yine yağmur gibi yağan dertlerinin arasında Artemis’i görmek istemesi aslında hiç de yeni değil. Hasan zaten baştan beri bunu yapıyor. Artemis’in cesaretine hayran kalması da yeni değil Hasan’a göre zaten baştan beri çok güçlü ve cesur Artemis. Şeyma’ya söylediklerini hatırlayın. Hasan’a göre Artemis’in onu en iyi anlayan kişi olması da yeni değil. Selen’e bunu bölümler önce söyledi. Yani kısaca Hasan’ın aşkı da yeni değil. Selen’e söylediği gibi ateşin içinden alırken yansaydı ilk kez kalbi ,apartmanın önünde Artemis onu sıfatlarından soyarken ağlamaklı olmazdı. Hasan için baştan beri Çillisi, artık sevgilisi olan kızla ilgili tek şey yeni. Artık sevdiği kız kadar onun da cesareti var bu sevdaya. Çünkü neredeyse kaybetmek üzere olduğu kızın hayatında her şey olduğunu biliyor artık. Bir an çocuklaştığı, gülümsediği sonra birden dertleştiği, gözleriyle onu seven kızın, onun geldiği zenginlikten vazgeçtiğini bildiğini biliyor. Artemis’in sevgilisine ilk hediyesinin pahallı bir saat değil de kendi yaptığı kek olmasının manasında gizli aslında Hasan’la Artemis arasındaki duygunun büyüklüğü. Anne ve babalarına rağmen direneceklerine inancım da bundan. Belki Gülperi ve Kadir direnme gücünü yetişkinliklerinden buldular ama Artemis ve Hasan onların hücreleriyle geçen deneyimle, savrulsalar bile direnecekler. Diliyorum bu direnci gösterirken de konuşmaya, dertleşmeye, aşkla birlikte dostluklarını da sürdürmeye devam ederler. Çünkü ArHas çok katmanlı bir ilişki. Yazılma düsturu bu. Korunmalı. Yine parantez. Hasan’ın dertleri çok. Baştan beri böyle. Biz de Artemis gibi aldık kabul ettik ama arada küçük esler verilse de karakter azcık nefes alsa. Bu koşturma hali fazla sanki biraz.Kapattık parantezi. Hasan’ın gerçeklere teker teker vakıf olmasında, düşünmesinde , sorgulamasında yaşadıkları kadar Artemis’in de etkili olduğunu düşünüyorum. İlişkilerinin tabanında diyalog olan ArHas ilerleyen bölümlerde aileye ilişkin çıkmazlarda birbirlerine tutunarak ayakta kalmalı.Aşkın doğası direnmekse direnmeli.

Hamiş: Düş kurarken düştüm dünyaya. Sen ve ben ,ikimiz. Karşıma çıktığında önce sesini duydum, sonra kokunu. Sonra ne sesini unuttum ne de kokunu. Elimi tut dedin. Tuttum. Bırakma dedin, bırakamadım ki. Ben kendimi gözlerinde unuttum. Sen ne zaman başını başka tarafa çevirsen ben gözlerimi yüzünde buldum.

                                                                                          UmayMasal         

16 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi- Sevince

“Kaderimse seni sevmek bil ki seçimimdir.
Sevda yola düşmekse bil ki yol senindir,
Şehir, ülke dünya yine senindir.”
Hayatın insanı büyütürken seçtiği yollardan geçmek insan için seçim mi yoksa kader mi bilmiyorum. Belki seçimlerimizdir kaderimizi belirleyen ya da kaderimizdir seçimlerimizi etkileyen. Hayattaki karşılıklarla kurgudaki karşılıklar kimi zaman bizim için tutarlı gibi durmasa da kimi zaman bir masanın etrafında duyduğunuz hayattan bir hikaye aslında kurgunun kadere bağladığı bazı noktaların ne kadar hayatla paralel yürüdüğünü anlamamızı sağlar. Tüm bunları neden yazıyorum. Bilmem. Belki Gülperi ve Kadir’den seken hikayenin tam olarak Artemis Hasan’da devam etme şeklindendir. Ya da benzer bir hikayeyi hayattan gerçeklik olarak duymamdandır. Her neyse. Kaderi seçimlere, seçimleri kadere bağlayıp devam eden kurgu evrenimiz Gülperi’ye bakalım.
Bu hafta “Sevince” diye başladı bölüm.  Aşkın aile hikayeleriyle kol kola gittiği öyküde kuşkusuz geçen haftanın açık bırakılan soruları cevap bulmalıydı. Soruların kaynağı da çoğunlukla aşka dairdi. Gülperi Kadir’e evet demişti. Gülperi Kadir’i kurtarmak için savaşmaya başlamıştı. Sonunda da Eyüp’e yakalanmıştı. Tam da dilediğimiz şey oldu Gülperi bu hafta bölüm başında Eyüp’ten bir adım öne geçti ve görüntüleri kaptırmadan Kadir’i kurtarmayı başardı. Klişeyi bazen sevsek de tutarsızlık insanı yoruyor. İşte tam da bu nedenle Gülperi’nin önce davranıp Barkın’a görüntüleri yollaması güzel hamle olmuş. Diğer taraftan Eyüp’ü üzerine çekip oyalama taktiği de iyi fakat Eyüp’ün Gülperi aşkının tabanındaki takıntılılık düzeyini göstermek adına yapılan hamleler dozunda kalmalı. Çünkü tam da bu noktada Eyüp’ün çatışma için yetersiz kalmaya başladığını söylemek zorundayım. Hikaye yeni cepheler açmak zorunda.  Şeyma Kadir boşanmasının ardından iyice oyundan düşen Şeyma’yı Seyit’le yakınlaştırmak oyuna yeni yön verme hamlesiyle nereye varacak merak ediyorum. Yok Şeyma’ya, geçmişine dair yaralarına ışık tutup neden böyle bir anne olduğunu sorgulamaksa Şeyma adına artık nasıl bir çatışma hamlesi yapılabilir bilemiyorum. Kendi adıma Artemis- Hasan hikayesinin gerilimini yüklenmesini beklediğim fazlasıyla snob bir karakter olan Şeyma’nın  Seyit gibi statü sahibi olmayan birine ilgisi tuhaf. Bekleyip görelim ancak ben hala güçlü bir çatışma unsuru olması gerektiğinden yanayım. Diğer taraftan Kadir’in her bölüm kahramanlığa dönüşen kimliğinde aşkın çok güzel durduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Kadir adalet, hak kavramlarına bağlı bir karakter. Ancak hikayenin kısır döngüye girmemesi adına sadece Taşkınlarla yaşadıkları dışındaki durumlara da odaklanmak gerekir gibi. Ne dersiniz? Çünkü Eyüp ve suç çeşitlilikleri hikayedeki varlığını tüketiyor. Kurgunun en temel dayanağı hayal ürünü olduğunu bilsek de içindeki gerçeklik unsurunu kaybetmemektir. Duygusu okuyanda, izleyende gerçeklik yaratmayınca savrulur hikaye. Nacizane...
Gülperi Kadir aşkı Kadir hapisten çıktıktan sonra geride kalan yirmi yıla inat yapar gibi hızla ilerliyor. Geçen hafta verilen söze rağmen bu evliliğin hemen gerçekleşmesinin zor olduğunu yazmıştım. Eyüp’ün müdahalesiyle korkarım yazdığımız şey doğru çıkacak. Nikah işlemleri için yola düşen Kadir, Gülperi ve  gizli tanık Can’ın kaza yapması çoğu durumu tepetaklak hale getirecek gibi. Kendi adıma Hasan ve Bedriye’nin hatta tüm anlama çabasına rağmen Artemis’in bu evlilik için ciddi direnç göstereceği fikrindeyim. Bu nedenle bu kazaya gerek var mıydı? Bilmiyorum. Senaristlerimiz nereye bağlamışlar göreceğiz.
Eyüp’ün şimdilik kozu Bedriye üzerindeki etkisi gibi duruyor. Bedriye babasını bırakmama annesini ısrarla suçlama tavrında devam ediyor. Bir taraftan da yalanlar söyleyerek etrafına yeni bir bela sarmalı örüyor gibi. Gökhan Hasan’la dostluğunu kardeşliğe evirirken, korkarım Bedriye ağa torunu olma kimliğinin baskınlığıyla Hasan’dan bile sağır duygularına. Kaldı ki iki kardeşe de duygularının tanımını nasıl yapmaları gerektiğini öğreten ve öğretecek olanın Gökhan olması güzel. Öyle ya sevgiler konusunda kırık bir çocuk Gökhan ve sevginin ne olduğunu , gerçekliğini ondan iyi bilen az kişi var. Kısaca Artemis ve Gökhan Taşkınların torunu olarak büyüyen Hasan ve Bedriye için şans. Büyümeleri için şans. Karşılaştıkları ve karşılaşmaya devam edecekleri aile gerçekleri için şans. Bu arada dip not Dede Taşkın’ı hikayede daha etkin görsek diyorum. Başka çatışma alanlarıyla tabi.  
“Sende henüz karşılığını alamadığım bir mektubum var
Sende yüreğim var,
Canım var,
Aklım fikrim var,
Sende her şeyim var.- Nazım Hikmet Ran”
Artemis Hasan... ArHas...
Son üç bölümdür boy verip yeşeren ilk bölümlerde tohumu atılıp yavaş yavaş su verilerek kökü derine indirilen aşk hikayesi. Aynı hücrelerin birbirini tanıması gibi sürüklenen , kaderden seçime geçen bir ilk aşk hikayesi Artemis ve Hasan. Hasan’ın alevlere dalarak hayatını kurtardığı Artemis’e bu bölüm söyledikleri ve söylemedikleriyle kuşkusuz roman yazılır. Kendi kaybetme korkusuyla aşkı anlamaya başlayan Hasan’ın babasına hak vermeye çalışması bile o kadar kendisiyle ilintili ki. Öyle ya o kaybetme korkusu ki aşıksa adamı alevden bir topa dönmüş eve sokar. İçindeki duvarları yıkar. O halde babasının yaptığı yanlış , hata adı her neyse o, aşktan. Hasan aşkı öğrenirken anlayacak ki aşıksan onun canı yansın istemezsin. Zarar vermezsin. Veremezsin. Ama zamanı var Hasan’ın. Artemis öğretecek ona.
Hasan öyle korktu ki Artemis’i kaybetmekten bölüm boyunca o korkunun yansımalarıyla deli divane dolaştı. Özellikle hastane sahnesi bence en iyi ArHas sahnelerinden biriydi alt mesajlarıyla. Artemis’in gözlerini açtığını gördüğü halde yüreği ağzında bekleyen Artemis ona gülümseyince aralarındaki son konuşmada söylenenlere karşılık affedildiğini anlayan , rahatlayan ve derin bir nefes alabilen bir Hasan vardı orda.  Artemis’in ona uzak duralım demeden önce söylediği: “ Herhangi bir insansın benim için” cümlesine nazire yapar gibi ağzından dökülen “Her şeyim”  ifadesi anlattı ki Hasan korku üstüne korku yaşamış Artemis’e dair. Onun için dost, arkadaş, sırdaş, akıl verici, ihtiyaç ve nihayet aşk olan kız neredeyse avuçlarından kayıp gidiyormuş, bunun yansımasıydı Hasan’daki o hal. Sonrasında Artemis’i görmeye gittiğinde onu uyurken izlemesi, ona onu sevdiğini söylemesi, sevgisinin şiddeti ve yarattığı sarsıntı karşısındaki şaşkınlığını bile Artemis’le paylaşması ikisi arasındaki çok boyutlu sevginin anlatımıydı aslında. Hasan boşa Artemis’e “Her şeyim” demedi. Daha önce de Artemis’in sadece yanında durarak onu anladığını söyleyen Hasan’ın zaten derdi anlaşılmak. O on yedi yaşında olmasına izin verilmeyen bir çocuk. Gerçeklerle büyütülmüş, silahla, bilek gücüyle hayatta kalmanın mümkün olduğu coğrafyaların prensiyken bir anda hayatı tepe taklak olmuş bir çocuk. Kahraman olma sevdasının altında kendi kimlik arayışı olan bir genç adam. Tüm bunları anlayabilen, onu güldüren, babasına katil demesine rağmen yüzüne gülümserek bakan ona teşekkür eden Artemis’ten daha çok her şey olabilecek  biri yok Hasan için. Ben bu bölüme kadar Hasan’ın kendi duygularındaki aşk unsuruna sağır davranmasının sebebi Kadir sanıyordum. Ama bu bölüm anladık ki Hasan’ı tutan sadece Kadir değilmiş. Artemis’i sevmek onun için ekmek gibi , su gibi hayattan bir şey haline gelmişken, sözcükleri olan , kimliği olan Artemis aklıyla, özgünlüğüyle Hasan’ı ürkütmüş aslında. Hasan Artemis’in ona aşık olacağına ihtimal verememiş. Kuşkusuz Kadir ve annesi arasında bildiği ama bilmezden gelmeye çalıştığı duygunun da etkisi var bu sağırlıkta ama Artemis’in itirafı karşısında şaşıran üstüne sevinen , bir taraftan içinde oldukları gerçekler yüzünden ama demek zorunda kalan Hasan’ın Artemis’in onu en başından , 17 yaşında bir ağa torunu görgüsüzü gibi davranırken de, şiveli konuşup ötelenirken de, hamburgercide çalışırken de, Selen’le gidip Artemis’i kırıp dökerken de, kapıcı çocuğu olduğu ortaya çıkarken de, Hasan’ın babası onun babasını haksız yere suçlarken de sevdiğini öğrenince artık kaçacak yeri kalmadı. Hasan Gökhan’ın dediği gibi en başından beri kaçtı Artemis’ten. Kardeşliğe, arkadaşlığa, dostluğa kodlamaya çalıştı onu. Hatta derinlerde bir yerde şimdi kendisine kızsa bile Artemis’i uzak tutmak için bile isteye başkasının elini tutmaya kalktı. Fakat aşk yolunu buldu ve büyüdü. Bundan sonra ne olacak? Sanılanın aksine bu aşkın fırtınası bence yeni başlıyor. Kopmayacak olan Taşkın bağı ve Artemis arasında kalacak olan Hasan’ın büyümek ve aşkını korumak için neler yapacağını göreceğiz. Diğer taraftan babaları, Selen’le henüz nokta konmamış durum, belki Doruk hatta Şeyma. Arhas gelecek, geliyor derken geldi. El ele direnmeleri gereken çok şeyle. Burada parantez, büyüklere zaten lafımız olamaz, lakin Burak Dakak ve Ezgi Gör’ün adeta gözleriyle oynadıkları Hasan ve Artemis’e çok şey kattıklarını eklemeden geçmemek gerek. Ekran kimyaları gerçekten çok güzel olan ikili karşılıklı sahnelerinde de auralarıyla patlıyorlar. Bir de Artemis’in sözcükleriyle fark yaratması halini çok sevdiğimi eklemeliyim. Her kurduğu cümleden okuyan, akıllı bir kız olduğunu belli eden, Hasan’a aşk kadar düşünmeyi de öğreteceğine inandığım Artemis şu ana kadar yazılmış en özel genç kızlardan biri gözümde. Özgün, akılcı ama bir o kadar romantik. Ezgi Gör’ün standartlaşan güzellik kavramlarının dışında ışıldayan özgün güzelliği de Artemis’e çok şey katıyor. Tam bir tanrıça.
Son sahneye ayrı paragraf; Artemis’in aşkını ilk söyleyen olmasına başta bozulsam da iyi ki o cümleleri sen kurdun Artemis. Öylesine duru ve net anlattı ki duygularını Artemis sonra Hasan’ın gözlerini ,tıpkı Hasan’ın dediği gibi, orda saklı hüznü okuyarak yine yeniden şaşırttı kızımız oğlumuzu. Artemis’in onu kitap gibi okumasının şaşkınlığından hemen sıyrılan Hasan sonunda kendi duygularıyla yüzleşirken Artemis’in tüm yaşananlardan cesaret alarak çıktığı itiraf yolculuğunda mutlu sona ulaşıldı. Bundan sonrası tufan. Aşk yanmak, yanmak aşk.

                                                                    UmayMasal    

 

9 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi-En kıymetlim

“Zor olsa da galiba dönüyorum sana
Gel desen hemen çağırmassan geçerken...”
Aşk en büyük duadır, kalbinizde fısıldanan. Bulursunuz, fark edemezsiniz, kaybedersiniz. Bulursunuz , o sizi sevmez kaybedersiniz. Bulamazsınız, kaybedersiniz . Bulduğunuzda şanslısınızdır ama en azından kalbinizi hissetme şansınız olmuştur. Ya hiç bulamayanlar. Aşkın ne olduğunu bilmeyenler. Onlar sol yanları atmadan yaşayıp ömür denen şeyi tüketmeye mahkumdurlar. Bir de tabiki bulan, fark eden, karşılık alan azınlık var ki onlar dünyanın en şanslıları galiba. Hayatın bir şekilde iyi davrandıkları. O aşkla acıtsa bile.
Gülperi “En Kıymetlim” diyerek yola çıktı bu bölüm. Kare as, Kadir, Gülperi, Hasan, Artemis en kıymetlileri uğruna çabaladı durdu. Savruldu, acı çekti, tehlikeye atıldı. Bu kez kişi kişi bakalım bölüme.
Kadir, hapse giderken haksız bir suçla aslında ne kadar güçlü olduğunu deneyimleme şansı buldu. Sırtını yasladığı sevgilerin gerçekliği, insanlara insan olarak değer vermesi onu hapishanenin soğuk koğuşunda bile parlattı. Önce Gülperi’nin evet demesi onun onca acı içinde gülümsemesini sağladı sonra yaşadığı kaygılara rağmen babasının ruhuyla tesbihlerde karşılaşmasıydı o gücün kaynağı. Kızının kaçırılma haberiyle sarsılsa da zekası, düşünebilen analitik kavrayışı, en çok da insanlığı sayesinde dışarda koşturan Hasan’ın kılavuzu oldu. Sadece Kadir adına üzüldüğüm tek nokta var. Şeyma gibi biriyle nasıl yıllarını geçirebilmiş? Barkın geçen hafta hissizleşerek, hatta kendini unutarak bunu başardığını ifade etti gerçi. Fakat kızının canını yakacağını zerre düşünmeden intikam baltalarını bileyen Şeyma’nın Kadir’le konuşmaya geldiğinde bile kızından çok kendi intikamı odaklı olması rahatsız edici. Bu da Artemis döndüğünde baba kızın Şeyma ile mücadele etmek zorunda kalacağının göstergesi. Gülperi’yi vurabileceği alan kalmayan Şeyma Kadir’i Artemis ile vuracak. Velayet konusunu gündeme getirip baba kızı kopartmak için çabalayacak. Şeyma’nın üzüntüsü gerçek olsa bile Artemis’in kaçırılma olayına yaklaşımı hastalıklı, egosantrik yapısını ortaya koyuyor. Annelik bile Şeyma için kendi egosundan sonra geliyor. Kadir bir savaşçı. Aşkı için savaştığı kadar belki daha fazla Artemis için savaşacaktır. Kaldı ki kızının da kendisinden kalır yanı olmadığı için Şeyma acı verse de ikisini kopartmayı başaramayacaktır diye düşünüyorum.
Gülperi... Aşk için, haklı olan için savaşmaya yönelik kararlılığının arkasındaydı Gülperi. Kadir’i çıkarmak için çabaladı. Sonunda gereken delile de ulaştı. Burada tek sorun o video kaydını Eyüp’e kaptırması olur. Umuyorum ki Gülperi’i nikah masasından kaldıran senaristlerimiz Eyüp’ü hikayeden çıkarmamanın başka yolunu bularak artık şu haksız suçlamaya son verirler. Kimsenin polislerin bulunduğu bir kadrajda Gülperi’nin telefonunu Eyüp’e kaptırmasından hoşlanacağını düşünmüyorum. Artı her hafta iticileşen Eyüp’ün karşısında aydınlığa ihtiyaç olduğu açık. O aydınlık da Kadir. İki adam haklı, haksız ve kuşkusuz Gülperi için mücadele edebilir. Çatışma açısından bu önemlidir de. Ama hep tek taraf egemenliğinde yürüdüğünde hikaye yorucu hale geliyor. Aşka evet diyen Gülperi’nin kararının arkasında durma mücadelesi, Hasan ve Bedriye ile yaşayacağı çatışmalar yavaş yavaş ayak seslerini de duyurdu bu bölüm. Bedriye’nin korunma içgüdüsüyle görmezden geldiği, babasına ait sorunlar korkarım genç kızı ilerki bölümlerde vuracak. Artı bir anda kendisini Bedriye’nin sevgilisi ilan eden zengin züppemiz sadece Bedriye için değil onu kırılgan bir aşkla seven Gökhan için de sorun olacak gibi. Tüm bunların toplamında ise Gülperi anne olarak kendi aşkı ve çocukları arasında kalacaktır. Can’ın parlak zihni Hasan ve Bedriye’nin sorgulamayı bilmeyen zihnine inat Gülperi’nin yanında olsa da , uzun vadede Kadir’i ağabeye eviren Hasan annesini daha kolay anlayacak olsa da yol uzun ve zor.
Artemis... Oku ve yayı olmasa da  savaşan Artemis. Cesur Ay Tanrıçası kız. Onca olaya, korkuya rağmen mertçe savaşmaya devam edebilen, yaralı bir adamın hayat hakkını korkması gereken adamlara karşı savunmaya çalışan güneş saçlı kız Artemis. Bir an teslim olmayan, kendi kendisine yol bulmaya çalışan, babasını kurtarma motivasyonuyla yaptığı tek hatanın bedelini ateşlerde yanmak üzere olmakla ödeyen Artemis. Annesinin kendi çarpık ruhundan gücünü göremediği herkesten çok, babasının kızı Artemis. Ateşin ortasında bile bayılana kadar mücadele eden, ayaklarını çözmeyi başaran ama sonunda bir başka savaşçı ruhlu kahramanın dokunuşuna muhtaç kalan Artemis. Hasan’ın çabasıyla yangından çıkacak Artemis bu kesin. Daha fragmanı gördüğümde demiştim neden yangın? Hatta düşünmüştüm. Neden Artemis’i yakmaya çalışıyor bu caniler? Bir taraftan genç kızların, kadınların hayat içinde canilerce nasıl öğütüldüğünü, hayatlarının ellerinden kolaylıkla alındığını da düşünerek üstelik. Hiç yabancısı değildik ki biz bu hikayelerin. Yine de neden yangın? Senaristerimizin önceki bazı işlerini de bilen biri olarak , birkaç hafta önce Hasan sınanmadan kendi hislerini asla kabul etmez diyen biri olarak hem de. Sonra aklıma şu metafor geldi. Yanmak aşktı, aşk yanmak. Kerem Aslı için yanmıştı, yanan Kerem’le Aslı tutuşmuştu. Ateş Artemis için Hasan’ı da tutuşturacak aşkın anahtarı. Sukünetle akmayı öğrenmiş, yıllana yıllana değerlenmiş Kadir Gülperi aşkının , gençlikte tutuşmuş, engellerle yangına dönüşecek yansıması. Tam da bu yüzden ateşten gömleği giyen Artemis’ken o gömlekten tutşacak olan Hasan olacak.
Hasan demişken... Gökhan’ı peşine takıp Artemis’i araya araya bu uğurda dayak yiyerek, kafasına vurula vurula yüzleşmeye başladı kendisiyle. Hep diyorum . Artemis’in de geçen hafta eleştirdiği gibi Hasan sebep sonuç ilişkileri konusunda zayıf. O kadar kendisinden geçmiş durumda ki, ailesi söz konusuysa zehir gibi çalışan aklı kendi duygularına sağır. Çocuk olan kalbinden o kadar korkuyor ki, yetişkin olmaya zorladığı ruhundaki fırtınaları susturuyor. Artemis’le geçen haftaki konuşmasından sonra parçalanan kalbi bu hafta başka bir fırtınaya tutuldu. Kaybetme korkusu. O korkunun kaynağını bile aramaktan aciz Hasan. Gökhan sorana kadar, mimiklerine yerleşen, gözlerine çöken acının sebebini kendisine sormamış bile. Kendisinin sebep olduğunu içten içe hissettiği Artemis’in kaybı onu sandığından fazla yaraladı. Arkadaşlıktan , dostluktan ya da Hasan nasıl tanımlıyorsa tüm o tanımlardan kendisini silen Artemis’in hayatını kaybetme ihtimali son demde Hasan’ın yanan o kulübeye soktu. Artemis’i kurtaracak Hasan. Sonra Hasan’ın aşka dair mücadelesi perde açacak gibi. Gökhan’ın sessizliğine rağmen gözlerine sakladığı “Oğlum sen Artemis’i seviyorsun” cümlesi Seyit Ağabey’inin mi ağzından dökülür yoksa suskunluğu bir yaşam biçimi olan Gökhan mı sonunda haykırır bilemem. Ama Kadir’in gördüğü, Gülperi’nin Seyit’ten duyup yadırgamadığı sevgiyi bizzat kalbinde büyüten Hasan’ın uyanışı başlayacak. Bu uyanışın onu Artemis’in okuluna sürüklemesini ve yeniden öğrenci olmasını diliyorum. Böylece onun aşkına kolay inanacağını düşünmediğim Artemis için mücadelesini izlemek, Şeyma’nın tüm ayırma çabasına karşın direnmelerini görmek güzel olacak zannımca. Çünkü Gülperi ve Kadir’in etrafı ne kadar yangın yeriyse Artemis ve Hasan’ın etrafı o kadar yangın yeri. Hasan Taşkın , bizi aşkına inandır. Artemis’i inandırmazsan biz inanmayız çünkü.

                                                          UmayMasal  

     

2 Şubat 2019 Cumartesi

GÜLPERİ- ÇÜNKÜ AŞK

SEVDA ÇIKMAZI
“Dünya dönüyor ve seninle ben o döndükçe yaklaşıyoruz. Çünkü aşk kaçamamaktır.”
Gülperi “Çünkü Aşk” diyerek başladı yeni bölümüne. Kadir’le Eyüp arasındaki aydınlık ve karanlık mücadelesi daha da belirginleşirken taraflar da ayrıldı, netleşti. Aşka dair çırpınışların merkezine annelik, babalık, evlatlık tanımları yerleşti. Bölümün yıldızı ise Aydın ailesiydi. Kadir aşkı için göze aldıklarıyla, Barkın’ın hem ağabeyini hapisten çıkarmak için çabası hem de Gülperi’ye verdiği ayarın içinde ağabeyinin aşkına verdiği gizli destekle ve kuşkusuz babası için savaşan tanrıça kız Artemisle Aydın ailesi parladı bölüm boyunca. Bu üçlü arasındaki güven ve aile olma bağı korkarım dizideki hiçkimse arasında yok. Artemis’in nezaketle ama kafalara vura vura anlattığı gibi ezilen herkesin yanında duran babası zorda kalınca kimse babasının yanında durmadı. Bu, genç kız için hayatta alabileceği en değerli dersti. Bir an bile babasından şüphe duymayan Artemis sorgulayan zihniyle hem Gülperi’ye hem de Hasan’a içinden geçenleri anlatırken ağladı ama geriye bir adım bile atmadı. Taşkınların güvensiz aile bağlarına atılmış en sağlam tokattı Artemis’in tepkisi. Eyüp’ün sinsice planlarının bozulacağı ve Kadir’in kurtulacağı kesin. Ama kimse, özellikle Artemis artık aynı olmayacak. Annesinden çoktan vazgeçmiş Artemis’in hayattaki tek dayanağı babası. Ona zarar verilmesi Artemis’in empatik, akıllı zihninin tek kırmızı çizgisi. Her şeyle başa çıkabilir, her şeyi affedebilir, anlayış gösterebilir, kırılsa da her şeyi anlayabilir ama babasına bile isteye verilen zararı anlaması mümkün değil. Çünkü onun babası adaletin sembolü. Onun babası bir savaşçı. Doğru olanın yanında durabilmek için gözünü kırpmadan ölüme gidebilecek bir ruh. Artemis’in babası böyle biri. Sonuna kadar da bunu bilerek, hissederek büyümüş Artemis. Şimdi kendi tabiriyle en sevdiği insan, sevdiği ya da sevmeye çalıştığı insanlar tarafından mahkum edilirken Artemis için tek güveneceği kişi kendisi. Bunun için babasının kitaplarını dahi okuduğunu bu bölüm belli eden Artemis’in mantığını zaman zaman yitirip sosyal medyadan yardım almaya çalışırken belanın tam ortasına düşmesi. Belki aşk mottosuyla açıldı ve devam etti bölüm. Ama bölüm boyunca kıyaslarla anne ve baba olmak da sorgulandı. Bir tarafta Can’ın duymadığını bile unutup ona zarar veren Eyüp bir tarafta başına gelen belaya rağmen kızını korumaya çalışan Kadir. Bir tarafta Eyüp gibi bir babaya rağmen çocuklarını ona karşı doldurmayıp ispatlar peşindeki Gülperi bir tarafta kızının babasının zor durumundan faydalanıp onu rezil etme peşindeki Şeyma. Bir tarafta her şeye rağmen babasının güvenine sığınmaya çalışan ama o güveni hissedemeyen Bedriye ve Hasan , bir tarafta babasına karşı her delil ortadayken bir an bile babasına güvenini yitirmeyen Artemis. Bir tarafta anneliğiyle aşkı arasında sıkışan Gülperi bir tarafta kızının ruhunu anlamaktan uzak egoist Şeyma.  Bir tarafta duyduğu her şeye inanan, hayatın derslerinde geciken Hasan ve Bedriye bir tarafta her an hayatı sorgulayan Artemis. Ben bu noktada Gülperi’nin aileler ve ilişkiler üzerine alt sorgularını da sevdiğimi belirtmek isterim. Gücü akla, vicdana ve sevgiye yükleyen tavrıyla gerçekten önemli şeyler anlatıyor. Ama Taşkın ailesinin dedesi, babannesi ve halası da dönmeli. Orda ailenin güvenle sarmalanmadıkça nasıl çöktüğünü, ağalık, hiyerarşi denilen kavramların boşluğunu da anlatmaya devam etmeli hikaye. Çünkü Kadir’in hikayesi aynı zamanda bir başkaldırı. Bunu da izlemeliyiz bir taraftan. Veliaht Hasan’ın o düzeni değil doğru olanı, iyi olanı seçmesinin altı dolmalı. Hasan’ın bizzat o düzenin tahtını yok edişini babası ve dedesi üzerinden görmeliyiz. Hasan’ın karanlık tarafın değil ışığın savaşçısı oluşunu adım  adım görüyoruz zaten. Ama düzeni de yıkmalı ki sonunda o zafer Kadir gibi olmayı seçmesiyle taçlansın.
Gelelim bölümün aşklara bakışına. Önce Gülperi-Kadir. Kadir kendisine ilk anda inanmayan Gülperi’ye kırılsa da onun gözlerinde gördüğü pişmanlıkla hemen yelkenleri suya indirecek kadar seviyor Gülperi’yi. Kadir epik bir karakter. Yirmi yıla sığdırdığı aşkında yarım kalmışlıklar, hatalar, kendisini hiçe saymışlıklar var. Ara ara geçmişe dönüldüğünde görüyoruz ki Eyüp tarafından sinsice kurban edilmiş Gülperi-Kadir aşkı. Her istediğini almaya alışık ağa oğlu yalanı, riyayı göze alıp Kadir’in büyük aşkını, kendi tabiriyle kaderini avucundan çekip almış. Kadir de Barkın’ın ifadesiyle mutsuzluğunun farkında olmadığı bir hayata savrulmuş. Kendisi için yaşamayı bırakıp etrafındakileri mutlu etmeye adamış kendisini. Gülperi hayatına girdiği andan beri nefes almaya başlayan Kadir’in artık çok güçlü olan eli cebren ve hile ile elinden alınmış Gülperi’yi sımsıkı tuttu parmaklıklara rağmen. Hem Barkın’ın hem Artemis’in sözleriyle sarsılan Gülperi de o eli tutmamazlık edemedi. İnsanın en güçlü hafızası kokuymuş. Sevdiklerini kokularla özdeşleştiren Kadir menekşe kokulu sevdiğini bırakmamaktaki kararlılığını ona evlenme teklif ederek gösterdi. Onca kargaşa içinde Gülperi’ye kalbini sonuna kadar açan Kadir’e cevap kuşkusuz evet olacak. O evet kolay kolay pratiğe dökülemeyecek belki ama en azından artık bir söz var Gülperi- Kadir arasında. Bir akit, bir netlik. Seni seviyorum demenin bir başka şekli. Eyüp’ün hastalıklı sevgisi, artık buna sahip olma isteği mi dersiniz, Kadir’in incelikli sevdası. Bu söz karşısında bu iki adam arasındaki durum nerelere savrulacak göreceğiz.
Bedriye ve Gökhan arasında söze dökülenlerden sonra benim beklentim ikisinin yakınlaşmasıydı. Baba sorunsallarıyla güven problemleri yaşamalarını bekliyordum. Ancak öyle görünüyor ki Bedriye’nin Taşkınhan’ın prensesi kimliği Gökhan ve Bedriye arasına güvensizlik tohumları ekmeyi başardı. Belli bir sınıfa ait olma , arkadaş edinme isteğine direnemeyen Bedriye çok da gönüllü olmayarak bindiği arabayla aslında bir seçim yaptığının farkına bile varmadı. Gökhan zaten kendisini sevilmeye layık görmezken, Bedriye’nin yaptığı bu hamleye ne cevap verir göreceğiz. Her söylenene inanan , sorgulama becerisi zayıf Bedriye’nin hayattan alacağı dersler bitmedi gibi duruyor. Ali’nin öldürülmesiyle babasına duyduğu sığınma isteği artarken gelişecek durumlarda babasının yanıda durup annesine cephe alması şaşırtmaz beni. Bu noktada Hasan’la da farklı yerlere savrulacak gibi duruyorlar.
Artemis ve Hasan... ArHas. Geçen haftaki yorumu okuyanlar hatırlayacaktır. Aynen şunu yazmıştım: “   Hasan her fırsatta sarıldığı, elini uzattığı, düşündüğü ama arayamadığı Artemis’e duygular biriktirdiğini bakalım ne zaman kabullenecek? Adını her duyduğunda boğazına yumru olan Doruk sayesinde mi yoksa öz babasının Kadir’e zarar vermesinin ardından iyice imkansıza düşecek hikayesinin acısından mı? Belki ikisi de kim bilir?” Hatta sanıyorum dört hafta önceydi. Hasan’ın kendi duygularını kabullenmek için Artemis’i her anlamda kaybetmekle yüzyüze gelmesi gerektiği ifade etmeye çalışmıştım. Çünkü Hasan için başka kabul yolu yoktu. Onun derdi Artemis bir şekilde hayatında olsundu ama nasıl olursa olsundu. Kadir’in kızı Artemis madem sevdası olamazdı o halde dostu, sırdaşı, yoldaşı, kardeşi en çok da çillisi olsun yeterdi. Hasan sınanmaya bu bölüm başladı. Artemis’e “Baban katil”dediğinde kaybetti. Artemis’in tıpkı kendisi gibi olacağını sandı. Güvensizlikle kolayca inanacağını sandı. Hatta o kadar emindi ki bundan aslında iyi niyetle Artemis’in yüzleşmesini sağlamaya yanında olmaya gitti Hasan. Kırılıp dökülecek, ağlayacak, babasını kaybedecek Artemis’e omuz olmaya gitti. Yıkılacağını düşündüğü Artemis’i aklınca yerden kaldırmaya ona sarılmaya gitti. Beklediği olmadı. Yıkılan Artemis’in babasına güveni değil Hasan’a güveni oldu ve Hasan o yıkıntının altında kaldı. Bir an bile babasının birine bile isteye kötülük yapacağına inanmayan Artemis Hasan’a attığı tokatla tam bir savaşçı olduğunu da ortaya koydu. Aşık olduğu insana bile doğrularıyla çeliştiği an tepki verebileceğini kendi doğruları için, adalet için vazgeçebileceğini bir kez daha gösterdi. Daha önce de annesine karşı göstermişti bu tavrı. Affallayan sadece Hasan mıydı? Sanmam. Selen ve Hasan ilişkisi için tehlike çanları çalmaya başladı. Oysa tehlike görülen Artemis çoktan aşkta sessizliği seçip Hasan’a “Selen çıktı” diyebilmişti. Üstüne “Ben Selen için değil senin için geldim” diyen Hasan’a kırık bir gülümseme fırlatıp asla yanlış anlamadan yanında ne söyleyeceğini dinlemeye gitmişti. Geçen haftadan beri belirgin hale gelen Hasan’a kırgınlığı bu hafta parçalanmışlığa dönüşen Artemis’in apartmanın kapısı önünde Hasan’a verdiği ders kuşkusuz genç adamı yediği tokattan daha çok dağıttı. Hasan’la tanıştığı güne lanet okuyan Artemis Hasan’a artık onu hiçbir anlamda hayatında istemediğini söylerken yardıma her ihtiyacı olduğunda yanında durduğu Hasan’a söylenecek en ağır cümleyi kurdu. Ne senden nefret ediyorum dedi, ne sesini yükseltti. Ağlaya ağlaya, kalbi acıya acıya sen “benim için herhangi birisin” artık dedi. Babasından şüphelenene kadar Hasan’a verdiği değeri de ortaya koyan bu ifade Artemis’in artık Hasan’la bağ kurmak istemediğini de eklemesiyle zirve yaptı ve Artemis Hasan’ı boşluğa bıraktı. Hasan’ın sorgulama becerisinin zayıflığını, Artemis’in duygusal zekasının yüksekliğini, ifade becerisinin pırıltısını ortaya koyan bu konuşmada Hasan karmakarışık kalakaldı. Ertesi gün balık halindeki buğulu gözlerinin müsebbibi bir parça babasının gerçeğiyse büyük bir parça da kendi babasını temize çıkarmak uğruna mahkum ettiği Artemis’in babasının gerçeğiydi. Kendi babası uğruna Kadir’le beraber Artemis’i harcadığını artı Artemis’e aidiyet hissederken o bağı nasıl kopardığını anlamanın hüznüydü Hasan’ın omuzlarını düşüren, vicdanına yük olan.  Son sahneden Artemis kaçırılırken tüm kaybedişlere ek Artemis’in hayatının tehlikeye girmesi Hasan’ı ne hale getirecek hep beraber göreceğiz. Artemis kurtulacaktır. Ama Hasan’ın çilesinin biteceğini sanmıyorum zira öyle sanıyorum ki Kadir ve Artemis kurtulduğunda Hasan’ın Doruk çilesi başlayacak.
Hamiş: Bekledim. Aşk için bekledim. Gelmeyeceğini bilerek bekledim. Bir sabah baktım ki sen de herkes gibisin. Güneşe uyandım, o odadan çıktım.

                                                               
                               UmayMasal 
             


28 Ocak 2019 Pazartesi

Gülperi- Kalbimin Sahibi

                       İlk Aşk, İlk Acı ,İlk Öğreniş

               İnsanoğlunun yüzyıllara yaydığı serüveninde hiç kuşkusuz en önemli ve değişmeyen şey aşk. Aşk ömrünün hangi döneminde karşısına çıkarsa çıksın insan için değişme, gelişme sebebi. Aşk gerçekse dönüştürüyor, iyileştiriyor kendisinden önceki yaraları ve kendi yaralarını açıyor. Gülperi bu hafta açılışını “Kalbimin Sahibi” tagıyla işte tam da bu sebepten yaptı. Bölüm boyunca aşk için göze alınanlara şahit olduk. Bazıları kalbinin sahibi için söylenemeyenleri söyledi, bazıları söylemek istediklerini susup kalbinin sahibinin huzuru için kendisini tehlikeye attı. Sonuçta aşk uğruna savaşlarda cepheler açıldı, bedeller ödenmeye başladı.
              Gülperi başından beri bir kadın hikayesi. Bir taraftan da anne-çocuk , baba-kız hikayesi. Anlamak, fark etmek ve büyümek üzerine. Aşk ise bu hikayenin hem çatışması hem de bağlayıcısı. Bu nedenle bu iki başlığa göre ayrı ayrı değerlendirmek lazım bölümü. Önce Gülperi, Can, Hasan, Bedriye üzerinden bakalım hikayeye. İlk bölümden beri annelerini acımasızca yargılayan Bedriye ve Hasan’ın birbirlerinden bağımsız kimlikler haline geldiğini söylemek sanırım hatalı bir yorum olmaz. Yaşananlar ikisine de çok şey öğretmiş olsa da Hasan babasını reddededen annesinin nedenleri konusunda Bedriye’ye göre çok daha sorgulayıcı bir profil çizmeye başladı. Annesine yaptığı haksızlıklar, babasının ailesinin yaptıkları, Kadir’le yaşadıkları, Can’ın kaybolup bulunuşu, babasının çıkıp gelişi Hasan üzerinde olgunlaştırıcı etki yaratmış gibi duruyor. Eyüp’ün tüm manipülasyonlarına rağmen olanlara kuşkulu yaklaşıp etrafındakileri iyi analiz etmeye çalışması bunu gösteriyor. Avukattan abiye doğru evirmeye başladığı Kadir’in annesine zaafının en başından beri farkında Hasan. Bazen bu konuya kendi yöntemince  müdahale de ediyor. Ancak babasının söylediklerini “Avukat gururlu, aşkından ölse gelip babama böyle bir şey demez” diyecek kadar iyi analiz edebiliyor durumu. Diğer taraftan annesinin de sırf aileyi birarada tutmak için, içindeki duyguları hiçe sayabileceğinin de farkında. Kadir’e dediği gibi Hasan artık görünenin aslında bir hiç olduğunu biliyor. Görünenin arkasını merak ediyor. Tıpkı ne Eyüp’ün açıklamasını ne de Kadir’i beklemek yerine kendi şüphelerinin peşine düşen ve nikah masasında her tür tehdite rağmen hayır diyebilen Gülperi gibi. Ancak Bedriye için bunu söylemek güç. Kadın olarak yaşanabilecek en ciddi travmalardan birini yaşayan bir kız çocuğu için belki güvenli kucak baba kucağı. Bu nedenle güvende kalmak, belki sıkıntı çekmemek veya korunmak için babasına sımsıkı sarılıp annesine haksızlık yapabiliyor Bedriye. Can ise ne Hasan ne Bedriye gibi. Tanımadığı babasının defolarını duymasa bile görmesi , ağabey ve ablasına oranla daha reel değerlendirmesi bundan. Can için zaten baştan beri  seçilen kişi  annesi. Bundan sonra da baba figürü olarak seçilecek olan Kadir gibi duruyor. Gülperi adım adım aslında çocuklarının hayat algılarını dönüştürüyor. Aralarındaki bağ, anlam üzerine anlam kazanıyor tam da bu yüzden. Hasan ruhunu taşıdığı annesini babasına kurban vermeyecek. Babasını kaybetmek istemese bile tıpkı Artemis gibi Hasan da adaleti kendisi sağlayacak. Eminim. Diğer taraftan Artemis ve Kadir’in ilişkisi baba-kız, arkadaş ekseninde zikzaklar çiziyor. Artemis çok akıllı. Bunu hep söyledim. Ergenlik, anne baba ayrılığı, bulumia gibi sıkıntılarına rağmen Artemis’in akılcı, duygulu ve anlamaya çalışan tavrı Kadir’in kızı ifadesini sonuna kadar hakettiğini ortaya koyuyor. Babasının aşkını biliyor. İçinde bir yerler kırılıp dökülüyor belki ama aşkı bilen kalbi babasını anlamaya da zorluyor onu. Bazen babasına tepki gösterirken bazen de gözleri dolarak onu hissettikleriyle kabullenmeye çalışıyor. Çünkü Artemis anne ve babasının evliliğinde aşk olmadığını bilecek kadar bunu kabullenecek kadar zeki. Herkesin iyi olmasını isteyecek kadar da merhametli. Profil olarak okuyan, araştıran, dinleyen biri. Konuşmalarından tüm bunlar izleyene sezdiriliyor. Babasının arkasından iş çevirirken bile motivasyonu empati. Hasan’a yardım etti çünkü Hasan’ın yerinde olsa babasının gerçeğini kendisi de öğrenmek isteyecek biliyor. Babasıyla arasında güven sorunu yaratmak istemese de göze aldığı bedel biraz da anlamak üzerine. Ben yakında baba kız arasında ciddi bir konuşma bekliyorum geçmişe dair. Kadir’in kızı Artemis ama Hasan’ın Can’dan sonra hızla Kadir’e doğru sürüklendiğini de görmek çok zor değil. Kadir’le yaptığı konuşmada kendisini en iyi anlayacak kişinin Kadir olduğu gerçeğiyle yüzleşti. Yaşadıklarını daha önce yaşayan birinin olması, ona akıl vermesi derinden derine saygı duyduğu Kadir’e karşı sevgi de beslemesini sağlayacak  gibi duruyor. Yani hikayenin bir yerinde gelecekte olmak istediği adam babası değil Kadir olacak. Kuşkusuz Hasan için baba Eyüp kalacaktır ama rol modeller bazen kendi seçtiklerimizdir.
Gelelim bölümün aşka dair anlattıklarına. Gülperi o nikah masasından iki sebepten kalktı. Görünen sebep Eyüp’le ilgili kuşkularıydı ki haklıydı. Ancak bir de görünenin altında olan sebep vardı ki Kadir’in dediği gibi içinde yeniden filizlenen aşka ihanet edemedi. Kadir’in gözünün içine baka baka evet diyemedi. Kadir aşkına tüm imkansızlıklarına rağmen sahip çıkmaya çalışıyor. Kalpte olanı kabullenip aralarındaki bağı ilişkiye taşımak için yol arıyor. Çünkü bu bölüm anladık ki Gülperi ondan çalınmış. En iyi arkadaşı tarafından kandırılmış, aldatılmış Kadir. Eyüp başlı başına bir suç figürü olarak karşımıza çıktı. Anladık ki geçmişte de çok sağlam bir karakteri yokmuş.  Ancak bu kez Gülperi kolay aldanacak gibi değil. Hasan’ın tepkisinden çekinse de Gülperi de ufak adımlarla Kadir’e doğru yürümekten imtina edecek gibi durmuyor. Hoş kendisine koşar adım gelen ilk aşkına nasıl tepkisiz kalabilir? Tüm yarım kalmışlıkları, acıları orada öylece dururken onu sağaltmaya çalışan adama nasıl karşı koyabilir?  Diğer taraftan bir başka ilk aşk Gökhan ve Bedriye de kargaşaların ortasında , oradan oraya savrulurken hissettiklerini itiraf ettiler birbirlerine. Bedriye’nin ağa torunu kimliği ile kapıcı kızı kimliği çatışırken yaşadığı güvensizliklere rağmen Gökhan’a hissettiklerini ifade edebilmesi güzeldi. Gökhan da Bedriye de yaralı kimlikler. Biri sevilmemiş olmanın acısını taşıyor içinde biri ise sevdiklerinin kendisinde bıraktığı yaraları sağaltmaya çalışıyor. İki sevgili baba gerçekleriyle karşılaştığında tüm güvensizlikleri su yüzüne çıkacaktır. Aralarındaki duygu , Hasan ve bu güvensizliklere nasıl refleks gösterecek göreceğiz. Peki Artemis ve Hasan? ArHas kod adlı çift şimdilik arkadaşlık çizgisinde yürüyor zikzaklar çizse de. Artemis ne hissettiğini biliyor ama kazandığını söyleyen Selen sebebiyle bu hafta gösterdi ki Hasan’a herhangi bir şey söylemeyecek. Hatta Hasan’a “işi düştüğünde arayan kişi” yaftasını yapıştırırken ki Artemis açısından doğru bir tespit bu, hiç de Hasan’dan beklenti sahibi biri gibi davranmadı. Kaldı ki Hasan için her seferinde “İhtiyaç” haline geldiği bizzat Hasan tarafından söylenmesine rağmen. Kırgınlığına rağmen Hasan’ı dinledi ve yukarıda da söylediğimiz gibi babasının güvenini kaybetmek uğruna Hasan’a yardım etti. Elini tutan Hasan’ın elini bırakırken, Doruk’un erkek arkadaşı olduğunu söylerken aslında karşısındaki adamdan duygularını saklama derdi dışında da amacı yoktu. Hasan’ın Doruk’u kıskandığını sezince gülümsedi belki ama düzeltme gereği bile duymadı yanlış anlaşılmayı. Çünkü Artemis’e göre Hasan tercihini yaptı. Biraz Nazım’ın dediği gibi “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?” düsturuyla devam ediyor Artemis. Çünkü onun için her şey net. Hasan’ı çok seviyor. Hasan iyi olsun istiyor. Hasan’ın canı yandığında onun yarasını sarmak için orda olmak istiyor. Hasan’ın göğsüne sığan küçücük bedeniyle aslında tüm sıkıntılarını kucaklayacak güçte olduğundan ona destek olmak istiyor. Artemis ilk aşkın tüm gücüyle , sessizce savaşıyor. Kırılıp dökülüyor ama büyüyor o ilk aşkla. Beklentisizliği öğreniyor. Bazen Hasan’da ipuçları görse de kırık bir gülümsemeye sığdırıyor kendisini yürüyüp devam ediyor. Hasan ise acısını, hüznünü, korkularını paylaştığı kızın adım adım vazgeçilmezi olma yolunda ilerlediğinden habersiz hayatında aşka yer olmadığı masalını anlatmaya devam ediyor. Hem kendisine hem de Selen’e. Kadir ise Hasan’dan bir adım önde. Kızının duygularını bilen baba Hasan’ın tavırlarından kızına doğru akmaya başladığını hissediyor. Artemis’in doğumgünü tarihini onca adrenaline rağmen hemen ezbere alan Hasan başka nasıl açıklanır ki? İşlerine kimseyi karıştırmayan Hasan’ın  Artemis’e hiçbir zaman itiraz edememesi başka nasıl açıklanır ki? Tüm karmakarışık durumlara rağmen Artemis’i sürekli düşündüğünü söyleyen Hasan nasıl açıklanır ki? Birini sürekli düşünüyor ama onu arayamıyorsanız o sizin sadece arkadaşınız değildir. Hasan her fırsatta sarıldığı, elini uzattığı, düşündüğü ama arayamadığı Artemis’e duygular biriktirdiğini bakalım ne zaman kabullenecek? Adını her duyduğunda boğazına yumru olan Doruk sayesinde mi yoksa öz babasının Kadir’e zarar vermesinin ardından iyice imkansıza düşecek hikayesinin acısından mı? Belki ikisi de kim bilir?    

Hamiş: Sevgilim sen bilirsin. Atlarsan tutarım seni. Gel dersen gelirim. Varsın ayaklarım yerden kesilsin, varsın arkamı sağlama almayayım. Senin için, sana dair. Sen yeter ki inan. Uzatırsan... İnanırsan... Tutarım, bırakmam.

                                                                         UmayMasal

22 Aralık 2018 Cumartesi

Gülperi'ye İlk Bakış

AŞK İZİ

“Bana bir masal anlat baba
Içinde deniz ve balıklar
Yağmurla kar olsun
Güneşle ay..."
Gülperi başladığında benim için göz atma sebebi kuşkusuz başrolü paylaşan Timuçin Esen ve Nurgül Yeşilçay’ın her işine mutlaka bakmam oldu. Bilen bilir Bodrum Masalı yazıları da bu sebeple başlamıştı. Burda da iki oyuncunun benimsediği karakterlere hayat verme biçimleri bilhassa Kadir’in hayat karşısında her kulvardaki tutumu benim için bağlayıcı unsur oldu bir süre sonra. Gülperi bir anne-çocuk, baba-kız hikayesi aslında baştan beri. Aşk ise derinden derine bir hakediş olarak işleniyor aslında Gülperi'de. Bu hafta Ayda Aksel'in dediği gibi: “Herkesin annelerin de aşık olmaya hakkı var". Bu cümle öyle derin öyle güzel ki. Evet anne olmak aşık olmaya engel degil. Hele Kadir gibi bir adam tarafından seviliyorsan. Diğer taraftan Eyüp faktörü öyle fena geldi ki tam Şeyma aradan cıktı derken yepyeni bir engel ,Şeyma'nın aksine madur olmuş bir baba,eş olarak Kadir ve Gülperi aşkının ortasına bomba misali düştü. Hadi sığınaklara. Yazarlarımız Şeyma'nın yaptıklarıyla prangaya dönüşmüş bir evliliği Artemis'in adalet kılıcıyla bitirdiler. Fakat Eyüp Gülperi evliliği nasıl biter, o soru işareti. Ben Hasan'dan umutluyum. Eyüp mutlaka ama mutlaka bir defo taşımalı. Aksi GülKad aşkı için son demek.
Diğer taraftan Bedriye Gökhan, Artemis Hasan aşkları adım adım yaklaşıyor. Kimse tarafından sevilmediğini hissede hissede büyümüş Gökhan'ın ciddi travmaları bulunan Bedriye'ye iyi geleceği aşikar ama diğer taraftan Gökhan’ın babasının kimliğini öğrendikten sonraki tavrı, yapacakları, ek olarak mutlaka ve mutlaka gündeme gelmesi gereken Bedriye'nin travması ne noktada çatışacak göreceğiz. Şimdilik annesinden güç alan, babasının kucağına sığınmış Bedriye sakin görünüyor.
Peki yazıyı yazmaya sebep Artemis Hasan... Aşk sessiz ve kırılgan, aşk içten ve derinden oldu mu sebeptir sözcüklerin akışına. Artemis Hasan’ın kaybettiği çocukluk,  Hasan Artemis'in içinde tuta tuta onu hasta eden, dışa vurulamayan duyguların tamamı. Şimdi elimizdeki bu iki genç insana baktığımızda biri rol model alacağı babadan, biri anneden yoksun büyümüş ruhlar görüyoruz. Hasan annesinin ruhunu almış, Artemis ise babasının. Ama Artemis yaşayan anneye inat annesiz Hasan yasayan ama ölü bilinen babayla babasız. Belki bundan her eksikte her acıda tanıştıkları andan beri birbirlerine koşmaları. Aşka doğru yol almaları. Artemis kendini anlama başkasına empatiyle yaklaşma konusunda çok başarılı. Tıpkı Hasan'ın dediği gibi “Tanıdığı en akıllı” kız. Artemis bu nedenle Hasan'dan bir adım önde. Hem ne hissettiği konusunda hem de olayları hızlı okumak ve çözüm için fikir üretmek konusunda. Durup beklemiyor. Anlamaya çözümlemeye ve elinden geleni yapmaya odaklanıyor. Tıpkı Şeyma'nın yaptıklarını öğrendiği anda geliştirdiği adalet refleksiyle o ana kadar belki çocukluğundan beri bağ kurmakta zorlandığı annesiyle ilk kez bağ kurabilme duygusuna sığınmışken annesinin gerçeğini anladığı an o sanal yakınlığı kenara bırakıp doğru bildiğini yapmaktan çekinmediği gibi. Burada sanılanın aksine Artemis’in derdi sadece Hasan değil . Artemis annesine duyuramadığı sesin de derdinde. “Benim annem neden böyle” derken bir tarafta çocuğunu almak için hiç uyumadan çalışan bir anneyi görüp bir taraftan uygun koşullarına rağmen bir türlü mutlu olmayı beceremeyen, kızıyla duygu bağı kuramayan annesinin farkını ölçebilecek kadar akıllı. Ama annesini yargılamayacak, üstüne anlama çabası sarf edecek kadar da olgun. Artemis gerçekten Hasan'ın tanıdığı en akıllı kız. Hasan'a aşkını ,en azından artık Selen’den Hasan Selen ilişkisini dinlememek adına haykırdığında Selen’in aslında ne yapmak istediğinin baştan beri farkında olduğunu da belli etti. Müdahaleci değil Artemis. Kendi hissettiklerini susmaya alışık. Susup susup yedikleriyle o sustuklarını da kusuyor aslında. Kırılgan yalansız. Aşkı da yalansız ve suskun. Hasan’a gelirsek. Hasan Kadir’e kurduğu “Anam beni Kadir gecesi doğurmamış anlaşılan” cümlesinde gizli aşkından kaçıyor şimdilik. Artemis’i hayatında tutma pahasına derinden derine hissettiği duyguyu yok sayıyor ve başkasına yönelmeye çalışıyor. Merhametle karışık hoşlanma duygusunun, içinde filizlenen aitlik duygusunu söküp atmasını umuyor. Annesi gibi ona koşmak isteyen kalbini susturup aklıyla seçtiğine odaklanmaya çalışıyor. Nereye kadar bu kaçış? Artemis ondan uzaklaşana kadar sanırım. Artemis daha “Selenler varken kim ne yapsın Çilliyi" dediğinde geriye çekildi zaten. Umutları azaldı. Bu hafta kardeş gibi görüldüğünü duyduktan sonra Hasan için Çilli’den Artemis'e dönüşmeye başladığını fark edemeyecektir. Belki Hasan’ın ona başka baktığını ancak ve ancak Hasan'dan uzaklaşmaya başladığında anlayacaktır. Babasının ateş saçlı, portakal çiçeği kokan kızı herkesi hatta Hasan’ı bile anlayan Artemis Hasan'ın aşkla ona yaklaştığını göremeyecektir. Ta ki Hasan bağıra çağıra bunu Artemis'e haykırana kadar. Bu haykırışı ne tetikler göreceğiz. Bir gidiş mi bir kıskançlık mi bir kayıp korkusu mu? Şahsen ben Hasan'ın Artemis'i hayatında her anlamda kaybedebileceği bir korkuyla sınanmasını isterdim. Öyle korksun ki duygularının önüne çektiği set paramparça olsun. Ne Kadir'in annesine duyduğu aşkı hissettiğinden geliştirdiği çekince kalsın ne de Seyma'nın yaptıklarının önemi. Ne başka kızlar üzerinde denemeye alışık olduğu etkileme becerisi kalsın ne de başkalarına dair iz. Hasan aşkın en güzel hali yani zorluğuyla sınamasın ki kalbe girmenin kalbe almanın bir kerelik olduğunu anlayıp annesinin aşkına günü gelince saygı duysun.
Hamiş: Babalar kızlarının kahramanıdır. Babalar çocuklarının çınarıdır. Bilirler masallardaki ejderhalarla onların sayesinde başa çıkacaklarını. Bilirler babalarının en olmazı evlatları için oldurduklarını. Artemis için Kadir, Hasan ve Bedriye için Eyüp güven demek. Çocukluklara kapı demek. Artemis’in kahramanı Kadir her an orda her an anlayışla, sevgiyle yanıbaşında; Eyüp ise hangi noktada nerede göreceğiz.
Son demde; aşk sağaltır. Aşk acıtır. Aşk sarar sarmalar. Aşk kırgınlıkları alır. Aşk her şeye karşı durmak için güç verir. Aşk yeniden adlandırandır.  

                                                                             UmayMasal