SEVDA ÇIKMAZI
“Dünya dönüyor ve seninle ben o döndükçe yaklaşıyoruz. Çünkü aşk
kaçamamaktır.”
Gülperi “Çünkü Aşk” diyerek başladı yeni bölümüne. Kadir’le Eyüp arasındaki
aydınlık ve karanlık mücadelesi daha da belirginleşirken taraflar da ayrıldı,
netleşti. Aşka dair çırpınışların merkezine annelik, babalık, evlatlık
tanımları yerleşti. Bölümün yıldızı ise Aydın ailesiydi. Kadir aşkı için göze
aldıklarıyla, Barkın’ın hem ağabeyini hapisten çıkarmak için çabası hem de
Gülperi’ye verdiği ayarın içinde ağabeyinin aşkına verdiği gizli destekle ve
kuşkusuz babası için savaşan tanrıça kız Artemisle Aydın ailesi parladı bölüm
boyunca. Bu üçlü arasındaki güven ve aile olma bağı korkarım dizideki hiçkimse
arasında yok. Artemis’in nezaketle ama kafalara vura vura anlattığı gibi ezilen
herkesin yanında duran babası zorda kalınca kimse babasının yanında durmadı. Bu,
genç kız için hayatta alabileceği en değerli dersti. Bir an bile babasından
şüphe duymayan Artemis sorgulayan zihniyle hem Gülperi’ye hem de Hasan’a
içinden geçenleri anlatırken ağladı ama geriye bir adım bile atmadı. Taşkınların
güvensiz aile bağlarına atılmış en sağlam tokattı Artemis’in tepkisi. Eyüp’ün
sinsice planlarının bozulacağı ve Kadir’in kurtulacağı kesin. Ama kimse,
özellikle Artemis artık aynı olmayacak. Annesinden çoktan vazgeçmiş Artemis’in
hayattaki tek dayanağı babası. Ona zarar verilmesi Artemis’in empatik, akıllı
zihninin tek kırmızı çizgisi. Her şeyle başa çıkabilir, her şeyi affedebilir,
anlayış gösterebilir, kırılsa da her şeyi anlayabilir ama babasına bile isteye
verilen zararı anlaması mümkün değil. Çünkü onun babası adaletin sembolü. Onun babası
bir savaşçı. Doğru olanın yanında durabilmek için gözünü kırpmadan ölüme
gidebilecek bir ruh. Artemis’in babası böyle biri. Sonuna kadar da bunu
bilerek, hissederek büyümüş Artemis. Şimdi kendi tabiriyle en sevdiği insan,
sevdiği ya da sevmeye çalıştığı insanlar tarafından mahkum edilirken Artemis
için tek güveneceği kişi kendisi. Bunun için babasının kitaplarını dahi
okuduğunu bu bölüm belli eden Artemis’in mantığını zaman zaman yitirip sosyal
medyadan yardım almaya çalışırken belanın tam ortasına düşmesi. Belki aşk
mottosuyla açıldı ve devam etti bölüm. Ama bölüm boyunca kıyaslarla anne ve
baba olmak da sorgulandı. Bir tarafta Can’ın duymadığını bile unutup ona zarar
veren Eyüp bir tarafta başına gelen belaya rağmen kızını korumaya çalışan
Kadir. Bir tarafta Eyüp gibi bir babaya rağmen çocuklarını ona karşı
doldurmayıp ispatlar peşindeki Gülperi bir tarafta kızının babasının zor
durumundan faydalanıp onu rezil etme peşindeki Şeyma. Bir tarafta her şeye rağmen
babasının güvenine sığınmaya çalışan ama o güveni hissedemeyen Bedriye ve Hasan
, bir tarafta babasına karşı her delil ortadayken bir an bile babasına güvenini
yitirmeyen Artemis. Bir tarafta anneliğiyle aşkı arasında sıkışan Gülperi bir
tarafta kızının ruhunu anlamaktan uzak egoist Şeyma. Bir tarafta duyduğu her şeye inanan, hayatın
derslerinde geciken Hasan ve Bedriye bir tarafta her an hayatı sorgulayan Artemis.
Ben bu noktada Gülperi’nin aileler ve ilişkiler üzerine alt sorgularını da
sevdiğimi belirtmek isterim. Gücü akla, vicdana ve sevgiye yükleyen tavrıyla
gerçekten önemli şeyler anlatıyor. Ama Taşkın ailesinin dedesi, babannesi ve
halası da dönmeli. Orda ailenin güvenle sarmalanmadıkça nasıl çöktüğünü,
ağalık, hiyerarşi denilen kavramların boşluğunu da anlatmaya devam etmeli
hikaye. Çünkü Kadir’in hikayesi aynı zamanda bir başkaldırı. Bunu da
izlemeliyiz bir taraftan. Veliaht Hasan’ın o düzeni değil doğru olanı, iyi
olanı seçmesinin altı dolmalı. Hasan’ın bizzat o düzenin tahtını yok edişini
babası ve dedesi üzerinden görmeliyiz. Hasan’ın karanlık tarafın değil ışığın
savaşçısı oluşunu adım adım görüyoruz
zaten. Ama düzeni de yıkmalı ki sonunda o zafer Kadir gibi olmayı seçmesiyle
taçlansın.
Gelelim bölümün aşklara bakışına. Önce Gülperi-Kadir. Kadir kendisine ilk
anda inanmayan Gülperi’ye kırılsa da onun gözlerinde gördüğü pişmanlıkla hemen
yelkenleri suya indirecek kadar seviyor Gülperi’yi. Kadir epik bir karakter. Yirmi
yıla sığdırdığı aşkında yarım kalmışlıklar, hatalar, kendisini hiçe
saymışlıklar var. Ara ara geçmişe dönüldüğünde görüyoruz ki Eyüp tarafından
sinsice kurban edilmiş Gülperi-Kadir aşkı. Her istediğini almaya alışık ağa
oğlu yalanı, riyayı göze alıp Kadir’in büyük aşkını, kendi tabiriyle kaderini
avucundan çekip almış. Kadir de Barkın’ın ifadesiyle mutsuzluğunun farkında
olmadığı bir hayata savrulmuş. Kendisi için yaşamayı bırakıp etrafındakileri
mutlu etmeye adamış kendisini. Gülperi hayatına girdiği andan beri nefes almaya
başlayan Kadir’in artık çok güçlü olan eli cebren ve hile ile elinden alınmış
Gülperi’yi sımsıkı tuttu parmaklıklara rağmen. Hem Barkın’ın hem Artemis’in
sözleriyle sarsılan Gülperi de o eli tutmamazlık edemedi. İnsanın en güçlü
hafızası kokuymuş. Sevdiklerini kokularla özdeşleştiren Kadir menekşe kokulu
sevdiğini bırakmamaktaki kararlılığını ona evlenme teklif ederek gösterdi. Onca
kargaşa içinde Gülperi’ye kalbini sonuna kadar açan Kadir’e cevap kuşkusuz evet
olacak. O evet kolay kolay pratiğe dökülemeyecek belki ama en azından artık bir
söz var Gülperi- Kadir arasında. Bir akit, bir netlik. Seni seviyorum demenin
bir başka şekli. Eyüp’ün hastalıklı sevgisi, artık buna sahip olma isteği mi
dersiniz, Kadir’in incelikli sevdası. Bu söz karşısında bu iki adam arasındaki
durum nerelere savrulacak göreceğiz.
Bedriye ve Gökhan arasında söze dökülenlerden sonra benim beklentim
ikisinin yakınlaşmasıydı. Baba sorunsallarıyla güven problemleri yaşamalarını
bekliyordum. Ancak öyle görünüyor ki Bedriye’nin Taşkınhan’ın prensesi kimliği
Gökhan ve Bedriye arasına güvensizlik tohumları ekmeyi başardı. Belli bir
sınıfa ait olma , arkadaş edinme isteğine direnemeyen Bedriye çok da gönüllü
olmayarak bindiği arabayla aslında bir seçim yaptığının farkına bile varmadı. Gökhan
zaten kendisini sevilmeye layık görmezken, Bedriye’nin yaptığı bu hamleye ne
cevap verir göreceğiz. Her söylenene inanan , sorgulama becerisi zayıf Bedriye’nin
hayattan alacağı dersler bitmedi gibi duruyor. Ali’nin öldürülmesiyle babasına
duyduğu sığınma isteği artarken gelişecek durumlarda babasının yanıda durup
annesine cephe alması şaşırtmaz beni. Bu noktada Hasan’la da farklı yerlere
savrulacak gibi duruyorlar.
Artemis ve Hasan... ArHas. Geçen haftaki yorumu okuyanlar hatırlayacaktır. Aynen
şunu yazmıştım: “ Hasan her fırsatta sarıldığı, elini uzattığı,
düşündüğü ama arayamadığı Artemis’e duygular biriktirdiğini bakalım ne zaman
kabullenecek? Adını her duyduğunda boğazına yumru olan Doruk sayesinde mi yoksa
öz babasının Kadir’e zarar vermesinin ardından iyice imkansıza düşecek
hikayesinin acısından mı? Belki ikisi de kim bilir?” Hatta sanıyorum dört hafta
önceydi. Hasan’ın kendi duygularını kabullenmek için Artemis’i her anlamda
kaybetmekle yüzyüze gelmesi gerektiği ifade etmeye çalışmıştım. Çünkü Hasan
için başka kabul yolu yoktu. Onun derdi Artemis bir şekilde hayatında olsundu
ama nasıl olursa olsundu. Kadir’in kızı Artemis madem sevdası olamazdı o halde
dostu, sırdaşı, yoldaşı, kardeşi en çok da çillisi olsun yeterdi. Hasan sınanmaya
bu bölüm başladı. Artemis’e “Baban katil”dediğinde kaybetti. Artemis’in tıpkı
kendisi gibi olacağını sandı. Güvensizlikle kolayca inanacağını sandı. Hatta o
kadar emindi ki bundan aslında iyi niyetle Artemis’in yüzleşmesini sağlamaya
yanında olmaya gitti Hasan. Kırılıp dökülecek, ağlayacak, babasını kaybedecek
Artemis’e omuz olmaya gitti. Yıkılacağını düşündüğü Artemis’i aklınca yerden
kaldırmaya ona sarılmaya gitti. Beklediği olmadı. Yıkılan Artemis’in babasına
güveni değil Hasan’a güveni oldu ve Hasan o yıkıntının altında kaldı. Bir an
bile babasının birine bile isteye kötülük yapacağına inanmayan Artemis Hasan’a
attığı tokatla tam bir savaşçı olduğunu da ortaya koydu. Aşık olduğu insana
bile doğrularıyla çeliştiği an tepki verebileceğini kendi doğruları için,
adalet için vazgeçebileceğini bir kez daha gösterdi. Daha önce de annesine
karşı göstermişti bu tavrı. Affallayan sadece Hasan mıydı? Sanmam. Selen ve
Hasan ilişkisi için tehlike çanları çalmaya başladı. Oysa tehlike görülen
Artemis çoktan aşkta sessizliği seçip Hasan’a “Selen çıktı” diyebilmişti. Üstüne
“Ben Selen için değil senin için geldim” diyen Hasan’a kırık bir gülümseme
fırlatıp asla yanlış anlamadan yanında ne söyleyeceğini dinlemeye gitmişti. Geçen
haftadan beri belirgin hale gelen Hasan’a kırgınlığı bu hafta parçalanmışlığa
dönüşen Artemis’in apartmanın kapısı önünde Hasan’a verdiği ders kuşkusuz genç
adamı yediği tokattan daha çok dağıttı. Hasan’la tanıştığı güne lanet okuyan
Artemis Hasan’a artık onu hiçbir anlamda hayatında istemediğini söylerken
yardıma her ihtiyacı olduğunda yanında durduğu Hasan’a söylenecek en ağır
cümleyi kurdu. Ne senden nefret ediyorum dedi, ne sesini yükseltti. Ağlaya ağlaya,
kalbi acıya acıya sen “benim için herhangi birisin” artık dedi. Babasından şüphelenene
kadar Hasan’a verdiği değeri de ortaya koyan bu ifade Artemis’in artık Hasan’la
bağ kurmak istemediğini de eklemesiyle zirve yaptı ve Artemis Hasan’ı boşluğa
bıraktı. Hasan’ın sorgulama becerisinin zayıflığını, Artemis’in duygusal
zekasının yüksekliğini, ifade becerisinin pırıltısını ortaya koyan bu konuşmada
Hasan karmakarışık kalakaldı. Ertesi gün balık halindeki buğulu gözlerinin
müsebbibi bir parça babasının gerçeğiyse büyük bir parça da kendi babasını
temize çıkarmak uğruna mahkum ettiği Artemis’in babasının gerçeğiydi. Kendi babası
uğruna Kadir’le beraber Artemis’i harcadığını artı Artemis’e aidiyet
hissederken o bağı nasıl kopardığını anlamanın hüznüydü Hasan’ın omuzlarını
düşüren, vicdanına yük olan. Son sahneden
Artemis kaçırılırken tüm kaybedişlere ek Artemis’in hayatının tehlikeye girmesi
Hasan’ı ne hale getirecek hep beraber göreceğiz. Artemis kurtulacaktır. Ama Hasan’ın
çilesinin biteceğini sanmıyorum zira öyle sanıyorum ki Kadir ve Artemis
kurtulduğunda Hasan’ın Doruk çilesi başlayacak.
Hamiş: Bekledim. Aşk için bekledim. Gelmeyeceğini bilerek
bekledim. Bir sabah baktım ki sen de herkes gibisin. Güneşe uyandım, o odadan
çıktım.
UmayMasal