Nisan bitti mayıs başladı. Bahar bitti yaz başladı. Bitişleri başlayışlar kovalıyor. Başlangıçları da bitişler. Döngüsel belki. Ama şu bir gerçek ki döngüsel de olsa başlamak da bitirmek de cesaret. Yenilik içeriyor çünkü. Buluşma sebebimiz olan EfYam’a gelirken sevgili okur, dizinin son dörde girmesiyle bizlerin de artık son dönemeçte olduğumuzu söyleyebilirim. Çukur’a veda edecek olanların uzun bir maraton koştuğu bir gerçek. Onlar için bu veda bir tık başka anlamlar taşıyor muhakkak. Kurulumundan dağılışına, belki en güzel anlatılan bölümlerden kurgu anlamında korkunç hale gelen bölümlere doğru yol almak yükledikleri anlamlar açısından farklı bir noktadadır. Benim hikâyeye takılma nedenim olan aşk yani bana göre Çukur ana evreninin en büyük, en müstesna aşkı EfYam’a gelince sanıyorum benim gibi oltalananlar da onlardan ayrılacakları için bir parça hüzünlüler. Neyse daha yayınlanacak 4 bölüm var. Vedayı sona saklayalım. Bölüme başlayalım.
Geçtiğimiz hafta Yamaç’ın
kucağında can veren Emmi’nin son nefesinden hemen önce Çukur’u Yamaç’a emanet
edişinde kalmıştık. Bu hafta Yamaç Emmi’yi yaşadığı yeni ölüm şokuna rağmen
Çukur’a getirdi. Çukur’un kalbine kahvenin önüne gelen Yamaç tıpkı Selim’i kaybettiğinde
olduğu gibi katılaştı. Yamaç yaşadığı acılardan, ölüme dair acılardan
katılaşmış halde. Ağlayamıyor, çektiği acıyı dışarı çıkaramıyor. Avuçlarından kayıyor
korumaya çalıştığı hayatlar ama o bir şey yapamıyor. Bu Yamaç adına zor. Diğer yandan Emmi’nin ölümü için toplanan
Çukur açısından bir başlangıç. Belki sonun başlangıcı bilmiyorum. Bu sahnede
önemsediğim asıl kısım Yamaç öyle kaskatı otururken Emmi’nin cesedinin başında,
önce Akın’ın ardından Sultan’ın gelip sarılması. Akın’ın sarılışı ve son
dönemde aşamalı olarak Yamaç’a paralel yazılan hikayesinden yola çıkarak
evrildiği nokta açısından değerli geliyor bana. Bir ihtimal, çokça umudum yok çünkü
Gökhan Horzum’da o cesaret yok bana göre, Yamaç Çukur’dan Efsun’u ve kızını
alıp çıkarsa Akın’ın yeni Çukur sürecinin temsilcisi olmasın fikrini besliyor
bende. Sultan’ın sarılmasına gelince Yamaç’ın o anki duygusal katılığında ana
kucağına ihtiyacı mı yoksa Efsun’un bu sahneyi görmesi üzerinden beslenmek
istenen bir rekabet mi karar vermek zor. Yalnız sonrasındaki süreçte Efsun’un
tamamen ipleri eline alması ve tüm Efsun Kent zekasını önce Salih’i sonra Çukur’u
almak isteyen Yamaç için seferber etmesi Sultan açısından bu rekabetin çok
vurucu olacağının ayak sesleri. Zira bölüm tamamen Efsun’un çıkarım becerisinin
Yamaç tarafından alana indirilmesi üzerine kuruluydu. İkinci sahne olan
cenazede de Yamaç’la Salih kavgasında herkesin aksine oluşan kargaşaya kapılmak
yerine gözlemleyen bir Efsun gördük. Efsun Yamaç’ı zaten her an görüyor. Bakan
ama görmeyen herkese inat Efsun incelikli görüyor Yamaç’ı. Kavga sırasında ise
o incelikli görü Salih’in dışlanırken yaşadığı acıyı, Yamaç ve Salih’in
kavgasının iki adam üzerindeki etkisine odaklıydı. Tam da bu nedenle Yamaç
çekip giderken Cumali tarafından durdurulsa da Yamaç’ı buldu ve onunla konuştu.
Yamaç’ın ailesine, mahallesine olan sevgisi büyük ama Yamaç için üç kişi var ki
nitelikleri farklı olsa da nicelik açısından sevgide başka bir yerde. Birincisi
Efsun. Ona aşık. Efsunsuz yaşaması imkân dahilinde değil. Efsun kalbi, ruhu,
varlığı. İkincisi Aliço. Onun için içindeki saf çocuğun yansıması Aliço. Yamaç da
biliyor aldığı her canla, intikamla saflığından yediğini. Ama Aliço onun o en
saf yerinden kopmamasını sağlıyor. Üçüncü ise Salih. Salih Yamaç’ın hayatta
yapmak istemese de yaptıkları, seçmek istemese de seçtikleri için dayanma
noktası. Salih gri. Asla da reddetmiyor bunu. Babası gibi. Yapılması gerekti
yaptım, deme cesaretine sahip o dünyada. Beyaz olması gerekirse orada duruyor aksi
durumda siyaha geçmekten tereddüttü yok. Çünkü geldiği yer tereddüt kaldırmaz. Ama
diğer taraftan Yamaç’ın katıksız sevgisine de sonuna kadar cevap veren bir abi.
Babasını vurdu diye onu suçlamayan, eliyle Efsun’un kapısına bırakan,
Erdenetler’le çalıştı diye yargılamayan Salih. Sürekli yargılanan Yamaç için
çok büyük lüks birinin onu yargılamaması. Aslında saydığımız üçlünün tamamı bu
özelliğe sahip. Yamaç’ı katıksız sevme becerileri var. Yamaç gibi. Neyse tüm
anlattıklarımın bilgisine ve alt metnine hâkim Efsun. Biz Çukur’da kedi kovalarken
sahnelerde, sürekli geçmişe giderken bizim aşıklar baya baya bunları konuşmuş
olduklarından Efsun da iki kardeşin arasını bulmak konusunda uzun uzun yol
gösterdi Yamaç’a. Yamaç anlattı Efsun dinledi. Efsun Yamaç’a çözüm önerisi
verdi Yamaç onu dinledi. Sahne boyunca bir an birbirlerinden kopamayan, hüzünlü
taraf Yamaç olduğu için Efsun’un bütün şefkatini akıttığı bir aşk izledik. Ki sonunda
Yamaç giderken döndü ve Efsun’u öptü. Sonra da derin bir nefes alıp “İyi ki varsın!”
dedi. Karşılığında da sevdiği kadın “Sen de iyi ki varsın!” dedi. Ardından önce
Yamaç sonra Efsun teşekkür etti. Buradaki ayrıntıyı sevdim. Yamaç’ın Efsun’a
varlığı için teşekkür etmesi, Efsun’un da aynı duygu ile cevap vermesi değerli.
Çünkü çok şey yaşadılar. Çok acı gördüler. Birbirleri için birbirleri uğruna. Sonra
iki sevgiliyi evde gördük. Yamaç elinde kanıt olarak bir parça mektupla
delirirken Efsun yine onu sakinleştirdi. Salih’in içinde bulunduğu durumu Yamaç’a
tane tane anlatırken bir taraftan da sevdiği adamı koruma refleksini gördük. Bu
sahnede birbirlerine senkronize, birbirini tamamlayan, hafif deli ama iletişim
becerisi yüksek Efyam’ı izlemek zevkti. Haftalardır yazmaktan yorulduğum
diyalog sıkıntısı bu hafta nispeten çözülmüş gibiydi. Bu çift baştan beri en
keskin bıçak konuları bile konuşma becerisine sahipken bu sezon ısrarla yaz
dizisi çiftleri gibi salak saçma hallere sokuldu ya ne diyeyim bilmiyorum. Oysa
en başından beri elimizdeki yapı iki taraf açısından da alfa karakterlerden
oluşan bir çift. Bu insanlar sen benim babamı öldürdün, hayır öldürmedim diye
ilişkilerini başlatan karakterler. Neyse… devam. Akın’ın gelmesi ile Efsun’un öpe
koklaya sakinleştirdiği, huzura erdirdiği Yamaç Çukur cehennemine geri dönse de
evinde onu bekleyen huzuru var artık. Son sahnemizde ise kahvaltı masasındaydık.
Cumali, Amca konusunda konuşurken yine akıl yürütmeleriyle olaya dahil oldu
Efsun. Devamı gelemedi Cumali’nin utancı nedeniyle belki ama Efsun’un Yamaç ve
Cumali’ye anlatmak istediği yöntem değiştirmeleri gerektiğiydi bence. Doğrudan saldırmak
yerine belki daha akılcı ama vurucu hamleler yapmanın daha mantıklı olduğunu
anlatmaya çalıştı Queen Kent ama işte… Burada Yamaç’ı aksiyon konusunda manipüle
eden Cumali’ye de Efsun vetosu geldi. Evet Yamaç artık öyle bilinmezlere
gidemezsin. Ben öleyim ne olacak diyemezsin. Abi senin ailen var ben atlarım
öne de diyemezsin. Çünkü Efsun ve Masal var. Neydi seni bekleyen bir kadın ve
evladın var. Kafanı kullan oğlum. Sonra bilgisayar ve işte mahalle derken en
son sahne Karaca’nın bulunması… Bölümü bitirdik. Geçtiğimiz haftalarda Ayşe’nin
rüyası beni çok etkilemişti. Bu hafta da anneye malum olur mottosundan yola
çıkan çözüm acı verici ama bana göre gerçekti. Ama son sahneyi yazmak
istemiyorum. Oyuncuların emeğine sağlık ama bu dizide en sevmediğim iki şey trajedi
pornografisi ve şiddet pornografisi. Öpüşme çekerken takla atan, kör açılar
bulmak için özel çaba gösteren hatta beş haftada bir anca yazan korkak ekip maşallah
bu iki unsurun pornosunu yazmaktan da çekmekten de imtina etmiyor. Karaca’nın
ölüm şekli hala benim için ürpertici. Ruhu yaralı bir topluma bunu yapmak bana
göre acımasızlık. Ha bana mafya dizisi bu diyebilirsiniz. Ama bu yazdığım şeyin
doğruluğunu değiştirmez.
Son demde; bu hafta ruhta bir
olan Efsun ve Yamaç’ın fikirde ortak hareket ettiklerinde çözümlere ne kolay
ulaştıklarını gördük ki biz bunu sezon 3’te de görmüştük. Efsun Çukur’un
kralının yanındaki tahta yavaş yavaş yerleşirken bunun aile tarafından da hızla
kabul edildiğine de şahit oluyoruz. Yamaç nasıl Efsun’dan gelen her şeye razı
olduysa ve eminim hala razı, bu sözcük kötü anılarımı tetikliyor neyse, Efsun
da yaralarına rağmen Yamaç’tan gelene razı. Madem ailem diyor Yamaç o halde o
da parçası. Efsun’un öfke merkezinde sadece Sultan oturuyor. Sanırım ona vereceği
en sağlam ceza da koltuğundan etmesi olacak. Ailedeki yerinden de ki Efsun, Queen
moodunu açtığından beri o yer Efsun’a geçmiş gibi. Güce tapıcı Koçovalılar için
de kabulü zor bir şey değil o halde Efsun’u o noktada görmek. Yamaç’ın Efsun’u
koyduğu noktayı sorun eden cinsiyetçi abiler de unutmasınlar ki Efsun zaten
baştan beri Baykal’ın kızı olarak oyun kurucuydu. Ruh eşi Yamaç gibi. Arada olan
saçmalıklar sizin eril kafalara yaranmak ve üç beş aklı kıtın çenesini kapatmak
içindi. Zira Yamaç Efsun’u hep dinledi. Hatta Erdenetlerin fabrikaları
patlatırken bile git dediği Efsun’dan aldı fikri. Kısaca EfYam bir ruh ortaklığı.
Ruh eşliği. Ortak dili konuşan, birbirini korumaya, birlikte kalmaya çalışan, imkansızı
imkanlı hale getiren bir çift. Birlikte güçleri küçümsenmemeli. Yazarı bile
küçümsedi, hikayesinin ayağına sıktı işte. Yazının sonuna gelirken yine
yeniden; EfYam için özgün bir dil yaratan, sözcükleri, beden dilleri ile Efsun
ve Yamaç’ı yaşayan gerçek bir aşka dönüştüren Tilya Damla Sönmez ve Aras Bulut
İynemli’ye selam ve muhabbetle. Çok çok içtenlikle diliyorum ki, en kısa
zamanda doya doya sizi birlikte izleyeceğimiz iyi bir hikâyede yeniden
buluşalım. Hayalim içinde müzik de olan, dönemsel bir aşk hikayesi. Ama ikinizi
en alfa halinizle gayet şık kimlikler olarak cool bir hikâyede de görsem
itirazım olmaz. Hoş galiba ne oynasanız itirazım olmaz gibi. Dilek fenerimi
uçurdum. Artı bu hafta ikinci dilek feneri sana Tilya Damla Sönmez. Nice
yaşlara, nice yıllara, huzurla, umutla, bol gülümseyiş ve başarıyla…
Hamiş; herkes ben olurken seninle
biz olmayı başarmamız ne kadar ilginç gelmişti en başında. Başa sarıp sarıp dinlediğimiz
şarkılar gibi düşünürdüm ne noktada bu kadar bizleşebildik biz diye. Gözlerimizle konuşmayı, gülümseyişimizle
dokunmayı, kimse duymazken minicik dokunuşa çığlık çığlık cümleleri sığdırmayı
ne ara öğrendik ki biz? Hangi noktada başladık inşa etmeyi bu aşkı? En imkânsız
yerden bile gelse aynı renkte buluşmayı nasıl başarabildik diye düşündüm hep. Sonra
buldum. Biz seninle mutlu
çocukluğumuzdan bulduk birbirimizi. Oyun arkadaşımızı tanıdık önce. Aşk… O
zaten hep vardı.
UmayMasal