Mecnun’um Leyla’mı gördüm, diye
başlar şarkı. Aşk öyle bir hal ki insanoğlu için, ilk gençlikten yaşlılığın son
demlerine dek hangi durakta, nerde karşılaşırsak karşılaşalım kendi iç
dinamiğini kendisine göre oluşturuyor. Kuşkusuz her aşk biricik, her aşk
benzersiz. Lakin karmaşık metropol karanlığında öyle zor ki onun duyularımızda
bıraktığı izleri takip etmek. Metropol çok pis, gürültülü, kokuları baskın,
karanlığı soğuk. Belki bu nedenledir, aydınlık, dingin ve deniz tuzu kokan
Bodrum’un başrolündeki aşkların duyularda bıraktığı gölgeli izlere takılıp
gitmemiz. İskelelerden, yeşil sahalara, oradan portakal bahçelerine
savruluşumuz. Hatta kötülerin bile dönüp dolaşıp aşkların yollarını açışı
bundan belki kim bilir? Hal hal bakalım mı masalımızdaki aşklara?
Aşkın bakma hali: FarYıl
Aşka dair söylenebileceklerin başındadır bakmak ve görmek. Bazen görürsün
;ama söyleyemezsin. Dilsiz kalır sevdan. Susarsın. Umudunu yükleyip gemilere,
uzaklara demir alırsın. Faryalı demir almak istedi yıllarını demirlediği limandan
gittiği adres olmasa da geleceği meçhule bağlı. Sattı, savdı, geride
ailesini bırakmayı göze alarak. Aşkının
yükünü Yıldız’ın boynuna bıraktığının farkında olmaksızın hem de. Acıttı
Yıldız’ı gitme ihtimali, sustu. Yıldız da sadece baktı. Gözlerinden çağlayan
damlalara inat Faryalı’ya baktı. Söylenecek sözlerini ruhlarının duvarlarına
çarpa çarpa boğmaya alışmışların kaderiydi bakmak çünkü. İkisi de sadece baktı,
karşısındaki görsün istedi. Ama duygularının penceresi olan gözlerindeki
birikmiş acıya, sevgiye rağmen birleşemeyen o eksik parçalar birini gitmeye
birini kalmaya mühürledi. Taa kiii Gözde’nin Evren’e kurduğu intikam tuzağına
kadar. Gözde öyle bir bomba bıraktı ki Bodrum’un masalının ortasına ve pimini
öyle bir çekti ki... Vay ki ne vay. Evren’in baştan beri süren pişkince
hallerinin sona erişine şahit olduk. Kabul ediyorum dudaklarıma pis bir
gülümseme yerleşti o an. Devamında Evren ne yapar bilmiyorum ;ama Gözde’nin her
şeyi göze almış hali sanırım Evren’in sonunu hazırladı. Faryalı’nın bundan
sonra bir yere gidemeyeceği gün gibi ortada. Yıldız’a dair yanan, kavrulan
umutları yeniden can bulacak mı? Göreceğiz. Benim tahminin Yıldız’ın boynundaki
kolye bu noktada anahtar görevi üstlenecek. Birbirlerine bakmayı bırakıp ne
vakit gerçekten görecekler? Galiba vicdanlarının üzerindeki yük kalktığında...
Aşkın dokunma hali: SuKel
‘Elin elimde olsun, yeter.
Avuçların avuçlarımın içinde ısınsın. Senin hayal olmadığını orada olduğunu
bileyim yeter. ’
Kelebek sonunda kendisini anlatmanın rahatlığıyla kocaman gülümsedi bölüm
boyunca. Abisine Su’yu geride bırakamayacağını söylerken kanadının biri kırılsa
da inatla sahip çıktı renklerini canlandıran aşka. Su ve Kelebek ellerini
birleştirerek başladı aşklarına. Bölüm boyunca da el eleydiler. Cenk’le olan Su
ile Kelebekle olan Su arasındaki fark da
ortadaydı. Baştan beri dibe vurup seken Su’yu yakalayan Kelebek’in elini
tutarken uçuş uçuştu Su. Her ne kadar kafasının karışık olduğunu söylese de Su,
ki bu beni rahatsız ediyor, Cenk’ten gelen zarfı Kelebek’e yoracak kadar da
kaptırmış duruyor kendisini. Diğer taraftan Faryalı Yıldız Evren üçgeni bu
ilişkiyi de sarsacak gibi. Su’nun baba aşkı ortada. Kelebek’in de abisine ve
adalete olan inancı da ortada. İkisini o veya bu şekilde karşı karşıya
getirecek bu durum. Sanırım Su ve Kelebek açısından gerçek sınanma orada
başlayacak. Her şeye rağmen aşk mı kazanacak?
Aşkın duyma hali: Uzay
Üzgünüm . Bu noktada Alara ve Uzay diyemiyorum. Uzay’ın çığlıklarına o
kadar sağır ki Alara. Uzay onu duyarken, ona olanı biteni anlatmaya çalışırken
pişman olmak yerine ısrarla intikam peşine düşen Alara’nın Uzay’ı duyması zor. Uzay’ın
işitilmek istediği o kadar net ki. Bu bölüm yine Alara’ya artık beni duy derken
ne kadar acılı bir oğlan çocuğu hali vardı. Uzay, Aslı ve Ateş’i Alara’ya karşı
korumak zorunda kalacak gibi. En azından Alara’yı bu bölüm desteklememesi ve
Aslı’ya haber uçurması bana umut verdi. Aslı ile anne kaybı üzerinden kurduğu
empati Uzay’ı bir nebze iyiliğe yöneltse de yaptıkları yapacaklarının teminatı
karakterimiz ne noktada ne tercihler yapar göreceğiz. Yineliyorum, Uzay Aslı’ya
aşık olmasın.
Aşkın koklama hali:AsAt
‘Önce kokunu duydum
bilinmezliklerden. Bir yerlerden tanıdıktın, öylesine yabancıyken bana. Sonra
sonra öyle sızdın ki içime. Fark ettiğimde zaten her şey sen olmuştu. Bense
sana öyle karışmıştım ki, ben diye bir şey kalmamıştı. Artık bizdik.’
Geçen hafta Ateş’i Aslı’yı öperken bırakmıştık. Bu hafta ise sevgili olmayı
öğrenen AsAt’ı izledik. En sağlam ilişkiler dostluktan geçenlerdir derler. Aslı
baştan beri bir tek Ateş’e aşık olmanın rahatlığındayken Ateş ise tüm
yaşanmışlıklarına ters bambaşka bir acemilik halindeydi. Duygularını itiraf
ederken utanan, Aslı öğrenmek isterken sorulara cevap veremeyen bir Ateş’ti.
Aslı Ateş’e dair umutlarının gerçeğe dönüşmesinden mutlu okulunu uzatma pahasına Ateş’e koşarken Ateş bulduğu her
fırsatta Aslı’nın kokusuna boğdu kendisini. Bir saçlarına gömdü burnunu bir
boynuna. Aslı ve Ateş’in portakal kokan aşkında derinden derinden gelen ve
yükselen bir tutku da gözlerden kaçmadı bence. Çocukça ve biraz arkadaşça alay
etmelerin, hafıza tazelemelerin arasına öyle tutkulu bakışlar,
koklayışlar,öpüşler eklendi ki; bu çiftin katmanlı ilişkisine başka katmanların
ekleneceğinin de sinyali verildi. Ateş’e babasını söylemeye karar veren Aslı
bunu başaracak mı merak konusu. Ancak her kimden öğrenirse öğrensin, ki Aslı
söyler dilerim, Ateş için travmatik bir hal alacak ailesinin dağılma durumu. Bu
halden de onu yine Aslı’nın anne şefkatindeki aşkı çıkartacaktır. Zira artık
şiir yürekli kızımız Ateş’in sevgilisi. Sarıp sarmayalacaktır aşkın sağaltıcı
etkisi.
Son demde; ‘Her kalp kendi içindeki
çiçeğin kokusunu verir’ demiş yazar...
UmayMasal
Eliza yine o güzel anlatımı ile aşkı tariflemiş dizi kahramanları üzerinden :))))
YanıtlaSilMüthiş bir anlatım . Kalemine sağlık🌹