5 Aralık 2016 Pazartesi

Bodrum Masalı 15.bölüm

Mecnun’um  Leyla’mı gördüm, diye başlar şarkı. Aşk öyle bir hal ki insanoğlu için, ilk gençlikten yaşlılığın son demlerine dek hangi durakta, nerde karşılaşırsak karşılaşalım kendi iç dinamiğini kendisine göre oluşturuyor. Kuşkusuz her aşk biricik, her aşk benzersiz. Lakin karmaşık metropol karanlığında öyle zor ki onun duyularımızda bıraktığı izleri takip etmek. Metropol çok pis, gürültülü, kokuları baskın, karanlığı soğuk. Belki bu nedenledir, aydınlık, dingin ve deniz tuzu kokan Bodrum’un başrolündeki aşkların duyularda bıraktığı gölgeli izlere takılıp gitmemiz. İskelelerden, yeşil sahalara, oradan portakal bahçelerine savruluşumuz. Hatta kötülerin bile dönüp dolaşıp aşkların yollarını açışı bundan belki kim bilir? Hal hal bakalım mı masalımızdaki aşklara?
Aşkın bakma hali: FarYıl
Aşka dair söylenebileceklerin başındadır bakmak ve görmek. Bazen görürsün ;ama söyleyemezsin. Dilsiz kalır sevdan. Susarsın. Umudunu yükleyip gemilere, uzaklara demir alırsın. Faryalı demir almak istedi yıllarını demirlediği limandan gittiği adres olmasa da geleceği meçhule bağlı. Sattı, savdı, geride ailesini  bırakmayı göze alarak. Aşkının yükünü Yıldız’ın boynuna bıraktığının farkında olmaksızın hem de. Acıttı Yıldız’ı gitme ihtimali, sustu. Yıldız da sadece baktı. Gözlerinden çağlayan damlalara inat Faryalı’ya baktı. Söylenecek sözlerini ruhlarının duvarlarına çarpa çarpa boğmaya alışmışların kaderiydi bakmak çünkü. İkisi de sadece baktı, karşısındaki görsün istedi. Ama duygularının penceresi olan gözlerindeki birikmiş acıya, sevgiye rağmen birleşemeyen o eksik parçalar birini gitmeye birini kalmaya mühürledi. Taa kiii Gözde’nin Evren’e kurduğu intikam tuzağına kadar. Gözde öyle bir bomba bıraktı ki Bodrum’un masalının ortasına ve pimini öyle bir çekti ki... Vay ki ne vay. Evren’in baştan beri süren pişkince hallerinin sona erişine şahit olduk. Kabul ediyorum dudaklarıma pis bir gülümseme yerleşti o an. Devamında Evren ne yapar bilmiyorum ;ama Gözde’nin her şeyi göze almış hali sanırım Evren’in sonunu hazırladı. Faryalı’nın bundan sonra bir yere gidemeyeceği gün gibi ortada. Yıldız’a dair yanan, kavrulan umutları yeniden can bulacak mı? Göreceğiz. Benim tahminin Yıldız’ın boynundaki kolye bu noktada anahtar görevi üstlenecek. Birbirlerine bakmayı bırakıp ne vakit gerçekten görecekler? Galiba vicdanlarının üzerindeki yük kalktığında...
Aşkın dokunma hali: SuKel
‘Elin elimde olsun, yeter. Avuçların avuçlarımın içinde ısınsın. Senin hayal olmadığını orada olduğunu bileyim yeter. ’
Kelebek sonunda kendisini anlatmanın rahatlığıyla kocaman gülümsedi bölüm boyunca. Abisine Su’yu geride bırakamayacağını söylerken kanadının biri kırılsa da inatla sahip çıktı renklerini canlandıran aşka. Su ve Kelebek ellerini birleştirerek başladı aşklarına. Bölüm boyunca da el eleydiler. Cenk’le olan Su ile Kelebekle olan Su  arasındaki fark da ortadaydı. Baştan beri dibe vurup seken Su’yu yakalayan Kelebek’in elini tutarken uçuş uçuştu Su. Her ne kadar kafasının karışık olduğunu söylese de Su, ki bu beni rahatsız ediyor, Cenk’ten gelen zarfı Kelebek’e yoracak kadar da kaptırmış duruyor kendisini. Diğer taraftan Faryalı Yıldız Evren üçgeni bu ilişkiyi de sarsacak gibi. Su’nun baba aşkı ortada. Kelebek’in de abisine ve adalete olan inancı da ortada. İkisini o veya bu şekilde karşı karşıya getirecek bu durum. Sanırım Su ve Kelebek açısından gerçek sınanma orada başlayacak. Her şeye rağmen aşk mı kazanacak?
Aşkın duyma hali: Uzay
Üzgünüm . Bu noktada Alara ve Uzay diyemiyorum. Uzay’ın çığlıklarına o kadar sağır ki Alara. Uzay onu duyarken, ona olanı biteni anlatmaya çalışırken pişman olmak yerine ısrarla intikam peşine düşen Alara’nın Uzay’ı duyması zor. Uzay’ın işitilmek istediği o kadar net ki. Bu bölüm yine Alara’ya artık beni duy derken ne kadar acılı bir oğlan çocuğu hali vardı. Uzay, Aslı ve Ateş’i Alara’ya karşı korumak zorunda kalacak gibi. En azından Alara’yı bu bölüm desteklememesi ve Aslı’ya haber uçurması bana umut verdi. Aslı ile anne kaybı üzerinden kurduğu empati Uzay’ı bir nebze iyiliğe yöneltse de yaptıkları yapacaklarının teminatı karakterimiz ne noktada ne tercihler yapar göreceğiz. Yineliyorum, Uzay Aslı’ya aşık olmasın.
Aşkın koklama hali:AsAt
‘Önce kokunu duydum bilinmezliklerden. Bir yerlerden tanıdıktın, öylesine yabancıyken bana. Sonra sonra öyle sızdın ki içime. Fark ettiğimde zaten her şey sen olmuştu. Bense sana öyle karışmıştım ki, ben diye bir şey kalmamıştı. Artık bizdik.’
Geçen hafta Ateş’i Aslı’yı öperken bırakmıştık. Bu hafta ise sevgili olmayı öğrenen AsAt’ı izledik. En sağlam ilişkiler dostluktan geçenlerdir derler. Aslı baştan beri bir tek Ateş’e aşık olmanın rahatlığındayken Ateş ise tüm yaşanmışlıklarına ters bambaşka bir acemilik halindeydi. Duygularını itiraf ederken utanan, Aslı öğrenmek isterken sorulara cevap veremeyen bir Ateş’ti. Aslı Ateş’e dair umutlarının gerçeğe dönüşmesinden mutlu okulunu uzatma  pahasına Ateş’e koşarken Ateş bulduğu her fırsatta Aslı’nın kokusuna boğdu kendisini. Bir saçlarına gömdü burnunu bir boynuna. Aslı ve Ateş’in portakal kokan aşkında derinden derinden gelen ve yükselen bir tutku da gözlerden kaçmadı bence. Çocukça ve biraz arkadaşça alay etmelerin, hafıza tazelemelerin arasına öyle tutkulu bakışlar, koklayışlar,öpüşler eklendi ki; bu çiftin katmanlı ilişkisine başka katmanların ekleneceğinin de sinyali verildi. Ateş’e babasını söylemeye karar veren Aslı bunu başaracak mı merak konusu. Ancak her kimden öğrenirse öğrensin, ki Aslı söyler dilerim, Ateş için travmatik bir hal alacak ailesinin dağılma durumu. Bu halden de onu yine Aslı’nın anne şefkatindeki aşkı çıkartacaktır. Zira artık şiir yürekli kızımız Ateş’in sevgilisi. Sarıp sarmayalacaktır aşkın sağaltıcı etkisi.
Son demde; ‘Her kalp kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir’ demiş yazar...

                                                                     UmayMasal                

1 yorum:

  1. Eliza yine o güzel anlatımı ile aşkı tariflemiş dizi kahramanları üzerinden :))))
    Müthiş bir anlatım . Kalemine sağlık🌹

    YanıtlaSil