31 Aralık 2016 Cumartesi

Bodrum Masalı- 17.bölüm

‘‘Aşkım Katre-i  Matem gibi
Nadir,eşsiz , mağrur...’’
Yıllarca sevmişlere, uzak kalmışlara dairdir kabuk bağlamış yaralar. O yara öyle kalın kabuklanır ki, yarayı taşıyan bile unuttu sanır. Sonra yaranın sahibi yine yeniden karşısına çıktığında ve o kabuğu kaldırdığında anlar yara sahibi tüm pıhtının volkan gibi o kabuktan fırlamaya hazır beklediğini.
Evren ve Gözde’yi basan Yıldız tokatlayarak hırsını almaya çalışsa da Evren’e dair kırıklığından çok güvendiği arkadaşı tarafından aldatılmanın acısını hissettik o feryatlarda. Aşık olsa hak verecekti Yıldız Evren’e. Kendisi bir aşkla girdiği o yuvada köz gibi için için yandığından belki aşkla sevemediği adamın aşkına saygı duyabileceğiydi söylediği. Ancak Evren öyle bir adam ki, ne Yıldız’ı ne de Gözde’yi hakediyor. Ki Gözde bunu anlayarak başından def etti Evreni. Ben fragmanı ilk gördüğümde gerçekten kızını ve Yıldız’ı bırakmak istemediğini düşünmüştüm Evren’in ancak yanılmışım. Gözde’den yüz bulamayınca aile edebiyatından medet uman Evren korkarım işi iyice aşağılık yollara sürecek. Otele dair kar hesaplarını güderken hangi canları yakacak hangi hayatları kırıp dökecek göreceğiz. Toprak Sağlam’ın Gözde’si ise Evren’den yakılan gençliğinin intikamını almaya gelecek mi? Aslında bu olmasını istediğim beklediğim bir şey. Çünkü Toprak Sağlam oyunculuğu Gözde’yi antipatik değil gerçek, hissedilir bir kadın yapıyor.
Yıldız’a gelince kabuğu kalkan yarası kanamaya başladı yeniden. Faryalı’ya hissettikleri geçmişin hayaletli odalarından çoktan süzülüp hayata karışmaya başlamıştı. Şimdi şimdi o hisler ete kemiğe bürünüp içindeki matemli duyguyla Yıldız’ın karşısına dikilmekte. Dünyayı yıkan ve yıkıldığında dünya olan bir aşk Faryalı ve Yıldız aşkı. Ateş’e dair sırlar perdesi Faryalı lehine aralanırken Evren’in tehditlerinde bu düğümün Yıldız açısından acı verici başka bir süreci başlatacağının da sinyali verildi. Korkarım yeniden çiçek açan FarYıl aşkına Evren’den daha büyük darbeyi Ateş’in doğumundaki sır vuracak. Yıldız hayatında ona aşkla bağlı iki adamı, Ateş’i ve Faryalı’yı, kaybetmese de o eşiğe gelecek.
Faryalı Yıldız aşkının yansımasından kırılıp kendi kozasında ışığını yaratan diğer aşk, Kelebek ve Su’ya baktığımızda , Evren’in yaptıklarının etkisini hissetseler de beklediğimden çabuk toparlandılar. Belki Su Kelebek’in aşkının gücüne şahit olduğundan uzatamadı. Öyle ya sanal dünyamızın en güzel sevenlerinden, aşkı için kendiden geçenlerinden Kelebek. Sevdiği için , o zarar görmesin diye ağlaya ağlaya git diyebilen biri. Su açısından hayatındaki erkekler içinde gerçek bir kahraman Kelebek. Su’yun aşkını annesine anlatmak istemesinin altında da işte o kahramana yönelik gurur yatıyor sanırım. Evren’e rağmen Cenk’e rağmen hala saf kalabilen duygulara dair olan Kelebek’e Su daha da sıkı bağlanmalı, daha derinlikli hissetmeli ve hissettirmeli. Öyle ya Yıldız ve Faryalı’nın bile hissettiğini biz de hissedelim. Kozasından çıksın uçuş uçuş aşk.
Evim dediği Aslı’nın odasında açtı bölümü Ateş. Utancıyla, hüznüyle ve annesine dair korkularıyla sığınmıştı Aslı’ya. Aslı yine akl-ı selim ruhuyla sağalttı Ateş’in ruhundaki yaraları. Ateş’e yaptıklarını, hayata dair tutunuşlarını, tutkuyla kafasına taktığını yapabilme becerisini hatırlatırken ona neden aşık olduğunu da itiraf etti. Ateş Aslı’nın ağzından kendisini dinlerken karşısındaki şiir ruhlu kızın kendisine neden aşık olduğunu da öğrendi. Bu, Ateş’i yüzleştiği gerçekler içinde vaha gibi sardı sarmaladı. Her fırsatta Aslı’nın kokusuna kendisini hapseden Ateş için Aslı gerçekten eve, huzura, umuda ve vazgeçilmez diğer yarıya dönüşüyor. ‘Sevgilim’ diyerek ilişkisinin her haline yeni hal katan Ateş oğlan her dokunuşla Aslı’ya alışmışlığa, bütün olup bizleşmeye yol alıyor. Aslı ise Ateş’e eşlik ediyor.  Bazıları diyebilir ki, Ateş neden hep destekle ayakta duruyor? Bu noktada kendi gerçeklerine dönmelerini temenni ederim. Ailesi darmadağın olmuş, önceden sosyal statüsünü kaybetmiş üniversite öğrencisi olmaya aday genç bir adamdan bahsediyoruz. Hayatta daha önce ne parasızlıkla ne de hiçe sayılmakla sınanmış. Şimdi babasızlığının soğuk gerçeği yüzüne çarparken, üstüne ailesinin yükünü omuzlaması toplumca onun bilinçaltına daha doğmadan ekilmişken bu adamın desteksiz durmasını beklemek acımasızlık. Aslı hep kendi kendine ayakta kalmak zorunda olan genç bir kız. Kelebek de öyle. Keyif olsun diye değil yazın para kazanmak için dil öğrenen, Bodrum’u izbesinden sosyetesine bilen tanıyan ama bilinmeden tanınmadan bunu başaran bir kız. Tabiki Ateş’i Aslı ayağa kaldıracak. Ateş ondan sonra sırtına aldıklarıyla ve Aslı’nın elini tutarak yola alacak. Tabi bu sırtlamayı tutup illegal işlere bulaşmak olarak görmüyorum. Zira eski günlerine özlemine selam çakarken spor araba düğümünde, Bordum ekseninde hayatın bıçak sırtı tarafgirliğiyle de karşılaştı Ateş. Arabanın bagajını açana kadar arabayı alsak gitsek kafasındaki AsAt sanıyorum karşılaştıkları aşk hikayesine dahil olacak. Kuşkusuz AsAt’ın dahil olduğu bu hikayeden SuKel de kaçamayacak. Mahşerin dört atlısı yepyeni gerilimli macerasıyla bakalım hangi tehlikeli hayat hikayelerine dalacak?
Uzay’a değinmeden olmaz. Eyyy sevgili Uzay. İnceden Aslı’ya yürümelerine rağmen içimdeki his, Yıldız Otel ahalisinin sana bambaşka bir dünyanın kapısını aralayacağı yönünde. Sen Aslı için Ateş’le hizipleşirken ve Kelebek tarafından bıçakla kovalanırken, senden bir başka sen yaratıp sonunda bambaşka bir ruhla çıkacaksın o otelden. Belki umudum bu, bilmiyorum. Nedense Aslı’nın sana açtığı kapı aşktan ziyade dostluk kapısı gibi geliyor.
Son demde; hayatımız kapılar açarmış bize. Sevgilim ben geçtiğim kapılardan seni bulana kadar geçtiğimi bilmedim ki. Şimdi durmuş bakıyorum da ; geçtiğim acılar senin için, vardığım anlar senin için. Ben bu kapılardan geçmesem seni tanıyamazdım ki. İyi ki o kapılar beni acıtmış, iyiki o yollarım sana varmış.
Bu AsAt, SuKel ve FarYıl’a olsun.
Emeklere saygıyla...
Yeni Yılda hayat hepimize daha iyi davransın umarım.
                                                                UmayMasal
   

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder