uzay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uzay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mart 2017 Salı

Bodrum Masalı-27.bölüm

‘‘Vedalaşabilseydim geçmişle,
Gidebileseydim keşke.
Gittin deme, gitmiş göründüm sadece.
Sensiz, kimsesiz, ruhsuzdum.
Anlamazsın,sen sensiz olmadın.’’
Dünyada yaşanmış ya da yaşanmaya değer büyük aşklar içinde yaralanmamış olan var mıdır? Aşk dediğin tıpkı Maya’nın dediği gibi yarım kalmaz ayrılık olsa da ;ama ruhta bıraktığı çiziklerle kanar durur. İçinizde sevdiğinizle yaşar gidersiniz kavuşamamanın acısıyla. Aşkı bütün yapan yaşayanın hislerindeki tamlıktır. Karşılığı olsun olmasın.  Demişler  ya benim aşkım benimdir sana ne, ben seni sevsem bile. Bodrum Masalı  öyle bir noktadan yürümeye başladı ki, geçmiş aşkların kayıp hüzünleri Aslı’nın hikayesiyle aydınlanmaya başladı ve gördük ki sandıklardan çıkan o sevdalar çok canı yakmış, çok çizik bırakmış. Biz önce Faryalı’nın kırık aşkını izlemiştik. Sonra Yıldız’ın parçalanmış kalbini gördük. Sonra Süha’nın acıtan aşkından haberdar olduk. Ela’nın imkansızlığından. Masal evrenine tepeden inme şekilde dahil olan Bora’nın kalbini yakanın da aşk olduğu anlaşıldı sonrasında. Şimdi yeni rengimiz Maya ile görüyoruz ki acısında raks eden aşklarda eski renklerde bir fark yok. Devam ediyor kayıp zamanlara sadakat. Maya tam beklediğimiz gibi geldi. Faryalı’ya hala aşık hala acaba diyen hala sadık. Elbet bu acabaya Faryalı’dan cevap alınmayacak hatta Bora’nın kapalı kalbine Maya esintisinin getirdiği bahar gün gibi aşikar. Ancak Faryalı ve Maya’yı bağlayan şey yani Aslı dengelerde değişiklik yapacaktır. Faryalı’nın Yıldız aşkından en ufak kuşkum yok. Sadece baba olarak anne ve kız arasındaki bağı sağlayıp kızının geçmişten beri şahit olduğu acısına merhem olmaya çalışacak. Diğer taraftan Bora gibi bir adamın kendi ruh evreninden bir sakin olan Maya’ya kapılacağı da oldukça açık. Aslında bana öyle geliyor ki, eski Bodrum sakinlerimizden Evren hariç hepsi bir şekilde aşka aşık, sevdaya sadık. Gerçi Evren bile tüm o aşağılık yaklaşımlarının hatta yalanlarının yanında Yıldız’ı Evrence sevmeye devam etmekte.
Bu hafta çözülen sırlardan daha çok sırrın yarattığı sarsıntılı ruh hallerine ve Maya’yı tanımaya odaklandı bölüm. Önce biri sonra diğeri olarak devam edelim. Aslı Faryalı’nın babası olduğunu öğrendiğinde tepkisi haklı olarak inanmamak oldu. Hatta daha çok inanamamak. Yıllarını yanıbaşında geçirdiği Faryalı izini sürmek için uğraştığı imkansızlıklar içindeki babası çıkmıştı. Şaşkınlığı doğaldı. Yalnız oldukça hızlı üzerinden attı bu şaşkınlığı. Bunun altında yatan sebep kuşkusuz yıllardır tanıdığı ve babası yokken ona babalık yapan adamın dürüstlüğüne olan inancıydı. Ateş’e doğru mu, diye sorarken doğruluğunu içten içe bildiğini sadece onaylatmaktı istediği ve belki bilginin ağırlığını paylaşma ihtiyacıydı. Kaldı ki gerek Faryalı’yla yüzleşmesinde gerek Asım’la konuşmasında olayları sindirmeye yatkın bir Aslı izledik. Burada Ateş, Kelebek ve Su üçlüsünün hızlı hareket alanı yaratması, ailemiz dedikleri bütünlüğü koruma yönünde refleks göstermesinin de etkisi var. Ateş’in ve Su’nun Faryalı’ya olan koşulsuz güveni öyle manidardı ki bölüm boyunca. Özellikle erkeklerin aldatma hallerinden en çok yaralanan karakterlerden olan Su’nun, Faryalı’ya sahip çıkışı, o daima doğruyu söyler demesi bence benim Ateş Faryalı’yı babalığa seçecek argümanıma Su’yu da ekledi. Hoş Faryalı artık Ateş için farklı bir kimlik de içermeye başlayacak. Diğer taraftan akşamın en yaralısı Yıldız oldu. Yıldız’la empati yaptığımda yaşadığı huzursuzluğu, kırılmışlığı ama en çok ne yapacağını bilemeyen halini anlıyorum. Karakteri derinlemesine işlememekte gösterilen çabayı anlayamasam da kendi kafamda bütünlediğim Yıldız sanki iki duygu arasında savruluyor gibi. Suçluluk bunlardan ilki. Suçluluk hissediyor çünkü Faryalı’yı terk ederken hata yapıp yapmadığını her şeye rağmen sorguluyor bence. Bu hafta öğrendiklerinin ağırlığına rağmen o sorgu kafasında ve yüreğine suçluluk olarak yansıyor. Diğer taraftan Aslı’nın hikayesi üzerinden yeni bir suçluluk bindi yüreğine. Faryalı tarafından bu denli sevilmiş olmasının Faryalı’nın hayatında yarattığı kontrolsüz deprem. Devamında Aslı’yı anne ve babasız, Faryalı’yı bunca zaman evlatsız bırakan süreç. Diğer duygu da korku Yıldız da sezdiğim. Yıllardır beklediğini bulmuşken kaybetme korkusu. Oluşan yeni ailesini yitirme hissi. Faryalı kendi penceresinden Yıldız’ı suçlamıyor tabiki. O yirmi yılın kendisi için bir evlat saklamış olmasından ve mucizevi bir şekilde hayatın o evladı yanıbaşına getirmiş olmasından dem vuruyor hep. Ona göre Yıldız bu durumda bir taraf değil, yanında durmasını umduğu gerçek aşk. Sırların, acıların ve sevdanın paylaşılacağı bir sığınak. Lakin işte burda kadın olmak giriyor ya devreye. Anne olduğundan anneliği kaybeden kadının yerine koyabilmek kendini, evlat olup babanı yitirip ve belki sana kırgın göçüp gittiğini bilerek babasını yeni bulmuş bir kız evladın duygularını anlamak ne zordur. Hele o kız evlat sevdam dediğininin kanındansa, hele o kız evlat hayatını uğrunda vereceğin oğlunun gözlerindeki sevdaysa, hele o kız kimsesizliği içinde kalbini açıp içine aldığınsa. Yıldız’ın işi zor. Lakin ben yine de sevmeye en değen adam olan Faryalı’nın elini sımsıkı tutsun diyorum içimden.
Maya... Portakal kızın annesi Maya. Aslı’nın Mayası. Sevda yolunda babasının hücresel feyzini aldığını düşündüğümüz Aslı’nın halleri aynı annesiymiş meğer. Her kalbinden geçeni yazmasından, portakal kokusuna aşkına kadar. Aşkta yenilgiyi kabullenmiş Maya’nın hayatını Bodrum değiştiryor kuşkusuz. Sevmeyi bilen, iliklerine kadar sevdaya batmış bu kadındaki şairanelik yarasını saklamaktaki ışıltısı etkileyici. Aslıhan Gürbüz bakışlarıyla delip geçiyor. Aslı ve Maya kavuşması da hikayenin içeriği adına çok özel olacaktır.  Maya Yıldız Otel sakinlerinin hayatına bomba gibi düşerken aslında başka hayatlar için de kapılar açacak gibi. Bora’nın tarafındaki fluluğu giderecek, Evren’in yaptığı manipülasyonların etkisini kıracak, otel sakinleri ile ve belki Faryalı ile arasındaki iletişimde yeni bağlar sağlayacak gibi. Diğer taraftan da Lal, Gözde ve Evren üçlüsünün eksenini nereye çekecek bu bahar havası göreceğiz.
Kelebek... Su’nun aşık Kelebek’i. Faryalı’nın düşünceli oğlu. Ateş’in sadık kankası. Yıldız’ın gülümseme nedeni. Aslı’nın biricik amcası. Tüm dramların orta yerindeki gülümseyen rengarenk Kelebek. Uzay ve sen hep gülümseme nedenimsiniz. Hem hayatı kendince ciddiye alan hem inadına alaya alan tavrınızla siz hayattaki soluk alınan parklar gibisiniz. Uzay’ın Yıldız Otel aile sofrasında yer bulmaya başlaması da ayrıca güzel ayrıntıydı. Demiştik ya Uzay’ı sağaltmanın yolu Yıldız Otel. Bu arada Faryalı ve Evren sevgisi Uzay’ı Aslı’ya vardırırken sanıyorum Ateş’e doğru da yol almasına neden oluyor. Hala Alara, Ferdi, keman hocası ne oldu bilmesem de olanı olduğu gibi kabullenip artık Aslı’nın yanında duran Ateş’i gözlerinden öpüyor aşkla kalan tüm çiftlerimizi arada gülümserken hatta aşkın ateşindeyken görmeyi dileyerek yazımı bitiriyorum.
Son demde; yürek aşina yalnızlıklara, yalnız kalmışları tanıması bundan. Ruh aşina aşka, aşıkları bilmesi bundan. Ey aşk, beni bulduğunda yeniden aynı bedende aynı ruhta olsam da tanımayabilirsin. Sakın yanımdan geçme. Zira bilirsin aşk aşkı bilenlerindir. Başka bedenlere geçmişsem ruhumun sirayetiyle dur bak gözlerime. Tanıyabilirsin.
Emeklere saygıyla...

                                                       UmayMasal            

27 Şubat 2017 Pazartesi

Bodrum Masalı-25.bölüm

Toprağa bereketli kıvamını veren sır suda gizlidir. Topraktan çekilmiş suyun çatlattığı tarlalar diyarı olan Anadolu hem toprağın sırrını vermeye hem suyun o toprağa katacaklarına açık bereket tanrıçalarının sır dolu yurdudur. Bu hafta kıyıdan kıyıya koşan ruhların bedenlemiş halinde aslında sırdan sırra savrulurken her karakter, çocukluklardan damıtılmış anılardaki atlı karıncalar derin Ege sularının sırlı fırtınalarına teslim etti kendisini. Peki nasıl oldu? Öncelikle geçtiğimiz haftadan kalan Aslı’nın babası Faryalı mı, sorusuna cevap aradık. Aslında daha çok Faryalı’nın bu konuyla ilgili ne yapacağı, nasıl bir tepki vereceğiydi merak konusu. Maya ve Faryalı’nın geçmişlerinden süzülüp gelen Aslı’ya dair sır Aslı için hala gizemini korusa da Faryalı için artık koskocaman bir ateş çemberi. Çünkü Faryalı tam yıllara sığdırdığı bekleme serüveninde koskocaman bir mutlu sona ulaşmak üzereyken; Su ve Ateş tarafından kabul görmüşken, bir tarafta yanında yöresinde Asım Kaptan’ın kızı olarak büyümüş Aslı bir yanında sevdasının eksik parçalarıyla kalakaldı öylece. Sadece bu kadar olsa Faryalı’nın kendi avuçlarında bunlar dururken Bora  da hala nedenini anlayamadığım şekilde Faryalı’yı Bodrum’dan sürgün etmek istiyor. Sözde neden Ergüven ailesini biraraya getirmek gibi dursa da bana göre Su’nun kardeşini kurtarmak için yaptığı hamleden sonra bu argüman oldukça sığ ve mantıktan uzak. Sanırım yaratıcılarımız da bunun farkında ki, Gözde’nin düşük tehlikesini Faryalı’ya yükleyen Evren’e Bora’yı inandırarak ellerindeki argümanı desteklemeye çalışıyorlar. Bora açısından Evren’in güvenilmezliği ve geçmişi ne kadar bu yalana inanmasını sağladı ya da sağlamalı tartışılır. Diğer taraftan Evren’i terk eden ve sadece çocuğunun huzuru için dönmüş görünen Gözde’nin de bu kadar kimliğinden uzaklaşan bir profil çizmesinde de hormonlardan başka çıkar yol bulamıyorum. Yani Faryalı’nın gitmesinin Gözde-Evren ilişkisi adına sağlıklı sonuçlar doğuracağı tezi biraz çürük kalıyor sanki Gözde açısından.
Her şeyimiz elimizden alınabilir ;ama tavrımızı seçme özgürlüğü alınamaz, demiş Victor Frankl. İşte Su ve Ateş karabasan gibi bir geceden çıktıları anda babaları Bora’nın kafasına silahı henüz dayamış, babalarının ezeli rakibi onun katil olmasını son anda engellemişken, gözlerinin önünde baba figürü hızla çürümüş duvarlar gibi sapır sapır dökülüyorken ve bu duyguya direnmeye çalışıp bir taraftan da yaralarına yara eklerken gelen telefonla seçimin ortasında kaldılar. Varlığını istemedikleri, büyüdüğü rahimden nefret ettikleri kardeşlerinin hayatı için seçim yapmak zorunda kaldılar. Babalarının mı annelerinin mi çocukları olduğunu tavırlarıyla göstermek zorunda kaldılar. Hiç zorlandılar mı? Hayır. Ölüme karşı hayatı, kötüye karşı iyiyi, babalarına karşı annelerini seçerken hiç zorlanmadılar. Kardeşlerinin hayatını kurtarmaya kardeşlikle gittiler, başardılar. Evren’i de kendi gerçeği, karanlığı, yalnızlığıyla yüzyüze bıraktılar. Kendinden olanın kendine en yabancı olması en büyük yalnızlık değil mi?
Zaman dediğin ayarsız saatli bomba. Ne zaman neyle karşı karşıya kalacağının hangi anda hangi anıyı, hayali, gerçeği patlatacağının net olmadığı; beklentilerin karşısında eriyip yok olduğu, parçalandığı bir bomba. Aslı kendi gerçeğini ararken; her acının üstüne yine o acıyı sağaltacak bir başka acıyla gidiyor. Aslı’nın en büyük acısıydı terk edilmişlik. İstenmemek, sevilmemiş olmak, yok sayılmak. Aslı belki en zor olanlarla sınanırken, yalanı, eksilmişliği, gerçeklikle anlamlandırmaya çalışırken ve tükenirken bir taraftan da aslında terk edilmediğini öğrenerek, annesinden zorla kopartıldığını anlayarak gözyaşı damlaya damlaya içini temizliyor. Sudan gelen Aslı, suyla arınıyor. Diğer tarafta üzerindeki yüklerden yorgun, dedesinin torunu Ateş, kendi yangınları içinde kor yine ağlayarak soğumaya çalışıyor. Bu noktada; ben Uzay’ın yürüdüğü yolun menşei ne olursa olsun Aslı ve hatta Aslı’nın Ateş aşkının Uzay’ı iyileştireceği fikrindeydim, fikrindeyim. Lakin benim derdim yük üstüne yük taşıyan; birbirini arayan eş ruhlar gibi öncesinin özlemle geçtiğini hisseden Ateş ve Aslı’nın birbirini hissetse de birbiriyle paylaşamadığı anlar. Yoksa Uzay’ın dahli ya da Uzay’ın varlığı değil. Uzay kendi acısını sağaltma peşinde bilyorum, biliyoruz. Sadece Ateş’in ve Aslı’nın dert zinciri birbirini boğmasın endişemiz ona. Kaldı ki, sandığımız gibi Faryalı net Aslı’nın babasıysa FarYıl kadar AsAt da bu fırtınadan etkilenir gibi.
FarYıl... Yıllanmış aşkın kavuşma arefesinde kucaklarına düşen bomba... Yıldız olanlardan bihaber oğlu ve kızının desteğini almışken mutlu ve o oranda huzurluyken, Faryalı’nın derdi bir değil bin oldu. Aslı ve devamında Bora’nın aramalarıyla Bodrum Masalı evrenine dahil olacak gibi görünen Maya bu ilişkiyi sarsacaktır. Aslı Yıldız için nereye kadar sorun olur tartışılır, çünkü hem kendi terk edişinden sonra gelişen bir olayın sonucu hem biricik oğlunun aşkı, ama Maya velev ki geldi ciddi sorunların kapısını açacaktır. Tam kavuştuk derken görüşmek hayal olmaz umalım.. Bu kısımda tek güvendiğim Süha. Süha’nın aklı selim, duyarlı ve o oranda bağlılık içeren dostluğu. FarYıl’ı tutacaktır. Bu kez savrulmalarına müsade etmeyecektir diyorum
Su ve Hüsnü... Evet evet Hüsnü. Kelebek yine her yerde her sorunun altında üstünde yanında. Ateş’i ağlarken görüp içi giden ama erkek egosunun rengini bilmenin Ateş’i kendinden saymanın duygusuyla yanına gidemeyen Kelebek. Su’yu omuzlayan, kan verdi diye onu pekmeze, portakal suyuna boğan; Ateş’in her bakışında kardeşimi emanet edeceğim adam vurgusunu alan Kelebek. Ruhu yüzünden güzel adam.  Su, bu kez olayın ortasında kalmanın ağırlığıyla çözülürken omuz verip sarıp sarmalayan yine Kelebek. Ateş’le beraber yükün altına girmekten çekinmemesi Ateş için büyük şans. Su ve Kelebek aşkıysa bu hafta biraz dramın gerisinde kalsa da hala uçuş uçuş hala en genç aşk. Boşuna hem Ateş hem Su iyiki demiyor. Bora olmasa ne Ateş’in ruhunu tamamlayan Aslı’sı olacaktı ne de Su’yun ruhunu kanatlandıran Kelebek’i. Para pul gitmiş ne gam Aşk varsa hazine vardır.
Son demde demeden önce; bu hafta Faryalı ve Aslı konuşmasında çekilen sahneye hayran olduğumu belirtmek isterim. Hem Timuçin Esen’in oyuncuğunundaki o geçişkenliğe hem de çekim açılarına bayıldım. Bir sırrın insanın hayatında yaratacağı fırtınadan, kırılmış çocukluklara, o sırrın kaç hayata dokunduğundan, ortaya çıkartacağı zamansal kırılmaya; son olarak Faryalı’nın hücrelerinin Yıldız’a nasıl koştuğuna kadar her şeyiyle harikaydı. Çekenin oynayanın yazanın eline zihnine sağlık diyelim.
Son demde; bir soluktun hayatımda özlediğimi bile bilmediğim, kanatlarımdın uçabildiğimi bile sezemezken; ruhumdun kendimden bile gizlediğim. Aşk karşılığı olmasa da sevda, karşılığı olsa da masal. Sen benim masalımdın, hep öyle kaldın.
Emeklere saygıyla...

                                                UmayMasal  

23 Şubat 2017 Perşembe

Bodrum Masalı-24.bölüm

‘‘Dünyayı mı bizleştiremedik,
Biz mi dünyalarımızda tek olmayı seçtik?’’
Bu hafta Bodrum Masalı evrenine AsAt’la dalmaktayım . En büyük SuKel’ci ilan edilen Aslı Ateş’e itiraz edip  AsAt’çı olduğunu iddia etse de bu bölümde AsAt’a dair gördüklerimiz, hissettiklerimiz ne Ateş açısından ne de Aslı açısından iç açıcıydı. Aslı ve Ateş aşkının gelişimi adına hep Kerem-Aslı metaforuna gönderme gören ben her hafta bu duygudan uzaklaşmakta ve savrulma halindeki ikiliyi gördükçe üzülüyorum. Bodrum Masalı karakterleri en başından bu yana sorunlarla boğuşmak zorunda kalan insanlar. İster iyi tarafta olsunlar ister kötü, sorun hayatın kendisinde olduğu gibi kimsenin yakasından düşmüyor. Burada sorun yok ;ama... İşte bu amanın temelinde şu sorun var: Neden Aslı ve Ateş iletişimlerinin başından beri o veya bu şekilde yanyana dururken sevgili olduktan sonra  bu kadar uzak düştüler? Tamam Aslı, yük üstüne yük taşıyan taşımak zorunda kalan Ateş’e yük vermek istemiyor, onu yüklerin altında ezmekten imtina ediyor, derinlerde bir yerlerde de Ateş’e yönelik güvensizliği de devrede ama yine de Aslı’nın Ateş’i kendine dair en özel sürecin bu kadar dışında tutması kırıcı. Ateş açısından kabul görür bir şey olduğunu da düşünmüyorum ki yarı zorla tüm o zor ve bir o kadar özel anları Uzay’ın paylaştığını öğrendiğinde bence daha da kırılacak. Ateş duygu dinamiğiyle yaşayan farkındalığı yüksek bir karakter. Duygusal olarak annesinin oğlu. Bakınız Maya ve Faryalı arasındakileri yanlış anladığını sandığımız hikaye bizi Aslı’yı Faryalı’nın kızı olarak okumaya kadar getirdi. Yani naçizane fikrim ilmek ilmek Uzay’ı Aslı’ya ekleyen hikayede Ateş yakacak bir şeyleri. Kendisi de yanacak, fena yanacak ama yakacak gibi. Ben baştan beri Uzay’ın sağalma süreci olarak bakmıştım Aslı’nın hikayesine eklenmesine. Ancak bu hafta Uzay’ın nüanslarda gizli tavırları beni de rahatsız etti. Diğer taraftan Ateş’in hayatına hamle yapmayı sürdüren Lal gerçeği var ki, tüm karanlık taraflarına rağmen Uzay’dan daha tehlikeli biri bana göre. Zira henüz yirmili yaşlarına yaklaşan genç bir adam üzerinde otuzlu yaşlardaki deneyimli bir kadının geçici de olsa etkisi büyük olabilir. Baştan beri kırılgan çizgide yürüyen Aslı-Ateş aşkında bu çift taraflı uçurum acıtıcı sonuçlar doğurabilir. Faryalı-Yıldız aşkının yanısıması Aslı-Ateş aşkının kaderinin tıpkı asıl gibi kırılgan olması, sorunlarla sarmalanması, güçlenmeye, güven duygusunu sağlama almaya vakti olmadan sert virajlara sokulması ne denli makul; izleyen ve yazanlara bırakıyorum yorumu. Nahif ve portakal rengi, kokusu taşıyan aşk hikayesinde biraz içini boşaltmak gibi değil mi bu? Bilemedim.  Diğer taraftan SuKel’i öğrendiğinde verdiği tepki Ateş’in asıl üzüldüğü noktanın kendisine güvenilmemesi olduğunu da net olarak ortaya koydu gibi. Ateş sevdiklerini öyle kendinden sayıyor ki, sevinç, hüzün, acı neleri varsa onun parçası olsun istiyor. Dışarda bırakılmak onu yaralıyor. Kelebek’i kardeşi gibi gören görmeye de devam eden  Ateş tabiki de Kelebek’i affetti. Ancak işte bu olaydaki yaklaşımdan hareketle Aslı’nın Uzay’ı dahil edip onu dışarda bırakmasının Ateş üzerindeki etkisi düşündürücü geliyor bana.
SuKel aşkına gelince tam gaz devam ediyor. Ateş’in tepkisiyle hafif sarsılsalar da enerjilerinden bir şey kaybetmeden tüm sevimlilikleriyle büyütüyorlar sevdalarını. Burada Su ile ilgili yaklaşım bana zaman zaman biraz eksik gelse de. Çevrelerinde olanlara rağmen Su’nun hiç etkilenmemiş hali bazen beni rahatsız ediyor. Ateş bir taraftan Kelebek diğer taraftan o sorun senin bu problem benim koşarken Aslı bile kendi gayya kuyusuna rağmen bir şekilde o dertlerden haberdar olurken Su süreçlerin o kadar dışında ki... Şaşırıyorum. Hoş hayatta böyle şanslı tipler de vardır biliyorum. Çevrelerinde kıyamet kopsa sevdikleri onları öyle bir koruma fanusuna alır ki olanı biteni anladıklarında çoğu şey yolundadır artık.
Artık yeni bir çiftimiz daha var değinmeden geçmeyelim:Alara-Ferdi . Her ne kadar Alara açısından Ateş’e kendisini hatırlatmak, bir şekilde Aslı ve Ateş’in arasına girmek için oluşturulmuş bir hikaye de olsa Alara’nın uzaktan uzağa izlemelerinin getirecekleri de ilginç ve kuşkusuz sorun olacak sonuçlar üretebilir gibi. En güçlü müttefiki Uzay’ı kaybettiğinden beri biraz çocukça hamlelere dönüşse de Alara’nın yaklaşımları hala risk barındırıyor. Uzay demişken, son haftalarda Uzay’ın Ateş’le sorunu olduğunu da düşünmeye başlamadım değil.  Tamam Aslı ile kader benzerlikleri Uzay’ı Aslı’ya yaklaştırdı. Sempati duymasını sağladı. Ancak ısrarla Ateş’in birlikte olduğu kızlara sarması, o çok büyük aşkı Alara’dan bu denli kolay vazgeçmesi de sorgulatıyor karakteri. Uzay aslında Ateş’te kabul mü görmek istiyor? Kabul görmedikçe de Ateş’i vurmanın yollarını mı keşfediyor? Alara olayında karşılıksız aşktan yürüyen hal burada annesizlikten dem vurup iyi insan olma kabulunden sonra yine karşılıksız aşka mı çıkacak? Dilerim olmaz.
Aşk dediğin demlendikçe acıtan ama derinleşen, aşk dediğin bakıştan kalbe oradan ruha mıhlanan. Faryalı ve Yıldız artık elele. Geçirdikleri fırtınalardan yorgun ama o oranda da emin, derin. Faryalı’nın tek sevdiği beklediği kadın artık yanında duruyor. Yıldız da yıllarına bedel aşkının avuçlarında huzurlu şimdilik. Bir hakediş varsa tabiki bu en çok FarYıl’ındır. Ancak kısa süreli meltem sanırım bu cephede de fırtınaya dönecek. Bora’nın tüm kaybedişlerin sorumlusu olduğunu öğrendik öğrenmesine. Evren açısından fena bir intikam kurbanlığı bu ama bir taraftan da Bora’nın ısrarla Faryalı’yı oyun dışı bırakma çabası devam ediyor. Tüm bu kargaşaya bir de Aslı’nın Maya ve Faryalı’nın kızı olması FarYıl’da nasıl bir etki yapar göreceğiz. Yalnız burada fena bir kıyas da yazık ki Yıldız’ın karşısına dikilecek. Aşka rağmen bebeğini aldırıp Faryalı’yı bırakan Yıldız; aşksızlığa rağmen bebeğini dünyaya getirip tüm küçük düşüşe katlanan ve Faryalı’ya babalığı veren Maya...
Son demde; Kördüğüm oldu içim, çözmeye çalıştıkça elime ayağıma dolanan; yüreğimi ruhumu dağlayan kor bir Ateş aşk Yıldız Yıldız ruhumda Kelebekler uçururken, Su gibi bir kız çocuğu gülümsüyor maziden bana, aynadaki aksim gibi kızımın gözleri Aslı’m gibi bana bakıyor.
Emeklere saygıyla...
                                                                                   UmayMasal   

             

18 Şubat 2017 Cumartesi

Bodrum Masalı-23.bölüm

‘‘Bana bir masal anlat baba,
İçinde denizle balıklar, yağmurla kar olsun güneş ve ay,
Anlatırken  tut elimi uykuya dalıp gitsem bile bırakıp gitme sakın beni...’’
Aile olmak, aile aramak, aile oluşturmak. Sanırım bu üçgen dahilindeydi Bodrum Masalı’nın dünyası geçtiğimiz hafta sonu izlediğimiz bölümde.  Her ne kadar aşk dolu bir bölüm beklesek de aşktan daha çok aileye ilişkin telaşlarla sınandı kahramanlarımız.
Bora’dan başlayalım irdelemeye kendimizce,Bora koskocaman bir soru işaretiyle girdi masalın evrenine. Gözde’nin çocuğuna aile oluşturmak derdinde gözüken Bora’nın başka bir hikayesi olduğunu hissetmiştik ki bu bölüm bir kazadan, bir kadından ,Yıldız’a ve Faryalı’ya yapılmış bir iyilikten parça parça bahsedildi. Bora’nın yaralı bir karakter olduğu zaten aşikardı, annesiz büyümüş, üvey annesi tarafından sevilmemişliğine ek aşık olduğu kadını da  kaybetmiş duran kendisini korumaya gücü yetmemiş doğmamış yiğeniyle empati kurup onu korumaya çalışan Bora. Yıldız’ın karşısında tehditvari tavrını bir anda yumuşatan, gri bir tavır çizen hangi tarafta olduğunu pek de belli etmeyen Bora. Soruyoruz Bora kimsin sen? Daha da iyisi Bora sen kimin hayatında hangi izdesin? Küçük bir virgül atarak buraya, Nejat İşler ve Şevval Sam arasındaki enerjiyi ne kadar özlediğimi de vurgulamak isterim.
Yıldız ve Faryalı’nın el ele zorluklarla savaşmaya hazır tavrı, Faryalı’nın gitmemiş olması, gitmeyecek gibi durması, kusura bakmayın bu senaryoda insan her şeye hazırlıklı olmalı gibi geliyor, inanılmaz keyifliydi. FarYıl için dizideki aşklar içinde sanırım Üzüm ve Haydar dışında rakip tanımayacak çift. İnsanın hayatı ne yöne giderse gitsin, aldatıldığını da sansa, terk edildiğine de inansa, o kişi gelip ta en derinden en çok canını yakacak şeyi de yapsa sevmeye devam edebilmenin gücü Yıldız ve Faryalı. Düşünün bir aşk ki, hayatınızı yaksın, kül etsin; bir aşk ki yokluğuyla sizi mutsuzluğa hapsetsin. Yine de siz o aşktan vazgeçmeden içinizde yüreğinizin en kuytusunda beklesin beklesin ve ikinci bahar gibi yeniden sizi filizlendirsin. Faryalı, vazgeçmişken Yıldız’ın gözlerinden, sözlerinden sadece bir ah demesini beklerken; sessizce kimsesizce gönderirken dudaklarını Yıldız’dan öpmesini değil sadece almasını beklerken, Yıldız’ın yüreğini bilmezken kendi yüreğini her fırsatta Yıldız’a anlatmasına rağmen, yok olmayı göze almışken Faryalı  Yıldız’daki gerçeğine ayıldı bu bölüm. Küçük adımlarla, belki korka korka gitse de aşklarının birlikteliğe yolculuğu ve Bora o yolculukta rol kapma telaşında olsa da FarYıl pupa yelken ilerlemek için esen meltemin fırtınaya ya da boraya dönmesini bekliyor.
Kelebek, canım Kelebek adın Hüsnü mü senin? Peki neden Kelebek? Renk renk iyilğinin mi sana getirdiği bir isim bu, hızla yardıma yetişmenin mi yoksa bir güne bir ömür sığdırabilmende mi? Sevgililer gününde romantizmin çıtasını en yukarı çakabilen tayflı ruhundan mı? Bilmiyorum söylemediler ki...
Kelebek’in Su ile aşkı son hız giderken daha geçen bölüm bu aşkı bildiğini öğrendiğimiz Ateş’in ikiliyi yakalaması ve devamında gelecek tepki sanırım SuKel açısından değil de Kelebek açısından sıkıntılı bir hal alacak. Ateş’in üzerine binen yüklerde en çok dertleştiği, sevdasını ilk itiraf ettiği Kelebek’in Ateş’e hissettiklerini söylememesi Ateş’i üzecek anlaşıldı. Ateş’in kırgınlığı da Kelebek’i üzecek. Su ve Ateş, et ve tırnak. Kırılsalar da , kızsalar da, bir yerinden kaldıkları yerden devam edeceklerdir. Ama kendini her fırsatta Kelebek’e emanet eden Ateş’in kırılması bu noktada sanırım normal. Tek takıldığım bildiği halde bilmezden geldiği ilişkiye sert tavır koyması, bu kırgınlık çizgisini geçerse ne kadar doğal olur? Göreceğiz.
Aslı... Yakaladığı ipucu elinde kalmışken yeni yolları Aslı’ya açan Uzay. Aslı’nın acılarına ortak olmaya çabalayan ama bir şekilde dışlanan Ateş. Aslı’nın aile arayış çemberinde o çemberin merkezine her şekilde düşmeyi başaran Uzay ve çemberin dışında bırakılan Ateş. Bu durumun sonuna kadar farkında olan ;ama müdahale edemeyen Ateş. Uzay’ın Aslı’ya dahil oluşunu iliklerine kadar hissederken, o soğuk onu üşütmeye başlamışken ses edemeyen, sevdiği kek boğazına dizilen Ateş. Bu bir taraf... Ruhu çekilen, yenilmiş hisseden, geçmişini bir bilekliğe bağlamış Aslı. Ateş’i kendinden sayan ;ama onu kendi acılarından bile korumaya çalışan Aslı. Uzay’a gel demiyen ;ama gelmesine de engel olma gücü olmayan Aslı. Ne fena şey konuşamamak, ne fena şey için düğüm düğümken yaralarını en sevdiğine açamamak, ne fena hücrelerinin daha önce geçtiği yoldan yine sınanmak. AsAt bir sevdanın en keskin sınavında şimdi. Güven sınavı. Uzay amacı ister empatik takıntı, ister aşka giden bir yol açmak olsun Aslı’nın hayatında yer kaplamaya başlamışken, Bora’nın isteğiyle Ateş’e amacı belirsiz yürüyüşteki Lal AsAt’ı acıtacak gibi. Aslı Faryalı’ya doğru akıyor. Acısında onun kollarına sığınıyor. Sorularına onun yanında cevap arıyor. En büyük cevap Faryalı’da mı? Göreceğiz.
Burada küçük bir sitem; ben Ateş’in Aslı’ya ilk ‘Seni Seviyorum’ diyişini bir mesaj olarak beklemiyordum. Olmamalıydı. Ateş Aslı’ya elini sımsıkı tutup gözlerine bakarak söylemeliydi bu sözü. Kelebek’in Su’ya aşkı gibi beklenmedik olan itirafına benzer  Ateş’in aşk itirafı da kendi rengini taşımalıydı. Ateş’in sevgisini söyleyişi portakal kokmalıydı. Yazık oldu. Sahnedeki tüm Ateş Kelebek sevimliliğine rağmen, ikilinin arasındaki o müthiş komedi enerjisine rağmen o sözcükler öyle söylenmemeliydi Aslı’ya.
Son demde; kokumu tanırsın sevgilim, kokum annem ve babamdan miras bana. Sandıklar dolusu renkle beraber. Aynı değil renklerimiz biliyorum. Ama biliyorum biz seninle gökkuşağı gibiyiz. Ayrı ayrı olan renklerimiz gibi seslerimiz de bir senfoni berarber. Biz birbirimizden ,asırlar geçse de aramızdan, vazgeçemeyiz.

                                                                                  UmayMasal              

6 Şubat 2017 Pazartesi

Bodrum Masalı-22.bölüm

‘‘Kök verdi kara sevda yüreğimde,
Hikayeler anlattım ona sessizce büyüsün diye,
Sustu, o sustukça yok sandım.
Sonra hikayeler bitti,
Gerçeğe uyandım...
Oradaydı, koskocaman bir aşk,
Ne yapacağımı bilemedim.
Acısıyla ona teslim oldum...’’  
Yıldız ve Faryalının çok eskiden ve belki daha çocukken atılmış aşklarının tohumu yüreklerine. O tohum büyümüş büyümüş kökleri derinlerde koskocaman bir ağaca dönüşmüş. Hayat geçmiş, ağaç sert fırtınalardan birinde gövdesinden kırılmış. Öyle kırılmış ki, bir daha yaşamaz sanılmış, kurur gider sanılmış. Mevsimler geçmiş, ağaçlar sararmış, kar gelmiş uyumuş tüm tabiat ve sonra bir gün bahar yeniden çıkıp gelmiş. Baharın tatlı meltemiyle nemlenen öldü sanılan ağaç, güneşle yeniden filiz vermiş. Hem de iki koldan. Gövdeden gövdeler çıkartıp dallarını uzatmış gökyüzüne.
Yıldız’ın  ve Faryalı’nın yaşanamayan sevdasının kozası o kadar işlemiş ki ikilinin hücrelerine, o hücreler kendilerinden çıktıktan sonra dahi bir yolunu bulup aşina oldukları diğer parçaya ulaşmayı başardılar galiba. Faryalı’dan alınan genler Yıldız’dan gelenleri bulmayı başardı bir şekilde. Kelebek ve Su’yu biliyorduk da, bu hafta Aslı ve Ateş’in de bu sevdanın rahminden doğduğunu anladık. Haftalardır Ateş acaba Faryalı’nın oğlu mu diyerek etrafında döndüğümüz çembere bir anda Aslı’nın dahil olması hepimizi şaşkına çevirdi. Hikayemizin eksik parçalarının tamamlanmaya başlamasıyla bazı düğümler açılırken yerine yeni düğümler ekleniverdi.
Daha bölümün başında Yıldız Otel çatısı altında biraraya geldi Evren’i evleri gibi geride bırakan Ergüvenler, Faryalı ve Kelebek. Burada insan düşünmeden edemiyor, aile dediğin nedir diye? Aile kanımdan dediğin ama senin yanında durmayanlar mı yoksa kanından olmasa da seni koruyup kollayan mı?  Sonra bu çatının altına başka bir sorgudan gelen Aslı da geldi. Burada bir parantez Ateş oğlana, ne güzel büyüyorsun sen öyle. Evim sensin dediğin Aslı’ya ev olma telaşınla, sahip çıkma çabanla başındaki onca derde inat geçmişi yeniden yazma halinde Ateş oğlan eksik gedik ne varsa toparladın bu hafta. Önce minimalize edilmiş bir tekrar geçtin geçmişe dair sonra mutluluk iksiriyle Aslı’nın gücü oldun. Ne güzel sahneydi, AsAt’ın tanışma ağacını bir portakalla, yolculuklarını minik motorsikletle, adadaki ateş başındaki yeniden tanımlama halini ve belki Ateş’in aydınlanışını o mumla sonrasında kaybetme korkusuna inat direnmelerini o balıkla anlatması Ateş’in. Ateş Aslı’yı en başından beri bildiğini ama bilmezden geldiğini ve pişman olduğunu ne güzel anlattı. İçinde babası olmasına rağmen ıssızlığa dönüşen babasızlık boşluğuna rağmen Ateş ailesini arayan Aslı’ya kol kanat gerdi. Otelde yanıbaşında olan Aslı’nın yüreğinden yüzüne dökülen hüzne , parçalanmış hayatına dokunup sağaltmak için uğraşıp durdu. Bu hafta neresinden bakarsak bakalım Ateş ve Aslı biz oldu. Yalnız Ateş’e dair iki endişem var. Birincisi ailesini kurtarmak derdine düşmüşken okuldan, üniversiteden uzaklaşması ikincisi ise bunca yükün altında gerçek bir kahramana dönüşürken bir yerde patlaması. İkisi de olmaz umarım. Aslı’nın gizli desteği Uzay’a gelince Alara’ya aşkı azala azala biten Uzay’ın Aslı konusundaki empatisinin hala arkasındayım. Uzay Aslı’ya aşık olmayacak umarım. Olursa da AsAt için tehlike olmayı tercih edeceğini düşünmüyorum. Uzay’ın asıl istediğinin kabul görmek ve sevilmek olduğu konusunda ısrarlıyım ;ama göreceğiz.
Su ve Kelebek ise, Ateş’ten gizlendiklerini sanarak hala kaç kovala oynuyor. Her şeyin farkında olan Ateş ise, olanlarla eğlenerek bir nevi intikam alıyor. Yıldız Otel’in en enerjisi yüksek çifti SuKel. Öpüşmesi, koklaşması, kıskanmasıyla. Galiba Faryalı-Yıldız aşkının dinamik gençliği ikilimiz, bunalımlı kısmı AsAt’ın sırtında.  Bir taraftan da Kelebek, Aslı dostluğunun derinliğiyle yüzleşiyoruz her hafta. Ciddi bir bütünlük Aslı-Kelebek. Öyle içten, öyle candan, öyle kandan galiba: ) Su ise, ilk aşkı babasına bir yerden tutunma telaşında hala. Ona ne olursa olsun güvenmek istiyor. Ateş’in çoktan kaybettiği güveni Su bir yerinden yakalamak için uğraşıyor ;ama korkarım bu konuda yaşayacağı hayalkırıklığı bu bölümde yaşadıklarıyla sınırlı kalmayacak. Ateş’in Faryalı’yı baba yerine koyma haline Su’nun da katılıp katılmayacağını da merakla bekliyorum. Yine evi kurtarma çabasındaki Faryalı’ya sarılan Su bu konudaki sertliğini kıracağına inancımı arttırdı diyebilirim.
Şimdi bölümün yeni ;ama hızlı karakterine gelelim. Bora... Gerçekten Bora, adını taşıdığı rüzgar gibi sert girdi Bodrum Masalı evrenine. Hikayesindeki acılı geçmişe selam verilse de çokça üzerinde durulmadı bu durumun. Ailesizliğin anlamını iyi bilen Bora’nın Gözde’nin bebeğini koruma kollama çabası garip değilse de Evren gibi bir kimliğe bu denli güç bahşetmesi bana ilginç geldi. Bora’nın kafasında nasıl bir hesap var bilmiyoruz. Bunun  sadece Gözde için girdiği bir savaş olduğuna yönelik şüphelerim var. Şu an Yıldız Otel sakinleri için baskı unsuru olmak dışında bir yaklaşım görmesek de Bora’nın ,tıpkı Uzay gibi, yaralı çocukluğunun o otelle ve içindekilerle daha yakın hale gelmesi bana göre oldukça mümkün. Göreceğiz. Ama her şey bir tarafa Timuçin Esen ve Nejat İşler’i karşılıklı izlemek inanılmazdı. İki eşit güçte rakibin, Faryalı ve Bora’nın, ne için olacağını bilmediğim ;ama derinden derine geldiğini hissettiğim rekabeti siyahla beyazın mücadelesinden çok grilikleri de barındıran bir resim gösterecek bize sanki.
Aslı’nın arayışının sahne geçişi anlamında Yıldız ve Faryalı’ya dönüşüne geldiğimizde; kafamızda acabalarla daldık resme. Aslı Faryalı’nın kızı mı? Faryalı Bora’nın teklifini kabul etti mi? Sonra haftalardır ilk defa Faryalı ve Yıldız’ın teslim olduğu aşkla sorular havada kaldık. İnsan bazen kendi aşk acısının ulağı oluyor. Aşkı için için kendinde yaşıyor, acısını, mutsuzluğunu kendisi çekiyor, sonra mektubunu kendisi yazıp zarflıyor. En son mektubunu kendisi götürüp ulaştırıyor. Lunaparkta çocukluktan gelen aşkın vedası mıydı izlediğimiz? Faryalı kendi aşkının ulağı gibi Yıldız’ın dudaklarında mı bıraktı aşkının damgasını? Yoksa artık çocuklukta kalan aşkın hatasından, yükünden başka bir boyutuna mı evrilme çabasıydı?
Sonuç olarak Bodrum Masalı’nın bu bölümü masal masal içinde, kişi kişi içre bir bölümdü. Asım’ın canının yanmasında baba nedir dediğimiz, Faryalı’nın çabasında sorularla kaldığımız, Yıldız’ın ne zaman silkeleneceğini merakla beklediğimiz, Aslı için düğüm düğüm olduğumuz, Ateş için hüzünlü bir gülümseme sakladığımız, Su’nun kırılmasına ah dediğimiz, Kelebek’e için için aktığımız, Bora’yı ise anlamlandırmaya çalıştığımız bir bölümdü.  
Son demde; aşk acısı kişinin kendisiyle hesabını, hatalarıyla yüzleşmesini içerdiğinden önemli ve saygıdeğer bir olgudur. Büyütür. Değiştirir. Aşk her yerde, her şeydir.
Emeklere saygıyla...
                                                                                                             UmayMasal     

30 Ocak 2017 Pazartesi

Bodrum Masalı-21.bölüm

‘‘Kendimde değilim,
Ortasındayım hiçliğimin,
‘Sen varsın, var mısın?’, sorgudayım.
Senden değil ey aşk kendimden kaçışım.
Anla beni, bu ıssızlıkta bırakma
Git desem de sen dur, ellerimi ısıt ve sorma.’’
Demir soğukluğundaki soyut kapıdan içeri el ele girdiler. Kapının cevaplara açılacağını ikisi de biliyordu. Korkuyordu Aslı ;ama Ateş elini bırakmadığı için korkusuna rağmen girdi kapısından yasak bahçenin. Yıllardır kendisine yasaklanan bahçenin. Cevaplar umdu ve aldı. Aldığı cevaplar umdukları olmadı. Eksik sandığı hayatını tamamlama derdindeyken elindeki eksik parçalardan da oldu. Annesi zaten yoktu babasını da şüphe ilmiğe takıp evine geri döndü. Hesaplaşmaya döndü, içindeki yağmalayan fırtınayla, peşindeki acıyla döndü Aslı. İşte yeni bölüm burada başladı. Babasının fırtınada balığa çıktığını öğrendiği an tüm duyguları parçalandı ve hasıraltı oldu endişenin karşısında. Sahip olunan tek baba Asım Kaptan yoktu, gelecek miydi? Aslı’ya dair bir hikaye açıldı Bodrum Masalı’nda. Ateş’e aşık şiir yürekli kızdan Ateş’in dışında ama Ateş’e dair bir hikayeye doğru yol alıyor Aslı. Ateş’in Aslı’yı çok sevdiğini her halinde görsek de sırtındaki yüklerin fazlalığından belki Ateş eksik kalıyor Aslı’nın yaralarını sarmakta. Bir yanı kor Aslı’nın yanıyor diğer yanı buz üşüyor. Yanan tarafı Ateş, buz tutan tarafı ise ailesi. Belki bu hal onu hala ayakta tutuyor. Kaybedilenlerin, hiç olmamışların gölgesinde kaldı Aslı. Her sorunu yüklenebilen Aslı’nın gücü kalmadı. Sorularının cevaplarının onu dağılmışlığa götüreceğinden emin bir tarafı, Ateş’e yaslanıyor. Ateş ise annesi, Su, babası, Gözde, borçlar derken Aslı’ya tüm kalanını vermeye razı koşturuyor. Sorumluluklardan geride kalan Su Kelebek’le aşkını öyle veya böyle yaşarken Aslı ve Ateş taşınanlarla sadece yaslanabiliyor birbirine yaşanmışlıklarına acıları ekleye ekleye. Hep böyle olmaz mı zaten. Aşk katmanlanacağı bedeni yorar önce sonra ruhu yorar. Kanatır, acıtır, savurur ama sonunda öyle bir hale getirir ki sadece geriye aşk kalır.
 Asım Kaptan’ın dönüşüyle sizi bilmem ama ben bir oh dedim. En azından ölümle sınanmayacaktı Aslı ve Ateş’in sevdası. Asım Kaptan döndüğü anda, Aslı endişe halısının altına süpürdüğü  her şüphesini daha Asım Kaptan iskeleye adımını atar atmaz açığa çıkarttı. Asım Kaptan kızıyla yüzleşmesinde öyle korktu ki ne Ateş’in varlığından yayılan aşkı fark etse de bir şey diyebildi ne de Aslı’ya onu sakinleştirecek bir yanıt verebildi. Ateş farkındalığı yüksek bir karakter. Asım Kaptan’ın kızının hayatındaki Ateş varlığını anladığını öyle güzel gördü ki Asım Kaptan’a yönelik tüm korkuları, geride durmaları biranda tuzla buz oldu. Aslı’nın yanında durma çabasında kimsenin onu alıkoyamayacağını da öyle koca koca laflarla değil ince tutumuyla gösterdi. Eksikti Ateş belki fakat asla istediğinden değil, evinin yerini bilen ;ama dağılmışları da geride bırakmayan bir duygudaydı. Bundan eksikti biraz. Kendini dinlemeye hali olmayan Ateş kurtarma, kurtulma telaşıyla sadece Faryalı’ya dayanarak tutundu. Aslı için de ailesi için de. Düşünün tepeden dibe indiğinizde sizi tutanlara karşı hissiniz ne olur? Peki size bir de tekme vuranlara. Ateş kendi çemberine Aslı’yı, Kelebek’i ve Faryalı’yı dahil ederken eski hesapların acısını da unutmuyor. Babasına öfkesi nefrete evrilirken Uzay’ın iyiye dair seçimlerini inandırıcı bulmaması bundan. Uzay belki bize yaralarını gösterdiğinden bildiğimiz samimiyet Ateş için hala muamma. Evet Kelebek’e göre daha sakin bir tavır göstererek temkinli belki Ateş Uzay’a karşı lakin Uzay’ın ona daha önce yaptıkları düşünüldüğünde Aslı’yı koruma çabası şaşırtıcı değil.. Ki Uzay karanlık tarafa yeniden göz kırparak Ateş’in çok da haksız olmadığını gösterdi. Unutmayalım günahları unutturmak için gösterilen sabırdır asıl iyilik.
Su ve Kelebek sır aşklarını yaşamaya devam ederken sırrın aslında sır olmadığı çeltiği kaldı hem SuKel’in kafasında hem bizim. Ateş, Su ve Kelebek arasında olanların farkında mı? Sanırım öyle ve ikiliyle dalgasını geçmekle meşgul. Onca sıkıntılı durumun arasında Su ve Kelebek tatlı bir meltem ki gülümseyerek ara verdiriyorlar izleyene. Kıskançlıları, kavgaları, tripleri, barışmalarıyla enerjisi en yüksek çift şu aralar. Öyle ya AsAt da FarYıl da hesaplaşmaların ortasında hem sevmeye hem tutunmaya çalışıyor. FarYıl demişken Yıldız’ın olgun tutumları, eksiklenme hali Faryalı’nın inadını çözecek gibi. Evren’in saldırgan ve saygısız hallerine rağmen ikilinin birbirine yönelik duyguları ayakta. Hatta birbirine koşmak için doğru zamanı bekliyor. Faryalı yaptığı kapıyla aslında içindeki sahiplenme duygusunu o kadar güzel anlattı ki, Süha Reis’in tercümesi olmasa da anlayabildiğimiz bir tavırla. Hayran kalmamak elde değil Faryalı’nın sevme biçimine. Timuçin Esen’in her mimiğiyle acısını, aşkını ve sefkatini zaman zaman da öfkesini harmanlaya harmanlaya çıkarttığı karakter tam bir baba, tam bir sevda.
Baba...
Kızı için baba,sığındığıdır. Korkularını sakladığı kucaktır. İlk aşktır. Sevdasında aradığıdır. Bazen çekindiği bazen çekiştirdiğidir.
Oğlu için baba, güvendiğidir. Korkusuzluğun öğrenildiğidir. Yaslanılandır. İlk mücadele edilen ama daima galip olduğu bilinerek örnek alınandır.
Aile için baba ağaçtır. Kökünü en derine salarak rüzgara, kara, güneşe karşı koruyandır.
Kelebek için baba; sislerin arkasında kalmış bir anının abisinin kollarında hayat buluşudur.
Su için baba; ilk aşkın aldatmayla biten hikayesinde hala tutunmaya çalışılan daldır.
Ateş için baba; her tutmaya çalıştığında elinden kayan ve sonunda geride bırakıp üstlenmeye çalıştığı roldür.
Aslı için baba; geride bırakılmalarını yüklenen, kan bağsız seven, kendi eksik hissedişinin acısını çektirenlerden acıyla kızını korumaya alandır.
Faryalı için baba;  yitirilmiş iki koca çınar biri çocukluğundan biri sevdasından miras köklerdir.
Yıldız için baba; utançla kaçılıp yüzleşilemeyen ama çok sevilen, emaneti can bilinendir.     
Geçtiğimiz hafta anneliği damıtmıştı Başar Başaran bu hafta babalığı anlatmış bölümde akan fotoğrafların arasında. Faryalı’nın Ateş’le ilişkisinde gizli baba olma isteğinde, Asım’ın Aslı’yla ilgili korkusunda, Evren’in sakat babalık anlayışında, Yıldız’ın pişmalığında... Her yer babaydı. Baba olmaktı, babaya sahip olmaktı.
Son demde; Bir adam yaşlandığında anlar, çünkü babasına benzemeye başlar demiş Marquez. Hep zamanında anlamak dileğiyle...
Emeklere saygıyla...
Not: Nejat İşler’in katılımına çok sevindik. Hangi tipte, hangi ruhta birini anlatırsa anlatsın biz o kimliği tanımaktan büyük haz alıcaz eminiz.

                                                                              UmayMasal

26 Ocak 2017 Perşembe

Bodrum Masalı- 20.bölüm

‘‘Yol büyütür çocuk seni,
Hayat büyütür,
Kan büyütür,
Zulüm büyütür,
Çocuk seni annen büyütür,
Varlığından çok yokluğu büyütür...’’

Pişmanlığın adalete dönüşen keskin kılıcı: Anne. Yıldız’a dair, anneliğe dair bir bölümdü Bodrum Masalı’nın son bölümü. Biz de bu noktadan ele almaya gayret edelim yorumumuzu. Süha Reis’in patlamadan sağ kurulup kurtulamadığı ve Uzay’ın yediği yumruk sonrası tavrının ne olacağı sorularıyla açtık bölümü. Sonra Alara’nın hamlesiyle susan bir Uzay’la karşılaştık. Uzay’a seninle ben aynıyız diyen Alara, sevgisizliğinden yorgun Uzay’ı en yumuşak yerinden yıllardır kendisine beslenen sevgisinden yakladı ve susturdu. Ateş’e kızgın Aslı ve Aslı’ya kızgın Ateş ilk kavgalarını yaşadıktan sonra barışıp belki olan durumu çok da çözümleyemeden Süha Reis’in derdine düştü. Kelebek ise, her kardeşin yapacağını yaparak yine Aslı için taşın altına elini soktu. Faryalı’nın kırgınlığına rağmen endişeli bekleyişi mahşerin dört atlısına da sıçradıktan sonra çok da dallanıp budaklanmadan çözüldü ve Süha Reis’in yaşadığını öğrendik. Faryalı’nın en yakın dostuyla arasının sağ ama ölü duygusundan sıyrılması adına yaşananlar elbette ki iyi oldu. Yusuf konusu halen muamma durumunu korusa da. Sonrasında yeniden Ergüven boşanmasına odaklandık. İşte bu noktada başladı bölümümüzün ana temasını oluşturacak olgunun yansımaları. Annesinin boşanma sırasında yanında durmak isteyen Ateş ve Su ile konuşan Yıldız’ın pişmalığından süzülen çocuklarını koruma isteği. Babanın devre dışı kaldığı masanın etrafında anne elinden sıcacık çorbalarını yudumlayan Ateş ve Su’nun yanına oturan Yıldız çocuklarını yaşadığı süreçten uzak tutmak istediğini söyledi sürekli. Öyle ya bir anne hep iyi anıları olsun isterdi çocuklarının. Boşanma davası resminde çocuklarının olmamasını istemesi, ikisine sarılıp kendi sıcaklığının yansıması evlatlarının sıcaklığına tutunması Yıldız’ın yorgun ama güçlü tutumunun habercisi gibiydi. Aynı anlarda Aslı’nın Uzay’la yüzleşmesini izledik. Uzay Aslı’da neden olduğu tahribatın farkında olarak tanımladı kendisindeki pişmalığı. Tamamen iyi niyetle başladığı bir şeyin anlaşılmamasının ve geçmişten getirdiği zarar verme durumlarının kendisine nasıl yük olduğuyla yüzleşti Aslı’nın ağlamaktan şişen gözlerine bakarken. Uzay’ın Aslı’ya aşık olacağına hiç inanmadım. Bu bölüm söylemleri ve incelikli tutumuyla da beni haklı çıkartmış duruyor. Uzay’ın Aslı’da gördüğü koşulsuz iyi niyet ve ortak kader. Aslı ile kurduğu empati onu hızla Yıldız Otel dünyasında kabul görme isteğine sürüklüyor. Sevilmek, istenmek ve birinin ona gerçekten isteyerek sarılması.
Uzay’a dönmek üzere ara verelim. Yeniden Yıldız ve Evren boşanmasına gidelim. Gözde’nin hamlesi tüm aile üzerine kabus gibi çökerken Yıldız’ı Evren prangasından kurtardı. Fakat burada yine bir anne hikayesi başladı. Gözde’nin hikayesi. Evren’i silen Gözde’nin Evren’e dönüşünü sağlayan unsurdu anneliği ve çocuğunu koruma isteği. Hem toplumsal baskılardan hem de mutsuzluktan bebeğini korumak için Evren’i en iyi bilen Gözde onu büyütme pahasına sahaya döndü. Evren’in çıkar odaklı karakteri düşünüldüğünde onu büyütme çabası oldukça zorlayıcı olacaktır. Hem Gözde hem Evren açısından. Su ve Yıldız arasındaki konuşmada kendi yaşadıklarının acısını çekmeye devam eden Yıldız’ın Gözde’nin bebeğine karşı tutumu da yine annelikten geldi. Aldatımışlığına rağmen, sevmese de düşürüldüğü durumun kendisinde yarattığı travmaya rağmen Yıldız kızının öfkesini bilemek yerine onu sakinleştirmeyi seçti. Bu konuşmayı kızıyla yapması da kuşkusuz anneliği oğlundan çok kızının anlamlandırabileceğine inancıydı.
Yıldız’ın yaşadığı bir başka yüzleşme de Faryalı’ylaydı. Babalık hakkı elinden alınan Faryalı’nın kırgınlığı, öfkesini bastırıyor. Hem sevdasından vazgeçmiyor hem de alabildiğine o cam kırıklarının kanatıcı etkisini yaşağınca yaşatıyor. El kadar bebeğe ve annesine bakan Faryalı’nın anlayamadığı, neden Yıldız ona güvenemedi? Bu soruyu ben de soruyorum ve bu noktadan bir başka Evren düğümü çıkmasını da beklemiyor değilim.   Diğer taraftan Yıldız pişmalığını yine anneliğinin terazisine koyup  Faryalı’ya ondan hesap sorma hakkını sonuna kadar teslim ederken, tek istediğinin Faryalı’nın onu anneliğinden sorgulamaması olduğunu da vurguladı. Çünkü Yıldız pişman, yanlış insana güvendiği için Faryalı’yla çocuk büyütme şansını yok ettiği için. Ateş konusu hala soru işareti(?)
Pişmanlık, kötülüğe giden yolda bir duraktır; o durakta kontrolü ele alırsanız, duracağınız yerde durabilirseniz, yalanlara ve alçaklıklara sığınmazsanız, yaşam size yeni fırsatlar verir. Uzay için durum tam anlamıyla bu. Uzay geçen hafta Faryalı’yı kurtarma eyleminin parçası olmuştu zaten. Bu hafta yaşadığı pişmalıkla Aslı’nın kapısına dayandı ;ama bunu Ateş’le yaparak eyleminin tamamen iyi niyet tabanlı olduğuna ona en son inanacak kişiye,Ateş’e, ispatladı. Hele kendi sarılamayışının üzerine benimkini ekle de sarıl, derken gözleri dolan Ateş bundan sonra Uzay’ı salt kötü göremeyecektir. Uzay Ateş cephesinde bile kendisine bir fırsat yaratırken kuşkusuz Aslı’nın bundan sonraki hikayesine de dahil olacaktır. O hikaye hangi noktada kendisinde düğümlenecek asıl merak ettiğim bu. Alara’ya rağmen Aslı ve Ateş’in tarafında kalmayı seçen Uzay yine bölümün sürprizi olmayı başardı.
Kelebek ve Su... Su için kaçılan bir koy, saklanılan bir kovuk olmayı sürdürüyor Kelebek. Su yaşadığı her olumsuzlukta Kelebek’e sığınırken Ateş’le ilgili çıkmazları büyüyor. Ateş’ten saklanan sır öyle görünüyor ki, Ateş açısından tepkili bir öğrenmeye neden olacak. Bunda saklanma durumunun yaşanan aşktan daha etkili bir sebep olacağını düşünüyorum. Su artık harekete geçmeli.
Aslı ve Ateş... Annesizliğinin yıllanmış sevgisizliğinin yarattığı korkularla yola düştü Aslı. Yanında sadece Ateş’i istemesinde en önemli sebep sevdiği adamın söylemese bile ellerini her sardığında ona iyi gelen aşkıydı. Kelebek zaten o kadar Aslı’ya dair bir kardeş ki, Aslı sevilmeye değer olduğunu Ateş’te gördü. Korka korka annesinin olduğu yere vardığında yine Ateş’in elini istedi. Sormak istediği ‘Neden?’ sorusunda da yanıbaşında Ateş olsun dedi. Annesiz geldiği İzmir’de babasını da bırakan Aslı’nın tek kimsesi Ateş kaldı.  Aslı’nın yaşadığı travmanın ailesiz kalmanın boyutları nereye varacak, bu küçük kız bu yükü nasıl sırtlayacak sorularının cevabı yine Ateş. Ateş’in evim dediği kıza ev olma zamanı. Her darbede daha yakın olan AsAt’ın artık biz olma zamanı. Bunun için Aslı yeterince çabaladı. Sıra Ateş oğlanda.
‘Ne kadar hızla uzaklaşıyorsun benden çocukluğum, bu ne telaş, bu ne acele...’ demiş Neuman Dior, Aslı ve Ateş ; Kelebek ve Su büyüyor. Yolculuklarına eşlik edenle de büyüyor. Ancak ne şans ki Ateş ve Su anneleriyle babasız kalarak büyürken Aslı da kaderdaşı Kelebek gibi anasız ve babasız kalarak büyüyor.
Son demde; Anne hayatın sonsuzluğudur.
Emeklere saygıyla...      

                                                 UmayMasal

16 Ocak 2017 Pazartesi

Bodrum Masalı-19.bölüm

‘‘Ah mine’l-aşkı ve halatihi
Ahraka kalbi bi-hararatihi’’
                               Şeyh Galip
Ah, aşkın elinden ve onun hallerinden; ateşiyle kalbimi yaktı yandırdı, demiş Şeyh Galip yukarıdaki şiirinden alıntı parçada. Aşka dair konuşmak hali hazırdaki yazılmışları tekrardan öteye gidebilir mi? Sanmıyorum. Eflatun, aşkı ‘doğumsuz,ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzellik’ olarak tanımlar. Ancak o güzelliktir ki, insanı en çok acıtan ve kanatan. Sevgili aşığa acı verir, sınırları zorlar. Aşıksa samimidir ve aşkının daima arkasında durur. Her anı sevgilinin haliyde doludur. Aşığa acı veren sadece sevgili de değildir. Rakip de aşığa her bulduğu fırsatta zarar verir. Aşığı sevgiliden uzaklaştırır. Anlattığımız ucundan kıyısından, Divan Edebiyatı dediğimiz ve en büyük ürünü şiir olan terminolojinin parçalarından. Daha da ayrıntısı var ancak çok da girmeyelim. Anlattığımız kısım bile yeterli sanıyorum Faryalı- Yıldız-Evren hattında bahsettiğimiz terminolojiyle bağlatıyı anlamaya. Evren Faryalı ve Yıldız arasında hızlanan yakınlaşmayı engellemek için güçlü bir kozu masaya sürerek açtı bölümü. Ciddi sarsıntı yaratan Yıldız’a ve Faryalı’ya dair sır seyirci açısından sürpriz olmasa da Yıldız’ın bebeği aldırdığını söylemesiyle hepimiz bu sarsıntıya dahil oluverdik. Nasıl yani Ateş Faryalı’nın oğlu değil mi? Haftalarca bu noktada senaristimizin bizi ters köşeye yatırabileceğini düşünüyordum aslında. Eğer Yıldız yalan söylüyorsa, ki Evren gibi bir adam nereye kadar Faryalı’nın oğluna babalık yapmış olabilir sorusu kafamı kurcalamakta, bu FarYıl açısından aşılması imkansıza yakın bir duruma dönüşür gibi. Kaldı ki yine defalarca dediğim gibi Ateş Faryalı’nın öz oğlu olsun olmasın seçtiği baba Faryalı olacak bence. Evren kıskançlığı ile Faryalı’dan sadece Yıldız’ı değil Süha Reis’le olan dostluğunu da almaya kalktı bu bölüm. Başarır mı göreceğiz lakin son sahne iki dost açısından kopmanın mümkün olmadığını da kanıtladı gibi. Burada Süha Reis’in tasavvuf kokan aşkına değinmeden geçmek turkuvaz renkli o aşka haksızlık olur galiba. Aşkın en büyük evrelerinden biridir birini severken ona ihtiyacının kalmaması. Ela ve Süha arasındaki aşk iman olup uyulan cinsten bir aşk. Merhale denilen seviyelerde acıya acıya, sarhoş ola ola yükselmiş aşklardan. Artık ayrılığın kabullenilip kavuşmanın ruhlara bırakıldığı aşklardan. Gelelim Yıldız ve Faryalı’ya. Kaybedilen bebek, babalık hakkı tam da beklediğimiz gib Faryalı’yı çok kırdı. Süha’nın bu sırrı kendisinden saklama ise ayrı bir darbe oldu. Bağlılığı her anlamda yaşam biçimi haline getirmiş Faryalı için aldığı darbeler çok can yakıcı ;ancak Evren’e çektiği rest düşünüldüğünde Faryalı’nın Yıldız’ı bırakmaya niyeti yok. Ne demişti Aslı Faryalı yapmayacağı şeyi söyleyecek adam değil.  
Kelebek ve Su , aşkta sır olmakla meşguller. Ateş’ten saklanmak, duygularını dizginlemek için çaba harcıyorlar. Bir taraftan da ailelerinin iç içe geçmiş hikayelerindeki gerilimle başa çıkmaya çalışıyorlar. Su açısından Kelebek hızla vazgeçilmeze dönüşüyor kanımca. Hoş kimin açısından vazgeçilmez değil ki. Derdi olanın derdini dert belleyen Kelebek Ateş’in de dert ortağı, Aslı’nın da. Ruhunun kanatları elverdiğince kimin başı sıkışsa Kelebek orada. İçindeki sır aşk onu artık boğmaya başlasa da dayanıyor Kelebek. Su onun aşkıyla şifa bulurken o Su’ya aşkından aldığı şifayı dağıtıyor. Ferdi’nin de Ateş’in ısrarıyla olsa bile şifası Kelebek’ten. Aşkı yol etmiş Kelebek yürüyor işte.
Ateş ,Aslı, Kuzey Işıkları...  Aslı’nın annesine ulaşabilme ihtimali ve Ateş’e olan güvensizliği. Yıldız Faryalı’ya dedi ya sevdim ama güvenemedim ki. Haklı ya da haksız. Biz Faryalı’nın şimdisini biliyoruz. Gençliğini değil. Ateş Aslı’nın başından beri ona olan sevgisinin gücünden o kadar emin ki. Aslı’nın Aslı’nda saklı olanın büyüklüğünü bilmese de öyle hissediyor ki, Alara için ağız dolusu çıkan sevgi Aslı için Ateş’in ağzından çıkamıyor. Biliyor çünkü Aslı’nın sevgisi yüce, o da oraya varmadan, ona olan sevdasını ispatlamadan o iki sözcük çıkamayacak dudaklarından. Büyüyor Aslı Ateş’te. Öyle büyüyor ki, verilen söze rağmen görüşülmeye devam edilen Kuzey Işıkları için Aslı’ya tek kelam edilemiyor. Ateş’in içi kor oluyor ;ama söz ağızdan çıkamıyor. İçi yanan Ateş’in şifası Aslı’da. Uzay ise, tıpkı istediğim gibi Yıldız Otel sakinlerinin iyileştirici etkisine açık buna istekli kabuğundan kabuk çıkartıyor. Aslı’ya aşık oluyor mu? Bilmiyorum ama hissettiğim yüksek bir empati ve iyiler tarafından sevilme isteği. Ateş’le Aslı’yı ayırmak niyeti sezmiyorum. Umuyorum ki Faryalı ve Yıldız’ı ayıran Evren’in ; Ateş ve Aslı ilişkisinde yansıması olmaz Uzay. Aslı’nın Ateş’e hep sen sen  dediği sahne aslında Aslı’nın Ateş tarafından korunmak, kollanmaya ihtiyacını öyle güzel anlattı ki. Ateş’in daima arkasını kollayan Aslı’ya, hep kendisini korumak, kollamak zorunda kalmış şiir yürekli kıza en zayıf olduğu anda kol kanat germesi gerek. Bu kez hata yapmadan, sırları dışarı taşırmadan, yüreğinin içine sokarak, Aslı’yı sarıp sarmalaması gerek. Zira kendisi ailesinin peşinde koşup o kızcağızı da sürüklerken ezeli rakibi Aslı’nın annesini buldu. Bu hangi duyguyla yapılmış bir eylem olursa olsun güçlü bir hamle. Ateş oğlan dikkatli olmalı.
Son demde; Aşk yerine göre yol olur yürünür, yerine göre iman olur uyulur. Bazen ateş olup yakar, bazen deniz olup boğar. Sır olup saklanır,gonca olup açılır, demiş üstad. Aşkla birleşenler zor ayrılır. Ayrılsa da aşkla dönen gökler, duran kainat onu hatırlatır. Sonuçta Aşk her şeydir. Ah mine’l Aşk.
                                                              UmayMasal    

             

11 Ocak 2017 Çarşamba

Bodrum Masalı- 18. bölüm

‘‘Adımdan hariç bir sözcük olsaydım sevgilim, ne olmamı dilerdin?
Peki sen ne olurdun?
Daha önemlisi senin ve benim sözcüklerimiz ne olurdu?
Biz seninle cümle mi olurduk yoksa bir tamlama mı?
Yargı mı olurduk, yoksa olgu mu?
Sahi sevgilim biz seninle bizlik zamirinden sonra ne olurduk?’’
İnsan bilinçaltında kaçışlarındandır rüyaları. Rüyalarında gelecekten haber aldığımızı düşündüğümüz zamanlar bile bana göre beklentilerimize kaçıyoruz. Peki aklınıza geldi mi hiç? Bir rüya tasarlasaydınız nasıl tasarlardınız? Şu an, bunun bu hafta Bodrum Masalı’yla alakası nedir denebilir. Kısım kısım gitmekte fayda var belki ama ben yılbaşı hazırlığı sonrası aynı masa etrafında umutlarıyla toplanan ekibi izlerken eğer bu sofra birinin rüyası olsaydı ve tasarlasaydı kim olurdu diye düşündüm. Cevabım Yıldız’dı. Musmutlu Ateş ve Su yanıbaşında, sevdiği adam karşısında, kızının ve oğlunun mutlu olmasının ana sebebi Aslı ve Kelebek diğer tarafta. Yıllardır acısıyla sahip çıktığını kendinden bile sakladığı aşkın ışıltısını taşıyor Yıldız. Adı gibi parlıyor son haftalarda. Yıldız öyle bir halden öyle bir hale evrilmeye başladı ki; silik, vazgeçmiş ve erteleyen kabuğunun içinden yepyeni bir veya eskide kalmış bir ruh doğurmaya başladı. Erteleyen dedim çünkü Yıldız geride bıraktığı aşkın gölgelediği kalbine sanki hep şu cümleyi kurar gibiydi: ‘‘Ben seni, sen kendini ötelediğin için erteledim.’’ Öte; Yıldız’ın tek kelimelik özetiydi bu sözcük. Sonra bu kendini Öteleştirmiş kadından başka bir şey çıkmaya başladı. Belki Evren’in defalarca ve defalarca başka başka manalarda onu aldatmış olmasıydı sebep, belki Faryalı’nın terk edilmişliğine inat aşkına sadakatiydi ve belki hepimizin döndüğünde kendini kale gibi hissettiği baba evinin gençliğindeki Yıldız’ı çağırmasıydı. Biri veya hepsi, Şevval Sam’ın gözlerinde görmeyi sevdiğim o yaramaz, hınzır, doğrucu kız yavaştan yerini bulmaya başladı Yıldız’da. Sabretmenin, beklentilerini erteleyebilmenin kötücül taraflarından sıyrılıp bu özellikleri geçtiğimiz bölümde gözlemleri birleştirmeye ve keşfetmeye eviren Yıldız kendini buldu. Bu bulma hali Yıldız’da hep olan netliği, duygularıyla harmanlayıp Faryalı’ya aktarma gücü verdi. Bölümün sonunda yaşananlara inat ben inanıyorum ki, Faryalı Yıldız aşkı gençliklerinden daha güçlü daha içe işleyen bir yapıya kavuşacak.
Faryalı... Sevginin anlamını özetleyecek bir ifade bulmayı mı umuyorsunuz? Ama öyle bir ifade yok. Efsanelere inanırız ya hani. Herkesin bir zamanlar ayrıldığı bir yarısı vardır ve tüm dünyada onu arar. Böyle düşünürüz. Ama bağlılık yoksa sevginin pek de şansı yoktur. Faryalı; bağlılık. Öyle bir bağlılık ki bu, sevdiği meyveden vazgeçecek kadar, kendini unutacak kadar, onun verdiği nefesin buğusunda ısınacak kadar. Hem sert hem yumuşak. Hem kaçan hem koşan. Faryalı sevgisinin her katmanında bağlılık. Aşkında, ağabeyliğinde, babalığında, dostluğunda... İçinde Evren’e karşı birikmişliğine rağmen Yıldız’a bağlılığından sineye çekebilen Faryalı yazık ki en çok verdiği yerden vurulacak yine. Yıldız’ın onu sadece terk etmediğini, aynı zamanda babalıktan mahrum ettiğini öğrendi. Tepkisi de bu vurgunla vurucu olacaktır. Haftalardır bizim kafamızı kurcalayan Ateş sorusu Faryalı’nın da zihnini meşgul edecektir sanıyorum.
Kelebek... Faryalı’nın haddesinden geçmiş Kelebek, olsa olsa adanmışlık olurdu. Ateş ve Aslı’nın bagajda buldukları genç adamla birlikte başlarını belaya sokmalarının ardından yine Kelebek imdada yetişti. Önceden Ateş’i uyarmış olmasına rağmen o bela taşının altına elini, bedenini koymakta bir an tereddüt etmedi. Ateş açısından kardeşe dönüşen Kelebek’in her anlamda hayatının kenarında ,köşesinde, ortasında duran herkese adanmış hali o kadar içtenlikli ki. Başlarına sardıkları belanın büyüklüğünün farkındalığıyla yine de Su’yu ihmal etmeme çabası, ilk aşkına dair incelikli zarafeti. Zaman zaman kendisini anlatmadaki beceriksizliğine karşın tertemiz vicdanıyla yine o ilk aşkı sevgilisiyle kaçışında kollayan Kelebek. Aşka da adanan genç adam bakalım ilerleyen bölümlerde hangi bağı için hangi belalara dalmaktan çekinmeyecek?
Su... Annesine destek olurken güçsüz olmadığını aslında ayakta kalmaya aday olduğunu söylese de, ailesinin onu her fırsatta gözünden sakınmasının sözcüğü Su’da bağımlılık. Kuşkusuz zarefetinin ve kırılgan sanatçı kimliğinin harmanladığı bir bağımlılık onunki. Sevdiklerine, hatalarına rağmen en son raddeye kadar sahip çıkması bundan belki. Babasından yediği darbeye dayansa da yaslandığı ve güvendiği insanlar olmasa dağılabilecek olması bundan. Kuşkusuz koşulsuz korunan her insanın yaşayacağı şeyler bunlar. Su bağımlılıktan bağlılık evresine geçecektir. Kelebek bu noktada en etkin destek olacaktır ona. Bu hafta Ateş’e ve annesine karşı dik duran ama Kelebek’e sığınan Su güçleneceğinin ve en önemlisi Kelebek’e hissettiklerinin sağlam duygular üzerine kurulduğunun ispatı gibiydi. Güçlenen Su kendisini hangi noktalara taşır? Bu da merak konusu.
Ateş... Her şeyin ortasında kalan, kendisini başrol ilan eden Ateş oğlan. Ateş olsa olsa serüven olurdu. Keşif, merak, haz,yol, rüyalar,kendini aramak, zor olanın peşine düşmek. Ateş tam bir serüvenci. Arabanın arkasındaki Ferdi’yi çıkarttıktan sonra onun hayatına dair merakları, kendi aşıklık halinden kurduğu empatiyle ona yardım etme isteği. Bir yanda oturaklı aile reisi olma rolünün ona bol gelen ceketine sığışma cabasındayken, bir yandan polisten kaçmak için son sürat araba kullanırken muhtemelen kendi torunları da olduğunu düşündüğü Aslı’nın torunlarına bir öpüşme hatırası bırakmayı düşünebilecek kadar çocuk ruhlu. Diğer taraftan sevgilisi için elindeki parayı denkleştiremediği için mutlulukla cam silmeyi kabul eden bir Romeo. Beklenmedik, apansız, aniden...
Aslı... Ateş’le bizleşme sürecindeki Aslı’nın Ateş’in onda sevdiği birden çok şeyle şaşkına dönmesi karşısında onu ifade eden sözcük olsa olsa, katman olurdu. Ateş’in Aslı’ya taktığı her isimde, sevgisine doğallığında yüklediği her anlamda Aslı’nın katmanlı karakterinin yansıması var. Zaman zaman korunması gereken, kırılgan bir şirine, bazen elinden her şey gelen ve kokusunu elinden bereket gibi dağıtan tanrıça. Ateş’deki Aslı kaybedilen her şeye bedel bir değer. Aslı ise kendinden yansıyan bu katmanlılıktan şaşkın ama bir o kadar da sevdiğinin derdine derman olma peşindeki şiir ruhlu genç kadın.
Hepimiz isim denilen o tek sözcüğe sığıştırmaya çalışıyoruz ya tüm benliğimizi, ben de isimlere ek birer sözcük daha eklemek istedim masalımızın her biri kendine has karakterlerimizden birkaçına. Bölüme dair en önemli olay Evren’in tüm intikam duygusuyla oluşturulmaya çalışılan geçici huzuru tek hamlede devirmesiydi. Üstüne Ferdi ve Aylin aşkının Yıldız Otel sakinleri için kopartacağı fırtına da eklendi. Bu bölüm kendisini izlemeye çekmiş Uzay da özellikle AsAt açısından tehlikeli bir yerlere yürüyor gibi. Pizzacı mevzusunun açılmasıyla yeniden masal kurgumuza dahil olacağını anladığımız keman hocamız ise bakalım ne kapılar açacak SuKel aşkında.
Son demde, bu kez bir alıntıyla veda ediyorum. Aşkla sarmalanan ve her aşkı kendine dair olan masala;
‘‘Sabr etmeyen belalarına aşkın anmasın,
Nuş etmesin şarabı kaçanlar humardan’’,
Taşlıcalı Yahya diyor ki, belalarına katlanamayacak olan aşkın adını anmasın, sonunda başım ağrıyacak diyen aşk şarabından içmesin.
Emeklere Saygıyla..

UmayMasal  

31 Aralık 2016 Cumartesi

Bodrum Masalı- 17.bölüm

‘‘Aşkım Katre-i  Matem gibi
Nadir,eşsiz , mağrur...’’
Yıllarca sevmişlere, uzak kalmışlara dairdir kabuk bağlamış yaralar. O yara öyle kalın kabuklanır ki, yarayı taşıyan bile unuttu sanır. Sonra yaranın sahibi yine yeniden karşısına çıktığında ve o kabuğu kaldırdığında anlar yara sahibi tüm pıhtının volkan gibi o kabuktan fırlamaya hazır beklediğini.
Evren ve Gözde’yi basan Yıldız tokatlayarak hırsını almaya çalışsa da Evren’e dair kırıklığından çok güvendiği arkadaşı tarafından aldatılmanın acısını hissettik o feryatlarda. Aşık olsa hak verecekti Yıldız Evren’e. Kendisi bir aşkla girdiği o yuvada köz gibi için için yandığından belki aşkla sevemediği adamın aşkına saygı duyabileceğiydi söylediği. Ancak Evren öyle bir adam ki, ne Yıldız’ı ne de Gözde’yi hakediyor. Ki Gözde bunu anlayarak başından def etti Evreni. Ben fragmanı ilk gördüğümde gerçekten kızını ve Yıldız’ı bırakmak istemediğini düşünmüştüm Evren’in ancak yanılmışım. Gözde’den yüz bulamayınca aile edebiyatından medet uman Evren korkarım işi iyice aşağılık yollara sürecek. Otele dair kar hesaplarını güderken hangi canları yakacak hangi hayatları kırıp dökecek göreceğiz. Toprak Sağlam’ın Gözde’si ise Evren’den yakılan gençliğinin intikamını almaya gelecek mi? Aslında bu olmasını istediğim beklediğim bir şey. Çünkü Toprak Sağlam oyunculuğu Gözde’yi antipatik değil gerçek, hissedilir bir kadın yapıyor.
Yıldız’a gelince kabuğu kalkan yarası kanamaya başladı yeniden. Faryalı’ya hissettikleri geçmişin hayaletli odalarından çoktan süzülüp hayata karışmaya başlamıştı. Şimdi şimdi o hisler ete kemiğe bürünüp içindeki matemli duyguyla Yıldız’ın karşısına dikilmekte. Dünyayı yıkan ve yıkıldığında dünya olan bir aşk Faryalı ve Yıldız aşkı. Ateş’e dair sırlar perdesi Faryalı lehine aralanırken Evren’in tehditlerinde bu düğümün Yıldız açısından acı verici başka bir süreci başlatacağının da sinyali verildi. Korkarım yeniden çiçek açan FarYıl aşkına Evren’den daha büyük darbeyi Ateş’in doğumundaki sır vuracak. Yıldız hayatında ona aşkla bağlı iki adamı, Ateş’i ve Faryalı’yı, kaybetmese de o eşiğe gelecek.
Faryalı Yıldız aşkının yansımasından kırılıp kendi kozasında ışığını yaratan diğer aşk, Kelebek ve Su’ya baktığımızda , Evren’in yaptıklarının etkisini hissetseler de beklediğimden çabuk toparlandılar. Belki Su Kelebek’in aşkının gücüne şahit olduğundan uzatamadı. Öyle ya sanal dünyamızın en güzel sevenlerinden, aşkı için kendiden geçenlerinden Kelebek. Sevdiği için , o zarar görmesin diye ağlaya ağlaya git diyebilen biri. Su açısından hayatındaki erkekler içinde gerçek bir kahraman Kelebek. Su’yun aşkını annesine anlatmak istemesinin altında da işte o kahramana yönelik gurur yatıyor sanırım. Evren’e rağmen Cenk’e rağmen hala saf kalabilen duygulara dair olan Kelebek’e Su daha da sıkı bağlanmalı, daha derinlikli hissetmeli ve hissettirmeli. Öyle ya Yıldız ve Faryalı’nın bile hissettiğini biz de hissedelim. Kozasından çıksın uçuş uçuş aşk.
Evim dediği Aslı’nın odasında açtı bölümü Ateş. Utancıyla, hüznüyle ve annesine dair korkularıyla sığınmıştı Aslı’ya. Aslı yine akl-ı selim ruhuyla sağalttı Ateş’in ruhundaki yaraları. Ateş’e yaptıklarını, hayata dair tutunuşlarını, tutkuyla kafasına taktığını yapabilme becerisini hatırlatırken ona neden aşık olduğunu da itiraf etti. Ateş Aslı’nın ağzından kendisini dinlerken karşısındaki şiir ruhlu kızın kendisine neden aşık olduğunu da öğrendi. Bu, Ateş’i yüzleştiği gerçekler içinde vaha gibi sardı sarmaladı. Her fırsatta Aslı’nın kokusuna kendisini hapseden Ateş için Aslı gerçekten eve, huzura, umuda ve vazgeçilmez diğer yarıya dönüşüyor. ‘Sevgilim’ diyerek ilişkisinin her haline yeni hal katan Ateş oğlan her dokunuşla Aslı’ya alışmışlığa, bütün olup bizleşmeye yol alıyor. Aslı ise Ateş’e eşlik ediyor.  Bazıları diyebilir ki, Ateş neden hep destekle ayakta duruyor? Bu noktada kendi gerçeklerine dönmelerini temenni ederim. Ailesi darmadağın olmuş, önceden sosyal statüsünü kaybetmiş üniversite öğrencisi olmaya aday genç bir adamdan bahsediyoruz. Hayatta daha önce ne parasızlıkla ne de hiçe sayılmakla sınanmış. Şimdi babasızlığının soğuk gerçeği yüzüne çarparken, üstüne ailesinin yükünü omuzlaması toplumca onun bilinçaltına daha doğmadan ekilmişken bu adamın desteksiz durmasını beklemek acımasızlık. Aslı hep kendi kendine ayakta kalmak zorunda olan genç bir kız. Kelebek de öyle. Keyif olsun diye değil yazın para kazanmak için dil öğrenen, Bodrum’u izbesinden sosyetesine bilen tanıyan ama bilinmeden tanınmadan bunu başaran bir kız. Tabiki Ateş’i Aslı ayağa kaldıracak. Ateş ondan sonra sırtına aldıklarıyla ve Aslı’nın elini tutarak yola alacak. Tabi bu sırtlamayı tutup illegal işlere bulaşmak olarak görmüyorum. Zira eski günlerine özlemine selam çakarken spor araba düğümünde, Bordum ekseninde hayatın bıçak sırtı tarafgirliğiyle de karşılaştı Ateş. Arabanın bagajını açana kadar arabayı alsak gitsek kafasındaki AsAt sanıyorum karşılaştıkları aşk hikayesine dahil olacak. Kuşkusuz AsAt’ın dahil olduğu bu hikayeden SuKel de kaçamayacak. Mahşerin dört atlısı yepyeni gerilimli macerasıyla bakalım hangi tehlikeli hayat hikayelerine dalacak?
Uzay’a değinmeden olmaz. Eyyy sevgili Uzay. İnceden Aslı’ya yürümelerine rağmen içimdeki his, Yıldız Otel ahalisinin sana bambaşka bir dünyanın kapısını aralayacağı yönünde. Sen Aslı için Ateş’le hizipleşirken ve Kelebek tarafından bıçakla kovalanırken, senden bir başka sen yaratıp sonunda bambaşka bir ruhla çıkacaksın o otelden. Belki umudum bu, bilmiyorum. Nedense Aslı’nın sana açtığı kapı aşktan ziyade dostluk kapısı gibi geliyor.
Son demde; hayatımız kapılar açarmış bize. Sevgilim ben geçtiğim kapılardan seni bulana kadar geçtiğimi bilmedim ki. Şimdi durmuş bakıyorum da ; geçtiğim acılar senin için, vardığım anlar senin için. Ben bu kapılardan geçmesem seni tanıyamazdım ki. İyi ki o kapılar beni acıtmış, iyiki o yollarım sana varmış.
Bu AsAt, SuKel ve FarYıl’a olsun.
Emeklere saygıyla...
Yeni Yılda hayat hepimize daha iyi davransın umarım.
                                                                UmayMasal
   

   

21 Aralık 2016 Çarşamba

Bodrum Masalı 16.Bölüm

Bodrum Masalı 16.bölüm
‘Taşlarım var benim. Beş tane. Atarım yere. Toplarım önce bir bir. Sonra ikişer, üçer. En sonunda dördünü toplarım yerden. Ama biliyor musun? Ben o taşları toplamaktan çok her seferinde dağıtmayı severim. Çünkü sevgilim ben o taşların farklı farklı dağılışında seni görürüm. Her anında başkalaşan sevdanı görürüm.’
Her insan kendi cehennemini yaşarmış. Bu cehenneme giden yollarda iyi niyet taşlarıyla döşenirmiş. Yavaş yavaş aydınlandı puslu sislerin arasından Yıldız’ın iyi niyetli zihni. Kendisinden saklanan gerçeğin her parçasını istemsizce toparlayışı ve puzzleı tamamlayışı ilginçti. En başından beri kandırılmaya müsait iyi niyeti, kendini unutup adanmış yapısıyla Yıldız’dan bekliyor muyduk bu hamleyi? Sanırım ben beklemiyordum. Gözde’nin ustalıkla bıraktığı ipuçlarını hünerle birleştirdi Yıldız. Haftaya öfkesine şahit olacağımız Yıldız’ın ilk düşüneceği tabiki çocukları olacaktır. Sonraki düşüncesi de bu saatten sonra Faryalı’dan başkası olamaz. En baştan beri diyorum. Faryalı Ateş için bir seçim olacak. Ateş babası veya değil babalığa seçecek Faryalı’yı. Bunun kaçınılmazlığını o kadar derinden hissettiriyor ki senaryonun sarmalı. Yıldız için Evren’e dair hiçbir şeyin kalmadığı aşikardı zaten ;ancak korkular onu Evren’le tutuyordu. Son olaylardan sonra korkular bile Yıldız’ı prangalayabilir mi? Göreceğiz. Ateş’e dair olduğunu düşündüğümüz sır ne zamana kadar saklı kalır bilmiyorum. Ancak kendi adıma Evren’in Yıldız’ı ve ailesini bırakma eğilimli olduğunu da düşünmüyorum. Zira Gözde olayının açığa çıkışının ardından verdiği tepki de bu yönde. Evren ve Gözde Bodrum ahalisinin hayatından çıkmayacaktır. Ortaya çıkan gerçeklerin ardından hala Yıldız’ın peşindeki Evren Gözde’nin intikam duygusunu nereye kadar tetikler bu da merak konusu benim için. Bölümün ana akımını oluşturan bu olay kuşkusuz sudaki halkalar gibi pekçok kişiyi etkiledi. O halkaların orta yerine de Ateş oğlan düştü. Aslı’nın artık içinde tutamadığı sır Evren’den sekti ama Ateş’e ulaştı. Geçtiğimiz haftalarda yazmıştım Ateş için travmatik olacak bu durum diye. Yanılmamışım. Ailesini birarada tutmak için kendisini unutan Ateş aslında o ailenin hiç birarada olmadığını ve babasının onu nasıl kullandığını fark ettiğinde yıkıldı. Annesine kahrolurken Aslı’ya olan güveni de sarsıntı geçirdi.
Ateş’le Aslı konuşurken duygularını ilk defa söze döktü Ateş. Kırgınlığı bu işe yaradı en azından. Aslı’nın hayatında ne büyük yer kapladığını, yaşadığı sosyal kırılmayı Aslı sayesinde aştığını, Aslı’ya güven duygusuyla harmanlanmış bir aşkla bağlı olduğunu anlattı. Sitem ederken dedi ya ‘‘sen beni yalnız bıraktın’’ bu ifadeyi duyduğum an biliyordum Aslı’ya sığınacağını Ateş’in. Aslı Ateş’in yalnızlığını alıyor çünkü. Bizleştiriyor onu. Sarıp sarmalıyor. Ailesi için koşan, uğraşan, sorumluluk almaya gayret eden Ateş’in sırtını yasladığı dağ Aslı. Aslı Ateş’in arkasından çekilirse düşer Ateş. Bunca yük onu ezer. İşte bundan belki de o darmadağınık kahvaltı sofrasını gören Ateş, Aslı’nın göğsüne sakladı başını,acısını. Birine evim sensin dediğinde, huzurunu, hayatını, en derinini emanet edersin. Ateş de öyle yapmaya karar verdi. Sarsılsa da güveni yıkılmadı Aslı’ya. Çünkü Ateş de biliyor ki, sevdiklerini üzmek uğruna göze alamazsın bazen gerçekleri. Ateş ile Aslı bir aşamayı daha geride bırakırken aşklarında, Uzay Alara cephesi kopma noktasında. Hayat garip. En çok istediğiniz şey olduğunda ya da olabilir gibi olduğunda artık onu istemediğinizi fark edersiniz ya. Uzay’ın durumu tam bu. Alara ona geldiğinde hayalini kurduğu anın soğuk gerçeğiyle tanıştı. Hoşuna gitmedi. Belki Aslı’nın Ateş’e aşkındaki nezakete,iyiliğe şahit olmanın verdiği sıcaklıktı onu bu kadar çabuk soğutan. Kim bilir? Şimdi Ateş’in ortağı olarak mahşerin dört atlısının arasına sızacak olan Uzay’ın ruhunu bu süreç sağaltır mı? Kavga dövüş olacağı kesin süreç Uzay cephesinde hangi noktada ses olacak göreceğiz?  
Kelebek-Su henüz gerçeğin soğuk yüzüyle karşılaşmadı. Karşılaşacak. Cenk ve babasından sonra Kelebek’le ilgili yargısı sert olabilir Su’yun. Umarım olmaz çünkü Kelebek kadar cefakarı, fedakarı bulunmaz. Sanmıyorum. Kelebek Aslı’ya, Ateş’e, Su’ya kanat kanat umut,destek dağıtıyor. Dostluğu da sevgisi de içtenlikli. Kolay vazgeçilir değil ki. Aşkı yaşama şekilleriyle çok tatlı bir çift oldu SuKel. Aykırılıklarıyla birbirlerini bütünleyen, yaşanmışlıklarındaki farklılığı zenginleştirme ihtimali olan.
Ben bu bölüm en çok yönetmenimizin küçük, incelikli dokunuşlarını sevdim. Kahvaltı vurgusunu daha önce Su’yun ağzından Ateş’e ileten ve ‘Kahvaltı mutlu ailelerin yaptığı bir şey biz mutlu muyuz?’ dedirten Mehmet Ada Öztekin Evren’e kahvaltı sofrasını dağıttırarak Ergüven ailesinin parçalanmışlığını öyle güzel anlattı ki. Ateş’in ağzından ifade edilen gerçeğin şiirsel görseliydi adeta.
Son demde; ne demiş Mevlana: ‘‘Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme! Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.’’ Burası FarYıl’a olsun. Emeklere saygıyla...
Not: Huzursuz günlerdeyiz. Karamsarız. Acıdayız. Üzgünüz. Dilerim dayanırız.


                                                                                            UmayMasal        

5 Aralık 2016 Pazartesi

Bodrum Masalı 15.bölüm

Mecnun’um  Leyla’mı gördüm, diye başlar şarkı. Aşk öyle bir hal ki insanoğlu için, ilk gençlikten yaşlılığın son demlerine dek hangi durakta, nerde karşılaşırsak karşılaşalım kendi iç dinamiğini kendisine göre oluşturuyor. Kuşkusuz her aşk biricik, her aşk benzersiz. Lakin karmaşık metropol karanlığında öyle zor ki onun duyularımızda bıraktığı izleri takip etmek. Metropol çok pis, gürültülü, kokuları baskın, karanlığı soğuk. Belki bu nedenledir, aydınlık, dingin ve deniz tuzu kokan Bodrum’un başrolündeki aşkların duyularda bıraktığı gölgeli izlere takılıp gitmemiz. İskelelerden, yeşil sahalara, oradan portakal bahçelerine savruluşumuz. Hatta kötülerin bile dönüp dolaşıp aşkların yollarını açışı bundan belki kim bilir? Hal hal bakalım mı masalımızdaki aşklara?
Aşkın bakma hali: FarYıl
Aşka dair söylenebileceklerin başındadır bakmak ve görmek. Bazen görürsün ;ama söyleyemezsin. Dilsiz kalır sevdan. Susarsın. Umudunu yükleyip gemilere, uzaklara demir alırsın. Faryalı demir almak istedi yıllarını demirlediği limandan gittiği adres olmasa da geleceği meçhule bağlı. Sattı, savdı, geride ailesini  bırakmayı göze alarak. Aşkının yükünü Yıldız’ın boynuna bıraktığının farkında olmaksızın hem de. Acıttı Yıldız’ı gitme ihtimali, sustu. Yıldız da sadece baktı. Gözlerinden çağlayan damlalara inat Faryalı’ya baktı. Söylenecek sözlerini ruhlarının duvarlarına çarpa çarpa boğmaya alışmışların kaderiydi bakmak çünkü. İkisi de sadece baktı, karşısındaki görsün istedi. Ama duygularının penceresi olan gözlerindeki birikmiş acıya, sevgiye rağmen birleşemeyen o eksik parçalar birini gitmeye birini kalmaya mühürledi. Taa kiii Gözde’nin Evren’e kurduğu intikam tuzağına kadar. Gözde öyle bir bomba bıraktı ki Bodrum’un masalının ortasına ve pimini öyle bir çekti ki... Vay ki ne vay. Evren’in baştan beri süren pişkince hallerinin sona erişine şahit olduk. Kabul ediyorum dudaklarıma pis bir gülümseme yerleşti o an. Devamında Evren ne yapar bilmiyorum ;ama Gözde’nin her şeyi göze almış hali sanırım Evren’in sonunu hazırladı. Faryalı’nın bundan sonra bir yere gidemeyeceği gün gibi ortada. Yıldız’a dair yanan, kavrulan umutları yeniden can bulacak mı? Göreceğiz. Benim tahminin Yıldız’ın boynundaki kolye bu noktada anahtar görevi üstlenecek. Birbirlerine bakmayı bırakıp ne vakit gerçekten görecekler? Galiba vicdanlarının üzerindeki yük kalktığında...
Aşkın dokunma hali: SuKel
‘Elin elimde olsun, yeter. Avuçların avuçlarımın içinde ısınsın. Senin hayal olmadığını orada olduğunu bileyim yeter. ’
Kelebek sonunda kendisini anlatmanın rahatlığıyla kocaman gülümsedi bölüm boyunca. Abisine Su’yu geride bırakamayacağını söylerken kanadının biri kırılsa da inatla sahip çıktı renklerini canlandıran aşka. Su ve Kelebek ellerini birleştirerek başladı aşklarına. Bölüm boyunca da el eleydiler. Cenk’le olan Su ile Kelebekle olan Su  arasındaki fark da ortadaydı. Baştan beri dibe vurup seken Su’yu yakalayan Kelebek’in elini tutarken uçuş uçuştu Su. Her ne kadar kafasının karışık olduğunu söylese de Su, ki bu beni rahatsız ediyor, Cenk’ten gelen zarfı Kelebek’e yoracak kadar da kaptırmış duruyor kendisini. Diğer taraftan Faryalı Yıldız Evren üçgeni bu ilişkiyi de sarsacak gibi. Su’nun baba aşkı ortada. Kelebek’in de abisine ve adalete olan inancı da ortada. İkisini o veya bu şekilde karşı karşıya getirecek bu durum. Sanırım Su ve Kelebek açısından gerçek sınanma orada başlayacak. Her şeye rağmen aşk mı kazanacak?
Aşkın duyma hali: Uzay
Üzgünüm . Bu noktada Alara ve Uzay diyemiyorum. Uzay’ın çığlıklarına o kadar sağır ki Alara. Uzay onu duyarken, ona olanı biteni anlatmaya çalışırken pişman olmak yerine ısrarla intikam peşine düşen Alara’nın Uzay’ı duyması zor. Uzay’ın işitilmek istediği o kadar net ki. Bu bölüm yine Alara’ya artık beni duy derken ne kadar acılı bir oğlan çocuğu hali vardı. Uzay, Aslı ve Ateş’i Alara’ya karşı korumak zorunda kalacak gibi. En azından Alara’yı bu bölüm desteklememesi ve Aslı’ya haber uçurması bana umut verdi. Aslı ile anne kaybı üzerinden kurduğu empati Uzay’ı bir nebze iyiliğe yöneltse de yaptıkları yapacaklarının teminatı karakterimiz ne noktada ne tercihler yapar göreceğiz. Yineliyorum, Uzay Aslı’ya aşık olmasın.
Aşkın koklama hali:AsAt
‘Önce kokunu duydum bilinmezliklerden. Bir yerlerden tanıdıktın, öylesine yabancıyken bana. Sonra sonra öyle sızdın ki içime. Fark ettiğimde zaten her şey sen olmuştu. Bense sana öyle karışmıştım ki, ben diye bir şey kalmamıştı. Artık bizdik.’
Geçen hafta Ateş’i Aslı’yı öperken bırakmıştık. Bu hafta ise sevgili olmayı öğrenen AsAt’ı izledik. En sağlam ilişkiler dostluktan geçenlerdir derler. Aslı baştan beri bir tek Ateş’e aşık olmanın rahatlığındayken Ateş ise tüm yaşanmışlıklarına ters bambaşka bir acemilik halindeydi. Duygularını itiraf ederken utanan, Aslı öğrenmek isterken sorulara cevap veremeyen bir Ateş’ti. Aslı Ateş’e dair umutlarının gerçeğe dönüşmesinden mutlu okulunu uzatma  pahasına Ateş’e koşarken Ateş bulduğu her fırsatta Aslı’nın kokusuna boğdu kendisini. Bir saçlarına gömdü burnunu bir boynuna. Aslı ve Ateş’in portakal kokan aşkında derinden derinden gelen ve yükselen bir tutku da gözlerden kaçmadı bence. Çocukça ve biraz arkadaşça alay etmelerin, hafıza tazelemelerin arasına öyle tutkulu bakışlar, koklayışlar,öpüşler eklendi ki; bu çiftin katmanlı ilişkisine başka katmanların ekleneceğinin de sinyali verildi. Ateş’e babasını söylemeye karar veren Aslı bunu başaracak mı merak konusu. Ancak her kimden öğrenirse öğrensin, ki Aslı söyler dilerim, Ateş için travmatik bir hal alacak ailesinin dağılma durumu. Bu halden de onu yine Aslı’nın anne şefkatindeki aşkı çıkartacaktır. Zira artık şiir yürekli kızımız Ateş’in sevgilisi. Sarıp sarmayalacaktır aşkın sağaltıcı etkisi.
Son demde; ‘Her kalp kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir’ demiş yazar...

                                                                     UmayMasal