‘‘Ah mine’l-aşkı ve halatihi
Ahraka kalbi bi-hararatihi’’
Şeyh
Galip
Ah, aşkın elinden ve onun hallerinden; ateşiyle kalbimi yaktı yandırdı,
demiş Şeyh Galip yukarıdaki şiirinden alıntı parçada. Aşka dair konuşmak hali hazırdaki
yazılmışları tekrardan öteye gidebilir mi? Sanmıyorum. Eflatun, aşkı ‘doğumsuz,ölümsüz,
artmaz, eksilmez bir güzellik’ olarak tanımlar. Ancak o güzelliktir ki, insanı
en çok acıtan ve kanatan. Sevgili aşığa acı verir, sınırları zorlar. Aşıksa samimidir
ve aşkının daima arkasında durur. Her anı sevgilinin haliyde doludur. Aşığa acı
veren sadece sevgili de değildir. Rakip de aşığa her bulduğu fırsatta zarar
verir. Aşığı sevgiliden uzaklaştırır. Anlattığımız ucundan kıyısından, Divan
Edebiyatı dediğimiz ve en büyük ürünü şiir olan terminolojinin parçalarından. Daha
da ayrıntısı var ancak çok da girmeyelim. Anlattığımız kısım bile yeterli
sanıyorum Faryalı- Yıldız-Evren hattında bahsettiğimiz terminolojiyle bağlatıyı
anlamaya. Evren Faryalı ve Yıldız arasında hızlanan yakınlaşmayı engellemek
için güçlü bir kozu masaya sürerek açtı bölümü. Ciddi sarsıntı yaratan Yıldız’a
ve Faryalı’ya dair sır seyirci açısından sürpriz olmasa da Yıldız’ın bebeği
aldırdığını söylemesiyle hepimiz bu sarsıntıya dahil oluverdik. Nasıl yani Ateş
Faryalı’nın oğlu değil mi? Haftalarca bu noktada senaristimizin bizi ters
köşeye yatırabileceğini düşünüyordum aslında. Eğer Yıldız yalan söylüyorsa, ki
Evren gibi bir adam nereye kadar Faryalı’nın oğluna babalık yapmış olabilir
sorusu kafamı kurcalamakta, bu FarYıl açısından aşılması imkansıza yakın bir
duruma dönüşür gibi. Kaldı ki yine defalarca dediğim gibi Ateş Faryalı’nın öz
oğlu olsun olmasın seçtiği baba Faryalı olacak bence. Evren kıskançlığı ile
Faryalı’dan sadece Yıldız’ı değil Süha Reis’le olan dostluğunu da almaya kalktı
bu bölüm. Başarır mı göreceğiz lakin son sahne iki dost açısından kopmanın
mümkün olmadığını da kanıtladı gibi. Burada Süha Reis’in tasavvuf kokan aşkına
değinmeden geçmek turkuvaz renkli o aşka haksızlık olur galiba. Aşkın en büyük
evrelerinden biridir birini severken ona ihtiyacının kalmaması. Ela ve Süha
arasındaki aşk iman olup uyulan cinsten bir aşk. Merhale denilen seviyelerde
acıya acıya, sarhoş ola ola yükselmiş aşklardan. Artık ayrılığın kabullenilip
kavuşmanın ruhlara bırakıldığı aşklardan. Gelelim Yıldız ve Faryalı’ya. Kaybedilen
bebek, babalık hakkı tam da beklediğimiz gib Faryalı’yı çok kırdı. Süha’nın bu
sırrı kendisinden saklama ise ayrı bir darbe oldu. Bağlılığı her anlamda yaşam
biçimi haline getirmiş Faryalı için aldığı darbeler çok can yakıcı ;ancak Evren’e
çektiği rest düşünüldüğünde Faryalı’nın Yıldız’ı bırakmaya niyeti yok. Ne demişti
Aslı Faryalı yapmayacağı şeyi söyleyecek adam değil.
Kelebek ve Su , aşkta sır olmakla meşguller. Ateş’ten saklanmak,
duygularını dizginlemek için çaba harcıyorlar. Bir taraftan da ailelerinin iç
içe geçmiş hikayelerindeki gerilimle başa çıkmaya çalışıyorlar. Su açısından
Kelebek hızla vazgeçilmeze dönüşüyor kanımca. Hoş kimin açısından vazgeçilmez
değil ki. Derdi olanın derdini dert belleyen Kelebek Ateş’in de dert ortağı,
Aslı’nın da. Ruhunun kanatları elverdiğince kimin başı sıkışsa Kelebek orada. İçindeki
sır aşk onu artık boğmaya başlasa da dayanıyor Kelebek. Su onun aşkıyla şifa
bulurken o Su’ya aşkından aldığı şifayı dağıtıyor. Ferdi’nin de Ateş’in
ısrarıyla olsa bile şifası Kelebek’ten. Aşkı yol etmiş Kelebek yürüyor işte.
Ateş ,Aslı, Kuzey Işıkları... Aslı’nın
annesine ulaşabilme ihtimali ve Ateş’e olan güvensizliği. Yıldız Faryalı’ya
dedi ya sevdim ama güvenemedim ki. Haklı ya da haksız. Biz Faryalı’nın
şimdisini biliyoruz. Gençliğini değil. Ateş Aslı’nın başından beri ona olan
sevgisinin gücünden o kadar emin ki. Aslı’nın Aslı’nda saklı olanın büyüklüğünü
bilmese de öyle hissediyor ki, Alara için ağız dolusu çıkan sevgi Aslı için
Ateş’in ağzından çıkamıyor. Biliyor çünkü Aslı’nın sevgisi yüce, o da oraya
varmadan, ona olan sevdasını ispatlamadan o iki sözcük çıkamayacak
dudaklarından. Büyüyor Aslı Ateş’te. Öyle büyüyor ki, verilen söze rağmen
görüşülmeye devam edilen Kuzey Işıkları için Aslı’ya tek kelam edilemiyor. Ateş’in
içi kor oluyor ;ama söz ağızdan çıkamıyor. İçi yanan Ateş’in şifası Aslı’da. Uzay
ise, tıpkı istediğim gibi Yıldız Otel sakinlerinin iyileştirici etkisine açık
buna istekli kabuğundan kabuk çıkartıyor. Aslı’ya aşık oluyor mu? Bilmiyorum ama
hissettiğim yüksek bir empati ve iyiler tarafından sevilme isteği. Ateş’le Aslı’yı
ayırmak niyeti sezmiyorum. Umuyorum ki Faryalı ve Yıldız’ı ayıran Evren’in ;
Ateş ve Aslı ilişkisinde yansıması olmaz Uzay. Aslı’nın Ateş’e hep sen sen dediği sahne aslında Aslı’nın Ateş tarafından
korunmak, kollanmaya ihtiyacını öyle güzel anlattı ki. Ateş’in daima arkasını
kollayan Aslı’ya, hep kendisini korumak, kollamak zorunda kalmış şiir yürekli
kıza en zayıf olduğu anda kol kanat germesi gerek. Bu kez hata yapmadan,
sırları dışarı taşırmadan, yüreğinin içine sokarak, Aslı’yı sarıp sarmalaması
gerek. Zira kendisi ailesinin peşinde koşup o kızcağızı da sürüklerken ezeli
rakibi Aslı’nın annesini buldu. Bu hangi duyguyla yapılmış bir eylem olursa
olsun güçlü bir hamle. Ateş oğlan dikkatli olmalı.
Son demde; Aşk yerine göre yol olur yürünür, yerine göre iman olur uyulur. Bazen
ateş olup yakar, bazen deniz olup boğar. Sır olup saklanır,gonca olup açılır,
demiş üstad. Aşkla birleşenler zor ayrılır. Ayrılsa da aşkla dönen gökler,
duran kainat onu hatırlatır. Sonuçta Aşk her şeydir. Ah mine’l Aşk.
UmayMasal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder