‘‘Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyür ki içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran bir yüzey bulur; bizi gidişten daha fazla büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir.-Macel Proust’’
Hayatın büyük bir bölümünde alışılagelmiş olan aşkları yaşasak da alışılagelmişin dışında kalan aşkları anlatır kitaplar, filmler, müzikler. Aşık olmaksa sanıldığı kadar kolay değildir. Aşıklığı taşımaksa aşık olmaktan daha da zordur. Çünkü aşk gerçekten emek ister, ona narin bir çiçeğe bakar gibi bakmak sulamak gerekir. Aşk ilişkilerinde duygular hep aynı oranda kalmaz. Değişkendir. Aşk zaman zaman tutkudur, kimi zaman şefkat, kimi zaman öfke, kimi zamansa salt sevgi ve anlayış. Bazen derin sularda boğulmuşluk hissi, bazen ılık bir meltem. Bu girizgaha sebep çiftimiz Hayat Murat’a gelirsek, bu hafta taze bir çiçek kokusu, narin ama güçlü bir ağaç gibiydiler. Henüz bölüm başında Emre’nin teklifini Murat’a söyleyen Hayat, ilişkisinde yeni bir sırra neden olmadı. Dik durdu. Murat ise haklı olarak Emre gibi takıntılı bir adamın karısından uzak durmasını istiyor. Bu noktada Emre’nin akıl sağlığıyla ilgili ciddi kaygılarım var. Zira halihazırda aylardır evli olan bir kadını tutup yeniden kına, düğün yapıyor diye kıskanmak ve burdan tribe girmek garip ötesi kaçıklık. Hayat’la Murat’ın yatakodasına konan kutuya gelince geçen haftadan tahmin ettiğimiz gibi Derya’nın kurduğu bir oyun bu. Murat bu oyuna gelir mi? Emre’nin bu hafta söylediği ‘Bazen Murat her şeyi biliyor mu diyorum’ repliği bir acaba yaratıyor. Murat zeki ve soğukkanlı bir işadamı. Murat’ın yumuşak karnı ailesi ve Hayat. Emre’nin iş merkezli hamlelerini kıskaçlığına rağmen doğru okuyabilecek zekaya sahip ki bunu anne olayında tüm kırılganlığına rağmen bize gösterdi. Bakalım sonuç ne olacak?
Hayat’sa bir başka kırılganlıkla çıktı karşımıza. Kızımızı hep sevgi dolu bir ailenin ortasında düşünmüştük. Annesi ve dedesini referans alınca da geleneksel fakat koruyan kollayan hatta çok seven yanında olan aile imajımız sağlamlaşmıştı. Ancak bu hafta gördük ki Hayat’ın da baba konusunda bir terk edilmişlik duygusu var. Abisinine patlarken kimin için kimden vazgeçiyorum ki duygusunu o kadar hissettirdi ki Hayat. Bir an yutkunduğum doğrudur. Hande Erçel’e kanıyla canıyla Hayat’ı hissettirmek için uğraşısı için tebrikler. Yarayı anlamaz yaralanmamış olan mantığından Murat ve Hayat’ı bu kadar birbirine dolaştıran aşk yumağında bu duygunun yani terk edilmişliğin olması sanırım yadsınamaz. Olsa da yok gibi olan babaya karşılık asla terk etmeyen Murat; zaten çekip gitmiş olan anneye karşılık acı çekmesine rağmen işkence gibi durumlara göğüs gerip asla gitmeyip acısıyla orda yanıbaşında bekleyen Hayat. HayMur’u aşk yapan bu sanırım. Diğer tüm katmanlarla beraber.
Korkunun en güçlü canavar olduğunu biliyoruz. Geçtiğimiz hafta korkularla sınanan çiftimiz bu konuda ders almış gözüküyor ki Hayat’ın abisi geldiğinde korkularına rağmen Hayat , tehditlere rağmen Murat geri adım atmadı. Bu arada Bülent Parlak diziye renk katmış. Hem açtığı yeni yollar hem de her sahneyi köpürtme becerisi bence Aşk Laftan Anlamaz açısından oldukça yararlı olacak. Ben Metin Akpınar’la karşılıklı sahnelerini merak ediyorum.
Hayat’ın restinden sonra geri adım atan abinin isteğiyle girişilen kına, gelin hamamı ve fotoğraf çekimizde bence en hoş detay ekibin birlikte gerçekten eğlendiğini, başta Hande Erçel ve Burak Deniz olmak üzere tüm ekibin arasındaki enerjinin ekrandan yansıdığını görmemiz oldu. Çiftetelli oynayan Murat inanılmazdı. O kadar içten, doğal ve eğlenceliydi ki ekran karşısında yüzümde bir gülümsemeyle izledim. Zaman zaman da kahkaha ile güldüm.
Leyla, Hazal, Derya ve Emre’nin yarattığı gerilimleri minimalize etmiş daha çok dizimizin sevimli ve iyi niyetli kahramanlarına odaklanan bölüm oldukça rahatlatıcıydı. Bir taraftan acaba bundan sonra entrika sarmalında kaybolur muyuz diye endişe duyarken elindekine bak ve keyif al dediğim sahnelerle doluydu bölüm. Derya’nın Aslı Doruk aşkına müdahale edeceğini elbette biliyorduk. Bunu bir rakibeyle yapması da sanırım izleyenleri şaşırtmamıştır. Sonuna kadar annesine, yapabileceklerinin bilincinde olmasına rağmen, sahip çıkan Doruk hem Aslı’nın önceki bölümlerde duyduğu sır hem de annesinin Murat’ın arkasından çevirdiklerini öğrendiğinde nasıl bir tavır alacak ben de merakla bekliyorum. Haşmet Dede’nin dönme sinyalini almamız bu hafta açısından en sevindiğim unsurlardan biriydi. Zira Haşmet Dede ve Azime Babanne varlığı dizinin güzel değerlerinden. Önümüzdeki hafta olaylı olacak gibi lakin Hayat ve Murat’ın telefonsuz ve kayboluşun eşlik ettiği balayı biraz çiftimizi olaylardan uzak tutacak gibi. Umudumuz bu yani.
Şimdi gelelim aşk güzellemesine dönüşen son sahneye. Haftalardır tırmandırılan ve kıskançlık, öfke gibi duygularla beslenen HayMur kavuşması sandığımızın aksine bir tavırla nihayetlendi. Aşkla dokunmaya kıyamayan, gözleriyle aşklarını birbirlerine akıtan, bir parça ürkek, bir parça karşısındakinin hayal mi gerçek mi olduğundan emin olmaya çalışan Hayat ve Murat vardı taş evde. Aşk çalkantılı bir unsur. Hayat ve Murat gibi baskın kişilikler üzerinde bu çalkantının şiddeti daha da yüksek oluyor. Zaman zaman özellikle Murat açısından depresif noktalara sürüklenen bu aşkın kavuşumunun nahifliği, şiddetten ve tutkudan çok sevmenin, teslim olmanın duygu olarak baskın olduğu bir sahne izledik. Mum denizinin ortasında ben zaten yanmışım, senin uğruna pervane olmuşum,kanatlarımı yaksan da sana uçmaya devam edeceğim der gibi bakan Hayat ve Murat bana göre bir bütün oldu artık. Bir de o sahnede minicik bir damla gözyaşı görseydim sanırım ritüel tamam olacaktı benim açımdan.
Son demde; yangınlar gibi aşkta bir yalım ile başlar. Ardından tutuşma ve nihayetinde aşk denizine dönüşme gelir. Alev önemlidir zira bundandır mumun alevi başının üzerinde taşıması. Asıl yanış içten gelir. Alev ruha düşmeye görsün o ateş tüm varlığı kaplar ve kendinden başka bir şeye yer bırakmaz.
ALA fanlarına ve senaristlerimize destekleri için teşekkürler ve tabiki tüm emeklere saygıyla...
UmayMasal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder