23 Nisan 2018 Pazartesi

Ayrıntıda Sanat: AŞK/YağHaz

Dünyada herkesin bir ruh eşi varmış. Hepimiz bu ruh eşini arayıp bulmaya çalışırız ama bunun farkında değilizdir der hikaye. Ancak o eşi bulduğumuzda içimizdeki tamamlanmışlık hissiyle anlarmışız aslında aradığımızı. Yağız Egemen aradığını bulduğunu kuşkusuz Hazan Çamkıran’dan önce anladı. Fakatt... Her aşk kendi imkansızlığını kendi içinde yaşarmış ya, Yağız’ın imkansızlığı da Hazan’ın Sinan’a karşılığı olan ilgisi oldu. O ikisi bunu aşk diye tanımlasa da gören gözün hisseden kalbin bu etkileşimde aşktan çok merak duygusu barındırdığını anlaması hiç de zor değildi. Sorun ne Sinan ne de Hazan’ın o ayrıma varacak olgunlukta olmayışıydı. Sinan kendi kırılmışlığını badboy tavrına saklarken büyümeye direnmiş, ağabeyinin ardından ağlayan o çocuk kimliğine sımsıkı tutunmuşken erkek Fatma Hazan ona ilginç geldi. Öyle ya onun adına sorumluluklarını taşıyacak güçte ve duyguda ikinci birini bulmuştu. Hazan’a gelince onun hikayesi daha da hazindi. Evin babası olma sorumluluğunu giymiş, içindeki kız çocuğuna küs, annesi ve kardeşiyle ortak hiçbir değeri paylaşmayan annesinin para umudunu bağladığı taş bebek kızından çok uzak... Sonuç iki kayıp ruh iki kendini tanımayan, kendisinin kim olduğunu bilmeyen ruh nasıl aşık olabilir ki? Ancak merak eder. Hatta o merak bile kendine yönelik bir meraktır. Çünkü kendini bilmeyen başkasını bilme şansına sahip değildir. Hikayeye hiç de istemeden, fikri sorulmadan dahil edilen Yağız ise o kadar kendisini bilen biriydi ki... Sınırlarını, zaaflarını en çok da iradesini. Hoş o iradenin elinde sapır sapır döküleceği zamanlar çok yakın ya neyse. Yağız hikayenin en kendinden emin karakteri. Herkesi gözlemleyen , anlamaya çalışan ve dengesi hep yerinde olan. Bir taraftan da bir başka yaralı kimlik. Çocukluğu yalnızlığı, yalnızlığı çocukluğu. Başa çıkmak hayata tutunma şekli olmuş. Sorun mu bırak gelsin, tavrı ile tam bir determinist. Çünkü ondan beklenen bu. Sorunları çözmesi, dağılanları toplaması, Egemenlerin kahramanı olması. Kabul gördüğü tek yer burası çünkü. Kahramansa var, kahraman değilse yok. Duyguya yer yok, zaafa yer yok. Bu üç travmatik karakterin ortasına düşen aşkın da travmatik etkilere neden olması kaçınılmazdı zaten. Bu aşk üçgen şeklinde değil ama yanlış anlaşılmasın. Yağız ve Hazan arasındaki aşkı kastediyorum.
Yağız ve Hazan arasındaki duygu hiç de aşk gibi başlamadı. Derin bir yara bırakan bir kapışmaydı birbirlerini fark edişleri. Sonrasında adım adım birbirlerine güvenmeyi öğrendiler. Önce Yağız gördü Hazan’ı. Çünkü Yağız’ın bakması gereken bir kendisi yoktu. Yağız aşk dışında öyle tamamdı ki kendisinde karşısındaki aynada yansımasını aramadı, aynanın içindeki ruh eşini tuttu çıkardı. Hazan ise aşk sandığı Sinan’da kendisini kovalarken Yağız’a doğru koştuğunu fark edemedi bile. İlk öpücüğünden sonra bile güvenme refleksi geliştiremediği Sinan’da aradığı çocukluğunun Hazan’ıyla barışmak iken derdi, o barışı imzalayan Yağız olunca güven de beraberinde Yağız’a yönelik gelişti. Kimsenin gerçeğini yadsımayan onu öyle kabul eden bir kimlik Yağız Egemen. Olanı olduğu gibi kabullendi. Hazan aşığım dedi , kabullendi. Sinan seviyorum dedi, kardeşini tanımasına rağmen tamam dedi. Kendi duygularının sarsıntısını hissetmeye başladı, peki gel bakalım dedi. Dedi demesine de o sarsıntının şiddeti arttıkça kimliğine dair ne var ne yoksa sorgusu başladı. Yağız Hazan’a tüm imkansızlığında aşık olduğunu anladığında hayatını merkezine oturttuğu dengenin bozulacağını anında çözdü. O dengeyi korumak adına da hemen en güçlü silahını devreye soktu. Mantığı. Soğuk determinist mantığı ve onun yansıması iradesi. Duygularıyla yüzleşmekten kaçmadı belki ama onların güçlenmemesi adına kaçabileceği kadar uzağa kaçtı. Hazan’ı manipüle ederek Sinan’a iterken bilinç düzeyinde derdi kardeşlik olsa da derinde bana göre kaybedeceğini gördüğü o dengeyi bozmama derdi vardı. Yağız attığı her adımla Hazan’ı kendisinden uzaklaştırmaya çalışırken Hazan’ın Sinan da Sinan bağlamasının temelinde aşk olmadığını göremeyecek zekada olduğunu düşünmüyorum. Gördü ama sözlere inanmayı seçti. Zira Hazan’ın kendisine aşık olduğunu, Sinan’ı kendisi için terk ettiğini öğrendiğinde zerre şaşırmaması bunun işareti. Gururunu bir kez kırdığı kızın ruhundaki her değişkene tek bir bakışla hakim olan Yağız mı anlamadı Hazan’ın kardeşine olan duygularının meraktan ibaret olduğunu? Anladı anlamasına ama belki Hazan’ın anlamasını bekledi belki kendisinden korktu. Yağız ve Hazan’ın bastırılan iç sesi Ece’nin dediği gibi, iradesine iyi geldi o kabul belki.  Zira Yağız Sinan’ın ağabeyi olma görevini severek yaparken bile “Gücümü deneme” diyebilen biri. Eğer savaşa girerse o savaşta ölmeyi göze alabilecek biri. O sınıra gelirse tüm o nahif kimliğe rağmen savaşçıya dönüşebilecek biri. Bunu kendisinde tanımlıyor mu? Bence tanımlıyor yoksa neden Sinan’a gücümü deneme desin ki. Yağız için aşk dengelerini bozan huzurunu kaçıran bir duygu oldu. Son döneme kadar da bu huzursuzluğa karşı kanının son damlasına kadar direndi. Her kaçtığında yanında bulduğu Hazan’a rağmen hem de. Canı yana yana aşkın basit bir irade meselesi olmadığını öğrendi bu hikayede Yağız. Duvarları döküle döküle yürüdü yolunu. Sonunda da kendisini zaptedenenin iradesinin değil Hazan’ın kendi aşkının farkında olmaması olduğunu da anladı. Mezarlık sahnesinde Yağız Egemen o mezarı elleriyle açarken aslında kendi irdesiyle tabuta tıkıp gömdüğü aşkını çıkardı mezardan. Farah boşuna; o mezardan sonra gözlerin başka bakmaya başladı demedi. Zira Yağız o mezardan öncede aşkla bağlıydı Hazan’a. Kaybetme korkusu ciddi dışa vurum sağlar bu da bir gerçek tabi. Hazan’ın itirafa ramak kala tutumu da kafasında olmasa da kalbinde bazı şeyleri netleştirmiş olmalı. Tüm bunlar işte o aşkın gömülü tutulduğu mezarı açtı. Sonrası Yağız için yokuş aşağı bir süreç. Hala dirense de eskisi kadar dayanacağını sanmıyorum. Zira Hazan’a sarıldığına artık Ece’ye ihtiyacı kalmayan iç sesi Hazan’la gitme veya Hazan’ın kalması için debelendi durdu. Hazan’a git dese bile uçak kalkana kadar belki gelir umuduyla kapıda bekledi. Fragman ve spoiller nedeniyle bazı şeyleri biliyoruz. Tecahül-i arif yapmayacağım. Hazan uçağa binmeyecek ve tam bir amazon gibi aşkı için savaşmaya karar verecek. Bu noktada Yağız Egemen ne yapacak? Sinan’ın intihar süslü hayali cinayet teşebbüsü nedeniyle hastahanede oluşuyla Hazan’ı itecek mi? Sanmıyorum. Sinan’a rağmen iç sesi kal  ya da beni de al diye bağıran Yağız tutacak Hazan’ın elini. Kurban etmeye devam etmeyecek aşkını. Çünkü çok önemli bir ayrım var artık. Aşkı karşılıklı. Öyle bir karşılık var ki bu aşka önündeki her engele dimdik durup elindeki kartları masaya açacak kadar büyük. Hazan’ın eli güçlü. Annesine, Hazım’a karşı. Aslında pek çok kişinin ipi Hazan’ın elinde. Sadece Sinan’ın tehditleri onu durdurabilir lakin Sinan’ın zayıf kimliği nereye kadar bu güçlü aşka dayanır bilmiyorum. Sinan öykünün başından beri korkak çünkü. Yüzleşmeye korkan , kaçan bir yapısı var. Asansör kapısından çıkamamasının Hazan’la otel odası konusunda yüzleşememesi ya da bu olay ortaya çıktıktan sonra Hazan’la konuşamamasından bir farkı yok. Yüzleşemiyor. Çünkü başkalarının onun için sorunları çözmesine alışık. Sorunla yüz yüze gelmek yerine kaçmak tabiatı. Bazen Sinan aslında Hazan’ın değil de Yağız’ın derdinde mi diyorum. Paylaşmak istemediği Yağız mı? Baştan beri Yağız’ın Hazan’a akan duygularını hissediyor bilinçsiz bir bilinçle ondan mı Hazan’a yöneliyor? Söz konusu Sinan’sa mümkün. Hazan’a gelirsek, duygularını çözmesi kendisini tamamlamasıyla mümkün oldu ancak. Aynadaki aksini tanımladıktan sonra Sinan’a ilgisini ve merakını hızla kaybetti. Evlatlık sürecinde Sinan’a karşı zerre kıskançlık yapmazken tek derdi Yağız’ın yara almamasıydı. Kendisini yaraladı, Yağız’ı yine de uzak tuttu sırdan. Ama düşünmeden duygularıyla davranan kızımız durup da annesinin sorduğu soruyu bir kez bile kendisine sormadı. Neden bu adam senin neyin? Baban için yapabildiğini yaptığın bu adam senin neyin? Hazan düşünmüyor. Yağız ne kadar akılsa Hazan o kadar kalp. Hazan hissediyor. Peşinden gidiyor. Gitti. Gitti. Sonunda Yağız’a açıklama yapmak zorunda kaldığında ikimizin arasında bir şey olabileceğinden korkuyorlar dediğinde bile, kızım başka yalan mı yok neden bunu söyledin, demedi kendisine. Taki onun  sorması gereken sorular kıskançlık sarmalının ortasında Farah tarafından sorulana kadar. Zaten başka bir kadın fikrinin sarstığı ruhunun karmaşasını anlamlandırmaya çalışan Hazan o masada tokat üstüne tokat yedi. Görmezden geldiği tüm soruları Farah’ın ağzından sanki kendi cevapları Yağız’mış gibi dökülürken Hazan tüm yollarının dimdik Yağız’a çıktığını anladı. Ancak bu anlayış ona nasıl bir çıkmaz yola da girdiğini gösterdi. Yağız’a aşıktı ama Sinan’ın elini tutuyordu. Yağız ise, tüm soruların cevapları olarak başka bir kadının elini tutuyordu. Geç kalmıştı. Anlamak , elini uzatmak için geç kalmıştı. Yağız’ın masal gibi, anlatmalara kıyılamayan bir aşkı vardı ama o aşk başka bir kadınındı. Sarsıldı. Daha önce sarsılmadığı kadar sarsıldı. Kabullenmek istemedi. Ta ki karanlık korkusunun ortasında bir tabuta kapatılıncaya kadar. Kabullendi. Öleceğini düşündüğü için o tabutta ailesi dışında kaybetmeyi istemediği tek adamı düşünüp aşkını kabullendi. Teslim oldu. Her şey bitti dediği anda o karanlıktan  yine Yağız’ın elleri çekti kopardı ve aldı onu. Yağız “Benimlesin” dediğinde “Seninleyim”diyen Hazan artık sonsuza kadar Yağız’laydı. Ölse de bırakmayacağı ölümsüz bir aşkı vardı artık. Hastahanede Yağız’a sarılırken de havaalanında vedalaşırken de gözünün içine bakıp Yağız’dan tek bir söz beklemesi bundan. Yağız’ın söyleyemediklerini anlaması, hissetmesi bundan. Mezarda fısıldanan aşkın kendisine büyütüldüğünü Yağız söylemese de bilmesi bundan. Yağız onu öptüğünde tüm manipüle edilmişliğine kızgınlığıyla tokat atması, sonra kıyamayıp aşkla Yağız’ı öpmesi bundan. İlk öpücüğü olmayan ama ilk aşk dolu öpücüğü olan öpüşmesinin etkisinden sarsılması bundan. Hazan’ın ruhunun sahibi Yağız. Sorularının cevabı, hikayesinin tamamı.  Hazan bu aşkta kalp, Yağız akıl. Birbirlerini tamamlamalarının sebebi bu. Aynı kararları biri duyguyla biri akılla sahiplenerek veriyor. Hazan neden daha atak? O kalp çünkü akıyor sevdiğine hatta akmıyor çağlıyor. Yağız akıl, dinamikleri, dengeleri ; Hazan’ın yaşayacaklarını hesaplıyor. Ancak artık Yağız da önündeki seti zorluyor. Akıl kararı verdi mi artık önünde kimse duramaz malum. Set yıkıldığı anda bu iki aşığın önünde hangi sır hangi bent kalır ki? Seti o kadar zorladılar ki Ece’nin dediği gibi, artık yıkılması an meselesi. Belki son bir Hazım tokatı kim bilir?
Son demde; aşk onu gördüğünde onda kaybolmakmış.Bir kez kaybolan bir daha bulunmazmış. Kaybolduğun o gözlerden başkasına bakmaksa aşığı öldürürmüş.
Bence Bana Göre... YağHaz 
UmayMasal  

                                                                                                                               
        

2 yorum:

  1. Keşke yazıyı paragraflara ayırsaydınız, bu şekilde okumak çok zor :)

    YanıtlaSil
  2. Vay be gerçekten çok guzel anlatmissiniz tebrikler 😍😍😍

    YanıtlaSil