8 Nisan 2018 Pazar

YağHaz "içimden geldiği gibi"

“Nefes Bile Almadan...”
Hikayeyi hikaye yapan aşk, aşkı aşk yapan nefestir. Nefes bile almadan sevebilmektir aşkı efsaneye dair kılan. İmkansızı yaşamaksa tarafları dağlasa da hikayesini dilden dile dolaştıran. Ferhatı Şirin’e düşüren, Mecnun’u Leyla’da öğüten, Kerem’i Aslı’da yakan kavuran. Aşk büyüktür. Taraflardan , engellerden büyük. Aşk döndürür dünyayı , aşk eğip büker zamanı. Bazen tek bir an için vazgeçirir kendinden bazen bir ömür için. Aşk dipten sektirir, ama bazen düşmemek için birlikte derine atlatır. Karanlıkta kendini kaybettirir. Aşkın gerçeği kendisidir çünkü. Başka gerçekleri barındırmaz. Bir kere hissetmeyegör , onu, ruhunun diğer yarısını bulmayagör acı biter diye kendisini bitirmeye razı olur. Yaşayamadıklarını yüklenir, eksikleri tamamlar; acıttıkça acıtır kanatır. Ama ben seçtim der aşık, ah demez. Neden demez. Kaçmaya çalışsa da imkansız zaman alsa da o zaman ömrü bir rüzgarın kuyruğuna takıp hayatı öğütse de gülümser. Çünkü bilir ruhudur o. İçinden alınsa geriye bir şey kalmadığını ruhunu aslında onu bulduğunda bulduğunu bilir. Ruhsuz yaşamanın anlamsızlığını bilir. Aşkını ilk anda karşılıksız sanan aşık kıvranır. Ama içine akar kanlı gözyaşı. Zehir olsun yine de içerim der. Sonra imkansızının tüm imkansızlığı ortada durmasına rağmen imkanlı olduğunu görünce önce şaşırır. Onca zaman nefesini tutturan o imkansızlık , onu içten içe boğan olmayacak hali karşısına dikiliverince hatta dudağına buse olup konunda kelebek gibi hayata döner aşık. Onca nefessizliklerine inat derin bir nefes alır. Şaşırır. Karışır. İmkansızdır engeller yüzünden ama aşkı artık karşılıklıdır. Aşık korkuyla kapandığı iç mezarından , ama aslında kendi kalbinde bizzat kendisinin gömdüğü  sevgilisini tırnaklarıyla kazıya kazıya çıkarır. İşte nefes can vermiştir ama sevgili hala ona ait değildir. İlk öpüşmenin ölüm ve yaşamı bir araya getirişi gibi her öpüşmede ölüm ve yaşamın bir araya geleceği gerçeği gibi. İki sevgili birbirini ister ama tuhaf engeller çıkar da çıkar. Sabırdır sınav. Aşık alışkındır lakin sıra sevgilidedir. Engelleri yendikçe yenisi eklenir. Eklendikçe aşk büyür. Büyüdükçe kendi gerçeğini büyütür. Kendi gerçeğini evrene dönüştürür. Sonunda başka her şeyi yok eder. Sevgililer kavuşur.

Aşk eski kitaplarda böyle anlatılır. Ne kadarı artık böyle kalmıştır, ne kadarı evrilip başka yere konmuştur bilemem. Son on bölümdür izlediğim sonra eskilerine baktığım benim için Yağız ve Hazan’dan oluşan dizinin özeti gibi sanki anlatılan aşk hali. Bilemem senarist Binbir Gece masallarına benim kadar meraklı mıdır? Zira yarattığı hafif soap opera evrenine nasıl masallaradki imkansızlıkta bir aşk yerleştirmiş şaşılası. Ne oydu ne buydu, ne o olacak ne bu olacak diyebilirim. Sadece diyebileceğim şey şu; eğer masalsı bir aşkı yukarıda anlattığım dinamikleri alt mesajlarına yerleştirerek yazdıysanız ve artık acının birlikte çekilme aşamasına gelindiyse Yağız ve Hazan’ın kendi evrenlerine yer açma yolculuğuna başladıysanız artık sınav evrenine ve aşkına sahip çıkma sınavı olmalı. Üçüncü şahıs sınavlarını çoktan atlayıp geçmeli bu hikaye. Engellerin başında bulunan kardeş faktörü de artık benzer hikayelerin çoğunda olduğu üzere ,aslında aşkın biricikliğinden de hareketle , iki kardeşin iktidar savaşına verilmeli. Çünkü aşk tek kişiye aittir.   "UmayMasal"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder