29 Nisan 2018 Pazar

Sürrealizm:Biz /YağHaz

“Alice: Buradan gitmek için hangi yolu seçmek gerek?
Cheshire Kedisi: Bu nereye gitmek istediğin konusuna bağlı... Nereye gitmek istiyorsun?
Alice: Neresi olduğunun önemi yok.
Cheshire Kedisi: Bu durumda hangi yolu seçtiğinin de önemi yok.”
Biz... Biz olma savaşının en derin sorunsalı ben olma kimliğini kaybetmeden o benliğin önüne bizi koyabilmektir. Toplumsal dayanışmaların, arkadaşlıkların, aile olmanın ve en çok da aşkın temelinde bu vardır. Bizleşmek. Öyle sancılı bir süreç ki bu, vazgeçişler barındıran, acıtan, egoları yeraltına çeken, bilinç düzeyi ve farkındalık isteyen yaşanmışlıklar bütünü biz. Sadece bilinç düzeyinde değil bilinçaltında kabul etmeyi tabanına almak. Peki Yağız ve Hazan ne kadar biz? Ne zamandır biz? Yağız ve Hazan uzun zamandır bilinç düzeyinde olmasa da bilinçaltında biz olduğunu sanırım 44.bölümde gösterdi. Hatta biz o bilinçaltının bilinç düzeyine nasıl çıktığına şahit olduk. En çok bu aşkın en çok suçlananı ama en güçlü savunucusu Hazan’da. Sevdiğine “Git” demiş Yağız’ın kaldırımdaki çökmüş oturuşuyla açıldı YağHaz sahneleri. Git demek zor. Gitmesini istemediğin , giderse ruhunu , nefesini alıp gidecek olduğunu bile bile git demek çok zor. Yağız Hazan’a bunu dedi demesine de içindeki o küçücük umuda da sarıldı. Belki gitmez, benim onu fırtına ortasında yalnız bırakmamak için gidememem gibi o da kalır, bırakmaz diye umdu. Ancak umduğu ona göre olmadı. Sinan’ın kaza haberiyle hastaneye yola çıkan Yağız hem sevdiğini hem kardeşini uğurlama travmasıyla uğraşadursun Sinan kazasını duyup uçaktan inen Hazan bize göre Yağız, Yağız’a göre Sinan’ın kazası için hastahaneye koştu. Yağız koca bir iç savaşın içindeydi zaten ama bu savaşın artık taraflara bölünmeye başlayacağının ilk sinyali o hastahaneye giriş sahnesinde netleşti bence. Zira Sinan’a ailesine dair meraklarına, endişesine rağmen Hazan’ı gözünün ucuyla gören Yağız’ın mıhlanmış gibi o kapının önünde kalışı, sevdiğini, sevgilisini bekleyişi artı o kapıdan el ele olmasa bile omuz omuza girmeleri ilişkilerinde yepyeni bir dönemin habercisiydi. Kimisi kapıyı başka bir dünyaya geçiş diye tanımlar kimisi başka bir hayata. O kapıdan kiminle girersen sonrası onunladır. İster başka bir dünyada ister başka bir hayatta. Yağız ve Hazan o kapıdan beraber girdi. O kapı Yağız önündeyken açıldı ve birlikte girmek için Hazan beklendi. Sonra içeri girildi. Bile bile. Birlikte yürümelerinin nelere sebep olacağını seze seze. Yanyana. Omuz omuza. Sonra koridor boyu yürürken Hazan’ın orada olduğuna inanamayan Yağız’ın yine içinde bulunduğu ruh haline rağmen Hazan’ın gidişiyle tükenen nefesinin yeniden derinleşmesini duyduk. Yağız Egemen yine yeniden nefes almaya başlarken aslında ruh eşinin de aynı döngünün içinde ona bakarak nefes aldığını da anladık. Sinan kazasının bedelinin ikisine ödetileceğini bile bile ailelerinin yanına birlikte girdiler. Bir taraf YağHaz diğer taraf ahlaksız ahlaklılar. Her biri ayrı sır içinde boğulan, her biri başka hayatlara dokuna dokuna mahvına sebep olmuş her karakterin vicdansız vicdanına karşı Yağız ve Hazan’ın aşkı. Kendinden , yaşanmaktan vazgeçmiş aşkı.
Sonraki sahnede Hazım’ın Yağız’a tokadını gördük. Hazan’la gelen Yağız’a kardeşinin hatasını yükleme çabası içeren bu tokat tam da Hazan’ın dediği gibi sadece Yağız’a atılmadı. O tokat aralarındaki aşka atıldı. Tıpkı yüzük sahnesinde Fazilet’in Hazan’a attığı tokat gibi. Böylece YağHaz tokat yeme konusunda da eşitlendi. Aynada birbirinin yansıması olan çiftimiz aynı kaderde ortak devam etti kısaca. Tokat sonrası Hazan’ın Hazım’a bakışı, içindeki vicdani sorumluluk duygusunu duvara asacağının adeta habercisiydi. Ki sonrasında annesine söylediği gibi Sinan için üzülse de Sinan’ın kaza sorumluluğunu ne kendisine ne de Yağız’a yüklemek istemedi. Hep diyorum Hazan bu ilişkinin kalbi. Hissetmediği bir şeye inanması mümkün değil. Sinan’la arasında yaşanan ilişkimsi süreçte Sinan’ın sorunlardan nasıl kaçtığını, çocukça sorumluluk almaktan kaçındığını, insanlarla onların gerçeğini de duymak için konuşmak yerine yargıladığını çok iyi biliyor Hazan. Eminim için için Sinan’ın bu kazaya bile isteye yürüdüğünü de hissediyor. Sinan eğer bir yetişkin gibi davranıp Hazan’ın karşısına dikilebilseydi ve “Neden?” deseydi eminim Hazan’daki vicdan yükü daha ağır olurdu. Gelelim tüm saçmalığına rağmen Yağız’ın Sinan’ın kalbini çalıştırdığı kısma. Burada hem Hazım’ın tokatına mecazi bir karşılık hem de Sinan tarafından gelmesi muhtemel kaotik “senin yüzünden” cümlesine cevap üretildi. Kaldı ki Hazım’ın özür çabası ile bu netleştirildi fakat tokat ve öncesinde Yağız’ın kimliğinin ciddi parçası haline gelen aşkının küçümsenip yok sayılmasının verdiği duygunun da Yağız’ı hızla babasından kopardığına da şahit olduk. Burada ileri saralım Fazilet’in Mehmet’in babası belli değil sözünden yola çıkarak acaba Yağız Egemen için gerçek bir kahraman babanın varlığından bahsedilebilir mi? Bu adam kim olacak? Diğer taraftan Hazım için Yağız kaybı ciddi sonuçlara sebep olacak sanki. Göreceğiz.     
Yağız’ın Hazan’la hesaplaşma süreci de adım adım devam etti bölümde. Merdivenlerde Hazım’ın tokadına inat her şeye rağmen Yağız’ın yanında durmaya karar veren Hazan’ı öyle fena vurdu ki Yağız; onu her vurduğunda aslında kendisini de vurduğunu bilmesine rağmen hepimizi kızdırdı. Fakat burada Yağız’ın siteminin acısı dışındaki en önemli dinamiği Hazan’ın gitme teşebbüsüydü. “Ben gidemem sen gidersin, zaten gitmeyi de denedin, beni bilmene rağmen denedin. Oysa git derken bile sana gitme dedim.”  Yağız’ın iç sesini duyan Hazan bir sonraki Farah hesaplaşmasında “Gitmiyorum, burdayım, o çok yoruldu, onu çok utandırdılar” dedi. Kendisi giderse tüm hesaplaşmaların biteceğini, Yağız’ın hayatının eskisi gibi devam edeceğini düşünen Hazan’ın hastahanede yaşananlara şahit olması ona gerçekleri göstermişti çünkü. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi ve olmayacaktı. O halde o fırtınanın kalbinde dümen beraber tutulacaktı. Hazan Farah hesaplaşmasının bir başka yönü ise Hazan’ın aslında Yağız’ı ne kadar iyi tanıdığını göstermesiydi. Yağız Farah konusunda Hazan’a açıklama yapmadı, ama gördük ki zaten o açıklamaya gerek yokmuş. Sevdiği adamın sevme biçimini bilen kendisine olan aşktan zerre kadar kuşkusu olmayan Hazan Farah’a çizgilerini çizdi ve Yağız’a doğru yola çıktı. Tam bu esnada Gökhan’a duygularını anlatan Yağız Hazan’a hissettiklerinden zerre kadar pişmanlık duymadığını söylerken aslında olanı ilan etti. Yağız içinde yaşadığını önce Farah sonra Gökhan’a anlatırken zaten Fazilet,Ece, Hazım,Sinan tarafından da bilinen aşkın gizli kalmayacağını ilan edileceğini de gösterdi. Peki neden? Yağız karşısındaki kadının tüm imkansızlıklara rağmen parçası olduğunu biliyor. Onu tıpkı okumadığı not gibi parçalasa da her parçasını kalbinin üstünde taşımaya devam edeceğini biliyor. Gökhan’a bitecek dese de Hazan’ın “Sana yenildim ama o yenilgi benim en büyük zaferim” demesiyle Hazan’ın da en az kendisinin onu sevdiği kadar  sevdiğini anladı. Sonrası zaten duvarı hızla incelen iradesinin yok oluşu. Hazan’a duyuramasa da kocaman bir “Seni çok seviyorum.” Bölümün devamında bir haftalık zaman atlaması ve nasıl o hale geldiklerini hala anlayamadığımız sevgili durumuna gelmiş, Biz olmakla sorunlarını halletmiş ve Sinan’la konuşmaya karar vermiş bir YağHaz... Sinan’ın hafıza kaybı oyunlarına gelince , bu tip oyunlar bırakın karaktere sempati duymayı empati duymayı bile engelliyor. Sinan gerek Yağız’la gerek Hazan’la yüzleşmeyi deneseydi mesela, bağırsaydı, çağırsaydı “Neden”deseydi veya “Bana neden söylemediniz?” deseydi belki tüm ergenliklerine rağmen bir parça empati kurulabilirdi kırgınlığıyla. Bu şartlarda ise zor. Diğer taraftan Sinan savımızın da güçlendiğini söyelebiliriz. Sinan’ın derdi Yağız derken ve Yağız’ın duygularını biliyordu ondan Hazan’a taktı derken de haklıymışız. Çünkü “İkiniz yanyana” cümlesinde sadece Yağız’a aşık olduğu bilinen bir Hazan yok , Hazan’a aşık bir Yağız da var. O halde, Sinan’ın Hazan’la ilgili takıntısının temelinde kan bağı olmadığını öğrendiği Yağız var. Burdan hareketle evlatlık meselesini üstlenmesindeki tavrını da gözden geçirsek karakterin Yağız’la rekabetinin kahraman olma isteğini tetiklediğini de söyleyebiliriz bence. Dark Side bir yapılanmaya gireceği açık olan Sinan’ın Fazilet’in Yağız tespitine nazire yapar gibi akılcı olmayan hareketler yapması da kuşkusuz başta Fazilet olmak üzere pek çok kişiyi etkileyecek. En çok da Sinan koruma ve kollama göreviyle mükellef Yağız’ı umalım. Yeniden gelelim “Biz” meselesine.
Yedi iklim dört bucak, tüm masalların temel sorunu varoluş mücadelesidir. Ortak biliçlerin “Biz” olma temelinden beslenir her masal. Masallarsa o bizleşmeyi aşktan anlatır çoğu zaman. “Bir varmış bir yokmuş” la başlayan. –Bugün var yarın yok- Şimdi FHVK evrenindeki en güçlü aşka YağHaz’a baktığımızda en başından beri biz olarak hareket ettiklerini, bilinçaltında herkese, annelere, babalara, kardeşlere güven hızla öğütülürken birbirlerine olan güvenlerinden en ufak kayıp yaşamadıklarını, hastahane önünde elleri birbirlerine koşmak isterken umutla şunu da atlatalım diye ruhlarını birbirlerine sardıklarını, gözlerini artık birbirlerinden koparamadıklarını, konuşmadan anlaştıklarını görüp Biz olmadıklarını söylemek mümkün mü? Karşılarındaki her karakter öğütülüp yok olurken Yağız ve Hazan birbirini her an daha çok bütünlüyor.  Olacak olanların önemi var mı? Yok. Çünkü onlar Biz’ken hangi yolu seçtiklerinin de önemi yok.
Bence Bana Göre YağHaz

UmayMasal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder