9 Mart 2021 Salı

Yamaç'ın Ailesi

 İnsanın kayboluşları olur zaman zaman. Bile isteye kaybeder kendisini kimi zaman bazen de istemeden sürüklenişlerindedir o kayboluş. İlki öyle ya da böyle bir tercihtir. Lakin ikincisinin travmatik etkisinden çıkmak zordur. Sürükleniş zordur çünkü. Karşı koymaya çalışsan da kurtulamayacağın kadar şiddetli olabilir o akıntı. Hele ki çabalayıp çabalayıp yine de engel olamazsan o kayboluşun şiddetine travma derinleşir. Selam sevgili okur… Yine yeniden EfYam için buluştuk. Çok şükür de kavuştuk ama… Yok yok burada sonra oraya geleceğim demek. Sebebi girizgâh Efsun ve Yamaç için. Haftalar önce onları birbirlerinden kopartıp üstüne kendi kimliklerinden soyutlamak için çıktıkları korkutucu yolculuğun sonuna geldik nihayet. Epik bir sahne ile Yamaç ailesini kurtardı ama dediğim gibi ben en baştan başlamak istiyorum. Hadi takıl peşime, istersen.

Bölümün başında Yamaç’la karşılaştık. Bir karabasanın içindeydi. Yaşadıklarının güçlü ruhundaki travmatik izlerinin onu nasıl etkilediğini hatırladık yeniden. Biz Yamaç ne yaşadı biliyoruz. Gösterildi çünkü. Acısını, adını, kendini korumak için verdiği mücadeleyi, bedenine ayrı ruhuna ayrı yapılan işkenceyi, kendisini nasıl unuttuğunu, zamanı nasıl kaybettiğini hepsini izledik. Ölmeden ölmesi istendi. Kendisini kaybetmesi için her şey yapıldı acımasızca. O da kaybetti. Sonra bir şekilde ipin ucundan tekrar tutup kendisini bulmayı başardı. Parça parça hatırladığı anılarından, değerlerinden, sevgilerinden ne kaldıysa toplamaya çalıştı. Her hafta onun kendi kimlik puzzlenı tamamlamasını izledik. Hala da eksikleri olduğunu, kendi ağzından duyduğumuza göre, söyleyebiliriz. Zaten çok yaralı bir ruh Yamaç. Son yaşadıkları da onu daha derinden parçaladı. Öyle böyle parçalarını topluyor. Bu toplama sürecinde de iki unsur öne çıkıyor: Efsun ve Çukur. Karabasanından uyandığında hatta uyandırıldığında abisi Cumali’nin boğazına yapışan, önceden de defalarca kendisine dokunulması konusunda tepki veren Yamaç. Banyoda kendi suratına bakarken sırtındaki işkence izlerini gördüğümüz Yamaç. Kahvaltı masasında açlıkla ona işkence edenlerden kalan izlerle deli gibi yiyen Yamaç. Seçmediği sürüklenişte hak etmediği kadar acı çeken Yamaç’ın yüzündeki gülümseme nedeni ise Efsun’la ikisinin kızı Masal. Onları yanına almak isterken Efsun’un kaygılarına, korkularına takıla takıla düşüyor Yamaç. Oysa onun yamaçlarından hep Efsun düşüyordu daha önce. Bu aralarındaki dengenin ne kadar değiştiğinin kanıtı aslında. İşin Efsun tarafına geleceğim ama Yamaç konusunda şunu belirtmekte fayda var. Yamaç Koçovalı Efsun Kent’e aşık. Hatta öyle büyük bir aşk ki bu Efsun olmadan nefes alamaz gibi. Çukur’u sırtında bir sandalye ile dolaşıp “madem para yok pasif direnişle sinir bozarım” kafasında racon keserken bile aşık. Annesiyle nihayet hesaplaşırken de aşık. Burada parantez, Yamaç ilk döndüğünde kimliğine dair parçaları ararken annesinin elini öpmüştü. Ben orada Yamaç’ın Efsun’un evden gidişine dair ayrıntıyı hatırlamadığını Cumali hatırlatmasının sadece seyirciye yönelik olduğunu hissetmiştim. Bu hafta anladım ki doğru anlamışım. Yamaç’ın zihnindeki eksik parçalar oturdukça bakış açısındaki değişim de ortaya çıkıyor. Annesi ile Çukur üzerinden dönen hesaplaşma boyunca sevdiğim kadın vurgusu ile sen aslında beni çiğnedin, tamam, ama neden aynı duyarlılığı evimiz yok olurken gösteremedin diye sorguladı Yamaç. Yamaç’ın sorgusu kıymetli çünkü Sultan sorgulanamazdı. Rahmetli Selim hariç oğulları üzerinde kurduğu hükümdarlık buna izin vermedi. Sonunda Yamaç da o sorgu noktasında geldi ki devamında eşyalarının tamamını alarak Koçovalı hanesini terk etti. Bunu Yamaç’ın kendi hanesini kuracağına yormak istiyorum. Sonuçta bir savaş çıkacak ve bu bir iktidar savaşı. O savaşta haneler de önemli olacaktır. Aile her şeydir diyen ben değilim. Bunu diyen hikâyenin yazanı. Koçova hanesi merkezli Çukur’da acaba yeni hane Yamaç’ın Efsun’la kuracağı hane mi olacak? Olamaz mı? Olabilir. Cumali Amca ve Sultan Ana/ King of Çukur Yamaç ve Queen of Çukur Efsun. Kapat parantezi. Yamaç sandalye turundan sonra Efsun’a gitti. Konuşmaya. Konuşamadı. Efsun konuşmasına izin vermedi. Çünkü Efsun da biliyor eğer Yamaç’ı dinlerse ona inanacak. Burada yine parantez. Efsun da tıpkı Yamaç gibi rüya gördü. Rüya gibi başlayan ve karabasana dönüşen bir görsel. Babaannesini öldürdüğü kıyafetlerin neredeyse aynısını giymiş şekilde cam evinin bahçesindeydi Efsun. Travmatik bir sembol. Babaannesini öldürdüğünde başladı ruhundaki kırılma çünkü. Sonra Yamaç’ı gördü. Tıpkı geçen hafta olduğu gibi ona “Ben artık geldim.” diyordu. Rüyasında dahi Yamaç’tan kaçtı. Geç, dedi önce sonra kızım, dedi. Yamaç onu bırakmasa da direndi kızıma zarar verirler, diyerek. Bu da travmatik bir başka imge. Yamaç’ı çok seviyor Efsun. Hep sevdi, korudu. Onunla, onun için Çukur’a gitti. Sonra kendisini Yamaç’ın olmadığı bir dünyada buldu. Ne olursa olsun onu bulacağına dair umudu o üç yıl içinde ne koşullarda elinden alındı? İşte biz bunu bilmiyoruz. İşkence gördüğünü, bir saat kızını görmek için yaptığı anlaşmayı, kimsenin kendisine dokunmasına izin vermediğini, bağımlılığını biliyoruz. Sahneye çıkmak için o hapları aldığını da biliyoruz. Ama o anlaşma nasıl yapıldı bilmiyoruz. Kızına dair korkusunun boyutu kabusunda gizli. Üç yıl gelmeyen, gelemeyen Yamaç’a sevgi baki belki ama kızını koruma refleksi daha yüksek. Burada küçük bir eleştiri. Bu bölümü gömmemeye karar verdim çünkü. Bir ordu adamın Yamaç’ı durduramayacağını bilen Efsuncum Kentcim ne gibi bir motivasyonla Yamaç yerine o adamla kalmayı yeğliyorsun anlamadım. Neyse devam. Biz Efsun’a yapılanların sınırını bilmiyoruz. Tek görebildiğimiz Efsun’un da Yamaç gibi mecburi bir sürükleniş içinde kendisini kaybettiği. Kızı dışında bir şeyi varlığında bırakmamak için çabaladığı ama rüyasında ve Yamaç dövülürken verdiği tepkiden anlaşıldığı gibi Yamaç’ın orda sapasağlam durduğu. İşte biz bunları biliyoruz. Yamaç ona “ Ben daha kim olduğumu yeni hatırladım, hatırladığım anda da seni hatırladım. Eğer seni hatırlamasaydım, hayatımda sen diye bir şey olmasaydı belki de şu an ayakta duracak hali bulamayacaktım. Ben sen varsın diye yaşıyorum sen varsın diye kim olduğumu biliyorum.” dediğinde gözleri ona inansa da Yamaç’ı itekleyecek, onu dövdürecek, o dövülürken ağlama krizine girecek kadar kendinden kaçmasına ne neden oldu bilmiyoruz. Ama kötü bir şeyler oldu biliyoruz. Gelelim ne olursa olsun Efsun’un gözlerinde kendisini gördüğüne inandığım sadece Masal için değil Efsun için, ailesi için vazgeçmeyen Yamaç’a. Bir tarafta amcası ile mücadele etmek için maddi güç toplamaya çalışırken ailesini kurtarmaya tek başına giden Yamaç, tıpkı beş bölüm önce Efsun’u almak için gidip onlarca adamla mücadele ettiği gibi bu bölüm de Efsun ve Masal için onlarca adamla mücadele etti. Bu kez ailesini aldı ve çıktı. Sahnede ikonik anlar vardı. İlki kuşkusuz camdan izlediği Efsun ve Masal’a korkarak gülümserken Nizam’ın Efsun’un saçlarına dokunduğunu görmesi. Yamaç yavaş yavaş hatırladıklarına Efsun’a karşı hissettiği aşkla beraber gelen kıskançlığı da ekledi. Orda Nizam’ın dokunuşu ona Efsun’a dokunulmasına karşı hissettiği kıskançlık, korku, sahiplenme, onun özel alanında kendisinden başkasına tahammül edememe duygularını hatırlattı. Dolayısıyla bu duyguları ona en şiddetli hissettiren Çağatay Erdenet’i. Efsun’a dokunulması sanıyorum Yamaç’ı kendisine dokunulmasından daha çok delirtebilecek tek şey. İkinci ikonik an ise bana göre Efsun, Masal ve Nizam’ın olduğu odaya girip Nizam’ın sırtına silahı dayadığında Efsun’u gördüğü an. Muhtemelen kızını da görüp Efsun’un ve kızının korkusunu okuduğu için Nizam’ı dışarı çıkarması. Efsun’a “Bakma buraya.” demesi. Yamaç Efsun’u hep bildi. Onun kanlı gömleklerini yıkarken alışacağız demesine rağmen ölümleri sevmediğini, babasının intikamı için karıştığı suç dünyasında kanı sevmediğini bildi. Hem Efsun’u hem kızını korkutmak istemedi tüm deliliğini yüklenmiş olduğu halde. Son kısım ise oldukça epik, silahı bıraktığı an sakinleşen Efsun’un korkusunun kaynağının ne olduğunu anlamış ve onu sakinleştirmeye çalışıp ikna etmeye gayret eden Yamaç. Her şeyin bittiğini kimsenin kızlarını alamayacağını Efsun’a söyleyip kendi ailesini kucaklayıp çıktı Yamaç. Bir yorum görmüştüm. Kucağına dünyasını sığdırdı diye. Evet Yamaç kucağına kendisine ait olan, kendi seçtiği, seçmekten bir an tereddüt duymadığı dünyasını sığdırdı. Çünkü Yamaç kendisi için sadece kucağındaki kadını ve ondan olan çocuğunu istedi. Daha fazlasını hiç istemedi. Yamaç kendi ailesini buldu ve yanına aldı. Sonrası… Göreceğiz. Efsun ve Yamaç arasındaki ilişki Masal ile yeni bir boyut kazanacak. İkisinin de hayali olan bir şey bu birliktelik. Hayal etmeye korkar hale getirilseler de bu böyle. Travmatik yaralarını birbirleriyle sağaltacaklar. Canları yandı, şimdi birbirlerinin yaşadıklarını öğrendikçe daha da yanacak. Ama umarım ruhlarını kıran, kendileri olmaktan ikisini de eş zamanlı kopartan her şeyle beraber mücadele etmeye güçleri olacak. Aralarındaki aşk her şeyden büyük çünkü. Zamandan, mekândan, algılardan hatta Çukur’dan. Kim bilir bu aşk belki Çukur’u bile iyi eder.  

Hamiş; tüm kurtarma periyodu boyunca “Efsun” sözcüğünü sayıklamaya çeviren, baştan beri Efsun Yamaç’ın yaşama sebebi dediğimiz için bizi yalancı çıkarmayan, gerçek aşkın engel tanımadığını, dur durak bilmediğini anlatan tavrına selamlar Yamaç Koçovalı.

Damla Sönmez ve Aras Bulut İynemli, EfYam’a inancınız, onlara özgü diliniz, Efsun ve Yamaç’ı siz oynadığınız için teşekkür. Dilek belli biz sizi bir daha bir arada istiyoruz. Başından sonuna aşkta olan bir hikayede.         

                                                                                                      UmayMasal




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder