14 Aralık 2016 Çarşamba

Aşk Laftan Anlamaz- 22.bölüm

Murat:Kördüğüm
Hayat: İskender’in Kılıcı
‘Öyle uzak ki yerim, uzakları aşıyor,
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor...’
Hayatımızın ortasında bombalar patlarken fütursuzca bizler o hayatın bir yerlerinde savrulmadan tutunma telaşındayız işte. Tüm bunların içinde belki azıcık kafa dağıtma eylemi bizler için sanal kurgular. Aşk Laftan Anlamaz yaz aylarında romantik komedi olarak çıktığı yoldan şimdi dram sosunu da ihmal etmeyerek yürüyor. Yazdan kışa geçerken azıcık sallansa da senarist değişikliğinin verdiği enerji kısa zamanda toparladı diziyi. Kaldı ki dizinin en önemli kozu, son zamanlarda çok zor bulunan, ekran kimyası taşıyan bir ana çifte sahip olması. Hayat-Murat meselesinde, Hande Erçel ve Burak Deniz gerçekten hem görsel olarak çok yakıştı hem de bu iki karakteri seyirciye hissettirme olarak çok başarılılar. Burak Deniz Murat’ın yaşadığı her travmatik durumu sadece bakışlarıyla bile anlatabilme yeteneğine sahipken Hande Erçel de Hayat’ı her hafta yükselen bir ivmeyle anlatmayı başarıyor. Geçtiğimiz günlerde Türkan Şoray-Kadir İnanır benzetmesine rastladım ikili için. Her değerin kendisine ait olduğuna ve her yeni değerin kendisini var ettiğine inanan ben bir an gördüğüm resimde benzer bir etki hissettiğimi itiraf etmeliyim. İşte bu, sanırım baştan bahsettiğimiz ekran kimyası oluyor. Herkesle de bu kimya tutmuyor.  Gelelim Aşk Laftan Anlamaz’ın 22.bölümüne;
Murat hayatındaki kadınlardan üst üste aldığı darbelerle sarsılıyor haftalardır. Didem’le başlayan sahte hamilelik, ardından aşık olduğu kadının kimlik sahteciliği, babannesinin sakladığı sırlar derken zaten Derya gibi bir üvey anneyle büyümüş Murat Sarsılmaz travmatik depremlerle yerle bir oldu. Son birkaç haftadır da kendisine rağmen Hayat’ı yanında tutan bir Murat izledik. Öfkesine, güvensizliğine rağmen tutkuyla karısını seven ve kıskanan bir adamdı Murat. Hayat’sa yaptıklarının ve hatalarının bilincinde, atarlı tutarlı karakterine rağmen Murat’tan uzağa düşmemek adına katlandı Murat’ın zaman zaman haddini aşan tutumuna. Tabi geçtiğimiz hafta Murat’ın Hayat’ın sabrını taşırıp kalbini paramparça etmesine kadar. Kalbi kırılan Hayat, Murat’ın içinde kördüğüme dönen ne seninle ne sensiz mottosunu bir darbede kılıç gibi kesip attı. Aşkına rağmen gidebildi Hayat. Bunun altında belki, vicdan yükünü artık Murat’a bırakmanın huzuru da vardı kim bilir? Murat’a gelince, onca yükün, güvensizliğin üzerine asla haksızlık yapmadığına olan inancının tek hamlede, kağıttan kuleler gibi elinde kalışıyla korkarım daha da sarsıldı. Bu hafta özgüven, güvensizlik ve pişmalık duygularında kaybolan bir Murat izledik. Öfkesiyle vazgeçer gibi olsa da sonunda gördüğü rüyadaki mutluluğun peşine düştü Murat. Ne olursa olsun vazgeçmeyen, sözünün eri adama dönüş yaptı; aslında hiç o noktadan kaymamış da olsa.
Murat’ın içindeki kördüğüm bir değil beş değil. Hayat kendine dair olanı madem çözemiyorsun ben keserim dedi gitti. Ama Murat açısından hayatın kendisine dair kırılganlıklar ve öfkeler o kadar yoğun ki, Murat’ın kaybetme korkusuyla kendisine yönelttiği suçluluk hali afla sonuçlanacak mı bilemiyorum. Çünkü Murat’ın yakınlarına karşı zor affedici olmasının temelinde kuşkusuz ihanete uğramış hissetmesi var. Yazık ki, Murat’ın annesinden başlayarak tüm kadınlarında farklı sebeplere, temellendirmelere dayalı olsa da, yalan adeta anıt gibi dururken, affedicilik nereye kadar samimiyetle ve gerçekten devreye girer kestirmek zor. Şimdi kendisi için affedilebilir bulmadığı bir hatanın peşinden sürüklenedursun Murat Sarsılmaz, annesinin gerçekleriyle yüzleşirken yeterince kendisiyle barışık olabilecek mi? Kendisiyle barışık olamayan Murat Hayat’la arasındaki tutkulu aşkta hangi noktada durabilecek? Empati becerisini geliştirmesi gereken çiftimiz olaylara kendi cephelerinden bakarken aralarındaki zıtlaşmadan beslenen tutku onları nerelere taşıyacak? Çok sordum : )

Murat’la  Hayat kendi aralarındaki kaç kovalada rollerini değişmiş devam ederken bir de Haşmet Dede ve Azime Babanne hikayesi var ki, oldukça keyifli devam ediyor. Metin Akpınar’ın çizdiği tatlı sert dede diziye pekçok bakımdan hareket getirdi. Hem dizinin eksenindeki değişimi perçinledi. Hem de sıcaklık verdi. Hayat’ın annesinin de rötuşlanması iyi oldu. Murat’ın annesini ve Derya’yı çatışma kozu olarak elinde tutan senaristlerimiz sanıyorum Hayat’ın babasını da devreye sokacaktır. Burada naçizane bir eleştirim Murat’ın babasının gönderilmesine, ne olursa olsun Murat’ın babası bana göre bir denge unsuruydu ve yaptığı hatalarla yüzleşme anlamında hikayeye derinlik katacaktı. Umarım en kısa zamanda dönsün. Doruk’lu Aslı’lı, İpek’li Kerem’li diğer çiftlerimize gelince; Kerem ve İpek katettikleri yollar anlamında en sağlam duran çift. Çünkü, korkuları, yalnızlıkları, acılarıyla yüzleşip aştıkları çok şey var. Aslı ve Doruk ise yeni başlangıçlarıyla taze bir bahar havası estirecek gibi duruyor. Derya’nın gölgesini her fırsatta hissettireceği bu çiftin sınavı Derya’nın Doruk’un ruhuna ısrarla ekmeye çalıştığı hırs tohumları olmasın umalım.   
Son satırda , aşk hayata dair tek gerçekliktir demiş şair; tüm kibirleri ve hırsları içinde soğurur yok eder. 
                                                                     UmayMasal      



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder