Murat:Kördüğüm
Hayat: İskender’in Kılıcı
‘Öyle uzak ki yerim,
uzakları aşıyor,
Bütün özlediklerim benden
ayrı yaşıyor...’
Hayatımızın ortasında bombalar patlarken fütursuzca bizler o hayatın bir
yerlerinde savrulmadan tutunma telaşındayız işte. Tüm bunların içinde belki
azıcık kafa dağıtma eylemi bizler için sanal kurgular. Aşk Laftan Anlamaz yaz
aylarında romantik komedi olarak çıktığı yoldan şimdi dram sosunu da ihmal
etmeyerek yürüyor. Yazdan kışa geçerken azıcık sallansa da senarist
değişikliğinin verdiği enerji kısa zamanda toparladı diziyi. Kaldı ki dizinin
en önemli kozu, son zamanlarda çok zor bulunan, ekran kimyası taşıyan bir ana
çifte sahip olması. Hayat-Murat meselesinde, Hande Erçel ve Burak Deniz
gerçekten hem görsel olarak çok yakıştı hem de bu iki karakteri seyirciye
hissettirme olarak çok başarılılar. Burak Deniz Murat’ın yaşadığı her travmatik
durumu sadece bakışlarıyla bile anlatabilme yeteneğine sahipken Hande Erçel
de Hayat’ı her hafta yükselen bir ivmeyle anlatmayı başarıyor. Geçtiğimiz
günlerde Türkan Şoray-Kadir İnanır benzetmesine rastladım ikili için. Her değerin
kendisine ait olduğuna ve her yeni değerin kendisini var ettiğine inanan ben
bir an gördüğüm resimde benzer bir etki hissettiğimi itiraf etmeliyim. İşte bu, sanırım baştan bahsettiğimiz ekran kimyası oluyor. Herkesle de bu kimya
tutmuyor. Gelelim Aşk Laftan Anlamaz’ın
22.bölümüne;
Murat hayatındaki kadınlardan üst üste aldığı darbelerle sarsılıyor
haftalardır. Didem’le başlayan sahte hamilelik, ardından aşık olduğu kadının
kimlik sahteciliği, babannesinin sakladığı sırlar derken zaten Derya gibi bir
üvey anneyle büyümüş Murat Sarsılmaz travmatik depremlerle yerle bir oldu. Son birkaç
haftadır da kendisine rağmen Hayat’ı yanında tutan bir Murat izledik. Öfkesine,
güvensizliğine rağmen tutkuyla karısını seven ve kıskanan bir adamdı Murat. Hayat’sa
yaptıklarının ve hatalarının bilincinde, atarlı tutarlı karakterine rağmen Murat’tan uzağa
düşmemek adına katlandı Murat’ın zaman zaman haddini aşan tutumuna. Tabi geçtiğimiz
hafta Murat’ın Hayat’ın sabrını taşırıp kalbini paramparça etmesine kadar. Kalbi
kırılan Hayat, Murat’ın içinde kördüğüme dönen ne seninle ne sensiz mottosunu bir
darbede kılıç gibi kesip attı. Aşkına rağmen gidebildi Hayat. Bunun altında
belki, vicdan yükünü artık Murat’a bırakmanın huzuru da vardı kim bilir? Murat’a
gelince, onca yükün, güvensizliğin üzerine asla haksızlık yapmadığına olan
inancının tek hamlede, kağıttan kuleler gibi elinde kalışıyla korkarım daha da
sarsıldı. Bu hafta özgüven, güvensizlik ve pişmalık duygularında kaybolan bir
Murat izledik. Öfkesiyle vazgeçer gibi olsa da sonunda gördüğü rüyadaki
mutluluğun peşine düştü Murat. Ne olursa olsun vazgeçmeyen, sözünün eri adama
dönüş yaptı; aslında hiç o noktadan kaymamış da olsa.
Murat’ın içindeki kördüğüm bir değil beş değil. Hayat kendine dair olanı
madem çözemiyorsun ben keserim dedi gitti. Ama Murat açısından hayatın
kendisine dair kırılganlıklar ve öfkeler o kadar yoğun ki, Murat’ın kaybetme
korkusuyla kendisine yönelttiği suçluluk hali afla sonuçlanacak mı bilemiyorum.
Çünkü Murat’ın yakınlarına karşı zor affedici olmasının temelinde kuşkusuz
ihanete uğramış hissetmesi var. Yazık ki, Murat’ın annesinden başlayarak tüm
kadınlarında farklı sebeplere, temellendirmelere dayalı olsa da, yalan adeta
anıt gibi dururken, affedicilik nereye kadar samimiyetle ve gerçekten devreye
girer kestirmek zor. Şimdi kendisi için affedilebilir bulmadığı bir hatanın
peşinden sürüklenedursun Murat Sarsılmaz, annesinin gerçekleriyle yüzleşirken
yeterince kendisiyle barışık olabilecek mi? Kendisiyle barışık olamayan Murat
Hayat’la arasındaki tutkulu aşkta hangi noktada durabilecek? Empati becerisini
geliştirmesi gereken çiftimiz olaylara kendi cephelerinden bakarken
aralarındaki zıtlaşmadan beslenen tutku onları nerelere taşıyacak? Çok sordum :
)
Murat’la Hayat kendi aralarındaki
kaç kovalada rollerini değişmiş devam ederken bir de Haşmet Dede ve Azime
Babanne hikayesi var ki, oldukça keyifli devam ediyor. Metin Akpınar’ın çizdiği
tatlı sert dede diziye pekçok bakımdan hareket getirdi. Hem dizinin eksenindeki
değişimi perçinledi. Hem de sıcaklık verdi. Hayat’ın annesinin de rötuşlanması
iyi oldu. Murat’ın annesini ve Derya’yı çatışma kozu olarak elinde tutan
senaristlerimiz sanıyorum Hayat’ın babasını da devreye sokacaktır. Burada naçizane
bir eleştirim Murat’ın babasının gönderilmesine, ne olursa olsun Murat’ın
babası bana göre bir denge unsuruydu ve yaptığı hatalarla yüzleşme anlamında
hikayeye derinlik katacaktı. Umarım en kısa zamanda dönsün. Doruk’lu Aslı’lı,
İpek’li Kerem’li diğer çiftlerimize gelince; Kerem ve İpek katettikleri yollar
anlamında en sağlam duran çift. Çünkü, korkuları, yalnızlıkları, acılarıyla
yüzleşip aştıkları çok şey var. Aslı ve Doruk ise yeni başlangıçlarıyla taze
bir bahar havası estirecek gibi duruyor. Derya’nın gölgesini her fırsatta
hissettireceği bu çiftin sınavı Derya’nın Doruk’un ruhuna ısrarla ekmeye
çalıştığı hırs tohumları olmasın umalım.
Son satırda , aşk hayata dair tek gerçekliktir demiş şair; tüm kibirleri ve hırsları içinde soğurur yok eder.
UmayMasal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder